|
- You are aware of all that, yet you say nothing.
- Bütün bunların farkındasınız ama yine de hiçbir şey söylemiyorsunuz.
- At the scene of the crime indicated there are two possible victims, but they say nothing.
- Olay yerinde iki olası kurban olduğu belirtiliyor ancak hiçbir şey söylemiyorlar.
- You say nothing about it in your White Paper.
- Beyaz Kitabınızda bu konuda hiçbir şey söylemiyorsunuz.
- This Communication says nothing about this issue.
- Bu Tebliğ bu konuda hiçbir şey söylemiyor.
- This Communication says nothing about this issue.
- Bu Tebliğ bu konuda hiçbir şey söylememektedir.
- At least, you say nothing about how you intend to bring this off.
- En azından bunu nasıl gerçekleştirmeyi planladığınız hakkında hiçbir şey söylemiyorsunuz.
- The draft resolution before us says nothing about this worrying situation in the Northern Caucasus.
- Önümüzdeki karar taslağı Kuzey Kafkasya'daki bu endişe verici durum hakkında hiçbir şey söylemiyor.
- Lonely planet said nothing about this phenomenon.
- Lonely Planet bu fenomen hakkında hiçbir şey söylemedi.
- To stay out of trouble, just say nothing.
- Beladan uzak durmak istiyorsanız, hiçbir şey söylemeyin.
- Sami said nothing.
- Sami hiçbir şey söylemedi.
- They said nothing.
- Hiçbir şey söylemediler.
- She shook her head and said nothing.
- Başını salladı ve hiçbir şey söylemedi.
- I'm amazed that Tom said nothing.
- Tom'un hiçbir şey söylememesine şaşırdım.
- Tom just stared at Mary and said nothing.
- Tom sadece Mary'ye baktı ve hiçbir şey söylemedi.
- He said nothing as to money.
- Para konusunda hiçbir şey söylemedi.
- You said nothing wrong.
- Yanlış hiçbir şey söylemedin.
- I could say nothing.
- Hiçbir şey söyleyemem.
- If you have nothing to say, say nothing.
- Eğer söyleyecek bir şeyin yoksa, hiçbir şey söyleme.
- I said nothing that made him angry.
- Onu kızdıracak hiçbir şey söylemedim.
- Say nothing except the truth.
- Gerçeğin dışında hiçbir şey söylemeyin.
- I kept still and said nothing.
- Kıpırdamadan durdum ve hiçbir şey söylemedim.
- I said nothing, which made Tom angry.
- Tom'u kızdıran hiçbir şey söylemedim.
- Tom looked at Mary, but said nothing.
- Tom, Mary'ye baktı ama hiçbir şey söylemedi.
- Tom could say nothing.
- Tom hiçbir şey söyleyemezdi.
- Just say nothing.
- Hiçbir şey söyleme.
- We said nothing.
- Hiçbir şey söylemedik.
- I found it best to say nothing about the matter.
- Bu konuda hiçbir şey söylememenin en iyisi olduğunu düşündüm.
- Tom would've just smiled and said nothing.
- Tom olsa sadece gülümser ve hiçbir şey söylemezdi.
- You said nothing.
- Hiçbir şey söylemedin.
- Tom decided to say nothing until everyone else had given their opinions.
- Tom, herkes fikrini söyleyene kadar hiçbir şey söylememeye karar verdi.
- He said nothing.
- Hiçbir şey söylemedi.
- He said nothing that would make her angry.
- Onu kızdıracak hiçbir şey söylemedi.
- The fact that I said nothing made him angry.
- Hiçbir şey söylememem onu kızdırdı.
- Say nothing except the truth.
- Gerçek dışında hiçbir şey söyleme.
- Tom said nothing about Mary's black eye.
- Tom, Mary'nin morarmış gözü hakkında hiçbir şey söylemedi.
- Tom said nothing.
- Tom hiçbir şey söylemedi.
- I said nothing that made her angry.
- Onu kızdıracak hiçbir şey söylemedim.
- I kept still and said nothing.
- Hiçbir şey söylemeyip sakinliğimi korudum.
- I could say nothing.
- Hiçbir şey söyleyemedim.
- He said nothing, which made her angry.
- Hiçbir şey söylemedi, bu da onu kızdırdı.
- Tom just sat there and said nothing.
- Tom orada öylece oturdu ve hiçbir şey söylemedi.
- The little boy hung his head and said nothing.
- Küçük çocuk başını eğdi ve hiçbir şey söylemedi.
- He had said nothing during the debate.
- Tartışma sırasında hiçbir şey söylememişti.
- Tom said nothing about Mary.
- Tom, Mary hakkında hiçbir şey söylemedi.
- I said nothing.
- Hiçbir şey söylemedim.
- Tom just sat there saying nothing.
- Tom hiçbir şey söylemeden sadece orada oturdu.
- I said nothing, which made Tom angry.
- Hiçbir şey söylemedim, bu da Tom'u kızdırdı.
- You've said nothing so far.
- Şimdiye kadar hiçbir şey söylemedin.
- Tom just sat there and said nothing.
- Tom sadece orada oturdu ve hiçbir şey söylemedi.
- Why do you say nothing when I ask you a question?
- Sana bir soru sorduğumda neden hiçbir şey söylemiyorsun?
- Tom didn't know what to say, so he said nothing.
- Tom ne diyeceğini bilmiyordu, o yüzden hiçbir şey söylemedi.
- He stared at me and said nothing.
- Bana baktı ve hiçbir şey söylemedi.
- Tom just sat there saying nothing.
- Tom hiçbir şey söylemeden öylece oturdu.
- Tom said nothing at all.
- Tom hiçbir şey söylemedi.
- The girl said nothing.
- Kız hiçbir şey söylemedi.
- He made as if to speak to me but said nothing.
- Benimle konuşacakmış gibi yaptı ama hiçbir şey söylemedi.
- I'm amazed that you said nothing.
- Hiçbir şey söylememene şaşırdım.
- Darcy said nothing at all.
- Darcy hiçbir şey söylemedi.
- I said nothing, and that made him angry.
- Hiçbir şey söylemedim ve bu onu kızdırdı.
- He said nothing, which made her angry.
- Hiçbir şey söylemedi, bu durum onu kızdırdı.
Show More (57)
|