Turco - Inglés
Turco - Inglés
Alemán - Inglés
Francés - Inglés
Español - Inglés
Inglés Sinónimo
Sinónimo
Sobre nosotros
Herramientas
Recursos
Contacto
Iniciar sesión / Registrarse
Apagar las luces
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Sinónimo
Herramientas
Sobre nosotros
Recursos
Contacto
Iniciar sesión / Registrarse
EN-TR
Turco - Inglés
Alemán - Inglés
Español - Inglés
Francés - Inglés
Inglés Sinónimo
Turco - Inglés
Francés - Inglés
Español - Inglés
Alemán - Inglés
Historia
allow
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
Significados de
"allow"
en diccionario turco inglés : 40 resultado(s)
Categoría
Inglés
Turco
Common Usage
1
Common Usage
allow
v.
izin vermek
2
Common Usage
allow
v.
müsaade etmek
General
3
General
allow
v.
kabul etmek
4
General
allow
v.
ayırmak
5
General
allow
v.
indirim yapmak
6
General
allow
v.
itiraf etmek
7
General
allow
v.
düşünmek
8
General
allow
v.
hoş görmek
9
General
allow
v.
saymak
10
General
allow
v.
olanak vermek
11
General
allow
v.
cevaz vermek
12
General
allow
v.
koyvermek
13
General
allow
v.
göz önüne almak
14
General
allow
v.
hesaba katmak
15
General
allow
v.
vermek
16
General
allow
v.
izin vermek
17
General
allow
v.
mahal vermek
18
General
allow
v.
olanak sağlamak
19
General
allow
v.
bırakmak
20
General
allow
v.
geçit vermek
21
General
allow
v.
imkan vermek
22
General
allow
v.
süre vermek
23
General
allow
v.
zaman vermek
24
General
allow
v.
tahsis etmek
25
General
allow
v.
hesaba katmak
26
General
allow
v.
kesinti olarak ayırmak
27
General
allow
v.
razı gelmek
28
General
allow
v.
sağlamak
Law
29
Law
allow
v.
hukuken geçerli saymak
30
Law
allow
v.
müsaade etmek
31
Law
allow
v.
vermek
Technical
32
Technical
allow
v.
bırakmak
33
Technical
allow
v.
izin vermek
34
Technical
allow
v.
müsaade etmek
Computer
35
Computer
allow
n.
izin verilen kullanıcı sayısı
36
Computer
allow
expr.
izin ver
Sport
37
Sport
allow
v.
rakip takımın veya oyuncunun başarmasını engelleyememek
Archaic
38
Archaic
allow
v.
övmek
39
Archaic
allow
v.
onaylamak
40
Archaic
allow
v.
kabullenmek
Significados de
"allow"
con otros términos en diccionario inglés turco: 290 resultado(s)
Categoría
Inglés
Turco
General
1
General
allow of
v.
meydan vermek
2
General
allow to be
v.
izin vermek
3
General
allow immigrants
v.
göç almak
4
General
not to allow
v.
meydan vermemek
5
General
allow for
v.
hesaba almak
6
General
allow of
v.
olanak tanımak
7
General
allow oneself be led by the nose
v.
sakalı ele vermek
8
General
allow to succeed
v.
rast getirmek
9
General
allow bail
v.
kefaletle serbest bırakmak
10
General
allow to
v.
izin vermek
11
General
not to allow anybody to speak ill of someone
v.
toz kondurmamak
12
General
allow in
v.
içeri almak
13
General
allow to enter
v.
içeri almak
14
General
allow rest
v.
oturtmak
15
General
allow (something to happen)
v.
meydan vermek
16
General
allow to succeed
v.
rast getirmek (Allah)
17
General
not allow
v.
mahal bırakmamak
18
General
not allow
v.
mahal vermemek
19
General
allow for
v.
yer vermek
20
General
allow (something) happen
v.
yer vermek
21
General
allow (something happen)
v.
meydana bırakmak
22
General
allow to act without restraints
v.
engel olmamak
23
General
allow to move freely
v.
engel olmamak
24
General
allow someone freedom
v.
özgürlük tanımak
25
General
allow of
v.
olanak sağlamak
26
General
allow for tare
v.
darasını düşmek
27
General
allow a compensation
v.
bağış yapmak
28
General
allow a compensation
v.
telafi yoluna gitmek
29
General
not to allow enough time for
v.
yeterince zaman ayıramamak
30
General
allow for
v.
imkan tanımak
31
General
allow for
v.
müsamaha göstermek
32
General
allow for
v.
izin vermek
33
General
allow for
v.
fırsat vermek
34
General
allow someone into a place
v.
içeri girmesine müsaade etmek
35
General
allow someone up
v.
kalkmasına izin vermek
36
General
allow someone in
v.
içeri girmesine müsaade etmek
37
General
allow someone into a place
v.
birisini içeri almak
38
General
allow someone in
v.
birisini içeri almak
39
General
allow something to happen
v.
meydan vermek
40
General
not allow something to happen
v.
meydan vermemek
41
General
allow the death penalty
v.
ölüm cezasına izin vermek
42
General
allow someone to pass
v.
geçmesine izin vermek
43
General
allow for maximum mobility
v.
maksimum hareketlilik sağlamak
44
General
allow maximum mobility
v.
maksimum hareketlilik sağlamak
45
General
allow for
v.
olanak sağlamak
46
General
not allow to enter the country
v.
ülkeye giriş izni vermemek
47
General
allow room
v.
imkan vermek
48
General
allow someone
v.
birine izin vermek
49
General
allow time
v.
zaman ayırmak
50
General
allow somebody to do something
v.
birinin bir şey yapmasına izin vermek
51
General
allow of
v.
izin vermek
52
General
allow of
v.
kabul etmek
53
General
allow [dialect]
v.
söylemek
54
General
allow [dialect]
v.
öne sürmek
55
General
allow [dialect]
v.
düşünmek
56
General
allow [dialect]
v.
niyetli olmak
57
General
allow [dialect]
v.
olduğuna inanmak
58
General
allow [obsolete]
v.
(hak) tanımak
Phrasals
59
Phrasals
allow for
v.
biraz daha sabretmek
60
Phrasals
allow for
v.
biraz daha beklemek
61
Phrasals
allow for
v.
süre tanımak
62
Phrasals
allow for
v.
tolerans göstermek
63
Phrasals
allow for
v.
zaman tanımak
64
Phrasals
allow for someone
v.
birini hesaba katmak
65
Phrasals
allow for someone
v.
birini hesaba katarak davranmak/hareket etmek
66
Phrasals
allow for someone
v.
birine de yetecek şekilde planlamak
67
Phrasals
allow for something
v.
bir şeyi hesaba katmak
68
Phrasals
allow for something
v.
bir şeyi hesaba katarak hareket etmek/davranmak
69
Phrasals
allow for something
v.
bir şey olasılığını düşünerek plan yapmak
70
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine izin vermek
71
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birini/bir şeyi bir yere almak
72
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birini/bir şeyi içeri almak
73
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birini/bir şeyi bir yere kabul etmek
74
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birini/bir şeyi içeri kabul etmek
75
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine müsaade etmek
76
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birinin/bir şeyin içeri geçmesine izin vermek
77
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine izin vermek
78
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birini/bir şeyi bir yere almak
79
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birini/bir şeyi içeri almak
80
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birini/bir şeyi bir yere kabul etmek
81
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birini/bir şeyi içeri kabul etmek
82
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine müsaade etmek
83
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birinin/bir şeyin içeri geçmesine izin vermek
84
Phrasals
allow something for something
v.
bir şey için bir şey ayırmak
85
Phrasals
allow something for something
v.
bir şey için uygun miktarda bir şey ayırmak
86
Phrasals
allow something for something
v.
bir şey için uygun zamanı, parayı, yeri ayırmak
87
Phrasals
allow something for something
v.
bir şey için bir şeyi hesaba katmak
88
Phrasals
allow something for something
v.
bir şey için bir şeyi düşünerek hareket etmek
89
Phrasals
allow something for something
v.
bir şeye yer/pay bırakmak
90
Phrasals
allow something for something
v.
bir şeyi göz önünde bulundurmak
91
Phrasals
allow (one) up
v.
(birinin) kalkmasına izin vermek
92
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek
93
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) almak
94
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri almak
95
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) kabul etmek
96
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri kabul etmek
97
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine müsaade etmek
98
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir şeyden/yerden) içeri geçmesine izin vermek
99
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek
100
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) almak
101
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri almak
102
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) kabul etmek
103
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri kabul etmek
104
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine müsaade etmek
105
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir şeyden/yerden) içeri geçmesine izin vermek
106
Phrasals
allow for
v.
önceden göz önünde bulundurmak
107
Phrasals
allow for
v.
önceden planlamak
108
Phrasals
allow for
v.
önden düşünmek
109
Phrasals
allow for
v.
yeterince ayırmak
110
Phrasals
allow for
v.
yeterli miktarda bölmek
111
Phrasals
allow for
v.
yeterli miktarda paylaştırmak
112
Phrasals
allow into a place
v.
bir yere girmesine izin vermek
113
Phrasals
allow into a place
v.
bir yere almak
114
Phrasals
allow into a place
v.
bir yerden içeri almak
115
Phrasals
allow into a place
v.
bir yere kabul etmek
116
Phrasals
allow into a place
v.
bir yerden içeri kabul etmek
117
Phrasals
allow into a place
v.
bir yere girmesine müsaade etmek
118
Phrasals
allow into a place
v.
bir yerden içeri geçmesine izin vermek
119
Phrasals
allow of (something)
v.
(bir şeye) olanak tanımak
120
Phrasals
allow of (something)
v.
(bir şeye) meydan vermek
121
Phrasals
allow of (something)
v.
(bir şeye) izin vermek
122
Phrasals
allow of (something)
v.
(bir şeye) olanak sağlamak
123
Phrasals
allow of (something)
v.
(bir şeyi) mümkün kılmak
124
Phrasals
allow up
v.
kalkmasına izin vermek
125
Phrasals
allow for someone
v.
birini hesaba katmak
126
Phrasals
allow for someone
v.
birini hesaba katarak davranmak/hareket etmek
127
Phrasals
allow for someone
v.
birine de yetecek şekilde planlamak
128
Phrasals
allow for something
v.
bir şeyi hesaba katmak
129
Phrasals
allow for something
v.
bir şeyi hesaba katarak hareket etmek/davranmak
130
Phrasals
allow for something
v.
bir şey olasılığını düşünerek plan yapmak
131
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine izin vermek
132
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birini/bir şeyi bir yere almak
133
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birini/bir şeyi içeri almak
134
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birini/bir şeyi bir yere kabul etmek
135
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birini/bir şeyi içeri kabul etmek
136
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine müsaade etmek
137
Phrasals
allow someone or something into a place
v.
birinin/bir şeyin içeri geçmesine izin vermek
138
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine izin vermek
139
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birini/bir şeyi bir yere almak
140
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birini/bir şeyi içeri almak
141
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birini/bir şeyi bir yere kabul etmek
142
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birini/bir şeyi içeri kabul etmek
143
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birinin/bir şeyin bir yere girmesine müsaade etmek
144
Phrasals
and allow someone or something in
v.
birinin/bir şeyin içeri geçmesine izin vermek
145
Phrasals
allow something for something
v.
bir şey için bir şey ayırmak
146
Phrasals
allow something for something
v.
bir şey için uygun miktarda bir şey ayırmak
147
Phrasals
allow something for something
v.
bir şey için uygun zamanı, parayı, yeri ayırmak
148
Phrasals
allow something for something
v.
bir şey için bir şeyi hesaba katmak
149
Phrasals
allow something for something
v.
bir şey için bir şeyi düşünerek hareket etmek
150
Phrasals
allow something for something
v.
bir şeye yer/pay bırakmak
151
Phrasals
allow something for something
v.
bir şeyi göz önünde bulundurmak
152
Phrasals
allow (one) up
v.
(birinin) kalkmasına izin vermek
153
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek
154
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) almak
155
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri almak
156
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) kabul etmek
157
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri kabul etmek
158
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine müsaade etmek
159
Phrasals
allow (someone or something) in (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir şeyden/yerden) içeri geçmesine izin vermek
160
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek
161
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) almak
162
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri almak
163
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir yere/bir şeye) kabul etmek
164
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birini/bir şeyi bir şeyden/yerden) içeri kabul etmek
165
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine müsaade etmek
166
Phrasals
allow (someone or something) into (something or some place)
v.
(birinin/bir şeyin bir şeyden/yerden) içeri geçmesine izin vermek
167
Phrasals
allow for
v.
önceden göz önünde bulundurmak
168
Phrasals
allow for
v.
önceden planlamak
169
Phrasals
allow for
v.
önden düşünmek
170
Phrasals
allow for
v.
yeterince ayırmak
171
Phrasals
allow for
v.
yeterli miktarda bölmek
172
Phrasals
allow for
v.
yeterli miktarda paylaştırmak
173
Phrasals
allow into a place
v.
bir yere girmesine izin vermek
174
Phrasals
allow into a place
v.
bir yere almak
175
Phrasals
allow into a place
v.
bir yerden içeri almak
176
Phrasals
allow into a place
v.
bir yere kabul etmek
177
Phrasals
allow into a place
v.
bir yerden içeri kabul etmek
178
Phrasals
allow into a place
v.
bir yere girmesine müsaade etmek
179
Phrasals
allow into a place
v.
bir yerden içeri geçmesine izin vermek
180
Phrasals
allow of (something)
v.
(bir şeye) olanak tanımak
181
Phrasals
allow of (something)
v.
(bir şeye) meydan vermek
182
Phrasals
allow of (something)
v.
(bir şeye) izin vermek
183
Phrasals
allow of (something)
v.
(bir şeye) olanak sağlamak
184
Phrasals
allow of (something)
v.
(bir şeyi) mümkün kılmak
185
Phrasals
allow up
v.
kalkmasına izin vermek
Phrases
186
Phrases
when circumstances allow
expr.
koşullar el verdiğinde
187
Phrases
whenever the circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğinde
188
Phrases
when the circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğince
189
Phrases
when circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğince
190
Phrases
when the circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğinde
191
Phrases
whenever circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğince
192
Phrases
whenever circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğinde
193
Phrases
whenever the circumstances allow
expr.
şartlar el verdiğince
Idioms
194
Idioms
allow as how [us]
v.
kabul etmek
195
Idioms
allow as how [us]
v.
itiraf etmek
196
Idioms
allow something full play
v.
bir şeyin üzerinde yeterince/tam durmak
197
Idioms
allow something full play
v.
bir şeye yeterince/tam yer vermek
198
Idioms
allow somebody a free rein
v.
birisine müsamaha göstermek
199
Idioms
allow nature to take its course
v.
doğal akışına bırakmak
200
Idioms
allow somebody a free rein
v.
ipini gevşetmek
201
Idioms
allow somebody a free rein
v.
serbest bırakmak
202
Idioms
allow (one) full rein
v.
(birini) tamamen özgür bırakmak
203
Idioms
allow (one) full rein
v.
(birini) tamamen kendi haline bırakmak
204
Idioms
allow (one) full rein
v.
(birini) yapacağı/yapmak istediği şeyde tamamen özgür bırakmak
205
Idioms
allow (one) full rein
v.
(birine) müsamaha göstermek
206
Idioms
allow full rein to somebody/something
v.
birini/bir şeyi kısıtlamamak
207
Idioms
allow full rein to somebody/something
v.
birini/bir şeyi tamamen özgür bırakmak
208
Idioms
allow full rein to somebody/something
v.
birinin/bir şeyin iplerini gevşetmek
209
Idioms
allow free rein to somebody/something
v.
birini/bir şeyi kısıtlamamak
210
Idioms
allow free rein to somebody/something
v.
birini/bir şeyi tamamen özgür bırakmak
211
Idioms
allow free rein to somebody/something
v.
birinin/bir şeyin iplerini gevşetmek
212
Idioms
allow (one) free rein
v.
(birini) serbest/özgür bırakmak
213
Idioms
allow (one) free rein
v.
(birine) müsamaha göstermek
214
Idioms
allow (one) free rein
v.
(birinin) istediğini yapmasına izin vermek
215
Idioms
allow (one) free rein
v.
(birini) serbest/özgür bırakmak
216
Idioms
allow (one) free rein
v.
(birine) müsamaha göstermek
217
Idioms
allow (one) free rein
v.
(birinin) istediğini yapmasına izin vermek
218
Idioms
give/allow somebody/something free/full rein
v.
birine/bir şeye açık çek vermek
219
Idioms
give/allow somebody/something free/full rein
v.
birine/bir şeye istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak
220
Idioms
give/allow somebody/something free/full rein
v.
birine/bir şeye tam yetki vermek
221
Idioms
give/allow somebody/something free/full rein
v.
birine/bir şeye istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek
222
Idioms
give/allow somebody/something free/full rein
v.
birini/bir şeyi serbest/özgür bırakmak
223
Idioms
give/allow free/full rein to somebody/something
v.
birine/bir şeye açık çek vermek
224
Idioms
give/allow free/full rein to somebody/something
v.
birine/bir şeye istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak
225
Idioms
give/allow free/full rein to somebody/something
v.
birine/bir şeye tam yetki vermek
226
Idioms
give/allow free/full rein to somebody/something
v.
birine/bir şeye istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek
227
Idioms
give/allow free/full rein to somebody/something
v.
birini/bir şeyi serbest/özgür bırakmak
Speaking
228
Speaking
allow me to explain
expr.
açıklamama izin verin
229
Speaking
we cannot allow the matter to rest here
expr.
bu meseleyi burada bırakamayız
230
Speaking
I can't allow him to do that
expr.
bunu yapmasına izin veremem
231
Speaking
allow me
expr.
izin verin
232
Speaking
allow me
expr.
izninizle
233
Speaking
if you allow me
expr.
izin verirseniz
234
Speaking
allow me
expr.
izin ver
235
Speaking
allow me
expr.
izninle
236
Speaking
allow me
expr.
izninizle
237
Speaking
if you allow me
expr.
izin verirsen
238
Speaking
allow me
expr.
müsaadenle
239
Speaking
allow me
expr.
müsaadenizle
240
Speaking
if you allow me
expr.
müsaade ederseniz
241
Speaking
my health doesn't allow
expr.
sağlığım izin vermiyor
242
Speaking
don't allow yourself to be provoked
expr.
tahriklere kapılma
243
Speaking
don't allow yourself to be provoked
expr.
tahriklere kapılmayın
244
Speaking
not allow its citizens to carry handguns
expr.
vatandaşlarının silah taşımasına izin vermemek
245
Speaking
allow me to doubt that
expr.
bundan şüphe etmeme izin ver
Law
246
Law
circumstances which allow exemption from punishment
n.
cezayı kaldıran sebepler
247
Law
allow time pay
n.
ödemeye mehir tanımaya
Computer
248
Computer
allow transmit
n.
aktarıma izin ver
249
Computer
allow edits
n.
düzenleme izni
250
Computer
allow editing
n.
düzenleme izni
251
Computer
allow additions
n.
ekleme izni
252
Computer
allow updating
n.
güncelleştirme izni
253
Computer
allow users to
n.
kullanıcılara verilecek izin
254
Computer
allow redirectallow users to
n.
kullanıcılara verilecek izin
255
Computer
allow multilink
expr.
birden çok bağlantıya izin ver
256
Computer
allow launch
expr.
başlatmaya izin ver
257
Computer
allow control
expr.
denetime izin ver
258
Computer
allow editing
expr.
düzenlemeye izin ver
259
Computer
allow multi-user editing
expr.
çok-kullanıcılı düzenlemeye izin ver
260
Computer
allow whispers
expr.
fısıltıya izin ver
261
Computer
allow cell drag and drop
expr.
hücre sürükle ve bırak
262
Computer
always allow
expr.
her zaman izin ver
263
Computer
allow access
expr.
erişime izin ver
264
Computer
allow fast saves
expr.
hızlı kaydet
265
Computer
allow hiding
expr.
gizlemeye izin ver
266
Computer
allow transmit
expr.
göndermeye izin ver
267
Computer
allow form view
expr.
form görünümüne izin ver
268
Computer
allow any
expr.
herhangi birine izin ver
269
Computer
allow bleeds
expr.
kenar taşmasına izin ver
270
Computer
allow customize
expr.
özelleştirmeye izin ver
271
Computer
allow zero
expr.
sıfır olmasına olanak sağla
272
Computer
allow overlap
expr.
taşmaya izin ver
273
Computer
allow moving
expr.
taşımaya izin ver
274
Computer
allow movement
expr.
taşımaya izin ver
275
Computer
allow failback
expr.
yeniden çalışmaya izin ver
276
Computer
allow resizing
expr.
yeniden boyutlandırmaya izin ver
277
Computer
allow accented uppercase
expr.
vurgulu büyük harfleri kullan
278
Computer
allow resize
expr.
yeniden boyutlandırmaya izin ver
279
Computer
allow config
expr.
yapılandırmaya izin ver
Traffic
280
Traffic
allow passage of vehicles
v.
araç geçişine müsaade etmek
Military
281
Military
allow subsequent fine tuning
v.
müteakip ince ayarlara izin vermek
Football
282
Football
allow the goal
v.
golü saymak
283
Football
allow the goal
v.
golü vermek
284
Football
allow play to continue
v.
pozisyonu avantaja bırakmak
285
Football
allow the first aiders to enter the field of play
v.
sağlık görevlilerini oyun alanına çağırmak
286
Football
allow the first aiders to enter the field of play
v.
sağlık görevlilerini oyun alanına davet etmek
British Slang
287
British Slang
allow (it)
expr.
boşver
288
British Slang
allow (it)
expr.
takma kafana
Modern Slang
289
Modern Slang
allow yourself
expr.
boşver
290
Modern Slang
allow yourself
expr.
takma kafana
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of allow
×
Term Options
Corregir / Sugerir
Francés Inglés Diccionario
Español Inglés Diccionario
Alemán Inglés Diccionario
Inglés Sinónimo Diccionario
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy