Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | belated adj. | gecikmiş | ||
Secondly, the belated ban on meal did not serve to eradicate contamination. İkinci olarak, gecikmiş yemek yasağı kirliliğin ortadan kaldırılmasına hizmet etmemiştir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | belated adj. | gecikmiş | ||
Mary's husband took her to the fancy French restaurant for their belated anniversary dinner. Mary'nin kocası onu gecikmiş yıldönümü yemeği için şık bir Fransız restoranına götürdü. More Sentences |
||||
General | belated adj. | geçmiş | ||
Wishing you a belated Happy Birthday. Geçmiş doğum gününüzü kutluyorum. More Sentences |
||||
General | belated adj. | karanlığa kalmış | ||
General | belated adj. | geç kalmış |
Inglés | Turco | |
---|---|---|
Colloquial | ||
Colloquial | happy belated birthday expr. | geçmiş doğum gününüz kutlu olsun |
Colloquial | happy belated birthday expr. | geçmiş doğum günün kutlu olsun |
Law | ||
Law | belated performance n. | teehhürle ifa |