| 1 |
seize |
yakalamak |
v. |
|
- Our motive must be serious action against terrorism, not just seizing an opportunity to extend EU competencies.
- Amacımız sadece AB yetkilerini genişletmek için bir fırsat yakalamak değil, terörizme karşı ciddi bir eylem olmalıdır.
- There you made a clear plea to the institutions to seize that moment and act.
- Burada kurumlara o anı yakalamaları ve harekete geçmeleri için açık bir çağrıda bulundunuz.
- This directive provides us with an additional opportunity to seize the big players.
- Bu yönerge bize büyük oyuncuları yakalamak için ek bir fırsat sunmaktadır.
- This directive provides us with an additional opportunity to seize the big players.
- Bu direktif bize büyük oyuncuları yakalamak için ek bir fırsat sunuyor.
- This is the opportunity we have to seize.
- Bu, yakalamamız gereken bir fırsattır.
- I seized the cat by the neck.
- Kediyi boynundan yakaladım.
- He seized the boy by the arm.
- Çocuğu kolundan yakaladı.
- The policeman seized the boy by the arm.
- Polis çocuğu kolundan yakaladı.
- Jim seized Julie by the arm.
- Jim, Julie'yi kolundan yakaladı.
- The tarantula seized its victim very quickly.
- Tarantula kurbanını çok çabuk yakaladı.
- The shark seized him by the leg.
- Köpekbalığı onu bacağından yakaladı.
- Tom seized Mary by the arm.
- Tom, Mary'yi kolundan yakaladı.
- The police seized the robber by the neck.
- Polis, hırsızı yakasından yakaladı.
- The policeman seized him by the arm.
- Polis onu kolundan yakaladı.
- Seize the day.
- Günü yakala.
- The boy seized the ladder, and began to climb.
- Çocuk merdiveni yakaladı ve tırmanmaya başladı.
- Seize him!
- Yakalayın onu!
- A stranger seized me by the arm.
- Bir yabancı beni kolumdan yakaladı.
- He seized the boy by the arm.
- O, çocuğu kolundan yakaladı.
- The man seized him by the neck.
- Adam onu boynundan yakaladı.
- One of the detectives seized him by the neck.
- Dedektiflerden biri onu boynundan yakaladı.
- Layla seized her chance to escape.
- Leyla kaçma şansını yakaladı.
- Layla seized her chance to escape.
- Layla kaçma şansını yakaladı.
- You have to seize the opportunity with both hands.
- Bu fırsatı iki elinle yakalamalısın.
Show More (22)
|
| 2 |
seize |
ele geçirmek |
v. |
|
- Two terrorists were seized during a raid.
- Bir baskın sırasında iki terörist ele geçirildi.
- One hundred pounds of illegal substances were seized yesterday at LAX.
- Dün LAX'te 100 pound yasadışı madde ele geçirildi.
- The troops have seized control of the city.
- Askerler şehrin kontrolünü ele geçirdi.
- We can only seize the material at the last station in the territory of the Member States.
- Malzemeyi ancak Üye Devletlerin topraklarındaki son istasyonda ele geçirebiliriz.
- The dictator seized power in a military coup.
- Diktatör bir askeri darbeyle iktidarı ele geçirdi.
Show More (2)
|
| 3 |
seize |
el koymak |
v. |
|
- We can only seize the material at the last station in the territory of the Member States.
- Malzemeye sadece Üye Devletlerin topraklarındaki son istasyonda el koyabiliriz.
- The specific aim of these measures is to combat the laundering of money and to seize the proceeds of crime.
- Bu tedbirlerin özel amacı kara paranın aklanmasıyla mücadele etmek ve suç gelirlerine el koymaktır.
- The government is seizing everyone's gold.
- Hükümet herkesin altınına el koyuyor.
- Sami's bag was seized by police.
- Sami'nin çantasına polis el koydu.
Show More (1)
|
| 4 |
seize |
çekip almak |
v. |
|
- The teacher seized my phone from him.
- Öğretmen telefonumu onun elinden çekip aldı.
Show More (-2)
|
| 5 |
seize |
enselemek |
v. |
|
- The police seized the robber by the neck.
- Polis soyguncuyu enseledi.
Show More (-2)
|
| 6 |
seize |
kapmak |
v. |
|
- The boy seized the ladder, and began to climb.
- Çocuk merdiveni kaptı ve tırmanmaya başladı.
Show More (-2)
|
| 7 |
seize |
tutmak |
v. |
|
- He seized the child's hand.
- Çocuğun elini tuttu.
Show More (-2)
|
| 8 |
seize |
kaçırmamak |
v. |
|
- Seize the moment.
- Anı kaçırma.
Show More (-2)
|
