existence - Turco Inglés Diccionario

existence

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "existence" en diccionario turco inglés : 14 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
existence n. mevcudiyet
However, we cannot determine a certain space for their existence.
Ancak onların mevcudiyeti için belirli bir mekân tayin edemeyiz.

More Sentences
existence n. varlık
Where the existence of loopholes has become apparent, we are closing them.
Boşlukların varlığının ortaya çıktığı yerlerde bu boşlukları kapatıyoruz.

More Sentences
existence n. varoluş
If we fail to do so, we will have lost some of the justification for our own existence.
Eğer bunu başaramazsak, kendi varoluş gerekçelerimizin bir kısmını kaybetmiş olacağız.

More Sentences
General
existence n. hayat
Unless a nation's existence is in peril, war is murder.
Bir ulusun hayatı tehlikede değilse, savaş cinayettir.

More Sentences
existence n. bulunma
Is the existence of weapons of mass destruction in Iraq a necessary or satisfactory reason to start a war?
Irak'ta kitle imha silahlarının bulunması savaş başlatmak için gerekli ya da tatmin edici bir neden midir?

More Sentences
existence n. varoluş
If we fail to do so, we will have lost some of the justification for our own existence.
Eğer bunu başaramazsak, kendi varoluş gerekçelerimizin bir kısmını kaybetmiş olacağız.

More Sentences
existence n. vücut
existence n. ömür
existence n. yaşam
existence n. fiziksel durum
existence n. olma
existence n. oluş
existence n. yaşam biçimi
existence n. yaşayış biçimi

Significados de "existence" con otros términos en diccionario inglés turco: 135 resultado(s)

Inglés Turco
General
non-existence n. yokluk
We are pretending to believe that the non-existence of something can be proved.
Bir şeyin yokluğunun kanıtlanabileceğine inanıyormuş gibi davranıyoruz.

More Sentences
struggle for existence n. varoluş mücadelesi
We are dealing here with a struggle for existence between two peoples.
Burada iki halk arasındaki bir varoluş mücadelesiyle karşı karşıyayız.

More Sentences
existence of god n. tanrının varlığı
People who go to church apparently believe in existence of god.
Kiliseye giden insanlar görünüşe göre Tanrı'nın varlığına inanıyor.

More Sentences
come into existence v. var olmak
The earth came into existence about five thousand million years ago.
Dünya yaklaşık beş bin milyon yıl önce var olmuştur.

More Sentences
Idioms
in existence expr. varlığını sürdüren
The Food and Veterinary Office in Dublin has been in existence for a number of years.
Dublin'deki Gıda ve Veterinerlik Ofisi birkaç yıldır varlığını sürdürmektedir.

More Sentences
Law
non-existence n. yokluk
We are pretending to believe that the non-existence of something can be proved.
Bir şeyin yokluğunun kanıtlanabileceğine inanıyormuş gibi davranıyoruz.

More Sentences
Medical
co-existence n. bir arada yaşama
The co-existence of our Member States is at stake.
Üye Devletlerimizin bir arada yaşaması tehlikede.

More Sentences
Common Usage
come into existence v. oluşmak
General
the bane of one's existence n. baş belası
means of existence n. geçim kaynağı
corporate existence n. şirketin varoluşu
vegetable existence n. bitkisel yaşam
the bane of one's existence n. başının derdi
human existence n. insan mevcudiyeti
human existence n. insan varlığı
animal existence n. hayvan varlığı
existence theorem n. varlık savı
non-existence n. var olmama
existence and oneness of Allah n. Allah'ın varlığı ve birliği
existence of Allah n. Allah'ın varlığı
denial of the existence of Allah n. Allah'ın varlığının inkarı
continued existence n. sürekli mevcudiyet
meaning of existence n. varlığın anlamı
unity of existence n. vahdet-i vücut
unity of existence n. varlık birliği
existence problem n. varoluş sorunu
existence problem n. varoluş problemi
non-existence n. yok
non-existence n. varolmama
pre-existence n. önceden var olma
non-existence n. adem
pre-mortal existence n. insan ruhunun (doğmadan) daha önce de varolması
pre-existence n. insan ruhunun (doğmadan) daha önce de varolması
battle for existence n. var olma savaşı
struggle for existence n. var olma mücadelesi
struggle for existence n. var olma savaşı
deceptive existence n. aldatıcı varoluş
self-existence n. öz varlık
self-existence n. öz ile var olma durumu
come into existence v. vücut bulmak
bring into existence v. türetmek
come into existence v. türemek
come into existence v. husule gelmek
come into existence v. neşet etmek
come into existence v. meydana gelmek
come in existence v. meydana gelmek
go out of existence v. varoluşu sonlanmak
go out of existence v. ölmek
go out of existence v. tarih sahnesinden silinmek
continue one's existence v. varlığını sürdürmek
continue one's existence v. varlığını devam ettirmek
come into existence v. var olmaya başlamak
be in existence v. mevcut olmak
be in existence v. var olmak
endanger one’s own existence v. varlığını tehlikeye atmak
manage one's existence barely v. kıt kanaat geçinmek
come to existence v. ortaya çıkmak
in existence adv. varlık
Idioms
charmed existence n. kolay hayat
charmed existence n. rahat bir yaşam
charmed existence n. bir eli yağda bir eli balda olma
charmed existence n. sıkıntısız, dertsiz tasasız hayat
spartan existence n. münzevi varoluş
spartan existence n. spartalı hayatı
spartan existence n. spartalı gibi yaşama
charmed existence n. tuzu kuru olma
charmed existence n. büyülü bir yaşam
charmed existence n. rahat bir yaşam
charmed existence n. sıkıntısız bir yaşam
charmed existence n. dertsiz tasasız bir yaşam
charmed existence n. çok şanslı bir hayat
charmed existence n. hep dört ayağının üstüne düşme
the bane of somebody's existence n. birinin başının belası
the bane of somebody's existence n. birinin başının derdi
the bane of somebody's existence n. baş belası
the bane of somebody's existence n. başının derdi
the bane of somebody's existence n. birinin başının derdi
the bane of somebody's existence n. birinin başının belası
have a charmed existence v. kolay bir hayatı olmak
have a charmed existence v. rahat bir yaşam sürdürmek
have a charmed existence v. bir eli yağda bir eli balda olmak
have a charmed existence v. sıkıntısız, dertsiz tasasız bir hayat yaşamak
lead a charmed existence v. kolay bir hayatı olmak
lead a charmed existence v. rahat bir yaşam sürdürmek
lead a charmed existence v. bir eli yağda bir eli balda olmak
lead a charmed existence v. sıkıntısız, dertsiz tasasız bir hayat yaşamak
live a charmed existence v. kolay bir hayatı olmak
live a charmed existence v. rahat bir yaşam sürdürmek
live a charmed existence v. bir eli yağda bir eli balda olmak
live a charmed existence v. sıkıntısız, dertsiz tasasız bir hayat yaşamak
bring into existence v. hayat vermek
bring into existence v. kurmak
bring into existence v. oluşturmak
bring into existence v. meydana getirmek
be in existence v. mevcut olmak
lay down one's existence v. varlığını ortaya koymak
be in existence v. var olmak
bring into existence v. yaratmak
bring into existence v. var etmek
have a charmed existence v. tuzu kuru olmak
have a charmed existence v. büyülü bir yaşam sürmek
have a charmed existence v. çok şanslı bir hayatı olmak
have a charmed existence v. hep dört ayağının üstüne düşmek
lead a charmed existence v. tuzu kuru olmak
lead a charmed existence v. büyülü bir yaşam sürmek
lead a charmed existence v. çok şanslı bir hayatı olmak
lead a charmed existence v. hep dört ayağının üstüne düşmek
live a charmed existence v. tuzu kuru olmak
live a charmed existence v. büyülü bir yaşam sürmek
live a charmed existence v. çok şanslı bir hayatı olmak
live a charmed existence v. hep dört ayağının üstüne düşmek
Trade/Economic
existence of claim n. alacağın mevcudiyeti
separate corporate existence n. ayrı tüzel varlık
verifying the existence and authenticity of documents n. belgelerin varlığının ve gerçekliğinin kanıtlanması
means of existence n. geçim kaynağı
legal existence n. kanuni mevcudiyet
certificate of existence n. şirket faaliyet belgesi
Law
absence of existence n. ademi mevcudiyet
legal existence n. kanuni varlık
non-existence n. mevcut olmama
ignorance of existence of notice n. tebliği bilmeme
Politics
peaceful co-existence n. barış içinde bir arada yaşama
this is the very foundation of your existence and your future expr. mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur
Computer
existence theorem n. varlık savı
Informatics
existence theorem n. varlık teoremi
Medical
cabbage existence n. bitkisel yaşam
co-existence n. (birlikte) bulunma
Math
existence theorem n. varlık teoremi
Religious
timeless existence n. zamanın ötesinde olma
timeless existence n. ebediyet
timeless existence n. ahiret
Philosophy
realm of existence n. varlık alanı
existence precedes essence expr. varoluş özden önce gelir
Military
existence load n. ek harp yükü
existence load n. ek muharebe yükü