1 |
pull out |
çıkarmak |
v. |
|
- After the operation is completed, the flash drive can be pulled out.
- İşlem tamamlandıktan sonra flash sürücü çıkarılabilir.
- Tom pulled out his wallet.
- Tom cüzdanını çıkardı.
- Tom pulled out his driver's license and showed it to the police officer.
- Tom ehliyetini çıkardı ve onu polis memuruna gösterdi.
- Tom pulled out his iPhone.
- Tom iPhone'unu çıkardı.
- The policeman pulled out his baton.
- Polis, copunu çıkardı.
- Mary pulled out a pistol and shot Tom.
- Mary bir tabanca çıkardı ve Tom'u vurdu.
- Tom pulled out his wallet and paid the bill.
- Tom cüzdanını çıkardı ve faturayı ödedi.
- Sami pulled out his gun.
- Sami silahını çıkardı.
- Tom reached into his pocket and pulled out his wallet.
- Tom cebine uzandı ve cüzdanını çıkardı.
- Tom pulled out his keys, but then noticed that the door had already been unlocked.
- Tom anahtarlarını çıkardı ama sonra kapının çoktan açılmış olduğunu fark etti.
- Tom pulled out a handkerchief and blew his nose.
- Tom bir mendil çıkardı ve burnunu sildi.
- Sami pulled out a gun.
- Sami bir silah çıkardı.
- Tom pulled out his driver's license and showed it to the police officer.
- Tom ehliyetini çıkardı ve polis memuruna gösterdi.
- Tom reached into the cardboard box and pulled out a photo album.
- Tom karton kutuya uzandı ve bir fotoğraf albümü çıkardı.
- Tom sighed and pulled out his wallet.
- Tom içini çekti ve onun cüzdanını çıkardı.
- Tom reached into the fridge and pulled out a bottle of beer.
- Tom buzdolabının içine uzandı ve bir şişe bira çıkardı.
- Tom pulled out another document and laid it on the table.
- Tom başka bir belge çıkardı ve masanın üzerine koydu.
- Tom pulled out his cellphone.
- Tom cep telefonunu çıkardı.
- Tom pulled out his pocketknife and opened it.
- Tom çakısını çıkardı ve açtı.
- Tom reached in his pocket, pulled out some matches, struck one, and then lit the campfire.
- Tom elini cebine attı, birkaç kibrit çıkardı, birini çaktı ve sonra kamp ateşini yaktı.
- They pulled out the nails.
- Çivileri çıkardılar.
- Tom pulled out some necklaces from his bag and told Mary to choose the one she liked.
- Tom çantasından birkaç kolye çıkardı ve Mary'ye beğendiğini seçmesini söyledi.
- Tom pulled out a pen.
- Tom bir kalem çıkardı.
- Mary pulled out her knitting needles and began to knit.
- Mary örgü şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.
- Tom pulled out a knife and threatened Mary.
- Tom bir bıçak çıkardı ve Mary'yi tehdit etti.
- Tom pulled out a sandwich from a brown paper bag.
- Tom kahverengi kağıt torbadan bir sandviç çıkardı.
- Tom pulled out one of his earplugs.
- Tom kulak tıkaçlarından birini çıkardı.
- Tom pulled out his wallet and gave Mary some money.
- Tom cüzdanını çıkardı ve Mary'ye biraz para verdi.
- Tom pulled out his gun and aimed it at Mary.
- Tom silahını çıkardı ve Mary'ye doğrulttu.
- Tom reached into his pocket and pulled out his wallet.
- Tom elini cebine attı ve cüzdanını çıkardı.
- He pulled out his wallet.
- Cüzdanını çıkardı.
- Tom pulled out a pistol and shot Mary.
- Tom bir tabanca çıkardı ve Mary'yi vurdu.
- Tom sighed and pulled out his wallet.
- Tom iç çekti ve cüzdanını çıkardı.
- Tom pulled out a pencil.
- Tom bir kalem çıkardı.
- Tom pulled out a whistle and blew it.
- Tom bir düdük çıkardı ve üfledi.
- Tom pulled out his iPhone.
- Tom, iPhone'unu çıkardı.
- Tom reached in his pocket, pulled out some matches, struck one, and then lit the campfire.
- Tom cebine uzandı, birkaç kibrit çıkardı, birini çaktı ve sonra kamp ateşini yaktı.
- Tom pulled out his notebook and pencil.
- Tom defterini ve kalemini çıkardı.
- Tom pulled out a notebook and pen.
- Tom bir defter ve kalem çıkardı.
- Tom reached into the box and pulled out a couple of books.
- Tom kutunun içine uzandı ve bir kaç kitap çıkardı.
- Tom quickly opened the drawer and pulled out a gun.
- Tom hızla çekmeceyi açtı ve bir silah çıkardı.
- Tom reached into the fridge and pulled out a bottle of beer.
- Tom buzdolabına uzandı ve bir şişe bira çıkardı.
- Tom pulled out a knife.
- Tom bir bıçak çıkardı.
- Tom pulled out the nails.
- Tom çivileri çıkardı.
- Mary pulled out her knitting needles and started to knit.
- Mary örgü şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.
- Tom opened his wallet and pulled out his driver's license.
- Tom cüzdanını açtı ve ehliyetini çıkardı.
- The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare.
- Tom ücretini ödemek için 50 dolarlık bir banknot çıkardığında otobüs şoförü pek etkilenmedi.
- Tom pulled out his cell phone and made a call.
- Tom cep telefonunu çıkardı ve bir arama yaptı.
- Tom pulled out his phone and took a picture of Mary's new car.
- Tom telefonunu çıkardı ve Mary'nin yeni arabasının bir resmini çekti.
- Tom pulled out his phone and took a picture of Mary's new car.
- Tom telefonunu çıkardı ve Mary'nin yeni arabasının fotoğrafını çekti.
- Tom pulled out an old shoebox from his closet and opened it.
- Tom dolabından eski bir ayakkabı kutusu çıkardı ve onu açtı.
- He pulled out a notebook.
- Bir not defteri çıkardı.
- Tom pulled out some ID.
- Tom kimliğini çıkardı.
- I pulled out my knitting needles.
- Örgü şişlerimi çıkardım.
- Tom pulled out a switchblade and stabbed Mary.
- Tom bir sustalı çıkardı ve Mary'yi bıçakladı.
- Tom pulled out his laptop.
- Tom dizüstü bilgisayarını çıkardı.
- Tom pulled out an old shoebox from his closet and opened it.
- Tom dolabından eski bir ayakkabı kutusu çıkardı ve açtı.
- Mary reached inside her purse and pulled out her license.
- Mary çantasına uzandı ve ehliyetini çıkardı.
- Tom pulled out a pencil.
- Tom bir kurşun kalem çıkardı.
- Tom pulled out a pen.
- Tom bir dolma kalem çıkardı.
- Mary reached in her purse and pulled out her checkbook.
- Mary çantasına uzandı ve çek defterini çıkardı.
- Tom reached into his pocket and pulled out a handful of coins.
- Tom elini cebine attı ve bir avuç dolusu bozuk para çıkardı.
- Tom reached into his pocket and pulled out the knife he'd bought.
- Tom elini cebine attı ve satın aldığı bıçağı çıkardı.
- Tom reached into his bag and pulled out a book.
- Tom çantasına uzandı ve bir kitap çıkardı.
- Tom reached into his pocket and pulled out the knife he'd bought.
- Tom cebine uzandı ve satın aldığı bıçağını çıkardı.
- Tom reached into his pocket and pulled out a handful of coins.
- Tom cebine uzandı ve bir avuç dolusu bozuk para çıkardı.
- Tom pulled out his pocketknife and opened it.
- Tom çakısını çıkardı ve onu açtı.
- Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents.
- Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı.
- Tom pulled out his phone.
- Tom telefonunu çıkardı.
- Tom reached into the box and pulled out a couple of books.
- Tom kutuya uzandı ve birkaç kitap çıkardı.
- Tom pulled out his mobile phone.
- Tom cep telefonunu çıkardı.
- Tom pulled out his checkbook.
- Tom çek defterini çıkardı.
- Tom reached into his pocket and pulled out some change.
- Tom elini cebine attı ve biraz bozukluk çıkardı.
- Tom pulled out his gun.
- Tom silahını çıkardı.
- Sami pulled out the screws.
- Sami vidaları çıkardı.
- He pulled out a handkerchief.
- Bir mendil çıkardı.
Show More (73)
|
2 |
pull out |
çekilmek |
v. |
|
- Both the US and Japan are pulling out of this research completely.
- Hem ABD hem de Japonya bu araştırmadan tamamen çekiliyor.
- We can continue along this course, even if unreliable partners pull out.
- Güvenilmez ortaklar çekilse bile bu yolda ilerlemeye devam edebiliriz.
- It has pulled out of Northern Ireland as well!
- Kuzey İrlanda'dan da çekildi!
- We almost had it, and the US pulled out at the last moment.
- Bunu neredeyse başarıyorduk ama ABD son anda çekildi.
- That is why I am disappointed with the news that Italy is likely to pull out of the project for A400M aircraft.
- Bu nedenle İtalya'nın A400M uçağı projesinden çekilebileceği yönündeki haberler beni hayal kırıklığına uğrattı.
- When the military pulled out, many injured people were left behind.
- Ordu çekildiğinde, birçok yaralı geride kaldı.
- Tom had a tooth pulled out yesterday.
- Tom'un dün bir dişi çekildi.
- Tom had a tooth pulled out last week.
- Tom'un geçen hafta bir dişi çekildi.
- We're pulling out.
- Geri çekiliyoruz.
Show More (6)
|
3 |
pull out |
ayrılmak |
v. |
|
- Tom doesn't know exactly what time Mary's train pulled out of the station.
- Tom, Mary'nin treninin istasyondan tam olarak ne zaman ayrıldığını bilmiyor.
- A huge tanker just pulled out from the dock.
- Dev bir tanker rıhtımdan ayrıldı.
- As Tom and Mary approached the station, they saw their train pull out.
- Tom ve Mary istasyona yaklaşırken, onlar trenlerinin ayrıldığını gördü.
- A huge tanker just pulled out from the dock.
- Büyük bir tanker az önce rıhtımdan ayrıldı.
Show More (1)
|
4 |
pull out |
çıkmak |
v. |
|
- Europe should therefore pull out all the stops to combat this phenomenon, wherever it appears.
- Bu nedenle Avrupa, nerede ortaya çıkarsa çıksın bu olguyla mücadele etmek için elinden geleni yapmalıdır.
- Tom checked his rearview mirror before pulling out into traffic.
- Tom trafiğe çıkmadan önce dikiz aynasını kontrol etti.
- Our train had already pulled out when we arrived at the station.
- İstasyona geldiğimizde trenimiz çoktan yola çıkmıştı.
Show More (0)
|
5 |
pull out |
silah çekmek |
v. |
|
- Sami pulled out his gun.
- Sami silahını çekti.
- Tom pulled out a gun and shot Mary.
- Tom silahını çekti ve Mary'i vurdu.
- Tom pulled out his gun and shot Mary.
- Tom silahını çekti ve Mary'ye ateş etti.
Show More (0)
|
6 |
pull out |
hareket etmek |
v. |
|
- As Tom and Mary approached the station, they saw their train pull out.
- Tom ve Mary istasyona yaklaştıklarında trenlerinin hareket ettiğini gördüler.
- As Tom and Mary approached the station, they saw their train pull out.
- Tom ve Mary istasyona yaklaştıklarında trenin hareket ettiğini gördüler.
Show More (-1)
|
7 |
pull out |
uzatmak |
v. |
|
- The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare.
- Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.
Show More (-2)
|
8 |
pull out |
sökmek |
v. |
|
- They pulled out the nails.
- Onlar çivileri söktü.
Show More (-2)
|
9 |
pull out |
istasyondan ayrılmak |
v. |
|
- As soon as she got on the train, it pulled out of the station.
- O trene biner binmez, tren istasyondan ayrıldı.
Show More (-2)
|