|
- This is a solution which will only bear fruit in the very long term, but it is the best one there is.
- Bu sadece çok uzun vadede meyvelerini verecek bir çözümdür, ancak var olan en iyi çözümdür.
- We will continue to endeavour to ensure that these efforts bear fruit.
- Bu çabaların meyvelerini vermesini sağlamak için gayret göstermeye devam edeceğiz.
- We can indeed see that the simplifications made are bearing fruit.
- Gerçekten de yapılan basitleştirmelerin meyvelerini verdiğini görebiliyoruz.
- This programme is starting to bear fruit.
- Bu program meyvelerini vermeye başladı.
- This legislation has borne fruit, but a total ban on production has not yet been implemented in certain countries.
- Bu mevzuat meyvelerini vermiştir, ancak bazı ülkelerde üretimin tamamen yasaklanması henüz uygulanmamıştır.
- With regard to the current planning period, our efforts at simplification are beginning to bear fruit.
- Mevcut planlama dönemiyle ilgili olarak sadeleştirme çabalarımız meyvelerini vermeye başlıyor.
- The only thing I cannot accept is that this research will not bear fruit for a very long time.
- Kabul edemeyeceğim tek şey, bu araştırmanın çok uzun bir süre meyve vermeyecek olmasıdır.
- This programme is starting to bear fruit.
- Bu program meyvelerini vermeye başlamıştır.
- Thank God, however, this liberal and proactive policy has borne fruit.
- Ancak Tanrı'ya şükür, bu liberal ve proaktif politika meyvelerini verdi.
- We hope it will bear fruit in a couple of weeks' time.
- Birkaç hafta içinde meyvelerini vereceğini umuyoruz.
- With regard to the current planning period, our efforts at simplification are beginning to bear fruit.
- Mevcut planlama dönemiyle ilgili olarak, sadeleştirme çabalarımız meyvelerini vermeye başlıyor.
- This approach will undoubtedly bear fruit if pursued consistently.
- Bu yaklaşım tutarlı bir şekilde sürdürülürse şüphesiz meyvelerini verecektir.
- After nearly four years, these rationalisation attempts have finally borne fruit.
- Yaklaşık dört yıl sonra, bu rasyonalizasyon girişimleri nihayet meyvesini verdi.
- I believe that this excellent cooperation in our committee has borne fruit.
- Komitemizdeki bu mükemmel işbirliğinin meyvelerini verdiğine inanıyorum.
- The Legislators Dialogue has gained momentum and has begun to bear fruit.
- Yasa Koyucular Diyaloğu ivme kazanmış ve meyvelerini vermeye başlamıştır.
- Regular coordination with the Western Group has also borne fruit.
- Batı Grubu ile düzenli koordinasyon da meyvelerini vermiştir.
- We will continue to endeavour to ensure that these efforts bear fruit.
- Bu çabaların meyvelerini vermesi için gayret göstermeye devam edeceğiz.
- It is a year where the emphasis and the élan which was brought to this task by the Swedish Presidency has borne fruit.
- İsveç Dönem Başkanlığı tarafından bu göreve verilen önemin ve heyecanın meyvelerini verdiği bir yıl oldu.
- We hope it will bear fruit in a couple of weeks' time.
- Bunun birkaç hafta içinde meyvelerini vereceğini umuyoruz.
- This plan has borne fruit, ladies and gentlemen.
- Bu plan meyvelerini verdi, bayanlar ve baylar.
- The Lisbon process is already starting to bear fruit.
- Lizbon süreci şimdiden meyvelerini vermeye başlamıştır.
- Your study will bear fruit.
- Çalışman meyvesini verecek.
- This tree does not bear fruit.
- Bu ağaç meyve vermez.
- His effort will bear fruit.
- Çabaları meyve verecek.
- Your effort will surely bear fruit.
- Çabalarınız kesinlikle meyve verecektir.
- In my garden many trees are bearing fruit.
- Bahçemde birçok ağaç meyve veriyor.
- Your efforts will bear fruit someday.
- Çabalarınız bir gün meyvesini verecektir.
- Her efforts bore fruit.
- Çabaları meyvesini verdi.
- I hope your efforts will bear fruit.
- Umarım çabalarınız meyvesini verir.
- Your efforts will one day bear fruit.
- Çabaların bir gün meyvesini verecek.
- To all appearances, their actions haven't borne fruit.
- Görünüşe göre eylemleri meyve vermemiş.
- Her efforts bore fruit.
- Onun çabaları meyvesini verdi.
- Your study will bear fruit.
- Çalışmanız meyvesini verecek.
- Your effort will surely bear fruit.
- Çabalarınız mutlaka meyve verecektir.
- His effort will bear fruit.
- Onun çabası meyve verecek.
- Before bearing fruit, orange trees bloom with orange blossoms.
- Meyve vermeden önce, portakal ağaçları portakal çiçekleri açar.
- Your effort will surely bear fruit.
- Çabanız mutlaka meyvesini verecek.
- Our efforts will soon bear fruit.
- Çabalarımız yakında meyvesini verecek.
Show More (35)
|
