| Inglés | Turco | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | untenable adj. | savunulamaz (sav, teori vb) | ||
|
And that would be an untenable situation both for Europe's farmers and for consumers. Ve bu hem Avrupalı çiftçiler hem de tüketiciler için savunulamaz bir durum olacaktır. More Sentences |
||||
| General | untenable adj. | tahammül edilemez | ||
|
Untenable situations have arisen at the Eurotunnel caused by stowaways on trains. Eurotunnel'de trenlerdeki kaçak yolcuların neden olduğu tahammül edilemez durumlar ortaya çıkmıştır. More Sentences |
||||
| General | untenable adj. | savunulmaz | ||
| General | untenable adj. | savunulamaz | ||
| General | untenable adj. | çürük | ||
| General | untenable adj. | işgal edilemez (yer) | ||
| General | untenable adj. | oturulamaz | ||
| General | untenable adj. | yaşanamaz | ||
