|
- People are losing sight of the point here and putting the cart before the horse.
- İnsanlar burada asıl meseleyi gözden kaçırıyor ve arabayı atın önüne koyuyorlar.
- To do otherwise would be to put the cart before the horse.
- Aksini yapmak arabayı atın önüne koymak olur.
- Our fellow citizens have had enough of this sort of horse trading.
- Yurttaşlarımız bu tür at pazarlıklarından bıkmış durumdalar.
- That really would be putting the cart before the horse.
- Bu gerçekten de arabayı atın önüne koymak olur.
- It is not enough to ascertain the existence of the deficit, closing the stable door after the horse has bolted!
- Açığın varlığını tespit etmek, at kaçtıktan sonra ahır kapısını kapatmak yeterli değildir!
- There is no point in locking the stable door after the horse has bolted.
- At kaçtıktan sonra ahırın kapısını kilitlemenin bir anlamı yoktur.
- Perhaps you are putting the cart before the horse.
- Belki de arabayı atın önüne koyuyorsunuz.
- As we already know horse is a powerful animal.
- Atın güçlü bir hayvan olduğunu zaten biliyoruz.
- The horse figure is a symbol of both freedom and independence.
- At figürü hem hürriyetin hem de bağımsızlığın sembolüdür.
- As we already know horse is a powerful animal.
- Bildiğiniz gibi at büyük bir hayvandır.
- As we already know horse is a powerful animal.
- Bildiğimiz gibi at kuvvetli bir hayvandır.
- That is the only reason for a horse to live, kid.
- Bir atın yaşamasının tek sebebi budur, evlat.
- Smith, I take it you're not a horse person.
- Smith, sanırım atlarla aran iyi değil.
- The horse figure is a symbol of both freedom and independence.
- At figürü hem özgürlüğün hem de bağımsızlığın sembolüdür.
- That is the only reason for a horse to live, kid.
- Bir atın yaşamasının tek nedeni budur evlat.
- Smith, I take it you're not a horse person.
- Smith, anlıyorum ki, atlarla pek alakanız yok.
- I don't want a horse.
- Ben bir at istemiyorum.
- I am neighing like a horse.
- At gibi kişniyorum.
- Tom rode his horse to school.
- Tom okula atıyla gitti.
- I have no horse.
- Benim hiç atım yok.
- Tie the horse to that tree.
- Atı şu ağaca bağla.
- I watered my horse.
- Atımı suladım.
- He watered his horse.
- Atına su verdi.
- His horse had a heart attack.
- Onun atı kalp krizi geçirdi.
- The horse stopped and refused to go any further.
- At durdu ve daha ileri gitmeyi reddetti.
- This horse has visited our street as well.
- Bu at bizim sokağı da ziyaret etti.
- They have a horse.
- Bir atları var.
- The horse that won the race is owned by Tom.
- Yarışı kazanan atın sahibi Tom'du.
- It's too late to shut the stable door after the horse has bolted.
- At kaçtıktan sonra ahırın kapısını kapatmak için çok geç.
- Caligula appointed his horse as a priest.
- Caligula atını rahip olarak atadı.
- The man was no better than a horse.
- Adam bir attan daha iyi değildi.
- Get on your horse.
- Atına bin.
- Tom and Mary went horse riding on the beach.
- Tom ve Mary plaja at binmeye gitti.
- She watered her horse.
- Atını suladı.
- Tom bought a horse.
- Tom bir at aldı.
- You want a beautiful horse.
- Güzel bir at istiyorsun.
- I hope this horse doesn't kick.
- Umarım bu at tekme atmaz.
- The horse had to be broken in before it could be ridden.
- At, binilmeden önce terbiye edilmek zorunda kaldı.
- The horse lives in the stable.
- At ahırda yaşıyor.
- Tom got off his horse.
- Tom atından indi.
- Did Tom tell you the name of his horse?
- Tom sana atının adını söyledi mi?
- The horse ran through the fields.
- At tarlalarda koşuyordu.
- The horse is jumping.
- At atlıyor.
- A horse can run faster than a man can.
- Bir at bir insandan daha hızlı koşabilir.
- A horse doesn't eat cucumber salad.
- Bir at hıyar salatası yemez.
- This medication could knock out a horse.
- Bu ilaç bir atı bayıltabilir.
- I will talk about it with my horse.
- Bu konuyu atımla konuşacağım.
- Has Tom told you the name of his horse?
- Tom sana atının ismini söyledi mi?
- Tom never told me he had a horse.
- Tom atı olduğunu bana hiç söylemedi.
- I'll try to jump over this stream on a horse.
- Bir at üstünde bu dereyi atlamaya çalışacağım.
- That horse can talk.
- O at konuşabiliyor.
- That horse can talk.
- O at konuşabilir.
- He jumped his horse over the fence.
- Atını çitin üzerinden atladı.
- Tom never told me he had a horse.
- Tom bana bir atı olduğunu hiç söylemedi.
- This man has a horse.
- Bu adamın bir atı vardır.
- Tom tied his horse to the wooden post.
- Tom atını tahta direğe bağladı.
- Where is the horse?
- At nerede?
- It's very unlikely that you'll ever see a horse around here.
- Buralarda bir at görmeniz pek olası değil.
- Tom mounted his horse and rode off.
- Tom atına bindi ve yola çıktı.
- The horse did not want to even approach the trailer.
- At, römorka bile yaklaşmak istemedi.
- Tom bought this horse at an auction.
- Tom bu atı bir açık artırmada aldı.
- Rocinante is a work horse.
- Rocinante tam bir iş atı.
- I had to shoot my horse.
- Atımı vurmak zorundaydım.
- I don't own a horse.
- Benim bir atım yok.
- This horse is expensive.
- Bu at pahalı.
- I wanted a horse, but I got a bicycle.
- Bir at istedim ama bir bisiklet aldım.
- Look at that knight on the horse.
- Atın üstündeki şu şövalyeye bak.
- That's a horse of a different color.
- Bu farklı renkte bir at.
- Tom said he wanted to buy a horse.
- Tom bir at satın almak istediğini söyledi.
- Has Tom told you the name of his horse?
- Tom sana atının adını söyledi mi?
- The horse is a useful animal.
- At yararlı bir hayvandır.
- Tom mounted his horse.
- Tom atına bindi.
- She brushes the horse.
- Atı fırçalıyor.
- We watered our horse.
- Atımızı suladık.
- Tom got kicked by a horse.
- Tom bir at tarafından tepildi.
- That's not a horse, it's a donkey.
- O bir at değil, eşek.
- Tom fell from his horse.
- Tom atından düştü.
- Your horse is beautiful.
- Atınız güzel.
- What a fast horse that is!
- Ne hızlı bir at!
- I'm ready to eat a horse.
- Ben bir at yemeye hazırım.
- I'm champing at the bit like a wild horse.
- Vahşi bir at gibi azimle koşturuyorum.
- It's not a horse.
- Bu bir at değil.
- Caligula appointed his horse as a priest.
- Caligula, atını papaz olarak atadı.
- Who stole my horse?
- Atımı kim çaldı?
- She cheered for her favorite horse.
- En sevdiği at için tezahürat yaptı.
- She fell off her horse.
- Atından düştü.
- The horse rose on its hind legs.
- At arka ayaklarının üzerinde yükseldi.
- Tom is as strong as a horse.
- Tom bir at kadar güçlü.
- He was tying his horse to the fence.
- Atını çite bağlıyordu.
- A horse went through my house.
- Bir at evimden geçti.
- The horse is a domestic animal.
- At evcil bir hayvandır.
- You can lead a horse to water, but you can't make it drink.
- Bir atı suya götürebilirsiniz ama içmesini sağlayamazsınız.
- It's good that the horse didn't suffer.
- Atın acı çekmemesi iyi oldu.
- The horse rose on its hind legs.
- At arka ayakları üzerinde yükseldi.
- A pony is a small horse.
- Midilli küçük bir attır.
- He jumped his horse over the fence.
- Atını çitin üzerinden atlattı.
- Tom bought a very expensive horse.
- Tom çok pahalı bir at satın aldı.
- The horse snorts.
- At kişniyor.
Show More (96)
|
