|
- So we still have a lot of work to do on this subject, but this should not frighten us.
- Dolayısıyla bu konuda daha yapacak çok işimiz var ama bu bizi korkutmamalı.
- I recently visited New Zealand, which has a lot of sheep.
- Kısa bir süre önce çok sayıda koyunu olan Yeni Zelanda'yı ziyaret ettim.
- I thank all those who spent a lot of time and effort in getting to this position.
- Bu konuma gelmek için çok fazla zaman ve çaba harcayan herkese teşekkür ediyorum.
- But as you heard from my answer, there is a lot of progress and we will see.
- Ancak cevabımdan da duyduğunuz gibi, çok fazla ilerleme var ve bunu göreceğiz.
- There are a lot of examples, but I will give a few here to the House.
- Çok sayıda örnek var, ancak burada Meclis'e birkaç örnek vereceğim.
- A lot of people unfairly criticise us for the democratic deficit.
- Pek çok insan bizi demokrasi açığı konusunda haksız yere eleştiriyor.
- These are two elements which will take up a lot of attention.
- Bunlar çok dikkat çekecek iki unsurdur.
- I believe, as I say, that we get value for money, but there are still a lot of shortcomings.
- Dediğim gibi verdiğimiz paranın karşılığını aldığımıza inanıyorum ancak hala pek çok eksiklik var.
- I say that because a lot of people are concerned about the way in which this budget will be voted on Thursday.
- Bunu söylüyorum çünkü pek çok insan bu bütçenin Perşembe günü oylanma şeklinden endişe duyuyor.
- I welcome a lot of what he has said today about the way the Commission should take office and hold office.
- Bugün Komisyon'un göreve başlama ve görevini sürdürme şekline ilişkin söylediği pek çok şeyi memnuniyetle karşılıyorum.
- As she said, she has taken advice from a lot of people.
- Kendisinin de söylediği gibi, pek çok kişiden tavsiye almıştır.
- Thank you also for the letter that you sent to Members, which has clarified a lot of things.
- Üyelere gönderdiğiniz ve pek çok şeyi açıklığa kavuşturan mektup için de teşekkür ederim.
- If so, she will not only make me happier, but a lot of young people happier too.
- Eğer böyle olursa, sadece beni değil, pek çok genci de daha mutlu edecektir.
- But there is a lot of talks and spin rather than substance.
- Ancak içerikten ziyade çok fazla konuşma ve laf kalabalığı var.
- The report is very extensive and contains a lot of information and many recommendations.
- Rapor çok kapsamlı olup çok sayıda bilgi ve tavsiye içermektedir.
- A lot of other people have also said that here today.
- Bugün burada başka pek çok kişi de bunu söyledi.
- Moreover, they would be in danger of stealing a lot of resources from other monitoring areas.
- Dahası, diğer izleme alanlarından çok fazla kaynak çalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır.
- Demonstrators, who cannot be called visitors, caused a lot of problems.
- Ziyaretçi olarak adlandırılamayacak olan göstericiler pek çok soruna yol açmıştır.
- Do we accuse a lot of Republicans today of being anti-American?
- Bugün pek çok Cumhuriyetçiyi Amerikan karşıtı olmakla suçluyor muyuz?
- Historically, we have a lot of experience of conflicts of this type.
- Tarihsel olarak bu tür çatışmalarla ilgili pek çok deneyimimiz var.
- It is an extremely comprehensive document that involved a lot of research.
- Bu son derece kapsamlı ve çok fazla araştırma içeren bir belgedir.
- There has been a lot of comment about the pressure under which this debate is taking place.
- Bu tartışmanın hangi baskı altında gerçekleştiğine dair pek çok yorum yapıldı.
- That leaves you and me looking through a lot of amendments that can sometimes be rather confusing.
- Bu da size ve bana bazen oldukça kafa karıştırıcı olabilen çok sayıda değişikliği incelemek zorunda bırakıyor.
- There are a lot of pretty words on paper, but what does it look like in reality?
- Kağıt üzerinde pek çok güzel söz var, ama gerçekte nasıl görünüyor?
- At first reading, we still have a lot of opportunities, but we should also leave the way open for the second reading.
- İlk okumada hala pek çok fırsatımız var, ancak ikinci okuma için de yolu açık bırakmalıyız.
- Indeed, there are a lot of positive developments highlighted in the report, but there are also considerable weaknesses.
- Aslında raporda vurgulanan pek çok olumlu gelişme var, ancak önemli zayıflıklar da mevcut.
- There is a lot of evidence to show that higher cigarette prices reduce the level of smoking.
- Yüksek sigara fiyatlarının sigara içme seviyesini düşürdüğünü gösteren pek çok kanıt bulunmaktadır.
- Today we lose a lot of time over badly prepared votes.
- Bugün kötü hazırlanmış oylamalar yüzünden çok zaman kaybediyoruz.
- Working in certain institutions is indeed very dangerous, as a lot of people in them are off sick.
- Bazı kurumlarda çalışmak gerçekten de çok tehlikelidir çünkü bu kurumlardaki pek çok insan hastadır.
- Quite a lot of other matters have been raised.
- Başka pek çok konu gündeme getirildi.
- Securities prospectuses are usually very long and contain a lot of detail.
- Menkul kıymetler izahnameleri genellikle çok uzundur ve çok fazla ayrıntı içerir.
- I see a lot of turmoil behind the tragic events of this year.
- Bu yıl yaşanan trajik olayların ardında çok fazla kargaşa görüyorum.
- If that happens, there will be a lot of movement of people.
- Bu gerçekleşirse, çok fazla insan hareketi olacaktır.
- There has been a lot of correspondence back and forth and Minister Tritin has visited Brussels.
- Çok sayıda yazışma yapıldı ve Bakan Tritin Brüksel'i ziyaret etti.
- We have had a lot of detailed discussion of various assessment procedures.
- Çeşitli değerlendirme prosedürleri hakkında çok detaylı tartışmalar yaptık.
- The sum of EUR 11.5 million may be a small amount in the grander scheme of things, but it is still a lot of money.
- 11.5 milyon Euro'luk meblağ, büyük ölçekte küçük bir meblağ olabilir, ancak yine de çok büyük bir meblağdır.
- We know that a lot of people will leave this afternoon.
- Bu öğleden sonra pek çok insanın ayrılacağını biliyoruz.
- There is a lot of work to be done.
- Yapılması gereken çok iş var.
- We do a lot of talking about it, but in reality we bring about very few radical steps to change the situation.
- Bu konuda çok konuşuyoruz ama gerçekte durumu değiştirmek için çok az radikal adım atıyoruz.
- I thank all those who spent a lot of time and effort in getting to this position.
- Bu noktaya gelebilmek için çok fazla zaman ve çaba harcayan herkese teşekkür ediyorum.
- There is not a lot of extra money to give away.
- Verilecek çok fazla para yok.
- But there are other areas where there is a lot of confusion.
- Ancak kafa karışıklığının çok fazla olduğu başka alanlar da var.
- We will probably have a lot of time this afternoon.
- Bu öğleden sonra muhtemelen çok vaktimiz olacak.
- There is a lot of explaining to be done before that happens.
- Bu gerçekleşmeden önce yapılması gereken çok fazla açıklama var.
- We are all aware that these provisions are creating a lot of problems today.
- Bu hükümlerin günümüzde pek çok sorun yarattığının hepimiz farkındayız.
- A lot of money is simply left unclaimed.
- Bir çok para düpedüz sahipsiz bırakılıyor.
- But, as several Members of this House have pointed out, a lot of funds are not spent at all.
- Ancak, bu Meclisin bazı Üyelerinin de belirttiği gibi, pek çok fon hiç harcanmıyor.
- The multiannual guidance programmes proposed by the Commission make a lot of sense.
- Komisyon tarafından önerilen çok yıllı rehberlik programları çok anlamlıdır.
- Thank you also for the letter that you sent to Members, which has clarified a lot of things.
- Üyelere gönderdiğiniz ve pek çok konuya açıklık getiren mektup için de teşekkür ederim.
- There is a lot of talk, and rightly so, about old, single-hull tankers.
- Eski, tek gövdeli tankerler hakkında çok fazla ve haklı olarak konuşuluyor.
- There has been a lot of criticism of the way in which the ACP's secretariat has operated.
- ACP sekreterliğinin çalışma şekline yönelik pek çok eleştiri yapılmıştır.
- There is still a lot of concern about it, and I ask you to bear that in mind.
- Bu konuda hala çok fazla endişe var ve bunu aklınızda tutmanızı rica ediyorum.
- A lot of discussion will also be needed on the Commission's human resources policy.
- Komisyon'un insan kaynakları politikası konusunda da çok sayıda tartışmaya ihtiyaç duyulacaktır.
- There is a lot of talk about subsidiarity at present.
- Şu anda yetki ikamesi hakkında çok fazla konuşma var.
- There is a lot of potential there, but it can also mislead consumers because of accidental contamination.
- Burada çok fazla potansiyel var, ancak kazara kirlenme nedeniyle tüketicileri de yanıltabilir.
- There has been a lot of criticism of the emissions trading scheme.
- Emisyon ticareti programına yönelik çok sayıda eleştiri yapıldı.
- What you have just said has given us a lot of comfort and security.
- Az önce söyledikleriniz bizi çok rahatlattı ve güvende hissettirdi.
- Those countries and companies that use a lot of nuclear or hydroelectric power are being favoured.
- Çok fazla nükleer ya da hidroelektrik enerji kullanan ülkeler ve şirketler kayırılmaktadır.
- The subject matter of the agreement also raises a lot of questions.
- Anlaşmanın konusu da pek çok soruyu beraberinde getirmektedir.
- It is an extremely comprehensive document that involves a lot of research.
- Çok fazla araştırma içeren son derece kapsamlı bir belgedir.
- There have been a lot of spurious arguments here tonight, particularly about thresholds for receiving funding.
- Bu akşam burada, özellikle fon alma eşikleriyle ilgili pek çok sahte tartışma yaşandı.
- There has been a lot of criticism of the emissions trading scheme.
- Emisyon ticareti planına yönelik pek çok eleştiri yapıldı.
- There are a lot of similarities between the two.
- İkisi arasında pek çok benzerlik var.
- These are two elements which will take up a lot of attention.
- Bunlar çok dikkat çekecek olan iki unsurdur.
- I say that because a lot of people are concerned about the way in which this budget will be voted on Thursday.
- Bunu söylüyorum çünkü pek çok insan bu bütçenin Perşembe günü nasıl oylanacağı konusunda endişe duyuyor.
- As you must know, a lot of exciting things are happening in Cuba right now.
- Bildiğiniz gibi şu anda Küba'da heyecan verici pek çok şey oluyor.
- There have been a lot of cultural changes in the way the process has evolved.
- Sürecin gelişiminde pek çok kültürel değişiklik olmuştur.
- We have had a lot of bad experience with internal disciplinary councils.
- Kurum içi disiplin kurullarıyla ilgili pek çok kötü deneyimimiz oldu.
- Securities prospectuses are usually very long and contain a lot of detail.
- Menkul kıymet izahnameleri genellikle çok uzundur ve çok fazla ayrıntı içerir.
- We have heard a lot of this from other speakers as well.
- Diğer konuşmacılardan da bu konuda çok şey duyduk.
- Secondly, it is always being said that a lot of money is being spent.
- İkinci olarak, her zaman çok fazla para harcandığı söyleniyor.
- However, there is still a lot of work to be done.
- Ancak hâlâ yapılması gereken çok iş var.
- This year, we shall have a lot of difficulty meeting our priorities where the Global Health Fund is concerned.
- Bu yıl, Küresel Sağlık Fonu söz konusu olduğunda önceliklerimizi karşılamakta çok zorlanacağız.
- There are a lot of good ideas in this report.
- Bu raporda pek çok iyi fikir var.
- That means a lot of vested interests will need to be confronted.
- Bu da pek çok menfaat sahibiyle yüzleşilmesi gerektiği anlamına geliyor.
- There have been a lot of spurious arguments here tonight, particularly about thresholds for receiving funding.
- Bu akşam burada özellikle fon alma eşikleriyle ilgili pek çok sahte tartışma yaşandı.
- I think this report is a waste of a lot of paper.
- Bu raporun çok fazla kağıt israfı olduğunu düşünüyorum.
- I do however have a lot of faith in interinstitutional dialogue and in precedents where agreements have been reached.
- Bununla birlikte, kurumlar arası diyaloğa ve anlaşmaya varılan örnek olaylara çok güveniyorum.
- Then, of course, a lot of information about our claims and commitments came from outside the bookkeeping system.
- Sonra, elbette, taleplerimiz ve taahhütlerimizle ilgili pek çok bilgi defter tutma sisteminin dışından geldi.
- The companies making new engines go out of business, but those refurbishing old engines continue to make a lot of money.
- Yeni motor üreten şirketler iflas ediyor, ancak eski motorları yenileyenler çok para kazanmaya devam ediyor.
- Quite a lot of other matters have been raised.
- Başka pek çok konu da gündeme getirilmiştir.
- The reduced farm numbers have produced a lot of well-being in Europe.
- Çiftlik sayısının azalması Avrupa'da çok fazla refah yarattı.
- The public services too, such as hospitals, schools and trams, use a lot of electricity.
- Hastaneler, okullar ve tramvaylar gibi kamu hizmetleri de çok fazla elektrik kullanmaktadır.
- Have we not wasted a lot of time since last March?
- Geçen Mart ayından bu yana çok zaman kaybetmedik mi?
- Persons affected are of the opinion that a lot of things are being said here that are not materially justified.
- Etkilenen kişiler, burada maddi olarak haklı olmayan pek çok şeyin söylendiği görüşündedir.
- In my country there is a lot of discussion about healthcare at the moment.
- Ülkemde şu anda sağlık hizmetleri hakkında çok fazla tartışma var.
- As rapporteur last autumn, I did a lot of work to stop this link from being made, and I am still doing so.
- Geçen sonbaharda raportör olarak bu bağlantının yapılmasını engellemek için çok çalıştım ve halen de çalışıyorum.
- Secondly, there is a lot of juggling with figures, but they are all relative.
- İkincisi, rakamlarla çok fazla oynanıyor ancak bunların hepsi göreceli.
- There is a lot of hypocrisy here.
- Burada çok fazla ikiyüzlülük var.
- We have a lot of European statutes that are not yet operational.
- Henüz faaliyete geçmemiş pek çok Avrupa tüzüğümüz var.
- The whole Austria business did a lot of damage, because it was all about opinions and suppositions.
- Tüm Avusturya meselesi çok zarar verdi çünkü her şey fikirler ve varsayımlarla ilgiliydi.
- However, over the next few months a few more harsh words and a lot of hard talk will take place.
- Bununla birlikte, önümüzdeki birkaç ay içinde birkaç sert söz ve çok sayıda sert konuşma daha gerçekleşecek.
- I am sleeping very well at the moment and I have had a lot of dreams.
- Şu anda çok iyi uyuyorum ve bir sürü rüya gördüm.
- As you have heard, we have a lot of comments and requests concerning this historic project.
- Duymuş olduğunuz gibi, bu tarihi projeyle ilgili çok sayıda yorum ve talebimiz var.
- On the whole there is a lot of common ground between this document and the European strategy.
- Genel olarak, bu belge ve Avrupa stratejisi arasında pek çok ortak nokta vardır.
- There is not a lot of extra money to give away.
- Dağıtılacak çok fazla ekstra para yok.
- If the marketing is well done there are a lot of tourists who will chose these types of destinations.
- Pazarlama iyi yapılırsa bu tür destinasyonları tercih edecek çok sayıda turist olacaktır.
- The Euro Info Centres, which have a lot of expertise at their disposal, should also be involved.
- Ellerinde çok fazla uzmanlık bulunan Avrupa Bilgi Merkezleri de bu sürece dahil edilmelidir.
- There is still a lot of work to be done.
- Hala yapılması gereken çok iş var.
- That is what the Commission has already made a start on, and that makes a lot of sense.
- Komisyon zaten bu konuda bir başlangıç yaptı ve bu çok mantıklı.
- We have, through a lot of hard work, got a better deal for industry and workers alike.
- Çok çalışarak hem sanayi hem de çalışanlar için daha iyi bir anlaşma sağladık.
- We have to accept that a lot of work in the EU Member States is not uniformly remunerated.
- AB Üye Devletlerinde pek çok işin eşit bir şekilde ücretlendirilmediğini kabul etmeliyiz.
- We have made a lot of progress in the meantime.
- Bu süre zarfında pek çok ilerleme kaydettik.
- A lot of governments play that game.
- Pek çok hükümet bu oyunu oynuyor.
- A lot of work needs to be done in order to support and justify this initiative.
- Bu girişimi desteklemek ve haklı çıkarmak için yapılması gereken çok iş var.
- After all, we all put a lot of work into it.
- Ne de olsa hepimiz bu işe çok emek verdik.
- There were quite a lot of MEPs who voted against this amendment in the committee.
- Komite'de bu değişikliğe karşı oy kullanan pek çok Parlamenter vardı.
- For that reason, we had to include a lot of detail.
- Bu nedenle, çok fazla ayrıntıya yer vermek zorunda kaldık.
- A lot of people derided him or laughed at him because of what he had said.
- Söyledikleri nedeniyle pek çok insan onunla alay etti ya da ona güldü.
- It is an extremely comprehensive document that involved a lot of research.
- Son derece kapsamlı ve çok sayıda araştırmayı içeren bir belgedir.
- Those countries and companies that use a lot of nuclear or hydroelectric power are being favoured.
- Çok fazla nükleer ya da hidroelektrik enerji kullanan ülkeler ve şirketler kayırılıyor.
- The subject matter of the agreement also raises a lot of questions.
- Anlaşmanın konusu da pek çok soruyu beraberinde getiriyor.
- We spend a lot of time talking about agriculture and structural funds.
- Tarım ve yapısal fonlar hakkında konuşmak için çok zaman harcıyoruz.
- This means that the European Passport will save the issuers a lot of expense and administrative effort.
- Bu da Avrupa Pasaportu'nun ihraççıları çok fazla masraf ve idari çabadan kurtaracağı anlamına geliyor.
- Clearly there is a lot of work to be done.
- Açıkça görülüyor ki yapılması gereken çok iş var.
- It is a highly-needed initiative which deserves a lot of attention and support.
- Çok ihtiyaç duyulan ve büyük ilgi ve desteği hak eden bir girişimdir.
- I do however have a lot of faith in interinstitutional dialogue and in precedents where agreements have been reached.
- Bununla birlikte kurumlar arası diyaloğa ve anlaşmaya varılan emsal kararlara çok güveniyorum.
- When you go to the other branches of biotechnological research we have a lot of work to do.
- Biyoteknolojik araştırmanın diğer dallarına geçtiğinizde yapmamız gereken çok iş var.
- And I hope that means a lot of people at all levels.
- Ve umarım bu her seviyeden pek çok insan için geçerlidir.
- I was given a lot of documents by the Commission.
- Komisyon tarafından bana çok sayıda belge verildi.
- That costs a lot of money, of course, and causes a lot of inconvenience for car owners.
- Bu elbette çok paraya mal oluyor ve araç sahipleri için çok fazla rahatsızlığa neden oluyor.
- As recent events have proved, we still have a lot of work to do in this area.
- Son olayların da gösterdiği üzere bu alanda hala yapmamız gereken çok iş var.
- Mr President, a huge task has been carried out by a lot of people over many years.
- Sayın Başkan, uzun yıllar boyunca pek çok kişi tarafından büyük bir görev yerine getirilmiştir.
- This is where harmonisation is false, costing a lot of money and calling for unnecessary effort.
- Uyumlaştırmanın yanlış olduğu, çok paraya mal olduğu ve gereksiz çaba gerektirdiği yer burasıdır.
- You have listed a lot of very worthy projects.
- Çok değerli pek çok proje sıraladınız.
- In short, a lot of good fairies are present at its birth.
- Kısacası doğumunda çok sayıda iyi peri var.
- I believe, then, that we have given a lot of things a push in this area, but can do still more.
- O halde bu alanda pek çok şeyi ilerlettiğimize ancak daha fazlasını da yapabileceğimize inanıyorum.
- Also, a lot of the services that should be provided for people on the Internet are not provided.
- Ayrıca, internette insanlara sunulması gereken pek çok hizmet sunulmamaktadır.
- We can take a lot of measures, which the Commission will propose.
- Komisyon'un önereceği pek çok tedbiri alabiliriz.
- There are a lot of other points I would like to make.
- Değinmek istediğim daha pek çok nokta var.
- I welcome a lot of what he has said today about the way the Commission should take office and hold office.
- Bugün Komisyon'un göreve başlama ve görevini sürdürme şekli hakkında söylediği pek çok şeyi memnuniyetle karşılıyorum.
- A lot of free space, there are separate bedrooms.
- Çok fazla boş alan var, ayrı yatak odaları var.
- They had a lot of truth, like everyone else.
- Herkes gibi onlarda da çok fazla doğruluk payı var.
- There is a lot of change and a lot of opportunity.
- Çok fazla değişim ve çok fazla fırsat var.
- You may have a problem if a lot of people want to stay.
- Çok sayıda insan kalmak isterse sorun yaşayabilirsiniz.
- You've got a lot of explaining to do, for instance, do you recognise these?
- Anlatman gereken çok şey var mesela, bunlar sana tanıdık geliyor mu?
- It took me a lot of courage to say that to this nice man.
- Bunu bu hoş adama söylemek benim için çok cesaret gerektirdi.
- You've got a lot of explaining to do, for instance, do you recognise these?
- Açıklamanız gereken çok şey var, örneğin bunları tanıyor musunuz?
- Moving to another city for college can be a lot of work.
- Üniversite için başka bir şehre taşınmak çok fazla iş gerektirebilir.
- A lot of defenders of freedom proved this throughout history.
- Tarih boyunca pek çok özgürlük savunucusu bunu kanıtladı.
- Well, he ate a lot of cold medicine, and he croaked.
- Çok fazla soğuk algınlığı ilacı yutarak tahtalı köyü boyladı.
- You've got a lot of explaining to do, for instance, do you recognise these?
- Açıklamanız gereken çok şey var mesela, bunları tanıdınız mı?
- You said a lot of things about memory and truth.
- Hafıza ve gerçek hakkında da pek çok şey söyledin.
- I think your store's new big and bold marquee will bring in a lot of customers.
- Bence mağazanızın yeni büyük ve cesur tabelası çok sayıda müşteri çekecek.
- There is a lot of change and a lot of opportunity.
- Çok fazla değişim ve bir sürü olasılık var.
- They had a lot of truth, like everyone else.
- Herkes gibi onların da pek çok doğruları vardı.
- Moving to another city for college can be a lot of work.
- Üniversite için farklı bir şehre taşınmak çok iş gerektirebilir.
- There is a lot of change and a lot of opportunity.
- Çok fazla değişiklik ve çok fazla fırsat var.
- Well, he ate a lot of cold medicine, and he croaked.
- Çok fazla soğuk algınlığı ilacı içerek nalları dikti.
- Because a lot of people ask me why I travel so much.
- Çünkü pek çok insan bana neden bu kadar çok seyahat ettiğimi soruyor.
- Nowadays, a lot of women want to become mothers someday.
- Günümüzde pek çok kadın bir gün anne olmak istiyor.
- It's also in a lot of cold and sinus medicines.
- Aynı zamanda pek çok soğuk algınlığı ve sinüs ilacında da bulunur.
- You may have a problem if a lot of people want to stay.
- Eğer çok sayıda insan kalmak isterse sorun yaşayabilirsin.
- Moving to another city for college can be a lot of work.
- Üniversite için başka bir şehre taşınmak çok fazla uğraş gerektirebilir.
- You said a lot of things about memory and truth.
- Hafıza ve hakikat hakkında pek çok şey söyledin.
- I also see a lot of paragraphs containing only one sentence.
- Ayrıca sadece bir cümle içeren çok sayıda paragraf görüyorum.
- This is just too hard for a lot of couples.
- Ancak bu durum pek çok çift için oldukça güç.
- We have a lot of time to learn about one another.
- Birbirimizi tanımak için daha çok zamanımız var.
- It's also in a lot of cold and sinus medicines.
- Ayrıca pek çok soğuk algınlığı ve sinüs ilacının içinde de bulunur.
- Twelve years bring a lot of change to an industry.
- On iki yıl bir sektöre çok fazla değişim getiriyor.
- We did that, and we weeded through a lot of ideas.
- Bunu yaptık ve pek çok fikri ayıkladık.
- Twelve years bring a lot of change to an industry.
- Bir sektöre on iki sene çok fazla değişiklik getirir.
- It brings a lot of benefits to your body at once.
- Vücudunuza aynı anda pek çok fayda sağlar.
- A lot of free space, there are separate bedrooms.
- Çok fazla boş alan, ayrı yatak odaları var.
- A lot of defenders of freedom proved this throughout history.
- Tarih boyunca pek çok özgürlük savunucusu bunu kanıtlamıştır.
- It's a turn-based and squad-level tactical war game that requires a lot of micromanagement.
- Çok fazla mikro yönetim gerektiren sıra tabanlı ve takım seviyesinde taktiksel bir savaş oyunu.
- We have a lot of things to do today.
- Bugün yapacak çok işimiz var.
- Tom did a lot of good things.
- Tom çok iyi şeyler yaptı.
- I've got a lot of thinking to do.
- Düşünmem gereken çok şey var.
- Tom's party was a lot of fun.
- Tom'un partisi çok eğlenceliydi.
- Layla stole a lot of cash from the bank.
- Layla bankadan çok para çaldı.
- He earns a lot of money.
- O çok para kazanıyor.
- We've been eating a lot of beans lately.
- Son zamanlarda çok fazla fasulye yiyoruz.
- Tangerines contain a lot of vitamin C.
- Mandalina çok miktarda C vitamini içerir.
- We have spent a lot of time searching for a parking space.
- Bir park yeri aramak için çok zaman harcadık.
- I had a lot of fun talking with Tom.
- Tom'la çok eğlenceli bir konuşmam vardı.
- We have spent a lot of time searching for a parking space.
- Park yeri aramak için çok zaman harcadık.
- I don't eat a lot of meat.
- Çok fazla et yemem.
- Tom used to eat a lot of meat.
- Tom çok et yerdi.
- This car consumes a lot of fuel.
- Bu araba çok yakıt tüketiyor.
- Did you have a lot of happy experiences in your childhood?
- Çocukluğunda çok mutlu deneyimler yaşadın mı?
- That makes a lot of sense.
- Bu çok mantıklı geliyor.
- Because there was a lot of traffic, Tom and I were late to the meeting.
- Çok fazla trafik olduğu için Tom ve ben toplantıya geç kaldık.
- She lost a lot of weight.
- Çok kilo verdi.
- We have a lot of work to do before that happens.
- Bu gerçekleşmeden önce yapmamız gereken çok iş var.
- Tom was in a lot of pain when we visited him in the hospital.
- Onu hastanede ziyaret ettiğimizde Tom çok acı çekiyordu.
- Leaking taps waste a lot of water.
- Sızdıran musluklar çok fazla su israfına neden olur.
- Tom lost a lot of money playing poker.
- Tom poker oynarken çok para kaybetti.
- If you want to lose weight, the best thing to do is to eat properly and get a lot of exercise.
- Kilo vermek istiyorsanız, yapılacak en iyi şey düzgün beslenmek ve çok egzersiz yapmaktır.
- 5000 yuan is a lot of money.
- 5000 yuan çok paradır.
- Wow, Daniel has put on a lot of weight since the last time I saw him.
- Vay be, Daniel'ı son gördüğümden bu yana çok kilo almış.
- Doesn't that sound like a lot of fun?
- Kulağa çok eğlenceli gelmiyor mu?
- I felt a lot of pain.
- Çok acı çektim.
- Tom seemed to want a lot of things.
- Tom pek çok şey istiyor gibiydi.
- I spend a lot of time studying.
- Ders çalışarak çok zaman harcıyorum.
- Tom and his friends consumed a lot of beer last night.
- Tom ve arkadaşları dün gece çok bira tükettiler.
- You've been a lot of help.
- Sen çok yardım ettin.
- My mother spends a lot of money on clothes.
- Annem kıyafetlere çok para harcar.
- Wang Xiaoming speaks English, but doesn't have a lot of English books.
- Wang Xiaoming İngilizce konuşuyor ama çok İngilizce kitabı yok.
- We've had a lot of rain this month.
- Bu ay çok yağış aldık.
- I've lost a lot of weight.
- Çok kilo kaybettim.
- A lot of things happen in Boston.
- Boston'da çok şey olur.
- He received a lot of praise.
- Çok fazla övgü aldı.
- Doing that was a lot of fun.
- Onu yapmak çok eğlenceliydi.
- Tom certainly spends a lot of time indoors.
- Tom kesinlikle kapalı yerlerde çok zaman harcıyor.
- Tom has had a lot of different jobs.
- Tom'un pek çok farklı işi oldu.
- I have a lot of friends that can speak Portuguese well.
- Portekizcesi iyi çok arkadaşım var.
- Did you have a lot of happy experiences in your childhood?
- Çocukluğunuzda çok mutlu deneyimler yaşadınız mı?
- Have you spent a lot of time with Tom?
- Tom'la çok vakit geçirdin mi?
- In countries like Norway or Finland, in winter there's a lot of snow.
- Norveç veya Finlandiya gibi ülkelerde kışın çok kar vardır.
- I eat a lot of meat.
- Ben çok et yerim.
- We have a lot of things in common.
- Ortak çok şeyimiz var.
- We spent a lot of money remodeling our home.
- Evimizin şeklini değiştirmek için çokça para harcadık.
- Tom has contributed a lot of money to this hospital.
- Tom bu hastaneye çok para bağışladı.
- I don't drink a lot of beer.
- Ben çok bira içmem.
- When Tom gets drunk, he'll eat a lot of things that he shouldn't eat.
- Tom sarhoş olduğunda, yememesi gereken pek çok şeyi yer.
- I've spent a lot of time trying to fix this.
- Bunu düzeltmeye uğraşırken çok zaman harcadım.
- I've put a lot of effort into this.
- Bunun için çok çaba harcadım.
- Tom and I used to do a lot of things together.
- Tom ve ben birlikte bir çok şey yapardık.
- It is nice to have a lot of friends.
- Bir sürü arkadaşın olması çok güzel.
- You've got a lot of willpower.
- Çok fazla iradeniz var.
- I've been spending a lot of time training my dog.
- Köpeğimi eğiterek çok zaman harcıyorum.
- Tom was under a lot of stress at the time.
- Tom o sırada çok stres altındaydı.
- It's a lot of fun to climb that mountain.
- O dağa tırmanmak çok eğlenceli.
- Tom is in a lot of pain.
- Tom çok acı çekiyor.
- We've been wasting a lot of time.
- Çok zaman harcıyoruz.
- There's a lot of tension in this room.
- Bu odada çok gerginlik var.
- Traveling by boat is a lot of fun, isn't it?
- Gemiyle seyahat etmek çok eğlenceli, değil mi?
- We need a lot of patience when we study.
- Çalışırken çok sabıra gerek duyarız.
- I have a lot of homework to do today.
- Bugün yapacak çok ev ödevim var.
- I am getting fat because I eat a lot of sweets.
- Çok şekerleme yediğim için şişmanlıyorum.
- Tom used to spend a lot of time with his grandparents.
- Tom büyükannesi ve büyükbabasıyla çok zaman geçirirdi.
- They spent a lot of time together.
- Onlar birlikte çok zaman geçirdiler.
- Tom saved a lot of money.
- Tom çok para biriktirdi.
- My car takes a lot of gas.
- Arabam çok benzin alıyor.
- Tom spends a lot of money on shoes.
- Tom ayakkabılara çok para harcıyor.
- This is a lot of fun, isn't it?
- Bu çok eğlenceli, değil mi?
- We're going to have a lot of fun.
- Çok eğleneceğiz.
- Students spend a lot of time playing.
- Öğrenciler oyuna çok zaman harcarlar.
- There are a lot of questions that need answering.
- Yanıtlanması gereken çok soru var.
- He will figure on inviting a lot of guests to the opening ceremony.
- Açılış törenine çok sayıda konuk davet etmeyi düşünüyor.
- You've spent a lot of time with Tom, right?
- Tom'la çok zaman geçirdiniz, değil mi?
- Tom has played a lot of basketball.
- Tom çok fazla basketbol oynadı.
- A student spends a lot of time studying.
- Bir öğrenci çalışarak çok vakit geçirir.
- They eat a lot of rice in Japan.
- Onlar Japonya'da çok pilav yerler.
- I wish I had a lot of money.
- Keşke çok param olsa.
- This should be a lot of fun.
- Bu çok eğlenceli olmalı.
- We have a lot of things to do.
- Yapacak çok şeyimiz var.
- There's a lot of grass in our garden, and there are many pretty flowers and tall trees.
- Bahçemizde bir sürü çim var, çok güzel çiçekler ve uzun ağaçlar var.
- There's been a lot of rain this summer.
- Bu yaz çok yağmur vardı.
- It's going to be difficult to do that without a lot of help.
- Çok fazla yardım olmadan bunu yapmak zor olacak.
- Now that my brother is a university student, he has to do a lot of reading.
- Şimdi kardeşim üniversite öğrencisi olduğu için çok okuması gerekiyor.
- Tom has lost a lot of blood and he's weak.
- Tom çok kan kaybetti ve o güçsüz.
- We've got a lot of things to do before we can help you.
- Sana yardım etmeden önce yapacak çok işimiz var.
- There are a lot of stairs in this apartment building.
- Bu apartmanda çok merdiven var.
- Sami and Layla do spend a lot of time together.
- Sami ve Layla birlikte çok zaman geçiriyorlar.
- Tom certainly sunk a lot of money into his business.
- Tom kesinlikle işinde çok para batırdı.
- Tom spent a lot of time watching TV.
- Tom televizyon izleyerek çok zaman harcadı.
- I have a lot of homework.
- Benim çok ödevim var.
- Tom runs a lot of hotels.
- Tom çok sayıda otel çalıştırıyor.
- I feel depressed because there were a lot of things I had to do.
- Depresyonda hissediyorum çünkü yapmam gereken çok şey vardı.
- Tom spent a lot of time with Mary.
- Tom, Mary ile çok zaman geçirdi.
- You don't need a lot of money to be comfortable.
- Rahat olmak için çok paraya ihtiyacınız yok.
- Tom still owes me a lot of money.
- Tom'un hâlâ bana çok para borcu var.
- If I tell you, I'll be in a lot of trouble.
- Sana söylersem başım çok belaya girer.
- Tom made a lot of typos on his new keyboard until he got used to it.
- Tom yeni klavyesine alışana kadar çok fazla yazım hatası yaptı.
- A lot of books are published every year.
- Her yıl çok sayıda kitap yayınlanıyor.
- Young Cubans watch a lot of American TV.
- Genç Kübalılar çok fazla Amerikan televizyonu izliyor.
- The flood did a lot of damage to the village.
- Sel, köye çok zarar verdi.
- Was there a lot of traffic?
- Çok trafik var mıydı?
- I feel depressed because there are a lot of things I have to do.
- Yapmam gereken çok şey olduğu için bunalımdayım.
- Tom has a lot of guts.
- Tom'un çok cesareti var.
- Tom has a lot of energy.
- Tom'un çok fazla enerjisi var.
- Tom invited a lot of people to his party.
- Tom partisine çok fazla insan davet etti.
- I'm under a lot of pressure.
- Çok baskı altındayım.
- Traveling is a lot of fun.
- Seyahat etmek çok eğlencelidir.
- We've done a lot of work on this.
- Bunun üzerinde çok çalıştık.
- Tom spends a lot of time playing golf.
- Tom golf oynayarak çok zaman geçiriyor.
- The car consumes a lot of fuel.
- Araba çok fazla yakıt tüketiyor.
- I spend a lot of time with him.
- Onunla çok zaman geçiririm.
- We had a lot of snow about this time last year.
- Geçen yıl yaklaşık bu zaman çok fazla kar vardı.
- I have a lot of free time.
- Çok boş zamanım var.
- I used to drink a lot of coffee, but I don't drink coffee anymore.
- Eskiden çok fazla kahve içerdim ama artık kahve içmiyorum.
- We're losing a lot of time.
- Biz çok zaman kaybediyoruz.
- We have a lot of assignments for the summer vacation.
- Yaz tatili için çok ödevimiz var.
- I have a lot of homework.
- Çok ödevim var.
- My public duties take a lot of time.
- Kamu görevlerim çok zaman alıyor.
- I won't make a lot of money from that job.
- O işten çok para kazanmayacağım.
- I can speak French fairly well, but I still make a lot of mistakes.
- Fransızcayı oldukça iyi konuşabiliyorum ama yine de çok hata yapıyorum.
- Tom wasted a lot of time.
- Tom çok zaman harcadı.
- We spent a lot of time on our lessons.
- Derslerimiz için çok zaman harcadık.
- We have a lot of room for improvement.
- İyileşme için çok fazla alanımız var.
- She has a lot of respect for her teacher.
- Öğretmenine çok saygı duyuyor.
- I don't have a lot of money, but I get along somehow.
- Çok param yok ama bir şekilde geçiniyorum.
- Tom spends a lot of time in bookstores.
- Tom kitapçılarda çok zaman geçirir.
- Tom hides a lot of things from his wife.
- Tom eşinden çok şey gizler.
- I see a lot of this.
- Bundan çok görüyorum.
- Tom gave Mary a lot of money.
- Tom Mary'e çok para verdi.
- There were a lot of murders last year.
- Geçen yıl çok fazla cinayet işlendi.
- Tom was under a lot of stress at the time.
- Tom o zaman çok stres altındaydı.
- While he was sick, he lost a lot of weight.
- O, hastayken çok zayıfladı.
- Do you get a lot of snow?
- Çok kar oluyor mu?
- It'll cost us a lot of money to put a new roof on our house.
- Evimize yeni bir çatı yaptırmak bize çok pahalıya mal olacak.
- The storm did a lot of damage to the crops.
- Fırtına ürünlere çok hasar verdi.
- I put out a lot of money for my son's education.
- Oğlumun eğitimi için çok para harcadım.
- Tom has been spending a lot of time alone in his room.
- Tom odasında yalnız başına çok zaman geçiriyor.
- Tom gets a lot of help.
- Tom çok yardım alır.
- She spends a lot of money on shoes.
- Ayakkabılara çok para harcıyor.
- I've spent a lot of time thinking about this.
- Bunu düşünmek için çok zaman harcadım.
- I make a lot of mistakes.
- Çok fazla hata yapıyorum.
- Tom has a lot of work.
- Tom'un çok işi var.
- We've done a lot of work around here.
- Buralarda çok iş yaptık.
- Nowadays, traveling costs a lot of money.
- Bugünlerde seyahat etmek çok pahalıya mal oluyor.
- Tom spends a lot of time doing that.
- Tom onu yapmaya çok zaman harcıyor.
- You sure do have a lot of money.
- Çok paran olduğu kesin.
- We wasted a lot of time looking for Tom.
- Tom'u aramak için çok zaman harcadık.
- Tom has a lot of credit card debt.
- Tom'un çok fazla kredi kartı borcu var.
- Tom kept a lot of cash in his house.
- Tom evinde çok fazla nakit para bulundururdu.
- I spend a lot of time with them.
- Onlarla birlikte çok zaman geçiririm.
- I spend a lot of time reading.
- Okumak için çok zaman harcıyorum.
- We have a lot of time.
- Çok vaktimiz var.
- I have a lot of money.
- Benim çok param var.
- We'll do a lot of stuff tomorrow.
- Yarın çok şey yapacağız.
- Tom stole a lot of money.
- Tom çok para çaldı.
- Last year there was a lot of snow.
- Geçen yıl çok kar vardı.
- The lawyer has a lot of wealthy clients.
- Avukatın çok sayıda zengin müvekkili var.
- The explosion did a lot of damage to the building.
- Patlama binaya çok zarar verdi.
- I still need a lot of practice.
- Hâlâ çok fazla pratiğe ihtiyacım var.
- In my house we drink a lot of beer.
- Benim evimde biz çok bira içeriz.
- Japan produces a lot of good cameras.
- Japonya çok sayıda iyi fotoğraf makineleri üretir.
- We've spent a lot of time together.
- Birlikte çok zaman geçirdik.
- I was feeling a lot of pain.
- Çok acı çekiyordum.
- He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
- A lot of people are interested in camping.
- Pek çok insan kamp yapmakla ilgileniyor.
- Doing that will be a lot of fun.
- Onu yapmak çok eğlenceli olacak.
- Do you have a lot of time?
- Çok zamanınız var mı?
- Tom used to spend a lot of time with Mary.
- Tom eskiden Mary ile çok zaman geçirirdi.
- Tom spends a lot of time playing football.
- Tom futbol oynayarak çok zaman geçirir.
- I have a lot of things to tell you.
- Size söyleyecek çok şeyim var.
- Tom asked for a lot of money.
- Tom çok para istedi.
- The flood caused a lot of damage.
- Sel pek çok zarara neden oldu.
- It took the police a lot of time to get to the island.
- Polisin adaya ulaşması çok zaman aldı.
- Do you drink a lot of milk?
- Çok süt içer misin?
- I had a lot of fun.
- Çok eğlendim.
- Tom and Mary had a lot of fun.
- Tom ve Mary çok eğlendi.
- Tom makes a lot of mistakes when he speaks French.
- Tom Fransızca konuşurken çok hata yapıyor.
- There are a lot of people in the city.
- Şehirde çok fazla insan var.
- Today we have a lot of food.
- Bugün bizim çok yiyeceğimiz var.
- Tom has borrowed a lot of money from me.
- Tom benden çok para ödünç aldı.
- I could see that my mother was in a lot of pain.
- Annemin çok fazla acı çektiğini görebiliyordum.
- Tom knows a lot of professional baseball players.
- Tom çok sayıda profesyonel beyzbol oyuncusu tanır.
- I don't buy a lot of candy.
- Çok fazla şeker almıyorum.
- We used to do a lot of things.
- Biz çok şey yapardık.
- Tom has a lot of good qualities.
- Tom'un pek çok iyi özelliği var.
- Leaky faucets waste a lot of water.
- Sızdıran musluklar çok su israf eder.
- Tom spends a lot of time helping Mary.
- Tom Mary'ye yardım ederek çok zaman harcıyor.
- How important is it for you to make a lot of money?
- Çok para kazanmak senin için ne kadar önemli?
- I don't have a lot of options.
- Benim çok seçeneğim yok.
- Tom gave us a lot of food.
- Tom bize çok yiyecek verdi.
- I can't see what the two of them are doing, but they are making a lot of noise.
- Onların ikisinin ne yaptığını göremiyorum ama onlar çok gürültü yapıyor.
- It took a lot of time.
- Bu çok zaman aldı.
- In countries like Norway or Finland, in winter there's a lot of snow.
- Norveç ya da Finlandiya gibi ülkelerde kışın çok kar yağar.
- They have a lot of potential.
- Çok fazla potansiyelleri var.
- Tom spends a lot of time helping Mary do her homework.
- Tom Mary'ye ödevini yapmasına yardım etmek için çok zaman harcıyor.
- Sami had a lot of money in the banks.
- Sami'nin bankalarda çok parası vardı.
- It will cost a lot of money.
- Çok paraya mal olacak.
- There are a lot of fires in the winter.
- Kışın çok fazla yangın oluyor.
- I had a lot of difficulty doing that.
- Onu yaparken çok zorluk yaşadım.
- I was under a lot of pressure.
- Çok baskı altındaydım.
- Sami and Layla spent a lot of time together.
- Sami ve Layla birlikte çok zaman geçiriyorlardı.
- We have a lot of snow in the winter.
- Kışın çok kar yağar.
- Tom has given a lot of money to charity.
- Tom hayır kurumuna çok para verdi.
- He has a lot of things to do.
- Onun yapacak çok şeyi var.
- Tom told Mary he had a lot of money.
- Tom Mary'ye çok parası olduğunu söyledi.
- It is a lot of fun to drive a car.
- Araba kullanmak çok eğlencelidir.
- Tom has a lot of faith in you.
- Tom'un sana çok inancı var.
- There are a lot of people in the park.
- Parkta çok insan var.
- My mother has a lot of work.
- Annemin çok işi var.
- Tom spent a lot of time watching TV.
- Tom televizyon izleyerek çok zaman geçirdi.
- I got a lot of mail this morning.
- Bu sabah çok sayıda posta aldım.
- In Brazil, you will eat a lot of delicious fruit.
- Brezilya'da çok lezzetli meyveler yiyeceksiniz.
- I spend a lot of time in Boston.
- Boston'da çok zaman harcarım.
- Tom has to do a lot of things before noon.
- Tom öğleden önce pek çok şey yapmak zorunda.
- The doctor says you're going to need a lot of rest.
- Doktor çok dinlenmeye ihtiyacınız olacağını söylüyor.
- I've been under a lot of stress.
- Çok fazla stres altındaydım.
- I know a lot of things.
- Çok şey biliyorum.
- I have a lot of faith in people.
- İnsanlara çok güvenirim.
- We spent a lot of time together.
- Birlikte çok zaman geçirdik.
- He has a lot of experience in computers.
- Onun bilgisayar konusunda çok deneyimi vardır.
- Do you spend a lot of time with your friends?
- Arkadaşlarınla çok zaman geçiriyor musun?
- I spend a lot of time with Tom.
- Tom'la çok zaman geçiriyorum.
- I have a lot of money and enough time to use it.
- Çok param ve onu kullanmak için yeterli zamanım var.
- I had a lot of fun with Tom this afternoon.
- Bu öğleden sonra Tom'la çok eğlendim.
- Tom spends a lot of time doing that.
- Tom bunu yapmak için çok zaman harcıyor.
- I drank a lot of coffee.
- Çok kahve içtim.
- I have to do a lot of things.
- Çok şey yapmak zorundayım.
- You still owe me a lot of money.
- Hâlâ bana çok para borçlusun.
- We've been eating a lot of beans lately.
- Son zamanlarda çok fasulye yiyoruz.
- Tom made a lot of spelling mistakes.
- Tom çok yazım yanlışı yaptı.
- He worked very hard to earn a lot of money.
- Çok para kazanmak için çok çalıştı.
- Mastering a foreign language involves a lot of patience.
- Yabancı dilde ustalaşmak çok sabır gerektirir.
- Are there a lot of foreigners in Armenia?
- Ermenistan'da çok fazla yabancı var mı?
- Tom read a lot of books.
- Tom çok kitap okurdu.
- Curling my hair takes a lot of time.
- Saçımı kıvırmak çok zaman alıyor.
- There are a lot of gang members in this neighborhood.
- Bu mahallede çok sayıda çete üyesi var.
- This fish has a lot of bones.
- Bu balığın kılçığı çok.
- Tom spends a lot of time on his computer.
- Tom bilgisayar başında çok zaman geçiriyor.
- I've seen a lot of cool things.
- Çok güzel şeyler gördüm.
- I spend a lot of time with her.
- Onunla çok zaman geçiriyorum.
- Tom has lost a lot of weight recently.
- Tom son zamanlarda çok kilo kaybetti.
- There you can find information about a lot of magazines.
- Orada çok sayıda dergi hakkında bilgi bulabilirsiniz.
- There's a lot of excitement.
- Çok heyecan var.
- That cost a lot of money.
- O çok paraya mal oldu.
- They eat a lot of rice.
- Onlar çok pirinç yerler.
- Turkey produces a lot of minerals.
- Türkiye çok fazla mineral üretiyor.
- I don't know what this tree is called, but there are a lot of them around here.
- Bu ağaca ne dendiğini bilmiyorum ama buralarda onlardan çok var.
- This tree bears a lot of good fruit.
- Bu ağaç çok iyi meyve verir.
- There have been a lot of complaints from consumers that our products don't last as long as we claim.
- Tüketicilerden, ürünlerimizin iddia ettiğimiz kadar uzun ömürlü olmadığına dair pek çok şikayet geldi.
- Tom does a lot of business in Boston, doesn't he?
- Tom Boston'da çok iş yapıyor, değil mi?
- I don't have a lot of time.
- Çok fazla zamanım yok.
- There was a lot of snow.
- Çok kar vardı.
- Tom spends a lot of time reading.
- Tom okumaya çok zaman harcıyor.
- There are a lot of things I have to do before tomorrow.
- Yarından önce yapmam gereken çok şey var.
- Japan does a lot of trade with the USA.
- Japonya, ABD ile çok fazla ticaret yapıyor.
- The three of us spend a lot of time together.
- Üçümüz birlikte çok zaman geçiriyoruz.
- Tom has a lot of work to do.
- Tom'un yapacak çok işi var.
- There are a lot of tall trees in the park.
- Parkta çok sayıda uzun ağaç var.
- I have a lot of trouble doing that.
- Onu yapmada çok sorunum var.
- The magazine acquired a lot of readers this year.
- Dergi bu yıl çok sayıda okuyucu kazandı.
- It takes a lot of money to keep up such a big house.
- Bu kadar büyük bir evi ayakta tutmak için çok para gerekir.
- Tom has lost a lot of blood and he's weak.
- Tom çok kan kaybetti ve zayıf düştü.
- That was a lot of fun.
- O çok eğlenceliydi.
- I had a lot of fun in Boston.
- Boston'da çok eğlendim.
- I made a lot of stupid mistakes.
- Çok fazla aptalca hata yaptım.
- I have a lot of patience.
- Ben çok sabırlıyım.
- Tom and I used to have a lot of fun together.
- Tom ve ben birlikte çok eğlenirdik.
- He had a lot of work to do.
- Yapacak çok işi vardı.
- Tom said he had been asked a lot of questions.
- Tom kendisine çok soru sorulduğunu söyledi.
- There are a lot of mosquitoes here.
- Burada çok fazla sivrisinek var.
- We haven't got a lot of time.
- Çok zamanımız yok.
- Tom says he owes Mary a lot of money.
- Tom, Mary'ye çok borcu olduğunu söylüyor.
- He is far from poor, in fact he has a lot of money.
- Fakir olmaktan çok uzaktır, aslında çok parası vardır.
- I have a lot of will power.
- Çok fazla irade gücüm var.
- Tom has a lot of talent.
- Tom'un çok yeteneği var.
- Tom has a lot of dizzy spells.
- Tom'un başı çok dönüyor.
- We've had a lot of practice.
- Biz çok pratik yaptık.
- There's a lot of room in here.
- Burada çok yer var.
- A lot of people are going to tell you that you shouldn't have done that.
- Pek çok insan size bunu yapmamanız gerektiğini söyleyecektir.
- Tom has earned a lot of money.
- Tom çok para kazandı.
- Babies need a lot of care.
- Bebeklerin bakıma çok ihtiyacı vardır.
- It's going to cost a lot of money.
- Çok paraya mal olacak.
- Tom has lost a lot of weight recently.
- Tom son zamanlarda çok kilo verdi.
- There is not a lot of foot traffic in this area so far as I have seen.
- Gördüğüm kadarıyla bu bölgede çok fazla yaya trafiği yok.
- Tom has a lot of imagination.
- Tom'un çok fazla hayal gücü var.
- There were a lot of people on both sides of the street.
- Caddenin her iki tarafında da çok sayıda insan vardı.
- There are a lot of questions I need to ask you.
- Sana sormam gereken çok soru var.
- That was actually a lot of fun.
- Bu aslında çok eğlenceliydi.
- He managed to sell his car for a lot of money.
- Arabasını çok paraya satmayı başardı.
- We have a lot of English books in the library.
- Kütüphanede çok sayıda İngilizce kitabımız var.
- That lift makes a lot of noise.
- O asansör çok gürültü yapıyor.
- We just don't have a lot of time.
- Çok fazla zamanımız yok.
- I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
- Açılış törenine çok sayıda konuk davet etmeyi planlıyorum.
- Tom said he heard a lot of gunshots.
- Tom çok sayıda silah sesi duyduğunu söyledi.
- Tom contributed a lot of money to the museum.
- Tom müzeye çok para bağışladı.
- We've had a lot of chances.
- Çok şansımız oldu.
- I’ve still got a lot of work.
- Hâlâ çok işim var.
- He used a lot of honey.
- Çok fazla bal kullanıyordu.
- Leaking taps waste a lot of water.
- Sızdıran musluklar çok fazla su israf ediyor.
- There are a lot of parks in London.
- Londra'da çok sayıda park vardır.
- Thanks to his advice, I have saved a lot of money.
- Onun tavsiyesi sayesinde, çok para biriktirdim.
- That's going to cost you a lot of money.
- Bu size çok paraya mal olacak.
- That will cost you a lot of money.
- O sana çok paraya mal olacak.
- Tom spent a lot of money last weekend.
- Tom geçen hafta sonu çok para harcadı.
- Carrots contain a lot of vitamin A.
- Havuçta çok fazla A vitamini var.
- A lot of construction is going on these days.
- Bugünlerde çok fazla inşaat var.
- Taking trips is a lot of fun.
- Gezilere çıkmak çok eğlencelidir.
- I've spent a lot of time thinking about this.
- Bunun hakkında düşünerek çok zaman harcadım.
- We've still got a lot of time.
- Hâlâ çok vaktimiz var.
- This is going to take a lot of time.
- Bu çok zaman alacak.
- We drank a lot of alcohol.
- Çok fazla içtik.
- Tom has a lot of hobbies.
- Tom'un çok fazla hobisi var.
- Are you in a lot of pain?
- Çok mu ağrınız var?
- Tom has caused us a lot of trouble.
- Tom başımıza çok bela açtı.
- Tom spent a lot of money on that house.
- Tom o ev için çok para harcadı.
- We're having a lot of trouble with our car.
- Arabamızla ilgili çok sorun yaşıyoruz.
- He made a lot of money in New York and went back to the small town where he was born.
- New York'ta çok para kazandı ve doğduğu küçük kasabaya geri döndü.
- There were a lot of people waiting for the bus.
- Otobüs bekleyen çok sayıda insan vardı.
- We had a lot of fun.
- Biz çok eğlendik.
- Did you find a lot of Algerians in Germany?
- Almanya'da çok Cezayirli buldun mu?
- Tom hasn't done that a lot of times.
- Tom bunu pek çok kez yapmadı.
- I'm feeling a lot of pain.
- Çok acı çekiyorum.
- I paid a lot of money for these tickets.
- Bu biletler için çok para ödedim.
- She spends a lot of money on shoes.
- O, ayakkabılara çok para harcar.
- I know a lot of French words, but it's difficult for me to combine them into sentences.
- Çok Fransızca kelime biliyorum ama cümle içinde bir araya getirmekte zorlanıyorum.
- I think you'll have a lot of fun doing that.
- Bence bunu yaparken çok eğleneceksin.
- They spent a lot of money on their son.
- Oğullarına çok para harcadılar.
- We get a lot of snow here in winter.
- Burada kışın çok kar yağar.
- The damage will cost us a lot of money.
- Hasar bize çok paraya mal olacak.
- Tom didn't have a lot of friends.
- Tom'un çok fazla arkadaşı yoktu.
- Tom has a lot of stamina.
- Tom'un çok fazla dayanıklılığı var.
- A lot of car accidents occurred last year.
- Geçen yıl çok fazla araba kazası meydana geldi.
- Tom doesn't have a lot of money.
- Tom'un çok parası yok.
- We've been wasting a lot of time.
- Çok zaman harcadık.
- It'll cost us a lot of money to put a new roof on our house.
- Evimize yeni bir çatı yaptırmak bize çok paraya mal olacak.
- It cost a lot of money to repair the car.
- Arabayı tamir etmek çok paraya mal oldu.
- They drink a lot of lemonade.
- Çok limonata içiyorlar.
- I don't like seeing young women wearing a lot of makeup.
- Çok makyaj yapan genç kadınları görmeyi sevmem.
- I have spent a lot of money on my house.
- Evim için çok para harcadım.
- Do you get a lot of snow?
- Çok kar yağar mı?
- That'll cost us a lot of money.
- Bu bize çok paraya mal olacaktır.
- This makes a lot of sense.
- Bu çok mantıklı geliyor.
- Tom and I had a lot of fun.
- Tom ve ben çok eğlendik.
- Tom's having a lot of problems with noisy neighbours in his new apartment.
- Tom yeni dairesinde gürültücü komşularla çok sorun yaşıyor.
- The first scene has a lot of action.
- İlk sahnede çok fazla aksiyon var.
- We have a lot of regular customers.
- Bizim çok sayıda düzenli müşterilerimiz var.
- Tom copped a lot of flak after he left Mary and the kids for another woman.
- Tom, Mary'yi ve çocukları başka bir kadın için terk ettikten sonra çok fazla eleştiri aldı.
- French isn't as hard to learn as a lot of people think it is.
- Fransızca öğrenmek pek çok insanın sandığı kadar zor değil.
- I have a lot of cleaning to do.
- Yapacak çok temizliğim var.
- Tom lost a lot of money.
- Tom çok para kaybetti.
- It takes a long time, and a lot of money, to fill that tank with gas.
- O depoyu benzinle doldurmak uzun zaman ve çok para alıyor.
- He spent a lot of money this weekend.
- O bu hafta sonu çok para harcadı.
- Mary earns a lot of money and has a glamorous lifestyle.
- Mary çok para kazanır ve göz alıcı bir yaşam tarzına sahiptir.
- My sister spends a lot of time on her little allotment.
- Kız kardeşim küçük arazisinde çok zaman geçiriyor.
- Tom found a lot of money.
- Tom çok para buldu.
- Tom spends a lot of time on the manosphere.
- Tom maço erkeklerin takıldığı sitelerde çok zaman geçiriyor.
- We wasted a lot of time.
- Çok zaman kaybettik.
- Japan has a lot of trade with Canada.
- Japonya'nın Kanada ile çok fazla ticareti vardır.
- Tom owes me a lot of money.
- Tom bana çok para borçlu.
- Although teachers give a lot of advice, students don't always take it.
- Öğretmenler çok fazla tavsiye verse de öğrenciler her zaman bu tavsiyeleri dikkate almaz.
- I have a lot of work I have to do.
- Yapmam gereken çok iş var.
- Tom has made a lot of mistakes.
- Tom çok hata yaptı.
- It's not going to be easy to do that without a lot of help.
- Çok yardım olmadan onu yapmak kolay olmayacak.
- We're having a lot of fun.
- Çok eğleniyoruz.
- Tom said Mary was having a lot of fun.
- Tom, Mary'nin çok eğlendiğini söyledi.
- Tom has a lot of confidence in himself.
- Tom'un kendine çok güveni var.
- He has a lot of money in the bank.
- Bankada çok parası var.
- Maria spends a lot of money on clothes.
- Maria kıyafetlere çok para harcıyor.
- I spent a lot of time with him.
- Onunla çok zaman geçirdim.
- Tom was in a lot of pain.
- Tom çok acı çekiyordu.
- I have a lot of time on my hands.
- Çok fazla zamanım var.
- I have a lot of trouble doing that.
- Bunu yapmakta çok zorlanıyorum.
- Tom used to eat a lot of junk food.
- Tom eskiden çok fazla abur cubur yerdi.
- Tom reminds me a lot of myself.
- Tom bana kendimi çok hatırlatıyor.
- Tom spends a lot of money on clothes.
- Tom kıyafetlere çok para harcar.
- Tom spends a lot of time at the gym.
- Tom spor salonunda çok zaman geçiriyor.
- Tom certainly knows a lot of French.
- Tom kesinlikle çok Fransızca bilir.
- We've put in a lot of long days.
- Biz çok uzun günler harcadık.
- Sami still owes me a lot of money.
- Sami'nin bana hala çok borcu var.
- Tom has a lot of money.
- Tom'un çok parası var.
- 5,000 yuan is a lot of money.
- 5000 yuan çok paradır.
- Tom has a lot of brains.
- Tom'un çok fazla beyni var.
- Tom and Mary said that they had a lot of fun.
- Tom ve Mary çok eğlendiklerini söylediler.
- Tom spends a lot of time cleaning his gun.
- Tom silahını temizlemek için çok zaman harcıyor.
- We've had a lot of adversity.
- Çok sıkıntımız vardı.
- Tom always had a lot of money.
- Tom'un her zaman çok parası vardı.
- Tom used to spend a lot of time with his grandmother.
- Tom eskiden büyükannesiyle çok vakit geçirirdi.
- It's not going to be easy to do that without a lot of help.
- Çok fazla yardım olmadan bunu yapmak kolay olmayacak.
- The patient has lost a lot of blood.
- Hasta çok kan kaybetti.
- I don't have a lot of friends.
- Çok fazla arkadaşım yok.
- To learn a foreign language requires a lot of time.
- Yabancı dil öğrenmek için çok zaman gerekir.
- I have a lot of things I have to do before tomorrow.
- Yarından önce yapmam gereken çok şey var.
- She has a lot of respect for her teacher.
- Öğretmenine çok saygısı vardır.
- Hanging out with Tom was a lot of fun.
- Tom'la takılmak çok eğlenceliydi.
- Sami withdrew a lot of cash.
- Sami çok para çekti.
- Tom eats a lot of meat.
- Tom çok et yiyor.
- You have a lot of work to do.
- Yapacak çok işin var.
- Tom wasn't the most popular kid in school, but he had a lot of friends.
- Tom okuldaki en popüler çocuk değildi ama çok arkadaşı vardı.
- The children spent a lot of time in the open air.
- Çocuklar açık havada çok zaman geçirirlerdi.
- That time he had a lot of money.
- O zamanlar çok parası vardı.
- You sure do have a lot of money.
- Kesinlikle çok paran var.
- There's a lot of traffic.
- Çok fazla trafik var.
- Layla lost a lot of money.
- Layla çok para kaybetti.
- I do a lot of things.
- Çok şey yaparım.
- I have a lot of studying to do.
- Çalışmam gereken çok şey var.
- Tom doesn't like girls who wear a lot of makeup.
- Tom çok makyaj yapan kızlardan hoşlanmaz.
- I had a lot of love and support.
- Çok sevgi ve desteğim vardı.
- There's a lot of tension in this room.
- Bu odada çok fazla gerginlik var.
- Japan consumes a lot of paper.
- Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Tom owes the government a lot of money in taxes.
- Tom'un devlete çok fazla vergi borcu var.
- I have a lot of things I need to do.
- Yapmam gereken çok işim var.
- He has earned a lot of money.
- O, çok para kazandı.
- When Tom was in the hospital, he read a lot of books.
- Tom hastanedeyken çok kitap okurdu.
- Tom has been spending a lot of time alone in his room.
- Tom odasında tek başına çok zaman geçiriyor.
- I have a lot of work to do before I can go home.
- Eve gitmeden önce yapacak çok işim var.
- Tom can't go out because he has a lot of homework.
- Tom dışarı çıkamaz çünkü çok ödevi var.
- I always have a lot of fun when I come here.
- Ben buraya geldiğimde her zaman çok eğlenirim.
- In Japan we have a lot of rain in June.
- Japonya'da haziranda çok yağmur yağar.
- I don't think Tom has a lot of money.
- Tom'un çok parası olduğunu sanmıyorum.
- The bed took up a lot of space.
- Yatak çok yer kaplıyor.
- Swimming is a lot of fun.
- Yüzmek çok eğlenceli.
- He's read a lot of books.
- Çok fazla kitap okumuş.
- There are a lot of beautiful places in Japan.
- Japonya'da çok güzel yerler var.
- Speaking English is a lot of fun.
- İngilizce konuşmak çok eğlenceli.
- Tom is making a lot of sense.
- Tom çok mantıklı geliyor.
- We take a lot of trips together.
- Birlikte pek çok seyahate çıkıyoruz.
- Markku spends a lot of time watching television.
- Markku televizyon seyrederek çok fazla zaman harcar.
- Traveling by boat is a lot of fun, isn't it?
- Gemiyle yolculuk etmek çok eğlenceli, değil mi?
- I eat a lot of carrots.
- Ben çok havuç yerim.
- Tom has been to a lot of countries.
- Tom çok ülke dolaştı.
- There will be a lot of alcohol at the party.
- Partide çok fazla alkol olacak.
- I don't make a lot of money.
- Çok para kazanmıyorum.
- We put a lot of effort into our homework.
- Ödevlerimiz için çok çaba sarf ediyoruz.
- Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
- Nereye giderseniz gidin, istasyonların yakınındaki kaldırımlara bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
- It takes a lot of courage to do what Tom did.
- Tom'un yaptığı şeyi yapmak çok cesaret gerektirir.
- This is a lot of food.
- Bu çok fazla yemek.
- You will save yourself a lot of time if you take the car.
- Arabayı alırsanız çok zaman kazanırsınız.
- I must find a way to make a lot of money.
- Çok para kazanmanın bir yolunu bulmalıyım.
- We caught a lot of fish this afternoon.
- Bu öğleden sonra çok fazla balık yakaladık.
- We have a lot of things we need to do today.
- Bugün yapmamız gereken çok şeyimiz var.
- A lot of treasure was brought over to this country.
- Bu ülkeye, çok fazla hazine getirildi.
- Drinking a lot of coffee can raise your blood pressure.
- Çok kahve içmek tansiyonunuzu yükseltebilir.
- It's rumored that he has a lot of money stashed away in a Swiss bank account.
- İsviçre'deki bir banka hesabında çok parası olduğu söyleniyor.
- I know a lot of people from Kabylie.
- Kabylie'den pek çok insan tanıyorum.
- She put a lot of sugar in the coffee.
- Kahveye çok şeker koymuş.
- There was a lot of snow last winter.
- Geçen kış çok kar vardı.
- There are still a lot of things that need to be done.
- Hâlâ yapılması gereken çok şey var.
- That would cost a lot of money.
- Bu çok paraya mal olurdu.
- Tom has been wasting a lot of time.
- Tom çok fazla zaman harcıyor.
- Football players make a lot of money.
- Futbolcular çok para kazanır.
- I've saved a lot of money.
- Ben çok para biriktirdim.
- I've spent a lot of time trying to fix this.
- Bunu düzeltmeye çalışmak için çok zaman harcadım.
- A grill puts out a lot of heat.
- Bir ızgara çok fazla ısı verir.
- I've had a lot of time to practice.
- Pratik yapacak çok zamanım oldu.
- Schoolteachers must have a lot of patience with the children.
- Öğretmenlerin çocuklara karşı çok sabırlı olması gerekir.
- Tom spends a lot of time reading.
- Tom okuyarak çok zaman harcar.
- Tom taught Mary a lot of useful French.
- Tom, Mary'ye çok faydalı Fransızca öğretti.
- Tom gets a lot of help from his friends.
- Tom arkadaşlarından çok yardım alıyor.
- Tom and Mary both wanted a lot of children.
- Tom ve Mary çok çocuk istiyorlardı.
- Tom says he owes Mary a lot of money.
- Tom, Mary'ye çok para borcu olduğunu söylüyor.
- Tom certainly seems to be spending a lot of time with Mary.
- Tom kesinlikle Mary ile çok zaman geçiriyor gibi görünüyor.
- We have a lot of food.
- Çok fazla yiyeceğimiz var.
- We'll be giving you a lot of money.
- Size çok para veriyor olacağız.
- Layla lost a lot of blood.
- Leyla çok kan kaybetti.
- This computer saves us a lot of work.
- Bu bilgisayar bize çok iş kazandırıyor.
- Tom did a lot of laundry today.
- Tom bugün çok çamaşır yıkadı.
- He likes to gossip, therefore he has a lot of enemies.
- Dedikodu yapmayı sever, bu yüzden çok düşmanı var.
- In Brazil, you will eat a lot of delicious fruit.
- Brezilya'da pek çok lezzetli meyve yiyeceksin.
- Do I make a lot of mistakes?
- Ben çok hata yapıyor muyum?
- We'll have a lot of fun.
- Çok eğleneceğiz.
- You sure do put a lot of sugar in your coffee.
- Kahvene çok şeker koyduğun kesin.
- He got a lot of money.
- Çok para kazandı.
- Tom knows a lot of songs.
- Tom çok şarkı biliyor.
- I’ve still got a lot of work.
- Daha çok işim var.
- I can't go out because I have a lot of homework.
- Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- Tom spends a lot of time here.
- Tom burada çokça zaman geçirir.
- There seems to be a lot of rich people living in this part of town.
- Şehrin bu kısmında yaşayan çok zengin insan var gibi görünüyor.
- I have a lot of success.
- Çok başarılı oldum.
- Tom spends a lot of time in his room studying.
- Tom odasında çalışarak çok zaman harcar.
- Japan does a lot of trade with Canada.
- Japonya Kanada ile çok fazla ticaret yapıyor.
- There's a lot of coffee left in the pot.
- Cezvede çok kahve kalmış.
- Recently, there are a lot of burglaries around here.
- Son zamanlarda buralarda çok hırsızlık oluyor.
- I really don't have a lot of money.
- Gerçekten çok param yok.
- It's a lot of fun skiing in fresh snow.
- Taze karda kayak yapmak çok eğlenceli.
- She put a lot of sugar in the coffee.
- O, kahveye çok şeker koydu.
- There are a lot of tall buildings in New York.
- New York'ta çok sayıda yüksek binalar vardır.
- I used to drink a lot of cola, but now I drink only water.
- Eskiden çok kola içerdim ama şimdi sadece su içiyorum.
- There have been a lot of complaints in the last few days about the amount of noise coming from your apartment.
- Son birkaç gündür dairenizden gelen gürültü miktarı hakkında çok sayıda şikayet var.
- I've had a lot of practice.
- Çok pratik yaptım.
- I have a lot of patience.
- Çok sabırlıyım.
- Huskies have a lot of energy.
- Haskilerin çok fazla enerjisi vardır.
- There are a lot of legends in Japan.
- Japonya'da pek çok efsane vardır.
- I do a lot of work on the school newspaper.
- Okul gazetesinde çok iş yapıyorum.
- We get a lot of snow here in the winter.
- Kışın burada çok kar yağar.
- They knew a lot of songs, too.
- Onlar da çok şarkı biliyordu.
- I see a lot of this.
- Ben çok şey görüyorum.
- She owes me a lot of money.
- O bana çok para borçlu.
- It costs a lot of money to eat out.
- Dışarıda yemek yemek çok pahalıya mal olur.
- We help them in a lot of ways.
- Onlara pek çok şekilde yardım ediyoruz.
- She made a lot of noise on the piano.
- O, piyano ile çok gürültü yaptı.
- He has a lot of money saved for his old age.
- Yaşlılığı için çok para biriktirdi.
- She owes him a lot of money, but she probably won't be able to pay it back.
- Ona çok borcu var ama muhtemelen geri ödeyemeyecek.
- There was a lot of wind.
- Çok rüzgar vardı.
- Are you in a lot of pain?
- Çok acı çekiyor musun?
- Have you spent a lot of time with Tom?
- Tom'la çok zaman geçirdin mi?
- Tom and Mary both wanted a lot of kids.
- Tom ve Mary çok çocuk istiyorlardı.
- We haven't seen a lot of looting.
- Çok fazla yağma görmedik.
- Tom's parents allow him to do a lot of things that my parents don't allow me to do.
- Tom'un ailesi, benim ailemin yapmama izin vermediği pek çok şeyi yapmasına izin veriyor.
- I hate it when there are a lot of people.
- Çok fazla insan olduğunda nefret ediyorum.
- I don't have a lot of patients.
- Benim çok hastam yok.
- There's been a lot of rain this year.
- Bu yıl çok yağmur yağdı.
- That sounds like a lot of work.
- Kulağa çok iş gibi geliyor.
- I'm interested in a lot of things.
- Ben bir çok şeyle ilgileniyorum.
- He asked for a lot of money.
- O çok para istedi.
- He gives us a lot of trouble, but I like him all the same.
- O bize çok sıkıntı verir, fakat yine de onu seviyorum.
- Tom deserves a lot of credit.
- Tom çok kredi hak ediyor.
- You've been a lot of help.
- Çok yardımcı oldun.
- Pork has a lot of fat.
- Domuz eti çok yağlı.
- Layla lost a lot of weight.
- Leyla çok kilo verdi.
- A lot of people who have up until now been spending money having a good time now need to be more careful with their money.
- Şimdiye kadar iyi vakit geçirmek için para harcayan pek çok insanın artık paraları konusunda daha dikkatli olması gerekiyor.
- Tom has a lot of patience.
- Tom çok sabırlı.
- There's been a lot of tension between Tom and Mary.
- Tom ve Mary arasında çok fazla gerginlik vardı.
- That sounds like a lot of fun.
- Kulağa çok eğlenceli geliyor.
- There are a lot of things to see in Germany.
- Almanya'da görülecek çok şey var.
- There are a lot of things you don't know about my personality.
- Kişiliğimle ilgili bilmediğin çok şey var.
- Tom said he owes Mary a lot of money.
- Tom, Mary'ye çok borcu olduğunu söyledi.
- Tom's lost a lot of blood, but he hasn't lost consciousness.
- Tom çok kan kaybetti ama bilincini kaybetmedi.
- Tom seemed to be having a lot of fun.
- Tom çok eğleniyor gibi görünüyordu.
- Tom has a lot of money now.
- Tom'un artık çok parası var.
- He had a lot of money in the bank.
- Bankada çok parası vardı.
- Rome has a lot of ancient buildings.
- Roma'da çok sayıda antik bina var.
- There's been a lot of rain this year.
- Bu yıl çok yağmur vardı.
- They drink a lot of lemonade.
- Onlar çok limonata içer.
- There were a lot of people in the park.
- Parkta çok sayıda insan vardı.
- I don't have a lot of time right now.
- Şu anda çok fazla zamanım yok.
- There's a lot of coffee left in the pot.
- Demlikte kalmış çok kahve var.
- Children need a lot of sleep.
- Çocukların çok uykuya ihtiyacı vardır.
- It's going to cost a lot of money.
- Bu çok pahalıya mal olacak.
- Tom has a lot of ability.
- Tom'un pek çok becerisi var.
- We spent a lot of money remodeling our home.
- Evimizi yenilemek için çok para harcadık.
- This yearbook is illustrated with a lot of beautiful photographs.
- Bu yıllık çok sayıda güzel fotoğrafla süslenmiştir.
- Tom has been doing a lot of thinking.
- Tom çok düşünüyor.
- Tom thought Mary had a lot of money.
- Tom, Mary'nin çok parası olduğunu düşünüyordu.
- You seem to have a lot of money to spend.
- Harcayacak çokça paran var gibi görünüyorsun.
- There was a lot of blood on the floor.
- Yerde çok kan vardı.
- He spent a lot of money this weekend.
- Bu hafta sonu çok para harcadı.
- Last year, there was a lot of snow.
- Geçen yıl çok kar vardı.
- The pear tree in the garden bears a lot of fruit.
- Bahçedeki armut ağacı çok meyve veriyor.
- Sami had a lot of misconceptions about Islam.
- Sami'nin İslam hakkında pek çok yanlış düşüncesi vardı.
- Tom gave us a lot of money.
- Tom bize çok para verdi.
- Jane has a lot of clothes to wash.
- Jane'in yıkanacak çok giysisi var.
- I saved a lot of money.
- Ben çok para tasarruf ettim.
- I thought it'd be a lot of fun.
- Bunun çok eğlenceli olacağını düşündüm.
- My garden is very colourful, because I planted a lot of flowers in it.
- Bahçem çok renkli, çünkü içine bir sürü çiçek ektim.
- Tom wanted to make a lot of money.
- Tom çok para kazanmak istiyordu.
- We have a lot of relatives.
- Çok akrabamız var.
- The frost did a lot of damage to the crops.
- Don ürünlere çok zarar verdi.
- I see a lot of hypocrisy.
- Çok fazla ikiyüzlülük görüyorum.
- Bill has a lot of friends.
- Bill'in çok arkadaşı var.
- That costs a lot of money.
- Bu çok paraya mal oluyor.
- Studying French is a lot of fun.
- Fransızca çalışmak çok eğlenceli.
- Tom drinks a lot of beer.
- Tom çok bira içer.
- Tom makes a lot of money translating menus for restaurants.
- Tom restoranlar için menü çevirerek çok para kazanıyor.
- With your talent, you should be able to make a lot of money.
- Yeteneğinizle çok para kazanabilmelisiniz.
- It takes me a lot of time in the morning to get ready for work.
- Sabahları işe hazırlanmak çok zamanımı alıyor.
- I feel depressed because there are a lot of things I have to do.
- Depresif hissediyorum çünkü yapmam gereken çok şey var.
- That's a hell of a lot of money.
- Bu çok büyük bir para.
- We had a lot of rain last year.
- Geçen yıl çok yağmur aldık.
- We've made a lot of progress today.
- Bugün çok ilerleme kaydettik.
- Oranges have a lot of vitamin C.
- Portakalda çok fazla C vitamini vardır.
- This game is a lot of fun.
- Bu oyun çok eğlenceli.
- We had a lot of thunder that summer.
- O yaz çok gök gürültüsü vardı.
- Tom looks like he's lost a lot of weight.
- Tom çok kilo vermiş gibi görünüyor.
- There is a lot of pressure on women to be thin.
- Kadınların üzerinde zayıf olmaları için çok baskı var.
- I have a lot of work here.
- Burada çok işim var.
- Tom gave Mary a lot of money.
- Tom, Mary'ye çok para verdi.
- We know that there's still a lot of work to do.
- Hâlâ yapılacak çok iş olduğunun farkındayız.
- We're gonna have a lot of fun.
- Biz çok eğleneceğiz.
- She spent a lot of time practicing the piano.
- Piyano çalışmak için çok zaman harcadı.
- There is not a lot of foot traffic in this area so far as I have seen.
- Şu ana dek görmüş olduğum kadarıyla bu bölgede çok yaya trafiği yok.
- Tom promised me a lot of money.
- Tom bana çok para söz verdi.
- Sometimes you just need a lot of luck.
- Bazen çok şansa ihtiyacın olur.
- I have a lot of work to do tomorrow.
- Yarın yapacak çok işim var.
- Tom spends a lot of time in front of a computer.
- Tom bilgisayarın önünde çok zaman harcıyor.
- I dream a lot of going home.
- Eve gitmekle ilgili çok rüya görüyorum.
- There's a lot of noise in a typical city.
- Tipik bir şehirde çok gürültü vardır.
- My computer cost a lot of money.
- Bilgisayarım çok paraya mal oldu.
- She broke up with me because I don't make a lot of money.
- Çok para kazanmadığım için benden ayrıldı.
- I hope you'll have a lot of fun on your trip.
- Umarım seyahatinizde çok eğlenirsiniz.
- This kind of work requires a lot of patience.
- Bu tür işler çok sabır gerektirir.
- Indeed you know a lot of things, but you're not good at teaching them.
- Doğrusu çok şey biliyorsunuz ama onları öğretmede iyi değilsiniz.
- I always have a lot of fun when I come here.
- Buraya geldiğimde her zaman çok eğlenirim.
- Have you spent a lot of time in Boston?
- Boston'da çok vakit geçirdin mi?
- I spent a lot of time listening to music.
- Müzik dinleyerek çok zaman geçirdim.
- Basketball is a lot of fun to play.
- Basketbol oynamak çok eğlenceli.
- You have a lot of nerve.
- Çok sinirlisin.
- If Tom had a lot of money, he'd buy that for you.
- Tom'un çok parası olsa onu senin için alır.
- Jack made a lot of mistakes in his composition.
- Jack, kompozisyonunda çok hata yaptı.
- I'm doing a lot of reading.
- Çok okuyorum.
- Layla lost a lot of blood.
- Layla çok kan kaybetti.
- Tom had a lot of trouble doing that.
- Tom bunu yaparken çok zorlandı.
- Tom spends a lot of time at the gym.
- Tom spor salonunda çok vakit geçiriyor.
- You should read a lot of books while you're young.
- Gençken çok sayıda kitap okumalısın.
- She spends a lot of time practicing the piano.
- Piyano çalışmak için çok zaman harcıyor.
- We had a lot of rain yesterday.
- Dün çok yağmur yağdı.
- I eat a lot of fish.
- Çok balık yerim.
- I bet you could drink a lot of beer.
- Çok bira içebileceğinden eminim.
- Are there a lot of foreigners in Armenia?
- Ermenistan'da çok yabancı var mı?
- We have had a lot of snow this winter.
- Bu kış çok fazla kar yağdı.
- The scientists want a lot of data.
- Bilim adamları çok fazla veri istiyor.
- He needs a lot of water.
- Onun çok suya ihtiyacı var.
- Fadil was carrying a lot of cash.
- Fadıl çok para taşıyordu.
- A lot of students are present at the meeting.
- Toplantıda çok sayıda öğrenci hazır bulunuyor.
- I've never made a lot of money.
- Daha önce hiç çok para kazanmadım.
- We get a lot of snow here in winter.
- Kışın burada çok kar olur.
- If Tom had a lot of money, he'd probably buy himself an expensive car.
- Eğer Tom'un çok parası olsaydı, muhtemelen kendine pahalı bir araba alırdı.
- I spend a lot of time with Tom.
- Tom'la birlikte çok zaman harcarım.
- Tom says a lot of things he doesn't mean.
- Tom demek istemediği çok şey söylüyor.
- We really had a lot of fun.
- Gerçekten çok eğlendik.
- Tom spends a lot of time sitting in front of a computer.
- Tom bilgisayar başında çok zaman geçiriyor.
- The detective has a lot of adventures.
- Dedektifin pek çok macerası var.
- Repairs will cost a lot of money.
- Tamir çok paraya mal olacak.
- We don't get a lot of rain around here.
- Biz bu civarda çok yağmur almayız.
- Windsurfing is a lot of fun.
- Rüzgar sörfü çok eğlenceli.
- I've been under a lot of stress.
- Çok stres altındayım.
- I still have a lot of questions.
- Hâlâ çok sayıda sorum var.
- Tom was making a lot of noise.
- Tom çok gürültü yapıyordu.
- Driving a car is a lot of fun.
- Araba sürmek çok eğlencelidir.
- We still have a lot of things to do.
- Bizim hâlâ yapacak çok işimiz var.
- It's actually a lot of easier than it looks.
- Aslında göründüğünden çok daha kolay.
- I've made a lot of sacrifices to get here.
- Buraya gelmek için çok fedakarlık yaptım.
- Was there a lot of traffic?
- Çok fazla trafik var mıydı?
- Tom has a lot of confidence.
- Tom'un kendine güveni çok fazla.
- Sami had a lot of problems.
- Sami'nin pek çok sorunu vardı.
- We import a lot of things from Australia.
- Avustralya'dan pek çok şey ithal ediyoruz.
- I had to shoot my horse because he was in a lot of pain.
- Atımı vurmak zorundaydım çünkü çok acı çekiyordu.
- Playing tennis is a lot of fun.
- Tenis oynamak çok eğlencelidir.
- We have a lot of time.
- Çok zamanımız var.
- There were a lot of things Layla wasn't honest about.
- Leyla'nın, hakkında dürüst olmadığı çok şey vardı.
- There have been a lot of complaints about the high prices at the pumps.
- Pompalardaki yüksek fiyatlar hakkında çok sayıda şikayet var.
- We did have a lot of fun, didn't we?
- Çok eğlendik, değil mi?
- Skateboarding is a lot of fun.
- Kaykay çok eğlencelidir.
- Tom drank a lot of coffee so he could stay awake.
- Tom uyanık kalabilmek için çok kahve içti.
- I've been having a lot of back pain.
- Çok sırt ağrısı çekiyorum.
- Japan does a lot of trade with the United States.
- Japonya ABD ile çok ticaret yapar.
- We drank a lot of alcohol.
- Çok içki içtik.
- There's still a lot of learn.
- Hala öğrenecek çok şey var.
- Do you spend a lot of time with Tom?
- Tom'la çok zaman geçiriyor musun?
- He devoted a lot of time to study.
- Çalışmak için çok zaman ayırdı.
- There are a lot of beautiful places in Japan.
- Japonya'da pek çok güzel yer vardır.
- I used to drink a lot of cola, but now I drink only water.
- Eskiden çok kola içerdim, ama şimdi sadece su içiyorum.
- There's been a lot of rain this summer.
- Bu yaz çok yağmur yağdı.
- Plants need a lot of water.
- Bitkilerin çok suya ihtiyacı vardır.
- Tom still owes Mary a lot of money.
- Tom Mary'ye hâlâ çok fazla para borçlu.
- Sami sent Layla a lot of letters.
- Sami, Layla'ya çok sayıda mektup gönderiyordu.
- He has a lot of acquaintances.
- Çok fazla tanıdığı var.
- Your behavior is creating a lot of problems.
- Davranışın çok sayıda sorun yaratıyor.
- It is said that he has a lot of old coins.
- Çok fazla eski parası olduğu söyleniyor.
- Do a lot of people live in your town?
- Senin kasabanda çok insan yaşıyor mu?
- There were a lot of cars on the street.
- Caddede çok araba vardı.
- They eat a lot of rice.
- Çok pirinç yiyorlar.
- There has been a lot of sickness in my family this winter.
- Bu kış ailemde çok fazla hastalık oldu.
- Today we have a lot of food.
- Bugün çok yemeğimiz var.
- There were a lot of things Tom wasn't honest about.
- Tom'un dürüst davranmadığı pek çok şey vardı.
- Tom spent a lot of time upstairs.
- Tom üst katta çok zaman geçirdi.
- I've got a lot of talent.
- Çok yetenekliyim.
- I have a lot of money in my savings account.
- Tasarruf hesabımda çok para var.
- It's important to drink a lot of water.
- Çok fazla su içmek önemlidir.
- That artist created a lot of beautiful pictures.
- O sanatçı çok güzel resimler yaptı.
- There were a lot of murders last year.
- Geçen yıl çok sayıda cinayet vardı.
- I made a lot of money doing that.
- Bunu yaparak çok para kazandım.
- There's a lot of sand in the desert.
- Çölde çok fazla kum var.
- It's unlikely that that movie will make a lot of money.
- Bu filmin çok para kazanması olası değil.
- I spent a lot of time with him.
- Onunla birlikte çok zaman geçirdim.
- Tom keeps a lot of cash in his desk drawer.
- Tom masanın çekmecesinde çok para saklıyor.
- I know a lot of painters.
- Çok boyacı tanıyorum.
- We are expecting a lot of applicants for the job.
- İş için çok fazla başvuru bekliyoruz.
- He spent a lot of time trying to learn how to play the ney.
- Ney çalmayı öğrenmek için çok zaman harcadı.
- There are a lot of hot springs in Japan.
- Japonya'da çok sayıda kaplıca var.
- That was a lot of fun, wasn't it?
- O çok eğlenceliydi, değil mi?
- Tom has been spending a lot of money on clothes.
- Tom giysilere çok para harcıyor.
- A lot of people work on farms.
- Çiftliklerde çok sayıda insan çalışır.
- We derive a lot of pleasure from books.
- Kitaplardan çok zevk alıyoruz.
- Tom said that Mary wasn't having a lot of fun.
- Tom, Mary'nin çok eğlenmediğini söyledi.
- Tom spent a lot of time with Mary.
- Tom Mary ile çok zaman harcadı.
- She spends a lot of money on shoes.
- Ayakkabıya çok para harcar.
- I owe Tom a lot of money.
- Tom'a çok para borçluyum.
- Tom doesn't drink much beer, but he sure drinks a lot of wine.
- Tom çok bira içmez fakat kesinlikle çok şarap içer.
- This makes a lot of sense.
- Bu çok mantıklı.
- They had a lot of kids.
- Çok fazla çocukları vardı.
- We export a lot of automobiles to that country.
- O ülkeye çok sayıda otomobil ihraç ediyoruz.
- We've had a lot of support.
- Çok desteğimiz oldu.
- We have a lot of work left to do.
- Yapacak çok işimiz var.
- I still have a lot of questions that I want to ask you.
- Sana sormak istediğim daha pek çok soru var.
- You sure have a lot of MP3 files!
- Cidden çok fazla MP3 dosyan var!
- Tom had a lot of fun at the party.
- Tom Partide çok eğlendi.
- That's a lot of food.
- Çok fazla yemek var.
- She puts aside a lot of money.
- O, çok para biriktirir.
- This is taking a lot of time.
- Bu çok zaman alıyor.
- Tom makes a lot of errors.
- Tom çok fazla hata yapıyor.
- I've seen a lot of strange things in my life.
- Hayatımda çok garip şeyler gördüm.
- Tom drinks a lot of milk.
- Tom çok süt içer.
- He has a lot of money in the bank.
- Onun bankada çok parası var.
- Tom has really lost a lot of weight.
- Tom gerçekten çok kilo verdi.
- We've spent a lot of time together.
- Biz birlikte çok zaman geçirdik.
- There are still a lot of things I don't know about Tom.
- Tom hakkında hala bilmediğim çok şey var.
- She put aside a lot of money.
- Kenara çok para koydu.
- Tom drinks a lot of milk.
- Tom çok fazla süt içiyor.
- Tom must have a lot of money.
- Tom'un çok parası olmalı.
- That sounds like a lot of fun.
- O, çok eğlenceli gibi görünüyor.
- Tom and Mary spend a lot of time with each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle çokça zaman geçirir.
- We talked about a lot of things.
- Pek çok şey hakkında konuştuk.
- Tom spends a lot of time helping Mary.
- Tom, Mary'ye yardım etmek için çok zaman harcıyor.
- He lost a lot of money in the stock investment.
- Borsa yatırımında çok para kaybetti.
- It was really a lot of fun.
- Gerçekten çok eğlenceliydi.
- He asked for a lot of money.
- Çok para istedi.
- Tom thought Mary had a lot of money.
- Tom Mary'nin çok parası olduğunu düşündü.
- The frost did a lot of damage to the crops.
- Don ekinlere çok zarar verdi.
- Tom had a lot of time to think about the problem.
- Tom'un sorunu düşünmek için çok zamanı vardı.
- I don't drink a lot of wine.
- Çok fazla şarap içmem.
- You've done a lot of good.
- Çok iyi gidiyorsun.
- I spend a lot of time on the phone.
- Telefonda çok zaman geçiriyorum.
- When the ocean absorbs a lot of CO₂, the water becomes more acidic.
- Okyanus çok fazla CO₂ emdiğinde, su daha asidik hale gelir.
- I think Tom has a lot of faith in Mary.
- Bence Tom, Mary'ye çok güveniyor.
- The Greeks, too, eat a lot of fish.
- Yunanlar da çok balık yerler.
- This plant doesn't need a lot of light.
- Bu bitkinin çok ışığa ihtiyacı yok.
- He contributed a lot of money.
- Çok para bağışladı.
- Greeks also eat a lot of fish.
- Yunanlılar da çok balık yerler.
- Tom consumes a lot of wine.
- Tom çok fazla şarap tüketiyor.
- A student spends a lot of time studying.
- Bir öğrenci ders çalışmak için çok zaman harcar.
- Tom owed me a lot of money.
- Tom bana çok para borçlandı.
- He collected a lot of stamps.
- O, çok sayıda pul topladı.
- The Greeks, too, eat a lot of fish.
- Yunanlılar da çok balık yiyor.
- I used to eat a lot of junk food.
- Ben çok abur cubur yerdim.
- There were a lot of things Tom had to say to Mary.
- Tom'un Mary'ye söylemesi gereken çok şey vardı.
- This job will call for a lot of money.
- Bu iş çok para gerektirecek.
- We have a lot of experience in computers.
- Bilgisayarlar konusunda çok deneyimliyiz.
- The advertising campaign generated a lot of business for the company.
- Reklam kampanyası şirket için çok iş yarattı.
- Tom and I have a lot of fun.
- Tom ve ben çok eğleniyoruz.
- I hate it when there are a lot of people.
- Çok fazla insan olmasından nefret ediyorum.
- Sometimes you just need a lot of luck.
- Bazen çok fazla şansa ihtiyaç duyarsınız.
- Tom is interested in a lot of things.
- Tom bir çok şeyle ilgileniyor.
- He saved a lot of money.
- O, çok para biriktirdi.
- Sami and Layla do spend a lot of time together.
- Sami ve Leyla birlikte çok zaman geçiriyorlar.
- I had a lot of help.
- Çok yardım aldım.
- I want to have a lot of money.
- Çok param olsun istiyorum.
- We've been wasting a lot of time.
- Çok fazla zaman harcıyoruz.
- I wanted to get a lot of money.
- Çok para kazanmak istedim.
- There's a lot of sand in the desert.
- Çölde çok kum var.
- Tom knows a lot of stuff about Mary.
- Tom, Mary hakkında çok şey biliyor.
- We've had a lot of rain recently.
- Son zamanlarda çok yağmur yağdı.
- We've spent a lot of time in Boston.
- Boston'da çok zaman geçirdik.
- If Tom had a lot of money, he wouldn't have to worry about this.
- Eğer Tom'un çok parası olsaydı, bu konuda endişelenmesine gerek kalmazdı.
- We've had a lot of adversity.
- Çok zorluk yaşadık.
- Professor Johnson has a lot of knowledge about mathematics.
- Profesör Johnson'ın matematik hakkında çok bilgisi var.
- Machinery uses a lot of electricity.
- Makineler çok fazla elektrik kullanıyor.
- It's a lot of fun.
- O çok eğlenceli.
- There are a lot of fish in the pond.
- Gölde çok sayıda balık var.
- Tom said you would ask a lot of questions.
- Tom senin çok soru soracağını söyledi.
- He spent a lot of his time reading.
- O, okumaya çok zaman harcadı.
- She made a lot of spelling mistakes.
- Çok fazla yazım hatası yaptı.
- Tom's obviously under a lot of stress.
- Tom belli ki çok stres altında.
- Oranges contain a lot of vitamin C.
- Portakallar çok fazla C vitamini içerir.
- Tom has a lot of free time.
- Tom'un çok fazla boş zamanı var.
- You and I are going to have a lot of fun.
- Sen ve ben çok eğleneceğiz.
- We have had a lot of thunder this summer.
- Bu yaz çok gök gürültüsü vardı.
- A lot of countries participated in the Olympic Games.
- Olimpiyat Oyunlarına pek çok ülke katıldı.
- Visiting Tom was a lot of fun.
- Tom'u ziyaret etmek çok eğlenceliydi.
- 5,000 yuan is a lot of money.
- 5,000 yuan çok para.
- Tom hides a lot of things from his wife.
- Tom karısından çok şey saklıyor.
- He deposited a lot of money in the bank.
- Bankaya çok para yatırdı.
- I make a lot of money.
- Çok para kazanıyorum.
- We suffered a lot of damage.
- Çok zarar gördük.
- She knew a lot of songs, too.
- O da çok şarkı biliyordu.
- We still have a lot of time.
- Daha çok zamanımız var.
- There are a lot of dogs here, aren't there?
- Burada çok köpek var, değil mi?
- My mother spends a lot of money on clothes.
- Annem giysilere çok para harcar.
- I was in a lot of pain.
- Çok acı çekiyordum.
- I don't do a lot of reading.
- Çok fazla okumuyorum.
- It's a lot of fun to play basketball.
- Basket oynamak çok zevklidir.
- We had a lot of fun together.
- Birlikte çok eğlenmiştik.
- Schoolteachers must have a lot of patience with the children.
- Öğretmenler çocuklara karşı çok sabırlı olmalıdır.
- I do a lot of business with Tom.
- Tom'la çok iş yapıyoruz.
- We're having a lot of fun learning French.
- Biz Fransızca öğrenerek çok eğleniyoruz.
- Tom is having a lot of fun.
- Tom çok eğleniyor.
- We didn't have a lot of money growing up.
- Biz büyürken çok paramız yoktu.
- I'm sensing a lot of hostility.
- Çok düşmanlık hissediyorum.
- Tom spends a lot of time practicing the piano.
- Tom piyano çalışarak çok zaman harcar.
- In this way, we waste a lot of time.
- Bu şekilde çok zaman kaybediyoruz.
- A lot of people drink coffee black with sugar.
- Pek çok insan kahveyi şekerli ve sade içer.
- I used to spend a lot of time studying French.
- Eskiden Fransızca çalışmak için çok zaman harcardım.
- Tom makes a lot of money.
- Tom çok para kazanıyor.
- Do you have a lot of money with you?
- Yanında çok para var mı?
- We've got a lot of problems to solve.
- Çözecek çok problemimiz var.
- We've done a lot of work on this.
- Bunun üzerinde çok iş yaptık.
- It took a long time and a lot of money to build this factory.
- Bu fabrikayı inşa etmek uzun zaman ve çok para aldı.
- We need to make a lot of changes.
- Çok fazla değişiklik yapmamız gerekiyor.
- I have a lot of fun when I'm with Tom.
- Tom'la birlikteyken çok eğleniyorum.
- He pointed out that the plan would cost a lot of money.
- O, planın çok paraya mal olacağına dikkat çekti.
- Tom has been spending a lot of time with Mary.
- Tom Mary ile çok zaman geçiriyor.
- Tom and Mary spend a lot of money on their son.
- Tom ve Mary oğullarına çok para harcar.
- He had a lot of things to do.
- Onun yapılacak çok şeyi vardı.
- Tom says he has a lot of money.
- Tom çok parası olduğunu söylüyor.
- Tom has started spending a lot of time with Mary.
- Tom, Mary ile çok zaman geçirmeye başladı.
- This room gets a lot of sunshine.
- Bu oda çok fazla güneş ışığı alıyor.
- Mary spends a lot of money on clothes.
- Mary kıyafetlere çok para harcıyor.
- He has a lot of things to do.
- Yapacak çok işi var.
- The bed takes up a lot of space.
- Yatak çok yer kaplıyor.
- If you have a lot of time, you don't have to spend money to learn a language.
- Eğer çok zamanınız varsa, dil öğrenmek için para harcamak zorunda değilsiniz.
- That boy sure has a lot of energy.
- Bu çocuk kesinlikle çok enerjik.
- Tom made quite a lot of money in his twenties.
- Tom yirmili yaşlarında çok para kazandı.
- There's a lot of traffic on that street.
- O caddede çok fazla trafik var.
- He has a lot of credit card debt.
- Onun çok fazla kredi kartı borcu var.
- Is this going to cost us a lot of money?
- Bu bize çok pahalıya mı patlayacak?
- A grill puts out a lot of heat.
- Bir ızgara çok ısı yayar.
- This sort of work calls for a lot of patience.
- Bu tür iş çok sabır gerektirir.
- We have had a lot of rain this summer.
- Bu yaz çok yağmur yağdı.
- Tom eats a lot of brown rice.
- Tom çok fazla esmer pirinç yer.
- Tom causes me a lot of extra work.
- Tom bana çok fazla iş çıkarıyor.
- It costs a lot of money to eat out.
- Dışarıda yemek çok pahalıya mal oluyor.
- Tom has done a lot of horrible things.
- Tom çok korkunç şeyler yaptı.
- We can get a lot of things.
- Çok şey alabiliriz.
- It's a lot of fun to climb that mountain.
- Şu dağa tırmanmak çok eğlencelidir.
- When they were kids, Tom and Mary did a lot of things together.
- Çocukken Tom ve Mary birlikte pek çok şey yaparlardı.
- Tom thought that the picture hanging above the fireplace might be worth a lot of money.
- Tom şöminenin üzerinde asılı olan resmin çok para edebileceğini düşündü.
- A change of air will do you a lot of good.
- Hava değişimi sana çok iyi gelecektir.
- You don't need a lot of money to live a comfortable life.
- Rahat bir hayat yaşamak için çok paraya ihtiyacın yok.
- His boss demands a lot of work.
- Patronu çok iş istiyor.
- It looks like Tom is having a lot of fun.
- Tom çok eğleniyor gibi görünüyor.
- Tom and Mary spend a lot of time together.
- Tom ve Mary birlikte çok zaman geçiriyorlar.
- I've seen a lot of cool things.
- Çok harika şeyler gördüm.
- There is a lot of traffic on that street.
- O caddede çok trafik var.
- Tom wanted to make a lot of money quickly.
- Tom çabucak çok para kazanmak istiyordu.
- Tom made a lot of money in Boston and then moved back to Chicago.
- Tom Boston'da çok para kazandı ve sonra Chicago'ya geri döndü.
- I've met a lot of bad guys.
- Bir çok kötü adamlarla tanıştım.
- Basketball is a lot of fun.
- Basketbol, çok eğlencelidir.
- We have a lot of confidence in Tom.
- Tom'a çok güveniyoruz.
- Tom left his grandchildren a lot of money.
- Tom torunlarına çok para bıraktı.
- I've had a lot of work to do lately.
- Son zamanlarda yapacak çok işim var.
- We have had a lot of rain this summer.
- Bu yaz çok fazla yağmur vardı.
- Tom inherited a lot of money.
- Tom'a çok para miras kaldı.
- There were a lot of things Tom said he needed to do.
- Tom'un yapması gerektiğini söylediği pek çok şey vardı.
- Tom used to have a lot of money.
- Tom'un eskiden çok parası vardı.
- Tom likes to pretend that he has a lot of money.
- Tom çok parası varmış gibi davranmayı seviyor.
- A lot of people starved during that war.
- O savaş sırasında pek çok insan açlıktan öldü.
- I usually drink a lot of milk.
- Genellikle çok süt içerim.
- My father spends a lot of time on his hobby.
- Babam hobisi için çok zaman harcıyor.
- Recently, there's been a lot of talk about distance education.
- Son zamanlarda uzaktan eğitim hakkında çok konuşuluyor.
- Tom went through a lot of hardship.
- Tom çok zorluklar çekti.
- We know that doing that will require a lot of money.
- Bunu yapmanın çok para gerektireceğini biliyoruz.
- There are a lot of Canadians living in this neighborhood.
- Bu mahallede yaşayan çok sayıda Kanadalı var.
- There have been a lot of complaints about kids skateboarding in front of the school.
- Okulun önünde kaykay yapan çocuklar hakkında pek çok şikâyet var.
- I see a lot of similarities.
- Çok fazla benzerlik görüyorum.
- This picture got a lot of likes.
- Bu resim çok beğeni aldı.
- I used to play a lot of video games.
- Eskiden çok fazla video oyunu oynardım.
- We had a lot of fun doing that.
- Bunu yaparken çok eğlendik.
- There was a lot of snow last year.
- Geçen yıl çok kar vardı.
- I spent a lot of time with her.
- Onunla birlikte çok zaman geçirdim.
- That was a lot of fun.
- Çok eğlenceliydi.
- I have a lot of things to do this afternoon.
- Bu öğleden sonra yapacak çok işim var.
- I've been giving this a lot of thought.
- Bunu çok düşündüm.
- It'll cost a lot of money.
- Çok paraya mal olacak.
- You have a lot of experience in computers, don't you?
- Bilgisayar konusunda çok deneyimlisiniz, değil mi?
- I know it's a lot of money.
- Bunun çok para olduğunu biliyorum.
- Tom has accumulated a lot of junk.
- Tom çok fazla ıvır zıvır biriktirdi.
- Do Japanese eat a lot of fish?
- Japonlar çok balık yerler mi?
- I thought it'd be a lot of fun.
- Çok eğlenceli olur diye düşünmüştüm.
- Tom lied about a lot of things.
- Tom çok şey hakkında yalan söyledi.
- There are a lot of people here.
- Burada çok insan var.
- I used to drink a lot of coffee, but I don't drink coffee anymore.
- Eskiden çok kahve içerdim ama artık içmiyorum.
- I wish I could figure out how to get my car painted without paying a lot of money.
- Keşke çok para ödemeden arabamı nasıl boyatacağımı bulabilseydim.
- A lot of people are starving in the world.
- Dünyada pek çok insan açlıktan ölüyor.
- I don't do a lot of reading.
- Çok okuma yapmam.
- Tom left his son a lot of money.
- Tom oğluna çok para bıraktı.
- I don't have a lot of time for this.
- Bunun için çok zamanım yok.
- If Tom had a lot of money, he'd buy that for you.
- Tom'un çok parası olsaydı, bunu senin için satın alırdı.
- Tom did a lot of really good things.
- Tom gerçekten çok iyi şeyler yaptı.
- I don't watch a lot of movies, but I can't resist a good documentary.
- Çok film izlemem ancak iyi bir belgesele dayanamıyorum.
- I have a lot of energy.
- Çok fazla enerjim var.
- A lot of people applied for the job.
- İş için çok sayıda kişi başvurdu.
- Tom stole a lot of money from Mary.
- Tom Mary'den çok para çaldı.
- We had a lot of good times in our camper.
- Karavanımızda çok güzel zamanlar geçirdik.
- I bet you could drink a lot of beer.
- Bahse girerim çok bira içebilirsin.
- We've put in a lot of long days.
- Çok uzun günler geçirdik.
- Study takes a lot of energy, but it is worth the effort.
- Çalışmak çok enerji gerektirir ama çabaya değer.
- We're eating up a lot of time writing letters by hand.
- Elle mektup yazarak çok zaman kaybediyoruz.
- I didn't have a lot of support.
- Çok fazla desteğim yoktu.
- You and I used to have a lot of fun together, didn't we?
- Sen ve ben birlikte çok eğlenirdik, değil mi?
- Even though he has a lot of money, he's not happy.
- Çok parası olsa da, o mutlu değildir.
- I watch a lot of sports on TV.
- Televizyonda çok spor seyrederim.
- I spend a lot of time with her.
- Onunla birlikte çok zaman geçiririm.
- Tom is making a lot of noise.
- Tom çok gürültü yapıyor.
- She took a lot of baggage with her.
- Yanında çok valiz aldı.
- To write good English requires a lot of practice.
- İyi İngilizce yazmak için çok pratik yapmak gerekir.
- Japan does a lot of trade with Britain.
- Japonya İngiltere ile çok fazla ticaret yapıyor.
- We need a lot of practice.
- Çok pratik yapmamız lazım.
- It's a lot of fun to be with you.
- Seninle olmak çok eğlenceli.
- The machine generates a lot of electricity.
- Makine çok elektrik üretir.
- She spends a lot of money on books.
- Kitaplara çok para harcıyor.
- I think learning French is a lot of fun.
- Bence Fransızca öğrenmek çok eğlenceli.
- Tom once owned a lot of land.
- Tom'un bir zamanlar çok arazisi vardı.
- Tom could sell that for a lot of money.
- Tom bunu çok paraya satabilirdi.
- He once had a lot of land.
- Bir zamanlar çok arazisi vardı.
- Tom has caused a lot of problems here.
- Tom burada pek çok soruna neden oldu.
- Do you have a lot of problems?
- Çok probleminiz var mı?
- We drank a lot of coffee.
- Biz çok kahve içtik.
- There is a lot of food left.
- Çok fazla yiyecek kaldı.
- I like a lot of sugar in my coffee.
- Kahvemde çok şekeri seviyorum.
- Tom made a lot of smart decisions.
- Tom çok akıllıca kararlar aldı.
- That would cost a lot of money.
- Bu çok paraya mal olur.
- There are a lot of places to see in Hokkaido.
- Hokkaido'da görülecek çok yer var.
- There is a lot of snow on the roof.
- Çatıda çok kar var.
- I had a lot of love and support.
- Çok sevgi ve desteğim oldu.
- Africa has a lot of nature.
- Afrika'da çok fazla doğa var.
- Tom has a lot of poise.
- Tom'un çok dengeli bir duruşu var.
- Tom and his friends consumed a lot of beer last night.
- Tom ve arkadaşları dün gece çok bira içmişler.
- I spend a lot of time commuting.
- İşe giderken çokça zaman harcıyorum.
- Tom has a lot of things to deal with.
- Tom'un uğraşması gereken çok şey var.
- I've learned a lot of French by watching French movies.
- Fransızca filmleri izleyerek çok Fransızca öğrendim.
- There is a lot of snow in Chamonix in the winter and people go skiing there.
- Kışın Chamonix'te çok kar vardır ve insanlar orada kayak yapmaya giderler.
- With just one commercial, Nike has managed to provoke a lot of Japanese people.
- Nike tek bir reklamla pek çok Japon'u tahrik etmeyi başardı.
- Tom has been to a lot of countries.
- Tom pek çok ülkeye gitti.
- That could solve a lot of problems.
- O pek çok sorunu çözebilir.
- Students spend a lot of time playing.
- Öğrenciler oyun oynayarak çok zaman geçirirler.
- Tom has borrowed a lot of money from his friends.
- Tom arkadaşlarından çok miktarda para ödünç aldı.
- That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted.
- Bu kuruluş, hiçbirine güvenilemeyecek pek çok bilgi yayıyor.
- He borrowed a lot of money from the bank.
- Bankadan çok para ödünç aldı.
- Tom has donated a lot of money to various charities.
- Tom çeşitli hayır kurumlarına çok para bağışladı.
- I've been doing a lot of thinking.
- Çok düşündüm.
- We're going to have a lot of fun.
- Biz çok eğleneceğiz.
- There's a lot of excitement.
- Çok fazla heyecan var.
- He has a lot of hobbies.
- Çok fazla hobisi var.
- I listen to a lot of music.
- Çok müzik dinlerim.
- Japan consumes a lot of paper.
- Japonya çok fazla kağıt tüketiyor.
- Tom and Mary had a lot of fun.
- Tom ve Mary çok eğlendiler.
- We wasted a lot of time.
- Çok zaman harcadık.
- I have a lot of respect for Tom.
- Tom'a çok saygı duyuyorum.
- I'm having a lot of fun.
- Ben çok eğleniyorum.
- It is a lot of fun to drive a car.
- Araba sürmek çok eğlencelidir.
- I owe a lot of money.
- Çok borcum var.
- Tom doesn't have a lot of time.
- Tom'un çok zamanı yok.
- I get a lot of these calls.
- Bu aramalardan çok alıyorum.
- You've lost a lot of weight.
- Çok kilo vermişsin.
- You can see a lot of Native Americans in Alaska.
- Alaska'da çok sayıda Amerikan yerlisi görebilirsiniz.
- I watch a lot of movies.
- Çok film izlerim.
- We don't want a lot of things.
- Pek çok şey istemiyoruz.
- It's a lot of work.
- Çok iş var.
- I think this medicine will do you a lot of good.
- Bence bu ilaç size çok iyi gelecek.
- They showed me a lot of beautiful photos.
- Onlar bana çok sayıda güzel fotoğraflar gösterdiler.
- There's a lot of difference.
- Çok fark var.
- Tom was carrying a lot of cash when he got mugged.
- Tom soyulduğunda yanında çok para vardı.
- We're gonna have a lot of fun.
- Çok eğleneceğiz.
- My garden is very colourful, because I planted a lot of flowers in it.
- Bahçem çok renkli, çünkü içine çok fazla çiçek diktim.
- He has a lot of poise.
- Çok dengeli biri.
- Something you should know about me is that I spend a lot of time reading.
- Benim hakkımda bilmeniz gereken bir şey, okumaya çok zaman harcadığımdır.
- This plant doesn't need a lot of light.
- Bu bitkinin çok fazla ışığa ihtiyacı yok.
- Tom reminds me a lot of John.
- Tom bana John'u çok hatırlatıyor.
- It takes a lot of time to get used to married life.
- Evlilik hayatına alışmak çok zaman alıyor.
- I do a lot of skiing.
- Çok kayak yaparım.
- I've read a lot of books on that subject.
- Bu konuda çok kitap okudum.
- There's a lot of traffic here in the mornings.
- Sabahları burada çok trafik var.
- My father gave me a lot of money.
- Babam bana çok para verdi.
- Tom said that he heard a lot of gunshots.
- Tom çok sayıda silah sesi duyduğunu söyledi.
- She appears to have a lot of friends.
- Çok fazla arkadaşı var gibi görünüyor.
- I think that's a lot of malarkey.
- Bence bu çok saçma.
- I was feeling a lot of pain.
- Çok acı hissediyordum.
- I've made a lot of sacrifices.
- Çok fazla fedakarlık yaptım.
- Kate drinks a lot of milk every day.
- Kate her gün çok fazla süt içiyor.
- It took a lot of time, blood, sweat and tears to clean it.
- Temizlemek için çok zaman, kan, ter ve gözyaşı gerekti.
- The monkey, trained properly, will be able to do a lot of tricks.
- İyi eğitilmiş olan maymun, pek çok numara yapabilir.
- There's a lot of traffic on the freeway.
- Otobanda çok trafik var.
- It actually looks like a lot of fun.
- Aslında çok eğlenceli görünüyor.
- There is a lot of crime in big cities.
- Büyük şehirlerde çok fazla suç işleniyor.
- If I have a lot of money, I'll buy a new car.
- Çok param olursa yeni bir araba alırım.
- I had a lot of difficulty doing that.
- Bunu yaparken çok zorlandım.
- I don't get a lot of requests for that song.
- Bu şarkı için çok fazla istek almıyorum.
- Tom had a lot of enthusiasm.
- Tom çok hevesliydi.
- Vivaldi wrote a lot of music for the bassoon.
- Vivaldi fagot için pek çok müzik yazdı.
- My plan saved us a lot of money.
- Planım bize çok para kazandırdı.
- Tom and I both wanted a lot of children.
- Tom ve ben ikimiz de çok çocuk istiyorduk.
- The most important thing in life is having a lot of money.
- Hayattaki en önemli şey çok paraya sahip olmaktır.
- It's a lot of fun going on trips.
- Gezilere çıkmak çok eğlencelidir.
- It took a lot of time.
- Çok zaman aldı.
- Tom has been spending a lot of money on clothes.
- Tom kıyafetlere çok para harcıyordu.
- He spends a lot of time on the phone.
- Telefonda çok zaman geçiriyor.
- Have you spent a lot of time in therapy?
- Terapide çok zaman geçirdin mi?
- We've had a lot of rain this year.
- Bu yıl çok yağmur yağdı.
- You sure do eat a lot of meat.
- Kesinlikle çok fazla et yiyorsun.
- Tom doesn't eat a lot of meat.
- Tom çok fazla et yemez.
- I want to earn a lot of money.
- Çok fazla para kazanmak istiyorum.
- Tom and I spent a lot of time together.
- Tom ve ben birlikte çok zaman geçirdik.
- Tom has read a lot of books in French.
- Tom çok fazla Fransızca kitap okudu.
- You seem to be a person with a lot of secrets.
- Çok fazla sırrı olan biri gibi görünüyorsunuz.
- Tom certainly attracted a lot of attention.
- Tom kesinlikle çok dikkat çekti.
- Tom taught me a lot of useful things.
- Tom bana çok faydalı şeyler öğretti.
- Tom has a lot of brains.
- Tom çok akıllıdır.
- I drank a lot of beer.
- Ben çok bira içtim.
- We lost a lot of time.
- Çok zaman kaybettik.
- I still have a lot of things to do.
- Hâlâ yapacak çok işim var.
- There's a lot of rain in June.
- Haziran ayında çok yağmur oluyor.
- We don't have a lot of money, but we have enough to buy what we absolutely need.
- Çok paramız yok ama kesinlikle ihtiyacımız olan şeyleri almaya yetecek kadar paramız var.
- I spent a lot of money yesterday.
- Dün çok para harcadım.
- The company spends a lot of money on advertising.
- Şirket reklama çok para harcıyor.
- Soccer players make a lot of money.
- Futbolcular çok para kazanır.
- I don't drink a lot of wine.
- Ben çok şarap içmem.
- You've got a lot of explaining to do.
- Açıklaman gereken çok şey var.
- I was under a lot of pressure then.
- O zamanlar çok baskı altındaydım.
- There's always a lot of traffic in the city centre at the weekend.
- Hafta sonu şehir merkezinde her zaman çok fazla trafik var.
- I have a lot of experience.
- Çok fazla tecrübem var.
- Volleyball is a lot of fun.
- Voleybol çok eğlenceli.
- We've been having a lot of fun here in Boston.
- Boston'da çok eğleniyoruz.
- She needs a lot of water.
- Onun da çok suya ihtiyacı var.
- Tom had a lot of things to do.
- Tom'un yapacak çok işi vardı.
- We had a lot of rain yesterday.
- Dün çok yağmur vardı.
- He showed a lot of patience.
- O çok sabır gösterdi.
- There have been a lot of complaints about the lack of police protection.
- Polis korumasının yetersizliği konusunda çok sayıda şikayet var.
- We have a lot of children's books in the library.
- Kütüphanede çok sayıda çocuk kitabımız var.
- I've spent a lot of time in Boston.
- Boston'da çok zaman geçirdim.
- We've discussed a lot of things.
- Biz çok şey tartıştık.
- There are a lot of Canadians living in this neighborhood.
- Bu semtte yaşayan çok sayıda Kanadalı var.
- We spent a lot of money on that.
- Biz bu konuda çok para harcadık.
- We've had a lot of fun together.
- Biz birlikte çok eğlendik.
- I've spent a lot of time with Tom.
- Tom'la çok zaman geçirdim.
- Tom thinks it'll be a lot of fun.
- Tom bunun çok eğlenceli olacağını düşünüyor.
- Tom has a lot of work to do today.
- Tom'un bugün yapacak çok işi var.
- Tom spent a lot of time in Boston in 2013.
- Tom, 2013'te Boston'da çok zaman geçirdi.
- I spend a lot of time watching TV.
- Televizyon izleyerek çok zaman geçiriyorum.
- We've got a lot of work to do.
- Yapacak çok işimiz var.
- The pear tree in the garden bears a lot of fruit.
- Bahçedeki armut ağacı çok meyve verir.
- Tom has a lot of work to do before he can go home.
- Tom'un eve gitmeden önce yapması gereken çok iş var.
- Tom said that he didn't have a lot of money.
- Tom çok parası olmadığını söyledi.
- Tom probably owes a lot of money.
- Tom'un muhtemelen çok borcu vardır.
- Tom has a lot of money, but not many friends.
- Tom'un çok parası var, fakat çok arkadaşı yok.
- I'm paying a lot of taxes.
- Çok fazla vergi ödüyorum.
- Tom and Mary had a lot of time to talk.
- Tom ve Mary'nin konuşmak için çok vakti oldu.
- A lot of imagination is needed to try to add new sentences here.
- Buraya yeni cümleler eklemeye çalışmak için çok fazla hayal gücü gerekir.
- Tom has a lot of courage.
- Tom'un çok cesareti var.
- I will bring back a lot of food.
- Çok fazla yiyeceği geri getireceğim.
- Dan had a lot of stereo entertainment equipment in his room.
- Dan'in odasında çok sayıda stereo eğlence ekipmanı vardı.
- Tom worked very hard and earned a lot of money.
- Tom çok sıkı çalıştı ve çok para kazandı.
- Tom and Mary still make a lot of mistakes when they speak French.
- Tom ve Mary Fransızca konuşurken hâlâ çok hata yapıyorlar.
- The best way to lose weight is to eat properly and get a lot of exercise.
- Kilo vermenin en iyi yolu uygun şekilde yemek yemek ve çok egzersiz yapmak.
- Tom has lost a lot of weight.
- Tom çok kilo verdi.
- The newspapers gave a lot of space to the affair.
- Gazeteler bu olaya çok yer verdi.
- Tom made a lot of money in the stock market.
- Tom borsada çok para kazandı.
- We have a lot of very fine days in October.
- Ekim ayında çok güzel günlerimiz var.
- Sami's invention worked and generated a lot of money.
- Sami'nin icadı işe yaradı ve çok para kazandırdı.
- It's going to be difficult to do that without a lot of help.
- Çok fazla yardım almadan bunu yapmak zor olacak.
- Tom and I used to do a lot of things together.
- Tom ve ben eskiden birlikte çok şey yapardık.
- Children need a lot of sleep.
- Çocukların çok uykuya ihtiyaçları vardır.
- Tom certainly has a lot of friends in high places.
- Tom'un kesinlikle yüksek yerlerde çok sayıda arkadaşları var.
- She has a lot of experience in computers.
- Bilgisayar konusunda çok tecrübesi var.
- There was a lot of sibling rivalry between Tom and his brother.
- Tom ve kardeşi arasında çok fazla kardeş rekabeti vardı.
- There's a lot of rain all the year round.
- Yıl boyunca çok yağmur var.
- I've been doing a lot of thinking about what you said.
- Söyledikleriniz hakkında çok düşündüm.
- I do a lot of worrying.
- Çok endişeleniyorum.
- Industrial countries require a lot of skilled labor.
- Sanayi ülkeleri çok fazla vasıflı işgücü gerektirir.
- Tom and Mary spent a lot of time together when they were kids.
- Tom ve Mary çocukken birlikte çok vakit geçirdiler.
- Tom certainly spends a lot of money on jewelry.
- Tom kesinlikle mücevherlere çok para harcıyor.
- You seem to have a lot of money to spend.
- Harcayacak çok paranız var gibi görünüyor.
- Tom devoted a lot of time to studying French.
- Tom Fransızca öğrenmeye çok zaman ayırdı.
- I think we are about to make a lot of money.
- Sanırım biz çok para kazanmak üzereyiz.
- There's a lot of rain in June.
- Haziran'da çok yağmur yağar.
- She wears a lot of makeup.
- Çok fazla makyaj yapıyor.
- Shishir has been correcting a lot of sentences lately.
- Shishir son zamanlarda çok fazla cümle düzeltiyor.
- Tom looks like he's in a lot of pain.
- Tom çok acı çekiyor gibi görünüyor.
- The play was a lot of fun.
- Oyun çok eğlenceliydi.
- She has a lot of credit card debt.
- Onun da çok kredi kartı borcu var.
- The dog eats a lot of meat every day.
- Köpek her gün çok fazla et yiyor.
- Tom had a lot of work to do yesterday afternoon.
- Tom'un dün öğleden sonra yapacak çok işi vardı.
- Tom makes a lot of mistakes in French.
- Tom Fransızca'da çok hata yapıyor.
- The table takes up a lot of space in this room.
- Masa bu odada çok yer kaplıyor.
- Tangerines contain a lot of vitamin C.
- Mandalina çok fazla C vitamini içerir.
- What Tom said made a lot of sense.
- Tom'un söylediği çok mantıklıydı.
- Tom kicked in a lot of money.
- Tom çok para yatırdı.
- Tom has put on a lot of weight recently.
- Tom son zamanlarda çok kilo aldı.
- We lost a lot of money.
- Çok para kaybettik.
- Do you have a lot of experience?
- Çok tecrübeniz var mı?
- A lot of trees were cut down.
- Çok sayıda ağaç kesildi.
- A lot of companies have pared their staff down to a minimum.
- Çok sayıda şirket personelini minimuma indirdi.
- Carrots contain a lot of vitamin A.
- Havuç çok miktarda A vitamini içerir.
- This book contains a lot of photos.
- Bu kitap çok sayıda fotoğraf içeriyor.
- They catch a lot of speeders around here.
- Buralarda çok hız yapan yakalıyorlar.
- The bus carries a lot of inflammable materials.
- Otobüs çok fazla yanıcı madde taşıyor.
- We have a lot of friends in common.
- Ortak çok arkadaşlarımız var.
- I spend a lot of time with him.
- Onunla birlikte çok zaman geçiririm.
- Meat and eggs have a lot of protein.
- Et ve yumurtada çok fazla protein var.
- That coat may have cost a lot of money, but it's worth it.
- Bu palto çok pahalıya mal olmuş olabilir ama buna değer.
- I may not have a lot of money, but at least I live on my own terms.
- Çok param olmayabilir ama en azından kendi kurallarım çerçevesinde yașıyorum.
- Those projects offer a lot of new and innovative content and ideas.
- Bu projeler pek çok yeni ve yenilikçi içerik ve fikir sunuyor.
- In Gaza, there are a lot of unemployed civil engineers.
- Gazze'de çok sayıda işsiz inşaat mühendisi var.
- It takes me a lot of time in the morning to get ready for work.
- Sabahleyin iş için hazırlanmak çok zamanımı alır.
- The bomb caused a lot of damage when it exploded.
- Bomba patladığında çok fazla hasara neden oldu.
- I've been singing a lot of folk songs recently.
- Son zamanlarda çok fazla türkü söyler oldum.
- He holds a lot of land.
- Çok fazla arazisi var.
- There are a lot of things I want to do in life.
- Hayatta yapmak istediğim çok şey var.
- Tom said he isn't making a lot of money.
- Tom çok para kazanmadığını söyledi.
- Tom does me a lot of favors.
- Tom bana çok iyilik yapar.
- Tom wants a lot of money.
- Tom çok para istiyor.
- He invested a lot of money in stocks.
- O, hisse senetlerine çok para yatırdı.
- There's a lot of competition in business.
- İşte çok rekabet var.
- There are a lot of fish in the lake.
- Gölde çok balık var.
- Basketball is a lot of fun to play.
- Basket oynamak çok zevklidir.
- I had to shoot my horse because he was in a lot of pain.
- Çok acı çektiği için atımı vurmak zorunda kaldım.
- She has a lot of experience team teaching.
- Takım öğretmenliği konusunda çok tecrübeli.
- Huskies have a lot of energy.
- Huskilerin çok fazla enerjisi vardır.
- The British have a lot of respect for law and order.
- İngilizler kanun ve düzene çok saygı duyarlar.
- There sure are a lot of mosquitoes in this room.
- Bu odada kesinlikle çok sivrisinek var.
- I missed a lot of work through illness, so I've a lot of catching up to do.
- Hastalık nedeniyle çok iş kaçırdım, bu yüzden yetişmem gereken çok şey var.
- We have a lot of traffic in this area.
- Bu bölgede çok fazla trafik var.
- You and I are going to have a lot of fun together.
- Sen ve ben birlikte çok eğleneceğiz.
- Because there are a lot of volcanoes, it is easy for Japan to be hit by earthquakes.
- Çok sayıda volkan bulunduğundan dolayı, Japonya'nın depremler tarafından vurulması kolaydır.
- There are a lot of things I need to tell you.
- Sana söylemem gereken çok şey var.
- Nowadays, traveling costs a lot of money.
- Bu günlerde seyahat çok paraya mal oluyor.
- I have a lot of initiative.
- Çok fazla inisiyatif sahibiyim.
- Tom took a lot of time doing that.
- Onu yapmak Tom'un çok zamanını aldı.
- You did a lot of work today.
- Bugün çok iş yaptın.
- He donated a lot of money.
- Çok para bağışladı.
- I don't read a lot of books.
- Çok kitap okumuyorum.
- Since I live on a farm, I don't have a lot of guests.
- Bir çiftlikte yaşadığım için çok fazla misafirim olmuyor.
- Talking with Tom was a lot of fun.
- Tom'la konuşmak çok eğlenceliydi.
- He had a lot of things to do.
- Yapacak çok işi vardı.
- Tom spent a lot of time doing that yesterday.
- Tom dün bunu yapmak için çok zaman harcadı.
- Babies need a lot of care.
- Bebeklerin çok fazla bakıma ihtiyacı vardır.
- Tom seems to want a lot of things.
- Tom pek çok şey istiyor gibi görünüyor.
- There was a lot of traffic.
- Çok fazla trafik vardı.
- I earned a lot of money this month.
- Bu ay çok para kazandım.
- The typhoon did a lot of damage to the crops.
- Tayfun ürünlere çok zarar verdi.
- She gave him a lot of money.
- Ona çok para verdi.
- Tom and I talked about a lot of things.
- Tom ve ben pek çok şey hakkında konuştuk.
- Tom has lost a lot of weight since the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri çok zayıfladı.
- Judy spends a lot of time looking in the mirror.
- Judy, aynada çok vakit geçiriyor.
- I had a lot of fun playing tennis with Tom.
- Tom'la tenis oynarken çok eğlendim.
- Tom has a lot of experience.
- Tom'un çok fazla deneyimi var.
- We really had a lot of fun.
- Biz gerçekten çok eğlendik.
- You have a lot of books, don't you?
- Çok kitabın var, değil mi?
- She wrote a lot of poems.
- Çok fazla şiir yazdı.
- I have a lot of assignments to do today.
- Bugün yapacak çok işim var.
- Skateboarding is a lot of fun.
- Kaykay yapmak çok eğlenceli.
- I have spent a lot of money on my house.
- Evime çok para harcadım.
- I'm sure Tom has already spent a lot of the money we gave him.
- Eminim Tom ona verdiğimiz paranın çoğunu çoktan harcamıştır.
- I've learned a lot of things from Tom.
- Ben Tom'dan çok şey öğrendim.
- We don't get a lot of rain around here.
- Buralarda çok yağmur yağmaz.
- It's actually a lot of easier than it looks.
- Aslında göründüğünden çok daha kolaydır.
- Tom wanted to make a lot of money quickly.
- Tom çabucak çok para kazanmak istedi.
- I think that they're a lot of fun.
- Bence çok eğlenceliler.
- That child caused a lot of trouble.
- O çocuk çok sorun çıkardı.
- Tom is under a lot of pressure.
- Tom çok baskı altında.
- Japan does a lot of trade with Canada.
- Japonya Kanada ile çok ticaret yapar.
- There is a lot of money.
- Çok para var.
- The iron uses a lot of electricity.
- Ütü çok fazla elektrik kullanıyor.
- There are a lot of English books in this library.
- Bu kütüphanede çok sayıda İngilizce kitap var.
- Tom has written a lot of books, but only three of them have been published.
- Tom pek çok kitap yazdı ama sadece üç tanesi basıldı.
- A lot of people don't realize how easy it is to do that.
- Pek çok insan bunu yapmanın ne kadar kolay olduğunun farkında değil.
- I've given this a lot of thought.
- Bu konuda çok düşündüm.
- The machine generates a lot of electricity.
- Makine çok fazla elektrik üretiyor.
- She spends a lot of money on clothes.
- Kıyafet için çok para harcar.
- I spend a lot of time doing things like this.
- Bunun gibi şeyler yaparak çok zaman harcıyorum.
- Tom says a lot of things he doesn't mean.
- Tom istemediği pek çok şey söylüyor.
- He bought a lot of flour and oil.
- O, çok miktarda un ve yağ satın aldı.
- I've learned a lot of things from Tom.
- Tom'dan çok şeyler öğrendim.
- We can get a lot of valuable information from the book.
- Kitaptan pek çok değerli bilgi edinebiliriz.
- I could see that my mother was in a lot of pain.
- Annemin çok acı çektiğini görebiliyordum.
- Looks like I made a lot of mistakes.
- Görünüyor ki çok hata yaptım.
- I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
- Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
- It was a lot of fun.
- O çok eğlenceli idi.
- Do Japanese eat a lot of fish?
- Japonlar çok balık yer mi?
- Our factory needs a lot of machinery.
- Fabrikamızın çok fazla makineye ihtiyacı var.
- Tom doesn't like girls who wear a lot of makeup.
- Tom çok makyaj yapan kızları sevmiyor.
- Tom has lost a lot of hair since the last time I saw him.
- Onu son gördüğümden beri Tom'un saçları çok döküldü.
- His plan will call for a lot of money.
- Planı çok para gerektirecek.
- Tom spends a lot of time helping others.
- Tom başkalarına yardım ederek çokça zaman geçirir.
- Recently, I've been spending a lot of time outside.
- Son zamanlarda dışarıda çok vakit geçiriyorum.
- The three of us spend a lot of time together.
- Üçümüz birlikte çok vakit geçiriyoruz.
- We have a lot of talent here.
- Burada çok yeteneğimiz var.
- There's been a lot of tension between Tom and Mary.
- Tom ve Mary arasında çok fazla gerilim var.
- Tom has caused me a lot of trouble.
- Tom bana çok sorun çıkardı.
- We've had a lot of rain this month.
- Bu ay çok yağmur yağdı.
- You don't have a lot of time.
- Çok fazla zamanın yok.
- Tom has a lot of will power.
- Tom'un çok fazla irade gücü var.
- I've had a lot of time to practice.
- Pratik yapmak için çok zamanım oldu.
- There's a lot of traffic here in the mornings.
- Sabahları burada çok trafik oluyor.
- He owes me a lot of money.
- O bana çok para borçlu.
- Tom has been to a lot of countries.
- Tom çok memleket gördü.
- I don't know a lot of jokes.
- Çok fazla fıkra bilmiyorum.
- We have a lot of time.
- Çok fazla zamanımız var.
- Tom said doing that would be a lot of fun.
- Tom bunu yapmanın çok eğlenceli olacağını söyledi.
- I'm getting a lot of complaints.
- Çok fazla şikayet alıyorum.
- Tom tends to ask a lot of questions.
- Tom çok soru sorma eğilimindedir.
- Tom eats a lot of fruit.
- Tom çok meyve yer.
- I spend a lot of money commuting.
- İşe gidiş gelişe çok para harcıyorum.
- You ask a lot of questions.
- Sen çok soru soruyorsun.
- Cleaning fish can gross out a lot of people.
- Balık temizlemek pek çok insanın içini kaldırabilir.
- I spent a lot of time listening to music.
- Müzik dinlemeye çok zaman harcadım.
- Tom did a lot of traveling.
- Tom çok seyahat ederdi.
- Tom certainly knows a lot of French.
- Tom kesinlikle çok Fransızca biliyor.
- I have a lot of work to do before I can go home.
- Eve gitmeden önce yapmam gereken çok iş var.
- I saved a lot of money.
- Çok para biriktirdim.
- Tom's uncle keeps a lot of sheep.
- Tom'un amcası çok sayıda koyun besliyor.
- The bridge saved us a lot of time.
- Köprü bize çok zaman kazandırdı.
- Tom put aside a lot of money.
- Tom bir kenara çok para koydu.
- Yumi has a lot of money now.
- Yumi'nin artık çok parası var.
- I hate it when there are a lot of people.
- Çok fazla insan olmasından nefret ederim.
- Facebook has a lot of data about you.
- Facebook'ta hakkınızda çok fazla veri var.
- These days there is a lot of talk about the Law of Attraction, but I don't think such a thing exists.
- Bugünlerde Çekim Yasası hakkında çok konuşuluyor ama ben böyle bir şeyin var olduğunu sanmıyorum.
- I had a lot of fun in Boston last weekend.
- Geçen haftasonu Boston'da çok eğlendim.
- He likes to gossip, therefore he has a lot of enemies.
- Dedikoduyu sever, bu nedenle çok düşmanı var.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
- Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- He owes me a lot of money.
- Bana çok borcu var.
- Tom spends a lot of money on books.
- Tom kitaplara çok para harcar.
- I have a lot of money now.
- Şimdi çok param var.
- Tom spends a lot of time playing video games.
- Tom video oyunları oynayarak çok zaman geçirir.
- We've got a lot of things to do before we can help you.
- Size yardım etmeden önce yapmamız gereken çok şey var.
- Tom's boss demands a lot of work.
- Tom'un patronu çok iş istiyor.
- Tom was carrying a lot of cash when he was mugged.
- Tom gasp edildiğinde yanında çok nakit para vardı.
- Tom and Mary have spent a lot of time together.
- Tom ve Mary birlikte çok zaman geçirdiler.
- To learn a foreign language requires a lot of time.
- Yabancı bir dil öğrenmek için çok zaman gerekiyor.
- The doctor says you're going to need a lot of rest.
- Doktor çok dinlenmen gerekeceğini söylüyor.
- Tom has written a lot of interesting things.
- Tom pek çok ilginç şey yazdı.
- The couple spent a lot of money on furnishing their house.
- Çift, evlerini döşemek için çok para harcadı.
- Tom thought he had a chance to make a lot of money on the stock market.
- Tom borsada çok para kazanma şansı olduğunu düşündü.
- I've read a lot of books.
- Çok kitap okudum.
- Is there a lot of flowers in this garden?
- Bu bahçede çok çiçek var mı?
- You've got a lot of work ahead of you.
- Önünde çok iş var.
- I spend a lot of money commuting.
- Gidip gelirken çok para harcıyorum.
- I have to find a way to make a lot of money.
- Çok para kazanmanın bir yolunu bulmalıyım.
- Tom spent a lot of time with Mary last summer.
- Tom geçen yaz Mary ile çok zaman geçirdi.
- She spends a lot of time practicing the piano.
- Piyano çalışmaya çok fazla zaman harcıyor.
- It took a lot of time.
- Çok fazla zaman aldı.
- We did have a lot of fun, didn't we?
- Biz çok eğlendik, değil mi?
- This room doesn't get a lot of sun.
- Bu oda çok fazla güneş almıyor.
- Did you find a lot of Algerians in Germany?
- Almanya'da çok fazla Cezayirli buldunuz mu?
- There are a lot of things you don't know about me.
- Benim hakkımda bilmediğin çok şey var.
- Tom needs a lot of help.
- Tom'un çok yardıma ihtiyacı var.
- Tom bought a lot of things.
- Tom çok şey satın aldı.
- She spends a lot of money when she goes abroad.
- Yurt dışına gittiğinde çok para harcar.
- Do you have a lot of experience?
- Çok tecrüben var mı?
- She spent a lot of time writing her essay.
- Makalesini yazmak için çok zaman harcadı.
- Years ago, when Tom's children were young, he used to take a lot of pictures.
- Yılar önce, Tom'un çocukları küçükken, o çok resim çekerdi.
- You don't need a lot of money to be comfortable.
- Rahat olmak için çok paraya ihtiyacın yok.
- Senior executives spend a lot of time training their subordinates.
- Üst düzey yöneticiler astlarına eğitim vermek için çok zaman harcıyorlar.
- Skiing in fresh snow is a lot of fun.
- Taze karda kayak yapmak çok eğlenceli.
- Asians eat a lot of rice.
- Asyalılar çok pirinç yer.
- Tom owes Mary a lot of money.
- Tom'un Mary'ye çok borcu var.
- Tom has lost a lot of blood and the doctors are worried.
- Tom çok kan kaybetti ve doktorlar endişeli.
- There's always a lot of traffic in the city centre at the weekend.
- Hafta sonu şehir merkezinde her zaman çok fazla trafik olur.
- We still have a lot of work to do.
- Hâlâ yapacak çok işimiz var.
- We have a lot of work to do yet.
- Daha yapacak çok işimiz var.
- Tom had a lot of work to do.
- Tom'un yapacak çok işi vardı.
- A lot of children live from hand to mouth in this country.
- Bu ülkede pek çok çocuk kıt kanaat geçiniyor.
- We had a lot of snow last year.
- Geçen yıl çok kar aldık.
- What a lot of books he has!
- Onun ne de çok kitabı var!
- Tom causes me a lot of trouble.
- Tom bana çok sorun çıkarıyor.
- We played a lot of games at the party.
- Partide pek çok oyun oynadık.
- I lost a lot of money.
- Çok para kaybettim.
- Were there a lot of Algerians in Germany?
- Almanya'da çok fazla Cezayirli var mıydı?
- Do I make a lot of mistakes?
- Çok hata yapıyor muyum?
- I spent a lot of time with them.
- Onlarla çok zaman geçirdim.
- Tom has a lot of time.
- Tom'un çok zamanı var.
- We eat a lot of meat.
- Biz çok et yeriz.
- Tom eats a lot of meat.
- Tom çok et tüketiyor.
- I have a lot of work to do here.
- Burada yapacak çok işim var.
- They have a lot of talent.
- Onların çok yeteneği var.
- Have you been seeing a lot of him recently?
- Son zamanlarda onu çok görüyor musun?
- He reads a lot of books.
- O çok kitap okur.
- Repairs will cost a lot of money.
- Onarımlar çok paraya mal olacak.
- There are a lot of fires in the winter.
- Kış mevsiminde çok sayıda yangın vardır.
- Tom gave me a lot of money.
- Tom bana çok para verdi.
- Because Tom mistranslated one sentence, our company lost a lot of money.
- Tom bir cümleyi yanlış çevirdiğinden dolayı, şirketimiz çok para kaybetti.
- This tree bears a lot of fruit.
- Bu ağaç çok meyve verir.
- We watch a lot of TV.
- Çok televizyon izliyoruz.
- She really surprised me in a lot of ways.
- Beni pek çok yönden şaşırttı.
- I usually drink a lot of milk.
- Genelde çok süt içerim.
- Tom has a lot of money, but not many friends.
- Tom'un çok parası var ama pek arkadaşı yok.
- He showed a lot of skill.
- Çok yetenekli olduğunu gösterdi.
- Tom used to spend a lot of time with Mary.
- Tom Mary ile çok zaman harcıyordu.
- We have a lot of room for improvement.
- Gelişmek için çok yerimiz var.
- Tom spends a lot of time at Mary's.
- Tom Mary'nin evinde çok zaman harcıyor.
- Mary earns a lot of money and has a glamorous lifestyle.
- Mary çok para kazanıyor ve göz alıcı bir yaşam tarzı var.
- It's a lot of fun.
- Çok eğlenceliydi.
- You'll get a lot of presents on your birthday.
- Doğum gününde çok hediye alacaksın.
- Tom has a lot of enemies.
- Tom'un çok düşmanı var.
- A lot of tourists visit Hungary in summer.
- Yazın Macaristan'ı çok turist ziyaret eder.
- These children sure have a lot of energy.
- Bu çocukların çok enerjisi var.
- Tom earns a lot of money.
- Tom çok para kazanıyor.
- We've looked at a lot of things.
- Pek çok şeye baktık.
- I've given it a lot of thought.
- Ben de çok düşündüm.
- Traveling by boat is a lot of fun.
- Tekneyle seyahat etmek çok eğlencelidir.
- She made a lot of money.
- O çok para kazandı.
- Tom promised me a lot of money.
- Tom bana çok para sözü verdi.
- A lot of companies have pared their staff down to a minimum.
- Pek çok şirket personel sayısını en aza indirdi.
- Tom has been spending a lot of time with Mary.
- Tom, Mary ile çok zaman geçiriyor.
- There's still a lot of work to do.
- Hâlâ yapacak çok iş var.
- Tom told me a lot of things other people wouldn't tell me.
- Tom bana diğer insanların anlatmayacağı pek çok şey anlattı.
- Did it require a lot of work for you to learn Latin?
- Latince öğrenmek sizin için çok çalışma gerektirdi mi?
- I know it's a lot of time.
- Biliyorum, çok zaman alıyor.
- Tom and Mary are going to have a lot of fun together.
- Tom ve Mary birlikte çok eğlenecekler.
- Tom had a lot of strange ideas.
- Tom'un çok garip fikirleri vardı.
- I think that they're a lot of fun.
- Onların çok eğlenceli olduğunu düşünüyorum.
- I've seen a lot of changes here.
- Burada pek çok değişiklik gördüm.
- I've lost a lot of weight.
- Çok kilo verdim.
- It took Tom a lot of time to find a parking space.
- Tom'un park yeri bulması çok zaman aldı.
- He spends a lot of money travelling.
- Seyahate çok para harcıyor.
- The plan calls for a lot of money.
- Plan, çok fazla para gerektiriyor.
- He has a lot of money, but has almost no friends.
- Çok parası var ama neredeyse hiç arkadaşı yok.
- There's a lot of dust in the attic.
- Tavan arasında çok toz var.
- Tatoeba needs a lot of help.
- Tatoeba'nın çok yardıma ihtiyacı var.
- There aren't a lot of cookies left.
- Çok fazla kurabiye kalmadı.
- He wears expensive clothes and owns a lot of jewelry.
- Pahalı kıyafetler giyiyor ve çok sayıda mücevhere sahip.
- Tom appears to have a lot of friends.
- Tom'un çok fazla arkadaşı var gibi görünüyor.
- I have a lot of work to do today.
- Bugün yapacak çok işim var.
- Tom lost a lot of money gambling.
- Tom kumarda çok para kaybetti.
- I still have a lot of things to do.
- Benim hâlâ yapacak çok işim var.
- Greeks also eat a lot of fish.
- Yunanlar da çok balık yerler.
- Do you and Tom spend a lot of time together?
- Tom'la beraber çok zaman geçiriyor musunuz?
- Tom could see that Mary was in a lot of pain.
- Tom Mary'nin çok acı içinde olduğunu görebiliyordu.
- Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
- Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
- Recently, we've been getting a lot of new customers.
- Son zamanlarda çok sayıda yeni müşteri ediniyoruz.
- Older dogs need a lot of sleep.
- Yaşlı köpeklerin çok uykuya ihtiyacı vardır.
- Tom reminds me a lot of my dad.
- Tom bana babamı çok hatırlatıyor.
- I got mad at Tom because he was making a lot of noise.
- Tom'a çok sinirlendim çünkü çok gürültü yapıyordu.
- Tom was in a lot of pain.
- Tom çok acı içindeydi.
- Tom certainly sunk a lot of money into his business.
- Tom kesinlikle işine çok para yatırdı.
- We had a lot of fun.
- Çok eğlendik.
- The party should be a lot of fun.
- Parti çok eğlenceli olmalı.
- We had a lot of snow last year.
- Geçen yıl çok kar yağdı.
- He showed me a lot of beautiful photos.
- O bana çok sayıda güzel fotoğraflar gösterdi.
- I still need a lot of practice.
- Hâlâ çok pratik yapmam gerekiyor.
- We have a lot of things to consider.
- Düşünmemiz gereken çok şey var.
- We have a lot of snow in February.
- Bizde şubat ayında çok kar yağar.
- Tom has had a lot of bad experiences.
- Tom'un pek çok kötü deneyimi oldu.
- I've been doing a lot of thinking about what you said.
- Söylediğin şey hakkında çok şey düşünüyorum.
- Tom says he has a lot of money.
- Tom çok fazla parası olduğunu söylüyor.
- I know that there will be a lot of good food at the picnic.
- Piknikte çok güzel yemekler olacağını biliyorum.
- There are a lot of interesting books in German and French.
- Almanca ve Fransızca pek çok ilginç kitap var.
- We've had a lot of chances.
- Bizim çok şansımız vardı.
- I take a lot of pictures.
- Çok fotoğraf çekerim.
- I had a lot of hope.
- Çok umudum vardı.
- We spend a lot of time together.
- Birlikte çok zaman geçiriyoruz.
- I've got a lot of things to do this week.
- Bu hafta yapacak çok işim var.
- We were expecting a lot of snow.
- Biz çok kar bekliyorduk.
- Tom said that Mary seemed to be having a lot of fun.
- Tom, Mary'nin çok eğleniyor gibi göründüğünü söyledi.
- I hope Tom is having a lot of fun.
- Umarım Tom çok eğleniyordur.
- There was a lot of snow last year.
- Geçen yıl çok kar yağdı.
- You're a lot of fun.
- Çok eğlencelisin.
- I expect it to be a lot of fun.
- Çok eğlenceli olmasını bekliyorum.
- We've made a lot of innovations.
- Pek çok yenilik yaptık.
- Tom does a lot of things well.
- Tom çok şeyi iyi yapar.
- Tom still has a lot of apples.
- Tom'un hala çok elması var.
- I came across a lot of interesting stories for my new book.
- Yeni kitabım için pek çok ilginç hikayeye rastladım.
- The hike was exhausting, but we had a lot of fun.
- Yürüyüş yorucuydu ama çok eğlendik.
- Tom has a lot of money, but he has no friends.
- Tom'un çok parası var ama hiç arkadaşı yok.
- This sort of work calls for a lot of patience.
- Bu tür bir iş çok sabır gerektirir.
- Japan does a lot of trade with Britain.
- Japonya İngiltere ile çok ticaret yapar.
- Do you have a lot of pens?
- Çok kalemin var mı?
- Tom is having a lot of trouble finding a job.
- Tom iş bulmakta çok sıkıntı yaşıyor.
- I want a lot of them.
- Onlardan çok istiyorum.
- If you want to grow up, you have to drink a lot of milk.
- Büyümek istiyorsan, çok süt içmek zorundasın.
- I've had a lot of fun so far.
- Şimdiye kadar çok eğlendim.
- We don't need a lot of space.
- Çok fazla yere ihtiyacımız yok.
- Tom said that he wasn't having a lot of fun.
- Tom çok eğlenmediğini söyledi.
- A lot of sugar cane is grown in Cuba.
- Küba'da çok şeker kamışı yetiştirilir.
- I paid a lot of money for these.
- Bunlar için çok para ödedim.
- We've had a lot of complaints about how you treat your classmates.
- Sınıf arkadaşlarınıza nasıl davrandığınızla ilgili çok şikayet aldık.
- Tom said he read a lot of interesting books over the summer.
- Tom yaz boyunca çok ilginç kitaplar okuduğunu söyledi.
- Tom has a lot of time to do that.
- Tom'un bunu yapmak için çok zamanı var.
- I'm not the type of person who asks a lot of questions.
- Ben çok soru soran bir tip değilimdir.
- We spent a lot of time with them.
- Onlarla çok zaman geçirdik.
- I don't like children who ask a lot of questions.
- Çok soru soran çocuklardan hoşlanmıyorum.
- I've already invested a lot of money into my home.
- Evime zaten çok para yatırdım.
- There's a lot of gossip about her lately.
- Son zamanlarda onun hakkında çok dedikodu var.
- I have a lot of homework to do.
- Yapacak çok ev ödevim var.
- I made a lot of really good friends in Boston.
- Boston'da çok iyi arkadaşlar edindim.
- I have a lot of things that I must deal with.
- İlgilenmem gereken çok işim var.
- Fadil kept a lot of money in the house.
- Fadıl evde çok para saklıyordu.
- Australia exports a lot of wool.
- Avustralya çok fazla yün ihraç eder.
- Tom had a lot of trouble doing that.
- Tom bunu yaparken çok fazla sorun yaşadı.
- It was not easy to get a lot of money in a short time.
- Kısa zamanda çok para kazanmak kolay değildi.
- I'm interested in a lot of things.
- Pek çok şeyle ilgileniyorum.
- Tom has written a lot of books.
- Tom çok sayıda kitap yazdı.
- I think you're going to have a lot of fun at the picnic.
- Bence piknikte çok eğleneceksiniz.
- A little rest would do us a lot of good.
- Biraz dinlenmek bize çok iyi gelecektir.
- I have a lot of free time.
- Çok fazla boş zamanım var.
- Wasn't that a lot of fun?
- Çok eğlenceli değil miydi?
- Tall trees catch a lot of wind.
- Uzun ağaçlar çok rüzgar alır.
- I can't go out because I have a lot of homework.
- Çok ödevim olduğu için dışarı çıkamıyorum.
- That's a lot of money.
- Bu çok para.
- We use a lot of water.
- Biz çok su kullanırız.
- Tom has had a lot of practice doing that.
- Tom bunu yaparken çok pratik yaptı.
- We drank a lot of alcohol.
- Biz çok fazla içki içtik.
- You should read a lot of books while you're young.
- Gençken çok kitap okumalısın.
- We have a lot of things we need to discuss.
- Konuşmamız gereken çok şey var.
- Tom has a lot of close friends.
- Tom'un çok sayıda yakın arkadaşları var.
- Since they parted, a lot of water has flowed under the bridge.
- Onlar ayrıldığından beri köprünün altından çok sular aktı.
- He has an interesting job but it requires a lot of skill.
- İlginç bir işi var ama çok fazla beceri gerektiriyor.
- Tom did a lot of traveling.
- Tom çok seyahat yaptı.
- Tom had a lot of problems at the school.
- Tom'un okulda pek çok sorunu vardı.
- Americans eat a lot of meat.
- Amerikalılar çok et yer.
- Since her father's death, she has gone through a lot of hardships.
- Babasının ölümünden bu yana pek çok zorluk yaşadı.
- I have a lot of faith in people.
- İnsanlara karşı çok inancım var.
- He invested a lot of money in stocks.
- Hisse senetlerine çok para yatırdı.
- I still have a lot of work to do.
- Hâlâ yapacak çok işim var.
- The duke holds a lot of land.
- Dükün elinde çok arazi var.
- She has a lot of English books.
- Çok sayıda İngilizce kitabı var.
- Tom now feels a lot of pain.
- Tom şimdi çok acı hissediyor.
- I don't have a lot of options.
- Çok fazla seçeneğim yok.
- A change of air will do you a lot of good.
- Bir hava değişikliği size çok iyi gelecektir.
- That'll be a lot of fun.
- Bu çok eğlenceli olacak.
- The car consumes a lot of fuel.
- Araba çok yakıt harcar.
- There are a lot of things I have to do this week.
- Bu hafta yapmam gereken çok şey var.
- A honeymoon in Canada costs a lot of money.
- Kanada'da bir balayı çok paraya mal olur.
- We had a lot of snow last winter.
- Geçen kış çok kar yağmıştı.
- Tom and Mary have both lost a lot of weight, haven't they?
- Tom ve Mary çok kilo verdiler, değil mi?
- We lost a lot of money.
- Biz çok para kaybettik.
- Tom has borrowed a lot of money from Mary.
- Tom Mary'den çok para ödünç aldı.
- Tom says he has a lot of friends.
- Tom çok arkadaşı olduğunu söylüyor.
- I used to play a lot of video games.
- Eskiden çok video oyunu oynardım.
- He contributed a lot of money to the hospital.
- Hastaneye çok para bağışladı.
- I eat a lot of meat.
- Çok et yerim.
- There were a lot of things Tom wanted to do.
- Tom'un yapmak istediği çok şey vardı.
- We played a lot of golf together.
- Birlikte çok golf oynadık.
- Tom spends a lot of money on clothes.
- Tom kıyafetlere çok para harcıyor.
- Tom contributed a lot of money to charity.
- Tom hayır kurumlarına çok para bağışladı.
- He showed a lot of skill.
- Çok fazla beceri sergiledi.
- I paid a lot of money for this.
- Bunun için çok para ödedim.
- I'd like to collect a lot of things, but I don't have the money, the time, nor the space.
- Koleksiyonunu yapmak istediğim çok şey var; ama buna yetecek ne param, ne zamanım ne de yerim var.
- I eat a lot of turkey.
- Çok hindi yerim.
- Did it require a lot of work for you to learn Latin?
- Latince öğrenmen çok çalışmayı gerektirdi mi?
- You sure have a lot of free time.
- Çok fazla boş vaktin var.
- This book has a lot of pictures.
- Bu kitapta çok fazla resim var.
- Tom spends a lot of time reading.
- Tom okumaya çok zaman harcar.
- Japan produces a lot of good cameras.
- Japonya çok sayıda iyi kamera üretiyor.
- I have a lot of experience in computers.
- Bilgisayar konusunda çok deneyimim var.
- We have had a lot of thunder this summer.
- Bu yaz çok fazla gök gürültüsü oldu.
- You ask a lot of questions, don't you?
- Çok soru soruyorsun, değil mi?
- I need a lot of cloth to make a long dress.
- Uzun bir elbise yapmak için çok fazla kumaşa ihtiyacım var.
- There was a lot of tension between Tom and Mary.
- Tom ve Mary arasında çok fazla gerginlik vardı.
- She owes me a lot of money.
- Bana çok borcu var.
- Layla stole a lot of cash from the bank.
- Leyla, bankadan çok para çaldı.
- I don't drink a lot of beer.
- Çok bira içmiyorum.
- She's caused me a lot of trouble.
- Bana çok sorun çıkardı.
- Tom said he had a lot of money.
- Tom çok parası olduğunu söyledi.
- Tom eats a lot of meat.
- Tom çok et yer.
- Tom has helped a lot of people in this town.
- Tom bu kasabadaki pek çok insana yardım etti.
- I haven't been getting a lot of sleep lately.
- Son zamanlarda çok fazla uyumuyorum.
- Playing badminton is a lot of fun.
- Badminton oynamak çok eğlencelidir.
- There is a lot of work at this time.
- Şu anda çok iş var.
- This is a lot of food.
- Bu, çok fazla yiyecek.
- We had a lot of fun together.
- Birlikte çok eğlendik.
- I read a lot of books last summer.
- Geçen yaz çok kitap okudum.
- Tom could've saved me a lot of time if he'd told me about that earlier.
- Tom bunu bana daha önce söyleseydi bana çok zaman kazandırabilirdi.
- Tom makes a lot of mistakes.
- Tom çok hata yapar.
- Computers save us a lot of time and trouble.
- Bilgisayarlar bize çok zaman kazandırıp, bizi çok zahmetten kurtarır.
- I had a lot of money, but spent everything.
- Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- Were there a lot of Algerians in Germany?
- Almanya'da çok Cezayirli var mıydı?
- I'm willing to pay you a lot of money to do that.
- Bunu yapman için sana çok para ödemeye hazırım.
- Tom still owes Mary a lot of money.
- Tom'un Mary'ye hala çok borcu var.
- It's actually a lot of fun.
- Aslında çok eğlenceli.
- I know I have a lot of power.
- Çok gücümün olduğunu biliyorum.
- My job is easy and I have a lot of free time.
- İşim kolay ve çok fazla boş zamanım var.
- I spent a lot of time here when I was a kid.
- Çocukken burada çok zaman geçirdim.
- I've been playing a lot of golf.
- Çok fazla golf oynuyorum.
- Do you eat a lot of fish?
- Çok balık yiyor musun?
- This room doesn't get a lot of sun.
- Bu oda çok güneş almaz.
- There are a lot of things that could go wrong with that.
- Bu konuda yanlış gidebilecek pek çok şey var.
- Whether or not beer gardens get a lot of customers depends on the weather.
- Bira bahçelerinin çok müşteri çekip çekmemesi havaya bağlıdır.
- Computers will save you a lot of time.
- Bilgisayarlar size çok zaman kazandıracak.
- Tom is interested in a lot of things.
- Tom pek çok şeyle ilgileniyor.
- Wasn't that a lot of fun?
- O, çok eğlenceli değil miydi?
- You need a lot of water.
- Çok suya ihtiyacın var.
- We drank a lot of coffee.
- Çok kahve içtik.
- What happened to Tom happens to a lot of people.
- Tom'un başına gelmiş olanlar pek çok insanın başına geliyor.
- We don't have a lot of money, but we have enough to buy what we absolutely need.
- Çok paramız yok ama kesinlikle ihtiyacımız olanı almak için yeterince miktara sahibiz.
- Tom has given me a lot of advice.
- Tom bana çok nasihatte bulundu.
- We spent a lot of time with them.
- Biz onlarla birlikte çok zaman geçirdik.
- I have a lot of things to tell you.
- Sana söyleyecek çok şeyim var.
- Basketball is a lot of fun.
- Basketbol, çok eğlenceli.
- We drank a lot of alcohol.
- Çok alkol aldık.
- I ask a lot of questions.
- Çok soru sorarım.
- Tom has a lot of work to do today.
- Bugün Tom'un yapacak çok işi var.
- I think the reason Tom is so good at French is that he watches a lot of French movies.
- Sanırım Tom'un Fransızcada çok iyi olmasının nedeni onun çok sayıda Fransızca film izlemesidir.
- There's a lot of tension among the siblings.
- Kardeşler arasında çok fazla gerilim var.
- There have been a lot of complaints about that policy.
- Bu politika hakkında pek çok şikâyet var.
- I've got a lot of work to do before I can leave.
- Gitmeden önce yapmam gereken çok iş var.
- Flying causes a lot of pollution.
- Uçmak çok fazla kirliliğe neden oluyor.
- I get a lot of these calls.
- Bu tür telefonları çok alıyorum.
- I've seen a lot of Tom recently.
- Son zamanlarda Tom'u çok gördüm.
- You have a lot of strange ideas.
- Çok garip fikirlerin var.
- I bet they said a lot of things about Tom.
- Onların Tom hakkında çok şey söylediğine eminim.
- I'm sorry I am late, but there's been a lot of work to do.
- Geciktiğim için üzgünüm ama yapacak çok işim vardı.
- Sami and Layla spent a lot of time together fishing.
- Sami ve Layla birlikte balık tutarak çok zaman geçirdiler.
- I had a lot of fun yesterday.
- Dün çok eğlendim.
- Is there a lot of flowers in this garden?
- Bu bahçede çok fazla çiçek var mı?
- Yumi has a lot of money now.
- Yumi'nin şimdi çok parası var.
- A lot of passengers were injured in the accident.
- Kazada çok sayıda yolcu yaralandı.
- We waste a lot of time.
- Çok fazla zaman kaybediyoruz.
- Tom knows a lot of people.
- Tom çok insan tanıyor.
- It was not easy to get a lot of money in a short time.
- Kısa sürede çok para kazanmak kolay değildi.
- He made a lot of money.
- Çok para kazandı.
- A lot of work has been done, more needs to be done.
- Çok iş yapıldı, daha da yapılması gerekiyor.
- She spends a lot of time helping her children learn to deal with money.
- Çocuklarının para ile başa çıkmayı öğrenmelerine yardımcı olmak için çok zaman harcıyor.
- Tom does a lot of volunteer work.
- Tom çok fazla gönüllü iş yapar.
- There is a lot of work to do.
- Yapacak çok iş var.
- This vacuum cleaner makes a lot of noise.
- Bu elektrikli süpürge çok gürültü yapıyor.
- Lawyers make a lot of money.
- Avukatlar çok para kazanıyor.
- He holds a lot of land.
- O çok fazla arazi tutuyor.
- I imagine that you went through a lot of difficulties.
- Çok zorluklar yaşadığınızı tahmin edebiliyorum.
- I want to earn a lot of money.
- Ben çok para kazanmak istiyorum.
- This was a lot of fun.
- Bu çok eğlenceliydi.
- I had a lot of fun doing that.
- Bunu yaparken çok eğlendim.
- We have had a lot of snow and I am very happy.
- Çok kar yağdı ve ben çok mutluyum.
- When I was younger, I used to listen to a lot of punk rock.
- Gençken çok fazla punk rock dinlerdim.
- He made a lot of easy money.
- Çok kolay para kazandı.
- There's a lot of potential.
- Çok potansiyel var.
- Cycling is a lot of fun.
- Bisiklete binmek çok eğlencelidir.
- If I have a lot of money, I'll buy a new car.
- Eğer çok param olursa, yeni bir araba alacağım.
- I have a lot of work to clear up by the weekend.
- Hafta sonuna kadar halledecek çok işim var.
- I read a lot of books.
- Çok kitap okudum.
- I don't watch a lot of movies, but I can't resist a good documentary.
- Çok fazla film izlemem ama iyi bir belgesele de karşı koyamam.
- Tom has a lot of potential.
- Tom'un çok fazla potansiyeli var.
- There's a lot of work to be done.
- Yapılacak çok iş var.
- I've learned a lot of things.
- Çok şey öğrendim.
- He put a lot of money in savings.
- Birikimlerine çok para yatırdı.
- Finns drink a lot of coffee.
- Finliler çok kahve içiyor.
- We spend a lot of time on the phone.
- Telefonda çok zaman geçiriyoruz.
- Sami still owes me a lot of money.
- Sami'nin hala bana çok para borcu var.
- We can see a lot of stars at night in summer.
- Yazın geceleri çok fazla yıldız görebiliriz.
- Tom spent a lot of time trying to learn how to play the French horn.
- Tom, Fransız kornosu çalmayı öğrenmek için çok zaman harcadı.
- When Tom was in the hospital, he read a lot of books.
- Tom hastanedeyken çok kitap okudu.
- It'll cost a lot of money.
- Bu çok paraya mal olacak.
- We have a lot of homework to do.
- Yapacak çok ev ödevimiz var.
- Tom eats a lot of chocolate.
- Tom çok çikolata yer.
- I have a lot of work to get through today.
- Bugün halletmem gereken çok iş var.
- We waste a lot of time.
- Çok zaman harcıyoruz.
- If you want to grow up, you have to drink a lot of milk.
- Büyümek istiyorsan çok süt içmelisin.
- Night watchmen drink a lot of coffee.
- Gece bekçileri çok kahve içiyorlar.
- Because there are a lot of volcanoes, it is easy for Japan to be hit by earthquakes.
- Çok sayıda yanardağ olduğu için Japonya'yı depremlerin vurması kolaydır.
- The storm did a lot of damage to the crops.
- Fırtına ekinlere çok zarar verdi.
- Eat a lot of bread, drink a little wine!
- Çok ekmek ye, az şarap iç!
- I have a lot of energy.
- Çok enerjim var.
- We have a lot of rain in June.
- Haziran'da çok yağmur yağar.
- When I was little, I spent a lot of time in the country with my grandparents.
- Küçükken büyükanne ve büyükbabalarımla taşrada çok vakit geçirdim.
- I've been having a lot of back pain.
- Çok fazla sırt ağrım var.
- This rainy season brings a lot of destruction.
- Bu yağmur mevsimi çok fazla yıkım getiriyor.
- That's a lot of help.
- Çok yardımı olur.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
- Portakal, greyfurt ve limon gibi çok sayıda meyve ihraç ediyorlar.
- We have a lot of work to do.
- Yapacak çok işimiz var.
- We had a lot of fun at the dance.
- Dansta çok eğlendik.
- I don't have a lot of problems.
- Çok fazla sorunum yok.
- This plant needs a lot of water.
- Bu bitkinin çok suya ihtiyacı var.
- Tom owes me a lot of money.
- Tom'un bana çok borcu var.
- Some toilets waste a lot of water every time they are flushed.
- Bazı tuvaletler her sifon çekildiğinde çok fazla su israf eder.
- She's lost a lot of weight since she went on a diet.
- O diyete başladığından beri çok zayıfladı.
- Going to this school requires a lot of money.
- Bu okula gitmek için çok para gerek.
- Tom spends a lot of time on his computer.
- Tom bilgisayarında çok zaman geçirir.
- Do you eat a lot of fish?
- Çok balık yer misin?
- We don't want a lot of things.
- Çok şey istemiyoruz.
- Tom says he's in a lot of pain.
- Tom çok acı içinde olduğunu söylüyor.
- Tom hopes to inherit a lot of money when his mother passes away.
- Tom, annesi öldüğünde mirastan çok para almayı umuyor.
- Do you have a lot of time to relax?
- Dinlenmek için çok zamanın var mı?
- If you want to lose weight, then the best thing to do is to eat properly and get a lot of exercise.
- Kilo vermek istiyorsan, öyleyse yapacak en iyi şey düzgün yemek ve çok egzersiz yapmak.
- There are a lot of things you don't know about me.
- Hakkımda bilmediğin çok şey var.
- Layla lost a lot of weight.
- Layla çok kilo kaybetti.
- I'm feeling a lot of pain.
- Çok acı hissediyorum.
- There are a lot of eggs in the box.
- Kutuda çok sayıda yumurta var.
- Tom has a lot of confidence in himself.
- Tom kendine çok güveniyor.
- I don't have a lot of money.
- Çok fazla param yok.
- I have a lot of work to do this week.
- Bu hafta yapacak çok işim var.
- You don't need a lot of money to live a comfortable life.
- Rahat bir hayat yaşamak için çok paraya ihtiyacınız yok.
Show More (1735)
|
