|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
General |
|
1 |
General |
all in all adv.
|
sonuçta |
|
But all in all, things have gone well.
Ama sonuçta her şey yolunda gitti.
More Sentences
|
2 |
General |
in all respects adv.
|
her bakımdan |
|
We therefore feel that this agreement is, in all respects, not at all beneficial.
Bu nedenle bu anlaşmanın her bakımdan hiç de faydalı olmadığını düşünüyoruz.
More Sentences
|
3 |
General |
all in all adv.
|
son |
|
All in all, therefore, it is perfectly normal for us to have this kind of joint debate.
Sonuç olarak, bu tür ortak tartışmalar yapmamız son derece normaldir.
More Sentences
|
4 |
General |
in all adv.
|
hepsi içinde |
|
Ronnie's music and legacy live in all of us!
Ronnie'nin müziği ve mirası hepimizin içinde yaşıyor!
More Sentences
|
5 |
General |
in all cases adv.
|
her durumda |
|
It seems to us that flexibility should be present in all cases.
Bize öyle geliyor ki esneklik her durumda mevcut olmalıdır.
More Sentences
|
6 |
General |
all in all adv.
|
neticede |
|
All in all, the novel was a success.
Neticede roman başarılıydı.
More Sentences
|
7 |
General |
in all adv.
|
toplam |
|
Of 62 projects in all, seven included applicant countries.
Toplam 62 projeden yedisi başvuran ülkeleri içeriyordu.
More Sentences
|
8 |
General |
in all adv.
|
hepsi |
|
It is in all our interests to make real and lasting progress.
Gerçek ve kalıcı ilerleme kaydetmek hepimizin çıkarınadır.
More Sentences
|
9 |
General |
in all adv.
|
tamamı |
|
Last year saw significant progress in all nine sectors encompassed by the Action Plan.
Geçtiğimiz yıl Eylem Planı kapsamındaki dokuz sektörün tamamında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
More Sentences
|
10 |
General |
in all circumstances adv.
|
her koşulda |
|
Citizens' rights and democracy must be promoted in all circumstances.
Vatandaş hakları ve demokrasi her koşulda desteklenmelidir.
More Sentences
|
11 |
General |
in all directions adv.
|
dört bir yana |
|
Alarm bells are going off in all directions.
Dört bir yanda tehlike çanları çalıyor.
More Sentences
|
12 |
General |
in all adv.
|
toplamda |
|
In all, 1.7 billion people do not have access to drinking water.
Toplamda 1,7 milyar insanın içme suyuna erişimi bulunmamaktadır.
More Sentences
|
Phrases |
|
13 |
Phrases |
in all areas expr.
|
her alanda |
|
We agree that the EU must combat international terrorism in all areas.
AB'nin uluslararası terörizmle her alanda mücadele etmesi gerektiği konusunda hemfikiriz.
More Sentences
|
Colloquial |
|
14 |
Colloquial |
in all probability adv.
|
büyük bir ihtimalle |
|
In all probability, the money will not be paid.
Çok büyük bir ihtimalle para ödenmeyecek.
More Sentences
|
15 |
Colloquial |
in all probability adv.
|
büyük bir olasılıkla |
|
This means that in all probability the vote will not be taken until 1 p.m.
Bu da oylamanın büyük bir olasılıkla saat 13.00'e kadar yapılmayacağı anlamına geliyor.
More Sentences
|
16 |
Colloquial |
in all probability adv.
|
büyük olasılıkla |
|
Osama bin Laden is still at large and Saddam Hussein will, in all probability, remain at large.
Osama bin Ladin hala serbest ve Saddam Hüseyin de büyük olasılıkla serbest kalmaya devam edecek.
More Sentences
|
17 |
Colloquial |
in all likelihood adv.
|
büyük olasılıkla |
|
This uneasiness is, in all likelihood, about the possible consequences within the governing party, too.
Bu tedirginlik, büyük olasılıkla, iktidar partisi içindeki olası sonuçlarla da ilgilidir.
More Sentences
|
18 |
Colloquial |
in all likelihood adv.
|
büyük bir ihtimalle |
|
In all likelihood, you will pass the entrance exam if you use this textbook.
Büyük bir ihtimalle, bu ders kitabını kullanırsan, giriş sınavını geçeceksin.
More Sentences
|
Idioms |
|
19 |
Idioms |
be all in v.
|
her şeyini adamak |
|
Fadil was all in.
Fadıl bu işe her şeyini adamıştı.
More Sentences
|
|
General |
|
20 |
General |
all in ballast n.
|
tüvenan balast |
|
21 |
General |
all-in ballast n.
|
tuvenan balast |
|
22 |
General |
all-in price n.
|
her şey içinde fiyat |
|
23 |
General |
all the words in english n.
|
ingilizce'deki bütün kelimeler |
|
24 |
General |
all the children in the world n.
|
dünyadaki bütün çocuklar |
|
25 |
General |
be all in a fluster v.
|
çırpınmak |
|
26 |
General |
put all of one's efforts in a job v.
|
canla başla çalışmak |
|
27 |
General |
go off in all these other directions v.
|
bambaşka yönlere gitmek |
|
28 |
General |
regret having come (at all/in the first place) v.
|
geldiğine geleceğine pişman olmak |
|
29 |
General |
have all sizes and colors in stock v.
|
stokunda tüm ebatlarından/boylarından ve renklerinden bulunmak |
|
30 |
General |
be all/completely alone (in the world) v.
|
kimi kimsesi olmamak |
|
31 |
General |
say all in v.
|
rest çekmek/demek (pokerde) |
|
32 |
General |
support someone in all aspects of something v.
|
birisine bir şeyin her alanında destek olmak |
|
33 |
General |
support someone in all aspects of something v.
|
birisine bir şeyin her alanında yardım etmek |
|
34 |
General |
all in pieces adj.
|
paramparça |
|
35 |
General |
all in bits adj.
|
paramparça |
|
36 |
General |
different in all aspects adj.
|
her yönüyle farklı |
|
37 |
General |
all in one package adj.
|
hepsi tek pakette |
|
38 |
General |
in all reason adv.
|
hakkıyla düşünülürse |
|
39 |
General |
all in unison adv.
|
hepsi aynı zamanda |
|
40 |
General |
in the middle of it all adv.
|
tam ortasında |
|
41 |
General |
in all my experience adv.
|
bütün ömrümde |
|
42 |
General |
in the midst of all this adv.
|
tam bu arada |
|
43 |
General |
in all conscience adv.
|
pek haklı olarak |
|
44 |
General |
in all likelihood adv.
|
büyük ihtimalle |
|
45 |
General |
in all likelihood adv.
|
neredeyse kesin |
|
46 |
General |
all in unison adv.
|
hep beraber |
|
47 |
General |
all in good time adv.
|
müsait bir zamanda |
|
48 |
General |
in all conscience adv.
|
mutlaka |
|
49 |
General |
all in all adv.
|
her şey |
|
50 |
General |
in all adv.
|
topu topu |
|
51 |
General |
in all conscience adv.
|
vicdanen |
|
52 |
General |
in all respects adv.
|
her hususta |
|
53 |
General |
in the face of all men adv.
|
çevreye karşı |
|
54 |
General |
in all my experience adv.
|
bütün hayatım boyunca |
|
55 |
General |
in all sincerity adv.
|
tam bir içtenlikle |
|
56 |
General |
all in the same breath adv.
|
aynı zamanda |
|
57 |
General |
all in all adv.
|
herşeyi hesaba katarak |
|
58 |
General |
in all reason adv.
|
mantıki olarak |
|
59 |
General |
all in all adv.
|
her şeyi hesaba katarak |
|
|
60 |
General |
in all probability adv.
|
her ihtimale göre |
|
61 |
General |
in all my born days adv.
|
bütün ömrümde |
|
62 |
General |
all in good time adv.
|
uygun bir zamanda |
|
63 |
General |
in all honesty adv.
|
gerçekten |
|
64 |
General |
in all adv.
|
hepsinde |
|
65 |
General |
in all adv.
|
toplam olarak |
|
66 |
General |
in all honesty adv.
|
sahiden |
|
67 |
General |
in all honesty adv.
|
hakikaten |
|
68 |
General |
in all adv.
|
topyekun |
|
69 |
General |
in all steps adv.
|
tüm aşamalarda |
|
70 |
General |
in all phases adv.
|
tüm aşamalarda |
|
71 |
General |
all in good time adv.
|
zamanı gelince |
|
72 |
General |
in all adv.
|
hepsini toplasan |
|
73 |
General |
in all the countries of the world adv.
|
dünyanın bütün ülkelerinde |
|
74 |
General |
in all probability adv.
|
en iyi ihtimalle |
|
75 |
General |
in all likelihood adv.
|
en iyi ihtimalle |
|
76 |
General |
(something) in all ways adv.
|
nereden baksan |
|
77 |
General |
all in one breath adv.
|
bir solukta |
|
78 |
General |
all in one breath adv.
|
hepsini bir anda |
|
79 |
General |
all in one breath adv.
|
bir nefeste |
|
80 |
General |
in an all-inclusive manner adv.
|
ayrıntılı bir şekilde |
|
81 |
General |
in all aspects adv.
|
her haliyle |
|
82 |
General |
in all conditions adv.
|
her koşulda |
|
83 |
General |
in all extents adv.
|
her haliyle |
|
84 |
General |
in all aspects of adv.
|
her bakımdan |
|
85 |
General |
in all aspects of adv.
|
her yönden |
|
86 |
General |
in all probability adv.
|
ne olursa olsun |
|
87 |
General |
in all probability adv.
|
her türlü olasılıkta |
|
88 |
General |
in all reason adv.
|
mantıklı olarak |
|
89 |
General |
in all reason adv.
|
mantıken |
|
90 |
General |
in almost all cases adv.
|
nerdeyse her durumda |
|
91 |
General |
in almost all cases adv.
|
hemen hemen her durumda |
|
92 |
General |
in all its aspects adv.
|
bütün yanlarıyla |
|
93 |
General |
in all its aspects adv.
|
bütün yönleriyle |
|
94 |
General |
in all conscience adv.
|
doğrusu |
|
95 |
General |
in all seriousness adv.
|
oldukça ciddi bir biçimde |
|
96 |
General |
in all seriousness adv.
|
tüm ciddiyetle |
|
97 |
General |
in all seriousness adv.
|
bütün ciddiyetiyle |
|
Phrasals |
|
98 |
Phrasals |
be all in v.
|
çok yorulmuş olmak |
|
99 |
Phrasals |
be all in v.
|
mahvolmak |
|
100 |
Phrasals |
be all in v.
|
tükenmek |
|
101 |
Phrasals |
be all in v.
|
yorgunluktan bitip tükenmek |
|
Phrases |
|
102 |
Phrases |
in all adv.
|
toplam olarak |
|
103 |
Phrases |
in all adv.
|
tutar olarak |
|
104 |
Phrases |
in all honesty expr.
|
açık söylemek gerekirse |
|
105 |
Phrases |
in full possession of all your faculties expr.
|
akli dengesi yerinde |
|
106 |
Phrases |
all in one expr.
|
aynı anda |
|
107 |
Phrases |
in spite of all these things expr.
|
bütün bunlara rağmen |
|
108 |
Phrases |
to put it all in simple terms expr.
|
basitçe söylemek gerekirse |
|
109 |
Phrases |
in no time at all expr.
|
çok çabuk |
|
110 |
Phrases |
in no time at all expr.
|
çabucacık |
|
111 |
Phrases |
in no time at all expr.
|
çok geçmeden |
|
112 |
Phrases |
in all fairness expr.
|
doğruyu söylemek gerekirse |
|
113 |
Phrases |
in no time at all expr.
|
çabucak |
|
114 |
Phrases |
out of all the things in the world expr.
|
dünyadaki bunca şeyin arasından |
|
115 |
Phrases |
out of all the things in the world expr.
|
dünyadaki bütün şeylerin dışında |
|
116 |
Phrases |
in all fields/branches of life expr.
|
hayatın her alanında |
|
117 |
Phrases |
all the outs in free calling all the outs in free expr.
|
elma dersem çık armut dersem çıkma |
|
118 |
Phrases |
it'll all come out in the wash expr.
|
hiçbir şey gizli kalmaz |
|
119 |
Phrases |
all ye all ye outs in free expr.
|
elma dersem çık armut dersem çıkma |
|
120 |
Phrases |
in all spheres expr.
|
her alanda |
|
121 |
Phrases |
we all smile in the same language expr.
|
hepimiz aynı dilde gülümsüyoruz |
|
122 |
Phrases |
it's all in the name expr.
|
isimden anlaşılıyor |
|
123 |
Phrases |
it was all in good fun expr.
|
kötü bir niyet yoktu |
|
124 |
Phrases |
all in good time expr.
|
her şeyin bir zamanı var |
|
125 |
Phrases |
we are all equal in the sight of god expr.
|
tanrının nazarında hepimiz eşitiz |
|
126 |
Phrases |
in addition to all these expr.
|
tüm bunların yanında |
|
127 |
Phrases |
in all parameters expr.
|
tüm parametrelerde |
|
128 |
Phrases |
having all these in mind expr.
|
tüm bunlar göz önüne alındığında |
|
129 |
Phrases |
in all fields/branches of life expr.
|
yaşamın her alanında |
|
130 |
Phrases |
in the light of all the facts mentioned above expr.
|
yukarıda bahsedilen tüm bu gerçeklerin ışığında |
|
131 |
Phrases |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
konuyu dağıtma |
|
132 |
Phrases |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
asıl konudan uzaklaşma |
|
133 |
Phrases |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
alakasız konulara kayma |
|
134 |
Phrases |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
gerekli gereksiz tüm konular hakkında konuşma |
|
135 |
Phrases |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
her şeyin çorba olması |
|
136 |
Phrases |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
tüm konuların birbirine girmesi |
|
137 |
Phrases |
in (all) fairness (to one) expr.
|
doğrusu |
|
138 |
Phrases |
in all innocence expr.
|
masumane bir biçimde |
|
139 |
Phrases |
in all truthfulness expr.
|
tüm samimiyetimle |
|
140 |
Phrases |
in (all) fairness (to one) expr.
|
doğruyu söylemek gerekirse |
|
141 |
Phrases |
in all innocence expr.
|
tüm iyi niyetiyle |
|
142 |
Phrases |
in all truthfulness expr.
|
bütün samimiyetimle |
|
143 |
Phrases |
in (all) fairness (to one) expr.
|
ne yalan söyleyeyim |
|
144 |
Phrases |
in all innocence expr.
|
hiçbir kötülük gütmeden |
|
145 |
Phrases |
in all innocence expr.
|
hiçbir art niyet gütmeden |
|
146 |
Phrases |
in all innocence expr.
|
safiyane |
|
147 |
Phrases |
in all innocence expr.
|
safça |
|
148 |
Phrases |
in all innocence expr.
|
safdillilikle |
|
149 |
Phrases |
in all innocence expr.
|
art niyetsiz |
|
150 |
Phrases |
in spite of all odds expr.
|
tüm zorluklara rağmen |
|
Proverb |
|
151 |
Proverb |
all cats are gray in the dark
|
karanlıkta bütün kediler gridir |
|
152 |
Proverb |
moderation in all things
|
her şeyi kararında yapmalı |
|
153 |
Proverb |
moderation in all things
|
her şey kararında olmalı |
|
154 |
Proverb |
all is fair in love and war
|
aşkta ve savaşta her şey mubahtır |
|
155 |
Proverb |
all great minds run in the same channel
|
aklın yolu birdir |
|
156 |
Proverb |
all cats are gray in the dark
|
zifiri karanlıkta her şey aynıdır |
|
157 |
Proverb |
all cats are gray in the dark
|
köre renkten bahsolunmaz |
|
158 |
Proverb |
all cats are grey in the dark
|
zifiri karanlıkta her şey aynıdır |
|
159 |
Proverb |
all cats are grey in the dark
|
köre renkten bahsolunmaz |
|
160 |
Proverb |
all cats are grey in the dark
|
karanlıkta bütün kediler gridir |
|
161 |
Proverb |
all cats are gray in the dark
|
zifiri karanlıkta her şey aynıdır |
|
162 |
Proverb |
all cats are gray in the dark
|
köre renkten bahsolunmaz |
|
163 |
Proverb |
all cats are grey in the dark
|
zifiri karanlıkta her şey aynıdır |
|
164 |
Proverb |
all cats are grey in the dark
|
köre renkten bahsolunmaz |
|
165 |
Proverb |
all cats are grey in the dark
|
karanlıkta bütün kediler gridir |
|
Colloquial |
|
166 |
Colloquial |
all the problems in life n.
|
hayattaki bütün sorunlar |
|
167 |
Colloquial |
place all your eggs in one basket v.
|
her şeyini riske atmak |
|
168 |
Colloquial |
have it (all) over someone or something (in something) v.
|
(bir şeyde) birinden/bir şeyden çok daha iyi olmak |
|
169 |
Colloquial |
have it (all) over someone or something (in something) v.
|
(bir şeyde) birinden/bir şeyden açık ara üstün olmak |
|
170 |
Colloquial |
have it (all) over someone or something (in something) v.
|
(bir şeyde) birini/bir şeyi solda sıfır bırakmak |
|
171 |
Colloquial |
have it (all) over someone or something (in something) v.
|
(bir şeyde) birini/bir şeyi ezmek |
|
172 |
Colloquial |
be all in v.
|
çok yorulmuş olmak |
|
173 |
Colloquial |
be all in v.
|
mahvolmak |
|
174 |
Colloquial |
be all in v.
|
tükenmek |
|
175 |
Colloquial |
be all in v.
|
yorgunluktan bitip tükenmek |
|
176 |
Colloquial |
be all in v.
|
(pokerde) rest çekmek |
|
177 |
Colloquial |
be all in v.
|
her şeyini ortaya sürmek |
|
178 |
Colloquial |
be all in v.
|
parası bitmek |
|
179 |
Colloquial |
be all in v.
|
çok yorulmuş olmak |
|
180 |
Colloquial |
be all in v.
|
mahvolmak |
|
181 |
Colloquial |
be all in v.
|
tükenmek |
|
182 |
Colloquial |
be all in v.
|
yorgunluktan bitip tükenmek |
|
183 |
Colloquial |
be all in v.
|
(pokerde) rest çekmek |
|
184 |
Colloquial |
be all in v.
|
her şeyini ortaya sürmek |
|
185 |
Colloquial |
be all in v.
|
parası bitmek |
|
186 |
Colloquial |
get (all) up in (one's) (something) v.
|
(birinin bir şeyine) karışmak |
|
187 |
Colloquial |
get (all) up in (one's) (something) v.
|
(birinin bir şeyine) müdahale etmek |
|
188 |
Colloquial |
get (all) up in (one's) (something) v.
|
(birinin bir şeyine) dahil olmak |
|
189 |
Colloquial |
get (all) up in (one's) (something) v.
|
(birinin bir şeyinin) dibine girmek |
|
190 |
Colloquial |
get (all) up in (one's) (something) v.
|
(birinin bir şeyinin) aşırı yakınında durmak |
|
191 |
Colloquial |
get (all) up in (one's) (something) v.
|
(birini) azarlamak |
|
192 |
Colloquial |
get (all) up in (one's) (something) v.
|
(birini) fırçalamak |
|
193 |
Colloquial |
get (all) up in (one's) (something) v.
|
(birini) haşlamak |
|
194 |
Colloquial |
get (all) up in (one's) (something) v.
|
(birinin) canına okumak |
|
195 |
Colloquial |
in all probability adv.
|
büyük ihtimalle |
|
196 |
Colloquial |
in all likelihood adv.
|
büyük bir olasılıkla |
|
197 |
Colloquial |
in all likelihood adv.
|
büyük ihtimalle |
|
198 |
Colloquial |
all in a tumble expr.
|
altüst |
|
199 |
Colloquial |
in spite of all expr.
|
bütün bunlara rağmen |
|
200 |
Colloquial |
in all probability expr.
|
çok mümkündür |
|
201 |
Colloquial |
in all likelihood expr.
|
çok mümkündür |
|
202 |
Colloquial |
all in all expr.
|
hepsi |
|
203 |
Colloquial |
all in one expr.
|
hem ... hem de |
|
204 |
Colloquial |
all rolled in one expr.
|
hepsi bir arada |
|
205 |
Colloquial |
in all my born days expr.
|
hayatımda (böyle bir şey görmedim vb) |
|
206 |
Colloquial |
all in all expr.
|
hepsi içinde |
|
207 |
Colloquial |
all in one expr.
|
hepsi bir arada |
|
208 |
Colloquial |
in all aspects expr.
|
nereden baksan |
|
209 |
Colloquial |
in all aspects expr.
|
nereden bakarsan bak |
|
210 |
Colloquial |
in all probability expr.
|
olası |
|
211 |
Colloquial |
in all likelihood expr.
|
olası |
|
212 |
Colloquial |
in the middle of all that fun expr.
|
onca eğlencenin ortasında |
|
213 |
Colloquial |
all ye all ye outs in free expr.
|
önüm arkam sağım solum sobe |
|
214 |
Colloquial |
all people are equal in the eyes of the law expr.
|
kanunun önünde/gözünde tüm insanlar eşittir |
|
215 |
Colloquial |
all in a tumble expr.
|
karmakarışık |
|
216 |
Colloquial |
in all aspects expr.
|
nasıl bakarsan bak |
|
217 |
Colloquial |
all in one piece expr.
|
sapasağlam |
|
218 |
Colloquial |
all in one piece expr.
|
tek parça halinde |
|
219 |
Colloquial |
all in one expr.
|
tümü bir arada |
|
220 |
Colloquial |
in all expr.
|
toplam olarak |
|
221 |
Colloquial |
all in a sweat expr.
|
ter içinde |
|
222 |
Colloquial |
in addition to all these expr.
|
tüm bunlara ilaveten |
|
223 |
Colloquial |
all in all expr.
|
topu topu |
|
224 |
Colloquial |
all in one piece expr.
|
zarar görmemiş |
|
225 |
Colloquial |
in all expr.
|
yekun olarak |
|
226 |
Colloquial |
in all things expr.
|
her zaman |
|
227 |
Colloquial |
in all things expr.
|
her açıdan |
|
228 |
Colloquial |
in all things expr.
|
her durumda |
|
229 |
Colloquial |
in all things expr.
|
daima |
|
230 |
Colloquial |
in all weathers expr.
|
her türlü hava şartında |
|
231 |
Colloquial |
all good in the hood expr.
|
her şey yolunda |
|
232 |
Colloquial |
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
|
konuyla alakalı alakasız her şeyin konuşulması |
|
233 |
Colloquial |
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
|
başka şeyler konuşmaktan sadede gelememe |
|
234 |
Colloquial |
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
|
asıl konudan uzaklaşma |
|
235 |
Colloquial |
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
|
alakasız konulara kayma |
|
236 |
Colloquial |
all in (one's) mind expr.
|
(birinin) zihninde |
|
237 |
Colloquial |
all in (one's) mind expr.
|
(birinin) hayal ürünü |
|
238 |
Colloquial |
all in (one's) mind expr.
|
(birinin) kafasında kurgu |
|
239 |
Colloquial |
all in a day's work expr.
|
günlük/gündelik işin bir parçası |
|
240 |
Colloquial |
all in a day's work expr.
|
normal gidişatın bir parçası |
|
241 |
Colloquial |
all in a day's work expr.
|
rutinin bir parçası |
|
242 |
Colloquial |
all in a day's work expr.
|
her gün yapılan işlerin bir parçası |
|
243 |
Colloquial |
all in the day's work expr.
|
günlük/gündelik işin bir parçası |
|
244 |
Colloquial |
all in the day's work expr.
|
normal gidişatın bir parçası |
|
245 |
Colloquial |
all in the day's work expr.
|
rutinin bir parçası |
|
246 |
Colloquial |
all in the day's work expr.
|
her gün yapılan işlerin bir parçası |
|
247 |
Colloquial |
all-in expr.
|
her şey dahil |
|
248 |
Colloquial |
all-in expr.
|
her şey içinde |
|
249 |
Colloquial |
all-in expr.
|
turşu gibi |
|
250 |
Colloquial |
all-in expr.
|
çok yorgun |
|
251 |
Colloquial |
all-in expr.
|
bitkin |
|
252 |
Colloquial |
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
|
konuyla alakalı alakasız her şeyin konuşulması |
|
253 |
Colloquial |
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
|
başka şeyler konuşmaktan sadede gelememe |
|
254 |
Colloquial |
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
|
asıl konudan uzaklaşma |
|
255 |
Colloquial |
akicif (all knowledge is contained in fanzines/fandom) expr.
|
alakasız konulara kayma |
|
256 |
Colloquial |
all in (one's) mind expr.
|
(birinin) zihninde |
|
257 |
Colloquial |
all in (one's) mind expr.
|
(birinin) hayal ürünü |
|
258 |
Colloquial |
all in (one's) mind expr.
|
(birinin) kafasında kurgu |
|
259 |
Colloquial |
all in a day's work expr.
|
günlük/gündelik işin bir parçası |
|
260 |
Colloquial |
all in a day's work expr.
|
normal gidişatın bir parçası |
|
261 |
Colloquial |
all in a day's work expr.
|
rutinin bir parçası |
|
262 |
Colloquial |
all in a day's work expr.
|
her gün yapılan işlerin bir parçası |
|
263 |
Colloquial |
all in the day's work expr.
|
günlük/gündelik işin bir parçası |
|
264 |
Colloquial |
all in the day's work expr.
|
normal gidişatın bir parçası |
|
265 |
Colloquial |
all in the day's work expr.
|
rutinin bir parçası |
|
266 |
Colloquial |
all in the day's work expr.
|
her gün yapılan işlerin bir parçası |
|
267 |
Colloquial |
all-in expr.
|
her şey dahil |
|
268 |
Colloquial |
all-in expr.
|
her şey içinde |
|
269 |
Colloquial |
all-in expr.
|
turşu gibi |
|
270 |
Colloquial |
all-in expr.
|
çok yorgun |
|
271 |
Colloquial |
all-in expr.
|
bitkin |
|
272 |
Colloquial |
in all its bearings expr.
|
tüm yönleriyle |
|
273 |
Colloquial |
it will (all) come out in the wash expr.
|
hiçbir şey gizli kalmaz |
|
274 |
Colloquial |
it will (all) come out in the wash expr.
|
her şey gelip geçer |
|
275 |
Colloquial |
it will (all) come out in the wash expr.
|
her şey yoluna girer |
|
276 |
Colloquial |
imnaaho (in my not at all humble opinion) expr.
|
pek naçizane olmayan fikrime/düşünceme/görüşüme göre |
|
277 |
Colloquial |
imnsho (in my not at all humble opinion) expr.
|
pek naçizane olmayan fikrime/düşünceme/görüşüme göre |
|
278 |
Colloquial |
it's all in your mind expr.
|
hepsi senin kafanda/zihninde (hepsi gerçek olmayan senin hayal ettiğin şeyler) |
|
279 |
Colloquial |
it's all in your mind expr.
|
kafanda kuruyorsun |
|
280 |
Colloquial |
I've never (done something) in all my (born) days expr.
|
hayatımda hiç (bir şeyi) yapmadım |
|
281 |
Colloquial |
I've never (done something) in all my (born) days expr.
|
hayatımda hiç (bir şeyi) hissetmedim, duymadım, görmedim, deneyimlemedim, yaşamadım |
|
282 |
Colloquial |
what's all this in aid of? expr.
|
ne yararımıza? |
|
283 |
Colloquial |
what's all this in aid of? expr.
|
amacı ne? |
|
284 |
Colloquial |
what's (all) ˈthis in aid of? [uk] expr.
|
bunun ne yararı var? |
|
285 |
Colloquial |
what's (all) ˈthis in aid of? [uk] expr.
|
bunun amacı/nedeni ne? |
|
Idioms |
|
286 |
Idioms |
all the difference in the world n.
|
dünya kadar fark olması |
|
287 |
Idioms |
all the difference in the world n.
|
dünyalar kadar farklı |
|
288 |
Idioms |
all the difference in the world n.
|
olayın tamamen değişmesi/olayın bambaşka bir boyuta taşınması |
|
289 |
Idioms |
all the difference in the world n.
|
dağlar kadar fark |
|
290 |
Idioms |
all (one's) taste is in (one's) mouth n.
|
zevksiz |
|
291 |
Idioms |
all (one's) taste is in (one's) mouth n.
|
zevk yoksunu |
|
292 |
Idioms |
all (one's) taste is in (one's) mouth n.
|
zevk fakiri |
|
293 |
Idioms |
put all your eggs in one basket v.
|
tek bir şeye bel bağlamak |
|
294 |
Idioms |
come in all shapes and sizes v.
|
her çeşidi mevcut olmak |
|
295 |
Idioms |
come in all shapes and sizes v.
|
çeşit çeşit/türlü türlü olmak |
|
296 |
Idioms |
come in all shapes and sizes v.
|
farklı şekil ve boyutları bulunmak |
|
297 |
Idioms |
come in all shapes and sizes v.
|
farklı tipleri olmak |
|
298 |
Idioms |
be all up in one's grill v.
|
bir kişinin yakasından düşmemek |
|
299 |
Idioms |
be in all somebody's glory v.
|
bayram yapmak |
|
300 |
Idioms |
be all up in one's grill v.
|
birinin yakasından düşmemek |
|
301 |
Idioms |
ride off in all directions v.
|
çil yavrusu gibi dört bir yana dağılmak |
|
302 |
Idioms |
have all the time in the world v.
|
dünya kadar vakti olmak |
|
303 |
Idioms |
have all the time in the world v.
|
çok zamanı olmak |
|
304 |
Idioms |
be in all somebody's glory v.
|
çok mutlu/başarılı/güzel olmak |
|
305 |
Idioms |
ride off in all directions v.
|
dört dönmek |
|
306 |
Idioms |
be all done in v.
|
dermanı kesilmek |
|
307 |
Idioms |
be all done in v.
|
çok yorulmak |
|
308 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
çil yavrusu gibi dört bir yana dağılmak |
|
309 |
Idioms |
be all in a day's work v.
|
her gün yaptığı şeyin bir parçası olmak |
|
310 |
Idioms |
be in all somebody's glory v.
|
gün doğmak |
|
311 |
Idioms |
be all in a day's work v.
|
günlük işinin bir parçası olmak |
|
312 |
Idioms |
have all the time in the world v.
|
istemediği kadar çok zamanı olmak |
|
313 |
Idioms |
be all in one's mind v.
|
kafasında büyütmek |
|
314 |
Idioms |
put all one's eggs in one basket v.
|
sermayeyi kediye yüklemek |
|
315 |
Idioms |
be all done in v.
|
takati kalmamak |
|
316 |
Idioms |
put all one's eggs in one basket v.
|
varını yoğunu tehlikeye atmak |
|
317 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
(büyütülecek bir şey değil) sadece kafasında büyütmek |
|
318 |
Idioms |
be all done in v.
|
yapacak gücü kalmamak |
|
319 |
Idioms |
put all one's eggs in one basket v.
|
varını yoğunu riske atmak |
|
320 |
Idioms |
be all done in v.
|
yorgun düşmek |
|
321 |
Idioms |
make all the difference (in the world) v.
|
fark yaratmak |
|
322 |
Idioms |
make all the difference (in the world) v.
|
fark edilebilir bir etki/değişiklik yaratmak |
|
323 |
Idioms |
make all the difference (in the world) v.
|
renk getirmek |
|
324 |
Idioms |
make all the difference (in the world) v.
|
gelişim sağlamak |
|
325 |
Idioms |
make all the difference (in the world) v.
|
dünyasını değiştirmek |
|
326 |
Idioms |
make all the difference (in the world) v.
|
yeni bir soluk katmak/getirmek |
|
327 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
bir çok şeyi aynı anda yürütmeye/yapmaya çalışmak |
|
328 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
bir çok şeyi aynı anda idare etmeye çalışmak |
|
329 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
bir çok şeye aynı anda yetişmeye çalışmak |
|
330 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
aynı anda bir çok rol üstlenmek |
|
331 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
aynı anda her şeye yetişmeye çalışmak |
|
332 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
dağınık bir şekilde hareket etmek |
|
333 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
düzensiz bir şekilde hareket etmek |
|
334 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
amaçsız bir şekilde hareket etmek |
|
335 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
başıboş hareket etmek |
|
336 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
kontrolsüz hareket etmek |
|
337 |
Idioms |
run off in all directions v.
|
dağınık hareket etmek |
|
338 |
Idioms |
be all in v.
|
her şeyiyle bir işe baş koymak |
|
339 |
Idioms |
be all in v.
|
her şeyiyle bir işte var olmak |
|
340 |
Idioms |
be all in v.
|
bir işe her şeyiyle girmek |
|
341 |
Idioms |
be all in v.
|
bir iş için her şeyini ortaya koymak |
|
342 |
Idioms |
have all (one's) eggs in one basket v.
|
sermayeyi kediye yüklemek |
|
343 |
Idioms |
have all (one's) eggs in one basket v.
|
varını yoğunu riske atmak |
|
344 |
Idioms |
have all (one's) eggs in one basket v.
|
varını yoğunu tehlikeye atmak |
|
345 |
Idioms |
have all (one's) eggs in one basket v.
|
tüm enerjisini/kaynaklarını kaybetmek pahasına tek bir yere harcamak/yatırmak |
|
346 |
Idioms |
have it (all) over someone or something (in something) v.
|
birini ya da bir şeyi (bir şeyde) geride bırakmak |
|
347 |
Idioms |
have it (all) over someone or something (in something) v.
|
(bir şeyde) birinden ya da bir şeyden çok iyi olmak |
|
348 |
Idioms |
have it (all) over someone or something (in something) v.
|
birini ya da bir şeyi (bir şeyde) gölgede bırakmak |
|
349 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
hazırlıklarını tamamlamak |
|
350 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
her şeyi düzene/sıraya koymak |
|
351 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
işlerini muntazamca yapmak |
|
352 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
işlerini yoluna koymak |
|
353 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
işlerini düzenlemek |
|
354 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
tamamen hazır ve organize olmak |
|
355 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
deveyi düze çıkarmak |
|
356 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
hazırlıklarını tamamlamak |
|
357 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
her şeyi düzene/sıraya koymak |
|
358 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
işlerini muntazamca yapmak |
|
359 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
işlerini yoluna koymak |
|
360 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
işlerini düzenlemek |
|
361 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
tamamen hazır ve organize olmak |
|
362 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
deveyi düze çıkarmak |
|
363 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
hazırlıklarını tamamlamak |
|
364 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
her şeyi düzene/sıraya koymak |
|
365 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
işlerini muntazamca yapmak |
|
366 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
işlerini yoluna koymak |
|
367 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
işlerini düzenlemek |
|
368 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
tamamen hazır ve organize olmak |
|
369 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
deveyi düze çıkarmak |
|
370 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
hazırlıklarını tamamlamak |
|
371 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
her şeyi düzene/sıraya koymak |
|
372 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
işlerini muntazamca yapmak |
|
373 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
işlerini yoluna koymak |
|
374 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
işlerini düzenlemek |
|
375 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
tamamen hazır ve organize olmak |
|
376 |
Idioms |
get all one's ducks in a row v.
|
deveyi düze çıkarmak |
|
377 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
hazırlıklarını tamamlamak |
|
378 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
her şeyi düzene/sıraya koymak |
|
379 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
işlerini muntazamca yapmak |
|
380 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
işlerini yoluna koymak |
|
381 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
işlerini düzenlemek |
|
382 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
tamamen hazır ve organize olmak |
|
383 |
Idioms |
have all one's ducks in a row v.
|
deveyi düze çıkarmak |
|
384 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
hazırlıklarını tamamlamak |
|
385 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
her şeyi düzene/sıraya koymak |
|
386 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
işlerini muntazamca yapmak |
|
387 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
işlerini yoluna koymak |
|
388 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
işlerini düzenlemek |
|
389 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
tamamen hazır ve organize olmak |
|
390 |
Idioms |
get all (of) (one's) ducks in a row v.
|
deveyi düze çıkarmak |
|
391 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
sadece kafasında büyütmek |
|
392 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak |
|
393 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
kafasının içinde var olmak |
|
394 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
gerçekte var olmamak |
|
395 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
hayali olmak |
|
396 |
Idioms |
be all in one's the mind v.
|
sadece kafasında büyütmek |
|
397 |
Idioms |
be all in one's the mind v.
|
yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak |
|
398 |
Idioms |
be all in one's the mind v.
|
kafasının içinde var olmak |
|
399 |
Idioms |
be all in one's the mind v.
|
gerçekte var olmamak |
|
400 |
Idioms |
be all in one's the mind v.
|
hayali olmak |
|
401 |
Idioms |
be all in somebody's mind v.
|
sadece kafasında büyütmek |
|
402 |
Idioms |
be all in somebody's mind v.
|
yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak |
|
403 |
Idioms |
be all in somebody's mind v.
|
kafasının içinde var olmak |
|
404 |
Idioms |
be all in somebody's mind v.
|
gerçekte var olmamak |
|
405 |
Idioms |
be all in somebody's mind v.
|
hayali olmak |
|
406 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
sadece kafasında büyütmek |
|
407 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
yalnızca kafasının içinde olmak/kurmak |
|
408 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
kafasının içinde var olmak |
|
409 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
gerçekte var olmamak |
|
410 |
Idioms |
be all in the mind v.
|
hayali olmak |
|
411 |
Idioms |
be (all) in a good cause v.
|
iyi bir amaç için olmak |
|
412 |
Idioms |
be (all) in a good cause v.
|
iyi bir amaca hizmet etmek |
|
413 |
Idioms |
be (all) in a good cause v.
|
hayırsever/hayırlı bir amaca hizmet etmek |
|
414 |
Idioms |
be (all) in a good cause v.
|
yapmaya değer olmak |
|
415 |
Idioms |
be (all) in favour of something/of doing something v.
|
bir şeyi/bir şeyi yapmayı desteklemek |
|
416 |
Idioms |
be (all) in favour of something/of doing something v.
|
bir şeyin/bir şey yapmanın destekçisi olmak |
|
417 |
Idioms |
be (all) in favour of something/of doing something v.
|
bir şeyden/bir şeyi yapmaktan yana olmak |
|
418 |
Idioms |
get (all) up in (one's) face v.
|
(birinin) burnunun dibine girmek |
|
419 |
Idioms |
get (all) up in (one's) face v.
|
(birinin) burnunun dibinde/aşırı yakınında durmak |
|
420 |
Idioms |
get (all) up in (one's) face v.
|
(birini) azarlamak |
|
421 |
Idioms |
get (all) up in (one's) face v.
|
(birini) fırçalamak |
|
422 |
Idioms |
get (all) up in (one's) face v.
|
(birini) haşlamak |
|
423 |
Idioms |
get (all) up in (one's) face v.
|
(birinin) canına okumak |
|
424 |
Idioms |
get (all) up in (one's) face v.
|
(birinin) yüzüne doğru çıkışmak |
|
425 |
Idioms |
get (all) your ducks in a row [us] v.
|
(bütün) hazırlıklarını tamamlamak |
|
426 |
Idioms |
get (all) your ducks in a row [us] v.
|
(bütün) işlerini yoluna koymak |
|
427 |
Idioms |
get (all) your ducks in a row [us] v.
|
(her şeyi) düzene/sıraya koymak |
|
428 |
Idioms |
get (all) your ducks in a row [us] v.
|
(tamamen) hazır ve organize olmak |
|
429 |
Idioms |
have (all) your ducks in a row [us] v.
|
(bütün) hazırlıklarını tamamlamak |
|
430 |
Idioms |
have (all) your ducks in a row [us] v.
|
(bütün) işlerini yoluna koymak |
|
431 |
Idioms |
have (all) your ducks in a row [us] v.
|
(her şeyi) düzene/sıraya koymak |
|
432 |
Idioms |
have (all) your ducks in a row [us] v.
|
(tamamen) hazır ve organize olmak |
|
433 |
Idioms |
get/have (all) your ducks in a row [us] v.
|
deveyi düze çıkarmak |
|
434 |
Idioms |
get/have (all) your ducks in a row [us] v.
|
hazırlıklarını tamamlamak |
|
435 |
Idioms |
get/have (all) your ducks in a row [us] v.
|
işlerini yoluna koymak |
|
436 |
Idioms |
get/have (all) your ducks in a row [us] v.
|
işleri muntazamca yapmak |
|
437 |
Idioms |
get/have (all) your ducks in a row [us] v.
|
işleri düzenlemek |
|
438 |
Idioms |
get/have (all) your ducks in a row [us] v.
|
işleri nizam içinde yürütmek |
|
439 |
Idioms |
have (all) your ducks in a row [us] v.
|
deveyi düze çıkarmak |
|
440 |
Idioms |
have (all) your ducks in a row [us] v.
|
işleri muntazamca yapmak |
|
441 |
Idioms |
have (all) your ducks in a row [us] v.
|
(bütün) işleri düzenlemek |
|
442 |
Idioms |
get (all) your ducks in a row [us] v.
|
deveyi düze çıkarmak |
|
443 |
Idioms |
get (all) your ducks in a row [us] v.
|
işleri muntazamca yapmak |
|
444 |
Idioms |
get (all) your ducks in a row [us] v.
|
(bütün) işleri düzenlemek |
|
445 |
Idioms |
have all (of) (one's) ducks in a row v.
|
deveyi düze çıkarmak |
|
446 |
Idioms |
have all (of) (one's) ducks in a row v.
|
hazırlıklarını tamamlamak |
|
447 |
Idioms |
have all (of) (one's) ducks in a row v.
|
işlerini yoluna koymak |
|
448 |
Idioms |
have all (of) (one's) ducks in a row v.
|
işleri muntazamca yapmak |
|
449 |
Idioms |
have all (of) (one's) ducks in a row v.
|
işleri düzenlemek |
|
450 |
Idioms |
have all (of) (one's) ducks in a row v.
|
işleri nizam içinde yürütmek |
|
451 |
Idioms |
have all (of) (one's) ducks in a row v.
|
her şeyi düzene/sıraya koymak |
|
452 |
Idioms |
have all (of) (one's) ducks in a row v.
|
tamamen hazır ve organize olmak |
|
453 |
Idioms |
have curves in all the right places v.
|
kıvrımlı hatlara sahip olmak |
|
454 |
Idioms |
have curves in all the right places v.
|
yuvarlak hatlı bir vücuda sahip olmak |
|
455 |
Idioms |
have curves in all the right places v.
|
balık etli olmak |
|
456 |
Idioms |
have curves in all the right places v.
|
düzgün vücut hatlarına sahip olmak |
|
457 |
Idioms |
wouldn't do (something) for all the tea in china v.
|
dünyaları verseler (bir şey) yapmamak |
|
458 |
Idioms |
wouldn't do (something) for all the tea in china v.
|
hiçbir surette (bir şey) yapmamak |
|
459 |
Idioms |
wouldn't do (something) for all the tea in china v.
|
kat'iyen (bir şey) yapmamak |
|
460 |
Idioms |
all in a dither adj.
|
gergin |
|
461 |
Idioms |
all in a dither adj.
|
kafası karışık |
|
462 |
Idioms |
all in a dither adj.
|
rahatsız |
|
463 |
Idioms |
all in a dither adj.
|
gerginlik içinde |
|
464 |
Idioms |
all in a dither adj.
|
kafası karışmış |
|
465 |
Idioms |
all in a dither adj.
|
heyecan içinde |
|
466 |
Idioms |
all in a dither adj.
|
telaş içinde |
|
467 |
Idioms |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
her kafadan bir ses çıkıyor |
|
468 |
Idioms |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
konuyla alakalı alakasız her şey konuşuluyor |
|
469 |
Idioms |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
başka şeyler konuşmaktan sadede gelememe |
|
470 |
Idioms |
all knowledge is contained in fanzines expr.
|
her kafadan bir ses çıkıyor |
|
471 |
Idioms |
all knowledge is contained in fanzines expr.
|
konuyla alakalı alakasız her şey konuşuluyor |
|
472 |
Idioms |
all knowledge is contained in fanzines expr.
|
başka şeyler konuşmaktan sadede gelememe |
|
473 |
Idioms |
all . . . in the world expr.
|
dünyadaki bütün …lar |
|
474 |
Idioms |
all in favor expr.
|
(oy verme sırasında) evet diyenler |
|
475 |
Idioms |
all in one's head expr.
|
kafasında kurmuş |
|
476 |
Idioms |
all in one's head expr.
|
hayal ürünü |
|
477 |
Idioms |
all in one whack [us] expr.
|
bir seferde |
|
478 |
Idioms |
in no time at all expr.
|
aniden |
|
479 |
Idioms |
all in the family expr.
|
aile arasında (gizli vb) |
|
480 |
Idioms |
all in the same boat expr.
|
aynı durumda |
|
481 |
Idioms |
all in all expr.
|
ayrıntısına inildiğinde |
|
482 |
Idioms |
in no time at all expr.
|
bir anda |
|
483 |
Idioms |
all in one breath expr.
|
bir nefeste (söylemek) |
|
484 |
Idioms |
all in one breath expr.
|
bir solukta |
|
485 |
Idioms |
don't spend it all in one place expr.
|
Bozdur bozdur harca |
|
486 |
Idioms |
in all (one's) puff expr.
|
bütün hayatı boyunca |
|
487 |
Idioms |
all in all expr.
|
bütün olarak (değerlendirildiğinde) |
|
488 |
Idioms |
not for all the tea in china expr.
|
dünyaları verseler |
|
489 |
Idioms |
would not do something for all the tea in China expr.
|
dünyaları verseler |
|
490 |
Idioms |
in all but name expr.
|
her şeyi tam, bir tek ismi eksik |
|
491 |
Idioms |
all in all expr.
|
genel olarak (değerlendirildiğinde) |
|
492 |
Idioms |
all in a day's work expr.
|
gündelik işin bir bölümü |
|
493 |
Idioms |
in no time at all expr.
|
hemen/anında |
|
494 |
Idioms |
in all but name expr.
|
her şeyi var, bir tek ismi yok |
|
495 |
Idioms |
would not do something for all the tea in China expr.
|
hiçbir surette |
|
496 |
Idioms |
would not do something for all the tea in China expr.
|
kat'iyen |
|
497 |
Idioms |
all in one piece expr.
|
sağ salim |
|
498 |
Idioms |
in all modesty expr.
|
söylemesi ayıp (kendi başarılarından bahsederken) |
|
499 |
Idioms |
all in one breath expr.
|
soluksuz/soluk almadan (konuşma) |
|
500 |
Idioms |
all in one piece expr.
|
tek parça |
|