|
- It is completely irrelevant how much the ticket cost.
- Biletin ne kadar tuttuğu tamamen önemsizdir.
- They have booked a flight, they have an OK on their ticket and they therefore have a right to board.
- Bir uçuş rezervasyonu yapmışlardır, biletlerinde OK işareti vardır ve bu nedenle uçağa binme hakları vardır.
- I come from a parliament in which they gave me the ticket, I had never earned more.
- Bileti bana verdikleri bir parlamentodan geliyorum, hiç daha fazla kazanmamıştım.
- Information should be available when you book your ticket.
- Bilgi, biletinizi rezerve ettiğinizde mevcut olmalıdır.
- In order to get a cheap ticket, you need to buy it way in advance.
- Ucuza bilet alabilmek için peşin ödeme yapmanız gerekir.
- I saw a lady go through the gate without showing her ticket.
- Bir kadının biletini göstermeden kapıdan geçtiğini gördüm.
- Tom wants you to buy him a ticket, too.
- Tom da ona bir bilet almanı istiyor.
- I can't find my ticket.
- Biletimi bulamıyorum.
- Layla saw Sami as a ticket to the high life.
- Leyla, Sami'yi lüks hayata giriş bileti olarak görüyordu.
- I bought a round-trip ticket.
- Gidiş-dönüş bilet aldım.
- Here's my friend's ticket.
- İşte arkadaşımın bileti.
- Tom tore the ticket in half.
- Tom bileti ikiye böldü.
- This ticket is valid through October 20th.
- Bu bilet 20 Ekim tarihine kadar geçerli.
- She tried to obtain a ticket for the concert.
- Konser için bilet almaya çalıştı.
- Tom paid for the ticket.
- Tom bilet için ödeme yaptı.
- I don't have a ticket.
- Biletim yok.
- I'd like to see your ticket, please.
- Biletinizi görmek istiyorum, lütfen.
- I have no money for the ticket.
- Bilet için param yok.
- Mary won the lottery, but then she lost her ticket.
- Mary piyangoyu kazandı ama sonra biletini kaybetti.
- That's the ticket.
- Bilet bu.
- It cost him ten dollars to get the ticket.
- Bileti almak ona 10 dolara mal oldu.
- Neither Tom nor Mary has a ticket.
- Ne Tom'un ne de Mary'nin bir bileti var.
- Can I have a ticket please?
- Bir bilet alabilir miyim lütfen?
- I told them to send me another ticket.
- Bana başka bir bilet göndermelerini söyledim.
- Please get me a ticket.
- Lütfen bana bir bilet al.
- Don't forget your ticket!
- Biletini unutma!
- I thought it difficult for her to get the ticket.
- Bileti almasının onun için zor olduğunu düşündüm.
- Please tell me your ticket number.
- Lütfen bana bilet numaranızı söyleyin.
- How much does a ticket cost?
- Bir bilet ne kadar tutuyor?
- He has a ticket.
- Onun bir bileti var.
- I don't know how much the ticket will cost.
- Biletin ne kadar tutacağını bilmiyorum.
- I bought a ticket to Boston.
- Boston'a bir bilet aldım.
- Tom hasn't bought his ticket yet.
- Tom henüz biletini almadı.
- Tom asked Mary's father to buy him a ticket.
- Tom, Mary'nin babasından ona bir bilet almasını istedi.
- The conductor forgot to punch my ticket.
- Biletçi biletimi zımbalamayı unuttu.
- This ticket is only valid for two days after purchase.
- Bu bilet satın alma tarihinden itibaren yalnızca iki gün geçerlidir.
- Could you change the departure date for this ticket?
- Bu biletin kalkış tarihini değiştirebilir misiniz?
- I have no money for the ticket.
- Bilet için hiç param yok.
- Can I cancel this ticket?
- Bu bileti iptal edebilir miyim?
- This ticket entitles the bearer to one chocolate ice cream.
- Bu bilet sahibine bir çikolatalı dondurma hakkı verir.
- Did you get that ticket from Tom?
- O bileti Tom'dan mı aldın?
- You must be in possession of a valid ticket.
- Geçerli bir bilete sahip olmalısın.
- Can I have a ticket to London, please?
- Londra'ya bir bilet alabilir miyim, lütfen?
- They wouldn't refund my ticket.
- Biletimi iade etmediler.
- It was Sir Anthony's eightieth birthday concert and everybody wanted a ticket.
- Sir Anthony'nin sekseninci doğum günü konseriydi ve herkes bir bilet istedi.
- Every spectator buys a ticket.
- Her seyirci bir bilet alır.
- The concert ticket costs more than the cinema ticket.
- Konser bileti sinema biletinden daha pahalıdır.
- Tom doesn't know how much the ticket will cost.
- Tom biletin ne kadar tutacağını bilmiyor.
- May I have a look at your ticket?
- Biletinize bakabilir miyim?
- A plane ticket is more expensive than a train ticket.
- Uçak bileti tren biletinden daha pahalıdır.
- This is a free ticket.
- Bu bedava bir bilet.
- Tom had already bought his ticket by the time I arrived.
- Ben geldiğimde Tom biletini çoktan almıştı.
- Can you buy me a ticket?
- Bana bir bilet alabilir misin?
- I got a ticket for free.
- Ücretsiz bir bilet aldım.
- The ticket is good for three days.
- Bilet üç gün için geçerlidir.
- What's the price of a ticket?
- Bilet fiyatı ne kadar?
- You should make sure that you have enough money in your pocket to pay for the ticket.
- Bileti ödemek için cebinde yeterli paran olduğundan emin olmalısın.
- I'd like a ticket to Boston.
- Boston'a bir bilet istiyorum.
- This ticket is valid through October 20th.
- Bu biletin 20 Ekim'e kadar geçerliliği var.
- I'm the one who bought a ticket for Tom.
- Tom için bir bilet alan kişi benim.
- I had difficulty getting a ticket for the concert.
- Konser için bilet alırken zorlandım.
- This ticket is valid for two days after purchase.
- Bu bilet satın alındıktan sonra iki gün boyunca geçerlidir.
- Can you tell me how much a ticket costs?
- Bir biletin kaç paraya mal olduğunu bana söyleyebilir misin?
- In China, children shorter than 1.1m don't need to buy a ticket to travel by train.
- Çin'de 1,1 metreden kısa çocukların trenle seyahat etmek için bilet almasına gerek yok.
- The ticket holds good for three days.
- Bilet üç gün geçerlidir.
- Please pick up your ticket at the counter.
- Lütfen biletinizi gişeden alın.
- I showed my ticket to the doorman and went into the theatre.
- Biletçiye biletimi gösterdim ve tiyatroya girdim.
- This is a free ticket.
- Bu ücretsiz bir bilet.
- Tom bought Mary a ticket.
- Tom, Mary'ye bir bilet aldı.
- I could try to get you a ticket.
- Sana bir bilet bulmaya çalışabilirim.
- I'm going to take the ticket.
- Ben bileti alacağım.
- I didn't have a ticket.
- Biletim yoktu.
- Tom can't find his ticket.
- Tom biletini bulamıyor.
- I don't have a ticket yet.
- Henüz biletim yok.
- This ticket is good for three days.
- Bu bilet üç gün için geçerlidir.
- You should probably buy a ticket for Tom, too.
- Muhtemelen Tom için de bir bilet almalısın.
- Tom left his ticket at home.
- Tom biletini evde bıraktı.
- She left her ticket at home.
- Biletini evde unutmuş.
- Tom was the one who gave me this ticket.
- Bana bu bileti veren Tom'du.
- Please get me a ticket.
- Lütfen bana bir bilet bulun.
- He was checking a ticket.
- Bilet kontrol ediyordu.
- Are you able to buy a ticket after boarding the train?
- Trene bindikten sonra bilet alabiliyor musunuz?
- Show your ticket at the barrier.
- Biletinizi bariyerde gösterin.
- I suppose you've already bought a ticket.
- Sanırım önceden bir bilet aldın.
- He didn't hesitate to elbow through the crowd to reach the ticket counter.
- Bilet gişesine ulaşmak için kalabalığı dirsekleyerek geçmekte tereddüt etmedi.
- Keep an eye on my suitcase while I get my ticket.
- Biletimi alırken bavuluma göz kulak ol.
- Can I pick my ticket up at the airport?
- Biletimi havaalanından alabilir miyim?
- Can you buy a ticket for me?
- Benim için bir bilet alabilir misin?
- Have you lost your ticket?
- Biletini kaybettin mi?
- He doesn't have a ticket.
- Bileti yok.
- The ticket is valid to April 29.
- Bilet 29 Nisan'a kadar geçerli.
- Tom doesn't have enough money to buy a ticket.
- Tom'un bilet alacak kadar parası yok.
- Can I buy a ticket on the bus?
- Otobüste bilet alabilir miyim?
- I have an extra ticket.
- Fazladan bir biletim var.
- You should buy your ticket in advance.
- Biletinizi önceden almalısınız.
- I don't have a ticket.
- Benim bir biletim yok.
- Tom bought a ticket and went in.
- Tom bir bilet aldı ve içeri girdi.
- A plane ticket is more expensive than a train ticket.
- Uçak bileti, tren biletinden daha pahalıdır.
- How much does a ticket cost?
- Bir bilet ne kadar?
- Maybe Tom couldn't afford to buy a ticket.
- Belki Tom'un bilet alacak parası yoktur.
- Are you able to buy a ticket after boarding the train?
- Trene bindikten sonra bir bilet alabilir misin?
- I'd like a round-trip ticket to Boston.
- Boston'a bir gidiş-dönüş bileti istiyorum.
- Could you get a ticket for me?
- Benim için bir bilet alır mısın?
- Tom asked Mary to buy him a ticket.
- Tom Mary'den ona bir bilet almasını istedi.
- I paid for Tom's ticket.
- Tom'un biletini ödedim.
- Did Tom buy a raffle ticket?
- Tom piyango bileti aldı mı?
- I bought a one-way ticket to Boston.
- Boston'a tek gidişlik bir bilet aldım.
- She didn't buy the ticket after all.
- Neticede bileti o almamış.
- You have only to push the button to get a ticket.
- Bilet almak için düğmeye basmanız yeterli.
- Tom gave Mary money to buy a ticket.
- Tom, Mary'ye bilet alması için para verdi.
- She didn't buy the ticket after all.
- Sonuçta bileti almadı.
- Tom bought his ticket twenty minutes ago.
- Tom biletini yirmi dakika önce almıştı.
- I can't find my plane ticket.
- Uçak biletimi bulamıyorum.
- The car and seat number are written on the ticket.
- Biletin üzerinde araba ve koltuk numarası yazıyor.
- You must buy a ticket to get on the bus.
- Otobüse binmek için bilet almalısınız.
- How much does a ticket cost for the concert?
- Konser için bir bilet ne kadar tutar?
- This ticket will admit two persons free.
- Bu biletle iki kişi ücretsiz girebilir.
- Tom bought a one-way ticket.
- Tom tek yönlü bir bilet aldı.
- Tom was the one who gave me this ticket.
- Bana bu bileti veren kişi Tom'du.
- You must buy a ticket to get on the bus.
- Otobüse binmek için bir bilet almalısın.
- You have only to push the button to get a ticket.
- Bilet almak için tek yapmanız gereken butona basmak.
- Tom didn't have a ticket.
- Tom'un bir bileti yoktu.
- Let me get you a ticket to the concert.
- Senin için konsere bir bilet alayım.
- Let's get an open ticket.
- Açık bir bilet alalım.
- Tom doesn't have enough money to buy a ticket.
- Tom'un bilet alacak parası yok.
- You can purchase a ticket from the conductor.
- Kondüktörden bir bilet satın alabilirsiniz.
- You don't have the ticket.
- Senin biletin yok.
- I thought I could buy a ticket today.
- Bugün bir bilet alabileceğimi düşünmüştüm.
- I had difficulty getting a ticket for the concert.
- Konser için bilet almakta zorlandım.
- Can you get a ticket for me, too?
- Benim için de bir bilet alabilir misin?
- Keep an eye on my suitcase while I buy my ticket.
- Biletimi alırken çantama göz kulak ol.
- Do you have a ticket?
- Biletiniz var mı?
- The sooner you get your ticket, the cheaper the fare.
- Biletini ne kadar erken alırsan, ücret o kadar ucuz olur.
- I don't know how to buy a ticket.
- Nasıl bilet alacağımı bilmiyorum.
- This ticket allows you to stop over at any station.
- Bu bilet, herhangi bir istasyonda mola vermenize izin verir.
- Can you tell me how much a ticket costs?
- Bir biletin kaç para olduğunu bana söyleyebilir misin?
- Please show your ticket.
- Lütfen biletinizi gösterin.
- This ticket is valid for three days.
- Bu bilet üç gün geçerli.
- Will you get me a ticket for the concert?
- Bana konser için bir bilet alır mısın?
- I suppose you've already bought a ticket.
- Sanırım çoktan bir bilet aldınız.
- Tom thought it would be difficult for Mary to get a ticket to that concert.
- Tom o konser için Mary'nin bir bilet almasının zor olacağını düşündü.
- Please show me your ticket.
- Lütfen bana biletini göster.
- This ticket allows two people to enter.
- Bu bilet iki kişinin girmesine izin veriyor.
- Tom bought a ticket.
- Tom bir bilet aldı.
- Takeo felt in his pocket for the ticket.
- Takeo cebinde biletini aradı.
- I didn't buy a ticket.
- Bilet almadım.
- Tom didn't buy a ticket.
- Tom bilet almadı.
- Dan didn't even buy a ticket.
- Dan bir bilet bile satın almadı.
- How much does an entrance ticket cost?
- Giriş bileti ne kadar?
- Have you bought your ticket already?
- Biletini önceden aldın mı?
- You must be in possession of a valid ticket.
- Geçerli bir bilete sahip olmalısınız.
- Please show me your ticket.
- Lütfen bana biletinizi gösterin.
- I told him to send me one more ticket.
- Bana bir bilet daha göndermesini söyledim.
- Could you change the departure date for this ticket?
- Bu bilet için ayrılış tarihini değiştirebilir misiniz?
- Keep an eye on my suitcase while I buy my ticket.
- Ben biletimi alırken çantama göz kulak olun.
- Do you want a ticket?
- Bir bilet istiyor musun?
- I paid for Tom's ticket.
- Tom'un biletini ben ödedim.
- She tried to obtain a ticket for the concert.
- O, konser için bir bilet edinmeye çalıştı.
- Neither Tom nor Mary has a ticket.
- Ne Tom'un ne de Mary'nin bileti var.
- Do you want a ticket?
- Bilet ister misin?
- I'd like one ticket, please.
- Bir bilet istiyorum, lütfen.
- I wish I had bought a concert ticket.
- Keşke bir konser bileti alsaydım.
- In order to get a cheap ticket, you need to buy it way in advance.
- Ucuz bir bilet almak için, çok önceden satın almanız gerekir.
- I don't have a ticket yet.
- Henüz bir biletim yok.
- This ticket is good for one more week.
- Bu bilet bir hafta daha geçerlidir.
- Tom didn't know where to go to buy a ticket for Mary's concert.
- Tom Mary'nin konserine bir bilet almak için nereye gideceğini bilmiyordu.
- I told her to send me another ticket.
- Bana başka bir bilet göndermesini söyledim.
- How much is a first class ticket?
- Birinci sınıf bir bilet ne kadar?
- Let me check your ticket.
- Biletini kontrol edeyim.
- You must stand in a line to buy the ticket.
- Bilet almak için sıraya girmelisiniz.
- Layla saw Sami as a ticket to the high life.
- Layla, Sami'yi lüks hayat için bir bilet olarak gördü.
- Ticket, please.
- Bilet, lütfen.
- I'll buy a ticket.
- Bir bilet alacağım.
- Where can I buy a ticket?
- Bileti nereden alabilirim?
- Let me see your ticket.
- Biletinizi göreyim.
- I'm the one who bought a ticket for Tom.
- Tom için bilet alan bendim.
- I didn't buy a ticket.
- Bir bilet almadım.
- Is this ticket good for this bus?
- Bu bilet bu otobüs için uygun mu?
- The concert ticket costs more than the cinema ticket.
- Konser bileti, sinema biletinden daha pahalıdır.
- You don't have the ticket.
- Bilet sende değil.
- You may give the ticket to whomever you like.
- Bileti istediğin kişiye verebilirsin.
- How long is the ticket good for?
- Bilet ne kadar süre için geçerli?
- I want a round-trip ticket to Chicago.
- Şikago'ya gidiş-dönüş bilet istiyorum.
- I'd like one ticket, please.
- Bir bilet lütfen.
- You can buy the ticket from the vending machine too.
- Bileti otomattan da satın alabilirsiniz.
- Tom lost his ticket.
- Tom biletini kaybetti.
- I don't know how much the ticket will cost.
- Biletin ne kadara mal olacağını bilmiyorum.
- He doesn't have a ticket.
- Onun bir bileti yok.
- Tom will be buying his ticket today.
- Tom bugün biletini alacak.
- I'll buy you a ticket, too.
- Sana da bir bilet alacağım.
- I showed my ticket to the doorman and went into the theatre.
- Ben, biletimi biletçiye gösterdim ve tiyatro gittim.
- She got the ticket for free.
- Bileti bedavaya aldı.
- You should buy your ticket in advance.
- Biletini önceden almalısın.
- Tom asked Mary's father to buy him a ticket.
- Tom Mary'nin babasından ona bir bilet almasını istedi.
- She does not have a ticket.
- Onun bir bileti yok.
- How much is a first class ticket?
- Birinci sınıf bilet ne kadar?
- It cost him ten dollars to get the ticket.
- Bileti almak ona on dolara maloldu.
- One ticket costs five hundred yen.
- Bir bilet beş yüz yen.
- I want a round-trip ticket to Chicago.
- Şikago'ya gidiş-dönüş bir bilet istiyorum.
- Can you buy me a ticket?
- Bana bir bilet alır mısın?
- Have you bought a raffle ticket yet?
- Çekiliş bileti aldın mı?
- How long is the ticket good for?
- Bilet ne kadar geçerlidir?
- Please pick up your ticket at the counter.
- Biletinizi gişede alın lütfen.
- How much do I owe you for the ticket?
- Bilet için sana ne kadar borçluyum?
- Please give me a ticket for the seven o'clock show.
- Lütfen bana yedi gösterisi için bir bilet verin.
- I showed my ticket at the door.
- Kapıda biletimi gösterdim.
- When did you get the concert ticket?
- Konser biletini ne zaman aldın?
- You'll have to wait not less than an hour to get a ticket.
- Bir bilet almak için en az bir saat beklemek zorunda kalırsın.
- She got the ticket for free.
- O bileti ücretsiz aldı.
- The ticket is good through Monday.
- Bilet pazartesiye kadar geçerli.
- This ticket is valid for three months.
- Bu bilet üç ay boyunca geçerli.
- I don't know how much the ticket costs.
- Biletlerin kaça mal olduğunu bilmiyorum.
- It was Sir Anthony's eightieth birthday concert and everybody wanted a ticket.
- Sir Anthony'nin sekseninci doğum günü konseriydi ve herkes bir bilet istiyordu.
- You may give the ticket to whomever you like.
- Bileti istediğiniz kişiye verebilirsiniz.
- What's the price of a ticket?
- Bir biletin fiyatı ne kadar?
- Where can I get a ticket?
- Nereden bilet alabilirim?
- Let me check your ticket.
- Biletinizi kontrol edeyim.
- This ticket is good for two weeks.
- Bu bilet iki hafta için geçerlidir.
- I showed the ticket at the gate.
- Bileti kapıda gösterdim.
- He bought a ticket for Paris.
- Paris için bir bilet aldı.
- She got the ticket for nothing.
- O, bileti bedava aldı.
- Do you still have that raffle ticket?
- O çekiliş bileti hala sende mi?
- Tom could have paid for Mary's ticket if he'd known she didn't have enough money.
- Tom, Mary'nin yeterli parası olmadığını bilseydi bilet parasını ödeyebilirdi.
- I told them to send me another ticket.
- Onlara bana bir bilet daha göndermelerini söyledim.
- He bought a round-trip ticket to Boston.
- Boston'a bir gidiş-dönüş bileti aldı.
- Can I pick my ticket up at the airport?
- Biletimi hava alanında alabilir miyim?
- Can I see your ticket?
- Biletinizi görebilir miyim?
- Where can you buy a ticket to get in?
- İçeri girmek için nereden bilet alabilirsin?
- Where can I get a ticket?
- Nereden bir bilet alabilirim?
- I already bought my ticket to Boston.
- Boston biletimi daha önce almıştım.
- You'll need a ticket to travel by bus.
- Otobüsle seyahat etmek için bir bilete ihtiyacın olacak.
- It cost him ten dollars to get the ticket for the musical.
- Müzikal için bilet almak ona on dolara mal oldu.
- Keep an eye on my bag while I buy a ticket.
- Ben bilet alırken çantama göz kulak ol.
- The ticket is valid for a week.
- Bilet, bir hafta geçerlidir.
- I didn't realize you didn't have enough money to buy a ticket.
- Bir bilet almak için yeterli paran olmadığını fark etmedim.
- She doesn't have the ticket.
- Onun bir bileti yok.
- Can you get a ticket for me, too?
- Benim için de bir bilet satın alabilir misin?
- Where can I buy a ticket?
- Nereden bilet alabilirim?
- Could you get a ticket for me?
- Benim için bir bilet bulabilir misin?
- This ticket is valid for two days after purchase.
- Bu bilet satın alındıktan sonra iki gün geçerlidir.
- How much is a ticket to Segovia?
- Segovia için bir bilet ne kadar?
- That ticket is good until April 29th.
- Bu bilet 29 Nisan'a kadar geçerli.
- Where can I buy a ticket?
- Nereden bir bilet alabilirim?
- The car and seat number are written on the ticket.
- Vagon ve koltuk numarası biletin üzerinde yazılı.
- I have a ticket already.
- Zaten bir biletim var.
- Tom bought a ticket to Boston.
- Tom Boston için bir bilet aldı.
- Tom could have paid for Mary's ticket if he'd known she didn't have enough money.
- Eğer yeterli parasını olmadığını bilseydi Tom Mary'nin biletini ödeyebilirdi.
- Do you have your plane ticket?
- Uçak biletiniz yanınızda mı?
- Can you tell me how much a ticket costs?
- Bana bir biletin ne kadar tuttuğunu söyleyebilir misin?
- May I have a look at your ticket?
- Biletine bakabilir miyim?
- I bought my ticket online.
- Biletimi internetten aldım.
- Get a ticket for me.
- Benim için bir bilet al.
- The ticket machine is out of order.
- Bilet makinesi bozuk.
- I'll pay for Tom's ticket.
- Tom'un biletini ben ödeyeceğim.
- Is this ticket good for this bus?
- Bu bilet, bu otobüs için mi?
- This ticket is valid for three months.
- Bu bilet üç ay için geçerli.
- How much is a ticket?
- Bir bilet ne kadar?
- I haven't yet paid for the ticket.
- Biletin parasını henüz ödemedim.
- I already bought my ticket to Boston.
- Boston'a biletimi çoktan aldım.
- Did you buy a round-trip ticket?
- Gidiş-dönüş bileti mi aldın?
- I'd like to see your ticket, please.
- Biletinizi görmek isterim, lütfen.
- I bought myself a ticket.
- Kendime bir bilet satın aldım.
- How much is a ticket to Segovia?
- Segovia'ya bilet ne kadar?
- I bought my ticket online.
- Biletimi internet üzerinden aldım.
- I know that's my ticket.
- Onun benim biletim olduğunu biliyorum.
- I'd like a round-trip ticket to Boston.
- Boston'a gidiş-dönüş bileti istiyorum.
- Tom bought his ticket twenty minutes ago.
- Tom biletini yirmi dakika önce aldı.
- Tom told us that we could buy a ticket at the door.
- Tom bize kapıda bilet alabileceğimizi söyledi.
- Get me a ticket, please.
- Bana bir bilet verin, lütfen.
- He has a ticket.
- Bir bileti var.
- You need an entry ticket.
- Senin bir giriş biletine ihtiyacın var.
- Where's my ticket?
- Biletim nerede?
- I showed my ticket to the man at the door, then entered the theater.
- Kapıdaki adama biletimi gösterdim, sonra tiyatroya girdim.
- I've already bought my ticket.
- Biletimi çoktan aldım.
- You need an entry ticket.
- Giriş biletine ihtiyacın var.
- If someone wants to sell you their ticket, do not buy it.
- Biri size biletini satmak isterse, almayın.
- Give this ticket to whoever comes first.
- Bu bileti ilk gelene ver.
- Keep an eye on my bag while I buy a ticket.
- Bilet alırken çantama göz kulak ol.
- Tom didn't know where to go to buy a ticket for Mary's concert.
- Tom, Mary'nin konserine bilet almak için nereye gideceğini bilmiyordu.
- Get me a ticket, please.
- Bana bir bilet al, lütfen.
- The ticket holds good for three days.
- Bilet, üç gün boyunca geçerlidir.
- Please show your ticket.
- Lütfen biletini göster.
- Tom has a ticket.
- Tom'un bir bileti var.
- Where's the ticket counter?
- Bilet gişesi nerede?
- Can you get a ticket for Tom, too?
- Tom için de bir bilet alabilir misin?
- Get a ticket for me.
- Benim için bir bilet alın.
- I'd like to buy a ticket to Boston.
- Boston'a bir bilet almak istiyorum.
- This ticket will admit two persons free.
- Bu bilet iki kişiye ücretsiz giriş sağlayacak.
- I wish I had bought a ticket for the concert.
- Keşke konser için bir bilet alsaydım.
- I have a ticket.
- Bir biletim var.
- You should make sure that you have enough money in your pocket to pay for the ticket.
- Cebinde bilet parasını ödeyecek kadar para olduğundan emin olmalısın.
- Will you get me a ticket for the concert?
- Konser için bana bir bilet alır mısın?
- You can buy ticket on the train.
- Trende bilet satın alabilirsiniz.
- Can I buy a ticket for the concert here?
- Konser için buradan bilet alabilir miyim?
- This ticket is valid through October 20th.
- Bu biletin 20 Ekim'e kadar süresi var.
- Please validate this ticket.
- Lütfen bu bileti onaylayın.
- Keep an eye on my bag while I buy a ticket.
- Bilet alacağım sırada çantama göz kulak ol.
- I'd like a first-class ticket.
- Birinci sınıf bir bilet istiyorum.
- I have an extra ticket.
- Benim fazladan bir biletim var.
- Here's my friend's ticket.
- İşte, arkadaşımın bileti.
- He lost his movie ticket.
- Sinema biletini kaybetti.
- Will you tell me where to buy the ticket?
- Bileti nereden alacağımı söyler misin?
- Can you validate this parking ticket?
- Bu otopark biletini doğrulayabilir misin?
- Let me get you a ticket to the concert.
- Sana konser için bir bilet alayım.
- This ticket is paper.
- Bu bilet kağıttan.
- You'll have to wait not less than an hour to get a ticket.
- Bilet almak için en az bir saat beklemeniz lazım.
- I'm going to get you a ticket, too.
- Sana da bir bilet alacağım.
- Tom paid for the ticket.
- Tom biletin parasını ödedi.
- Can I have a ticket please?
- Bilet alabilir miyim lütfen?
- Do you have an extra ticket?
- Fazladan biletiniz var mı?
- You'll have to wait at least an hour to get a ticket.
- Bilet almak için en az bir saat beklemen gerekecek.
- How much was the ticket?
- Bilet ne kadardı?
- I'm going to go buy a ticket, so please watch my bags for a minute.
- Gidip bilet alacağım, lütfen bir dakika çantalarıma göz kulak ol.
- I'd like a round-trip ticket from Boston to New York.
- Boston'dan New York'a gidiş dönüş bir bilet istiyorum.
- Where is my ticket?
- Biletim nerede?
- Tom thought it would be difficult for Mary to get a ticket to that concert.
- Tom, Mary'nin o konsere bilet bulmasının zor olacağını düşündü.
- This ticket is valid through October 20th.
- Bu bilet 20 Ekim'e kadar geçerlidir.
- This is a paper ticket.
- Bu bir kağıt bilet.
- Are you sure you don't want me to buy you a ticket?
- Sana bir bilet almamı istemediğinden emin misin?
- I had no money to buy the ticket.
- Bilet alacak param yoktu.
- Do you have your plane ticket?
- Uçak biletin var mı?
- The ticket is good through Monday.
- Biletin pazartesine kadar süresi var.
- He lost his ticket for the movie.
- O sinema biletini kaybetti.
- Have you lost your ticket?
- Biletini mi kaybettin?
- Can I see the special exhibit with this ticket?
- Bu biletle özel sergiyi görebilir miyim?
- I bought a one-way ticket to Boston.
- Boston'a tek yön bilet aldım.
- Tom asked how much the ticket cost.
- Tom biletin ne kadar tuttuğunu sordu.
- I got the ticket for nothing.
- Bileti boşuna aldım.
- Can you get a ticket for me?
- Benim için bir bilet alabilir misin?
- Tom bought a round-trip ticket.
- Tom gidiş-dönüş bileti aldı.
- Just tell me, how much does a ticket cost?
- Söyle bana, bir bilet ne kadar?
- Tom tried to get Mary to pay for his ticket.
- Tom, Mary'nin bilet parasını ödemesini sağlamaya çalıştı.
- This is the ticket line.
- Bu, bilet kuyruğu.
- This ticket is valid for three days.
- Bu bilet üç gün boyunca geçerlidir.
- You can purchase a ticket from the conductor.
- Biletçiden bir bilet satın alabilirsiniz.
- She doesn't have the ticket.
- Bilet onda değil.
- The ticket is good for three days.
- Bilet üç gün için geçerli.
- Show your ticket at the barrier.
- Bariyerde biletini göster.
- I'd like a round-trip ticket from Boston to New York.
- Boston'dan New York'a gidiş-dönüş bilet istiyorum.
- I have a round-trip ticket to Osaka.
- Osaka'ya gidiş-dönüş biletim var.
- Would you mind buying a ticket for me?
- Benim için bir bilet alır mısın?
- This ticket is made out of paper.
- Bu bilet kağıttan yapılmış.
- You may give this ticket to whoever wants it.
- Bu bileti isteyene verebilirsiniz.
- Mary won the lottery, but then she lost her ticket.
- Mary piyangoyu kazandı, ama sonra biletini kaybetti.
- You can buy the ticket from the vending machine too.
- Otomattan da bilet satın alabilirsin.
- I've lost my ticket.
- Biletimi kaybettim.
- I already have a ticket.
- Zaten bir biletim var.
- How much does a ticket cost for the concert?
- Konser için bir biletin fiyatı ne kadar?
- She bought him a ticket.
- Ona bir bilet satın aldı.
- Have you found your ticket yet?
- Biletini buldun mu?
- Please give me a ticket for the seven o'clock show.
- Lütfen bana saat yedideki gösteri için bir bilet verin.
- Tom told us that we could buy a ticket at the door.
- Tom bize kapıda bir bilet alabileceğimizi söyledi.
- I bought myself a ticket.
- Kendime bir bilet aldım.
- Did you get that ticket from Tom?
- Tom'dan o bileti aldın mı?
- The sooner you get your ticket, the cheaper the fare.
- Biletinizi ne kadar erken alırsanız, ücret o kadar ucuz olur.
- Where did you buy the ticket?
- Bileti nereden aldın?
- I got the ticket free of charge.
- Bileti ücretsiz aldım.
- How much is a ticket to Boston?
- Boston'a bir bilet ne kadar?
- Dan didn't even buy a ticket.
- Dan bilet bile almadı.
- Ticket, please.
- Bilet lütfen.
- I was given this ticket.
- Bana bu bilet verildi.
- Can you get a ticket for Sami, too?
- Sami için de bir bilet alabilir misin?
- With this ticket, two people can enter for free.
- Bu biletle iki kişi ücretsiz girebilir.
- As she couldn't pay for a ticket, the driver asked her to get off the bus.
- Bilet parasını ödeyemediği için şoför otobüsten inmesini istedi.
- She got the ticket for nothing.
- Boşu boşuna bilet aldı.
- Can I have a one-day ticket?
- Bir günlük bilet alabilir miyim?
- I haven't yet paid for the ticket.
- Bileti henüz ödemedim.
- He bought a round-trip ticket to Boston.
- Boston'a gidiş-dönüş bileti aldı.
- Can you tell me how much a ticket costs?
- Bir biletin ne kadar olduğunu bana söyleyebilir misin?
- I didn't realize you didn't have enough money to buy a ticket.
- Bilet alacak kadar paran olmadığını fark etmemiştim.
- Takeo felt in his pocket for the ticket.
- Takeo bilet için cebini yokladı.
- I think I've lost my ticket.
- Sanırım biletimi kaybettim.
- I have a ticket already.
- Zaten biletim var.
- Tom doesn't know how much the ticket will cost.
- Tom biletin ne kadara mâl olacağını bilmiyor.
- Tom asked Mary to buy him a ticket.
- Tom Mary'den ona bir bilet almasını rica etti.
- Do you have a ticket?
- Bir biletin var mı?
- I don't know how much the ticket costs.
- Biletin ne kadar tuttuğunu bilmiyorum.
- You must not travel on the train without a ticket.
- Bir bilet olmadan trende seyahat etmemelisin.
- I was given this ticket.
- Bu bilet bana verildi.
- Can I buy a ticket for the concert here?
- Buradaki konser için bir bilet alabilir miyim?
- Tom doesn't have a ticket yet.
- Tom'un henüz bileti yok.
- Tom has a ticket.
- Tom'un bileti var.
- I got the ticket for nothing.
- Bileti bedavaya aldım.
- I wish I had bought a concert ticket.
- Keşke konser bileti alsaydım.
- I got a ticket for free.
- Bir bileti bedavaya aldım.
- Where can you buy a ticket to get in?
- İçeri girmek için nereden bir bilet alabilirsin?
- I thought it difficult for her to get the ticket.
- Ben, onun bileti almasının zor olduğunu düşündüm.
- Please validate this ticket.
- Lütfen bu bileti doğrula.
- I should've gotten a ticket.
- Bir bilet almalıydım.
- I thought you already had a ticket.
- Zaten biletin var sanıyordum.
- This ticket is only valid for two days after purchase.
- Bu bilet, satın alındıktan sonra sadece iki gün geçerli.
- Will you tell me where to buy the ticket?
- Biletin nereden alınacağını bana söyler misin?
- When did they give you the ticket for the concert?
- Konser biletini sana ne zaman verdiler?
- Tom doesn't have a ticket yet.
- Tom'un henüz bir bileti yok.
- Have you bought your ticket already?
- Biletinizi aldınız mı?
- This ticket is made out of paper.
- Bu bilet kâğıttan yapılmış.
- Did you buy a round-trip ticket?
- Bileti gidiş-dönüş mü aldın?
- This ticket is good for one more week.
- Bu bilet bir hafta daha geçerli.
- I showed my ticket to the man at the door, then entered the theater.
- Biletimi kapıdaki adama gösterdim, sonra tiyatroya girdim.
- Tom left his ticket at home.
- Tom biletini evde unutmuş.
- I know that's my ticket.
- Bunun benim biletim olduğunu biliyorum.
- Can you get a ticket for Tom, too?
- Tom için de bilet alabilir misin?
- I'll buy you a ticket, too.
- Ben de sana bir bilet alacağım.
- In order to buy a ticket, you'll have to wait at least an hour.
- Bir bilet almak için en azından bir saat beklemek zorunda kalacaksın.
- Tom bought a round-trip ticket.
- Tom bir gidiş-dönüş bileti satın aldı.
- He lost his ticket for the movie.
- Film için biletini kaybetti.
- I wasn't able to buy a ticket.
- Bilet alamadım.
- Can you buy a ticket for me?
- Benim için bilet alabilir misin?
- Tom doesn't have a ticket for tonight's concert.
- Tom'un bu akşamki konser için bileti yok.
- Don't forget your ticket!
- Biletinizi unutmayın.
- This ticket is available for a whole year.
- Bu bilet bütün bir yıl için geçerlidir.
- You'll have to wait at least an hour to get a ticket.
- Bir bilet almak için en az bir saat beklemen gerekebilir.
- She left her ticket at home.
- O, biletini evde bıraktı.
- Where's Tom's ticket?
- Tom'un bileti nerede?
- He was checking a ticket.
- Bir bileti kontrol ediyordu.
- The ticket machine is out of order.
- Bilet makinesi arızalı.
- Don't forget your ticket.
- Biletini unutma.
- Tom got the ticket for free.
- Tom bileti bedavaya aldı.
- Should I pick up my ticket now?
- Biletimi şimdi mi almalıyım?
- Two people can enter with this ticket.
- Bu biletle iki kişi girebilir.
- I told them to send me another ticket.
- Bana yeni bir bilet göndermelerini söyledim.
- Tom bought himself a ticket.
- Tom kendine bir bilet aldı.
- I'll pay for Tom's ticket.
- Tom'un biletini ödeyeceğim.
- I'm looking for my ticket.
- Biletimi arıyorum.
- Are you sure you don't want me to buy you a ticket?
- Sana bilet almamı istemediğine emin misin?
- Tom gave Mary money to buy a ticket.
- Tom bir bilet alması için Mary'ye para verdi.
- I don't think Tom is the only one who doesn't have enough money to buy a ticket.
- Bilet alacak kadar parası olmayan tek kişinin Tom olduğunu zannetmem.
- Do you have an extra ticket?
- Fazladan bir biletiniz var mı?
- This is not my ticket.
- Bu benim biletim değil.
- She bought him a ticket.
- Ona bir bilet almış.
- I need a ticket.
- Bir bilete ihtiyacım var.
- Let me see your ticket.
- Biletini göreyim.
- She does not have a ticket.
- Bileti yok.
- The ticket is valid for a week.
- Bilet bir hafta boyunca geçerli.
- Tom bought a ticket to Boston.
- Tom Boston'a bir bilet aldı.
- This ticket lets two people in.
- Bu bilet iki kişinin girmesine izin veriyor.
- You have an entry ticket.
- Giriş biletiniz var.
- The ticket is valid to April 29.
- Bilet, 29 Nisan tarihine kadar geçerlidir.
- I didn't have a ticket.
- Bir biletim yoktu.
- Tom didn't have a ticket.
- Tom'un bileti yoktu.
- I was able to buy a ticket.
- Bir bilet alabildim.
- When did they give you the ticket for the concert?
- Onlar size konser için bileti ne zaman verdi?
- I've already bought my ticket.
- Ben zaten biletimi aldım.
- Tom asked how much the ticket cost.
- Tom biletin kaça mal olduğunu sordu.
- I'm going to take the ticket.
- Bileti alacağım.
- I'd already bought my ticket by the time Tom arrived.
- Tom geldiğinde ben çoktan biletimi almıştım.
- He lost his movie ticket.
- O, sinema biletini kaybetti.
- How much does an entrance ticket cost?
- Bir giriş bileti ne kadar?
- Your ticket, please.
- Biletiniz lütfen.
- I bought a round-trip ticket.
- Bir gidiş-dönüş bilet aldım.
- Tom bought Mary a ticket.
- Tom Mary'ye bir bilet aldı.
- I have a ticket.
- Biletim var.
- You'll need a ticket to travel by bus.
- Otobüsle seyahat etmek için bilete ihtiyacın olacak.
- You have an entry ticket.
- Senin bir giriş biletin var.
- Tom got the ticket for free.
- Tom ücretsiz bilet aldı.
- I thought you already had a ticket.
- Önceden bir bilet aldığını düşündüm.
- Tom didn't even buy a ticket.
- Tom bilet bile almadı.
- You must not travel on the train without a ticket.
- Trende biletsiz seyahat etmemelisiniz.
- In order to buy a ticket, you'll have to wait at least an hour.
- Bilet almak için en az bir saat beklemeniz gerekecek.
- I will help you buy one concert ticket.
- Bir konser bileti almana yardım edeceğim.
- I told them to send me another ticket.
- Bana başka bir bilet yollamalarını söyledim.
- Tom tried to get Mary to pay for his ticket.
- Tom biletini Mary'ye ödettirmeye çalıştı.
- Can I have a one-day ticket?
- Bir günlük bir bilet alabilir miyim?
- Tom said he bought his ticket online.
- Tom biletini internetten aldığını söyledi.
Show More (461)
|
