Tureng - hill - Inglés Turco Frases

Historia

	Inglés	Turco
1	hill	tepe	n.
	The situation is, I think, extremely serious, not just for the hill tribes but for the entire Vietnamese population. Bence durum sadece tepe kabileleri için değil tüm Vietnam nüfusu için son derece ciddi. The situation is, I think, extremely serious, not just for the hill tribes but for the entire Vietnamese population. Bence durum sadece tepe kabileleri için değil, tüm Vietnam nüfusu için son derece ciddi. Check out the beautiful Gothic architecture of Parliament Hill before you leave. Ayrılmadan önce Parlamento Tepesi'nin güzel Gotik mimarisine göz atın. They must have come down that hill. Şu tepeden aşağı inmiş olmalılar. For better effect, place it on a small hill. Daha iyi bir etki için, küçük bir tepenin üzerine yerleştirin. According to Plato's descriptions, the capital city was built on a hill and surrounded by several rings of water. Platon'un tasvirlerine göre başkent bir tepe üzerine inşa edilmiş ve birkaç su halkasıyla çevrelenmiştir. For better effect, place it on a small hill. Daha iyi etki için küçük bir tepeye yerleştirin. For better effect, place it on a small hill. Daha iyi sonuç almak için küçük bir tepeye yerleştirin. The school is located on a hill. Okul bir tepenin üzerinde yer alıyor. Tom raced Mary down the hill. Tom tepeden aşağı Mary ile yarıştı. The house that stands on the hill is very old. Tepedeki ev çok eski. The school is located on a hill. Okul, bir tepenin üstünde bulunmaktadır. The building on the hill is our school. Tepedeki bina bizim okulumuzdur. My house is situated on a hill. Evim bir tepenin üzerinde. We'll make the summit of the hill by noon. Öğleye kadar tepenin zirvesine varırız. The church stands on a hill. Kilise, bir tepenin üzerinde bulunuyor. The old man stood on the hill. Yaşlı adam tepede duruyordu. They stood on the top of the hill. Tepenin üstünde durdular. The children ran down the hill. Çocuklar tepeden aşağı koştular. Our school stands on a hill. Okulumuz bir tepenin üzerinde. The car crashed into the guard-rail and rolled down the hill. Araba korkuluğa çarptı ve tepeden aşağıya yuvarlandı. When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill. Mektubu yazmayı bitirince, seni tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim. You can see millions of stars on this hill. Bu tepeden milyonlarca yıldız görebilirsiniz. Tom lives on the other side of the hill. Tom tepenin diğer tarafında yaşıyor. Some people dream of having a house on a hill. Bazı insanlar tepede bir ev sahibi olmayı hayal ediyor. Tom ran down the hill. Tom tepeden aşağı koştu. Lots of low trees grow on the hill. Tepede çok sayıda bodur ağaç yetişiyor. They admired the scenic view from the hill. Tepeden görünen manzaraya hayran kaldılar. There is a house on the hill. Tepede bir ev var. The village is on the side of the hill. Köy, tepenin kenarındadır. They admired the scenic view from the hill. Onlar tepeden doğal görünüme hayran oldu. I ran down the hill. Tepeden aşağıya doğru koştum. Look at that tower standing on the hill. Tepenin üzerinde duran şu kuleye bak. My house is on a hill. Benim evim bir tepe üzerindedir. He is standing on the hill. Tepede duruyor. My house is on a hill. Evim bir tepenin üzerinde. The school is on top of the hill. Okul tepenin üstünde. The hill used to be covered in snow. Tepe karla kaplı olurdu. Everyone in the class climbed the hill. Sınıftaki herkes tepeye tırmandı. My house stands on a hill. Evim bir tepenin üzerinde. You can ski on that hill. O tepede kayak yapabilirsin. The church stands on the hill. Kilise, tepenin üzerinde. The house which stands on the hill is very old. Tepenin üstünde duran ev çok eski. The school is located at the foot of a hill. Okul, bir tepenin eteğinde yer almaktadır. The house standing on the hill is very old. Tepede duran ev çok eski. The school is located at the foot of a hill. Okul, bir tepenin eteğinde yer alır. You can see the whole city from this hill. Bu tepeden tüm şehri görebilirsiniz. The hill was covered in snow. Tepe karla kaplıydı. You see a white building at the foot of the hill. Tepenin eteğinde beyaz bir bina görürsün. He would often go to the hill. Sık sık tepeye giderdi. When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill. Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim. They abandoned the hill to enemy forces. Tepeyi düşman güçlerine terk ettiler. We had a picnic in a green field on a small hill. Biz küçük bir tepe üzerindeki bir yeşil alanda piknik yaptık. That church stands on a hill. O kilise bir tepenin üzerinde duruyor. The royal palace was built on a hill. Kıraliyet Sarayı bir tepenin üstüne yapıldı. The hill is always green. Tepe her zaman yeşildir. The car crashed into the guard-rail and rolled down the hill. Araba korkuluklara çarptı ve tepeden aşağı yuvarlandı. This hotel is situated on a hill. Bu otel bir tepenin üzerinde yer almaktadır. There used to be a small castle on this hill. Bu tepede küçük bir kale vardı. He came down the hill on his bicycle. O, bisikleti ile tepeden indi. He went down the hill. O, tepeden aşağı gitti. The British climbed the hill. İngilizler tepeye tırmandı. That church on the hill is very old. Tepedeki o kilise çok eskidir. They admired the fine view from the hill. Tepeden güzel manzaraya hayran kaldılar. Tom lives over there on that hill. Tom o tepede orada yaşıyor. Are there oak trees on the hill? Tepede meşe ağaçları var mı? The soldiers got to the foot of the hill before dawn. Askerler şafaktan önce tepenin eteklerine vardılar. A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill. Tepenin üstünde bir depo kazıldı ve onlar evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar. Tom went down the hill. Tom tepeden aşağı indi. A white building is in sight at the foot of the hill. Tepenin eteğinde beyaz bir bina görünüyor. The school is on the hill. Okul tepede. You can see millions of stars on this hill. Bu tepeden milyonlarca yıldız görebilirsin. We'll make the summit of the hill by noon. Öğlene kadar tepenin zirvesine ulaşacağız. In the winter, I like to sled down the small hill close to our home. Kışın evimize yakın küçük bir tepede kızakla kaymayı seviyorum. There used to be a castle on this hill. Bu tepede bir kale vardı. Lots of low trees grow on the hill. Tepede bir sürü bodur ağaçlar büyümektedir. They stood on the top of the hill. Tepenin üstünde durdu. His house is at the foot of the hill. Onun evi tepenin dibinde. Tom poked the ant hill with a stick. Tom karınca tepesini bir sopayla dürttü. The school is on the hill. Okul tepe üzerindedir. Tom was coming down the hill. Tom tepeden aşağı iniyordu. It is easier to go down a hill than to climb it up. Bir tepeden aşağı inmek, yukarı tırmanmaktan daha kolaydır. Many monkeys are found on the hill. Tepe üzerinde birçok maymun bulunur. There is a village between the river and the hill. Nehir ile tepe arasında bir köy var. This hotel is situated on a hill. Bu otel bir tepenin üzerinde. I ran down the hill. Tepeden aşağı koştum. They abandoned the hill to enemy forces. Tepeyi düşman kuvvetlerine terk ettiler. She raced him down the hill. Onu tepeden aşağı itti. The river's on the other side of the hill. Nehir tepenin diğer tarafında. They began to climb the hill. Tepeye tırmanmaya başladılar. The church stands on a hill. Kilise bir tepenin üzerinde duruyor. The hill commands a fine view. Tepe, güzel bir manzaraya sahip. The house stood on the hill. Ev tepede duruyordu. Brian lives over the hill. Brian tepenin üzerinde yaşıyor. The children rolled down the hill. Çocuklar tepeden aşağıya yuvarlandılar. There used to be a castle on the hill. Tepede bir kale vardı. The hotel stands on a hill. Otel, bir tepe üzerinde. This hill of termites is located in Tanzania. Bu termit tepesi Tanzanya'da bulunuyor. The children ran down the hill. Çocuklar tepeden aşağıya koştular. From the hill we can have a beautiful view of the sea. Tepeden güzel bir deniz manzarası izleyebiliriz. Father and his companion will sow corn on the next hill. Babam ve arkadaşı bir sonraki tepeye mısır ekecekler. There is a village between the river and the hill. Nehir ve tepe arasında bir köy var. That church stands on a hill. O kilise bir tepenin üzerinde bulunuyor. Tom went down the hill. Tom tepeden indi. A white building is in sight at the foot of the hill. Tepenin eteğinde beyaz bir yapı görürsün. He stood on the hill surveying the landscape. Tepede durmuş manzarayı inceliyor. They began to climb the hill. Onlar tepeye tırmanmaya başladılar. He came down the hill on his bicycle. Bisikletiyle tepeden aşağı indi. The hotel stands on a hill. Otel bir tepenin üzerinde bulunuyor. The church is at the foot of the hill. Kilise, tepenin eteklerinde. There stands a beautiful church on the hill. Tepenin üstünde güzel bir kilise duruyor. Tom lives down the hill. Tom tepenin aşağısında yaşıyor. His house is at the foot of the hill. Evi tepenin eteğinde. If the trees on that hill are cut down, you'll see erosion pretty quickly. Eğer o tepedeki ağaçlar kesilirse, erozyonu çok çabuk göreceksiniz. A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill. Tepenin üstüne bir kiler kazıldı ve evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar. The house is on top of the hill. Ev tepenin üstünde. We had a picnic in a green field on a small hill. Küçük bir tepenin üzerindeki yeşil bir alanda piknik yaptık. We ran down the hill. Tepeden aşağı koştuk. Situated on a hill, his house commands a fine view. Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var. The rock rolled down the hill. Kaya tepeden aşağı yuvarlandı. Many monkeys are found on the hill. Tepede birçok maymun bulunur. There's a very good view from that hill. O tepeden çok iyi bir manzara var. The old castle stands on the hill. Eski kale tepenin üzerinde duruyor. He went down the hill. Tepeden aşağı indi. This hill of termites is located in Tanzania. Bu termit tepesi Tanzanya'da yer almaktadır. The grass is always greener on the other side of the hill. Çimler her zaman tepenin diğer tarafında daha yeşildir. The hill is exposed, with no trees. Tepe açıkta, hiç ağaç yok. The children rolled down the hill. Çocuklar tepeden aşağı yuvarlandılar. You can ski on that hill. O tepede kayak yapabilirsiniz. You see a white building at the foot of the hill. Tepenin dibinde beyaz bir bina görüyorsun. You can see the whole city from this hill. Bu tepeden bütün şehri görebilirsin. The old church on the hill dates back to the twelfth century. Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır. The church is on the hill overlooking the city. Kilise, kenti yukarıdan gören tepe üzerindedir. The hill was all covered with snow. Tepe tamamen karla kaplıydı. My parents' house is located high on a hill from which one can see the mountains in the east and the ocean in the north. Ailemin evi, doğuda dağları ve kuzeyde okyanusu görebileceğiniz bir tepenin üzerinde yer alıyor. A beautiful valley lies behind the hill. Tepenin ardında güzel bir vadi uzanır. Tom raced Mary down the hill. Tom tepeden aşağıya doğru Mary ile yarıştı. Her villa sits on the hill. Villası tepenin üzerinde. There is a windmill on the hill. Tepede bir yel değirmeni var. Who was the man killed on the hill? Tepede öldürülen adam kimdi? The school is on a hill. Okul bir tepenin üzerinde. The hill used to be covered in snow. Tepe eskiden karla kaplıydı. Tom was coming down the hill. Tom tepeden iniyordu. The school is on a hill. Okul bir tepede. The hill is exposed, with no trees. Tepe ortada, ağaçsız. The soldiers got to the foot of the hill before dawn. Askerler şafaktan önce tepenin eteklerine geldi. The hill glows with autumnal colors. Tepe sonbahar renkleri ile parlıyor. The hill was covered in snow. Tepe karla kaplanmıştı. Some people dream of having a house on a hill. Bazı insanlar tepede bir evleri olmasını hayal eder. The house that stands on the hill is very old. Tepede duran ev çok eski. The hill looks low from here. Tepe buradan alçak görünüyor. We ran down the hill. Biz tepeden aşağı koştuk. A gust of wind blew Curdken's hat away, and he had to chase it over hill and dale. Bir rüzgâr Curdken'in şapkasını uçurdu ve Curdken şapkayı tepeden tırnağa kovalamak zorunda kaldı. The church is at the foot of the hill. Kilise, tepenin dibinde. From the hill we can have a beautiful view of the sea. Tepeden güzel bir deniz manzaramız olabilir. The old man stood on the hill. Yaşlı adam tepede durdu. Her villa sits on the hill. Onun villası tepede oturuyor. The village is on the side of the hill. Köy tepenin yamacında. There's a very good view from that hill. Şu tepeden çok güzel bir manzara var. I saw the hill. Tepeyi gördüm. He is standing on the hill. O, tepede duruyor. Show More (158)
2	hill	yokuş	n.
	The person with the dog was so slow on the hill. Köpeği olan kişi yokuşta çok yavaştı. The old lady walked slowly up the hill. Yaşlı hanımefendi yokuş yukarı yavaşça yürüdü. Show More (-1)