benefit - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
benefit fayda sağlamak v.
  • This would greatly benefit public health in the European Union.
  • Bu, Avrupa Birliği'nde halk sağlığına büyük fayda sağlayacaktır.
  • This initiative would also benefit the joint discussion on this issue.
  • Bu girişim, bu konudaki ortak tartışmaya da fayda sağlayacaktır.
  • Certainly, the current rules benefit car manufacturers and dealers and disadvantage consumers.
  • Mevcut kuralların otomobil üreticilerine ve bayilerine fayda sağladığı, tüketicilere ise dezavantaj sağladığı kesin.
Show More (114)
benefit faydalanmak v.
  • The whole neighborhood will benefit from the new community center.
  • Yeni toplumsal merkezlerden tüm mahalle faydalanacak.
  • Which manufacturers would suffer, and which benefit?
  • Hangi üreticiler zarar görecek ve hangileri faydalanacaktır?
  • It is a national organisation which has benefited greatly from the Daphne programme.
  • Daphne programından büyük ölçüde faydalanan ulusal bir kuruluştur.
Show More (23)
benefit fayda n.
  • The benefits of walking regularly are underestimated.
  • Düzenli yürüyüş yapmanın faydaları göz ardı ediliyor.
  • They are only of limited benefit to the border regions.
  • Bunların sadece sınır bölgelerine sınırlı bir faydası var.
  • The cost will not be proportional to the environmental benefit.
  • Maliyet, çevresel fayda ile orantılı olmayacaktır.
Show More (20)
benefit yararına olmak v.
  • In our opinion, however, the agreement must be well balanced and must be an agreement which benefits everybody.
  • Ancak bize göre anlaşma dengeli olmalı ve herkesin yararına olacak bir anlaşma olmalıdır.
  • This will benefit the Israelis and Palestinians alike.
  • Bu durum hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin yararına olacaktır.
  • Political clarity is something from which, ultimately, all parties involved benefit.
  • Siyasi netlik, nihayetinde ilgili tüm tarafların yararına olan bir şeydir.
Show More (19)
benefit yarar n.
  • We wish to maintain fisheries for our benefit and for the benefit of the generations that will come after us.
  • Balıkçılığı bizim ve bizden sonra gelecek nesillerin yararı için sürdürmek istiyoruz.
  • I say that for the benefit of the Greens.
  • Bunu Yeşillerin yararı için söylüyorum.
  • The safety of Europe's airspace is to everyone's benefit.
  • Avrupa hava sahasının güvenliği herkesin yararınadır.
Show More (12)
benefit faydası olmak v.
  • Funds have often been granted for projects without lasting benefit for the area concerned.
  • Fonlar genellikle ilgili bölge için kalıcı faydası olmayan projeler için verilmiştir.
  • It is questionable whether the proposal will have any environmental benefit worth mentioning.
  • Teklifin kayda değer herhangi bir çevresel faydası olup olmayacağı tartışmalıdır.
  • This directive will have no health benefits whatsoever outside the EU.
  • Bu direktifin AB dışında sağlık açısından hiçbir faydası olmayacaktır.
Show More (10)
benefit yararlanmak v.
  • Who should benefit more from budgetary spending? Public services or private employers?
  • Bütçe harcamalarından kim daha fazla yararlanmalı? Kamu hizmetleri mi yoksa özel işverenler mi?
  • Passengers on package holidays will therefore benefit in the same way as those who only buy a plane ticket.
  • Bu nedenle paket tatil yapan yolcular, sadece uçak bileti alan yolcularla aynı şekilde yararlanacaktır.
  • It is a national organisation which has benefited greatly from the Daphne programme.
  • Daphne programından büyük ölçüde yararlanan ulusal bir örgüttür.
Show More (8)
benefit fayda görmek v.
  • The EFC's proposals have benefited significantly from the input of my services.
  • Ekonomik ve Mali Komite'nin teklifleri benim hizmetlerimin katkısından önemli ölçüde fayda görmüştür.
  • We would have benefited from some clarification on all of these points.
  • Bütün bu noktaların biraz daha açıklığa kavuşturulmasında fayda görüyoruz.
  • It is therefore illogical to demand withdrawal of the proposal just before the first benefits are becoming visible.
  • Bu nedenle ilk faydaların görülmeye başlanmasından hemen önce teklifin geri çekilmesini talep etmek mantıksızdır.
Show More (7)
benefit yardım n.
  • Most pensioners depend entirely on their state pension or other state benefits as their only income.
  • Emeklilerin çoğu, tek gelirleri olarak tamamen devlet emeklilik maaşlarına veya diğer devlet yardımlarına bağlıdır.
  • Nor should it define the precise arrangements for the payment of benefits.
  • Yardımların ödenmesine ilişkin kesin düzenlemeleri de tanımlamamalıdır.
  • Nor should it define the precise arrangements for the payment of benefits.
  • Yardımların ödenmesine ilişkin kesin düzenlemeler de tanımlanmamalıdır.
Show More (5)
benefit avantaj n.
  • I furthermore take a positive view of Mrs Honeyball’s proposal regarding tax benefits for safety devices.
  • Ayrıca Bayan Honeyball'un güvenlik cihazlarına vergi avantajı sağlanmasına ilişkin önerisine de olumlu bakıyorum.
  • In this connection, however, we have to view new benefits for Members with some reservations.
  • Ancak bu bağlamda, Üyelere yönelik yeni avantajlara bazı çekincelerle bakmamız gerekiyor.
  • Tax benefits are in any case not a very good incentive.
  • Vergi avantajları her halükarda çok iyi bir teşvik değildir.
Show More (5)
benefit hak n.
  • Last but not least, the pay and benefits package must be reviewed.
  • Son olarak, ücret ve yan haklar paketi gözden geçirilmelidir.
  • Last but not least the pay and benefits package must be reviewed.
  • Son olarak, ücret ve sosyal haklar paketi gözden geçirilmelidir.
  • That is only for pay and financial benefits, not for health and safety.
  • Bu sadece ücret ve mali haklar içindir, sağlık ve güvenlik için değil.
Show More (0)
benefit faydalı olmak v.
  • In the long term, this will also be of benefit to their own personnel policy.
  • Uzun vadede bu durum kendi personel politikaları için de faydalı olacaktır.
  • This will be of benefit not only to cod stocks in the North Sea but also to the world's hungry.
  • Bu sadece Kuzey Denizi'ndeki morina rezervleri için değil, aynı zamanda dünyadaki açlar için de faydalı olacaktır.
  • I think that this material is of benefit to everyone.
  • Bu malzemenin herkes için faydalı olduğunu düşünüyorum.
Show More (0)
benefit çıkar n.
  • We must not relinquish their freedom simply for the benefit of a new empire.
  • Sırf yeni bir imparatorluğun çıkarı için onların özgürlüklerinden vazgeçmemeliyiz.
  • Unfortunately, some MEPs speak in favour of such a statute in order to validate and enhance their benefits.
  • Maalesef bazı AP üyeleri, kendi çıkarlarını geçerli kılmak ve arttırmak için böyle bir tüzük lehinde konuşuyorlar.
  • It is certain that he helped them for the benefit of himself.
  • Onlara kendi çıkarı için yardım ettiği kesindir.
Show More (0)
benefit menfaat n.
  • I say that for the benefit of the Greens.
  • Bunu Yeşiller'in menfaati için söylüyorum.
  • This is for your benefit.
  • Bu senin menfaatin için.
  • There's no job without benefit.
  • Menfaatsiz iş yoktur.
Show More (0)
benefit işsizlik parası n.
  • She applied for unemployment benefit after getting laid off.
  • İşten çıkarıldıktan sonra işsizlik parası için başvurdu.
Show More (-2)
benefit istifade etmek v.
  • Members of illegal organisations who provide information to the State benefit from a witness protection programme.
  • Devlete bilgi sağlayan yasa-dışı örgüt üyeleri bir tanık koruma programından istifade etmektedirler.
Show More (-2)
benefit yararlı olmak v.
  • I think that this material is of benefit to everyone.
  • Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.
Show More (-2)
benefit leh n.
  • Let's give Tom the benefit of the doubt.
  • Gelin Tom'un lehine düşünelim.
Show More (-2)
benefit yarar sağlamak v.
  • You will derive great benefits from learning English.
  • İngilizce öğrenmekten büyük yararlar sağlayacaksın.
Show More (-2)
benefit yararı dokunmak v.
  • You should read books that will benefit you.
  • Sana yararı dokunacak kitapları okumalısın.
Show More (-2)