|
- I applaud the fact that the European Union wants to stand up for these people.
- Avrupa Birliği'nin bu insanlar için ayağa kalkmasını alkışlıyorum.
- I must stand up for my honourable friend.
- Saygıdeğer dostum için ayağa kalkmalıyım.
- Does Europe want to stand up or be eaten from both ends?
- Avrupa ayağa kalkmak mı istiyor yoksa her iki ucundan da yenmek mi?
- We are not sitting here or standing up and simply calling for more money.
- Burada oturup ya da ayağa kalkıp sadece daha fazla para istemiyoruz.
- Have no fear, and stand up, for I love you.
- Korkma ve ayağa kalk çünkü seni seviyorum.
- Tom stood up suddenly.
- Tom aniden ayağa kalktı.
- Please wait until the bus has come to a complete stop before standing up and retrieving your luggage.
- Lütfen ayağa kalkmadan ve bagajınızı almadan önce otobüsün tamamen durmasını bekleyin.
- Tom stood up and went to the window.
- Tom ayağa kalktı ve pencereye gitti.
- She stood up when her teacher came in.
- Öğretmen içeri girdiğinde ayağa kalktı.
- Tom's dog stood up.
- Tom'un köpeği ayağa kalktı.
- Tom felt the stiffness in his joints as he stood up after sitting in the same position for a long time.
- Tom uzun süre aynı pozisyonda oturduktan sonra ayağa kalktığında eklemlerindeki sertliği hissetti.
- He motioned me to stand up.
- O, ayağa kalkmam için eli ile işaret etti.
- I stood up.
- Ayağa kalktım.
- They stood up and made their speeches one by one.
- Onlar ayağa kalktılar ve birer birer konuşmalarını yaptılar.
- Tom stood up and followed Mary out of the office.
- Tom ayağa kalktı ve Mary'yi ofisten çıkarken takip etti.
- Both Tom and Mary stood up.
- Hem Tom hem de Mary ayağa kalktı.
- When I stood up, I realized that Tom was much taller than me.
- Ayağa kalktığımda Tom'un benden çok daha uzun olduğunu fark ettim.
- Tom stood up and put on his hat.
- Tom ayağa kalktı ve şapkasını taktı.
- Suddenly, a young woman stood up.
- Aniden, genç bir kadın ayağa kalktı.
- Tom stood up and walked out of the room.
- Tom ayağa kalktı ve odadan çıktı.
- My leg's gone to sleep, so I don't think I can stand up right away.
- Bacağım uyuştu, bu yüzden hemen ayağa kalkabileceğimi sanmıyorum.
- Suddenly she stood up, very pale, and with a strange light in her eyes.
- Birden ayağa kalktı, çok solgundu ve gözlerinde garip bir ışık vardı.
- Linda stood up to sing.
- Linda şarkı söylemek için ayağa kalktı.
- Stand up if you hate Scotland!
- İskoçya'dan nefret ediyorsan ayağa kalk!
- When she entered the room, he stood up.
- O odaya girdiğinde ayağa kalktı.
- Let's stand up.
- Hadi ayağa kalkalım.
- After a short visit, he suddenly stood up and said he was leaving.
- Kısa bir ziyaretten sonra aniden ayağa kalktı ve gideceğini söyledi.
- I want you to stand up.
- Ayağa kalkmanı istiyorum.
- Could you stand up, please?
- Ayağa kalkar mısınız, lütfen?
- Tom tried to stand up, but couldn't.
- Tom ayağa kalkmaya çalıştı ama yapamadı.
- The time has come for us to stand up.
- Ayağa kalkma zamanımız geldi.
- Can you stand up, please?
- Ayağa kalkabilir misiniz, lütfen?
- Tom and Mary stood up at the same time.
- Tom ve Mary aynı anda ayağa kalktılar.
- Stand up for what you believe in.
- İnandığın şey için ayağa kalk.
- He stood up and reached for his hat on the table.
- O ayağa kalktı ve masanın üzerindeki şapkasına uzandı.
- Tom motioned for me to stand up.
- Tom el ile ayağa kalkmamı işaret etti.
- I'd like to stand up.
- Ayağa kalkmak istiyorum.
- Tom stood up and looked around.
- Tom ayağa kalktı ve etrafına baktı.
- Can you stand up, please?
- Ayağa kalkabilir misin lütfen?
- We must stand up for our rights.
- Haklarımız için ayağa kalkmalıyız.
- Stand up and read the book, Tom.
- Ayağa kalk ve kitabı oku, Tom.
- The toddler wobbled when he first stood up.
- Yürümeye başlayan çocuk ilk ayağa kalktığında yalpaladı.
- I am going to stand up.
- Ayağa kalkacağım.
- I stood up slowly.
- Ben yavaş yavaş ayağa kalktım.
- He stood up and reached for his hat.
- Ayağa kalktı ve şapkasına uzandı.
- You can stand up if you want to.
- İstersen ayağa kalkabilirsin.
- Let's stand up.
- Ayağa kalkalım.
- Seeing that, he stood up.
- Onu görünce ayağa kalktı.
- She stood up.
- Ayağa kalktı.
- She stood up when her teacher came in.
- Öğretmeni içeri girdiğinde ayağa kalktı.
- Tom and Mary both stood up.
- Tom ve Mary ayağa kalktı.
- Tom stands up for us.
- Tom bizim için ayağa kalktı.
- Stand up when you talk to me.
- Benimle konuşurken ayağa kalk.
- Tom finally stood up.
- Tom sonunda ayağa kalktı.
- I feel dizzy every time I stand up.
- Ne zaman ayağa kalksam başım dönüyor.
- He tried to stand up.
- Ayağa kalkmaya çabaladı.
- One of the boys stood up and started yelling.
- Çocuklardan biri ayağa kalktı ve bağırmaya başladı.
- I stood up to sing.
- Şarkı söylemek için ayağa kalktım.
- My friend tied my shoes together and I fell when I tried to stand up.
- Arkadaşım ayakkabılarımı birbirine bağladı ve ayağa kalkmaya çalışırken düştüm.
- You stand up and close the door.
- Ayağa kalk ve kapıyı kapat.
- Students stand up when their teacher enters.
- Öğretmenleri içeri girdiğinde öğrenciler ayağa kalkar.
- Tom pushed his chair back and stood up.
- Tom sandalyesini geriye itti ve ayağa kalktı.
- Tom stood up.
- Tom ayağa kalktı.
- Tom stood up, but then sat down again.
- Tom ayağa kalktı ama sonra tekrar oturdu.
- Stand up for what you believe in.
- İnandığınız şey için ayağa kalkın.
- Stand up and take a bow.
- Ayağa kalk ve başla selamla.
- You should stand up to speak.
- Konuşmak için ayağa kalkmalısın.
- All of the students stood up together.
- Öğrencilerin hepsi birlikte ayağa kalktı.
- Tom stood up and headed toward the door.
- Tom ayağa kalktı ve kapıya doğru yöneldi.
- You should've stood up.
- Sen ayağa kalkmalıydın.
- She put her knitting aside and stood up.
- Örgüsünü bir kenara bırakıp ayağa kalktı.
- He stood up and took a deep breath.
- Ayağa kalktı ve derin bir nefes aldı.
- Stand up, Tom.
- Ayağa kalk, Tom.
- Tom tried to stand up, but he couldn't.
- Tom ayağa kalkmaya çalıştı ama beceremedi.
- I stood up slowly.
- Yavaşça ayağa kalktım.
- He ordered me to stand up.
- O bana ayağa kalkmamı emretti.
- I am going to stand up.
- Ben ayağa kalkacağım.
- He stood up.
- O, ayağa kalktı.
- Both Tom and I stood up.
- Tom da ben de ayağa kalktık.
- Tom stood up and walked to the window.
- Tom ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü.
- He asked me to stand up.
- O benim ayağa kalkmamı istedi.
- I can barely stand up.
- Güçlükle ayağa kalkabilirim.
- The people stood up and began to sing.
- İnsanlar ayağa kalktı ve şarkı söylemeye başladı.
- I am standing up.
- Ayağa kalkıyorum.
- Tom tried to stand up, but he couldn't.
- Tom ayağa kalkmaya çalıştı ama yapamadı.
- She stood up.
- O, ayağa kalktı.
- Tom stood up and looked about.
- Tom ayağa kalktı ve etrafına bakındı.
- Tom and Mary both stood up at the same time.
- Tom ve Mary aynı anda ayağa kalktılar.
- Tom can't stand up.
- Tom ayağa kalkamaz.
- Tom stood up and then everybody else stood up as well.
- Tom ayağa kalktı ve sonra diğer herkes de ayağa kalktı.
- Tom motioned for me to stand up.
- Tom ayağa kalkmamı işaret etti.
- The man stood up and began to sing.
- Adam ayağa kalktı ve şarkı söylemeye başladı.
- She stood up and walked to the window.
- Ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü.
- The patriots stood up for the rights of their nation.
- Vatanseverler, uluslarının hakları için ayağa kalktılar.
- The students stood up one by one and introduced themselves.
- Öğrencilerin teker teker ayağa kalktılar ve kendilerini tanıttılar.
- I helped Tom stand up.
- Tom'un ayağa kalkmasına yardım ettim.
- I can barely stand up.
- Zar zor ayağa kalkabiliyorum.
- Tom stood up and headed for the door.
- Tom ayağa kalktı ve kapıya yöneldi.
- He was told to stand up, and he did so slowly.
- Onun ayağa kalkması söylendi ve o çok yavaş yaptı.
- You should have stood up.
- Sen ayağa kalkmalıydın.
- Suddenly he stood up and left the hall.
- Birden ayağa kalktı ve salonu terk etti.
- He asked me to stand up.
- Ayağa kalkmamı istedi.
- Just stand up.
- Ayağa kalk bakayım.
- Tom stood up and looked about.
- Tom ayağa kalktı ve etrafına baktı.
- Suddenly he stood up and left the hall.
- Aniden ayağa kalktı ve salondan ayrıldı.
- Tom helped Mary stand up.
- Tom, Mary'nin ayağa kalkmasına yardım etti.
- Tom stood up for himself.
- Tom kendisi için ayağa kalktı.
- The teacher told me to stand up.
- Öğretmen ayağa kalkmamı söyledi.
- Tom stood up and put on his hat.
- Tom ayağa kalktı ve şapkasını giydi.
- He has the habit of standing up when he is angry.
- Kızdığı zaman ayağa kalkmak gibi bir alışkanlığı var.
- The man stood up.
- Adam ayağa kalktı.
- Would you stand up, please?
- Ayağa kalkar mısınız lütfen?
- I feel dizzy every time I stand up.
- Her ayağa kalktığımda başım dönüyor.
- They stood up and made their speeches one by one.
- Ayağa kalktılar ve teker teker konuşmalarını yaptılar.
- Tom and Mary looked at each other and stood up.
- Tom ve Mary birbirlerine baktılar ve ayağa kalktılar.
- Stand up when your name is called out.
- İsminiz söylendiğinde ayağa kalkınız.
- Tom and I both stood up at once.
- Tom ve ben aynı anda ayağa kalktık.
- Stand up for yourself.
- Kendin için ayağa kalk.
- Would you please stand up?
- Lütfen ayağa kalkar mısın?
- Stand up for me.
- Benim için ayağa kalk.
- The students stood up one by one and introduced themselves.
- Öğrenciler teker teker ayağa kalktı ve kendilerini tanıttı.
- Tom's leg had fallen asleep so he couldn't stand up.
- Tom'un bacağı uyuşmuştu bu yüzden ayağa kalkamadı.
- Stand up when I'm talking to you!
- Seninle konuşurken ayağa kalk!
- Would you stand up, please?
- Ayağa kalkar mısınız, lütfen?
- I stood up for you and you ignored me.
- Senin için ayağa kalktım ve beni görmezden geldin.
- You should've stood up.
- Ayağa kalkmalıydın.
- Amy made an effort to stand up.
- Amy, ayağa kalkmak için bir çaba sarfetti.
- Tom stood up for me.
- Tom benim için ayağa kalktı.
- He stood up and reached for his hat on the table.
- Ayağa kalktı ve masadaki şapkasına uzandı.
- Tom's leg had gone to sleep so he was unable to stand up.
- Tom'un bacağı uyuşmuştu bu yüzden ayağa kalkamadı.
- Tom stood up slowly.
- Tom yavaşça ayağa kalktı.
- The toddler wobbled when he first stood up.
- Yeni yürümeye başlayan çocuk ilk ayağa kalktığında yalpaladı.
- He stood up and looked at the mouse.
- Ayağa kalktı ve fareye baktı.
- You should stand up to speak.
- Konuşmak için ayağa kalkmalısınız.
- The teacher told me to stand up.
- Öğretmen bana ayağa kalkmamı söyledi.
- Tom stood up and clapped.
- Tom ayağa kalktı ve alkışladı.
- Tom stood up and looked around.
- Tom ayağa kalktı ve etrafına bakındı.
- She stood up to answer the phone.
- Telefona cevap vermek için ayağa kalktı.
- He stood up so as to see the game better.
- O maçı daha iyi görmek için ayağa kalktı.
- He stood up.
- Ayağa kalktı.
- All of us stood up.
- Hepimiz ayağa kalktık.
- Would the members of the floor please stand up?
- Kat üyeleri lütfen ayağa kalkabilir mi?
- I tried to stand up.
- Ayağa kalkmaya çalıştım.
- I get dizzy when I stand up.
- Ayağa kalktığımda başım dönüyor.
- You should have stood up.
- Ayağa kalkmalıydın.
- We all stood up at once.
- Hepimiz aynı anda ayağa kalktık.
- She put her knitting aside and stood up.
- Örgüsünü bir kenara koydu ve ayağa kalktı.
- He stood up and reached for his hat on the table.
- Ayağa kalktı ve masanın üzerindeki şapkasına uzandı.
- You stand up and close the door.
- Sen ayağa kalk ve kapıyı kapat.
- He wasn't able to stand up at once.
- Hemen ayağa kalkamadı.
- He has the habit of standing up when he is angry.
- Onun kızgın olduğu zaman ayağa kalkma alışkanlığı vardır.
- His standing up was the signal for everybody to start leaving the room.
- Ayağa kalkması, herkesin odadan çıkmaya başlaması için bir işaretti.
- He motioned me to stand up.
- Bana ayağa kalkmamı işaret etti.
- You don't need to stand up.
- Ayağa kalkmana gerek yok.
- All the students stood up when Dan played the national anthem.
- Dan, ulusal marşı çaldığı zaman tüm öğrenciler ayağa kalktı.
- All of the students stood up together.
- Tüm öğrenciler birlikte ayağa kalktı.
- When he finished speaking, he stood up and walked away.
- Konuşması bitince ayağa kalktı ve uzaklaştı.
- Tom's leg had fallen asleep so he couldn't stand up.
- Tom'un bacağı uykuya dalmıştı, bu yüzden ayağa kalkamıyordu.
- Tom tried to stand up, but couldn't.
- Tom ayağa kalkmaya çalıştı fakat kalkamadı.
- My feet went to sleep and I couldn't stand up.
- Ayaklarım uyuştu ve ayağa kalkamadım.
- They all stood up at the same time.
- Hepsi aynı anda ayağa kalktı.
- Help me stand up.
- Ayağa kalkmama yardım et.
- I want you to stand up.
- Ayağa kalkmanızı istiyorum.
- I stood up again.
- Tekrar ayağa kalktım.
- Tom's leg had gone to sleep so he was unable to stand up.
- Tom'un bacağı uykuya dalmıştı, bu yüzden ayağa kalkamıyordu.
- Please stand up.
- Lütfen ayağa kalkın.
- Tom stood up again.
- Tom tekrar ayağa kalktı.
- As many as ten students stood up all at once.
- On kadar öğrenci aynı anda ayağa kalktı.
- Both Tom and I stood up.
- Tom ve ben ayağa kalktık.
- I'm standing up.
- Ayağa kalkıyorum.
- We all stood up.
- Hepimiz ayağa kalktık.
- Suddenly she stood up, very pale, and with a strange light in her eyes.
- Birdenbire ayağa kalktı, çok solgundu ve gözlerinde tuhaf bir ışık vardı.
- Stand up if you hate Scotland!
- İskoçya'dan nefret ediyorsanız ayağa kalkın!
- Can you stand up?
- Ayağa kalkabilir misin?
- Tom helped Mary stand up.
- Tom Mary'nin ayağa kalkmasına yardım etti.
- Stand up when your name is called out.
- Adın söylendiğinde ayağa kalk.
- Tom stood up to sing.
- Tom şarkı söylemek için ayağa kalktı.
- I stood up.
- Ben ayağa kalktım.
- He ordered me to stand up.
- Bana ayağa kalkmamı emretti.
- Stand up when I'm talking to you!
- Ben sizinle konuşurken ayağa kalkın!
- Could you just stand up, please?
- Ayağa kalkar mısınız, lütfen?
- Stand up and take a bow.
- Ayağa kalk ve selam ver.
- Amy made an effort to stand up.
- Amy ayağa kalkmaya çabaladı.
- When he finished speaking, he stood up and walked away.
- Konuşmasını bitirdikten sonra ayağa kalkıp gitti.
- Tom is standing up.
- Tom ayağa kalkıyor.
- Sami stood up.
- Sami ayağa kalktı.
- Tom and Mary stood up at the same time.
- Tom ve Mary aynı anda ayağa kalktı.
- Tom closed his laptop and stood up.
- Tom dizüstü bilgisayarını kapattı ve ayağa kalktı.
- All the students stood up when Dan played the national anthem.
- Dan milli marşı çalarken tüm öğrenciler ayağa kalktı.
- He was told to stand up, and he did so slowly.
- Ayağa kalkması söylendi ve o da yavaşça ayağa kalktı.
- Would the members of the floor please stand up?
- Kat üyeleri lütfen ayağa kalkabilirler mi?
- I can't stand up.
- Ayağa kalkamam.
- Stand up and walk.
- Ayağa kalk ve yürü.
- I can't stand up.
- Ayağa kalkamıyorum.
- He stood up so as to see the game better.
- Oyunu daha iyi görebilmek için ayağa kalktı.
- Tom stood up, but then sat down again.
- Tom ayağa kalktı fakat sonra tekrar oturdu.
- He stood up slowly.
- Yavaşça ayağa kalktı.
- He tried to stand up.
- O ayağa kalkmaya çalıştı.
- Seeing that, he stood up.
- Bunu görünce ayağa kalktı.
- Nobody stood up.
- Kimse ayağa kalkmadı.
- Students stand up when their teacher enters.
- Öğretmenleri girdiğinde öğrenciler ayağa kalkar.
- Tom tried to stand up.
- Tom ayağa kalkmaya çalıştı.
Show More (200)
|