Tureng - blanket - Anglais Turc Phrases

Historique

	Anglais	Turc
1	blanket	battaniye	n.
	Very often with ECHO one is talking about food, medicine and blankets. ECHO ile çoğu zaman gıda, ilaç ve battaniyeden bahsedilir. Do you have an extra blanket? Fazladan battaniyen var mı? Tom is sitting on a picnic blanket. Tom bir piknik battaniyesinin üzerinde oturuyor. Sami covered Layla with a blanket. Sami, Layla'yı bir battaniyeyle örttü. Would you like another blanket? Başka bir battaniye ister misin? I want the blanket. Battaniyeyi istiyorum. Layla threw a blanket over Sami's body. Layla, Sami'nin vücudunun üzerine bir battaniye attı. There's a blanket in the back seat. Arka koltukta bir battaniye var. Do you have enough blankets? Yeterince battaniyen var mı? Go get her a blanket. Git ona bir battaniye getir. The blankets were helpful. Battaniyeler yararlıydı. I am under the blanket. Ben battaniyenin altındayım. Tom folded the blankets and put them into the closet. Tom battaniyeleri katladı ve dolaba koydu. Tom covered himself with a wet blanket and ran into the burning building to save his dog. Tom kendini ıslak bir battaniyeyle örttü ve köpeğini kurtarmak için yanan binaya koştu. She laid a blanket over him. Üzerine bir battaniye örttü. She folded a blanket. O bir battaniyeyi katladı. Can I get a blanket? Bir battaniye alabilir miyim? Please give me a blanket. Lütfen bana bir battaniye ver. The blanket is still wet. Battaniye hâlâ ıslak. They snuggled tightly beneath the blankets. Onlar battaniyelerin altında sıkıca sarınıp yattılar. Tom pulled the blanket over his head. Tom battaniyeyi kafasının üzerine çekti. I need more blankets. Daha çok battaniyeye ihtiyacım var. Tom covered his head with his blanket. Tom başını battaniyesiyle örttü. Cover up the injured man with this blanket. Bu battaniye ile yaralı adamı örtün. We're collecting blankets for the homeless. Biz evsizler için battaniye topluyoruz. Where did you take my blanket? Battaniyemi nereden aldın? He covered me with a blanket. Beni bir battaniyeyle örttü. Cover up the injured man with this blanket. Yaralı adamı bu battaniyeyle örtün. Tom put the fire out by covering it with a wet blanket. Tom ateşi ıslak bir battaniyeyle örterek söndürdü. Where's the blanket? Battaniye nerede? Tom covered his head with his blanket. Tom battaniyesi ile başını örttü. I could get you a blanket if you need one. İhtiyacın varsa sana bir battaniye getirebilirim. These blankets are very warm. Bu battaniyeler çok sıcak. Can I get you a blanket? Sana bir battaniye alabilir miyim? Do you have an extra blanket? Fazladan bir battaniyeniz var mı? Put two blankets on the bed. Yatağa iki battaniye koyun. They have only one blanket. Onların sadece bir battaniyesi var. I need a blanket. Bir battaniyeye ihtiyacım var. Tom is lying on a blanket near the fire. Tom ateşin yanında bir battaniyede uzanıyor. We furnished the refugees with blankets. Mültecilere battaniye verdik. Tom brought a blanket. Tom battaniye getirdi. What's under the blanket? Battaniyenin altındaki ne? It's likely to get cold tonight, so you may need an extra blanket. Muhtemelen bu gece soğuk olacak, bu yüzden fazladan bir battaniyeye ihtiyacın olabilir. Tom got a blanket and put it over Mary. Tom bir battaniye aldı ve onu Mary'nin üzerine örttü. Tom is sitting on a picnic blanket. Tom piknik battaniyesinin üzerinde oturuyor. I could get you a blanket if you need one. İhtiyacın varsa sana bir battaniye alabilirim. Tom covered Mary with a blanket. Tom Mary'nin üzerini bir battaniyeyle örttü. Dan put out the fire with a blanket. Dan yangını bir battaniye ile söndürdü. Why did your cats hide under the blanket? Kedilerin neden battaniyenin altına saklandı? Tom went to his room to get a blanket. Tom bir battaniye almak için odasına gitti. Tom snuggled under the blankets. Tom battaniyenin altına sokuldu. Tom's bed is covered by a Pikachu blanket. Tom'un yatağı bir Pikachu battaniyesiyle örtülü. I gave him a blanket. Ona bir battaniye verdim. Do you have enough blankets? Yeterli battaniyelerin var mı? Tom helped Mary fold the blankets. Tom, Mary'nin battaniyeleri katlamasına yardım etti. I gave her a blanket. Ona bir battaniye verdim. Tom is collecting blankets for the homeless. Tom evsizler için battaniye topluyor. It's warm under the blanket. Battaniyenin altı sıcak. Can I get another blanket? Bir battaniye daha alabilir miyim? She covered me with a blanket. Beni bir battaniyeyle örttü. How are you washing the blue blanket? Mavi battaniyeyi nasıl yıkıyorsun? I only have one blanket. Sadece bir battaniyem var. They snuggled tightly beneath the blankets. Battaniyenin altında sıkıca sarıldılar. Can I get you a blanket? Sana bir battaniye alayım mı? Mum asked me to buy her a new blanket. Annem ona yeni bir battaniye almamı istedi. We have an urgent need for blankets. Acilen battaniyeye ihtiyacımız var. Tom asked for a blanket and a pillow. Tom, bir battaniye ve bir yastık istedi. Tom covered Mary's shoulders with a blanket. Tom bir battaniye ile Mary'nin omuzlarını dürttü. Get me an extra blanket. Bana fazladan bir battaniye getir. Tom is collecting blankets for the homeless. Tom evsizler için battaniyeler topluyor. Mary is hiding inside her blanket fort. Mary, battaniyeden yapılmış kalesi içinde saklanıyor. I am under the blanket. Battaniyenin altındayım. Ask for another blanket if it's cold tonight. Bu gece soğuk olursa bir battaniye daha isteyin. Tom unfolded the blanket. Tom battaniyeyi açtı. Another blanket would be nice. Bir battaniye daha, iyi olurdu. Do you need an extra blanket? Fazladan battaniyeye ihtiyacın var mı? Tom wrapped himself in his blanket. Tom battaniyesine sarındı. I want the blanket. Ben battaniyeyi istiyorum. Tom got a blanket and put it over Mary. Tom bir battaniye aldı ve Mary'nin üzerine örttü. Tom asked for a blanket and a pillow. Tom bir battaniye ve yastık istedi. Are there seven blankets? Yedi battaniye var mı? What's under the blanket? Battaniyenin altında ne var? Mary unfolded the blanket and spread it out over the grass. Mary battaniyeyi açtı ve onu çimin üzerine yaydı. Go get Tom a blanket. Git Tom'a bir battaniye getir. Another blanket would be nice. Bir battaniye daha iyi olurdu. Show More (82)
2	blanket	genel	adj.
	I wish to reinforce that there are no blanket exemptions on access to documents. Belgelere erişim konusunda hiçbir genel muafiyet olmadığını vurgulamak isterim. I do not mean that we should resort to blanket vaccination in future. Bu, gelecekte genel aşılamaya başvurmamız gerektiği anlamına gelmiyor. There have been some criticisms about the blanket refusal to give access to legal opinions. Hukuki görüşlere erişimin genel olarak reddedilmesine ilişkin bazı eleştiriler bulunmaktadır. Blanket secrecy is not the way to legitimise an evolving Community policy. Gelişmekte olan bir Topluluk politikasını meşrulaştırmanın yolu genel gizlilik değildir. There is a great danger, first of all, in relation to the blanket retention of information on users. Her şeyden önce kullanıcılara ilişkin bilgilerin genel olarak saklanması büyük bir tehlike oluşturmaktadır. But it should be possible to make that case through individual assessment, not with a blanket dismissal of the claim. Ancak bu durum, talebin genel olarak reddedilmesiyle değil, bireysel değerlendirme yoluyla mümkün olmalıdır. Show More (3)
3	blanket	battaniye ile örtmek	v.
	Tom put the fire out by covering it with a wet blanket. Tom ateşi ıslak bir battaniye ile örterek söndürdü. Rossini covered himself with several blankets while he compose his operas. Rossini operalarını bestelerken kendini birkaç battaniye ile örttü. Tom's bed is covered by a Pikachu blanket. Tom'un yatağı bir Pikachu battaniye ile örtülüdür. Cover your feet with a blanket. Ayaklarını bir battaniye ile ört. Show More (1)
4	blanket	battaniyeye sarmak	v.
	Tom wrapped himself in a blanket. Tom kendini bir battaniyeye sardı. She wrapped herself in a blanket. Kendini bir battaniyeye sardı. She wrapped her baby in a blanket. Bebeğini bir battaniyeye sardı. I wrapped myself in a blanket. Kendimi bir battaniyeye sardım. Show More (1)
5	blanket	örtü	n.
	The short dry season has started and a blanket of heat has descended on the country. Kısa kurak mevsim başladı ve ülkenin üzerine sıcak bir örtü çöktü. Show More (-2)