|
- We are doing business with the Israelis and are simply the Palestinians' largest donor.
- İsraillilerle iş yapıyoruz ve Filistinlilerin en büyük bağışçısı konumundayız.
- Human rights, democracy, and good neighbourly relations create a favourable climate for doing business.
- İnsan hakları, demokrasi ve iyi komşuluk ilişkileri iş yapmak için elverişli bir ortam yaratır.
- Human rights, democracy, and good neighbourly relations create a favourable climate for doing business.
- İnsan hakları, demokrasi ve iyi komşuluk ilişkileri iş yapmak için elverişli bir atmosfer yaratmaktadır.
- Human rights, democracy, and good neighbourly relations create a favourable climate for doing business.
- İnsan hakları, demokrasi ve iyi komşuluk ilişkileri iş yapmak için uygun bir ortam yaratır.
- We do business with that company.
- O şirketle iş yapıyoruz.
- We are doing business with many countries.
- Birçok ülke ile iş yapıyoruz.
- We've been doing business for years.
- Yıllardır iş yapıyoruz.
- Doing business is really difficult.
- İş yapmak gerçekten zor.
- Our trading companies do business all over the world.
- Ticaret şirketlerimiz dünyanın her yerinde iş yapıyor.
- I do business here.
- Burada iş yapıyorum.
- We do business with that company.
- Biz o firma ile iş yapıyoruz.
- Let's do business.
- İş yapalım.
- I'm looking forward to doing business with you.
- Seninle iş yapmak için sabırsızlanıyorum.
- Pleasure doing business with you.
- Sizinle iş yapmak bir zevkti.
- I don't want to do business with Tom.
- Tom'la iş yapmak istemiyorum.
- I've never done business with Tom.
- Tom'la hiç iş yapmadım.
- George did business in the same manner as his father.
- George, babası ile aynı şekilde iş yaptı.
- My friends want to do business with South American firms.
- Arkadaşlarım Güney Amerika firmalarıyla iş yapmak istiyorlar.
- I use the internet to do business.
- İnterneti iş yapmak için kullanırım.
- Soon he will do business abroad.
- Yakında yurt dışında iş yapacak.
- He did business in the same manner as his father did.
- Babasıyla aynı şekilde iş yapıyor.
- I've done business with Tom before.
- Tom'la daha önce de iş yapmıştım.
- George did business in the same manner as his father.
- George, babasıyla aynı şekilde iş yapıyordu.
- I don't want to do business with Tom.
- Tom ile iş yapmak istemiyorum.
- You should be on your guard when doing business with strangers.
- Yabancılarla iş yaparken dikkatli olmalısın.
- Do you want to do business or not?
- İş yapmak istiyor musun ya da istemiyor musun?
- Tom wants to do business with Mary.
- Tom Mary ile iş yapmak istiyor.
- My friend wants to do business with South American firms.
- Arkadaşım Güney Amerika firmalarıyla iş yapmak istiyor.
- Soon he will do business abroad.
- Yakında o yurt dışında iş yapacak.
- We've been doing business for years.
- Biz yıllardır iş yapıyoruz.
- Pleasure doing business with you.
- Sizinle iş yapmak zevkti.
- It's been a pleasure doing business with you.
- Sizinle iş yapmak bir zevkti.
- If your company primarily does business with America, then you should be studying English with a native speaker from America.
- Eğer şirketiniz ağırlıklı olarak Amerika ile iş yapıyorsa, o zaman Amerika'dan ana dili İngilizce olan biriyle İngilizce çalışmalısınız.
- I believe we can do business together.
- Birlikte iş yapabileceğimize inanıyorum.
- He does business in Turkey.
- Türkiye'de iş yapıyor.
- I think we can do business together.
- Birlikte iş yapabileceğimizi düşünüyorum.
- We do business with the United States.
- Biz, Amerika Birleşik Devletleri ile iş yaparız.
- We do business with the United States.
- Amerika Birleşik Devletleri ile iş yapıyoruz.
- Do you want to do business or not?
- İş yapmak istiyor musun, istemiyor musun?
- I use the internet to do business.
- İnterneti iş yapmak için kullanıyorum.
- I've done business with Tom before.
- Tom ile daha önce iş yaptım.
Show More (38)
|