|
- Managing the economy irresponsibly would have meant bread today and hunger tomorrow.
- Ekonomiyi sorumsuzca yönetmek bugün ekmek, yarın açlık anlamına gelebilirdi.
- The real global scandal of hunger in the world forces us to react.
- Dünyadaki gerçek küresel açlık skandalı bizi tepki vermeye zorlamaktadır.
- The weapon of new terrorism is fear and disruption, and hunger for power.
- Yeni terörizmin silahı korku, kargaşa ve güç açlığıdır.
- A few wealthy individuals compared with millions living in hunger.
- Açlık içinde yaşayan milyonlarla karşılaştırıldığında birkaç zengin birey.
- Yes the hunger in the world is an intolerable scandal.
- Evet, dünyadaki açlık tahammül edilemez bir skandaldır.
- The Brazilian President, by declaring that his priority is 'Zero Hunger', has generated an enormous feeling of hope.
- Brezilya Devlet Başkanı, önceliğinin 'Sıfır Açlık' olduğunu açıklayarak muazzam bir umut duygusu uyandırmıştır.
- However, large-scale investments are needed in order effectively to combat hunger.
- Ancak, açlıkla etkin bir şekilde mücadele edebilmek için büyük ölçekli yatırımlara ihtiyaç vardır.
- Lastly, I ask you remember that every year some nine million people die from hunger.
- Son olarak, her yıl yaklaşık dokuz milyon insanın açlıktan öldüğünü hatırlamanızı rica ediyorum.
- We also ask the Commission to support the creation of a world fund to combat hunger and poverty.
- Ayrıca Komisyondan açlık ve yoksullukla mücadele için bir dünya fonu oluşturulmasını desteklemesini istiyoruz.
- All the factors contributing to hunger need to be dealt with.
- Açlığa katkıda bulunan tüm faktörlerin ele alınması gerekmektedir.
- The next item is the statements by the Council and the Commission on combating hunger.
- Bir sonraki madde açlıkla mücadele konusunda Konsey ve Komisyon tarafından yapılan açıklamalardır.
- We could support them in another report dealing with those escaping from hunger or environmental disasters.
- Açlıktan veya çevresel felaketlerden kaçanlarla ilgili başka bir raporda onları destekleyebiliriz.
- The public's perception of hunger is very often the televisual one of famine.
- Kamuoyunun açlık algısı çoğu zaman televizyondaki kıtlık algısıdır.
- Hunger and malnutrition are not due to the fact that there is simply not enough food in the world.
- Açlık ve yetersiz beslenme, dünyada yeterli gıda olmamasından kaynaklanmamaktadır.
- Indeed, money is not the key factor in the fight against hunger.
- Gerçekten de açlıkla mücadelede kilit faktör para değildir.
- In one of these worlds, hunger, AIDS and poverty are rampant.
- Bu dünyalardan birinde açlık, AIDS ve yoksulluk yaygındır.
- The Brazilian President, by declaring that his priority is 'Zero Hunger', has generated an enormous feeling of hope.
- Brezilya Devlet Başkanı, önceliğinin "Sıfır Açlık" olduğunu açıklayarak muazzam bir umut duygusu yaratmıştır.
- It was not to give them hunger, famine, despair and death.
- Bu onlara açlık, kıtlık, umutsuzluk ve ölüm vermek için değildi.
- There is no hunger in countries with a parliamentary democracy, even if they are poor countries.
- Parlamenter demokrasiye sahip ülkelerde, yoksul ülkeler olsalar bile açlık yoktur.
- The next item is the statements by the Council and the Commission on combating hunger.
- Bir sonraki konu Konsey ve Komisyon tarafından açlıkla mücadele konusunda yapılan açıklamalardır.
- We Europeans have historical debts and links with Argentina, with those people who fled hunger or oppression.
- Biz Avrupalıların Arjantin'e, açlıktan ya da baskıdan kaçan bu insanlara tarihi borçlarımız ve bağlarımız var.
- This is the price that has to be paid to rid the world of hunger.
- Dünyayı açlıktan kurtarmak için ödenmesi gereken bedel budur.
- This is the price that has to be paid to rid the world of hunger.
- Bu, dünyayı açlıktan kurtarmak için ödenmesi gereken bedeldir.
- Summits should do more than simply pay lip service to the global fight against poverty and hunger.
- Bütçeler yoksulluk ve açlıkla küresel mücadeleye sözde destek vermekten daha fazlasını yapmalıdır.
- It is capable of producing hunger and misery on a massive scale.
- Büyük ölçekte açlık ve sefalet üretme kapasitesine sahiptir.
- In two years, hunger caused more deaths than the two world wars put together.
- İki yıl içinde açlık, iki dünya savaşının toplamından daha fazla ölüme neden oldu.
- However, large-scale investments are needed in order effectively to combat hunger.
- Bununla birlikte, açlıkla etkin bir şekilde mücadele etmek için büyük ölçekli yatırımlara ihtiyaç vardır.
- It has been claimed that we aim to combat hunger in the world with biotechnology.
- Biyoteknoloji ile dünyada açlıkla mücadele etmeyi hedeflediğimiz iddia edildi.
- However, biotechnology can make its contribution to reducing hunger in the world.
- Bununla birlikte, biyoteknoloji dünyadaki açlığın azaltılmasına katkıda bulunabilir.
- Hunger and poverty is a powerful enemy to someone.
- Açlık ve yoksulluk insan için büyük bir düşmandır.
- Hunger and poverty is a powerful enemy to someone.
- Açlık ve yoksulluk, insana büyük bir düşmandır.
- A piece of bread was not enough to satisfy his hunger.
- Bir parça ekmek, açlığını gidermeye yetmiyordu.
- The apple appeased my hunger temporarily.
- Elma, geçici olarak açlığımı yatıştırdı.
- They perished from hunger.
- Açlıktan telef oldular.
- About a billion people suffer from hunger and poverty.
- Yaklaşık bir milyar insan, açlık ve yoksulluktan muzdariptir.
- Hunger knows no law.
- Açlık hiçbir yasayı tanımaz.
- Hunger is the best cook.
- Açlık en iyi aşçıdır.
- He satisfied his hunger with a sandwich and milk.
- Bir sandviç ve sütle açlığını giderdi.
- Some people in the world suffer from hunger.
- Dünyada bazı insanlar açlıktan müzdariptir.
- That elder died of hunger.
- O ihtiyar açlıktan öldü.
- He satisfied his hunger with a sandwich and milk.
- Açlığını bir sandviç ve sütle giderdi.
- I ate a large dinner and my hunger was satisfied.
- Büyük bir akşam yemeği yedim ve açlığım giderildi.
- Hunger is one of the strongest griefs.
- Açlık en ağır sorunlardan biridir.
- The report notes the highest hunger rates are in Africa.
- Rapor en yüksek açlık oranlarının Afrika’da olduğunu belirtiyor.
- There's nothing worse than hunger.
- Açlıktan daha kötü bir şey yoktur.
- I have hunger pangs.
- Açlık sancım var.
- The apple appeased my hunger temporarily.
- Elma, açlığımı geçici olarak giderdi.
- He satisfied his hunger by eating some sandwiches.
- Sandviç yiyip açlığını bastırdı.
- The report notes the highest hunger rates are in Africa.
- Rapor, en yüksek açlık oranlarının Afrika'da olduğunu belirtiyor.
- It goes without saying that hunger is the best sauce.
- Açlığın en iyi sos olduğunu söylemeye gerek yok.
- Hunger can make people do stupid things.
- Açlık insanlara aptalca şeyler yaptırabilir.
- We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.
- Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.
- The old man died from hunger.
- Yaşlı adam açlıktan ölüyordu.
- Some of them were murdered by soldiers, while others died of hunger, cold or diseases.
- Bazıları askerler tarafından öldürüldü, diğerleri ise açlıktan, soğuktan ya da hastalıktan öldü.
- The meal satisfied his hunger.
- Yemek onun açlığını giderdi.
- In some places, people died of hunger.
- Bazı yerlerde, insanlar açlıktan öldü.
- He fainted with hunger and fatigue, but came to after a while.
- Açlık ve yorgunluktan bayıldı ama bir süre sonra kendine geldi.
- He who sleeps forgets his hunger.
- Uyuyan açlığını unutur.
- Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
- Açlık ve yorgunluk yüzünden köpek sonunda öldü.
- Hunger is one of the largest social misfortunes.
- Açlık en büyük sosyal felaketlerden biridir.
- I ate a large dinner and my hunger was satisfied.
- Ben büyük bir akşam yemeği yedim ve açlığım giderildi.
- We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.
- Japonya'nın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir savaş verdiğini söyleyebiliriz.
- With hunger and fatigue, the dog died at last.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı köpek sonunda öldü.
- I feel the hunger of a 1000 devils.
- Bin tane şeytanın açlığını hissediyorum.
- Hunger is the best spice.
- Açlık en iyi baharattır.
- Many died of hunger and disease.
- Birçok insan açlıktan ve hastalıktan öldü.
- I feel the hunger of a 1000 devils.
- Ben 1000 tane şeytanın açlığını hissediyorum.
- Hunger, my boy, is no reason for taking something which belongs to another.
- Açlık, oğlum, başkasına ait olan bir şeyi almak için bir neden değildir.
- It was as clear as day that Shinji would die from hunger.
- Shinji'nin açlıktan öleceği gün gibi ortadaydı.
- Hunger compelled the boy to steal money from the cash register.
- Açlık çocuğu yazar kasadan para çalmaya mecbur bıraktı.
- The refugees struggled against hunger.
- Mülteciler açlığa karşı mücadele ettiler.
- Hunger is the best appetizer.
- Açlık en iyi mezedir.
- I have hunger pangs.
- Açlık kramplarım var.
- The apple appeased my hunger temporarily.
- Elma, açlığımı şimdilik yatıştırdı.
- Hunger is the best seasoning.
- Açlık en iyi baharattır.
- Some of them were murdered by soldiers, while others died of hunger, cold or diseases.
- Diğerleri açlık, soğuk ya da hastalıklardan ölürken bazıları askerler tarafından öldürüldüler.
- He fainted with hunger and fatigue, but came to after a while.
- O açlık ve yorgunluk yüzünden bayıldı, ancak bir süre sonra kendine geldi.
- Hunger is one of the largest social misfortunes.
- Açlık en büyük sosyal talihsizliklerden biridir.
- The beggar was dizzy with hunger and fatigue.
- Dilencinin açlık ve yorgunluktan başı dönüyordu.
- The animal died from hunger.
- Hayvan açlıktan öldü.
- Soon, their hunger turned to anger.
- Kısa süre sonra açlıkları öfkeye dönüştü.
- He satisfied his hunger by eating some sandwiches.
- Açlığını biraz sandviç yiyerek giderdi.
- He was crying with hunger.
- Açlıktan ağlıyordu.
- Those who are suffering from hunger in Africa need urgent help.
- Afrika'da açlıktan muzdarip olanların acil yardıma ihtiyaçları var.
- With hunger and fatigue, the dog died at last.
- Açlık ve yorgunluktan köpek en sonunda öldü.
- About a billion people suffer from hunger and poverty.
- Yaklaşık bir milyar insan açlık ve yoksulluk çekiyor.
- Many died of hunger and disease.
- Birçok kişi açlık ve hastalıktan ölmüştü.
- With hunger and fatigue, the dog died at last.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- Hunger drove him to steal.
- Açlık onu hırsızlık yapmaya itti.
- Tom died of hunger.
- Tom açlıktan öldü.
- Hunger knows no law.
- Açlık kanun tanımaz.
- The old man died from hunger.
- Yaşlı adam açlıktan öldü.
- The refugees struggled against hunger.
- Mülteciler açlığa karşı mücadele etti.
- A piece of bread was not enough to satisfy his hunger.
- Bir parça ekmek, onun açlığını tatmin edecek kadar yeterli değildi.
- Hunger is the best appetizer.
- Açlık en iyi iştah açıcıdır.
- Hunger is perhaps the strongest of all human drives.
- Açlık belki de tüm insan dürtülerinin en güçlüsüdür.
- Tom felt the pangs of hunger.
- Tom açlık acısı hissetti.
- Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
- Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- Thousands of people died of hunger.
- Binlerce insan açlıktan öldü.
- Tom satisfied his hunger by eating some sandwiches.
- Tom açlığını, sandviç yiyerek giderdi.
Show More (97)
|