yürürlükte - Turco Inglés Diccionario

yürürlükte

Significados de "yürürlükte" en diccionario inglés turco : 10 resultado(s)

Turco Inglés
General
yürürlükte in effect adj.
The law is still in effect.
Yasa hala yürürlükte.

More Sentences
yürürlükte in force adj.
The n+2 rule for financing must be kept in force.
Finansman için n+2 kuralı yürürlükte tutulmalıdır.

More Sentences
yürürlükte in operation adj.
Yes, a Fourth Protocol has now been in operation since January 2001.
Evet, Dördüncü Protokol Ocak 2001'den bu yana yürürlüktedir.

More Sentences
yürürlükte in place adv.
We have already been through the pain barrier and currently have an individual identification system in place.
Acı bariyerini çoktan aştık ve şu anda yürürlükte olan bir bireysel tanımlama sistemimiz var.

More Sentences
yürürlükte valid adj.
yürürlükte effective adj.
yürürlükte on line adv.
Trade/Economic
yürürlükte standing adj.
Law
yürürlükte valid adj.
yürürlükte in adv.

Significados de "yürürlükte" con otros términos en diccionario inglés turco: 59 resultado(s)

Turco Inglés
General
yürürlükte kalmak remain in force v.
The special restrictions on access to these regions are to remain in force until then.
Bu bölgelere erişim üzerindeki özel kısıtlamalar o zamana kadar yürürlükte kalacaktır.

More Sentences
yürürlükte kalmak run v.
The Treaty establishing the European Coal and Steel Community was signed in 1952, and was to run for fifty years.
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu kuran Antlaşma 1952 yılında imzalandı ve elli yıl boyunca yürürlükte kalacaktı.

More Sentences
yürürlükte olma operativeness n.
abd'nin maine eyaletinde de yürürlükte olan, alkollü içeceklerin üretimini ve satışını yasaklayan yasalar maine law n.
yürürlükte olmak hold good v.
yürürlükte olmak be in force v.
yürürlükte olmak run v.
yürürlükte kalmak stand v.
yürürlükte olmak prevail v.
yürürlükte olmak be in vigour v.
yürürlükte bulunmak be in effect v.
yürürlükte bulunmak be in force v.
yürürlükte bulunmak be effective v.
yürürlükte olmak exist v.
yürürlükte olmayan out of date adj.
yürürlükte olan effective adj.
yürürlükte olan in effect adj.
yürürlükte olan current adj.
yürürlükte olan operative adj.
daima yürürlükte standing adj.
(o tarihte) yürürlükte olan then-current adj.
(o tarihte) yürürlükte bulunan then-current adj.
yürürlükte olan unabolished adj.
yürürlükte olan good adj.
Colloquial
1994-2011 arasında abd'de yürürlükte olan ve eşcinsellerin orduda görev almalarını yasaklayan fakat cinsel yönelimini gizli tutanlara karşı da ayrımcılığı önleyen bir kanun don't ask, don't tell, don't harass, don't pursue expr.
Idioms
yürürlükte olmak hold good v.
yürürlükte olmak hold true v.
(bir ev/bina) için satış sözleşmesi yürürlükte under offer [uk] expr.
Trade/Economic
yürürlükte tutulan ipotek veya uzun süreli kiralama attendant term [brit] n.
vadesi dolduğu halde aynı koşullarda yürürlükte kalan borç continued obligation n.
yürürlükte olan sözleşme contract in force n.
yürürlükte olan ücret prevailing wage n.
yürürlükte bulunan in force adj.
yürürlükte olan current adj.
Law
bir ülkenin yürürlükte olan kanun ve diğer hukuk kurallarırının bir sistem dahilinde bir arada toplanması compiled statutes n.
tam olarak yürürlükte in full force and effect n.
yürürlükte olma effect n.
veraset kanununa girmediği için yürürlükte tutulan tröst family trust n.
yürürlükte tutma retaining in force n.
yürürlükte bulunan devletler hukuku kuralları general international law n.
yürürlükte olma being in effect n.
uygulamanın yürürlükte olduğu süre life of an execution n.
bir davanın yürürlükte kalmasını sağlayan emir stet n.
bir yasal işlemin yürürlükte kalmasını sağlayan emir stet n.
yürürlükte olmak be in force v.
yürürlükte olmak have legal power v.
yürürlükte tutmak retain in force v.
yürürlükte olmak be in effect v.
yürürlükte olarak validly adv.
Politics
anlaşmanın yürürlükte kalması maintenance of agreements n.
daima yürürlükte olan emir standing order n.
güney afrika cumhuriyeti'nde 1994 yılına kadar yürürlükte olan ve beyaz olmayan ırklar arasında yasal olarak bir ayrımı öngören politika apartheid n.
yürürlükte olan çevre düzenlemeleri final governing standards n.
yürürlükte olmak prevail v.
Insurance
sigortanın yürürlükte olduğu coğrafi sınırlar territorial limits n.
yürürlükte olan sigortanın devam etmesi için yapılan işlem renewal n.
yürürlükte olan sözleşme contract in force n.
Technical
yürürlükte olan mevcut current n.
Food Engineering
yürürlükte olan being in force adj.