|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
ilginç olmayan |
uninteresting adj.
|
|
The majority of the songs became uninteresting.
Şarkıların çoğunluğu ilginç olmadı.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
ilginç hikayeler |
interesting stories n.
|
|
I came across a lot of interesting stories for my new book.
Yeni kitabım için pek çok ilginç hikayeye rastladım.
More Sentences
|
3 |
General |
ilginç insanlar |
interesting people n.
|
|
I met a lot of interesting people at the party last night.
Dün geceki partide bir sürü ilginç insanla tanıştım.
More Sentences
|
4 |
General |
ilginç bir hikaye |
an interesting story n.
|
|
There was an interesting story in the letter to the boy.
Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir hikâye vardı.
More Sentences
|
5 |
General |
ilginç kitap |
interesting book n.
|
|
Tom lent me a couple of interesting books.
Tom bana birkaç ilginç kitap ödünç verdi.
More Sentences
|
6 |
General |
ilginç gelmek |
interest v.
|
|
Going to the beach with you actually sounds pretty interesting.
Seninle sahile gitmek kulağa oldukça ilginç geliyor.
More Sentences
|
7 |
General |
ilginç gelmek |
sound interesting v.
|
|
It sounds interesting.
İlginç geliyor.
More Sentences
|
8 |
General |
ilginç olmayan |
uninspiring adj.
|
|
The movie received negative reviews for its uninspiring plot.
Film, ilginç olmayan konusu nedeniyle olumsuz eleştiriler aldı.
More Sentences
|
Colloquial |
|
9 |
Colloquial |
ilginç bir nokta |
an interesting point expr.
|
|
This is an interesting point for the European Union and Vietnam to reflect on for tomorrow’s meeting.
Bu, Avrupa Birliği ve Vietnam'ın yarınki toplantı için üzerinde düşünmesi gereken ilginç bir noktadır.
More Sentences
|
Speaking |
|
10 |
Speaking |
bu gerçekten ilginç |
that's really interesting expr.
|
|
That's really interesting.
Bu gerçekten ilginç.
More Sentences
|
11 |
Speaking |
ne kadar ilginç |
how interesting expr.
|
|
No matter how interesting magic shows may be, I don't like them so much.
Sihirbazlık gösterileri ne kadar ilginç olursa olsun, onlardan pek hoşlanmıyorum.
More Sentences
|
General |
|
12 |
General |
ilginç şey |
curiosity n.
|
|
13 |
General |
ilginç şey |
curio n.
|
|
14 |
General |
ilginç şeyler ve harikalar |
curiosities and wonders n.
|
|
15 |
General |
ilginç tip |
crackpot n.
|
|
16 |
General |
ilginç ihtiyar |
geezer n.
|
|
17 |
General |
ilginç tip |
specimen n.
|
|
18 |
General |
ilginç tip |
gink n.
|
|
19 |
General |
ilginç tip |
original n.
|
|
20 |
General |
ilginç tip |
quiz n.
|
|
21 |
General |
ilginç tip |
kook n.
|
|
22 |
General |
ilginç olmama |
boringness n.
|
|
23 |
General |
ilginç olma |
exoticness n.
|
|
24 |
General |
nadir bulunan ilginç eşyalar |
curiosity n.
|
|
25 |
General |
ilginç antika sanat eseri |
a piece of money n.
|
|
26 |
General |
ilginç makale |
interesting article n.
|
|
27 |
General |
ilginç rüyalar |
interesting dreams n.
|
|
28 |
General |
ilginç gerçekler |
fun facts n.
|
|
29 |
General |
ilginç bir adam |
an interesing man n.
|
|
30 |
General |
ilginç olmayan kasaba |
tank town n.
|
|
31 |
General |
ilginç olmayan kimse |
nullity n.
|
|
32 |
General |
(hikayeyi daha ilginç kılmak için) hayali ayrıntılar ekleme |
embroidery n.
|
|
33 |
General |
ilginç olmama |
uninterestingness n.
|
|
34 |
General |
küçük ilginç haber, bilgi veya söz |
snippet n.
|
|
35 |
General |
ilginç olmama |
unoriginality n.
|
|
36 |
General |
ilginç şey |
zinger n.
|
|
37 |
General |
ilginç olay |
happening n.
|
|
|
38 |
General |
ilginç, eğlenceli veya önemli şey |
happening n.
|
|
39 |
General |
ilginç deneyim |
head trip n.
|
|
40 |
General |
ilginç kimse |
grip n.
|
|
41 |
General |
ilginç geçmiş |
history n.
|
|
42 |
General |
ilginç şey |
oddity n.
|
|
43 |
General |
ilginç manzara |
gapeseed n.
|
|
44 |
General |
ilginç şeyler |
curiosa n.
|
|
45 |
General |
(seyahatlerde hediyelik eşya olarak alınan) ilginç süs eşyası |
curiosity n.
|
|
46 |
General |
ilginç ihtimal |
intriguing possibility n.
|
|
47 |
General |
ilginç olasılık |
intriguing possibility n.
|
|
48 |
General |
ilginç bilgi |
fun fact n.
|
|
49 |
General |
ilginç olay |
start n.
|
|
50 |
General |
ilginç yerleri ziyaret etmek |
see the sights v.
|
|
51 |
General |
ilginç kılmak |
make something interesting v.
|
|
52 |
General |
ilginç yerleri ziyaret etmek |
do the sights v.
|
|
53 |
General |
ilginç yerleri gezmek |
sightsee v.
|
|
54 |
General |
ilginç hale getirmek |
make something interesting v.
|
|
55 |
General |
ilginç bulmak |
find something interesting v.
|
|
56 |
General |
(hikayeyi daha ilginç kılmak için) hayali ayrıntılar eklemek |
embroider v.
|
|
57 |
General |
doğaçlamadan, hareketli ve ilginç özelliklerden veya teşvik etme kapasitesinden mahrum bırakmak |
desiccate v.
|
|
58 |
General |
ilginç özellikler eklemek |
sauce v.
|
|
59 |
General |
çok ilginç |
engrossing adj.
|
|
60 |
General |
ilginç/okunası |
readable adj.
|
|
61 |
General |
çok ilginç |
fascinating adj.
|
|
62 |
General |
elden bırakılmayacak kadar ilginç |
un put downable adj.
|
|
63 |
General |
çok ilginç |
compelling adj.
|
|
64 |
General |
ilginç olmayan |
anodyne adj.
|
|
65 |
General |
ilginç olmayan (kitap/roman) |
unreadable adj.
|
|
66 |
General |
ilginç olmayan |
unexotic adj.
|
|
67 |
General |
ilginç olmayan |
bland adj.
|
|
68 |
General |
ilginç veya önemli içeriği olan |
matterful adj.
|
|
69 |
General |
ilginç olmayan |
boresome adj.
|
|
70 |
General |
ilginç bir tarihi olan |
historied adj.
|
|
71 |
General |
ilginç olmayan |
disinteresting adj.
|
|
72 |
General |
ilginç olmayan |
sandy adj.
|
|
73 |
General |
ilginç biçimde |
interestingly adv.
|
|
74 |
General |
çok ilginç olarak |
engrossingly adv.
|
|
75 |
General |
ilginç biçimde |
curiously adv.
|
|
76 |
General |
ilginç şekilde |
interestingly adv.
|
|
77 |
General |
ilginç bir şekilde |
in a kind of funny way adv.
|
|
78 |
General |
ilginç olmayan bir şekilde |
uninterestingly adv.
|
|
79 |
General |
ilginç olmadan |
uninterestingly adv.
|
|
80 |
General |
ilginç olmadan |
unoriginally adv.
|
|
81 |
General |
ilginç bir şekilde |
rivetingly adv.
|
|
Phrasals |
|
82 |
Phrasals |
ilginç hale getirmek için detaylar eklemek/eklemeler yapmak |
embellish with (something) v.
|
|
83 |
Phrasals |
ilerledikçe ilginç bir şeye dönüşmek |
unfold into something v.
|
|
84 |
Phrasals |
geliştikçe ilginç bir şey halini almak |
unfold into something v.
|
|
85 |
Phrasals |
(bir şeyi bir şeyle) daha ilginç/ilgi çekici hale getirmek |
salt (something) with (something) v.
|
|
86 |
Phrasals |
(bir şeyi bir şeyle) daha ilginç/ilgi çekici hale getirmek |
season (something) with (something) v.
|
|
87 |
Phrasals |
eğlenceli/ilginç hikayelerle arkadaşlarını eğlendirmek |
dine out on v.
|
|
88 |
Phrasals |
bir hikayenin/ilginç bir bilginin ekmeğini yemek |
dine out on v.
|
|
89 |
Phrasals |
bir hikayenin/ilginç bir bilginin ekmeğini yemek |
dine out on something v.
|
|
90 |
Phrasals |
eğlenceli/ilginç hikayelerle yemekte arkadaşlarını eğlendirmek |
dine out on something v.
|
|
91 |
Phrasals |
ile daha ilginç/ilgi çekici hale getirmek |
salt with v.
|
|
92 |
Phrasals |
ile daha ilginç/ilgi çekici hale getirmek |
season with v.
|
|
Phrases |
|
93 |
Phrases |
ilginç bir şey |
a matter of interest n.
|
|
94 |
Phrases |
ilginç bir nokta |
it is worth noting that expr.
|
|
95 |
Phrases |
ilginç olansa... |
what's interesting is that... expr.
|
|
96 |
Phrases |
ilginç bir özelliğe sahip |
with a difference expr.
|
|
Colloquial |
|
97 |
Colloquial |
ilginç haber |
the scoop [usa] n.
|
|
98 |
Colloquial |
ilginç kimse |
odd bird n.
|
|
99 |
Colloquial |
ilginç kimse |
strange bird n.
|
|
100 |
Colloquial |
ilginç kimse |
odd bod n.
|
|
101 |
Colloquial |
ilginç kimse |
odd-bod n.
|
|
102 |
Colloquial |
(garip, ilginç, tuhaf) tip |
type n.
|
|
103 |
Colloquial |
ilginç bir teklif |
an interesting offer n.
|
|
104 |
Colloquial |
özellikle insanların cinsel davranışlarıyla ilgili ilginç veya şok edici bilgiler |
juicy gossip/details/stories n.
|
|
105 |
Colloquial |
çok ilginç (biri/bir şey) |
hang of a (someone or something) n.
|
|
106 |
Colloquial |
ilginç kimse/şey |
hot stuff [uk] n.
|
|
107 |
Colloquial |
film ve edebiyatta kendi içerisinde tam bir karakter olmak yerine erkek kahramanın kişisel gelişimine katkıda bulunan ve onunla aşk ilişkisi olan sevimli ve ilginç özgür ruhlu kadın karakter |
mpdg (manic pixie dream girl) n.
|
|
108 |
Colloquial |
heyecan verici/ilginç haber |
buzz n.
|
|
109 |
Colloquial |
ilginç hikayeler/öyküler anlatmak |
beat banaghan [obsolete] v.
|
|
110 |
Colloquial |
artık ilginç olmayıp bıkkınlık vermek |
be done to death v.
|
|
111 |
Colloquial |
yapacak daha ilginç şeyleri olmak |
have more interesting things to do v.
|
|
112 |
Colloquial |
ilginç olmak |
be out there v.
|
|
113 |
Colloquial |
(gerçekten) ilginç olmak |
be (really) something v.
|
|
114 |
Colloquial |
pek/hiç ilginç olmamak |
not be any/much good v.
|
|
115 |
Colloquial |
daha ilginç hale getirmek |
sauce up v.
|
|
116 |
Colloquial |
daha ilginç hale getirilmiş |
amped-up adj.
|
|
117 |
Colloquial |
ilginç olmayan |
ho-hum adj.
|
|
118 |
Colloquial |
şaşırtıcı/ilginç değil mi? |
can you beat it/that? expr.
|
|
119 |
Colloquial |
işin ilginç yanı |
all the more amazing expr.
|
|
120 |
Colloquial |
işin ilginç kısmı |
here's the interesting part expr.
|
|
121 |
Colloquial |
ne ilginç! |
how quaint! expr.
|
|
122 |
Colloquial |
biri/bir şey hakkında ilginç bir şey |
something about someone or something expr.
|
|
123 |
Colloquial |
ilginç bir şey var mı? |
anything going on? expr.
|
|
124 |
Colloquial |
ilginç olan şu ki |
strangely, enough expr.
|
|
125 |
Colloquial |
pek ilginç/eğlenceli/değişik bir şey yok |
not a (whole) lot expr.
|
|
126 |
Colloquial |
ilginç bir şey |
quite something expr.
|
|
127 |
Colloquial |
işte bu ilginç bir olay |
that's one for the (record) book expr.
|
|
128 |
Colloquial |
işte bu ilginç bir olay |
that's one for the (record) books expr.
|
|
129 |
Colloquial |
çok ilginç |
how about that, then exclam.
|
|
130 |
Colloquial |
çok şaşırtıcı/ilginç değil mi? |
how about that? exclam.
|
|
Idioms |
|
131 |
Idioms |
ilginç insan |
a queer fish n.
|
|
132 |
Idioms |
ilginç ayrıntılar |
the gory details n.
|
|
133 |
Idioms |
yoldan geçenlerin bakışlarını çekecek kadar güzel veya ilginç olan kişi ya da nesne |
head turner n.
|
|
134 |
Idioms |
ilginç insan |
an odd fish [uk] n.
|
|
135 |
Idioms |
ilginç insan |
a queer fish [uk] n.
|
|
136 |
Idioms |
ilginç insan |
an odd fish [uk] n.
|
|
137 |
Idioms |
ilginç insan |
a queer fish [uk] n.
|
|
138 |
Idioms |
yapacak daha ilginç şeyler |
bigger fish to fry n.
|
|
139 |
Idioms |
yapacak daha ilginç şeyler |
other fish to fry n.
|
|
140 |
Idioms |
ilginç bir hal almak |
catch fire v.
|
|
141 |
Idioms |
(birine) ilginç/enteresan gelmek |
ring (one's) bell v.
|
|
142 |
Idioms |
(birine) ilginç/enteresan gelmek |
ring someone's bell [us] v.
|
|
143 |
Idioms |
ilginç hale getirmek |
bring something alive v.
|
|
144 |
Idioms |
ilginç olmamak |
not worth writing home about v.
|
|
145 |
Idioms |
daha ilginç kılmak |
colour up v.
|
|
146 |
Idioms |
güzel görünse de ilginç olmamak |
be all fur coat and no knickers v.
|
|
147 |
Idioms |
ilginç/iyi/cazip bir fikir olmak |
have a ring to it v.
|
|
148 |
Idioms |
yapacak daha ilginç şeyleri olmak |
have bigger fish to fry v.
|
|
149 |
Idioms |
yapacak daha ilginç şeyleri olmak |
have other fish to fry v.
|
|
150 |
Idioms |
(çok ilginç bir şeye) bakmak |
get a load of v.
|
|
151 |
Idioms |
yapacak daha ilginç şeyleri olmak |
have more important fish to fry v.
|
|
152 |
Idioms |
en ilginç/heyecan verici yerlerini ziyaret etmek |
hit the high spots v.
|
|
153 |
Idioms |
(pek) ilginç olmamak |
be nothing (much) to write home about v.
|
|
154 |
Idioms |
ilginç olmamak |
be nothing to shout about v.
|
|
155 |
Idioms |
pek ilginç olmamak |
be nothing to write home about v.
|
|
156 |
Idioms |
pek ilginç olmamak |
be not much to write home about v.
|
|
157 |
Idioms |
ilginç hikayeler anlatmak |
beat banagher [obsolete] v.
|
|
158 |
Idioms |
yapacak daha ilginç şeyleri olmak |
have better/bigger/other fish to fry v.
|
|
159 |
Idioms |
yapacak daha ilginç şeyleri olmak |
have better fish to fry v.
|
|
160 |
Idioms |
ilginç/sıra dışı (bir şeye) iyice bakmak |
have an eyeful (of something) [uk] v.
|
|
161 |
Idioms |
ilginç/sıra dışı (bir şeye) iyice bakmak |
get an eyeful (of something) [uk] v.
|
|
162 |
Idioms |
yapacak daha önemli/ilginç işleri olmak |
have other cats to whip v.
|
|
163 |
Idioms |
iyi, ilginç anları olmak |
have its moments v.
|
|
164 |
Idioms |
iyi, ilginç olduğu anlar olmak |
have its moments v.
|
|
165 |
Idioms |
ilginç bir şekilde (bir şeye) benzemek |
look suspiciously like (something) v.
|
|
166 |
Idioms |
ilginç bir şekilde (bir şeye) benzemek |
look/sound suspiciously like something v.
|
|
167 |
Idioms |
(birine) ilginç/enteresan gelmek |
ring (one's) bells v.
|
|
168 |
Idioms |
ilginç olmayan |
not much to boast about adj.
|
|
169 |
Idioms |
tuhaf ve ilginç |
odd and curious adj.
|
|
170 |
Idioms |
dünyada eşi benzeri olmayacak kadar ilginç |
like nothing on earth expr.
|
|
171 |
Idioms |
ilginç olmayan |
for the birds expr.
|
|
172 |
Idioms |
işte bu ilginç |
there's one for (record) the book [us] expr.
|
|
173 |
Idioms |
işte bu ilginç |
there's one for (record) the books [us] expr.
|
|
174 |
Idioms |
bu ilginç işte! |
If don't that beat all! exclam.
|
|
Speaking |
|
175 |
Speaking |
amma da ilginç |
how interesting n.
|
|
176 |
Speaking |
bugün çok ilginç bir şey oldu |
something really interesting happened today expr.
|
|
177 |
Speaking |
bu ilginç işte |
that's is interesting expr.
|
|
178 |
Speaking |
bunu çok ilginç bulacaksın |
you'll find this very interesting expr.
|
|
179 |
Speaking |
bunu ilginç kılan |
what makes this interesting is expr.
|
|
180 |
Speaking |
bu ilginç işte! |
don't that just beat all! expr.
|
|
181 |
Speaking |
bu ilginç işte! |
that beats everything! expr.
|
|
182 |
Speaking |
bu ilginç işte! |
If that don't beat all! expr.
|
|
183 |
Speaking |
çok ilginç |
how about that? expr.
|
|
184 |
Speaking |
işte bu ilginç! |
there's one for the books! expr.
|
|
185 |
Speaking |
işin ilginç tarafı |
the funny part is that expr.
|
|
186 |
Speaking |
işin ilginç yanı |
the funny part is that expr.
|
|
187 |
Speaking |
işte bu ilginç! |
there's a turn-up for the books! expr.
|
|
188 |
Speaking |
işte bu ilginç! |
that's one for the books! expr.
|
|
189 |
Speaking |
işte bu ilginç! |
that's a turn-up for the books! expr.
|
|
190 |
Speaking |
yakınlarda yürünebilecek ilginç yerler var mı? |
are there any interesting places to walk nearby? expr.
|
|
191 |
Speaking |
yakınlarda ilginç yürüyüş yerleri var mı? |
are there any interesting walks nearby? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
192 |
Trade/Economic |
reklamı ilginç kılan özellik |
gimmick n.
|
|
Zoology |
|
193 |
Zoology |
hindistan ve sri lanka'da yaşayan, ilginç büyük kulakları ve burnu olan küçük bir yarasa |
lyre bat n.
|
|
Archaic |
|
194 |
Archaic |
ilginç ve önemli fikirlerle dolu (yazar veya kitap) |
matterful adj.
|
|
Slang |
|
195 |
Slang |
ilginç tip |
kook n.
|
|
196 |
Slang |
gösteriş ve tarz yerine işlevselliğin ön planda olduğu sıkıcı/ilginç olmayan araba |
nerd mobile n.
|
|
197 |
Slang |
daha ilginç/heyecan verici hale getirmek |
sex up v.
|
|
198 |
Slang |
çok ilginç olmak |
happen v.
|
|
199 |
Slang |
son derece ilginç |
awesome sauce exclam.
|
|
British Slang |
|
200 |
British Slang |
ilginç kimse/şey |
bobby-dazzler n.
|
|
Modern Slang |
|
201 |
Modern Slang |
işte sonra herkes öldü (ilginç olmayan bir hikayeyi hızlıca bitirmek için kullanılan bir ifade) |
and then everyone died... expr.
|
|