|
- I love the second photo, although they are all beautiful.
- İkinci fotoğrafa bayıldım ama hepsi güzel.
- I love the second photo, although they are all beautiful.
- İkinci fotoğrafa bayıldım, gerçi hepsi birbirinden güzel.
- This lets you see small text on a webpage or check out the pixels in a photo.
- Bu, bir web sayfasındaki küçük metinleri görmenizi veya bir fotoğraftaki pikselleri kontrol etmenizi sağlar.
- Tom handed the photo back to Mary.
- Tom fotoğrafı Mary'ye geri verdi.
- I took this photo.
- Ben bu fotografı çektim.
- I think this photo was taken in May.
- Sanırım bu fotoğraf Mayıs ayında çekildi.
- Look at this photo.
- Şu fotoğrafa bak.
- Tom showed Mary John's photo.
- Tom, Mary'ye John'un fotoğrafını gösterdi.
- Here's a photo of her.
- İşte bir fotoğrafı.
- Could you send me a photo?
- Bana bir fotoğraf gönderebilir misin?
- This photo was stolen from my friend.
- Bu fotoğraf arkadaşımdan çalındı.
- There are four lovely children in this photo.
- Bu fotoğrafta dört güzel çocuk var.
- I bet Tom took this photo.
- Bahse girerim bu fotoğrafı Tom çekmiştir.
- He is looking at a photo of his friend.
- Arkadaşının fotoğrafına bakıyor.
- That's a beautiful photo.
- Çok güzel bir fotoğraf.
- Where did you find her photo?
- Onun fotoğrafını nereden buldun?
- This is a photo of my drawing.
- Bu, benim çizimimin bir fotoğrafı.
- There is a photo of Tom on Mary's desk.
- Mary'nin masasında Tom'un bir fotoğrafı var.
- She showed us her mother's photo.
- O bize annesinin fotoğrafını gösterdi.
- She showed us her mother's photo.
- Bize annesinin fotoğrafını gösterdi.
- I gave my permission for them to use my photo on their website.
- Web sitelerinde fotoğrafımı kullanmaları için izin verdim.
- Thanks for the photo.
- Fotoğraf için teşekkürler.
- In retrospect, maybe I shouldn't have posted that photo in my blog.
- Geriye dönüp baktığımda, belki de o fotoğrafı blogumda yayınlamamalıydım.
- This photo of Tom was taken in Boston last year.
- Tom'un bu fotoğrafı geçen sene Boston'da çekildi.
- You sent me your photo.
- Sen bana fotoğrafını gönderdin.
- Sami asked Layla to send him a sexy photo.
- Sami, Layla'dan kendisine seksi bir fotoğraf göndermesini istedi.
- How did the photo session go?
- Fotoğraf çekimi nasıl geçti?
- The sky in this photo is very saturated.
- Bu fotoğraftaki gökyüzü çok doygun.
- I sent you a photo.
- Sana bir fotoğraf gönderdim.
- Tom told the police detective that he didn't recognize the man in the photo.
- Tom polis dedektifine fotoğraftaki adamı tanımadığını söyledi.
- You're holding my hand in the photo.
- Fotoğrafta elimi tutuyorsun.
- How do you download a photo from this site?
- Bu siteden bir fotoğrafı nasıl indirirsiniz?
- Tom picked up the photo of Mary and looked at it.
- Tom Mary'nin fotoğrafını aldı ve ona baktı.
- That's a beautiful photo.
- O güzel bir fotoğraf.
- Can you please show me the photo?
- Bana fotoğrafı gösterir misin?
- Every time I see this photo, I think of my father.
- Bu fotoğrafı her gördüğümde babamı düşünüyorum.
- Actors and politicians never pass up a photo op.
- Aktörler ve politikacılar fotoğraf çektirmeyi asla es geçmezler.
- I love this photo.
- Bu fotoğrafı seviyorum.
- The photo takes me back to my childhood days.
- Fotoğraf beni çocukluk günlerime geri götürüyor.
- Dick passed the photo to me.
- Dick, fotoğrafı bana verdi.
- Sami commented on Layla's photo.
- Sami, Layla'nın fotoğrafına yorum attı.
- This photo was taken on Monday.
- Bu fotoğraf pazartesi günü çekildi.
- When you start to look like the photo in your passport, it's time to go on vacation.
- Pasaportunuzdaki fotoğrafa benzemeye başladığınızda, tatile çıkma zamanı gelmiş demektir.
- When you're beginning to look like the photo in your passport, you should go on a holiday.
- Pasaportundaki fotoğrafa benzemeye başladığında bir tatile gitmelisin.
- Getting your letter with your photo put me in seventh heaven.
- Fotoğrafınızla birlikte mektubunuzu almak beni yedinci cennete soktu.
- If you see the cat in this photo, please call.
- Bu fotoğraftaki kediyi görürseniz, lütfen arayın.
- I had my passport photo taken last week.
- Pasaport fotoğrafımı geçen hafta çektirdim.
- We had our photo taken by him.
- Ona fotoğrafımızı çektirdik.
- This is a photo of my painting.
- Bu, tablomun bir fotoğrafı.
- Three people can be seen in the photo.
- Fotoğrafta üç kişi görülüyor.
- Where did you get this photo taken?
- Bu fotoğrafı nerede çektirdiniz?
- This photo was taken by Tom.
- Bu fotoğraf Tom tarafından çekildi.
- I bet Tom took this photo.
- Bu fotoğrafı Tom'un çektiğine eminim.
- Actors and politicians never pass up a photo op.
- Aktörler ve politikacılar bir fotoğraf çekiminden asla vazgeçmezler.
- He secretly showed me her photo.
- O, bana fotoğrafını gizlice gösterdi.
- It is important that you attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğrafınızı yapıştırmanız önemlidir.
- I remember this photo.
- Bu fotoğrafı hatırlıyorum.
- Tom saw a photo of Mary on the dresser.
- Tom şifonyerin üzerinde Mary'nin bir fotoğrafını gördü.
- You look great in this photo!
- Bu fotoğrafta harika görünüyorsun!
- Whose photo is this?
- Bu kimin fotoğrafı?
- Caption this photo.
- Bu fotoğrafa bir başlık koyun.
- There are five people in this photo.
- Bu fotoğrafta beş kişi var.
- I came out really badly in this photo.
- Bu fotoğrafta çok kötü çıkmışım.
- Please send me your photo.
- Lütfen bana fotoğrafınızı gönderin.
- We had our photo taken by him.
- Onun tarafından fotoğrafımız çekildi.
- Tom handed Mary the photo.
- Tom fotoğrafı Mary'ye verdi.
- I showed him a photo and asked him if he could identify those in it.
- Ona bir fotoğraf gösterip fotoğraftakileri tanıyıp tanıyamadığını sordum.
- Where did you find his photo?
- Onun fotoğrafını nerede buldun?
- Did you ever find who was the woman in the photo.
- Fotoğraftaki kadının kim olduğunu bulabildin mi ki?
- You sent me your photo.
- Bana fotoğrafını gönderdin.
- The photo is the first thing you notice.
- Fotoğraf ilk fark ettiğiniz şeydir.
- Your profile photo is unprofessional.
- Senin profil fotoğrafın amatörce.
- Where was this photo taken?
- Bu fotoğraf nerede çekildi?
- Tom showed Mary a wallet-size photo of his son.
- Tom, Mary'ye oğlunun cüzdan büyüklüğünde bir fotoğrafını gösterdi.
- It's a doctored photo.
- Bu, üzerinde oynanmış bir fotoğraf.
- The photo he showed added color to his story.
- Gösterdiği fotoğraf hikayesine renk kattı.
- When I look of this photo I remember my family.
- Bu fotoğrafa bakarken ailemi hatırlarım.
- Do you recognize the man in this photo?
- Bu fotoğraftaki adamı tanıyor musun?
- Tom posted a lewd photo of himself on social media.
- Tom sosyal medyada müstehcen bir fotoğrafını paylaştı.
- He is looking at the photo of his friend.
- Arkadaşının fotoğrafına bakıyor.
- This photo reminds me of Scotland.
- Bu fotoğraf bana İskoçya'yı hatırlatıyor.
- Is that a recent photo?
- Bu yeni bir fotoğraf mı?
- When you start to look like the photo in your passport, it's time to go on vacation.
- Pasaportunuzdaki fotoğrafa benzemeye başlattığınızda, tatile gitme zamanıdır.
- Where did you find his photo?
- Onun fotoğrafını nereden buldun?
- I never liked this photo.
- Bu fotoğrafı hiç sevmedim.
- That's the worst passport photo I've ever seen.
- Bu gördüğüm en kötü pasaport fotoğrafı.
- I don't remember when this photo was taken.
- Bu fotoğrafın ne zaman çekildiğini hatırlamıyorum.
- Please give me a photo of you.
- Lütfen bana bir fotoğrafınızı verin.
- How can I upload a photo to your website?
- Sitene bir fotoğrafı nasıl yükleyebilirim?
- They changed the photo.
- Fotoğrafı değiştirdiler.
- I never liked this photo.
- Bu fotoğrafı hiç beğenmedim.
- I gave my permission for them to use my photo on their website.
- Web sitelerinde benim fotoğrafımı kullanmaları için onlara izin verdim.
- This is a photo of my drawing.
- Bu benim çizimimin bir fotoğrafı.
- Look at this photo.
- Bu fotoğrafa bak.
- You look very good in that photo.
- O fotoğrafta çok iyi görünüyorsun.
- Is this a new photo?
- Bu yeni bir fotoğraf mı?
- Tom showed us a photo of his mother.
- Tom bize annesinin bir fotoğrafını gösterdi.
- Dick passed me the photo.
- Dick bana fotoğrafı uzattı.
- I took that photo a week ago.
- Bu fotoğrafı bir hafta önce çektim.
- Tom showed Mary a photo of John.
- Tom Mary'ye John'un bir fotoğrafını gösterdi.
- Sami commented on Layla's photo.
- Sami, Leyla'nın fotoğrafına yorum yaptı.
- It's a doctored photo.
- Bu üzerinde oynanmış bir fotoğraf.
- A framed photo of my family hangs above my desk.
- Ailemin çerçeveli bir fotoğrafı evimin üstünde asılı.
- Tom took this photo.
- Tom bu fotoğrafı çekti.
- How can I upload a photo to your website?
- Web sitenize nasıl fotoğraf yükleyebilirim?
- Tom showed Mary a black and white photo of his grandparents.
- Tom, Mary'ye büyükanne ve büyükbabasının siyah beyaz bir fotoğrafını gösterdi.
- Who's missing from this photo?
- Bu fotoğrafta kim eksik?
- Among the items found in the purse was the photo of a man.
- Çantada bulunanlar arasında bir adamın fotoğrafı da vardı.
- This photo of Tom was taken in Boston last year.
- Tom'un bu fotoğrafı geçen yıl Boston'da çekildi.
- How old was he in the first photo?
- İlk fotoğraftaki adam kaç yaşındaydı?
- I'm going to show you the photo.
- Sana fotoğrafı göstereceğim.
- That photo was taken in my childhood.
- Bu fotoğraf benim çocukluğumda çekilmişti.
- Tom wouldn't allow Mary to see his passport photo.
- Tom, Mary'nin pasaport fotoğrafını görmesine izin vermedi.
- The photo brought back many happy memories of my childhood.
- Bu fotoğraf, çocukluğumun birçok mutlu anısını hatırlattı.
- Mary reached into her purse and took out a photo.
- Mary çantasına uzandı ve bir fotoğraf çıkardı.
- The photo shows a group of the congress participants.
- Fotoğrafta kongre katılımcılarından bir grup görülüyor.
- We had our photo taken on the beach.
- Sahilde fotoğraf çektirdik.
- I found the photo you were looking for.
- Senin aradığın fotoğrafı buldum.
- There are four lovely children in this photo.
- Bu fotoğrafta dört sevimli çocuk var.
- Tom handed Mary the photo.
- Tom fotoğrafı Mary'ye uzattı.
- Tom showed Mary the photo.
- Tom, Mary'ye fotoğrafı gösterdi.
- Tom picked up the photo of Mary and looked at it.
- Tom, Mary'nin fotoğrafını aldı ve ona baktı.
- Have you ever seen the man in this photo?
- Sen hiç bu fotoğraftaki adamı gördün mü?
- Tom wouldn't allow Mary to see his passport photo.
- Tom, Mary'nin pasaport fotoğrafını görmesine izin vermezdi.
- Don't forget to attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğraf eklemeyi unutma.
- This photo is my favorite.
- Bu fotoğraf benim favorim.
- Show me the photo.
- Bana fotoğrafı göster.
- Have you ever seen the man in this photo?
- Bu fotoğraftaki adamı hiç gördün mü?
- He took this photo.
- Bu fotoğrafı o çekti.
- I need a passport photo.
- Pasaport fotoğrafına ihtiyacım var.
- I took this photo.
- Bu fotoğrafı ben çektim.
- How old was she in the first photo?
- O, ilk fotoğrafta kaç yaşındaydı?
- He wanted to digitize his photo collection.
- Fotoğraf koleksiyonunu dijital ortama aktarmak istiyordu.
- Do not forget to attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğrafınızı eklemeyi unutmayın.
- Tom hated that photo.
- Tom o fotoğraftan nefret ediyordu.
- What an honor to be included in your profile photo!
- Profil fotoğrafınıza dahil edilmek ne büyük bir onur!
- That photo looks fake.
- Bu fotoğraf sahte görünüyor.
- The photo on my passport is very recent.
- Pasaportumdaki fotoğraf çok yeni.
- Why are you burning this photo?
- Bu fotoğrafı neden yakıyorsun?
- This photo was taken in Nara.
- Bu fotoğraf Nara'da çekilmiştir.
- Sami showed Layla the photo.
- Sami, Layla'ya fotoğrafı gösterdi.
- How old was he in the first photo?
- O, ilk fotoğrafta kaç yaşındaydı?
- You sent me your photo.
- Bana fotoğrafını göndermişsin.
- The photo was a hoax.
- Fotoğraf bir aldatmacaydı.
- I cannot look at this photo without being reminded of my school days.
- Bu fotoğrafa bakıp da okul günlerimi hatırlamadan edemiyorum.
- What an honor to be included in your profile photo!
- Profil fotoğrafınızda yer almak ne büyük bir onur!
- When I see this photo, I think of my family.
- Bu fotoğrafı gördüğümde ailem aklıma geliyor.
- She showed him the photo.
- Ona fotoğrafı gösterdi.
- I came out really badly in this photo.
- Bu fotoğrafta gerçekten çok kötü çıktım.
- Dick passed the photo to me.
- Dick, fotoğrafı bana uzattı.
- Could you send me a photo of you?
- Bana bir fotoğrafınızı gönderebilir misiniz?
- How old was she in the first photo?
- İlk fotoğrafta kaç yaşındaydı?
- Please send me your photo.
- Lütfen bana fotoğrafını gönder.
- Your profile photo is unprofessional.
- Profil fotoğrafınız profesyonelce değil.
- When I look of this photo I remember my family.
- Bu fotoğrafa baktığımda ailemi hatırlıyorum.
- Where did you find her photo?
- Onun fotoğrafını nerede buldun?
- I don't like having my photo taken.
- Fotoğrafımı çektirmekten hoşlanmıyorum.
- Three people can be seen in the photo.
- Fotoğrafta üç kişi görülebiliyor.
- He took this photo.
- O bu fotoğrafı çekti.
- Tom looked very cranky in the photo.
- Tom fotoğrafta çok huysuz görünüyordu.
- Excuse me, but let me have another look at the photo.
- Afedersiniz ama fotoğrafa bir kez daha bakayım.
- I need a passport photo.
- Bir pasaport fotoğrafına ihtiyacım var.
- Please give me a photo of you.
- Lütfen bana senin bir fotoğrafını ver.
- That photo was taken in my childhood.
- O fotoğraf benim çocukluğumda çekildi.
- This photo is my favourite!
- Bu fotoğraf benim favorim!
- I have a photo of my girlfriend on my nightstand.
- Komodinimde kız arkadaşımın bir fotoğrafı var.
- This photo was taken in Boston.
- Bu fotoğraf Boston'da çekildi.
- This photo was taken in Nara.
- Bu fotoğraf Nara'da çekildi.
- Mary wears a heart-shaped locket with a photo of Tom in it.
- Mary, içinde Tom'un fotoğrafı olan kalp şeklinde bir madalyon takıyor.
- Tom took this photo.
- Bu fotoğrafı Tom çekti.
- I found the photo you were looking for.
- Aradığın fotoğrafı buldum.
- This is the photo of one of my dogs.
- Bu benim köpeklerimden birinin fotoğrafı.
- Where did you get this photo taken?
- Bu fotoğrafı nerede çektirdin?
- This photo shows a man who owns a small food store.
- Bu fotoğrafta küçük bir yiyecek dükkânı olan bir adam görülüyor.
- Can you please show me the photo?
- Lütfen bana fotoğrafı gösterebilir misiniz?
- I showed him a photo and asked him if he could identify those in it.
- Ona bir fotoğraf gösterdim ve içindekileri teşhis edip edemeyeceğini sordum.
- Tom took the framed photo off the mantelpiece and took a closer look at it.
- Tom çerçeveli fotoğrafı şömine rafından aldı ve daha yakından baktı.
- I'm going to need to see a photo ID.
- Fotoğraflı bir kimlik görmem gerekecek.
- Do not forget to attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğraf tutturmayı unutma.
- How did the photo session go?
- Fotoğraf oturumu nasıl gitti?
- This photo was taken in Boston three years ago.
- Bu fotoğraf üç yıl önce Boston'da çekildi.
- I don't like having my photo taken.
- Fotoğrafımın çekilmesinden hoşlanmıyorum.
- He secretly showed me her photo.
- Bana gizlice onun fotoğrafını gösterdi.
- I like this photo because it shows my virility.
- Bu fotoğrafı seviyorum çünkü erkekliğimi gösteriyor.
- The photo brought back many happy memories of my childhood.
- Fotoğraf, çocukluğumun birçok mutlu anısını geri getirdi.
- The photo artist had trouble expressing himself.
- Fotoğraf sanatçısı kendini ifade etmekte zorlandı.
- Tom looked very cranky in the photo.
- Tom fotoğrafa çok tuhaf baktı.
- This is a photo of my painting.
- Bu da resmimin bir fotoğrafı.
- I love this photo.
- Bu fotoğrafa bayıldım.
- I love that photo.
- Bu fotoğrafa bayılırım.
- Tom criticized the photo.
- Tom fotoğrafı eleştirdi.
- Tom showed Mary a photo of John.
- Tom, Mary'ye John'un bir fotoğrafını gösterdi.
- Tom showed Mary the photo.
- Tom Mary'e fotoğrafı gösterdi.
- There's a photo of Tom on Mary's desk.
- Mary'nin masasında Tom'un bir fotoğrafı var.
- Don't forget to attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğrafınızı eklemeyi unutmayın.
- I love that photo.
- O fotografı seviyorum.
- The photo didn't come out well.
- Fotoğraf iyi çıkmadı.
- He is looking at a photo of his friend.
- Arkadaşının bir fotoğrafına bakıyor.
- The photo he showed added color to his story.
- Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
- I took the photo.
- Fotoğrafı ben çektim.
- The photo is the first thing you notice.
- Fotoğraf fark ettiğin ilk şey.
- Tom showed Mary a black and white photo of his grandparents.
- Tom, Mary'ye büyükanne ve büyükbabalarının siyah beyaz bir fotoğrafını gösterdi.
- That photo came with the wallet.
- O fotoğraf cüzdanla birlikte geldi.
- It is the photo of my new house.
- Bu yeni evimin fotoğrafı.
- Look at that photo.
- Şu fotoğrafa bak.
- Is this a recent photo?
- Bu yeni bir fotoğraf mı?
- I took that photo a week ago.
- O fotoğrafı bir hafta önce çektim.
- I believe that this photo was taken in May.
- Bu fotoğrafın mayıs ayında çekildiğine inanıyorum.
- When I see this photo, I think of my family.
- Bu fotoğrafı gördüğümde ailemi düşünürüm.
- Could you send me a photo?
- Bana bir fotoğraf gönderebilir misiniz?
- We had our photo taken by him.
- Onunla fotoğraf çektirdik.
- Tom told the police detective that he didn't recognize the man in the photo.
- Tom, polis dedektifine fotoğraftaki adamı tanıyamadığını söyledi.
- Mary wears a heart-shaped locket with a photo of Tom in it.
- Mary içinde Tom'un bir fotoğrafı olan kalp şeklindeki bir madalyon takıyor.
- We had our photo taken on the beach.
- Plajda fotoğrafımızı çektirdik.
- You sent me your photo.
- Bana fotoğrafınızı gönderdiniz.
- I don't know when this photo was taken.
- Bu fotoğrafın ne zaman çekildiğini bilmiyorum.
Show More (213)
|
