|
- The judge is nothing without the power of the sword.
- Yargıç, kılıç gücü olmadan bir hiçtir.
- The judge is nothing without the power of the sword.
- Yargıç, kılıcın gücü olmadan bir hiçtir.
- My sword is my life.
- Kılıcım benim hayatım.
- Give me your sword.
- Bana kılıcını ver.
- Tycho Brahe lost part of his nose in a sword duel.
- Tycho Brahe bir kılıç düellosunda burnunun bir kısmını kaybetti.
- The legend says he received his sword from the hands of the gods themselves.
- Efsaneye göre kılıcını bizzat tanrıların elinden almış.
- This gold-inlaid sword is a family heirloom.
- Bu altın kakmalı kılıç bir aile yadigârıdır.
- Hand me my sword.
- Kılıcımı ver.
- Lieutenant, my patience is shorter than my sword.
- Teğmenim, sabrım kılıcımdan daha kısa.
- Hand me that sword.
- Ver şu kılıcı bana.
- Mary gave Tom the sword.
- Mary kılıcı Tom'a verdi.
- It's like a double-edged sword.
- İki uçlu bir kılıç gibidir.
- Tom lowered his sword.
- Tom kılıcını indirdi.
- The pirate, sword in hand, leapt onto the deck.
- Korsan, kılıcı elinde, güverteye atladı.
- King Arthur's sword Excalibur was forged on the island Avalon.
- Kral Arthur'un kılıcı Excalibur, Avalon adasında dövülmüştü.
- Tom reached for his sword.
- Tom kılıcına uzandı.
- I am sharpening my sword.
- Ben kılıcımı keskinleştiriyorum.
- My sword is my life.
- Kılıcım yaşamımdır.
- Zulfiqar was the famous sword of Hazret-i Ali, fourth caliph of Islam.
- Zülfikar, İslam'ın dördüncü halifesi Hazret-i Ali'nin ünlü kılıcıydı.
- He was killed with a sword.
- Bir kılıçla öldürüldü.
- One gladiator's weapon of choice is the mace, while the other's is a sword.
- Bir gladyatörün tercih ettiği silah topuz, diğerininki ise kılıçtır.
- This sword is heavier than I thought it would be.
- Bu kılıç olacağını düşündüğümden daha ağır.
- Hand me that sword.
- Bana o kılıcı verin.
- I need my sword.
- Kılıcıma ihtiyacım var.
- Draw your sword.
- Kılıcını çek.
- King Arthur's sword Excalibur was forged on the island Avalon.
- Kral Arthur'un kılıcı Excalibur, Avalon adasında dövüldü.
- This sword is the only weapon in the world that can harm a dragon.
- Bu kılıç dünyada bir ejderhaya zarar verebilecek tek silahtır.
- The pen always beats the sword.
- Kalem daima kılıcı yener.
- I want to have a sword!
- Bir kılıç sahibi olmak istiyorum!
- I want a sword like this!
- Ben de böyle bir kılıç istiyorum!
- Give him a sword so he won't be killed.
- Ona bir kılıç verin ki öldürülmesin.
- He who lives by the sword shall die by the sword.
- Kılıçla yaşayan kılıçla ölecek.
- I want a sword like this!
- Böyle bir kılıç istiyorum!
- He finally committed suicide by falling on his own sword.
- Sonunda kendi kılıcının üzerine düşerek intihar etti.
- I want to have a sword!
- Bir kılıcım olsun istiyorum!
- Tom unsheathed his sword.
- Tom kılıcını açtı.
- Zulfiqar was the famous sword of Hazret-i Ali, fourth caliph of Islam.
- Zülfikar, dördüncü İslam halifesi olan Hazret-i Ali'nin meşhur kılıcıydı.
- A blow with a word strikes deeper than a blow with a sword.
- Bir kelimeyle vurulan darbe, kılıçla vurulandan daha derindir.
- Tom hacked Mary's arm off with a sword.
- Tom, Mary'nin kolunu bir kılıçla kesti.
- I am sharpening my sword.
- Kılıcımı bileyliyorum.
- My sword may be blunt, but that's more than enough for someone like you.
- Kılıcım kör olabilir ama o senin gibi biri için fazlasıyla yeterli.
- That sword is fit for a prince.
- Bu kılıç bir prense yakışır.
- He finally committed suicide by falling on his own sword.
- Sonunda kendi kılıcı üzerine düşerek intihar etti.
- This sword has a strange history.
- Bu kılıcın tuhaf bir tarihi var.
- He bought a shield and a sword.
- Bir kalkan ve bir kılıç aldı.
- The pen always beats the sword.
- Kalem her zaman kılıcı yener.
- Hand me that sword!
- Bana o kılıcı ver!
- I don't have a sword.
- Kılıcım yok.
- Zulfiqar was the famous sword of Hazret-i Ali, fourth caliph of Islam.
- Zülfikar, İslam'ın dördüncü halifesi Hazret-i Ali'nin meşhur kılıcıydı.
- He who lives by the sword shall die by the sword.
- Kılıçla yaşayan kılıçla ölür.
- A sheath for a sword is a scabbard.
- Kılıç kılıfına kın denir.
- Tom unsheathed his sword.
- Tom kılıcını kınından çıkarmış.
- Zulfiqar was the famous sword of Hazret-i Ali, fourth caliph of Islam.
- Zülfikar, İslam'ın dördüncü halifesi Hazret-i Ali'nin ünlü kılıcıydı,
- He was killed with a sword.
- O, bir kılıçla öldürüldü.
- A sheath for a sword is a scabbard.
- Kılıcın kılıfına kın denir.
- This sword is the only weapon in the world that can kill a dragon.
- Bu kılıç dünyada bir ejderhayı öldürebilecek tek silahtır.
- Is that samurai sword real or an unsharpened replica?
- Bu samuray kılıcı gerçek mi yoksa bileylenmemiş bir kopya mı?
- He bought a shield and a sword.
- O bir kalkan ve bir kılıç aldı.
- Chris swung his sword!
- Chris kılıcını salladı!
- The tongue is sharper than the sword.
- Dil kılıçtan keskindir.
- Lieutenant, my patience is shorter than my sword.
- Teğmen, benim sabrım kılıcımdan daha kısadır.
- Is that samurai sword real or an unsharpened replica?
- Bu samuray kılıcı gerçek mi, yoksa keskin olmayan bir taklit mi?
- The tongue is sharper than the sword.
- Dil, kılıçtan daha keskindir.
- Hand me my sword.
- Kılıcımı bana uzat.
- This gold-inlaid sword is a family heirloom.
- Bu altın işlemeli kılıç bir aile yadigârı.
- Where's my sword?
- Kılıcım nerede?
- Those who live by the sword die by the sword.
- Kılıçla yaşayanlar kılıçla ölür.
- This sword has a strange history.
- Bu kılıcın garip bir tarihi var.
- Chris swung his sword!
- Chris kılıcını savurdu!
- All they that take the sword shall perish with the sword.
- Kılıcı alan herkes kılıçla yok olacak.
- The pen is mightier than the sword.
- Kalem kılıçtan daha güçlüdür.
- He washed the blood off his sword.
- Kılıcındaki kanı yıkadı.
- Tom hacked Mary's arm off with a sword.
- Tom Mary'nin kolunu bir kılıçla kesti.
- Tom wiped the blood off his sword.
- Tom kılıcındaki kanı sildi.
- Those who live by the sword die by the sword.
- Kılıçla yaşayanlar kılıçla ölürler.
- This sword is heavier than I thought it would be.
- Bu kılıç düşündüğümden daha ağırmış.
- It's a beautiful sword.
- Bu güzel bir kılıç.
- My sword may be blunt, but that's more than enough for someone like you.
- Kılıcım kör olabilir ama bu senin gibi biri için fazlasıyla yeterli.
- Hand me that sword!
- Ver şu kılıcı bana!
- Hand me my sword!
- Kılıcımı bana ver!
- Give me your sword.
- Kılıcını bana ver.
- Give me the sword.
- Kılıcı bana ver.
- I want a sword!
- Bir kılıç istiyorum!
- King Arthur's sword Excalibur was forged on the island Avalon.
- Kral Arthur'un kılıcı Excalibur Avalon adasında dövülmüştü.
- Give me my sword.
- Bana kılıcımı ver.
- Tom was killed with a sword.
- Tom bir kılıçla öldürüldü.
- Hand me my sword!
- Kılıcımı uzat!
- It's a beautiful sword.
- Çok güzel bir kılıç.
- This sword is the only weapon in the world that can harm a dragon.
- Bu kılıç, dünyada ejderhaya zarar verebilecek tek silahtır.
- All those who take up the sword shall perish by the sword.
- Kılıcı eline alan herkes kılıçla yok olacaktır.
- He who lives by the sword will die by the sword.
- Kılıçla yaşayan kılıçla ölür.
- Give me my sword.
- Bana kılıcımı verin.
- Tycho Brahe lost part of his nose in a sword duel.
- Tycho Brahe burnunun bir parçasını bir kılıç düellosunda kaybetti.
- It's like a double-edged sword.
- İki ucu keskin bir kılıç gibi.
- Mary gave Tom the sword.
- Mary Tom'a kılıç verdi.
- The famous Gordian Knot was cut with a sword.
- Ünlü Gordion Düğümü bir kılıç darbesiyle kesildi.
- He whipped out his sword.
- O, kılıcını çıkardı.
Show More (94)
|
