| 1 |
notify |
bildirmek |
v. |
|
- Turkey has notified its state aid schemes to the Commission and these are under examination.
- Türkiye, devlet yardımı programlarını Komisyona bildirmiştir ve bunlar incelenmektedir.
- Why has the Commission not explicitly notified the Member States that Israel's definition of territoriality is illegal?
- Komisyon neden İsrail'in toprak tanımının yasadışı olduğunu Üye Devletlere açıkça bildirmemiştir?
- Turkey has notified its state aid schemes to the Commission and these are under examination.
- Türkiye, devlet yardımı programlarını Komisyon’a bildirmiştir ve bunlar halen incelenmektedir.
- The Commission has opened infringement proceedings against those Member States that have failed to notify measures.
- Komisyon, tedbirleri bildirmeyen Üye Devletlere karşı ihlal davaları açmıştır.
- I saw a few boats landing at Parliament this week and notified the security service.
- Bu hafta Parlamentoya birkaç teknenin yanaştığını gördüm ve durumu güvenlik birimlerine bildirdim.
- No Member State adopted transposition legislation in time or notified the Commission hereof in time.
- Hiçbir Üye Devlet iç hukuka aktarma mevzuatını zamanında kabul etmemiş veya Komisyona zamanında bildirmemiştir.
- Who notified you?
- Kim size bildirdi?
- I am happy to notify you that I have fully recovered.
- Tamamen iyileştiğimi size bildirmekten mutluluk duyuyorum.
- They will notify Tom.
- Onlar Tom'a bildirecekler.
- We should notify Tom of our plans.
- Planlarımızı Tom'a bildirmeliyiz.
- We'll notify her.
- Biz ona bildireceğiz.
- We'll notify them.
- Onlara bildireceğiz.
- Who notified me?
- Bana kim bildirdi?
- You'll have to notify your boss about that.
- Bunu patronuna bildirmen gerekecek.
- Tom immediately notified the police.
- Tom hemen polise bildirdi.
- He notified me that he would start at three.
- Saat üçte başlayacağını bana bildirdi.
- Ken will notify Tom.
- Ken Tom'a bildirecek.
- Who notified them?
- Onlara kim bildirdi?
- Why wasn't Tom notified?
- Neden Tom'a bildirilmedi?
- Why wasn't I notified?
- Neden bana bildirilmedi?
- I will notify Tom.
- Ben Tom'a bildireceğim.
- We'll notify him.
- Biz ona bildireceğiz.
- She will notify Tom.
- O, Tom'a bildirecek.
- He notified the police of the traffic accident.
- Trafik kazasını polise bildirmiş.
- When you decide which plan you want, please notify us in writing.
- Hangi planı istediğinize karar verdiğinizde, lütfen bize yazılı olarak bildirin.
- Who notified Tom?
- Tom'a kim bildirdi?
- I'll notify them.
- Ben onlara bildireceğim.
- I'll notify him.
- Ben ona bildireceğim.
- Did you notify Tom?
- Tom'a bildirdin mi?
- I'll notify you.
- Ben sana bildireceğim.
- You should've notified us.
- Bize bildirmeliydin.
- I'll notify her.
- Ben ona bildireceğim.
- Who should I notify?
- Kime bildirmeliyim?
- We'll notify Tom.
- Tom'a bildireceğiz.
- Why didn't the police notify us?
- Niçin polis bize bildirmedi?
- If there's a better solution, then I'll notify you about it as soon as possible.
- Daha iyi bir çözüm varsa, en kısa zamanda size bildireceğim.
- You will notify Tom, won't you?
- Tom'a bildireceksin, değil mi?
- He notified the police of the traffic accident.
- Trafik kazasını polise bildirdi.
- Who notified us?
- Bize kim bildirdi?
- He notified me that he would start at three.
- Bana üç yaşında başlayacağını bildirdi.
- Who notified Mary?
- Mary'ye kim bildirdi?
- Is there anyone you'd like us to notify?
- Bildirmemizi istediğin herhangi biri var mı?
- She notified the police.
- O polise bildirdi.
- The police haven't notified Tom yet.
- Polis Tom'a henüz bildirmedi.
Show More (41)
|
| 2 |
notify |
haber vermek |
v. |
|
- We have to notify the police.
- Polise haber vermeliyiz.
- Is there anyone you'd like us to notify?
- Haber vermemizi istediğiniz biri var mı?
- I'll notify you when it's ready.
- Hazır olduğunda sana haber vereceğim.
- Who should I notify?
- Kime haber vereyim?
- Will you notify me after 3 minutes?
- Üç dakika sonra bana haber verecek misiniz?
- I think we should notify Tom's parents.
- Bence Tom'un ebeveynlerine haber vermeliyiz.
- I'll notify them.
- Onlara haber vereceğim.
- Tom is going to notify us if that happens.
- Böyle bir şey olursa Tom bize haber verecek.
- I'll notify Tom.
- Tom'a haber vereceğim.
- She will notify Tom.
- Tom'a haber verecek.
- He will notify Tom.
- O, Tom'a haber verecek.
- Did you notify security?
- Güvenliğe haber verdin mi?
- They will notify Tom.
- Tom'a haber verecekler.
- I'll notify you.
- Size haber vereceğim.
- I am happy to notify you that I have fully recovered.
- Tümüyle iyileştiğimi sizlere haber vermekten mutluluk duyuyorum.
- In such a case, notify his family.
- Böyle bir durumda ailesine haber verin.
- We'll notify her.
- Ona haber vereceğiz.
- I will notify Tom.
- Tom'a haber veririm.
- You will notify Tom, won't you?
- Tom'a haber verirsin, değil mi?
- I'll notify her.
- Ona haber vereceğim.
- I'll notify him.
- Ona haber vereceğim.
- We'll notify him.
- Ona haber vereceğiz.
- Why didn't the police notify us?
- Polis neden bize haber vermedi?
- You should notify the police at once.
- Hemen polise haber vermelisin.
- Tom will notify Mary.
- Tom, Mary'e haber verecek.
- Did you notify Tom?
- Tom'a haber verdin mi?
- Mary will notify Tom.
- Mary Tom'a haber verecek.
- Mary will notify Tom.
- Mary, Tom'a haber verecek.
- They will notify her.
- Ona haber verecekler.
- He will notify Tom.
- Tom'a haber verecektir.
- We'll notify them.
- Onlara haber vereceğiz.
- They will notify him.
- Ona haber verecekler.
- If you don't come tomorrow, notify me by phone.
- Yarın gelmezsen bana telefonla haber ver.
- We'll notify Tom.
- Tom'a haber vereceğiz.
- Tom will notify us if that happens.
- Böyle bir şey olursa Tom bize haber verir.
- We have to notify the police.
- Polise haber vermek zorundayız.
- Ken will notify Tom.
- Ken Tom'a haber verecek.
Show More (34)
|
| 3 |
notify |
haberdar etmek |
v. |
|
- We should notify Tom of our plans.
- Tom'u planlarımızdan haberdar etmeliyiz.
- Notify them immediately.
- Onları hemen haberdar edin.
- I'll notify you when it's ready.
- Hazır olunca ben seni haberdar edeceğim.
Show More (0)
|
| 4 |
notify |
bilgilendirmek |
v. |
|
- Thanks for notifying me.
- Beni bilgilendirdiğin için teşekkürler.
Show More (-2)
|
| 5 |
notify |
ihbar etmek |
v. |
|
- You should notify the police at once.
- Derhal polise ihbar etmelisin.
Show More (-2)
|
| 6 |
notify |
ihbarda bulunmak |
v. |
|
- Tom notified the police.
- Tom polise ihbarda bulundu.
Show More (-2)
|
| 7 |
notify |
bildir |
expr. |
|
- If you don't come tomorrow, notify me by phone.
- Yarın gelmezsen bana telefonla bildir.
Show More (-2)
|
