|
- It's practically impossible to finish this task.
- Bu görevi bitirmek neredeyse imkansız.
- The greatest exchange operation in history has taken place practically without mishap.
- Tarihin en büyük takas operasyonu neredeyse hiçbir aksilik yaşanmadan gerçekleşmiştir.
- In addition, it is an area with practically no added value of its own.
- Ayrıca kendi başına neredeyse hiçbir katma değeri olmayan bir alandır.
- The greatest exchange operation in history has taken place practically without mishap.
- Tarihteki en büyük mübadele operasyonu neredeyse hiçbir aksilik yaşanmadan gerçekleşmiştir.
- Perhaps it would be possible, following the vote, to merge the two texts, because they are practically the same.
- Belki de oylamanın ardından iki metnin birleştirilmesi mümkün olabilir, çünkü neredeyse aynıdırlar.
- It is, therefore, practically impossible to reduce all of this to mathematics.
- Bu nedenle, tüm bunları matematiğe indirgemek neredeyse imkansızdır.
- Practically every grove of trees would fall within the scope of the regulation.
- Neredeyse her ağaç korusu yönetmelik kapsamına girecektir.
- It has been practically my only hobby since football left me behind.
- Futbol beni geride bıraktığından beri neredeyse tek hobim bu oldu.
- With regard to Latin America, the situation in Colombia has become practically intolerable.
- Latin Amerika'ya gelince Kolombiya'daki durum neredeyse tahammül edilemez hale gelmiştir.
- What have I been doing for one or two years, practically two years?
- Bir ya da iki yıldır, neredeyse iki yıldır ne yapıyorum?
- It is so light that we are going to have practically no company harmonisation.
- O kadar hafif ki neredeyse hiç şirket uyumlaştırmamız olmayacak.
- Moreover, I believe that it was practically the only group to do so, for his group certainly acted differently.
- Ayrıca bunu yapan neredeyse tek grup olduğuna inanıyorum çünkü onun grubu kesinlikle farklı davranıyordu.
- We have therefore reduced them practically by half.
- Bu nedenle onları neredeyse yarı yarıya azalttık.
- Last week's European Council achieved practically all its objectives.
- Geçen haftaki Avrupa Konseyi neredeyse tüm hedeflerine ulaştı.
- It is therefore practically impossible to reduce all of this to mathematics.
- Bu nedenle tüm bunları matematiğe indirgemek neredeyse imkansızdır.
- More or less one year ago, the Commission position, as you will all recall, was practically the opposite.
- Aşağı yukarı bir yıl önce, hepinizin hatırlayacağı gibi, Komisyonun tutumu neredeyse tam tersiydi.
- The room for manoeuvre and involvement of this Parliament when the Commission presents its reports is practically zero.
- Komisyon raporlarını sunarken Parlamento'nun manevra alanı ve katılımı neredeyse sıfırdır.
- This is practically the only issue on which we are asking the Intergovernmental Conference to decide!
- Bu, Hükümetlerarası Konferans'tan karar vermesini istediğimiz neredeyse tek konudur!
- The work is practically finished.
- İş, neredeyse bitti.
- I got it practically for free.
- Onu neredeyse bedavaya aldım.
- The place is practically empty.
- Burası neredeyse bomboş.
- Tom practically accused me of being a traitor.
- Tom neredeyse beni bir vatan haini olmakla suçladı.
- In Japan, practically every family has a washing machine.
- Japonya'da neredeyse her ailenin bir çamaşır makinesi var.
- I'm practically an adult now.
- Ben artık neredeyse bir yetişkinim.
- The job is practically done.
- İş neredeyse bitti.
- Tom is practically dead.
- Tom neredeyse öldü.
- I'm practically already grown up.
- Ben neredeyse büyüdüm zaten.
- Practically every family has a TV.
- Neredeyse her ailenin bir televizyonu var.
- Tom and Mary are practically married.
- Tom ve Mary neredeyse evlidir.
- Your handwriting is practically illegible.
- El yazınız neredeyse okunaksız.
- Layla would do practically anything to please Fadil.
- Leyla, Fadıl'ı memnun etmek için neredeyse her şeyi yapardı.
- He is practically dead.
- Neredeyse öldü.
- Every house in our neighborhood is practically identical.
- Mahallemizdeki her ev neredeyse birbirinin aynısı.
- Your handwriting is practically illegible.
- Senin el yazın neredeyse okunaksız.
- The plan was supported by practically all the attendants.
- Plan, neredeyse tüm katılımcılar tarafından desteklendi.
- We practically grew up together.
- Neredeyse birlikte büyüdük.
- I'm practically already grown up.
- Neredeyse büyüdüm bile.
- He is practically dead.
- O, neredeyse öldü.
- I'm practically an adult.
- Neredeyse bir yetişkinim.
- Hey, I'm practically naked here.
- Hey, burada neredeyse çıplağım.
- Tom Jackson practically built this town.
- Tom Jackson bu kasabayı neredeyse inşa etti.
- I'm practically an expert now.
- Ben artık neredeyse bir uzmanım.
- I'm practically an adult now.
- Artık neredeyse yetişkin sayılırım.
- Tom is good at practically everything.
- Tom neredeyse her şeyde iyidir.
- Every house in our neighborhood is practically identical.
- Mahallemizdeki her ev neredeyse aynıdır.
- I got it practically for free.
- Neredeyse bedavaya aldım.
Show More (43)
|
|
- A bit of both would not only lack credibility, but is also practically impossible.
- Her ikisinden de biraz olması sadece inandırıcılıktan yoksun olmakla kalmaz, aynı zamanda pratik olarak da imkansızdır.
- Moreover, there is a need for our proposals to be implemented practically without delay.
- Dahası, önerilerimizin gecikmeksizin pratik olarak uygulanmasına ihtiyaç vardır.
- Might that not after all be a possibility, legally and practically?
- Yasal ve pratik olarak böyle bir olasılık söz konusu olamaz mı?
- Might that not, after all, be a possibility, legally and practically?
- Her şeye rağmen, yasal ve pratik olarak böyle bir olasılık söz konusu olamaz mı?
Show More (1)
|