experience - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
experience deneyim n.
  • He had no previous experience with horses.
  • Daha önce atlar konusunda hiç deneyimi yoktu.
  • Both have a great deal of logistical experience, expertise and know-how.
  • Her ikisi de büyük bir lojistik deneyim, uzmanlık ve bilgi birikimine sahiptir.
  • Our experience tells us that access for women may have multiple benefits for society.
  • Deneyimlerimiz bize kadınlar için erişimin toplum için birçok faydası olabileceğini göstermektedir.
Show More (49)
experience yaşamak v.
  • One might experience mild discomfort during exercise.
  • Egzersiz sırasında hafif bir rahatsızlık yaşanabilir.
  • Among all the candidate countries, Turkey is experiencing the most acute regional problems.
  • Tüm aday ülkeler arasında, en ciddi bölgesel sorunları yaşamakta olan ülke Türkiye'dir.
  • Angola is a devastated country, which has experienced twenty-six long years of civil war without a break.
  • Angola, yirmi altı yıl boyunca aralıksız iç savaş yaşamış, harap olmuş bir ülkedir.
Show More (27)
experience tecrübe n.
  • Do you have any experience with kids?
  • Çocuklar konusunda hiç tecrübeniz var mı?
  • In my experience, lying is always a bad idea.
  • Tecrübelerime göre, yalan söylemek her zaman kötü bir fikirdir.
  • I believe he has acted seriously, using his experience, in this process.
  • Bu süreçte tecrübesini kullanarak ciddi bir şekilde hareket ettiğine inanıyorum.
Show More (6)
experience tecrübe etmek v.
  • We in Northern Ireland have experienced that very painfully over the past 30 years.
  • Kuzey İrlanda'da bizler son 30 yılda bunu çok acı bir şekilde tecrübe ettik.
  • It should be in one that has experienced their consequences.
  • Sonuçlarını tecrübe etmiş birinde olmalıdır.
  • We experienced this at first hand because our group came under fire.
  • Grubumuz ateş altında kaldığı için bunu ilk elden tecrübe ettik.
Show More (1)
experience görmek v.
  • Clearly, this irritable behaviour is evidence of the political difficulties currently being experienced by his group.
  • Açıkça görüldüğü üzere bu sinirli davranış, grubunun şu anda yaşadığı siyasi zorlukların bir kanıtıdır.
  • The citizen experiences this, in fact, as unnecessary interference from Brussels.
  • Vatandaş bunu aslında Brüksel'in gereksiz müdahalesi olarak görüyor.
Show More (-1)
experience karşılaşmak v.
  • You can always call me if you experience any difficulties setting up the robot.
  • Robotu kurarken herhangi bir sorunla karşılaşırsanız beni her zaman arayabilirsiniz.
Show More (-2)
experience deneyimlemek v.
  • This is not a dream; it is a reality which the public is increasingly keen to experience.
  • Bu bir hayal değil; halkın giderek daha fazla deneyimlemek istediği bir gerçekliktir.
Show More (-2)
experience maruz kalmak v.
  • We must also recognise and fight against the discrimination experienced by indigenous and peasant women.
  • Yerli ve köylü kadınların maruz kaldığı ayrımcılığı da tanımalı ve buna karşı mücadele etmeliyiz.
Show More (-2)