acute - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
acute akut adj.
  • Acute drug related deaths have doubled since 1985.
  • Uyuşturucuya bağlı akut ölümler 1985'ten bu yana iki katına çıkmıştır.
  • What is an acute problem could, if matters are not dealt with properly, become a chronic one.
  • Akut bir sorun olan bu durum, doğru bir şekilde ele alınmazsa kronik bir hal alabilir.
  • We have seen as much in the case of severe acute respiratory syndrome.
  • Şiddetli akut solunum sendromu vakasında da bunu gördük.
Show More (4)
acute keskin adj.
  • You have very acute hearing.
  • İşitmeniz çok keskin.
  • He has an acute sense of observation.
  • Keskin bir gözlem yeteneği vardır.
  • You have very acute hearing.
  • İşitme duyun çok keskin.
Show More (1)
acute vahim adj.
  • Although this situation was not caused solely by the events of 11 September, it was made much more acute as a result.
  • Bu durum yalnızca 11 Eylül olaylarından kaynaklanmasa da, sonuç olarak çok daha vahim bir hal almıştır.
  • This is particularly acute in industrial sectors dominated by SMEs.
  • Bu durum özellikle KOBİ'lerin hakim olduğu sanayi sektörlerinde daha da vahimdir.
  • The situation was so acute that there was an increased risk of war.
  • Durum o kadar vahimdir ki savaş riski artmıştır.
Show More (0)
acute şiddetli adj.
  • Of course, the first was acute disappointment at the failure of diplomatic efforts.
  • Elbette bunlardan ilki, diplomatik çabaların başarısızlığa uğramasından duyulan şiddetli hayal kırıklığıydı.
  • He felt an acute pain in his chest.
  • Göğsünde şiddetli bir ağrı hissetti.
  • This city will suffer from an acute water shortage unless it rains soon.
  • Bu şehir, yağmur yağmazsa yakında şiddetli bir su sıkıntısı yaşayacaktır.
Show More (0)
acute zeki adj.
  • He's an acute businessman.
  • O zeki bir iş adamıdır.
  • He's an acute businessman.
  • Çok zeki bir işadamı.
Show More (-1)
acute aşırı adj.
  • There is an acute shortage of water.
  • Aşırı bir su sıkıntısı var.
Show More (-2)
acute güçlü adj.
  • He has an acute sense of observation.
  • O güçlü bir gözlem duygusuna sahiptir.
Show More (-2)