|
- His only weakness is his pride.
- Onun tek zaafı gururudur.
- She took great pride in her work as a journalist.
- Gazeteci olarak yaptığı işten büyük gurur duyuyordu.
- We should take pride and pleasure in that and congratulate the Greek Presidency on it.
- Bundan gurur ve memnuniyet duymalı ve Yunan Dönem Başkanlığı'nı tebrik etmeliyiz.
- We gladly brag about that with undisguised pride.
- Bu konuda gizlemediğimiz bir gururla övünmekten memnunuz.
- Secondly, I can say with a certain degree of pride that the proposals have not substantially changed or been changed.
- İkinci olarak tekliflerin büyük ölçüde değişmediğini veya değiştirilmediğini gururla söyleyebilirim.
- We should take pride and pleasure in that and congratulate the Greek Presidency on it.
- Bundan gurur ve memnuniyet duymalı ve Yunan Dönem Başkanlığını tebrik etmeliyiz.
- Therefore, the societies offering asylum should feel pride and satisfaction.
- Bu nedenle sığınma sunan toplumlar gurur ve memnuniyet duymalıdır.
- Therefore, the societies offering asylum should feel pride and satisfaction.
- Bu nedenle sığınma hakkı tanıyan toplumlar gurur ve memnuniyet duymalıdır.
- This enlargement project is to the little country I hail from, Denmark, a matter of national pride.
- Bu genişleme projesi, mensubu olduğum küçük ülke Danimarka için ulusal bir gurur meselesidir.
- Should we not take notice of the fact that sport has pride of place in the citizens' daily lives?
- Sporun vatandaşların günlük yaşamlarında gurur verici bir yere sahip olduğu gerçeğini dikkate almamız gerekmez mi?
- His pride did not allow him to take the money.
- Onun gururu onun parayı almasına izin vermedi.
- Pride tends to develop into hubris, which is close kin to madness.
- Gurur, kibre dönme eğilimindedir; ki o da deliliğin yakın akrabasıdır.
- His pride won't allow him to ask questions.
- Gururu soru sormasına izin vermiyor.
- I swallowed my pride.
- Gururumu ayaklar altına aldım.
- His pride did not allow him to take the money.
- Gururu parayı almasına izin vermedi.
- Sami is my pride and joy.
- Sami benim gurur ve neşe kaynağım.
- Swallow your pride!
- Gururunu bir kenara bırak!
- My pride's not hurt.
- Gururum incinmedi.
- Tom had to swallow his pride and admit that he needed help.
- Tom gururunu yutmak ve yardıma ihtiyacı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- I've got my pride.
- Benim gururum var.
- The pride of New York is its museums.
- New York'un gururu onun müzeleridir.
- Swallow your pride!
- Gururunu ayaklar altına alma!
- You are our pride.
- Sen bizim gururumuzsun.
- You should have come here sooner instead of putting it off out of pride for so long.
- Gurur yapıp bu kadar erteleyeceğine daha erken gelmeliydin.
- Tom swallowed his pride.
- Tom gururuna yenik düştü.
- Tom swallowed his pride.
- Tom gururunu yuttu.
- Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.
- Kibir ve gurur farklı şeylerdir, ancak bu kelimeler genellikle eş anlamlı olarak kullanılır.
- She is the pride of her class.
- O, sınıfının gururudur.
- Hey, I may have no money, but I still have my pride.
- Hey, param olmayabilir ama hala gururum var.
- His pride wouldn't allow him to do such a mean thing.
- Gururu böyle kötü bir şey yapmasına izin vermezdi.
- New York's museums are the pride of the city.
- New York'un müzeleri şehrin gururudur.
- His pride prevented him from asking others for help.
- Onun gururu başkalarından yardım istemeyi önledi.
- The slave has his pride; he agrees to obey only the most vigorous despot.
- Kölenin gururu vardır; sadece en güçlü despota itaat etmeyi kabul eder.
- Pride comes before a fall.
- Fazla gurur başarısızlık getirir.
- I swallowed my pride.
- Ben gururumu yuttum.
- Sometimes, a little bit of pride is what we need.
- Bazen ihtiyacımız olan şey biraz gururdur.
- The new park is the pride of our city.
- Yeni park şehrimizin gururudur.
- The pride of New York are its museums.
- New York'un gururu müzeleridir.
- I had to swallow my pride.
- Gururumu yutmak zorunda kaldım.
- It's a matter of national pride.
- Bu, ulusal bir gurur meselesi.
- That's your pride talking.
- Bu konuşan senin gururun.
- His pride wouldn't allow him to tolerate such insults.
- Onun gururu böyle hakaretlere tahammül etmesine izin vermedi.
- Pride goes before a fall.
- Fazla gurur başarısızlık getirir.
- The pride of New York are its museums.
- New York'un gururu, müzeleridir.
- Humility often gains more than pride.
- Alçakgönüllülük çoğu zaman gururdan daha çok kazandırır.
- Sometimes, a little bit of pride is what we need.
- Bazen, birazcık gurur ihtiyacımız olan şeydir.
- The pride of New York is its museums.
- New York'un gururu müzeleridir.
- I've got my pride.
- Gururum var.
- His pride prevented him from asking others for help.
- Gururu başkalarından yardım istemesini engelledi.
- Pride tends to develop into hubris, which is close kin to madness.
- Gurur, kibre dönüşme eğilimindedir, bu da deliliğe yakın bir şeydir.
- She is the pride of her class.
- Sınıfının gururu.
- Heroes like that are the pride of one's country.
- Böyle kahramanlar ülkelerinin gururudur.
- You should suppress your pride.
- Gururunu bastırmalısın.
- His pride won't allow him to ask questions.
- Onun gururu sorular sormasına izin vermez.
- His pride wouldn't allow him to tolerate such insults.
- Gururu bu tür hakaretlere tahammül etmesine izin vermezdi.
- Whatever happened to your pride?
- Gururuna ne oldu?
- You need to swallow your pride.
- Gururunu bir kenara bırakmalısın.
- I had to swallow my pride.
- Gururumu yutmak zorundaydım.
- Tom had to swallow his pride and admit that he needed help.
- Tom gururunu bir kenara bırakıp yardıma ihtiyacı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.
- The fundamental character traits of this woman were pride, decisiveness, and courage.
- Bu kadının temel karakter özellikleri gurur, kararlılık ve cesaretti.
Show More (57)
|
|
- He prides himself on being a good friend.
- İyi bir arkadaş olmaktan gurur duyuyor.
- This makes the policy incoherent and certainly lacking in one of the areas in which Europe always prides itself.
- Bu da politikayı tutarsız ve Avrupa'nın her zaman gurur duyduğu alanlardan birinde kesinlikle eksik kılmaktadır.
- We pride ourselves on our capacity for conflict prevention and humanitarian aid, and rightly so.
- Çatışmaları önleme ve insani yardım kapasitemizle gurur duyuyoruz ve haklı olarak da duyuyoruz.
- This is a contrast in which, as a Member of the European Parliament, I take no pride.
- Bu, bir Avrupa Parlamentosu Üyesi olarak gurur duymadığım bir tezattır.
- She prided herself on having won first prize.
- Birincilik ödülünü kazandığı için kendisiyle gurur duyuyordu.
- He prided himself on his punctuality.
- Dakikliği ile gurur duyuyordu.
- She prided herself on having won first prize.
- Birincilik ödülü kazandığı için kendisiyle gurur duyuyordu.
- I pride myself on my ability to think outside the box.
- Kutunun dışında düşünme yeteneğimle gurur duyuyorum.
- I pride myself on my ability to think outside the box.
- Alışılmışın dışında düşünme yeteneğim için kendimle gurur duyuyorum.
- She prides herself on her driving skill.
- Sürüş becerisiyle gurur duyuyor.
- She prides herself on her skill in cooking.
- Yemek pişirme becerisiyle gurur duyuyor.
- I pride myself on my problem-solving abilities.
- Sorun çözme yeteneklerim için kendimle gurur duyuyorum.
- He prided himself on his punctuality.
- O, dakikliği üzerine kendisiyle gurur duydu.
- She prides herself on her beauty.
- Güzelliğiyle gurur duyuyor.
- I pride myself on my problem-solving abilities.
- Problem çözme yeteneğimle gurur duyuyorum.
- She prides herself on her driving skill.
- O sürüş becerisiyle gurur duyar.
- She prides herself on her skill in cooking.
- Yemek pişirme yeteneğiyle ilgili kendisiyle gurur duyar.
- She always prides herself on her academic background.
- Daima akademik geçmişiyle gurur duyar.
Show More (15)
|