1 |
bias |
önyargı |
n. |
|
- This abstract technical bias leads to erroneous federalist solutions which have a negative effect on democracy.
- Bu soyut teknik önyargı, demokrasi üzerinde olumsuz etkisi olan hatalı federalist çözümlere yol açmaktadır.
- The directive drawn up by the Commission contains an obvious bias.
- Komisyon tarafından hazırlanan yönerge açık bir önyargı içermektedir.
- These areas of bias are obvious in the current problem regarding indicators.
- Bu alanlardaki önyargılar, göstergelerle ilgili mevcut sorunda açıkça görülmektedir.
- The villagers had a bias against any newcomer.
- Köylülerin her gelene karşı bir önyargısı vardı.
- People tend to look at others with bias.
- İnsanlar başkalarına önyargı ile bakma eğilimindedir.
- She has a strong bias against abstract painting.
- Soyut resme karşı güçlü bir önyargısı var.
- She has a strong bias against abstract painting.
- Onun soyut resme karşı güçlü bir önyargısı var.
Show More (4)
|
2 |
bias |
ön yargılı |
adj. |
|
- He's biased against Christianity.
- O, Hristiyanlığa karşı ön yargılı.
- Tom isn't biased, but Mary is.
- Tom ön yargılı değil; ama Mary öyle.
- Tom isn't biased, but Mary is.
- Tom ön yargılı değil ama Mary öyle.
- We're biased.
- Biz ön yargılıyız.
- Tom is biased.
- Tom ön yargılıdır.
- I think that Tom is biased against me.
- Sanırım Tom bana karşı ön yargılı.
- I'm pretty sure Tom's biased.
- Tom'un ön yargılı olduğundan oldukça eminim.
Show More (4)
|
3 |
bias |
ön yargı |
n. |
|
- People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
- I think that Tom is biased against me.
- Tom'un bana karşı ön yargısı var galiba.
Show More (-1)
|
4 |
bias |
yanlılık |
n. |
|
- Quite apart from the Gallic bias of its content, this timetable started out as a tall order in linguistic terms.
- İçeriğindeki Galya yanlılığı bir yana bu zaman çizelgesi dilbilimsel açıdan uzun bir sipariş olarak başladı.
Show More (-2)
|