Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | high life n. | lüks hayat | ||
Layla saw Sami as a ticket to the high life. Leyla, Sami'yi lüks hayata giriş bileti olarak görüyordu. More Sentences |
||||
General | high life n. | afrika ritimleri ile batı tarzı pop melodilerinin birleştirildiği popüler bir batı afrika dansı | ||
General | high life n. | aşırı harcama | ||
General | high life n. | batı afrika'ya özgü aksak ritimli bir dans |
Inglés | Turco | |
---|---|---|
General | ||
General | high school life n. | lise hayatı |
Idioms | ||
Idioms | the high life n. | müsrif bir yaşam |
Idioms | the high life n. | har vurup harman savrulan bir yaşam tarzı |
Idioms | the high life n. | aşırı israfa kaçılan bir yaşam tarzı |
Idioms | the high life n. | paranın su gibi aktığı bir yaşam tarzı |
Technical | ||
Technical | high temperature operating life n. | yüksek sıcaklıkta çalışma ömrü |
Medical | ||
Medical | high quality of life n. | yüksek kalitede yaşam |