|
- In the meantime, the external borders are like leaky sieves, letting everything through.
- Bu arada, dış sınırlar sızdıran elekler gibi her şeyin geçmesine izin veriyor.
- I have a memory like a sieve.
- Elek gibi bir hafızam var.
- Water doesn't stay in a sieve.
- Su elekte durmaz.
- She gave the boy a sieve in which to carry water from the well.
- Oğlana kuyudan su taşımak için bir elek verdi.
- Tom says I've got a memory like a sieve because I forget everything.
- Tom, hafızamın elek gibi olduğunu söylüyor çünkü her şeyi unutuyorum.
- Tom says I've got a memory like a sieve because I forget everything.
- Tom, ben her şeyi unuttuğum için elek gibi bir hafızam olduğunu söylüyor.
- She gave the boy a sieve in which to carry water from the well.
- Çocuğa kuyudan su taşıması için bir elek verdi.
Show More (4)
|