|
- The primacy of politics comes to zero if the platforms to develop politics are not there.
- Eğer siyaseti geliştirecek platformlar yoksa siyasetin önceliği sıfıra iner.
- The room for manoeuvre and involvement of this Parliament when the Commission presents its reports is practically zero.
- Komisyon raporlarını sunarken Parlamento'nun manevra alanı ve katılımı neredeyse sıfırdır.
- Indeed, even with the best preventative legislation, zero risk does not exist.
- Gerçekten de, en iyi önleyici mevzuatla bile sıfır risk mevcut değildir.
- Personally, I believe a zero threshold is the only one acceptable.
- Şahsen ben sıfır eşiğin kabul edilebilir tek eşik olduğuna inanıyorum.
- Only three Member States are allowed to apply zero or super-reduced rates by temporary derogation.
- Sadece üç Üye Devletin geçici derogasyon yoluyla sıfır ya da süper indirimli oranları uygulamasına izin verilmektedir.
- The only way to protect workers is a policy of zero risk.
- Çalışanları korumanın tek yolu sıfır risk politikasıdır.
- We hope next year we will achieve a zero deficit situation.
- Önümüzdeki yıl sıfır açık durumuna ulaşacağımızı umuyoruz.
- It is also vital to preserve the existing zero rates in Member States.
- Üye Devletlerdeki mevcut sıfır oranlarının korunması da hayati önem taşımaktadır.
- The Commission considers that zero immigration is neither realistic nor justified.
- Komisyon sıfır göçün ne gerçekçi ne de haklı olduğunu düşünmektedir.
- Firstly, we reject the policy of zero immigration, but we also reject the policy of completely open borders.
- Öncelikle sıfır göç politikasını reddediyoruz ancak tamamen açık sınırlar politikasını da reddediyoruz.
- Personally, I believe a zero threshold is the only one acceptable.
- Kişisel olarak, sıfır eşiğin kabul edilebilir tek eşik olduğuna inanıyorum.
- Zero catches means no fishing in the North Sea.
- Sıfır avlanma Kuzey Denizi'nde balıkçılık yapılmaması anlamına geliyor.
- The contribution which would be made to controlling the greenhouse effect is virtually zero.
- Sera etkisinin kontrol altına alınmasına yapılacak katkı neredeyse sıfırdır.
- The Industry Committee accepts the desirability of moving to zero sulphur in petrol and diesel.
- Sanayi Komitesi benzin ve dizelde sıfır sülfüre geçilmesinin arzu edilir olduğunu kabul etmektedir.
- We need to favour fuels and technologies with low or zero emissions.
- Düşük ya da sıfır emisyonlu yakıtları ve teknolojileri desteklemeliyiz.
- We need to favour fuels and technologies with low or zero emissions.
- Düşük veya sıfır emisyonlu yakıtları ve teknolojileri tercih etmeliyiz.
- Even that, though, is not yet enough, and export refunds for animals for slaughter should be reduced to zero.
- Ancak bu bile yeterli değildir ve kesimlik hayvanlar için ihracat iadeleri sıfıra indirilmelidir.
- So, clearly, the revenue from this levy will not be zero.
- Açıkçası, bu vergiden elde edilecek gelir sıfır olmayacaktır.
- However, zero represents emptiness or nothing.
- Ancak sıfır, boşluğu ya da hiç olmayanı temsil eder.
- Maybe your dog can eat the zero you'll be receiving too.
- Belki köpeğiniz de alacağınız sıfırı yiyebilir.
- In the same way in mathematics zero itself is not "nothing", but expresses a real quantity, and plays a determining role.
- Aynı şekilde matematikte de sıfırın kendisi "hiç" değildir, gerçek bir niceliği ifade ederek belirleyici bir rol oynar.
- Maybe your dog can eat the zero you'll be receiving too.
- Belki köpeğiniz de sizin alacağınız sıfırı yiyebilir.
- However, zero represents emptiness or nothing.
- Ancak sıfır boşluğu veya hiçbir şey olmayanı temsil ediyor.
- However, zero represents emptiness or nothing.
- Ancak sıfır, boşluğu veya hiçliği temsil eder.
- In the same way in mathematics zero itself is not "nothing", but expresses a real quantity, and plays a determining role.
- Aynı şekilde matematikte sıfırın kendisi "hiçlik" değildir, gerçek bir niceliği ifade eder ve belirleyici bir rol oynar.
- Count from 10 down to zero.
- Ondan sıfıra kadar geri say.
- Zero is what comes before one.
- Sıfır birden önce gelen şeydir.
- Zero is what comes before one.
- Sıfır, birden önce gelen şeydir.
- Absolute zero is the lowest possible temperature.
- Mutlak sıfır, mümkün olan en düşük sıcaklıktır.
- Zero is a special number.
- Sıfır özel bir sayıdır.
- Zero comes before one.
- Sıfır birden önce gelir.
- In my city, the temperature is one degree above zero.
- Benim şehrimde sıcaklık sıfırın bir derece üzerinde.
- Absolute zero is the lowest possible temperature.
- Mutlak sıfır mümkün olan en düşük sıcaklıktır.
- Water freezes at zero degrees Celsius, doesn't it?
- Su sıfır santigrat derecede donar, değil mi?
- Nobody got zero in that test.
- O sınavda kimse sıfır almadı.
- The temperature's fallen below zero.
- Sıcaklık sıfırın altına düştü.
- Water will freeze at zero Celsius, right?
- Su sıfır santigrat derecede donar, değil mi?
- The temperature was above zero last week.
- Geçen hafta sıcaklık sıfırın üzerindeydi.
- Water freezes at zero Celsius, right?
- Su sıfır santigrat derecede donar, değil mi?
- The thermometer went down below zero.
- Termometre sıfırın altına düştü.
- The temperature was above zero last week.
- Sıcaklık geçen hafta sıfırın üzerindeydi.
- If you divide any number by zero, the result is undefined.
- Eğer herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsızdır.
- Water freezes at zero degrees Celsius.
- Su sıfır santigrat derecede donar.
- If you divide any number by zero, the result is undefined.
- Herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsız olur.
- The temperature fell below zero last night.
- Sıcaklık dün gece sıfırın altına düştü.
- The thermometer fell to zero last night.
- Termometre dün gece sıfıra düştü.
- In my city, the temperature is one degree above zero.
- Kentimde sıcaklık sıfırın üzerinde bir derece.
- Nobody got zero in that test.
- Hiç kimse o testten sıfır almadı.
- The temperature fell below zero last night.
- Dün gece sıcaklık sıfırın altına düştü.
- We had to start our business from zero.
- İşimize sıfırdan başlamak zorunda kaldık.
- We had to start our business from zero.
- İşimize sıfırdan başlamak zorundaydık.
Show More (48)
|