|
- Tom sprained his ankle.
- Tom ayak bileği burktu.
- A sprained ankle disabled him from walking for a month.
- Burkulan bir ayak bileği onu bir ay yürümekten alıkoydu.
- If you have weak ankles, strengthen them before traveling.
- Eğer zayıf ayak bilekleriniz varsa, onları seyahat etmeden önce güçlendirin.
- He was wearing a long black coat that reached almost to his ankles.
- O neredeyse ayak bileklerine kadar uzanan uzun bir siyah ceket giyiyordu.
- Tom had to wait on Mary hand and foot after her ankle reconstruction.
- Tom, ayak bileği ameliyatından sonra Mary'nin başında beklemek zorunda kaldı.
- The ankle is broken.
- Ayak bileği kırılmış.
- Yesterday, I bought ten new pairs of ankle socks.
- Dün, on çift yeni ayak bileği çorabı aldım.
- Tom twisted his ankle while hiking.
- Tom yürürken ayak bileğini burktu.
- Are your ankles swollen when you wake up in the morning?
- Sabah uyandığınızda ayak bileklerinizde şişme oluyor mu?
- He sprained his ankle.
- O, ayak bileğini burktu.
- I have a swollen ankle.
- Ayak bileğim şişmiş.
- Tom sprained his ankle while hiking.
- Tom yürüyüş sırasında ayak bileğini burktu.
- I slipped and twisted my ankle.
- Ben kaydım ve ayak bileğimi burktum.
- I have a swollen ankle.
- Şiş bir ayak bileğim var.
- I think I've sprained my ankle.
- Sanırım ayak bileğimi burktum.
- Tom sprained his ankle on Monday.
- Tom, pazartesi günü ayak bileğini burktu.
- Tom broke his ankle.
- Tom ayak bileğini kırdı.
- I twisted my ankle.
- Ayak bileğimi burktum.
- My ankles often become swollen.
- Benim ayak bileklerim sık sık şişer.
- I missed a step on the stairs and I'm afraid I sprained my ankle.
- Merdivende adımımı boşa atıp ayak bileğimi burktum maalesef.
- Show me your ankles.
- Bana ayak bileklerini göster.
- He was wearing a long black coat that reached almost to his ankles.
- Neredeyse ayak bileklerine kadar uzanan uzun siyah bir palto giyiyordu.
- I've hurt my ankle.
- Ayak bileğimi incittim.
- The hole in his sock is so big that you can see his ankle.
- Çorabındaki delik o kadar büyük ki ayak bileğini görebiliyorsunuz.
- Tom would've won if he hadn't injured his ankle.
- Tom ayak bileğini sakatlamasaydı kazanabilirdi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
- Doktor, Tom'un kırık parmağından çok ayak bileği için endişelendiğini söyledi.
- Tom noticed Mary had a tattoo on her ankle.
- Tom, Mary'nin ayak bileğinde bir dövme olduğunu fark etti.
- Are your ankles swollen when you wake up in the morning?
- Sabah uyandığınızda ayak bilekleriniz şişmiş mi oluyor?
- Mary wore an ankle bracelet.
- Mary ayak bileğine bir bilezik taktı.
- Are your ankles swollen when you wake up in the morning?
- Sabah uyandığınızda ayak bilekleriniz şişiyor mu?
- There were shackles around Tom's ankles.
- Tom'un ayak bileklerinde prangalar vardı.
- Tom sprained his ankle two days before the trip.
- Tom yolculuğundan iki gün önce ayak bileğini burktu.
- If you have weak ankles, strengthen them before traveling.
- Ayak bilekleriniz zayıfsa, seyahate çıkmadan önce onları güçlendirin.
- How did Tom sprain his ankle?
- Tom ayak bileğini nasıl burktu?
- My ankles often become swollen.
- Ayak bileklerim sık sık şişer.
- He twisted his ankle.
- O, ayak bileğini burktu.
- Tom has twisted his ankle.
- Tom ayak bileğini burktu.
- She showed him her ankle.
- Ona ayak bileğini gösterdi.
- Tom's ankle is broken.
- Tom'un ayak bileği kırık.
- Tom said you sprained an ankle.
- Tom bir ayak bileğini burktuğunu söyledi.
- I sprained my ankle.
- Ayak bileğimi burktum.
- Tom reached down and scratched his ankle.
- Tom uzandı ve ayak bileğini kaşıdı.
- I have a sprained ankle.
- Burkulmuş bir ayak bileğim var.
- I think I've sprained my ankle.
- Galiba ayak bileğimi burktum.
- I hurt my ankle.
- Ayak bileğimi incittim.
- Show me your ankle.
- Bana ayak bileğini göster.
Show More (43)
|