1 |
heavily |
ağır |
adv. |
|
- These aspects do not appear to weigh so heavily in the arguments deployed prior to the Barcelona Summit.
- Barselona Zirvesi öncesinde ortaya konan argümanlarda bu hususlar çok ağır basmıyor gibi görünüyor.
- The interests of the individual Member States weigh heavily.
- Münferit Üye Devletlerin çıkarları ağır basmaktadır.
- The implementation of those lines has been heavily criticised in the past.
- Bu hatların uygulanması geçmişte ağır eleştirilere maruz kalmıştır.
- The Liège region has already experienced and paid heavily for the steel crisis.
- Liège bölgesi çelik krizini çoktan yaşadı ve bedelini ağır ödedi.
- They simply cannot compete with heavily subsidised food flooding into their markets and dumped on their markets.
- Ağır sübvansiyonlu gıdaların pazarlarına akın etmesi ve pazarlarına dökülmesiyle rekabet edemezler.
- Five guards from the south, heavily armed and moving fast.
- Güneyden beş muhafız, ağır silahlılar ve hızla geliyorlar.
- Five guards from the south, heavily armed and moving fast.
- Güneyden beş muhafız, ağır silahlılar ve hızlı hareket ediyorlar.
- Five guards from the south, heavily armed and moving fast.
- Güneyden gelen beş muhafız, ağır silahlılar ve hızlı hareket ediyorlar.
- I was heavily sedated.
- Ağır sakinleştirici almıştım.
- The building was heavily damaged by fire.
- Bina yangında ağır hasar gördü.
- Tom is heavily armed.
- Tom ağır silahlı.
- Tom is breathing really heavily.
- Tom çok ağır nefes alıyor.
- Tom is breathing heavily.
- Tom ağır nefes alıyor.
- All these goods are heavily taxed.
- Bütün bu mallar ağır vergilidir.
- They're heavily armed.
- Ağır silahları var.
- My liver is heavily damaged.
- Benim karaciğerim ağır biçimde hasar görmüştür.
- Layla drank heavily.
- Leyla ağır biçimde içti.
- Tom drank heavily in his youth, but is now a teetotaller.
- Tom gençliğinde ağır biçimde içki içti ama şimdi yeşilaycıdır.
- Were they heavily armed?
- Ağır silahlılar mıydı?
- My liver is heavily damaged.
- Karaciğerim ağır hasar gördü.
- Tom was breathing heavily.
- Tom ağır ağır nefes alıyordu.
- Tom began to breathe heavily.
- Tom ağır ağır nefes almaya başladı.
- All these goods are heavily taxed.
- Tüm bu mallar ağır biçimde vergilendiriliyor.
- Tom was bleeding heavily from a gunshot wound.
- Tom'un kurşun yarasından ağır kanaması vardı.
- Tom began to breathe heavily.
- Tom ağır biçimde nefes almaya başladı.
- Were they heavily armed?
- Onlar ağır silahlı mıydı?
- English is a heavily Latinized Germanic language.
- İngilizce ağır biçimde Latinleşmiş bir Cermen dilidir.
- Tom is breathing really heavily.
- Tom çok ağır biçimde nefes alıyor.
- Yanni is heavily tattooed.
- Yanni'nin ağır dövmeleri var.
- The stimulus package was heavily criticised.
- Teşvik paketi ağır biçimde eleştirildi.
Show More (27)
|
2 |
heavily |
çok |
adv. |
|
- Therefore, we need to invest much more heavily in these areas.
- Dolayısıyla bu alanlara çok daha fazla yatırım yapmamız gerekmektedir.
- Therefore, we need to invest much more heavily in these areas.
- Dolayısıyla bu alanlara çok daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor.
- Tom's mother relies heavily on him to do her shopping and household chores.
- Tom'un annesi alışveriş ve ev işleri konusunda ona çok güveniyor.
- It's snowing heavily.
- Çok kar yağıyor.
- They could not set out because it snowed heavily.
- Yola koyulamadılar çünkü çok kar yağdı.
- Bill hates that his father smokes heavily.
- Bill, babasının çok fazla sigara içmesinden nefret ediyor.
- It rained heavily in the morning.
- Sabah çok yağmur yağdı.
- It rained heavily.
- Çok şiddetli yağdı.
- Before Tom met Mary, he drank heavily.
- Tom Mary ile tanışmadan önce, çok içerdi.
- No matter how heavily it snows, I have to leave.
- Ne kadar çok kar yağarsa yağsın, gitmek zorundayım.
- The prison is heavily guarded.
- Hapishane çok sıkı korunuyor.
- The wound was bleeding heavily.
- Yara çok kanıyordu.
- Bill hates his father smoking heavily.
- Bill babasının çok sigara içmesinden nefret eder.
- It rained heavily yesterday.
- Dün çok şiddetli yağdı.
- It began to rain heavily just as we got to the gate.
- Kapıya gittiğimizde çok yağmur yağmaya başladı.
- Lately it has been raining heavily in the capital.
- Son zamanlarda başkentte çok yağmur yağıyor.
- It rained heavily yesterday.
- Dün çok yağmur yağdı.
- I will go even if it should rain heavily.
- Çok yağmur yağsa bile gideceğim.
- I'll go even if it rains heavily.
- Çok yağmur yağsa bile gideceğim.
- Tom drank heavily in his youth, but is now a teetotaller.
- Tom gençliğinde çok içerdi, ama şimdi içki içmiyor.
- Tom's mother relies heavily on him to do her shopping and household chores.
- Tom'un annesi onun alışverişini ve ev işlerini yapması için ona çok güveniyor.
- It rained heavily, and consequently the baseball game was called off.
- Çok yağmur yağdı ve dolayısıyla beyzbol maçı iptal edildi.
- Bill hates that his father smokes heavily.
- Bill babasının çok sigara içmesinden nefret ediyor.
- They wouldn't have cancelled the game if it hadn't rained so heavily.
- Bu kadar çok yağmur yağmasaydı maçı iptal etmezlerdi.
- Don't smoke so heavily.
- Bu kadar çok içme.
- Tom is sweating heavily.
- Tom çok terliyor.
- It was on a Christmas when it snowed heavily.
- Bri Noel'de çok kar yağmıştı.
Show More (24)
|
3 |
heavily |
ağır bir şekilde |
adv. |
|
- And yet we have criticised accession countries heavily for their treatment of the Roma people.
- Yine de katılım ülkelerini Romanlara yönelik muameleleri nedeniyle ağır bir şekilde eleştirdik.
- Their fate is often heavily marked by history.
- Kaderleri genellikle tarih tarafından ağır bir şekilde belirlenmiştir.
- Agriculture in particular is very heavily subsidised compared to every other industry in the European Union.
- Özellikle tarım, Avrupa Birliği'ndeki diğer tüm sektörlere kıyasla çok ağır bir şekilde sübvanse edilmektedir.
- This is heavily biased towards the Member States on some points.
- Bu konuşma bazı noktalarda Üye Devletlere karşı ağır bir şekilde önyargılıdır.
- The stimulus package was heavily criticised.
- Teşvik paketi ağır bir şekilde eleştirildi.
- The wound was bleeding heavily.
- Yara ağır bir şekilde kanıyordu.
- The bus rocked heavily up and down.
- Otobüs ağır bir şekilde aşağı yukarı sallandı.
Show More (4)
|
4 |
heavily |
aşırı derecede |
adv. |
|
- Tom has been drinking heavily.
- Tom aşırı derecede içiyor.
- It is raining heavily.
- Aşırı derecede yağmur yağıyor.
- Her husband is heavily dependent on drugs.
- Kocası aşırı derecede uyuşturucu bağımlısıdır.
- Tom is sweating heavily.
- Tom aşırı derecede terliyor.
- Tom popped pills and drank heavily during his depression.
- Tom depresyonu sırasında hap kullanmış ve aşırı derecede içki içmiştir.
Show More (2)
|
5 |
heavily |
şiddetle |
adv. |
|
- We were late for school because it rained heavily.
- Şiddetle yağmur yağdığı için okula geç kaldık.
- Lately it has been raining heavily in the capital.
- Son zamanlarda başkentte şiddetle yağmur yağıyor.
- The game would not have been called off if it hadn't rained so heavily.
- Eğer çok şiddetle yağmur yağmasaydı oyun iptal edilmezdi.
Show More (0)
|
6 |
heavily |
ağır şekilde |
adv. |
|
- The building was heavily damaged by fire.
- Bina, yangında ağır şekilde hasar gördü.
Show More (-2)
|