|
- It can sometimes feel hopeless fighting against the death penalty when the world is the way it is.
- Dünya bu haldeyken idam cezasına karşı mücadele etmek bazen umutsuz hissettirebilir.
- Is this, therefore, a hopeless situation for the Montagnards?
- Dolayısıyla bu, Montagnardlar için umutsuz bir durum mudur?
- The fund has to be streamlined in order to stave off this sort of hopeless situation.
- Bu tür umutsuz durumlardan kaçınmak için fonun düzenlenmesi gerekmektedir.
- The fight against these subsidies appeared to be a hopeless task.
- Bu teşviklere karşı mücadele umutsuz bir görev gibi görünüyordu.
- Is this, therefore, a hopeless situation for the Montagnards?
- Dolayısıyla bu Montagnardlar için umutsuz bir durum mu?
- My visits to Belarus on several occasions have left me with a pessimistic, hopeless image.
- Belarus'a çeşitli vesilelerle yaptığım ziyaretler bende karamsar ve umutsuz bir imaj bıraktı.
- Refugees from Aceh have told me how hopeless the situation has become.
- Açe'den gelen mülteciler bana durumun ne kadar umutsuz bir hal aldığını anlattılar.
- But how hopeless the situation might be, they can't give in.
- Ama durum ne kadar umutsuz olursa olsun, pes edemezler.
- But how hopeless the situation might be, they can't give in.
- Ancak durumun ne kadar umutsuz olursa olsun, teslim olamıyorlar.
- It's so hopeless.
- Çok umutsuz.
- She's a hopeless romantic.
- O umutsuz bir romantik.
- I'm hopeless.
- Ben umutsuzum.
- Lee did not agree that the situation was hopeless.
- Lee durumun umutsuz olduğunu düşünmüyordu.
- You are a hopeless idiot.
- Sen umutsuz bir aptalsın.
- You are hopeless!
- Sen umutsuz vakasın!
- The situation was hopeless and time passed brutally quickly.
- Durum umutsuzdu ve zaman acımasızca hızlı geçti.
- Sami was a hopeless womanizer.
- Sami umutsuz bir zamparaydı.
- You are hopeless.
- Sen umutsuzsun.
- This is hopeless.
- Bu umutsuz.
- Tell him this is hopeless.
- Ona bunun umutsuz olduğunu söyle.
- I feel so hopeless.
- Kendimi oldukça umutsuz hissediyorum.
- Tom realized it was hopeless.
- Tom bunun umutsuz olduğunu fark etti.
- It's a hopeless cause.
- Bu umutsuz bir dava.
- You are a hopeless idiot.
- Sen umutsuz bir salaksın.
- This may be hopeless.
- Bu umutsuz olabilir.
- You really are hopeless.
- Sen gerçekten umutsuz vakasın.
- The situation is hopeless.
- Durum umutsuz.
- I know it's hopeless.
- Bunun umutsuz olduğunu biliyorum.
- Tom is hopeless.
- Tom umutsuzdur.
- Many young people feel hopeless.
- Birçok genç insan umutsuz hissediyor.
- The situation seems hopeless.
- Durum umutsuz gibi görünüyor.
- It's not hopeless.
- Umutsuz değil.
- Your situation isn't hopeless.
- Durumun umutsuz değil.
- Sami is hopeless.
- Sami umutsuzdur.
- Tom is a hopeless idiot.
- Tom umutsuz bir aptal.
- The situation seems hopeless.
- Durum umutsuz görünüyor.
- I'm a hopeless romantic.
- Ben umutsuz bir romantiğim.
- You are hopeless!
- Umutsuzsun!
- You're not that hopeless.
- O kadar umutsuz değilsin.
- The situation has become hopeless.
- Durum umutsuz bir hal aldı.
- Tom realized it was hopeless.
- Tom umutsuz olduğunu fark etti.
- You are truly a hopeless case.
- Sen gerçekten umutsuz bir vakasın.
- It's hopeless.
- Umutsuz vaka.
- It's all so hopeless.
- Hepsi çok umutsuz.
- Do you feel like your future is hopeless?
- Geleceğinizin umutsuz olduğunu hissediyor musunuz?
- It was hopeless.
- Umutsuzdu.
- Your situation isn't hopeless.
- Durumunuz umutsuz değil.
- It was hopeless.
- O umutsuzdu.
- Many young people feel hopeless.
- Birçok genç insan kendini umutsuz hissediyor.
- Sami is hopeless.
- Sami umutsuz.
- Sami is scared and hopeless.
- Sami korkmuş ve umutsuzdur.
- Look, it's hopeless.
- Bak, umutsuz vaka.
- It looked hopeless.
- Umutsuz görünüyordu.
- Tom knew that it was hopeless.
- Tom bunun umutsuz olduğunu biliyordu.
- This situation seemed hopeless.
- Bu durum umutsuz görünüyordu.
- You're hopeless.
- Umutsuzsun.
- Don't you know it's hopeless?
- Umutsuz olduğunu bilmiyor musun?
- Tell them this is hopeless.
- Onlara bunun umutsuz olduğunu söyle.
- I know it's hopeless.
- Umutsuz olduğunu biliyorum.
- You're hopeless.
- Sen umutsuzsun.
- Tell her this is hopeless.
- Ona bunun umutsuz olduğunu söyle.
- We're hopeless.
- Biz umutsuzuz.
- Tom is a hopeless romantic.
- Tom umutsuz bir romantik.
- I feel so hopeless.
- Çok umutsuz hissediyorum.
- The situation was hopeless.
- Durum umutsuzdu.
- Sami was a hopeless womanizer.
- Sami umutsuz bir çapkındı.
- It looked hopeless.
- O umutsuz görünüyordu.
- It looks hopeless.
- Umutsuz görünüyor.
- He's a hopeless case.
- O umutsuz bir vaka.
- Don't you know it's hopeless?
- Onun umutsuz olduğunu bilmiyor musun?
- You are hopeless.
- Sen umutsuz vakasın.
- Sami is scared and hopeless.
- Sami korkuyor ve umutsuz.
- Tom is hopeless.
- Tom umutsuz.
- My situation is hopeless.
- Durumum umutsuz.
- It seems hopeless.
- Umutsuz görünüyor.
- Tell Tom this is hopeless.
- Tom'a bunun umutsuz olduğunu söyle.
Show More (73)
|
