| Inglés | Turco | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | attentive adj. | özenli | ||
|
I think Tom is attentive. Tom'un özenli olduğunu düşünüyorum. More Sentences |
||||
| Common Usage | attentive adj. | dikkatli | ||
|
My audience was, and this is striking in this day and age, attentive, interested, and also unperturbed. Dinleyicilerim dikkatli, ilgili ve aynı zamanda sakindiler, ve bu durum günümüzde ve çağımızda çok çarpıcı. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | attentive adj. | nazik | ||
|
She is very attentive to her grandmother. Büyük annesine karşı çok naziktir. More Sentences |
||||
| General | attentive adj. | dikkatli | ||
|
The Spanish Presidency was particularly attentive during times of serious crisis in the Middle East. İspanya Dönem Başkanlığı, Orta Doğu'da ciddi krizlerin yaşandığı dönemlerde özellikle dikkatli davranmıştır. More Sentences |
||||
| General | attentive adj. | ince | ||
| General | attentive adj. | nezaket | ||
| General | attentive adj. | kibar | ||
| General | attentive adj. | dikkat eden | ||
| General | attentive adj. | dikkatle izleyen | ||
| Inglés | Turco | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | attentive service n. | özenli hizmet |
| General | be attentive v. | dikkat göstermek |
| General | be attentive to v. | dikkat etmek |
| General | be attentive to v. | özenli davranmak |
| General | be attentive to v. | özen göstermek |
| General | attentive to prep. | -e karşı dikkatli |
