|
- It is a product that people know and have confidence in and it is safe for consumers.
- İnsanların bildiği ve güven duyduğu bir üründür ve tüketiciler için güvenlidir.
- A ship fitted with a 'black box' is a safer ship.
- Kara kutu' ile donatılmış bir gemi daha güvenli bir gemidir.
- We have to make it safe and working for the industries.
- Bunu endüstriler için güvenli ve işler hale getirmeliyiz.
- This means that products that are safe and widely available will be withdrawn from the market.
- Bu da güvenli ve yaygın olarak bulunabilen ürünlerin piyasadan çekileceği anlamına gelmektedir.
- Where nuclear power stations are safe, we must allow them to be used, particularly those in the candidate countries.
- Nükleer santrallerin güvenli olduğu yerlerde, özellikle de aday ülkelerdekilerin kullanılmasına izin vermeliyiz.
- I would ask this industrial lobby, which has embarrassed many herbalists, are your own products so safe and legal?
- Birçok aktarın yüzünü kızartan bu sanayi lobisine sormak isterim, kendi ürünleriniz bu kadar güvenli ve yasal mı?
- Feed operators must ensure that the raw materials they buy are safe.
- Yem operatörleri satın aldıkları hammaddelerin güvenli olduğundan emin olmalıdır.
- Some may argue that Hong Kong is not a safe country.
- Bazıları, Hong Kong'un güvenli bir ülke olmadığını iddia edebilir.
- They are so safe because they no longer work.
- Çok güvenlidirler çünkü artık işe yaramamaktadırlar.
- It is also more environmentally friendly and safer.
- Ayrıca daha çevre dostu ve daha güvenlidir.
- We have to make it safe and working for the industries.
- Endüstriler için bunu güvenli ve işler hale getirmeliyiz.
- In fact our food is safe, safer than in many other places in the world.
- Aslında gıdalarımız güvenlidir, dünyadaki diğer birçok yerden daha güvenlidir.
- We must ensure that safe havens are made compulsory in the IMO.
- IMO'da güvenli sığınakların zorunlu hale getirilmesini sağlamalıyız.
- I voted for the Bakopoulos report to ensure our seas are safe and that ship pollution is prevented.
- Denizlerimizin güvenli olmasını ve gemi kirliliğinin önlenmesini sağlamak için Bakopoulos raporu lehinde oy kullandım.
- My group, however, rejects the concept of a safe third country.
- Ancak benim grubum güvenli bir üçüncü dünya ülkesi kavramını reddediyor.
- Although I agree with his motivation, we must admit that this approach is not a safe one.
- Motivasyonuna katılmakla birlikte, bu yaklaşımın güvenli bir yaklaşım olmadığını kabul etmeliyiz.
- Today they are insisting on safe cars and also that cars should be safe for pedestrians.
- Bugün güvenli otomobiller ve otomobillerin yayalar için de güvenli olması gerektiği konusunda ısrar ediyorlar.
- I voted for the Bakopoulos report to ensure our seas are safe and that ship pollution is prevented.
- Denizlerimizin güvenli olmasını ve gemi kirliliğinin önlenmesini sağlamak için Bakopoulos raporuna oy verdim.
- The proposed directive will therefore encourage the marketing and use of safer alternatives.
- Bu nedenle önerilen yönerge daha güvenli alternatiflerin pazarlanmasını ve kullanılmasını teşvik edecektir.
- We should make sure that this is an absolutely safe operation before we embark on it.
- Bu işe girişmeden önce bunun kesinlikle güvenli bir operasyon olduğundan emin olmalıyız.
- This will help us to establish a system that is safer for all users.
- Bu, tüm kullanıcılar için daha güvenli bir sistem kurmamıza yardımcı olacaktır.
- If so, how do we ensure that the replacement fats are safe?
- Eğer öyleyse, yedek yağların güvenli olduğundan nasıl emin olabiliriz?
- From that experience we know that not all airlines and not all aircraft are equally safe.
- Bu deneyimden biliyoruz ki tüm havayolları ve tüm uçaklar eşit derecede güvenli değildir.
- I would ask this industrial lobby, which has embarrassed many herbalists, are your own products so safe and legal?
- Birçok bitki uzmanını utandıran bu endüstriyel lobiye sormak isterim, kendi ürünleriniz bu kadar güvenli ve yasal mı?
- Thus, in conjunction with the renewal of ships, we shall have safe shipping.
- Böylece, gemilerin yenilenmesiyle birlikte, güvenli deniz taşımacılığına sahip olacağız.
- That point has come to the fore in the part of the debate about safe third countries.
- Bu husus, tartışmanın güvenli üçüncü dünya ülkeleriyle ilgili bölümünde ön plana çıkmıştır.
- They say these products are safe and the Commission is right to accept that advice.
- Bu ürünlerin güvenli olduğunu söylüyorlar ve Komisyon bu tavsiyeyi kabul etmekte haklı.
- The proposed directive will therefore encourage the marketing and use of safer alternatives.
- Önerilen direktif bu nedenle daha güvenli alternatiflerin pazarlanmasını ve kullanımını teşvik edecektir.
- They are so safe because they no longer work.
- Çok güvenlidirler çünkü artık çalışmamaktadırlar.
- That strategy spoke of better jobs and better jobs undoubtedly means safer jobs.
- Bu strateji daha iyi işlerden bahsetmektedir ve daha iyi işler şüphesiz daha güvenli işler anlamına gelmektedir.
- There must be safer air travel, at least within the EU, and its safety must know no frontiers.
- En azından AB içerisinde daha güvenli bir hava yolculuğu olmalı ve güvenlik sınır tanımamalıdır.
- He asks what went wrong, and he replies that there was no safe haven.
- Neyin yanlış gittiğini soruyor ve o da güvenli bir sığınak olmadığını söylüyor.
- I wish the Constitution a long, safe journey.
- Anayasa'ya uzun ve güvenli bir yolculuk diliyorum.
- I mentioned airports and safe berthing places in one of my previous reports.
- Önceki raporlarımdan birinde havaalanları ve güvenli yanaşma yerlerinden bahsetmiştim.
- We are taking the safe route.
- Güvenli yolu seçiyoruz.
- To provide their people with safe and nutritious food has always been an important ambition for all states.
- Halklarına güvenli ve besleyici gıda sağlamak tüm devletler için her zaman önemli bir hedef olmuştur.
- We are getting the safe double hull tankers more quickly.
- Güvenli çift gövdeli tankerlere daha çabuk kavuşuyoruz.
- It is not a clean and safe method of waste disposal.
- Temiz ve güvenli bir atık bertaraf yöntemi değildir.
- Parliament also proposes that increased orders of military equipment are needed ‘in order to ensure a safer world’.
- Parlamento ayrıca 'daha güvenli bir dünya için' askeri teçhizat siparişlerinin arttırılmasını önermektedir.
- In relation to the issue of a safe country of origin I do not think there is such a thing as a safe country anywhere.
- Güvenli menşe ülke konusuyla ilgili olarak hiçbir yerde güvenli ülke diye bir şey olduğunu düşünmüyorum.
- Producers have 18 months in which to demonstrate that their products are safe.
- Üreticilerin ürünlerinin güvenli olduğunu kanıtlamaları için 18 ay süreleri vardır.
- Mr Nisticò's report lays down for this safe and clear limits within which the industry can flourish and succeed.
- Bay Nisticò'nun raporu, endüstrinin gelişip başarılı olabileceği bu güvenli ve net sınırları ortaya koymaktadır.
- Secondly, it is not, therefore, borders which create conflicts, but the lack of safe and recognised borders.
- İkinci olarak, çatışmaları yaratan sınırlar değil, güvenli ve tanınmış sınırların olmamasıdır.
- It reduces the risks of climate change if it is safe and properly managed.
- Güvenli olması ve doğru yönetilmesi halinde iklim değişikliğinin risklerini azaltır.
- We therefore need to strengthen the role of the euro as a safe currency that rivals the dollar.
- Bu nedenle Euro'nun dolara rakip güvenli bir para birimi olarak rolünü güçlendirmemiz gerekiyor.
- I would like to see safe (of course!) nuclear power stations built in all European countries.
- Tüm Avrupa ülkelerinde güvenli (tabii ki!) nükleer enerji santrallerinin inşa edildiğini görmek istiyorum.
- We are trying to ensure that products on the market are safe for the environment and for the Community's consumers.
- Piyasadaki ürünlerin çevre ve Topluluk tüketicileri için güvenli olmasını sağlamaya çalışıyoruz.
- There must be a safe and consistent delivery of humanitarian aid to those in need.
- İhtiyaç sahiplerine güvenli ve tutarlı bir şekilde insani yardım ulaştırılmalıdır.
- Food and feedingstuffs must be safe, irrespective of their origin.
- Gıda ve beslenme maddeleri, menşeine bakılmaksızın güvenli olmalıdır.
- In global competition the ability to produce safe food will play a huge role.
- Küresel rekabette güvenli gıda üretme becerisi büyük bir rol oynayacaktır.
- We need safe cosmetic products.
- Güvenli kozmetik ürünlere ihtiyacımız var.
- Rail is a sustainable and safe means of transport.
- Demir yolu sürdürülebilir ve güvenli bir ulaşım aracıdır.
- As I see it, there are no safe countries.
- Gördüğüm kadarıyla güvenli ülke yok.
- Everybody knows that food and animal feed have to be safer.
- Gıda ve hayvan yemlerinin daha güvenli olması gerektiğini herkes biliyor.
- Cars should be safer not only for car drivers; they should also be safer for the vulnerable road users.
- Arabalar sadece araç sürücüleri için değil, aynı zamanda savunmasız yol kullanıcıları için de daha güvenli olmalıdır.
- Many countries, particularly developing countries, have no safe water supply.
- Pek çok ülkede, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde, güvenli su temini yok.
- The consumer is entitled to a safe product and sound information.
- Tüketicinin güvenli bir ürün ve sağlıklı bilgi alma hakkı vardır.
- This does not contribute towards safer food or consumer confidence.
- Bu durum daha güvenli gıdaya ya da tüketici güvenine katkıda bulunmaz.
- If there is a need and if it is safe, then why not?
- Eğer ihtiyaç varsa ve güvenliyse, neden olmasın?
- The reality is that we have a process that is safe if used properly.
- Gerçek şu ki, doğru kullanıldığında güvenli olan bir sürece sahibiz.
- It reduces the risks of climate change if it is safe and properly managed.
- Güvenli ve doğru yönetildiği takdirde iklim değişikliği risklerini azaltır.
- We must guarantee that these products are all safe and effective.
- Bu ürünlerin hepsinin güvenli ve etkili olduğunu garanti etmeliyiz.
- But we can also turn our vulnerable world into a safer world.
- Ancak savunmasız dünyamızı daha güvenli bir dünyaya da dönüştürebiliriz.
- The proposed directive will therefore encourages the marketing and use of safer alternatives.
- Bu nedenle önerilen direktif, daha güvenli alternatiflerin pazarlanmasını ve kullanılmasını teşvik edecektir.
- It seems that fresh food and safe food do not always go hand in hand.
- Görünen o ki taze gıda ve güvenli gıda her zaman el ele gitmiyor.
- That will be another of the tasks for the Agency for Safe Seas.
- Bu da Güvenli Denizler Ajansı'nın görevlerinden bir diğeri olacaktır.
- Parliament also proposes that increased orders of military equipment are needed ‘in order to ensure a safer world’.
- Parlamento ayrıca "daha güvenli bir dünya için" askeri teçhizat siparişlerinin arttırılmasını önermektedir.
- The proposed directive will therefore encourage the marketing and use of safer alternatives.
- Bu nedenle önerilen direktif daha güvenli alternatiflerin pazarlanmasını ve kullanılmasını teşvik edecektir.
- Mr Nisticò's report lays down for this safe and clear limits within which the industry can flourish and succeed.
- Sayın Nisticò'nun raporu, sektörün gelişip başarılı olabileceği bu güvenli ve net sınırları ortaya koymaktadır.
- You are well aware that no MBMs are completely safe.
- Hiçbir MBM'nin tamamen güvenli olmadığının farkındasınızdır.
- We all know that meat from vaccinated animals is completely safe and therefore capable of being marketed.
- Hepimiz aşılanmış hayvanlardan elde edilen etin tamamen güvenli olduğunu ve bu nedenle pazarlanabileceğini biliyoruz.
- A well-maintained single-hull tanker is safer than a badly maintained double-hull tanker.
- Bakımı iyi yapılmış tek gövdeli bir tanker, bakımı kötü yapılmış çift gövdeli bir tankerden daha güvenlidir.
- This should guarantee safe, pavement-level boarding by all persons of reduced mobility.
- Bu, hareket kabiliyeti kısıtlı tüm kişilerin kaldırım seviyesinde güvenli binişini garanti etmelidir.
- I want my fellowmen to drive on safe tyres, above all.
- Ben her şeyden önce yurttaşlarımın güvenli lastiklerle araç kullanmalarını istiyorum.
- The consumer is entitled to a safe product and sound information.
- Tüketici güvenli bir ürün ve sağlıklı bilgi alma hakkına sahiptir.
- We want to work to secure safe food.
- Güvenli gıdayı güvence altına almak için çalışmak istiyoruz.
- But we can also turn our vulnerable world into a safer world.
- Ama aynı zamanda savunmasız dünyamızı daha güvenli bir dünyaya dönüştürebiliriz.
- Being adrift, the area is unable to control its borders, and has been, certainly in the past, a safe haven for Al-Qaeda.
- Başıboş kalan bölge, sınırlarını kontrol edememektedir ve geçmişte El Kaide için güvenli bir sığınak olmuştur.
- Research shows that remunerated blood is perfectly safe in itself.
- Araştırmalar ücretli kanın kendi içinde tamamen güvenli olduğunu göstermektedir.
- Your report contains no reference to an EU-wide list of safe third states and states of origin.
- Raporunuzda AB çapında bir güvenli üçüncü devletler ve menşe devletler listesine atıfta bulunulmamaktadır.
- We can agree to the three guidelines on safe and sustainable pensions, as endorsed at Gothenburg.
- Gotenburg'da onaylanan güvenli ve sürdürülebilir emeklilikle ilgili üç kılavuz ilkeyi kabul edebiliriz.
- Exposure to lead in the diet is well within safe limits.
- Beslenmede kurşuna maruz kalma güvenli sınırlar içindedir.
- Despite recent, tragic events, flying remains an extremely safe form of transport.
- Son zamanlarda yaşanan trajik olaylara rağmen, uçmak son derece güvenli bir ulaşım şekli olmaya devam etmektedir.
- We must not forget that a safe journey is the most important right of any passenger.
- Unutmamalıyız ki güvenli bir yolculuk her yolcunun en önemli hakkıdır.
- Products of vaccinated animals are no less safe than those of non-vaccinated animals.
- Aşılanmış hayvanların ürünleri aşılanmamış hayvanların ürünlerinden daha az güvenli değildir.
- That point has come to the fore in the part of the debate about safe third countries.
- Bu husus, tartışmanın güvenli üçüncü dünya ülkeleri ile ilgili bölümünde ön plana çıkmıştır.
- There may be no safe fragrance for some allergic individuals.
- Bazı alerjik bireyler için güvenli bir koku olmayabilir.
- Regrettable, because good food, safe food particularly benefits from clear legislation.
- Üzücü, çünkü iyi gıda, güvenli gıda özellikle açık mevzuattan yararlanır.
- The significance of a safe, economical, and environmentally friendly supply of energy is not a matter of dispute.
- Güvenli, ekonomik ve çevre dostu bir enerji arzının önemi tartışma konusu değildir.
- We will only do that by guaranteeing the public a safe product that they can trust.
- Bunu da ancak halka güvenebilecekleri güvenli bir ürün garanti ederek yapabiliriz.
- These are key to promoting a safer world.
- Bunlar daha güvenli bir dünya için kilit öneme sahiptir.
- The European Union must act to ensure that there are no safe havens in Europe for cyber paedophiles.
- Avrupa Birliği, Avrupa'da siber pedofiller için güvenli bir sığınak olmamasını sağlamak üzere harekete geçmelidir.
- Here we need a specific approach in my view in favour of environmentally friendly and safe transport.
- Benim görüşüme göre burada çevre dostu ve güvenli taşımacılık lehine özel bir yaklaşıma ihtiyacımız var.
- Mr Evans concludes that the concept of safe countries needs to be defined unequivocally.
- Evans, güvenli ülke kavramının net bir şekilde tanımlanması gerektiği sonucuna varmaktadır.
- My group, however, rejects the concept of a safe third country.
- Ancak grubum güvenli üçüncü ülke kavramını reddetmektedir.
- We simply say always that products have to be safe according to current scientific knowledge.
- Biz her zaman, ürünlerin mevcut bilimsel bilgilere göre güvenli olması gerektiğini söylüyoruz.
- I particularly agree with the need for suitably equipped safe havens.
- Özellikle uygun donanıma sahip güvenli limanlara duyulan ihtiyaca katılıyorum.
- He underlines the lack of common approach between the Member States with regard to the concept of safe countries.
- Güvenli ülke kavramına ilişkin olarak Üye Devletler arasında ortak bir yaklaşım bulunmadığının altını çizmektedir.
- Ways of dealing with waste should be not only acceptable to society, but also intrinsically safe.
- Atıklarla başa çıkma yolları yalnızca toplum tarafından kabul edilebilir değil, aynı zamanda özünde güvenli olmalıdır.
- We all know that meat from vaccinated animals is completely safe and therefore capable of being marketed.
- Hepimiz aşılanmış hayvanlardan elde edilen etin tamamen güvenli olduğunu ve dolayısıyla pazarlanabileceğini biliyoruz.
- If terrorists have a safe haven they will continue to flourish because they have somewhere to retreat to.
- Eğer teröristlerin güvenli bir sığınağı varsa gelişmeye devam edeceklerdir çünkü geri çekilecekleri bir yer vardır.
- We have to remember that there is no such thing as a safe country for certain people.
- Bazı insanlar için güvenli ülke diye bir şey olmadığını unutmamalıyız.
- A safe and just area, able to remove people's fear of enlargement, is one of your priorities.
- İnsanların genişleme korkusunu ortadan kaldırabilecek güvenli ve adil bir alan önceliklerinizden biridir.
- They regard flying in Europe as safe.
- Avrupa'da uçmanın güvenli olduğunu düşünüyorlar.
- Is it really more important to allow American soldiers to commit war crimes than to build a safer world?
- Amerikan askerlerinin savaş suçu işlemesine izin vermek, daha güvenli bir dünya inşa etmekten gerçekten daha mı önemli?
- We wish you a safe journey home.
- Evinize güvenli bir yolculuk dileriz.
- How, though, do we now know that this fresh produce is also safe?
- Yine de, bu taze ürünün de güvenli olduğunu artık nasıl biliyoruz?
- When we are looking at safe and sustainable pensions, it is a particular problem for women.
- Güvenli ve sürdürülebilir emekli maaşlarına baktığımızda, bu durum kadınlar için özel bir sorun teşkil etmektedir.
- Then on the question of fair treatment I would like to stress in particular the use of the safe third country concept.
- Adil muamele konusunda ise özellikle güvenli üçüncü ülke kavramının kullanılmasını vurgulamak istiyorum.
- These products are safe and have been accessible to consumers for years.
- Bu ürünler güvenlidir ve yıllardır tüketiciler tarafından erişilebilir durumdadır.
- Once it has been proven that the product is safe, a warning is no longer relevant.
- Ürünün güvenli olduğu kanıtlandıktan sonra bir uyarı artık geçerli değildir.
- On the other hand, the road to equal rights could lead to a safe, inclusive European Union.
- Öte yandan, eşit haklara giden yol güvenli ve kapsayıcı bir Avrupa Birliği'ne götürebilir.
- It was designed first and foremost to ensure that refugees from communist tyranny would have access to safe havens.
- Her şeyden önce komünist zulümden kaçan mültecilerin güvenli sığınaklara erişimini sağlamak için tasarlanmıştır.
- Is it really more important to allow American soldiers to commit war crimes than to build a safer world?
- Amerikan askerlerinin savaş suçu işlemesine izin vermek gerçekten daha güvenli bir dünya inşa etmekten daha mı önemli?
- Your report contains no reference to an EU-wide list of safe third states and states of origin.
- Raporunuzda AB çapında bir güvenli üçüncü dünya ülkeleri ve menşe ülkeler listesine atıfta bulunulmamaktadır.
- The values for Spanish operators are as little as one two-hundredth of the safe limit values.
- İspanyol operatörler için değerler, güvenli sınır değerlerinin iki yüzde biri kadar azdır.
- And clarity should finally be reached about what exactly constitutes a safe distance.
- Ve nihayetinde güvenli mesafeyi tam olarak neyin oluşturduğu konusunda bir netliğe ulaşılmalıdır.
- Its use is unique and everyone expects a medicinal product to be safe and to work effectively.
- Kullanımı benzersizdir ve herkes bir tıbbi ürünün güvenli olmasını ve etkili bir şekilde çalışmasını bekler.
- What criteria are applied in order to verify that a country to which a national is being returned is safe?
- Bir vatandaşın geri gönderildiği ülkenin güvenli olduğunu doğrulamak için hangi kriterler uygulanır?
- Some may argue that Hong Kong is not a safe country.
- Bazıları Hong Kong'un güvenli bir ülke olmadığını savunabilir.
- Incineration is often the most effective and safe method of waste disposal.
- Yakma genellikle en etkili ve güvenli atık bertaraf yöntemidir.
- On the other hand, the road to equal rights could lead to a safe, inclusive European Union.
- Öte yandan, eşit haklara giden yol bizleri güvenli ve kapsayıcı bir Avrupa Birliği'ne götürebilir.
- The proposed directive will therefore encourage the marketing and use of safer alternatives.
- Dolayısıyla önerilen direktif daha güvenli alternatiflerin pazarlanmasını ve kullanılmasını teşvik edecektir.
- So, we want to do all we can to provide a safe space for them.
- Bu yüzden onlara güvenli bir ortam sağlamak için elimizden geleni yapmak istiyoruz.
- Store the USB flash drive in a safe, protected place.
- USB flash sürücüyü güvenli ve korunaklı bir yerde saklayın.
- I want it to be a safe space where we can read these books comfortably.
- Bu kitapları rahat bir şekilde okuyabileceğimiz güvenli bir ortam olmasını istiyorum.
- So this gave them a safe space to practice their craft.
- Bu da onlara zanaatlarını uygulayabilecekleri güvenli bir ortam oluşturdu.
- Lemon balm mint is also beneficial for relaxation and is entirely safe.
- Melisa nanesi de rahatlama için faydalıdır ve tamamen güvenlidir.
- So this gave them a safe space to practice their craft.
- Bu da onlara zanaatlarını icra edebilecekleri güvenli bir ortam sağladı.
- Safe luggage space, possibility to use our facilities after check out.
- Güvenli bagaj alanı, çıkış sonrası tesislerimizi kullanma imkanı.
- It offers citizens a safe real estate trade environment.
- Vatandaşlara güvenli bir emlak alışverişi için ortam sunuyor.
- I want it to be a safe space where we can read these books comfortably.
- Bu kitapları rahatça okuyabileceğimiz güvenli bir alan olmasını istiyorum.
- It provides a safe space for material loadings and operating conditions.
- Malzeme yüklemeleri ve çalışma koşulları açısından güvenli bir alan sağlar.
- So, we want to do all we can to provide a safe space for them.
- Bu nedenle onlara güvenli bir alan sağlamak için elimizden geleni yapmak istiyoruz.
- So, we want to do all we can to provide a safe space for them.
- Bu yüzden onlara güvenli bir alan sağlamak için elimizden geleni yapmak istiyoruz.
- So process needs a safe space.
- Yani bu süreç güvenli bir ortam gerektirir.
- It offers citizens a safe real estate trade environment.
- Vatandaşa güvenli gayrimenkul alışveriş ortamı sunar.
- So this gave them a safe space to practice their craft.
- Bu da onlara zanaatlarını icra etmeleri için güvenli bir ortam verdi.
- It provides a safe space for material loadings and operating conditions.
- Malzeme yüklemeleri ve çalışma koşulları için güvenli bir alan sağlar.
- So process needs a safe space.
- Dolayısıyla sürecin güvenli bir alana ihtiyacı var.
- The whole territory of the house is fenced and safe for children.
- Evin bütün alanı çitle çevrilidir ve çocuklar için güvenlidir.
- It offers citizens a safe real estate trade environment.
- Vatandaşlara güvenli bir emlak alışverişi ortamı sunuyor.
- Safe social distancing rules are in place throughout the check-in and check-out procedures.
- Giriş ve çıkış işlemleri boyunca güvenli sosyal mesafe kuralları geçerlidir.
- I want it to be a safe space where we can read these books comfortably.
- Bu kitapları rahatça okuyabileceğimiz güvenli bir alan olsun istiyorum.
- We provide a safe, comfortable, supportive community dedicated to education and learning about one another.
- Birbirimizi eğitmeye ve öğrenmeye adanmış güvenli, rahat, destekleyici bir topluluk sağlıyoruz.
- The whole territory of the house is fenced and safe for children.
- Evin bütün alanı çitle çevrili ve çocuklar için güvenli.
- The whole territory of the house is fenced and safe for children.
- Evin tamamı çitlerle çevrilidir ve çocuklar için güvenlidir.
- So process needs a safe space.
- Yani süreç güvenli bir ortam gerektiriyor.
- It's safer to stay right here.
- Burada kalmak daha güvenli.
- Tom said that he thought it wouldn't be safe for Mary to walk home by herself at night.
- Tom, Mary'nin gece eve tek başına yürümesinin güvenli olmayacağını düşündüğünü söyledi.
- You'll be safe with Tom.
- Sen Tom ile güvenli olacaksın.
- It's never safe.
- Asla güvenli değil.
- If you would drive a little bit slower, it would probably be safer.
- Biraz daha yavaş sürerseniz, muhtemelen daha güvenli olur.
- Let me put that somewhere safe.
- Şunu güvenli bir yere koyayım.
- My job is safe.
- Benim işim güvenli.
- It's probably safer in the basement.
- Muhtemelen bodrum daha güvenlidir.
- Will we be safe here?
- Burada güvenli olacak mıyız?
- Tom told me that he thought Boston wasn't as safe as it used to be.
- Tom bana Boston'un eskisi kadar güvenli olmadığını düşündüğünü söyledi.
- It'd be safer to do it my way.
- Benim yöntemimle yapmak daha güvenli olurdu.
- I think it's safe to assume Tom won't be here tomorrow.
- Bence Tom'un yarın burada olmayacağını varsaymak güvenli.
- The crowd watched the fire from a safe distance.
- Kalabalık yangını güvenli bir mesafeden izledi.
- It's not safe to play in the street.
- Sokakta oynamak güvenli değil.
- The crowd watched from a safe distance.
- Kalabalık güvenli bir mesafeden izledi.
- It's not safe there.
- Orası güvenli değil.
- Are you sure it's safe to move this dynamite?
- Bu dinamiti hareket ettirmenin güvenli olduğundan emin misin?
- It's safer to stay here.
- Burada kalmak daha güvenli.
- They've evened out the surface of this road, so it is a lot safer now.
- Bu yolun yüzeyini eşitlediler, bu yüzden artık çok daha güvenli.
- More modern buildings are safer than older ones.
- Daha modern binalar daha eskilerden daha güvenlidir.
- I don't consider this safe.
- Bunu güvenli bulmuyorum.
- Is it safe to stay here?
- Burada kalmak güvenli mi?
- Nowhere is safe.
- Hiçbir yer güvenli değil.
- Are you sure this place is safe?
- Buranın güvenli olduğundan emin misin?
- They built a safe building for earthquakes.
- Depremler için güvenli bir bina inşa ettiler.
- The water from this fountain is safe to drink.
- Bu çeşmenin suyu içmek için güvenlidir.
- Compared to New York, Tokyo is a much safer place.
- New York'a kıyasla Tokyo, çok daha güvenli bir yer.
- It's not safe to drink this water.
- Bu suyu içmek güvenli değil.
- That isn't safe.
- Güvenli değil.
- Flying is safer than taking a bus.
- Uçakla yolculuk etmek otobüsle yolculuk etmekten daha güvenlidir.
- You're a safe driver.
- Sen güvenli bir şoförsün.
- Nowhere is safe.
- Hiçbir yer güvenli değildir.
- It is not safe to walk with the bags like that.
- Çantalarla bu şekilde yürümek güvenli değil.
- Is eating raw pumpkin safe?
- Çiğ kabak yemek güvenli midir?
- Let me take you somewhere safe.
- Seni güvenli bir yere götüreyim.
- It's usually a pretty safe place, even after dark.
- Genellikle oldukça güvenli bir yerdir, hava karardıktan sonra bile.
- Do you really think it's safe to drink this water?
- Gerçekten bu suyu içmenin güvenli olduğunu düşünüyor musun?
- There's not a single safe place anymore in Japan.
- Artık Japonya'da bir tek güvenli yer yok.
- Do you think it's safe to stay here?
- Burada kalmanın güvenli olduğunu düşünüyor musun?
- You aren't safe walking alone around here.
- Buralarda yalnız yürümek güvenli değil.
- Tokyo is supposed to be a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olduğu söylenir.
- The water from this fountain is safe to drink.
- Bu çeşmenin suyu, içmek için güvenlidir.
- I felt safer.
- Daha güvenli hissettim.
- Is it safe to enter now?
- Şimdi girmek güvenli mi?
- It's just not safe to cross this bridge right now.
- Şu anda bu köprüden geçmek güvenli değil.
- I don't think it's safe to go out at night by yourself.
- Geceleri kendi başınıza dışarı çıkmanın güvenli olduğunu sanmıyorum.
- How safe is safe?
- Ne kadar güvenliyse güvenlidir?
- I assure you Tom will be perfectly safe.
- Tom'un tamamen güvenli olacağına sizi temin ederim.
- At this time, there's no safer place to be than right here.
- Şu anda buradan daha güvenli bir yer yok.
- Are you saying it's not safe here?
- Buranın güvenli olmadığını mı söylüyorsun?
- We should consider moving to a safer location.
- Daha güvenli bir yere taşınmayı düşünmeliyiz.
- Many people have asked me if I think Boston is a safe city.
- Birçok kişi bana Boston'ın güvenli bir şehir olup olmadığını sordu.
- The crowd watched the fire from a safe distance.
- Kalabalık güvenli bir mesafeden yangını izledi.
- Is this snake safe to touch?
- Bu yılan dokunmak için güvenli midir?
- I think the other path is safer.
- Diğer yolun daha güvenli olduğunu düşündüm.
- It's perfectly safe here.
- Burası tamamen güvenli.
- It's safe to eat the fish.
- Balığı yemek güvenli.
- Is benzoic acid safe as a food preservative?
- Benzoik asit, gıda koruyucusu olarak güvenli midir?
- I don't think it's safe for you to do that.
- Onu yapmanın güvenli olduğunu sanmıyorum.
- It isn't safe to walk alone at night.
- Gece yalnız yürümek güvenli değildir.
- Tom didn't think it would be safe for Mary to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmasının güvenli olacağını düşünmemişti.
- It's not safe at night around here.
- Bu civarda gece güvenli değildir.
- How do you know this machine is really safe to use?
- Bu makineyi kullanmanın gerçekten güvenli olduğunu nereden biliyorsun?
- Is your neighborhood safe?
- Mahallen güvenli mi?
- Compared to New York, Tokyo is a much safer place.
- New York ile karşılaştırıldığında, Tokyo çok daha güvenli bir yerdir.
- I'll play it safe.
- Güvenli oynayacağım.
- We live in a very safe country.
- Çok güvenli bir ülkede yaşıyoruz.
- You should drive at a safe speed.
- Güvenli bir hızda sürmelisiniz.
- Is it safe to eat a pig's eyeball?
- Domuz gözü yemek güvenli midir?
- The streets aren't safe at night.
- Caddeler geceleyin güvenli değil.
- This is not safe.
- Bu güvenli değil.
- There's not a single safe place anymore in Japan.
- Japonya'da artık tek bir güvenli yer yok.
- You are in a safe place.
- Güvenli bir mekândasın.
- It's very safe.
- Çok güvenli.
- We should think about moving to a safer location.
- Daha güvenli bir yere taşınmayı düşünmeliyiz.
- It's safe now.
- Şu an güvenli.
- It'd be safer to do it my way.
- Benim yöntemimle yapmak daha güvenli olacaktır.
- Nowadays, a safety zone is not always safe.
- Bugünlerde güvenli bölge her zaman güvenli değil.
- Tom needed somewhere safe to hide.
- Tom'un saklanmak için güvenli bir yere ihtiyacı vardı.
- One thing Tom does that isn't very safe is that he uses the same password for every website.
- Tom'un yaptığı ve pek de güvenli olmayan bir şey de her web sitesi için aynı şifreyi kullanması.
- Is your bank safe?
- Bankanız güvenli mi?
- They claim this medicine is safe.
- Bu ilacın güvenli olduğunu iddia ediyorlar.
- That bridge is anything but safe.
- Bu köprü hiç güvenli değil.
- We don't feel safer.
- Daha güvenli hissetmiyoruz.
- Our neighborhood is safe.
- Mahallemiz güvenli.
- That isn't safe.
- O güvenli değil.
- Is it safe to eat cockroaches?
- Hamamböceği yemek güvenli midir?
- After flying above the safe zone, the airplane went into unidentified air space.
- Güvenli bölgenin üzerinde uçtuktan sonra, uçak tanımlanamayan hava sahasına girdi.
- He thinks that planes are safer than cars.
- Uçakların arabalardan daha güvenli olduğunu düşünüyor.
- They say that that drug is not safe.
- Onlar o ilacın güvenli olmadığını söylüyorlar.
- It seems safe enough.
- Yeterince güvenli görünüyor.
- I don't think it's safe to go out in this kind of weather.
- Bu havada dışarı çıkmanın güvenli olduğunu sanmıyorum.
- Is it safe here?
- Burası güvenli mi?
- Is this snake safe to touch?
- Bu yılana dokunmak güvenli mi?
- Tom peeked out the window to see if it was safe to leave.
- Tom ayrılmanın güvenli olup olmadığını görmek için pencereden dışarı baktı.
- It's not safe to go out after dark by yourself.
- Hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmak güvenli değil.
- The tunnel was declared safe.
- Tünel güvenli ilan edildi.
- It is easy to be brave from a safe distance.
- Güvenli bir mesafeden cesur olmak kolaydır.
- Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- Sigorta, yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlamamızı sağlar; hastalanabilir, tehlikeyle karşılaşabilir veya beklenmedik durumlarla karşılaşabiliriz.
- How safe is Brazil?
- Brezilya ne kadar güvenli?
- It's not safe at night around here.
- Buralarda geceleri güvenli değil.
- The lost fishing boat made a safe return to harbour.
- Kayıp balıkçı teknesi limana güvenli bir dönüş yapmıştı.
- It's a lot safer now.
- Şimdi çok daha güvenli.
- This isn't safe.
- Bu güvenli değil.
- Are you sure this is safe?
- Bunun güvenli olduğundan emin misin?
- The lost fishing boat made a safe return to harbour.
- Kayıp balıkçı teknesi limana güvenli bir dönüş yaptı.
- That old bridge is anything but safe.
- Şu eski köprü hiç de güvenli değil.
- That is not safe.
- Güvenli değil.
- It's no longer safe here.
- Burası artık güvenli değil.
- How safe is that?
- Bu ne kadar güvenli?
- It's safe there.
- Orası güvenli.
- Is it safe to eat cockroaches?
- Hamamböceği yemek güvenli mi?
- It's never safe.
- Asla güvenli değildir.
- Tom swears the stuff is safe.
- Tom bu şeyin güvenli olduğuna yemin ediyor.
- I think it's safe to swim here.
- Burada yüzmenin güvenli olduğunu düşünüyorum.
- They claim this medicine is safe.
- Onlar bu ilacın güvenli olduğunu iddia ediyor.
- Is it safe for dogs to eat fish?
- Köpeklerin balık yemeleri güvenli midir?
- You should drive at a safe speed.
- Güvenli bir hızda sürmelisin.
- We have to find somewhere safe to wait.
- Biz beklemek için güvenli bir yer bulmak zorundayız.
- It's safer to stay here.
- Burada kalmak daha güvenlidir.
- Tom thought the car Mary was driving wasn't safe.
- Tom Mary'nin sürdüğü arabanın güvenli olmadığını düşündü.
- It's a lot safer now.
- O artık çok daha güvenli.
- Tom always plays it safe.
- Tom her zaman güvenli oynar.
- We live in a very safe country.
- Biz çok güvenli bir ülkede yaşıyoruz.
- This water is safe to drink.
- Bu su içmek için güvenlidir.
- Please put this somewhere safe.
- Lütfen bunu güvenli bir yere koy.
- Keep the money in a safe place.
- Parayı güvenli bir alanda tut.
- It’s said that Tokyo is a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olduğu söylenir.
- How do I know it's safe?
- Onun güvenli olduğunu nasıl bilebilirim?
- From a statistical point of view, a plane flight is much safer than a car trip.
- İstatistiklere göre uçakla gitmek, arabayla gitmekten çok daha güvenlidir.
- It should be safe for you to do that.
- Bunu yapman güvenli olmalı.
- It isn't safe for us to remain in this area.
- Bu alanda kalmamız güvenli değil.
- Let me take you somewhere safe.
- Sizi güvenli bir yere götüreyim.
- It's safer.
- Daha güvenli.
- Organic vegetables are popular because they're safe and tasty.
- Organik sebzeler popülerdir çünkü güvenli ve lezzetlidirler.
- It'll be safer to do it Tom's way.
- Tom'un yöntemiyle yapmak daha güvenli olacaktır.
- Tom boiled the well water so it would be safe to drink.
- Tom kuyu suyunu kaynattı, böylece içmek güvenli olacaktı.
- This place isn't as safe as it used to be.
- Bu yer eskisi kadar güvenli değil.
- This road isn't very safe.
- Bu yol pek güvenli değil.
- Are you sure it's safe to eat this?
- Bunu yemenin güvenli olduğundan emin misin?
- Tom thought it wouldn't be safe for Mary to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine yürümesinin güvenli olmayacağını düşünüyordu.
- This road isn't very safe.
- Bu yol çok güvenli değil.
- It is said that Tokyo is a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir kent olduğu söyleniyor.
- It's not safe here.
- Burası güvenli değil.
- Is it safe to eat raw fish during pregnancy?
- Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?
- I don't think this city is as safe as it used to be.
- Bu şehrin eskisi kadar güvenli olduğunu sanmıyorum.
- It wasn't safe anywhere.
- Hiçbir yer güvenli değildi.
- It's just not safe.
- Bu gerçekten güvenli değil.
- Once the fighting starts, it won't be safe here.
- Kavga başladığında burası güvenli olmayacak.
- I can think of safer places to visit than Boston.
- Boston'dan daha güvenli yerler bulabilirim.
- Statistically speaking, flying in a plane is much safer than traveling by car.
- İstatistiksel olarak konuşursak, uçakla uçmak arabayla seyahat etmekten çok daha güvenlidir.
- I think I'm a safe driver.
- Sanırım ben güvenli bir şoförüm.
- Tom thought it would be safer to stay indoors.
- Tom içeride kalmanın daha güvenli olacağını düşündü.
- That's probably safer.
- Bu muhtemelen daha güvenli.
- Do you think it's safe to do that?
- Sence bunu yapmak güvenli mi?
- It isn't safe to walk alone at night.
- Geceleri yalnız yürümek güvenli değil.
- Roundabouts are both safer and more efficient than four-way intersections.
- Dönel kavşaklar dört yönlü kavşaklardan hem daha güvenli hem de daha verimlidir.
- Tom needed somewhere safe to stay.
- Tom'un kalacak güvenli bir yere ihtiyacı vardı.
- They say that that drug is not safe.
- O ilacın güvenli olmadığını söylüyorlar.
- How do I know it's safe?
- Güvenli olduğunu nereden bileyim?
- Are you sure it's safe here?
- Buranın güvenli olduğuna emin misin?
- The paramedic said there was no safe way to move Tom.
- Sağlık görevlisi Tom'u hareket ettirmenin güvenli bir yolu olmadığını söyledi.
- It is safe to skate on this lake.
- Bu gölde paten kaymak güvenlidir.
- Are you sure this thing is safe?
- Bu şeyin güvenli olduğundan emin misin?
- Is this community safe?
- Bu toplum güvenli mi?
- It's safer there.
- Orada daha güvenli.
- I don't think it's safe for you to do that.
- Bunu yapmanın senin için güvenli olduğunu sanmıyorum.
- I feel like it's safe.
- Güvenli olduğunu hissediyorum.
- That's not safe.
- O, güvenli değil.
- It's absolutely safe.
- Bu kesinlikle güvenlidir.
- Do you think it's safe for me to go outside now?
- Sence şimdi dışarı çıkmam güvenli mi?
- Is it safe in there?
- Orası güvenli mi?
- We have a right to demand a safe future for ourselves and future generations.
- Kendimiz ve gelecek nesiller için güvenli bir gelecek talep etme hakkımız var.
- This water is safe to drink.
- Bu su içmek için güvenli.
- He said that Tokyo is a safe city.
- Tokyo'nun güvenli bir şehir olduğunu söyledi.
- It's just not safe.
- Güvenli değil.
- It is now safe to turn off your computer and read a book.
- Bilgisayarınızı kapatıp kitap okumak artık güvenli.
- Is it safe to stay here?
- Burada kalmak güvenli midir?
- There is definetly a safe route!
- Kesinlikle güvenli bir yol var!
- It's not safe to drink the tap water here.
- Burada çeşme suyu içmek güvenli değil.
- It's safe there.
- Orada güvenli.
- It's very safe.
- Bu çok güvenli.
- Tom thought it would be safe.
- Tom bunun güvenli olacağını düşündü.
- Is this safe to eat?
- Bu, yemek için güvenli midir.
- I'll put it somewhere safe.
- Güvenli bir yere koyacağım.
- It's absolutely safe.
- Kesinlikle güvenli.
- It's perfectly safe in there.
- Orası tamamen güvenli.
- I wonder if it's safe to be here.
- Burada olmanın güvenli olup olmadığını merak ediyorum.
- I suggest we move to a safer location.
- Daha güvenli bir yere taşınmamızı öneriyorum.
- No browser is safe.
- Hiçbir tarayıcı güvenli değildir.
- Is this water safe to drink?
- Bu su içmek için güvenli mi?
- Please put this somewhere safe.
- Lütfen bunu güvenli bir yere koyun.
- It's not safe to walk the streets after dark.
- Hava karardıktan sonra sokaklarda yürümek güvenli değildir.
- This neighborhood is very safe.
- Bu mahalle çok güvenlidir.
- Do you think it's safe?
- Sence güvenli mi?
- Is this place safe?
- Bu yer güvenli mi?
- It's safe here.
- Burası güvenli.
- Leaving unattended packages in front of the door is relatively safe in Japan.
- Japonya'da kapı önlerine sahipsiz kargo bırakmak nispeten güvenlidir.
- It's not safe to text while you drive.
- Araba kullanırken mesajlaşmak güvenli değil.
- It isn't safe to swim in that river.
- O nehirde yüzmek güvenli değil.
- There's a safe somewhere in Tom's house.
- Tom'un evinde güvenli bir yer var.
- Is it safe to skate on this lake?
- Bu gölde kaymak güvenli mi?
- It's not safe for me to be here.
- Burada olmak benim için güvenli değil.
- This place isn't safe anymore.
- Burası artık güvenli değil.
- This canoe is not safe.
- Bu kano güvenli değil.
- It's safer there.
- Orası daha güvenli.
- It's not safe for you to be here.
- Burada olman güvenli değil.
- Are you sure this is safe?
- Bunun güvenli olduğuna emin misin?
- I think it's safe to swim here.
- Bence burada yüzmek güvenli.
- It wouldn't be safe to go there by yourself.
- Oraya tek başına gitmen güvenli olmaz.
- That is not safe.
- Bu güvenli değil.
- Is it safe to cross this bridge?
- Bu köprüyü geçmek güvenli mi?
- It's not safe for you to walk home alone.
- Eve yalnız yürümek senin için güvenli değil.
- Doing that wouldn't be safe.
- Bunu yapmak güvenli olmaz.
- The airplane made a safe landing.
- Uçak güvenli bir iniş yaptı.
- That bridge is anything but safe.
- O köprü hiç de güvenli değil.
- More modern buildings are safer than older ones.
- Daha modern binalar daha eski olanlardan daha güvenlidir.
- Is this safe to eat?
- Bunu yemek güvenli mi?
- Tom said doing that wouldn't be safe.
- Tom bunu yapmanın güvenli olmayacağını söyledi.
- Can you make it safe?
- Güvenli bir hale getirebilir misin?
- Tokyo is supposed to be a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olması gerekiyor.
- Payment systems are delicate and unstable - Cash is safer.
- Ödeme sistemleri hassas ve istikrarsız; nakit daha güvenli.
- I didn't feel safe.
- Ben güvenli hissetmedim.
- It'll be safer here.
- Burası daha güvenli olacak.
- Are you sure it's safe to stand that close to the edge of the cliff?
- Uçurumun kenarına bu kadar yakın durmanın güvenli olduğundan emin misin?
- I don't think it's safe to go out in this kind of weather.
- Bu tür havalarda dışarı çıkmanın güvenli olduğunu düşünmüyorum.
- Tom needed somewhere safe to hide out.
- Tom'un saklanmak için güvenli bir yere ihtiyacı vardı.
- I live in a relatively safe neighborhood.
- Nispeten güvenli bir semtte yaşıyorum.
- Is your neighborhood safe?
- Mahalleniz güvenli mi?
- I don't think this city is as safe as it used to be.
- Ben bu şehrin eskisi kadar güvenli olduğunu sanmıyorum.
- There's no safe and effective treatment.
- Güvenli ve etkili bir tedavi yok.
- Is it safe for children to eat in smoky restaurants?
- Çocukların dumanlı restoranlarda yemek yemesi güvenli midir?
- My zoo is safe.
- Benim hayvanat bahçem güvenlidir.
- I think the other path is safer.
- Bence diğer yol daha güvenli.
- It is safe to skate on this lake.
- Bu göl üzerinde paten yapmak güvenlidir.
- Is it safe to swim in this river?
- Bu nehirde yüzmek güvenli midir?
- Tom told me that he thought Boston was a safe city.
- Tom bana Boston'un güvenli bir şehir olduğunu düşündüğünü söyledi.
- They demanded more pay and safer working conditions.
- Onlar daha fazla ödeme ve daha güvenli çalışma koşulları talep ettiler.
- He said that Tokyo is a safe city.
- O, Tokyo'nun güvenli bir kent olduğunu söyledi.
- I think it's safe to assume Tom won't be here tomorrow.
- Sanırım Tom'un yarın burada olmayacağını varsaymak güvenlidir.
- It's not safe to jump out of a moving truck.
- Hareket eden bir kamyondan atlamak güvenli değil.
- It's not safe at night around here.
- Buralarda geceleyin güvenli değil.
- Organic vegetables are popular because they're safe and tasty.
- Organik sebzeler güvenli ve lezzetli oldukları için popülerdir.
- I didn't think it would be safe for you to do that.
- Bunu yapmanın senin için güvenli olacağını düşünmedim.
- Have a safe trip.
- Güvenli yolculuklar.
- How safe is this part of town?
- Kasabanın bu kısmı ne kadar güvenlidir?
- It's much safer here than where Tom is.
- Burası Tom'un olduğu yerden çok daha güvenli.
- This is completely safe.
- Bu tamamen güvenli.
- Is it safe now?
- Şimdi güvenli mi?
- It's not safe to jump out of a moving truck.
- Hareket halindeki bir kamyondan atlamak güvenli değil.
- Do you think it's safe to walk home after dark?
- Hava karardıktan sonra eve yürümenin güvenli olduğunu düşünüyor musunuz?
- The tunnel was declared safe.
- Tünelin güvenli olduğu ilan edildi.
- Tom thought it would be safe for Mary to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine yürümesinin güvenli olacağını düşündü.
- How safe is Boston?
- Boston ne kadar güvenli?
- Have a safe trip home.
- Eve güvenli bir yolculuk yap.
- Let me put that somewhere safe.
- Onu güvenli bir yere koyayım.
- The streets aren't safe at night.
- Sokaklar geceleri güvenli değil.
- Are you sure this place is safe?
- Bu yerin güvenli olduğundan emin misin?
- How safe is this car?
- Bu araba ne kadar güvenli?
- It is not safe for a girl to go out by herself so late at night.
- Bir kız için gece geç saatte kendi başına dışarı çıkmak güvenli değildir.
- At this time, there's no safer place to be than right here.
- Bu aralar, bulunmak için buradan daha güvenli bir yer yok.
- Do you really think it's safe to drink this water?
- Bu suyu içmenin gerçekten güvenli olduğunu düşünüyor musun?
- Tom thought it would be safe to do that.
- Tom bunu yapmanın güvenli olacağını düşündü.
- Nearly one billion people around the globe lack access to clean, safe water.
- Dünya çapında yaklaşık bir milyar insan temiz ve güvenli suya erişimden yoksun.
- It should be safe for you to do that.
- Bunu yapmak senin için güvenli olmalı.
- You were the one who told me it was safe here.
- Bana buranın güvenli olduğunu söyleyen sendin.
- I don't think it's safe to swim here.
- Burada yüzmenin güvenli olduğunu sanmıyorum.
- I heard this from a safe source.
- Bunu güvenli bir kaynaktan duydum.
- Is it safe to eat this?
- Bunu yemek güvenli mi?
- I don't feel safe here.
- Burada güvenli hissetmiyorum.
- It wouldn't be safe to go there by yourself.
- Oraya tek başına gitmen güvenli olmazdı.
- The streets are not safe at night.
- Sokaklar geceleri güvenli değil.
- It's safe to say so.
- Bunu söylemek güvenli.
- Is it safe to do that here?
- Bunu burada yapmak güvenli mi?
- Is this community safe?
- Bu topluluk güvenli mi?
- You're a safe driver.
- Sen güvenli bir sürücüsün.
- I think online dating isn't safe.
- Bence internetten randevulaşmak güvenli değil.
- Tom thought it would be safer to stay indoors.
- Tom evde kalmanın daha güvenli olacağını düşündü.
- I wonder if it's safe to be here.
- Burada olmak güvenli mi merak ediyorum.
- Is it safe to leave my suitcase here?
- Bavulumu burada bırakmak güvenli mi?
- It's not safe to walk the streets after dark.
- Hava karardıktan sonra sokaklarda yürümek güvenli değil.
- Nowadays, a safety zone is not always safe.
- Şu günlerde, bir güvenlik bölgesi her zaman güvenli değildir.
- Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
- Some mushrooms are safe to eat, others are not.
- Bazı mantarları yemek güvenlidir, bazılarını ise değildir.
- It'll be safer to do it Tom's way.
- Tom'un yöntemiyle yaparsak daha güvenli olur.
- He thinks it's safer to drive himself than to let me drive.
- Kendisinin araba kullanmasının, bana kullandırmaktan daha güvenli olduğunu düşünüyor.
- Some people think microwave ovens aren't safe.
- Bazı insanlar mikrodalga fırınların güvenli olmadığını düşünüyor.
- Is it safe for dogs to eat fish?
- Köpeklerin balık yemesi güvenli midir?
- Tom thought the car Mary was driving wasn't safe.
- Tom, Mary'nin kullandığı arabanın güvenli olmadığını düşündü.
- Is eating raw eggs safe?
- Çiğ yumurta yemek güvenli midir?
- It's not safe.
- Güvenli değil.
- Roundabouts are both safer and more efficient than four-way intersections.
- Dönel kavşaklar dört yollu kavşaklardan daha güvenli ve verimlidir.
- He thinks it's safer to drive himself than to let me drive.
- Benim sürmeme izin vermektense kendisinin sürmesinin daha güvenli olduğunu düşünüyor.
- This place isn't as safe as it used to be.
- Burası eskisi kadar güvenli değil.
- Have a safe trip home.
- Eve güvenli yolculuklar.
- This bridge is perfectly safe.
- Bu köprü tamamen güvenli.
- I'll play it safe.
- Ben onu güvenli oynayacağım.
- We'd better try and find somewhere safe.
- Güvenli bir yer bulmaya çalışsak iyi olur.
- I think it's safe.
- Bence güvenli.
- Is it safe for us to be here?
- Burada olmamız güvenli mi?
- You're in safe hands now.
- Şu anda güvenli ellerdesin.
- That's a safe bet.
- O güvenli bir bahis.
- I hope it's safe.
- Umarım güvenlidir.
- It's not safe at night around here.
- Burası geceleri güvenli değil.
- Once the fighting starts, it won't be safe here.
- Savaş başlar başlamaz burası güvenli olmayacak.
- You were the one who told me it was safe here.
- Buranın güvenli olduğunu bana söyleyen kişi sendin.
- Statistically speaking, flying in a plane is much safer than traveling by car.
- İstatistiksel olarak konuşursak bir uçakla uçmak bir arabayla seyahat etmekten çok daha güvenlidir.
- Tom thought it would be safe.
- Tom güvenli olacağını düşünüyordu.
- I don't think it's safe to go out at night.
- Geceleyin dışarı çıkmanın güvenli olduğunu sanmıyorum.
- It's not safe for me here.
- Burası benim için güvenli değil.
- Fadil lives in a safe town.
- Fadıl güvenli bir kasabada yaşıyor.
- It's not safe to play in the street.
- Caddede oyun oynamak güvenli değil.
- It's safe to eat the fish.
- Balıkları yemek güvenlidir.
- Tom boiled the well water so it would be safe to drink.
- Tom içmek güvenli olsun diye kuyu suyunu kaynattı.
- We have a right to demand a safe future for ourselves and future generations.
- Biz kendimiz ve gelecek kuşaklar için güvenli bir gelecek talep etme hakkına sahibiz.
- I didn't think it would be safe for you to do that.
- Bunu yapmanın güvenli olacağını düşünmemiştim.
- A bird in hand is safer than one overhead.
- Eldeki bir kuş, baştakinden daha güvenlidir.
- Rio de Janeiro is perfectly safe as long as you stay out of the dangerous areas.
- Tehlikeli bölgelerden uzak durduğunuz sürece Rio de Janeiro tamamen güvenlidir.
- They say that drug is not safe.
- Onlar o ilacın güvenli olmadığını söylüyorlar.
- Tom said doing that would be safe.
- Tom bunu yapmanın güvenli olacağını söyledi.
- That's a safe assumption.
- Bu güvenli bir varsayım.
- Is it safe to cross this bridge?
- Bu köprüden geçmek güvenli mi?
- Is it safe to leave my suitcase here?
- Valizlerimi burada bırakmak güvenli mi?
- It's safer to stay right here.
- Tam burada kalmak daha güvenlidir.
- That's probably safer.
- O muhtemelen daha güvenli.
- It isn't safe for us to remain in this area.
- Bu bölgede kalmak bizim için güvenli değil.
- That is not safe.
- O, güvenli değil.
- Are you sure it's safe to eat this?
- Bunu yemenin güvenli olduğundan emin misiniz?
- Is it safe for us to look now?
- Şimdi bakmamız güvenli midir?
- Tom said this is a safe community.
- Tom buranın güvenli bir topluluk olduğunu söyledi.
- It'll be safer.
- Daha güvenli olacak.
- This neighborhood is completely safe now.
- Bu mahalle artık tamamen güvenli.
- How safe is that?
- O ne kadar güvenli?
- It’s said that Tokyo is a very safe city.
- O, Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olduğunu söyledi.
- They say that drug is not safe.
- Bu ilacın güvenli olmadığını söylüyorlar.
- Is benzoic acid safe as a food preservative?
- Benzoik asit gıda koruyucusu olarak güvenli mi?
- He concealed the file in what he thought was a safe place.
- Dosyayı güvenli olduğunu düşündüğü bir yere sakladı.
- I think online dating isn't safe.
- Sanırım çevrim içi tanışma güvenli değil.
- I'll put it somewhere safe.
- Bunu güvenli bir yere koyacağım.
- Is it safe to do that?
- Onu yapmak güvenli mi?
- Sami grew up in a safe city.
- Sami güvenli bir kentte büyüdü.
- Is the bridge safe?
- Köprü güvenli mi?
- It is now safe to turn off your computer and read a book.
- Bilgisayarınızı kapatmanız ve bir kitap okumanız şimdi güvenlidir.
- How can this possibly be safe?
- Bu nasıl güvenli olabilir?
- Are you sure it's safe?
- Güvenli olduğuna emin misin?
- I think Boston is a safe city.
- Bence Boston güvenli bir şehir.
- Tom thought it would be safe for Mary to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümesinin güvenli olacağını düşündü.
- Is it safe to eat food that has dropped on the floor?
- Yere düşen yiyecekleri yemek güvenli midir?
- It's probably going to be safe to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak güvenli olacaktır.
- The structure isn't safe.
- Yapı güvenli değil.
- Is it safe to swim in this river?
- Bu nehirde yüzmek güvenli mi?
- This is not safe.
- Bu hiç güvenli değil.
- It's not safe to swim in that river.
- O nehirde yüzmek güvenli değil.
- Do you think it's safe to go into this cave?
- Sence bu mağaraya girmek güvenli mi?
- It's safe now.
- Şimdi güvenli.
- Is it safe for us to look now?
- Şimdi bakmamız güvenli mi?
- That's not safe.
- Bu güvenli değil.
- Rio de Janeiro is perfectly safe as long as you stay out of the dangerous areas.
- Rio de Janeiro, tehlikeli alanların dışında kaldığınız sürece tamamen güvenlidir.
- They demanded more pay and safer working conditions.
- Daha fazla ücret ve daha güvenli çalışma koşulları talep ettiler.
- They're perfectly safe, aren't they?
- Mükemmel biçimde güvenlidirler, değil mi?
- The crowd watched from a safe distance.
- Kalabalık güvenli bir mesafeden izliyordu.
- Is it safe to drink this water?
- Bu suyu içmek güvenli mi?
- From a statistical point of view, a plane flight is much safer than a car trip.
- İstatistiksel bir bakış açısıyla, uçak yolculuğu araba yolculuğundan çok daha güvenlidir.
- This river is safe to swim in.
- Bu nehir yüzmek için güvenlidir.
- We're pulling back to a safe distance.
- Güvenli bir mesafeye geri çekiliyoruz.
- I think we'll be safe here.
- Sanırım burada güvenli olacağız.
- Sami grew up in a safe city.
- Sami güvenli bir şehirde büyüdü.
- I don't think it's safe to go out at night by yourself.
- Gece tek başına dışarı çıkmanın güvenli olduğunu sanmıyorum.
- Is it safe?
- O güvenli mi?
- Many rich people have a safe room in their houses.
- Birçok zengin insanın evlerinde güvenli bir odası var.
- This place isn't safe anymore.
- Bu yer artık güvenli değil.
- I don't think it's safe to go out at night.
- Gece dışarı çıkmanın güvenli olduğunu zannetmiyorum.
- Tom watched the fight from a safe distance.
- Tom kavgayı güvenli bir mesafeden izledi.
- Doing that wouldn't be safe.
- Bunu yapmak güvenli olmazdı.
- I am playing it safe.
- Güvenli oynuyorum.
- Are you sure that's safe?
- Bunun güvenli olduğuna emin misin?
- How safe is Australia?
- Avustralya ne kadar güvenli?
- This river is safe to swim in.
- Bu nehirde yüzmek güvenlidir.
- Do you think it's safe for me to go outside now?
- Şimdi dışarı gitmemin güvenli olduğunu düşünüyor musun?
- Tom is a safe driver, isn't he?
- Tom güvenli bir sürücü, değil mi?
- Are you sure it's safe to move this dynamite?
- Bu dinamiti taşımanın güvenli olduğundan emin misin?
- Tom thought it wouldn't be safe for Mary to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümesinin güvenli olmayacağını düşündü.
- That's not safe.
- O güvenli değil.
- This is completely safe.
- Bu tamamen güvenlidir.
- We're pulling back to a safe distance.
- Biz güvenli bir mesafeye geri çekiliyoruz.
- Do you think it's safe to stay here?
- Sence burada kalmak güvenli mi?
- It isn't safe here.
- Burası güvenli değil.
- It's not safe to swim in reservoirs.
- Baraj göllerinde yüzmek güvenli değildir.
- How safe is safe?
- Güvenli ne kadar güvenli demek?
- The crowd watched from a safe distance.
- Kalabalık güvenli bir uzaklıktan izliyordu.
- I told Tom that it wouldn't be safe.
- Tom'a bunun güvenli olmayacağını söyledim.
- It's not safe for you to be here.
- Burada olman senin için güvenli değil.
- I used to feel safe walking alone at night.
- Gece tek başıma yürürken güvenli hissederdim.
- It's just not safe to cross this bridge right now.
- Bu köprüyü şimdi geçmek gerçekten güvenli değil.
- The streets are not safe at night.
- Geceleyin sokaklar güvenli değildir.
- Many rich people have a safe room in their houses.
- Birçok zengin insanın evinde güvenli bir oda vardır.
- We have to find somewhere safe to wait.
- Beklemek için güvenli bir yer bulmalıyız.
- We should move to a safer location.
- Daha güvenli bir yere taşınmalıyız.
- Flying is safer than taking a bus.
- Uçmak otobüse binmekten daha güvenli.
- Tom needed somewhere safe to stay.
- Tom'un kalmak için güvenli bir yere ihtiyacı vardı.
- How safe is this part of town?
- Şehrin bu kısmı ne kadar güvenli?
- I live in a relatively safe neighborhood.
- Nispeten güvenli bir mahallede yaşıyorum.
- It’s said that Tokyo is a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olduğu söyleniyor.
- Are you sure that's safe?
- Onun güvenli olduğundan emin misin?
- It wouldn't have been safe to do that.
- Bunu yapmak güvenli olmazdı.
- Is this place safe?
- Burası güvenli mi?
- The refugees felt safe in their new country.
- Mülteciler yeni ülkelerinde güvenli hissetti.
- Many people have asked me if I think Boston is a safe city.
- Birçok insan bana Boston'un güvenli bir şehir olup olmadığını sordu.
- It is not safe for a girl to go out by herself so late at night.
- Bir kızın gecenin bu saatinde tek başına dışarı çıkması güvenli değil.
- It feels safe here.
- Burası güvenli.
- Nuclear power is safe.
- Nükleer enerji güvenlidir.
- There's no safe and effective treatment.
- Güvenli ve etkili bir tedavi mevcut değil.
- Tom didn't think it would be safe for Mary to do that.
- Tom, Mary'nin bunu yapmasının güvenli olmayacağını düşündü.
- Tom is playing it safe.
- Tom güvenli oynuyor.
- Is it safe to do that?
- Bunu yapmak güvenli mi?
- That old bridge is anything but safe.
- O eski köprü hiç de güvenli değil.
- Leaving unattended packages in front of the door is relatively safe in Japan.
- Kapının önüne sahipsiz paket bırakmak Japonya'da nispeten güvenlidir.
- It's probably going to be safe to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak güvenli olacak.
- That's a safe bet.
- Bu güvenli bir bahis.
- Could you pick a safer hobby, Tom?
- Daha güvenli bir hobi seçer misin, Tom?
- I don't think traveling by train is as safe as it used to be.
- Trenle seyahat etmenin eskisi kadar güvenli olduğunu sanmıyorum.
- It's not safe to drink the tap water here.
- Buradaki musluk suyunu içmek güvenli değil.
- Are you sure it's safe?
- Onun güvenli olduğundan emin misin?
- It is said that Tokyo is a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir şehir olduğu söylenir.
- Could you pick a safer hobby, Tom?
- Daha güvenli bir hobi seçebilir misin, Tom?
- If you would drive a little bit slower, it would probably be safer.
- Biraz daha yavaş sürersen muhtemelen daha güvenli olur.
Show More (572)
|
|
- The drivers from our own Member States are not absolutely safe either.
- Kendi Üye Devletlerimizden gelen sürücüler de kesinlikle güvende değiller.
- The drivers from our own Member States are not absolutely safe either.
- Kendi Üye Devletlerimizden gelen sürücüler de kesinlikle güvende değildir.
- We want the citizens of Europe to know that everything possible has been done to keep them safe.
- Avrupa vatandaşlarının kendilerini güvende tutmak için mümkün olan her şeyin yapıldığını bilmelerini istiyoruz.
- Ultimately, nobody is safe from injustice and from the terrorism which draws strength from this.
- Nihayetinde hiç kimse adaletsizlikten ve bundan güç alan terörizmden güvende değildir.
- Offenders should not imagine themselves to be safe in some law-free zone.
- Suçlular kendilerini kanunsuz bir bölgede güvende hissetmemelidir.
- Lexar's new USB 3.0 flash drive uses your fingerprint to keep your photos safe.
- Lexar'ın yeni USB 3.0 flash sürücüsü fotoğraflarınızı güvende tutmak için parmak izinizi kullanır.
- Remember to keep that USB flash drive safe so future generations can see what the world looks like.
- Gelecek nesillerin dünyanın neye benzediğini görebilmesi için USB flash sürücüyü güvende tutmayı unutmayın.
- Remember to keep that USB flash drive safe so future generations can see what the world looks like.
- USB flash sürücüyü güvende tutmayı unutmayın; böylece gelecek nesiller dünyanın nasıl göründüğünü görebilirler.
- Every parent first wants their child to be safe and happy.
- Her ebeveyn öncelikle çocuğunun güvende ve mutlu olmasını ister.
- I've seen them, at least, and they are safe.
- En azından onları gördüm ve güvendeler.
- You aren't safe.
- Güvende değilsin.
- You're not safe.
- Güvende değilsin.
- I want to know you're safe.
- Güvende olduğunu bilmek istiyorum.
- I'm not safe here.
- Burada güvende değilim.
- Are you absolutely certain we're safe?
- Güvende olduğumuzdan kesinlikle emin misin?
- Tom is perfectly safe.
- Tom tamamen güvende.
- Are you safe?
- Güvende misin?
- We want to keep everybody safe.
- Herkesi güvende tutmak istiyoruz.
- I hope she's safe.
- Onun güvende olduğunu umuyorum.
- You'll be safe here.
- Burada güvende olursun.
- Tom didn't think Mary wasn't safe.
- Tom, Mary'nin güvende olmadığını düşünmüyordu.
- They were safe.
- Onlar güvendeydi.
- Tom said Mary wasn't safe.
- Tom Mary'nin güvende olmadığını söyledi.
- If Tom is still inside the house, then he's probably safe.
- Eğer Tom hala evin içindeyse, o zaman muhtemelen güvendedir.
- You're not safe here.
- Burada güvende değilsiniz.
- No one's safe here.
- Kimse güvende değil.
- I want to make sure you're safe.
- Senin güvende olduğundan emin olmak istiyorum.
- I felt very safe.
- Kendimi çok güvende hissettim.
- Did you feel safe there?
- Sen orada kendini güvende hissettin mi?
- Tom is safe for the moment.
- Tom şimdilik güvende.
- We're safer here than we would be in a city.
- Burada kentte olacağımızdan daha güvendeyiz.
- They're still not safe.
- Onlar hala güvende değiller.
- I need to keep you safe.
- Seni güvende tutmalıyım.
- We're not safe yet.
- Henüz güvende değiliz.
- The only thing that really matters is that you're safe now.
- Önemli olan tek şey artık güvende olman.
- Am I safe here?
- Burada güvende miyim?
- Tom is still not safe, is he?
- Tom hâlâ güvende değil, değil mi?
- Tom didn't think Mary wasn't safe.
- Tom Mary'nin güvende olmadığını düşünüyordu.
- Are we safe here?
- Burada güvende miyiz?
- I'm glad you're safe.
- Güvende olduğuna sevindim.
- I don't know if Tom is safe or not.
- Tom güvende mi değil mi bilmiyorum.
- We're probably safe for the time being.
- Galiba şimdilik güvendeyiz.
- They're all safe.
- Hepsi güvende.
- Do you think Tom is still safe?
- Sence Tom hâlâ güvende mi?
- Now you're safe.
- Şimdi güvendesin.
- You're safe now.
- Artık güvendesiniz.
- No one's safe here.
- Kimse burada güvende değil.
- I really think we're safe here.
- Gerçekten burada güvende olduğumuzu düşünüyorum.
- You'll be absolutely safe.
- Kesinlikle güvende olacaksın.
- The cats are safe.
- Kediler güvende.
- You're perfectly safe here.
- Burada tamamen güvendesiniz.
- I'm finally safe.
- Sonunda güvendeyim.
- You're safe with us.
- Bizimle güvendesin.
- We're still not safe enough.
- Hâlâ yeterince güvende değiliz.
- You're safe as long as you stay here.
- Burada kaldığın sürece güvendesin.
- Sami's kids were safe.
- Sami'nin çocukları güvendeydi.
- Tom is safe now, isn't he?
- Tom artık güvende, değil mi?
- Tom told me that I'm safe.
- Tom güvende olduğumu söyledi.
- I assure you Tom will be completely safe.
- Tom'un tamamen güvende olacağına sizi temin ederim.
- I want to make sure you're safe.
- Güvende olduğundan emin olmak istiyorum.
- If we stay here, we might be safe.
- Burada kalırsak güvende olabiliriz.
- Some passengers were injured, but the others were safe.
- Bazı yolcular yaralandı ancak diğerleri güvendeydi.
- Tom isn't safe, but Mary is.
- Tom güvende değil ama Mary güvende.
- Don't worry, you are safe.
- Merak etmeyin, güvendesiniz.
- Tom is finally safe.
- Tom sonunda güvende.
- Tom told me that he's safe.
- Tom bana güvende olduğunu söyledi.
- Your secret is safe with me.
- Senin sırrın benimle güvendedir.
- All children are safe.
- Bütün çocuklar güvende.
- The police keep us safe.
- Polis bizi güvende tutar.
- They're still not safe.
- Hala güvende değiller.
- I think Tom is safe.
- Bence Tom güvende.
- Are you sure we're safe here?
- Burada güvende olduğumuzdan emin misin?
- Tom and I are safe.
- Tom ve ben güvendeyiz.
- I wonder if Tom is still safe.
- Acaba Tom hala güvende mi?
- You're safe now.
- Artık güvendesin.
- I think you're safe.
- Sanırım güvendesin..
- I felt very safe.
- Ben kendimi çok güvende hissettim.
- We're safe at home.
- Biz evde güvendeyiz.
- Tom seemed to be safe.
- Tom güvende görünüyordu.
- Tom and Mary are safe here.
- Tom ve Mary burada güvendeler.
- How do you know Tom is really safe?
- Tom'un gerçekten güvende olduğunu nasıl biliyorsun?
- We're safe for the moment.
- Şimdilik güvendeyiz.
- Tom is finally safe.
- Tom nihayet güvende.
- We're safer here than we would be in a city.
- Burada bir şehirde olacağımızdan daha güvendeyiz.
- I assure you Tom will be perfectly safe.
- Tom'un tamamen güvende olacağına sizi temin ederim.
- Tom and Mary are perfectly safe here.
- Tom ve Mary burada tamamen güvende.
- Now you're safe.
- Artık güvendesin.
- Look, we're safe enough for the moment.
- Bak, şu an için yeterince güvendeyiz.
- We're safe.
- Biz güvendeyiz.
- I promise you I'll keep you safe.
- Seni güvende tutacağıma söz veriyorum.
- Tom and Mary aren't safe.
- Tom ve Mary güvende değil.
- Tom is safe, isn't he?
- Tom güvende, değil mi?
- I want to be safe.
- Güvende olmak istiyorum.
- Are we safe yet?
- Şimdi güvende miyiz?
- We're perfectly safe.
- Tamamen güvendeyiz.
- Are you sure it's safe here?
- Onun burada güvende olduğuna emin misin?
- I think we're safe now.
- Sanırım artık güvendeyiz.
- We're going to make sure that you're safe.
- Güvende olduğundan emin olacağız.
- Tom might be a lot safer than we are at this moment.
- Tom şu anda bizden çok daha güvende olabilir.
- You're safe here with me.
- Burada benimle güvendesin.
- Keep him safe.
- Onu güvende tut.
- Yanni is safe out there.
- Yanni dışarıda güvende.
- You'll be perfectly safe here with us.
- Burada bizimle birlikte mükemmel şekilde güvende olacaksın.
- We're safe here.
- Burada güvendeyiz.
- Tom isn't safe.
- Tom güvende değil.
- You're not even safe in your own home.
- Kendi evinde bile güvende değilsin.
- We're safe, at least for now.
- En azından şimdilik güvendeyiz.
- No one's safe here.
- Burada kimse güvende değil.
- Tom said he's safe.
- Tom güvende olduğunu söyledi.
- I don't think they're safe.
- Güvende olduklarını sanmıyorum.
- I didn't leave my house because I figured I was pretty safe there.
- Evimi terk etmedim çünkü orada güvende olduğumu düşündüm.
- I feel quite safe here.
- Burada kendimi güvende hissediyorum.
- Are we safe in here?
- Burada güvende miyiz?
- We're safe, at least for now.
- Güvendeyiz, en azından şimdilik.
- We are all as safe as we want to be.
- Hepimiz olmak istediğimiz kadar güvendeyiz.
- Keep them safe.
- Onları güvende tut.
- We're safe at home.
- Evde güvendeyiz.
- Tom will be quite safe.
- Tom güvende olacak.
- Surprisingly, I felt very safe.
- Şaşırtıcı bir şekilde kendimi çok güvende hissettim.
- I wasn't safe.
- Ben güvende değildim.
- I'm glad you're safe.
- Güvende olmana sevindim.
- Tom is safe now.
- Tom artık güvende.
- Call me when you get there, so I know you're safe.
- Oraya vardığında beni ara ki güvende olduğunu bileyim.
- You'll be safe at home.
- Evde güvende olursun.
- I'm not safe in here.
- Burada güvende değilim.
- The children are safe.
- Çocuklar güvende.
- I think Tom and Mary are both safe.
- Tom ve Mary'nin ikisininde güvende olduğunu düşünüyorum.
- Sami was safe.
- Sami güvendeydi.
- I hope she's safe.
- Umarım güvendedir.
- We aren't safe.
- Biz güvende değiliz.
- Tom is safe here, isn't he?
- Tom burada güvende, değil mi?
- We're not safe here.
- Burada güvende değiliz.
- Are we safe now?
- Artık güvende miyiz?
- We are not all that safe.
- O kadar da güvende değiliz.
- We're not safe here any longer.
- Artık burada güvende değiliz.
- I'm not safe.
- Güvende değilim.
- No country on earth is safe in this nuclear age.
- Bu nükleer çağda dünyadaki hiçbir ülke güvende değil.
- We are not all that safe.
- Biz o kadar güvende değiliz.
- Phew, I'm safe now.
- Vay be, ben artık güvendeyim.
- Tom isn't safe yet.
- Tom henüz güvende değil.
- We're safe now, aren't we?
- Şimdi güvendeyiz, değil mi?
- I think we're safe for a while.
- Bence bir süreliğine güvendeyiz.
- You're safe here.
- Burada güvendesin.
- The only thing that really matters is that you're safe now.
- Gerçekten önemli olan tek şey artık güvende olman.
- I'm safe here.
- Burada güvendeyim.
- How do you know Tom is really safe?
- Tom'un gerçekten güvende olduğunu nereden biliyorsun?
- Call me when you get there, so I know you're safe.
- Oraya vardığında beni ara, böylece güvende olduğunu bileyim.
- Tom was perfectly safe.
- Tom tamamen güvendeydi.
- Keep her safe.
- Onu güvende tut.
- All children are safe.
- Bütün çocuklar güvendeler.
- Everybody's safe.
- Herkes güvende.
- You'll be safe if I'm with you.
- Seninle olursam güvende olursun.
- I know that I'm safe.
- Güvende olduğumu biliyorum.
- Both Tom and Mary are safe.
- Hem Tom hem de Mary güvende.
- I have to say I felt very safe in Boston.
- Kendimi Boston'da çok güvende hissettiğimi söylemek zorundayım.
- Is Tom safe?
- Tom güvende mi?
- Are we really safer?
- Gerçekten daha güvende miyiz?
- Your secret's safe with us.
- Sırrın bizimle güvende.
- I want to keep my kids safe.
- Çocuklarımı güvende tutmak istiyorum.
- Tom is probably safe for the time being.
- Tom muhtemelen şimdilik güvende.
- I have to say I felt very safe in Boston.
- Boston'da kendimi çok güvende hissettiğimi söylemeliyim.
- Jim is safe.
- Jim güvende.
- You're safer where you are.
- Olduğun yerde daha güvendesin.
- Your secrets are safe with me.
- Sırların benimle güvende.
- I feel a lot safer now.
- Şimdi daha güvende hissediyorum.
- I think we're safe here.
- Bence burada güvendeyiz.
- Am I safe now?
- Şimdi güvende miyim?
- I'm safe.
- Ben güvendeyim.
- I hope Tom is safe.
- Umarım Tom güvendedir.
- Keep them safe.
- Onları güvende tutun.
- I'm safe now.
- Şimdi güvendeyim.
- We're safe now.
- Şimdi güvendeyiz.
- You'll be perfectly safe here with us.
- Burada bizimle tamamen güvende olacaksın.
- You would be safe there.
- Orada güvende olursun.
- We're going to make sure that you're safe.
- Güvende olduğunuzdan emin olacağız.
- Tom is perfectly safe here.
- Tom burada tamamen güvende.
- You're safe as long as you stay here.
- Burada kaldığınız sürece güvendesiniz.
- We're still not safe enough.
- Yine de yeterince güvende değiliz.
- Tom wasn't safe.
- Tom güvende değildi.
- Everyone on board was safe.
- Uçaktaki herkes güvendeydi.
- Tom told me that I'm safe.
- Tom bana güvende olduğumu söyledi.
- I think Tom and Mary are both safe.
- Bence Tom ve Mary güvende.
- We're safe for the moment.
- Şu an için güvendeyiz.
- Did you feel safe there?
- Orada kendini güvende hissettin mi?
- Tom and Mary are safe.
- Tom ve Mary güvendeler.
- You'll be safer with me.
- Benimle daha güvende olursun.
- We're probably safe for the time being.
- Şimdilik muhtemelen güvendeyiz.
- Tom said Mary isn't safe.
- Tom, Mary'nin güvende olmadığını söyledi.
- Tom is safe for the moment.
- Tom şu an için güvende.
- That makes me feel really safe.
- Bu beni gerçekten güvende hissettiriyor.
- Tom is still not safe, is he?
- Tom hala güvende değil, değil mi?
- They're all safe.
- Onların hepsi güvende.
- You're not safe there.
- Orada güvende değilsin.
- Tom was safe.
- Tom güvendeydi.
- Tom isn't safe here.
- Tom burada güvende değil.
- Tom is still not safe.
- Tom hala güvende değil.
- Keep Tom safe.
- Tom'u güvende tutun.
- We're perfectly safe here.
- Burada tamamen güvendeyiz.
- Hey, your secret's safe with me.
- Hey, sırrın benimle güvende.
- Tom said Mary isn't safe.
- Tom Mary'nin güvende olmadığını söyledi.
- Your secret's safe with me.
- Sırrın benimle güvende.
- My zoo is safe.
- Hayvanat bahçem güvende.
- Tom is safe.
- Tom güvende.
- I feel much safer now.
- Şimdi çok daha güvende hissediyorum.
- We're stronger and safer together.
- Birlikte daha güçlü ve daha güvendeyiz.
- You're safe.
- Sen güvendesin.
- I really think we're safe here.
- Burada gerçekten güvende olduğumuzu düşünüyorum.
- Do you really think that Tom and Mary are safe?
- Sence Tom ve Mary gerçekten güvendeler mi?
- Tom is safe here.
- Tom burada güvende.
- Tom and Mary are safe here.
- Tom ve Mary burada güvende.
- We aren't safe here.
- Burada güvende değiliz.
- We're safe here for the moment.
- Burada şimdilik güvendeyiz.
- Tom was found safe in Boston.
- Tom Boston'da güvende bulundu.
- Ecology is very important to keep our world safe.
- Ekoloji dünyamızı güvende tutmak için çok önemlidir.
- You'll be quite safe.
- Güvende olacaksın.
- I'm grateful that you're safe.
- Güvende olduğun için minnettarım.
- I think you're safe.
- Sanırım güvendesiniz.
- We're safe now.
- Artık güvendeyiz.
- We're safe now, aren't we?
- Artık güvendeyiz, değil mi?
- Tom said Mary wasn't safe.
- Tom, Mary'nin güvende olmadığını söyledi.
- I don't think they're safe.
- Onların güvende olduklarını sanmıyorum.
- Everybody was safe.
- Herkes güvendeydi.
- Are we really safer?
- Gerçekten daha mı güvendeyiz?
- Are you saying it's not safe here?
- Onun burada güvende olmadığını mı söylüyorsun?
- Tom will be happy to know that you're safe.
- Tom güvende olduğunu bilmekten mutlu olacak.
- We're not safe.
- Güvende değiliz.
- We feel really safe.
- Kendimizi gerçekten güvende hissediyoruz.
- We aren't safe.
- Güvende değiliz.
- They're perfectly safe, aren't they?
- Tamamen güvendeler, değil mi?
- I feel pretty safe.
- Oldukça güvende hissediyorum.
- You'll be perfectly safe.
- Tamamen güvende olacaksın.
- We're stronger and safer together.
- Birlikte daha güçlü ve güvendeyiz.
- Yanni is safe out there.
- Yanni orada güvende.
- I'm safe now.
- Artık güvendeyim.
- It's good to see you safe and sound.
- Seni güvende ve sağlıklı görmek güzel.
- Phew, I'm safe now.
- Şimdi güvendeyim.
- Your secret is safe with me.
- Sırrın benimle güvende.
- We're safe here for the moment.
- Şu an için güvendeyiz.
- I feel very safe here.
- Burada çok güvende hissediyorum.
- Better safe than sorry.
- Üzgün olmaktansa güvende olmak daha iyidir.
- You're not safe here.
- Burada güvende değilsin.
- I want to be safe.
- Ben güvende olmak istiyorum.
- The police keep us safe.
- Polis bizi güvende tutuyor.
- I just hope Tom is safe.
- Umarım Tom güvendedir.
- The cat is safe.
- Kedi güvende.
- We're safe in here, aren't we?
- Burada güvendeyiz, değil mi?
- I didn't leave my house because I figured I was pretty safe there.
- Orada oldukça güvende olduğumu düşündüğüm için evimi terk etmedim.
- You're safe if I'm with you.
- Yanında olursam güvende olursun.
- Are we safe now?
- Şimdi güvende miyiz?
- Surprisingly, I felt very safe.
- Şaşırtıcı bir şekilde, kendimi çok güvende hissettim.
- I hope you are safe.
- Umarım güvendesindir.
- We can't be too safe.
- Ne kadar güvende olsak az.
- Tom was found safe in Boston.
- Tom, Boston'da güvende bulundu.
- You're safe in here.
- Burada güvendesin.
- You're perfectly safe.
- Sen tamamen güvendesin.
- We're all safe.
- Hepimiz güvendeyiz.
- Tom is probably safe for the time being.
- Tom muhtemelen şu an için güvende.
- You're perfectly safe.
- Tamamen güvendesin.
- The patient is now safe.
- Hasta artık güvende.
- I still think we're safe.
- Hâlâ güvende olduğumuzu düşünüyorum.
- Tom felt very safe in Boston.
- Tom Boston'da kendini çok güvende hissediyordu.
- Is your bank safe?
- Bankanız güvende mi?
- I wasn't safe.
- Güvende değildim.
- Tom is safe for now, isn't he?
- Tom şimdilik güvende, değil mi?
- I wonder if Tom is still safe.
- Tom'un hâlâ güvende olup olmadığını merak ediyorum.
- Keep him safe.
- Onu güvende tutun.
- We feel really safe.
- Biz gerçekten güvende hissediyoruz.
- We're safer than ever.
- Her zamankinden daha güvendeyiz.
- We're not safe yet.
- Biz henüz güvende değiliz.
- That makes me feel really safe.
- Bu beni gerçekten güvende hissetmemi sağlıyor.
- Tom and Mary aren't safe.
- Tom ve Mary güvende değiller.
- Tom is safe now, isn't he?
- Tom şimdi güvende, değil mi?
- Tom felt very safe in Boston.
- Tom Boston'da çok güvende hissediyordu.
- We can't be too safe.
- Ne kadar güvende olsak azdır.
- No one's safe here.
- Burada hiç kimse güvende değil.
- I feel very safe here.
- Burada kendimi çok güvende hissediyorum.
- They're safe.
- Onlar güvende.
- Tom and Mary are safe.
- Tom ve Mary güvende.
- You're perfectly safe here.
- Burada tamamen güvendesin.
- Are we safe yet?
- Güvende miyiz artık?
- Tom will be happy to know that you're safe.
- Tom senin güvende olduğunu bilmekten mutlu olacaktır.
- You're safe with me.
- Benimle güvendesin.
- Tom is safer here than he'd be in Boston.
- Tom burada Boston'da olacağından daha güvende.
- You'll be safe with Tom.
- Tom'la güvende olursun.
- Is Tom still safe?
- Tom hala güvende mi?
- I hope everyone is safe.
- Umarım herkes güvendedir.
- Are we safe?
- Güvende miyiz?
- You're safer here.
- Burada daha güvendesin.
- We're probably safe for the time being.
- Muhtemelen şu an için güvendeyiz.
- Tom is still not safe.
- Tom hâlâ güvende değil.
- We were both safe.
- İkimiz de güvendeydik.
- I'm glad to see you're safe.
- Güvende olduğunu gördüğüme sevindim.
- Your secret's safe.
- Sırrın güvende.
Show More (293)
|