|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
balık yağı |
fish oil n.
|
|
Danish landings processed into fish meal and fish oil total between 1 and 1.5 million tonnes of fish a year.
Danimarka'da balık unu ve balık yağı olarak işlenen balık miktarı yılda 1 ila 1,5 milyon ton arasındadır.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
balık tutma |
fishing n.
|
|
Therefore, only if there is a woman fishing will there be large catches of fish once more.
Bu nedenle, ancak bir kadın balık tutarsa bir kez daha büyük balık avları olacaktır.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
balık avı |
fishing n.
|
|
They met on a fishing trip.
Bir balık avında tanışmışlar.
More Sentences
|
4 |
General |
beyaz balık |
whitefish n.
|
|
There is no justification for closing the whole whitefish sector.
Beyaz balık sektörünün tamamını kapatmak için hiçbir gerekçe yok.
More Sentences
|
5 |
General |
yassı balık |
flatfish n.
|
|
Neither flatfish stocks, nor cod stocks would justify this.
Ne yassı balık rezervleri ne de morina rezervleri bunu haklı çıkaracaktır.
More Sentences
|
6 |
General |
balık rezervi |
fish stock n.
|
|
I consider that addressing the shortage of fish stocks is not just a question of scrapping vessels.
Balık rezevlerindeki sıkıntının giderilmesinin sadece gemilerin hurdaya çıkarılmasından ibaret olmadığını düşünüyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
balık avcılığı |
fishing n.
|
|
Predatory fishing becomes the norm.
Yağmacı balık avcılığı norm haline gelmektedir.
More Sentences
|
8 |
General |
balık pazarı |
fish market n.
|
|
This sector is the main supplier of seafood products to the domestic fresh fish market.
Bu sektör, yerel taze balık pazarına deniz ürünleri sağlayan ana tedarikçi konumundadır.
More Sentences
|
9 |
General |
balık çiftliği |
fish farm n.
|
|
Finally we have to examine the welfare of the fish actually farmed in the fish farms.
Son olarak, balık çiftliklerinde gerçekten yetiştirilen balıkların refahını incelemeliyiz.
More Sentences
|
10 |
General |
balık kartalı |
osprey n.
|
|
The osprey soared high in the sky.
Balık kartalı gökyüzünde süzülüyordu.
More Sentences
|
11 |
General |
balık kılçığı |
fishbone n.
|
|
I nearly choked on a fishbone.
Balık kılçığı neredeyse boğazıma takılıyordu.
More Sentences
|
|
12 |
General |
balık pulu |
scale n.
|
|
She removed the scales from the fish.
Balığın pullarını çıkardı.
More Sentences
|
13 |
General |
balık çorbası |
fish soup n.
|
|
I wanted to invite you over for fish soup tonight.
Sizi bu akşam balık çorbası içmeye davet etmek istiyorum.
More Sentences
|
14 |
General |
pul (balık/sürüngen vb'nde) |
scale n.
|
|
Make sure you remove all the scales when cleaning the fish.
Balığı temizlerken tüm pulları çıkardığınızdan emin olun.
More Sentences
|
15 |
General |
küçük balık |
small fish n.
|
|
Whales feed on small fish.
Balinalar, küçük balıklar ile beslenirler.
More Sentences
|
16 |
General |
küçük balık |
little fish n.
|
|
Little fish are swimming in the aquarium.
Akvaryumda küçük balıklar yüzüyor.
More Sentences
|
17 |
General |
balık sürüsü |
school of fish n.
|
|
Our boat followed a school of fish.
Teknemiz bir balık sürüsünü takip etti.
More Sentences
|
18 |
General |
çiğ balık |
raw fish n.
|
|
Is it safe to eat raw fish during pregnancy?
Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?
More Sentences
|
19 |
General |
balık unu |
fishmeal n.
|
|
Several kilos of fishmeal, for example, are needed to produce more expensive fish in fish farms.
Örneğin balık çiftliklerinde daha pahalı balıklar üretmek için birkaç kilo balık ununa ihtiyaç duyulmaktadır.
More Sentences
|
20 |
General |
balık oltası |
fishing rod n.
|
|
There’s a new long fishing rod in the shop.
Mağazada yeni bir uzun balık oltası var.
More Sentences
|
21 |
General |
balık sürüsü |
school of fish n.
|
|
Our boat followed a school of fish.
Bizim tekne bir balık sürüsünü izledi.
More Sentences
|
22 |
General |
balık dükkanı |
fish shop n.
|
|
There is a fly buzzing in front of the fish shop.
Balık dükkanını önünde vızıldayan bir sinek var.
More Sentences
|
23 |
General |
(mecazen) küçük balık |
minnow n.
|
|
The startup remained a minnow in the market.
Yeni kurulan şirket pazarda küçük bir balık olarak kaldı.
More Sentences
|
24 |
General |
balık yakalamak |
catch fish v.
|
|
Since 1996 the opportunities to catch fish in the area in question have fallen sharply.
1996 yılından bu yana söz konusu bölgede balık yakalama fırsatları keskin bir şekilde düşmüştür.
More Sentences
|
25 |
General |
tutup karaya çıkarmak (balık) |
land v.
|
|
Tom landed a big trout.
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
More Sentences
|
26 |
General |
balık tutmak |
catch fish v.
|
|
We began catching fish immediately.
Hemen balık tutmaya başladık.
More Sentences
|
27 |
General |
balık avlamak |
fish v.
|
|
In the Baltic Sea, we could have fished three times as much as we are doing today.
Baltık Denizi'nde bugün yaptığımızın üç katı kadar balık avlayabilirdik.
More Sentences
|
28 |
General |
balık tutmak |
fish v.
|
|
When they cannot fish, they do not eat.
Balık tutamadıklarında yemek de yiyemiyorlar.
More Sentences
|
29 |
General |
balık yemek |
eat fish v.
|
|
They eat fish.
Balık yiyorlar.
More Sentences
|
30 |
General |
balık yakalamak |
catch a fish v.
|
|
I caught a fish!
Bir balık yakaladım!
More Sentences
|
31 |
General |
(balık) tutmak |
land v.
|
|
I don't believe he landed that large fish on his own.
O büyük balığı tek başına tuttuğuna inanmıyorum.
More Sentences
|
|
32 |
General |
ağ ile balık yakalamak |
net v.
|
|
They netted a good haul of fish before the break of dawn.
Şafak sökmeden önce bol miktarda balık yakalamışlardı.
More Sentences
|
33 |
General |
tütsülenmiş (et/balık) |
smoked adj.
|
|
That includes not just canned fish but the whole range of fish on offer, from smoked to frozen fish.
Buna sadece konserve balık değil, tütsülenmiş balıktan dondurulmuş balığa kadar sunulan tüm balık çeşitleri dahildir.
More Sentences
|
34 |
General |
balık kokulu |
fishy adj.
|
|
Seaganism is a fishy diet.
Deniz veganlığı balık kokulu bir beslenme tarzıdır.
More Sentences
|
Common Usage |
|
35 |
Common Usage |
büyük balık sürüsü |
shoal n.
|
|
36 |
Common Usage |
balık yumurtası |
roe n.
|
|
37 |
Common Usage |
balık eti |
fish meat n.
|
|
General |
|
38 |
General |
balık bifteği |
fish steak n.
|
|
39 |
General |
yavru balık |
fingerling n.
|
|
40 |
General |
akciğerli balık |
lungfish n.
|
|
41 |
General |
balık sepeti |
creel n.
|
|
42 |
General |
balık yetiştirme havuzu |
aquafarm n.
|
|
43 |
General |
balık köftesi |
fish ball n.
|
|
44 |
General |
bir tür balık ağı |
gill nets n.
|
|
45 |
General |
balık avlamada kullanılan üç çatallı zıpkın |
leister n.
|
|
46 |
General |
balık ve yumurtalı pilav |
kedgeree n.
|
|
47 |
General |
tropik dev balık |
manta n.
|
|
48 |
General |
balık bilimi |
ichthyology n.
|
|
49 |
General |
balık avlama mevsimi |
fishing season n.
|
|
50 |
General |
yavru balık avcılığı |
fry fishing n.
|
|
51 |
General |
balık havuzu |
piscina n.
|
|
52 |
General |
kırmızı balık |
amberfish n.
|
|
53 |
General |
sahte balık yemi hazırlayan |
flytier n.
|
|
54 |
General |
balık akını |
run n.
|
|
55 |
General |
kızarmış balık |
fish fry n.
|
|
56 |
General |
yumurta (balık) |
spawn n.
|
|
57 |
General |
balık adam |
diver n.
|
|
58 |
General |
balık oltası |
fishing line n.
|
|
59 |
General |
benekli geniş balık |
jewfish n.
|
|
60 |
General |
bir tür balık |
dollarfish n.
|
|
61 |
General |
tuzlu balık |
salt fish n.
|
|
62 |
General |
boynuzlu balık |
hornpout n.
|
|
63 |
General |
yunusbalığı türünden balık |
dolphin n.
|
|
64 |
General |
balık yetiştiriciliği |
aquaculture n.
|
|
65 |
General |
kırmızı balık |
goldfish n.
|
|
66 |
General |
balık yumurtası |
spawn n.
|
|
67 |
General |
balık yumurtası |
caviar n.
|
|
68 |
General |
avlanınca direnen balık |
game fish n.
|
|
69 |
General |
oltayla balık avlama |
angling n.
|
|
70 |
General |
mezgit türünden bir balık |
pout n.
|
|
71 |
General |
balık köftesi |
fish cake n.
|
|
|
72 |
General |
kıç (balık, kuş) |
vent n.
|
|
73 |
General |
morina benzeri bir tür balık |
pollack n.
|
|
74 |
General |
balık gözü |
fish eye n.
|
|
75 |
General |
balık sürüsü |
run n.
|
|
76 |
General |
balık suyu |
fish broth n.
|
|
77 |
General |
balık avlama kamışı |
fishing rod n.
|
|
78 |
General |
balık oltası |
fishhook n.
|
|
79 |
General |
balık üretme |
fish breeding n.
|
|
80 |
General |
balık spermi |
milt n.
|
|
81 |
General |
balık iğnesi |
fishhook n.
|
|
82 |
General |
yabani yavru balık |
wild fry n.
|
|
83 |
General |
olta ile balık tutan kimse |
angler n.
|
|
84 |
General |
tuzlama balık |
salt fish n.
|
|
85 |
General |
füme balık |
lox n.
|
|
86 |
General |
acı balık |
bitterling n.
|
|
87 |
General |
yavru balık |
seed fish n.
|
|
88 |
General |
kadın balık satıcısı |
fishwife n.
|
|
89 |
General |
balık bifteği |
fish filet n.
|
|
90 |
General |
balık eti |
buxom n.
|
|
91 |
General |
çapak (balık) |
bream n.
|
|
92 |
General |
balık pulu |
fish scale n.
|
|
93 |
General |
iki kanatlı uçan balık |
two wing flying fish n.
|
|
94 |
General |
balık yetiştiriciliği |
pisciculture n.
|
|
95 |
General |
yavru balık |
fry n.
|
|
96 |
General |
balık ağı |
gill net n.
|
|
97 |
General |
balık yumurtası |
hard roe n.
|
|
98 |
General |
filistin balık tanrısı |
dagon n.
|
|
99 |
General |
balık/kurbağa yumurtası |
spawn n.
|
|
100 |
General |
çekilen balık miktarı |
haul n.
|
|
101 |
General |
balık kokusu |
fish odor n.
|
|
102 |
General |
balık yağı |
blubber n.
|
|
103 |
General |
balık pulu |
flake n.
|
|
104 |
General |
balık üretme istasyonu |
hatchery n.
|
|
105 |
General |
balık yumurtası |
fish eggs n.
|
|
106 |
General |
balık avlama |
angling n.
|
|
107 |
General |
yosun kaplı balık |
mossback n.
|
|
108 |
General |
balık yetiştiricisi |
fish farmer n.
|
|
109 |
General |
tutulan balık miktarı |
take n.
|
|
110 |
General |
şaraplı balık yahnisi |
matelote n.
|
|
111 |
General |
yavru balık |
fish fry n.
|
|
112 |
General |
balık ailesi |
fish family n.
|
|
113 |
General |
balık ve patates cipsi |
fish and chips n.
|
|
114 |
General |
amazon bataklıklarında yaşayan yılanbalığı şeklinde bir balık tür |
lepidosiren n.
|
|
115 |
General |
balık ağı |
fishnet n.
|
|
116 |
General |
balık yatağı |
fishery n.
|
|
117 |
General |
balık mızrağı |
hand spear n.
|
|
118 |
General |
balık türlüsü |
chowder n.
|
|
119 |
General |
sürü (balık/balina vb için) |
school n.
|
|
120 |
General |
sciaenidae familyasından davul sesi çıkaran bir çeşit balık |
drumfish n.
|
|
121 |
General |
balık işleme tesisleri |
fish handling facilities n.
|
|
122 |
General |
balık avlama bölgesi |
piscary n.
|
|
123 |
General |
balık leşi |
fish carcass n.
|
|
124 |
General |
balık tarlası |
fishery n.
|
|
125 |
General |
balık ağı |
fishing net n.
|
|
126 |
General |
londra balık pazarı |
billingsgate n.
|
|
127 |
General |
bir tür balık ağı |
trammel n.
|
|
128 |
General |
taraklı balık ağı |
trawl n.
|
|
129 |
General |
dikenli balık |
stickleback n.
|
|
130 |
General |
balık işleme |
fish hardling n.
|
|
131 |
General |
balık avcısı |
fish hunter n.
|
|
132 |
General |
ufak balık (yem olarak kullanılabilen) |
minnow n.
|
|
133 |
General |
balık eti |
flesh of fish n.
|
|
134 |
General |
soğuk balık |
cold fish n.
|
|
135 |
General |
balık baştan kokar |
corruption starts at the top n.
|
|
136 |
General |
uçan balık |
fishfly n.
|
|
137 |
General |
izmaritgillerden eti beğenilen balık |
coral n.
|
|
138 |
General |
balık yemi |
fishing worm n.
|
|
139 |
General |
balık sırtı |
herringbone n.
|
|
140 |
General |
kanat (balık) |
fin n.
|
|
141 |
General |
balık ruhsatı |
fishing permit n.
|
|
142 |
General |
balık konservesi |
tinned fish n.
|
|
143 |
General |
kalkana benzer yassı balık |
halibut n.
|
|
144 |
General |
yassı balık |
fluke n.
|
|
145 |
General |
kurutulmuş tuzsuz balık |
stockfish n.
|
|
146 |
General |
balık şeklinde şapka |
fish hat n.
|
|
147 |
General |
canlı balık tutan tekne |
smack n.
|
|
148 |
General |
balık ürünleri |
fishery products n.
|
|
149 |
General |
oltayla balık tutan kimse |
angler n.
|
|
150 |
General |
balık avlama alanı |
fishing zone n.
|
|
151 |
General |
balık tavası |
fried fish n.
|
|
152 |
General |
omurgalı balık familyasına ait balık cinsi |
selachian n.
|
|
153 |
General |
büyük bir ağ ile yakalanmış olan balık |
seined n.
|
|
154 |
General |
avrupa'da yaşayan bir balık türü |
shanny n.
|
|
155 |
General |
balık tutkalı |
isinglass n.
|
|
156 |
General |
zoka (balık avı) |
jerkbait n.
|
|
157 |
General |
kalkan türü bir balık |
birt n.
|
|
158 |
General |
uzun balık oltası |
trotline n.
|
|
159 |
General |
uyuşturan balık |
numbfish n.
|
|
160 |
General |
balık bilimci |
ichthyographer n.
|
|
161 |
General |
balık hafızası |
fish memory n.
|
|
162 |
General |
balık çeşitleri |
fish types n.
|
|
163 |
General |
balık kavanozu |
fishbowl n.
|
|
164 |
General |
küçük balık akvaryumu |
fishbowl n.
|
|
165 |
General |
balık hali |
fish market n.
|
|
166 |
General |
balık hali |
wholesale market hall n.
|
|
167 |
General |
birinci sınıf balık restoranı |
first class fish restaurant n.
|
|
168 |
General |
balık etli |
full-figured woman n.
|
|
169 |
General |
balık boylama |
fish-grading n.
|
|
170 |
General |
batı atlantikte yaşayan grunt türüne ait birkaç balık çeşidi |
sailor's-choice n.
|
|
171 |
General |
balık satıcısı |
fishmonger n.
|
|
172 |
General |
balık eti |
fish n.
|
|
173 |
General |
balık menisi |
milt n.
|
|
174 |
General |
balık üreticisi |
pisciculturist n.
|
|
175 |
General |
balık ağı |
trammel net n.
|
|
176 |
General |
balık avlama alanı |
piscary n.
|
|
177 |
General |
balık avlama |
piscary n.
|
|
178 |
General |
balık avlama hakkı |
piscary n.
|
|
179 |
General |
balık avlama |
fishery n.
|
|
180 |
General |
balık avı malzemesi |
fishing gear n.
|
|
181 |
General |
balık avı malzemesi |
fishing tackle n.
|
|
182 |
General |
balık avı malzemesi |
fishing rig n.
|
|
183 |
General |
balık avlama malzemesi |
fishing gear n.
|
|
184 |
General |
balık avlama malzemesi |
fishing tackle n.
|
|
185 |
General |
balık avlama malzemesi |
fishing rig n.
|
|
186 |
General |
balık avı rizikosu |
fishing risk n.
|
|
187 |
General |
buzda balık avı |
ice fishing n.
|
|
188 |
General |
balık bıçağı |
fish knife n.
|
|
189 |
General |
balık üretme çiftliği |
hatchery n.
|
|
190 |
General |
balık pulumsu kabuk |
scale n.
|
|
191 |
General |
balık zıpkını |
fishgig n.
|
|
192 |
General |
balık konservesi |
canned fish n.
|
|
193 |
General |
balık hafıza |
memory like a fish n.
|
|
194 |
General |
balık sürüsü |
school n.
|
|
195 |
General |
hasırdan balık tutma oltası/sepeti |
kipe n.
|
|
196 |
General |
dipte yaşayan balık |
bottom fish n.
|
|
197 |
General |
yemlik balık |
feeder fish n.
|
|
198 |
General |
(yem olarak kullanılan) et veya balık parçaları |
chum n.
|
|
199 |
General |
yavru balık |
tiddler n.
|
|
200 |
General |
balık yavrusu |
tiddler n.
|
|
201 |
General |
balık avı araç gereçlerinin satıldığı dükkan |
tackle store n.
|
|
202 |
General |
olta ile balık tutma |
angling n.
|
|
203 |
General |
yem olarak kullanılan balık parçası |
chum n.
|
|
204 |
General |
uyuşturan balık |
crampfish n.
|
|
205 |
General |
mızrak ile balık yakalama |
spearfishing n.
|
|
206 |
General |
balık kokusu |
fish smell n.
|
|
207 |
General |
balık restoranı |
fish restaurant n.
|
|
208 |
General |
balık restoranı |
seafood restaurant n.
|
|
209 |
General |
balık lokantası |
seafood restaurant n.
|
|
210 |
General |
balık lokantası |
fish restaurant n.
|
|
211 |
General |
balık sürüsü |
a school of fish n.
|
|
212 |
General |
balık adam |
aquanaut n.
|
|
213 |
General |
balık bakımı |
fish care n.
|
|
214 |
General |
zıpkınla balık vurma |
spearfishing n.
|
|
215 |
General |
zıpkınla balık avlama |
spearfishing n.
|
|
216 |
General |
yağlı balık |
oily fish n.
|
|
217 |
General |
balık derisi |
fish skin n.
|
|
218 |
General |
balık pulu temizleme fırçası |
fish scaler n.
|
|
219 |
General |
balık oltası veya olta takımı |
angle n.
|
|
220 |
General |
balık tutma oltası |
fishing rod n.
|
|
221 |
General |
tropik doğu pasifik denizinde yaşayan yenilebilir bir balık türü |
cabrilla n.
|
|
222 |
General |
kuyruğunu suyun yüzünde tutarak sığ suda beslenen balık |
tailer n.
|
|
223 |
General |
uzun saplı geniş balık yakalama filesi |
tailer n.
|
|
224 |
General |
balık ve ıstakoz saklanan kutu |
car n.
|
|
225 |
General |
özellikle cornwall'da balık taşımak için kullanılan kulplu tahta sepet |
caul [dialect] n.
|
|
226 |
General |
(balık tutmak için) ağ kullanan kimse |
netter n.
|
|
227 |
General |
küçük oltayla yapılan balık avı |
trowl [dialect] n.
|
|
228 |
General |
balıkçının yasal sınırılar içinde yakalayabileceği en büyük balık |
keeper n.
|
|
229 |
General |
olta yemi olarak kullanılan küçük bir balık |
baitfish n.
|
|
230 |
General |
balık havuzu |
viver [obsolete] n.
|
|
231 |
General |
balık kovası |
junket n.
|
|
232 |
General |
balık tuzağı |
leap [dialect] [uk] n.
|
|
233 |
General |
balık ağı |
leap [dialect] [uk] n.
|
|
234 |
General |
balık ve diğer su altı hayvanlarını canlı olarak tutmak için su ile doldurulmuş tekne, havuz veya hazne |
marine museum n.
|
|
235 |
General |
balık veya peynir kurutmak için kullanılan ızgara |
hack n.
|
|
236 |
General |
balık besleme alanı |
meadow n.
|
|
237 |
General |
et veya balık gibi kurutulmuş çeşitli besinlerin öğütülmesi ile elde edilen ürün |
meal n.
|
|
238 |
General |
küçük ve yuvarlak porsiyonlar halinde servis edilen balık, et veya etli börek |
medallions n.
|
|
239 |
General |
yakalanan av veya balık |
mess n.
|
|
240 |
General |
çok küçük balık |
midge n.
|
|
241 |
General |
balık taşıma sepeti |
hask [obsolete] n.
|
|
242 |
General |
nehirde balık tutma çerçevesi |
hatch n.
|
|
243 |
General |
başı yukarıda ve vücudu dik balık figürü |
hauriant n.
|
|
244 |
General |
kalp şeklinde balık ağı |
heart n.
|
|
245 |
General |
zoka ile balık avlayan kimse |
moocher [dialect] n.
|
|
246 |
General |
kamıştan yapılan ve kargı ile balık avlamak için yem dizilmiş halat bağlı sal |
ligger [dialect] [uk] n.
|
|
247 |
General |
hava ile kurutulmuş tuzsuz balık |
lubfish [obsolete] n.
|
|
248 |
General |
susuz tuzsuz salamura balık |
lubfish [obsolete] n.
|
|
249 |
General |
(londra'da) bilingsgate balık pazarı esnafı |
bummaree [uk] n.
|
|
250 |
General |
somongillere ait balık |
game fish n.
|
|
251 |
General |
avlanması yasak olmayan balık |
game fish n.
|
|
252 |
General |
balık tutma barajı |
garth n.
|
|
253 |
General |
balık tutma bendi |
garth n.
|
|
254 |
General |
denize kıyısı olmayan kentlere sahil bölgelerinden balık getiren kimse |
ripper [obsolete] n.
|
|
255 |
General |
kurşun (balık avlamak için) |
sinker n.
|
|
256 |
General |
balık ve patates kızartması satan yer |
chip shop [uk] n.
|
|
257 |
General |
yemi hafifçe suya bırakarak balık tutan kimse |
dapper n.
|
|
258 |
General |
tahılla balık tutma |
graining n.
|
|
259 |
General |
eskiden gübre olarak kullanılan işlenmiş balık veya balina kalıntısı |
guano n.
|
|
260 |
General |
balık kabukları |
gubbings [uk] n.
|
|
261 |
General |
balık artığı |
gubbings [uk] n.
|
|
262 |
General |
gaonid bir balık cinsi |
gyrolepis n.
|
|
263 |
General |
balık şekilli putlara tapma |
ichthyolatry n.
|
|
264 |
General |
balık falı |
ichthyomancy n.
|
|
265 |
General |
balık yiyen kimse |
ichthyophagist n.
|
|
266 |
General |
balık yiyerek yaşayan kimse |
ichthyophagist n.
|
|
267 |
General |
balık hazırlama ekibinin bir üyesi |
idler n.
|
|
268 |
General |
balık temizleyici kimse |
idler n.
|
|
269 |
General |
küçük balık |
offal n.
|
|
270 |
General |
değersiz balık |
offal n.
|
|
271 |
General |
satılamayan balık |
offal n.
|
|
272 |
General |
balık etlilik |
chubbedness n.
|
|
273 |
General |
balık besleme |
fishkeeping n.
|
|
274 |
General |
lonchocarpus cinsi bitkilerden elde edilen balık zehri |
babasco n.
|
|
275 |
General |
balık fanusu |
fishbowl n.
|
|
276 |
General |
abd'nin atlantik kıyılarında yaşayan siyah benekli küçük işkine benzeri bir balık |
goody n.
|
|
277 |
General |
et tüketmeyen ancak balık tüketen kişi |
pescatarian n.
|
|
278 |
General |
et tüketmeyen ancak balık tüketen kişi |
pescetarian n.
|
|
279 |
General |
balık sepeti |
crail n.
|
|
280 |
General |
(balık) tutulan miktar ya da ağırlık |
draught n.
|
|
281 |
General |
balık temizleyen kimse |
dresser n.
|
|
282 |
General |
uzun çubuklar halinde kurutulan balık tutkalı |
pipe n.
|
|
283 |
General |
(balık veya av kuşu gibi) normalde evcil olmayan bazı hayvanları yetiştiren kimse |
culturist n.
|
|
284 |
General |
balık tutma |
piscation n.
|
|
285 |
General |
balık havuzu |
piscine n.
|
|
286 |
General |
balık kasesi |
fish bowl n.
|
|
287 |
General |
taze balık yakalanıp pişirilen piknik |
fish fry n.
|
|
288 |
General |
balık süzgeci |
fish strainer n.
|
|
289 |
General |
balık kevgiri |
fish strainer n.
|
|
290 |
General |
balık kroket ve patates kızartması satılan dükkan |
fish-and-chip shop [uk] n.
|
|
291 |
General |
balık gibi bakma |
fisheye n.
|
|
292 |
General |
balık kuyruğuna benzer şey |
fishtail n.
|
|
293 |
General |
balık etlilik |
fleshiness n.
|
|
294 |
General |
ara sıra et veya balık tüketen vejetaryen kimse |
flexitarian n.
|
|
295 |
General |
uzun balık oltası |
outline n.
|
|
296 |
General |
balık etli kimse |
pudsy n.
|
|
297 |
General |
hasır balık sepeti |
scull [scotland] n.
|
|
298 |
General |
balık sürüsü |
sculle n.
|
|
299 |
General |
(hanedan armalarında) perdeli ayakları ve balık kuyruğu bulunan bir aslan şeklinde tasvir edilen yaratık |
sea lion n.
|
|
300 |
General |
nadiren tavuk, balık ve kırmızı et tüketen kimse |
semivegetarian n.
|
|
301 |
General |
(shetland ve orkney adaları'nda) et ve balık kurutmada kullanılan bir taş istifi |
skeo n.
|
|
302 |
General |
balık yağı |
spick [obsolete] n.
|
|
303 |
General |
yapay balık havuzu |
stew [uk] n.
|
|
304 |
General |
balık göleti |
stewpond [uk] n.
|
|
305 |
General |
balık ağı genişletme çubuğu |
stretcher n.
|
|
306 |
General |
balık ağı açma aparatı |
stretcher n.
|
|
307 |
General |
yakalanan balık miktarı |
catch n.
|
|
308 |
General |
akın etmek (balık) |
run v.
|
|
309 |
General |
sürü halinde yüzmek (balık) |
school v.
|
|
310 |
General |
temizlemek (tavuk/balık vb'ni) |
dress v.
|
|
311 |
General |
oltayı suda sürükleyerek balık tutmak |
troll v.
|
|
312 |
General |
suyun yüzüne çıkmak (balık/denizaltı) |
surface v.
|
|
313 |
General |
oltayla balık tutmak |
troll v.
|
|
314 |
General |
suda oltayı çekerek balık tutmak |
troll v.
|
|
315 |
General |
ağla balık avlamak |
fish with nets v.
|
|
316 |
General |
oltayla balık avlamak |
angle v.
|
|
317 |
General |
zıpkın ile balık yakalamak |
gig v.
|
|
318 |
General |
oltayla balık avlamak |
trawl v.
|
|
319 |
General |
balık tutmak |
angle v.
|
|
320 |
General |
balık/kurbağa yumurtlamak |
spawn v.
|
|
321 |
General |
ağla balık tutmak |
trawl v.
|
|
322 |
General |
kılçıklarını ayıklamak (balık) |
bone v.
|
|
323 |
General |
olta ile (balık) tutmak |
hook v.
|
|
324 |
General |
ağ ile balık tutmak |
haul v.
|
|
325 |
General |
zoka ile balık avlamak |
spoon v.
|
|
326 |
General |
yumurtlamak (balık) |
spawn v.
|
|
327 |
General |
olta iğnesi ile balık avlamak |
fish with a hook v.
|
|
328 |
General |
elle balık avlamak |
fish with barehanded v.
|
|
329 |
General |
elle balık yakalamak |
guddle v.
|
|
330 |
General |
balık temizlemek |
clean the fish v.
|
|
331 |
General |
balık yetiştirmek |
farm fish v.
|
|
332 |
General |
balık yetiştirmek |
breed fish v.
|
|
333 |
General |
balık yetiştirmek |
keep fish v.
|
|
334 |
General |
balık yetiştirmek |
grow fish v.
|
|
335 |
General |
balık yetiştirmek |
raise fish v.
|
|
336 |
General |
yumurtlamak (balık vb) |
spawn v.
|
|
337 |
General |
yalancı yemle balık avlamak |
jig v.
|
|
338 |
General |
ağla (balık vb) yakalamak |
mesh v.
|
|
339 |
General |
balık yumurtalarını döllemek |
milt v.
|
|
340 |
General |
balık istifi dizilmek |
pack together like sardines v.
|
|
341 |
General |
balık ayıklamak |
clean the fish v.
|
|
342 |
General |
balık tutmak |
catch a fish v.
|
|
343 |
General |
trol ile balık tutmak |
trawl v.
|
|
344 |
General |
oltayla balık tutmak |
troul [obsolete] v.
|
|
345 |
General |
küçük oltayla balık avlamak |
trowl [dialect] v.
|
|
346 |
General |
oltayla balık tutmak |
hang v.
|
|
347 |
General |
oltayla balık avlamak |
whip v.
|
|
348 |
General |
(balık veya peyniri) kurutma ızgarasına koymak |
hack v.
|
|
349 |
General |
(balık) tuzlayıp tütsülemek |
blote v.
|
|
350 |
General |
(balık) hızla zıplamak |
boil v.
|
|
351 |
General |
elle balık tutmak |
handfish v.
|
|
352 |
General |
elle balık tutmaya çalışmak |
handfish v.
|
|
353 |
General |
zoka ile balık avlamak |
mouch [uk] v.
|
|
354 |
General |
üzerine yem tutturulmuş iple balık tutmak |
line v.
|
|
355 |
General |
(balık, tütün) istiflemek |
bulk (down) v.
|
|
356 |
General |
(donmuş balık) depodayken ve nakliyat sırasında su kaybını önlemek için buz tabakası ile kaplamak |
glaze v.
|
|
357 |
General |
(balık) parçalara ayırmak |
chine v.
|
|
358 |
General |
yem olarak çekirge kullanarak balık tutmak |
grasshopper v.
|
|
359 |
General |
elle balık yakalamak |
gump [scotland] v.
|
|
360 |
General |
fazla balık avlamak |
overcatch v.
|
|
361 |
General |
çok sayıda balık tutmak |
overcatch v.
|
|
362 |
General |
balık avlamak |
dibble v.
|
|
363 |
General |
zıpkınla balık tutmak |
iron v.
|
|
364 |
General |
(balık) yüzgeçle havayı kesmek |
feather v.
|
|
365 |
General |
balık gibi atlamak |
porpoise v.
|
|
366 |
General |
balık gibi dalmak |
porpoise v.
|
|
367 |
General |
(balık) su üzerinden yüzgeçlerini göstermek |
fin v.
|
|
368 |
General |
(balık) yüzgeçleri ile suyu yarmak |
fin v.
|
|
369 |
General |
balık vermek |
fishify v.
|
|
370 |
General |
balık tedarik etmek |
fishify v.
|
|
371 |
General |
balık eklemek |
fishify v.
|
|
372 |
General |
ağ ile balık tutmak |
seine v.
|
|
373 |
General |
(balık oltasını) birden çekmek |
skitter v.
|
|
374 |
General |
balık tutmak |
net v.
|
|
375 |
General |
balık kokan |
fishy adj.
|
|
376 |
General |
balık istifi |
packed like sardines adj.
|
|
377 |
General |
balık dolu |
fishy adj.
|
|
378 |
General |
balık etinde |
plump adj.
|
|
379 |
General |
balık gibi |
piscine adj.
|
|
380 |
General |
balık gibi |
fishy adj.
|
|
381 |
General |
spermlerini boşaltmış (balık, böcek) |
spent adj.
|
|
382 |
General |
balık eti |
plumpish adj.
|
|
383 |
General |
içinde balık tadı olan |
fishy adj.
|
|
384 |
General |
balık eti |
fleshy adj.
|
|
385 |
General |
yumurtlamayı bitirmiş (balık, böcek) |
spent adj.
|
|
386 |
General |
yumurtlamış (balık) |
shotten adj.
|
|
387 |
General |
balık bakışlı |
torpedinous adj.
|
|
388 |
General |
gözleri balık gibi bakan |
torpedinous adj.
|
|
389 |
General |
balık gibi |
ichthyic adj.
|
|
390 |
General |
balık benzeri |
ichthyic adj.
|
|
391 |
General |
balık gibi |
ichthyoid adj.
|
|
392 |
General |
balık benzeri |
ichthyoid adj.
|
|
393 |
General |
balık bilimsel |
ichthyologic adj.
|
|
394 |
General |
balık bilimsel |
ichthyological adj.
|
|
395 |
General |
balık etli |
curvaceous adj.
|
|
396 |
General |
balık kuyruğu biçiminde |
fishtail adj.
|
|
397 |
General |
balık etli |
full-figured adj.
|
|
398 |
General |
balık etinde |
well-rounded adj.
|
|
399 |
General |
balık tadında |
fishy adj.
|
|
400 |
General |
balık etinde |
buxom adj.
|
|
401 |
General |
balık etli |
plump adj.
|
|
402 |
General |
balık etli |
sonsy adj.
|
|
403 |
General |
balık etli |
chubby adj.
|
|
404 |
General |
balık yağından |
trainy [obsolete] adj.
|
|
405 |
General |
balık etli |
embonpoint adj.
|
|
406 |
General |
üstünde ters dönmüş balık veya deniz hayvanı olan (arma) |
urinant adj.
|
|
407 |
General |
balık şeklinde bir alt bedene sahip olmak |
marined adj.
|
|
408 |
General |
balık etli |
plump adj.
|
|
409 |
General |
aşırı balık içeren |
overstocked adj.
|
|
410 |
General |
balık etli |
chubbed adj.
|
|
411 |
General |
balık içeren |
finny adj.
|
|
412 |
General |
(tat, koku) balık gibi |
fishily adj.
|
|
413 |
General |
balık gibi |
fishlike adj.
|
|
414 |
General |
balık kuyruğu gibi |
fish-tail adj.
|
|
415 |
General |
balık kuyruğunu andıran |
fish-tail adj.
|
|
416 |
General |
balık kuyruğu gibi hareket eden |
fish-tail adj.
|
|
417 |
General |
balık kuyruğu gibi işleyen |
fish-tail adj.
|
|
418 |
General |
balık etli |
pubble [obsolete] adj.
|
|
419 |
General |
balık etli |
pudsy adj.
|
|
420 |
General |
balık etli |
puffy adj.
|
|
421 |
General |
balık etli |
crumby [uk] adj.
|
|
422 |
General |
balık etli |
crummy [uk] adj.
|
|
423 |
General |
balık etli |
sonsie [dialect] adj.
|
|
424 |
General |
balık kokarak |
fishily adv.
|
|
425 |
General |
balık kavağa çıkınca |
on the greek calends adv.
|
|
426 |
General |
balık istifi gibi |
like sardines adv.
|
|
Phrasals |
|
427 |
Phrasals |
(balık, kuş) ellerinden kayıp kaçmak |
slip out (of something) v.
|
|
428 |
Phrasals |
balık istifi gibi sıkıştırmak |
jam together v.
|
|
429 |
Phrasals |
(belirli bir tür balık) avlamaya çalışmak |
fish for (something) v.
|
|
430 |
Phrasals |
(belirli bir tür balık) avına çıkmak |
fish for (something) v.
|
|
431 |
Phrasals |
balık istifi gibi tıkmak/doluşturmak |
pack together v.
|
|
432 |
Phrasals |
balık istifi yapmak |
pack together v.
|
|
Phrases |
|
433 |
Phrases |
battı balık yan gider |
better to be hung for a wolf than a sheep expr.
|
|
434 |
Phrases |
keşke tabağında bir balık olsaydım |
I wish I were fish in your dish expr.
|
|
435 |
Phrases |
battı balık yan gider |
I might as well be hanged for a sheep as a lamb
|
|
Proverb |
|
436 |
Proverb |
iyilik yap, denize at, balık bilmezse hâlik bilir |
cast one's bread upon the waters
|
|
437 |
Proverb |
büyük balık küçük balığı yutar |
the big fish eats the little one
|
|
438 |
Proverb |
balık baştan kokar |
a fish rots from the head down
|
|
439 |
Proverb |
bana balık verme balık tutmayı öğret |
don't give me the fish but teach me to fish
|
|
440 |
Proverb |
balık baştan kokar |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
|
441 |
Proverb |
balık baştan kokar |
a rotten apple spoils the (whole) bushel
|
|
442 |
Proverb |
denizde daha bir sürü balık var |
there are plenty more pebbles on the beach
|
|
443 |
Proverb |
denizde daha bir sürü balık var |
there are plenty of (other) pebbles on the beach
|
|
444 |
Proverb |
denizde daha bir sürü balık var |
there are other pebbles on the beach
|
|
445 |
Proverb |
balık baştan kokar |
a bad apple spoils the (whole) barrel
|
|
446 |
Proverb |
balık baştan kokar |
the fish stinks from the head down
|
|
447 |
Proverb |
balık baştan kokar |
a fish stinks from the head down
|
|
448 |
Proverb |
balık baştan kokar |
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch
|
|
449 |
Proverb |
balık baştan kokar |
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel
|
|
450 |
Proverb |
balık baştan kokar |
one bad apple spoils the (whole) barrel
|
|
451 |
Proverb |
balık baştan kokar |
one bad apple spoils the (whole) bunch
|
|
452 |
Proverb |
balık baştan kokar |
one bad apple spoils the (whole) bushel
|
|
453 |
Proverb |
balık baştan kokar |
one rotten apple spoils the (whole) barrel
|
|
454 |
Proverb |
balık baştan kokar |
one rotten apple spoils the (whole) bunch
|
|
455 |
Proverb |
balık baştan kokar |
one rotten apple spoils the (whole) bushel
|
|
Colloquial |
|
456 |
Colloquial |
balık etli/taş gibi kadın |
brick house n.
|
|
457 |
Colloquial |
büyük balık küçük balığı yer |
big fish eat little fish n.
|
|
458 |
Colloquial |
rakı şişesinde balık |
heavy drinker n.
|
|
459 |
Colloquial |
rakı şişesinde balık |
hard drinker n.
|
|
460 |
Colloquial |
balık burcu |
fishes n.
|
|
461 |
Colloquial |
balık takımyıldızı |
fishes n.
|
|
462 |
Colloquial |
balık ve patates kızartması restoranı |
chipper [ireland/scotland] n.
|
|
463 |
Colloquial |
balık ve patates kızartması satan yer |
chippy [uk] n.
|
|
464 |
Colloquial |
balık ve patates cipsi |
greasies [new zealand] n.
|
|
465 |
Colloquial |
üzerine malt sirkesi dökülmüş kızarmış balık ve patates |
greasies [new zealand] n.
|
|
466 |
Colloquial |
deniz kıyısındaki kayalarda balık tutan balıkçı |
rockhopper [australia] n.
|
|
467 |
Colloquial |
kırmızı balık |
goldie n.
|
|
468 |
Colloquial |
büyük yırtıcı balık |
shark n.
|
|
469 |
Colloquial |
ince uzun yapılı balık |
snake n.
|
|
470 |
Colloquial |
balık gibi öpmek |
fish-kiss v.
|
|
471 |
Colloquial |
balık etli |
chubby adj.
|
|
472 |
Colloquial |
balık hafızalı (olmak) |
completely dotty adj.
|
|
473 |
Colloquial |
balık kavağa çıkınca |
pigs can fly expr.
|
|
474 |
Colloquial |
battı balık yan gider |
here goes nothing expr.
|
|
Idioms |
|
475 |
Idioms |
balık hafıza |
a brain like a sieve n.
|
|
476 |
Idioms |
büyük denizde küçük balık |
a small frog in a big pond n.
|
|
477 |
Idioms |
zayıf/balık hafıza |
a mind like a sieve n.
|
|
478 |
Idioms |
zayıf/balık hafıza |
a brain like a sieve n.
|
|
479 |
Idioms |
balık baştan kokar |
shit rolls downhill n.
|
|
480 |
Idioms |
balık hafıza |
memory like a sieve n.
|
|
481 |
Idioms |
büyük denizde küçük balık |
a small fish in a big pond n.
|
|
482 |
Idioms |
büyük denizde küçük balık |
little frog in a big pond n.
|
|
483 |
Idioms |
kaçan balık |
one that got away n.
|
|
484 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
a big fish in a little pond n.
|
|
485 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
a big fish in a small pond n.
|
|
486 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
big frog in a small pond n.
|
|
487 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
a big frog in a small pond n.
|
|
488 |
Idioms |
yavru/küçük balık |
small fry n.
|
|
489 |
Idioms |
sudan çıkmış balık |
land fish n.
|
|
490 |
Idioms |
sudan çıkmış balık |
a fish out of water n.
|
|
491 |
Idioms |
denizden çıkmış balık |
a fish out of water n.
|
|
492 |
Idioms |
büyük denizde küçük balık |
a little frog in a big pond n.
|
|
493 |
Idioms |
balık hafızası |
baby brain n.
|
|
494 |
Idioms |
büyük balık |
big fish n.
|
|
495 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
big fish in a small pond n.
|
|
496 |
Idioms |
balık öpücüğü |
fish-kiss n.
|
|
497 |
Idioms |
dudaklarını balık gibi yaparak/hareket ettirerek öpme |
fish-kiss n.
|
|
498 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
frog in a small pond n.
|
|
499 |
Idioms |
balık hafıza |
a mind like a sieve n.
|
|
500 |
Idioms |
sudan çıkmış balık |
a fish out of the water n.
|
|