| 1 |
rotten |
çürümüş (besin vb) |
adj. |
|
- Other unhealthy results of smoking included blackened smokers' lungs and rotten teeth.
- Sigaranın diğer sağlıksız sonuçları arasında sigara içenlerin kararmış akciğerleri ve çürümüş dişleri yer alıyordu.
- All our food was rotten.
- Tüm yiyeceklerimiz çürümüştü.
- The tree is rotten and stone dead, and could fall at any time.
- Ağaç çürümüş ve çoktan ölmüş ve her an devrilebilir.
- These apples are rotten.
- Bu elmalar çürümüş.
- The apples are all rotten.
- Elmaların hepsi çürümüş.
- Half of the apples are rotten.
- Elmaların yarısı çürümüş.
- This banana is rotten.
- Bu muz çürümüş.
- Some of the apples in the box were rotten.
- Kutudaki elmalardan bazıları çürümüştü.
- Half of the apple was rotten.
- Elmanın yarısı çürümüştü.
- The orange appears rotten inside.
- Portakal içeriden çürümüş görünüyor.
- Half of the apples were rotten.
- Elmaların yarısı çürümüştü.
- The oranges in this bag are rotten.
- Bu torbadaki portakallar çürümüş.
- All our food is rotten.
- Bütün yiyeceklerimiz çürümüş.
- Almost all of these apples are rotten.
- Bu elmaların neredeyse tamamı çürümüş.
- This food smells rotten.
- Bu yemek çürümüş kokuyor.
- Half of these apples are rotten.
- Bu elmaların yarısı çürümüş.
- The orange appears rotten inside.
- Portakalın içi çürümüş görünüyor.
- There is something rotten in the state of Denmark.
- Danimarka'da çürümüş bir şeyler var.
- It smells like it's rotten.
- Çürümüş gibi kokuyor.
- Half the apples that Tom gave me were rotten.
- Tom'un bana verdiği elmaların yarısı çürümüştü.
- The system is rotten.
- Sistem çürümüş.
- The box is rotten.
- Kutu çürümüş.
- All our food is rotten.
- Bütün yiyeceğimiz çürümüş.
- You are not going to eat this apple, it is rotten!
- Bu elmayı yemeyeceksin, çürümüş!
- Tom cleared away the mossy, rotten wood.
- Tom yosunlu, çürümüş keresteleri temizledi.
- The apple looked good, but the inside was rotten.
- Elma iyi görünüyordu ama içi çürümüştü.
- He is rotten to the core.
- İliklerine kadar çürümüş.
- Almost all these apples are rotten.
- Bu elmaların neredeyse tamamı çürümüş.
- Tom cleared away the mossy, rotten wood.
- Tom yosun tutmuş, çürümüş odunları temizledi.
- The wood is rotten.
- Tahta çürümüş.
- Half of the bananas in the basket were rotten.
- Sepetteki muzların yarısı çürümüştü.
- The building is rotten inside and out.
- Binanın içi ve dışı çürümüş.
- That banana is rotten.
- O muz çürümüş.
- The wood is rotten.
- Ahşap çürümüş.
- People have become so rotten!
- İnsanlar çok çürümüş!
Show More (32)
|
| 2 |
rotten |
çürük |
adj. |
|
- Some of the apples in the box were rotten.
- Kutudaki elmalardan bazıları çürüktü.
- These apples are rotten.
- Bu elmalar çürük.
- I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
- Üç gündür bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozulmuş yoğurttan başka bir şey yemedim.
- Half of these apples are rotten.
- Bu elmaların yarısı çürük.
- This apple is rotten.
- Bu elma çürüktür.
- Half of the apples were rotten.
- Elmaların yarısı çürüktü.
- There were many rotten apples in the basket.
- Sepette bir sürü çürük elma vardı.
- All of these apples are rotten.
- Bütün bu elmalar çürük.
- Tom asked Mary to throw the rotten apple into the garbage.
- Tom Mary'den çürük elmayı çöpe atmasını istedi.
- There were many rotten apples in the basket.
- Sepette birçok çürük elma vardı.
- Tom asked Mary to throw the rotten apple into the garbage.
- Tom, Mary'den çürük elmayı çöpe atmasını istedi.
- There is something rotten in the state of Denmark.
- Danimarka devletinde çürük bir şey var.
- I smell something rotten.
- Çürük bir şey kokusu alıyorum.
- The oranges in this bag are rotten.
- Bu torbadaki portakallar çürüktür.
- Tom tossed the rotten apple into the garbage can.
- Tom çürük elmayı çöp kutusuna attı.
- One rotten apple spoils the barrel.
- Bir çürük elma sepetteki tüm elmayı çürütür.
- Almost all these apples are rotten.
- Bu elmaların neredeyse hepsi çürük.
- Half the apples that Tom gave me were rotten.
- Tom'un bana verdiği elmaların yarısı çürüktü.
- The apples are all rotten.
- Elmaların hepsi çürük.
- One rotten apple spoils the barrel.
- Bir çürük elma tüm fıçıyı bozar.
- Some eggs weren't rotten, but the rest of them were.
- Bazı yumurtalar çürük değildi ama onların geriye kalanı çürüktü.
- You are not going to eat this apple, it is rotten!
- Bu elmayı yemeyeceksin, çürük!
- All of these apples are rotten.
- Bu elmaların hepsi çürük.
- Almost all of these apples are rotten.
- Bu elmaların neredeyse hepsi çürük.
- I think the eggs that I just ate were rotten.
- Sanırım az önce yediğim yumurtalar çürüktü.
- This apple is rotten.
- Bu elma çürük.
- I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
- Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.
- Some eggs weren't rotten, but the rest of them were.
- Bazı yumurtalar çürük değildi ama geri kalanı öyleydi.
- This food smells rotten.
- Bu gıda çürük kokuyor.
- These apples are all rotten.
- Bu elmaların hepsi çürük.
- There were quite a few rotten apples in the basket.
- Sepette epeyce çürük elma vardı.
Show More (28)
|
| 3 |
rotten |
kötü |
adj. |
|
- I feel rotten.
- Çok kötü hissediyorum.
- What rotten luck!
- Ne kötü bir şans!
- One rotten apple spoils the barrel.
- Bir kötünün bin iyiye zararı var.
- I feel rotten.
- Kendimi kötü hissediyorum.
Show More (1)
|
| 4 |
rotten |
berbat |
adj. |
|
- Tom had a rotten summer.
- Tom berbat bir yaz geçirdi.
- I had a rotten day.
- Berbat bir gün geçirdim.
Show More (-1)
|
| 5 |
rotten |
kokuşmuş |
adj. |
|
- One rotten apple spoils the barrel.
- Bir baş soğan bir kazanı kokutur.
Show More (-2)
|
| 6 |
rotten |
boktan |
adj. |
|
- One rotten apple spoils the barrel.
- Bir uyuz keçi bir sürüyü boklar.
Show More (-2)
|
| 7 |
rotten |
bozuk |
adj. |
|
- People have become so rotten!
- İnsanlar çok bozuldu!
Show More (-2)
|
