|
- His neck seems to be bothering him.
- Görünüşe bakılırsa boynu onu rahatsız ediyor.
- Please, don't bother your sister while she is studying.
- Lütfen kız kardeşin ders çalışırken onu rahatsız etme.
- The question, however, that bother us is how herbal medicinal products are to reach patients and consumers.
- Ancak bizi rahatsız eden soru, bitkisel tıbbi ürünlerin hastalara ve tüketicilere nasıl ulaşacağıdır.
- It is this anarchy in the plundering that bothers the rapporteur.
- Raportörü rahatsız eden, yağmalamadaki bu anarşidir.
- What bothers me is the financing method.
- Beni rahatsız eden şey finansman yöntemi.
- Stop bothering your father.
- Babanı rahatsız etmeyi bırak.
- I told Tom to quit bothering me.
- Tom'a beni rahatsız etmeyi bırakmasını söyledim.
- Please quit bothering me.
- Lütfen beni rahatsız etmekten vazgeç.
- I think that something's bothering Tom.
- Bence Tom'u rahatsız eden bir şey var.
- Why are you always bothering Tom?
- Neden sürekli Tom'u rahatsız ediyorsun?
- You're bothering this poor boy!
- Bu zavallı çocuğu rahatsız ediyorsun!
- Tom says he won't bother Mary anymore.
- Tom artık Mary'yi rahatsız etmeyeceğini söylüyor.
- Is Tom bothering you?
- Tom seni rahatsız ediyor mu?
- Sorry to bother you, Tom.
- Rahatsız ettiğim için üzgünüm, Tom.
- Something was bothering Tom.
- Bir şey Tom'u rahatsız ediyordu.
- I didn't want them to bother me.
- Onların beni rahatsız etmesini istemedim.
- I'm sorry to bother you at a time like this.
- Böyle bir zamanda sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Tom should be more careful not to bother Mary while she's working.
- Tom, Mary çalışırken onu rahatsız etmemek için daha dikkatli olmalı.
- Tom isn't going to bother you again.
- Tom seni tekrar rahatsız etmeyecek.
- Don't bother him.
- Onu rahatsız etmeyin.
- Why did that bother Tom?
- Bu Tom'u neden rahatsız etti?
- That really bothers you, doesn't it?
- Bu seni gerçekten rahatsız ediyor, değil mi?
- I hope I'm not being a bother.
- Umarım rahatsız etmiyorumdur.
- Tom won't bother you again.
- Tom seni bir daha rahatsız etmeyecek.
- I hope we're not bothering you.
- Umarım seni rahatsız etmiyoruzdur.
- Does that smell bother you?
- O koku seni rahatsız ediyor mu?
- It doesn't bother me to walk in the rain.
- Yağmurda yürümek beni rahatsız etmez.
- It doesn't bother me if you take that book.
- O kitabı alman beni rahatsız etmez.
- I didn't see any reason to bother you.
- Seni rahatsız etmek için bir neden görmedim.
- I think that something is bothering her.
- Bir şeyin onu rahatsız ettiğini düşünüyorum.
- Something's really bothering Tom.
- Bir şey Tom'u gerçekten rahatsız ediyor.
- Doing that won't bother me.
- Bunu yapmak beni rahatsız etmeyecek.
- We don't want to be a bother.
- Rahatsız etmek istemeyiz.
- Don't let it bother you.
- Bunun seni rahatsız etmesine izin verme.
- I asked him not to bother me.
- Ondan beni rahatsız etmemesini rica ettim.
- Tom hated to bother Mary so late at night, but it was an emergency.
- Tom gece geç saatlerde Mary'yi rahatsız etmekten nefret ediyordu ama bu bir acil durumdu.
- Why does that bother you?
- Bu seni neden rahatsız ediyor?
- Stop bothering Tom.
- Tom'u rahatsız etmeyi bırak.
- There's definitely something bothering Tom.
- Kesinlikle Tom'u rahatsız eden bir şey var.
- Tom isn't bothering me.
- Tom beni rahatsız etmiyor.
- Tom says that the noise doesn't bother him.
- Tom gürültünün onu rahatsız etmediğini söylüyor.
- Don't bother her.
- Rahatsız etme.
- Am I bothering you?
- Seni rahatsız ediyor muyum?
- You're not bothering me at all.
- Beni hiç rahatsız etmiyorsun.
- I won't bother you anymore tonight.
- Bu gece seni daha fazla rahatsız etmeyeceğim.
- It didn't bother me.
- Beni rahatsız etmedi.
- He won't bother you anymore.
- O artık sizi rahatsız etmeyecek.
- It doesn't bother us.
- O bizi rahatsız etmez.
- Don't bother me with details.
- Beni detaylarla rahatsız etme.
- Tom said the noise didn't bother him.
- Tom gürültünün onu rahatsız etmediğini söyledi.
- Does this suitcase bother you?
- Bu bavul seni rahatsız ediyor mu?
- Something still seems to be bothering Tom.
- Bir şey hâlâ Tom'u rahatsız ediyor gibi görünüyor.
- The noise doesn't bother us.
- Gürültü bizi rahatsız etmez.
- I'm sorry to bother you so often.
- Sizi çok sık rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Does it bother you if I do this?
- Bunu yapsam seni rahatsız eder mi?
- I didn't want to bother you.
- Seni rahatsız etmek istemedim.
- I hate to bother you, but would you mind closing the door?
- Rahatsız etmekten nefret ediyorum ama kapıyı kapatabilir misiniz?
- You should be careful not to bother him.
- Onu rahatsız etmemek için dikkatli olmalısınız.
- The noise bothers me.
- Gürültü beni rahatsız ediyor.
- Why did that bother you?
- Bu seni neden rahatsız etti?
- I don't like people bothering me when I'm working.
- Çalışırken insanların beni rahatsız etmesinden hoşlanmıyorum.
- That didn't bother you, did it?
- Bu seni rahatsız etmedi, değil mi?
- This intense heat doesn't seem to bother you.
- Bu aşırı sıcak seni rahatsız etmiyor gibi görünüyor.
- Loud music bothers me.
- Yüksek sesli müzik beni rahatsız ediyor.
- Nothing bothers us.
- Hiçbir şey bizi rahatsız etmez.
- I'm sorry for bothering you.
- Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
- What's been bothering you?
- Seni ne rahatsız ediyor?
- One thing's bothering me.
- Bir şey beni rahatsız ediyor.
- Don't let it bother you.
- Onun seni rahatsız etmesine izin verme.
- I don't think Tom knows what's bothering Mary.
- Tom'un Mary'yi neyin rahatsız ettiğini bildiğini sanmıyorum.
- It seems that something is bothering him.
- Görünüşe göre bir şey onu rahatsız ediyor.
- I hope I'm not bothering anybody.
- Kimseyi rahatsız etmediğimi umuyorum.
- I'm still going to do it, no matter how much it bothers you.
- Seni ne kadar rahatsız ederse etsin, yine de yapacağım.
- Why does it bother you?
- Bu seni neden rahatsız ediyor?
- I pretended that it didn't bother me.
- O beni rahatsız etmemiş gibi davrandım.
- Tom won't be bothering you anymore.
- Tom artık sizi rahatsız etmeyecek.
- Don't bother us again.
- Bizi tekrar rahatsız etme.
- I think I can keep Tom from bothering you anymore.
- Sanırım artık Tom'un seni rahatsız etmesini engelleyebilirim.
- It doesn't bother me much.
- Bu, beni çok rahatsız etmiyor.
- Something's bothering her.
- Bir şey onu rahatsız ediyor.
- It doesn't bother me.
- Beni rahatsız etmiyor.
- Why did that bother Tom?
- Bu neden Tom'u rahatsız etti?
- Stop bothering my friend.
- Arkadaşımı rahatsız etmeyi kesin.
- I don't want to bother you.
- Seni rahatsız etmek istemiyorum.
- It doesn't bother me that Tom is going to be there with his new girlfriend.
- Tom'un yeni kız arkadaşıyla orada olacak olması beni rahatsız etmez.
- What bothers me is his attitude.
- Beni rahatsız eden onun tavrı.
- Recently he bothers me.
- Son günlerde o beni rahatsız ediyor.
- It seems that something is bothering him.
- Bir şey onu rahatsız ediyor gibi görünüyor.
- Why would that bother us?
- Bu bizi neden rahatsız etsin ki?
- What's bothering Tom?
- Tom'u ne rahatsız ediyor?
- Keep your brother away because he's bothering us.
- Kardeşini uzak tut çünkü bizi rahatsız ediyor.
- Don't bother him.
- Onu rahatsız etme.
- I won't bother you again.
- Seni tekrar rahatsız etmeyeceğim.
- Nothing bothers me.
- Hiçbir şey beni rahatsız etmiyor.
- What's really bothering Tom?
- Tom'u gerçekten ne rahatsız ediyor?
- Cigarette smoke bothers me a lot.
- Sigara dumanı beni çok rahatsız eder.
- Tom and Mary say that mosquitoes don't bother them.
- Tom ve Mary sivrisineklerin onları rahatsız etmediğini söylüyorlar.
- Tom won't bother you.
- Tom sizi rahatsız etmeyecek.
- I think that something is bothering Tom.
- Bence Tom'u rahatsız eden bir şey var.
- Stop bothering my friend.
- Arkadaşımı rahatsız etmeyi bırak.
- Why doesn't that bother you?
- Bu seni neden rahatsız etmiyor?
- Don’t anyone bother me!
- Kimse beni rahatsız etmesin!
- I won't be bothering you anymore.
- Artık seni rahatsız etmeyeceğim.
- Nothing bothers him.
- Hiçbir şey onu rahatsız etmiyor.
- They're bothering me.
- Onlar beni rahatsız ediyorlar.
- What's really bothering you?
- Seni gerçekten rahatsız eden ne?
- Does it bother you?
- Bu seni rahatsız ediyor mu?
- Stop bothering my wife.
- Karımı rahatsız etmeyi kesin.
- Tom doesn't know what's bothering Mary.
- Tom Mary'yi neyin rahatsız ettiğini bilmiyor.
- I'm sorry to bother you.
- Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Doesn't it ever bother you?
- Bu seni hiç rahatsız etmiyor mu?
- I'm sorry to bother you so often.
- Sizi bu kadar sık rahatsız ettiğim için özür dilerim.
- Why would that bother him?
- Bu onu neden rahatsız etsin ki?
- Children often bother their parents.
- Çocuklar sık sık ebeveynlerini rahatsız ederler.
- I'm sorry to always be bothering you.
- Seni her zaman rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- What's really bothering them?
- Onları gerçekten rahatsız eden ne?
- Don't bother the others.
- Başkalarını rahatsız etme.
- Tom wasn't bothering me.
- Tom beni rahatsız etmiyordu.
- Doing that won't bother me.
- Bunu yapmak beni rahatsız etmez.
- It doesn't bother me if you stay.
- Kalman beni rahatsız etmez.
- Why would that bother me?
- Bu beni neden rahatsız etsin ki?
- Why did that bother you?
- Bu sizi neden rahatsız etti?
- Does that smell bother you?
- Bu koku seni rahatsız ediyor mu?
- It's really bothering me.
- Bu beni gerçekten rahatsız ediyor.
- If you don't bother them, they won't bother you.
- Sen onları rahatsız etmezsen, onlar da seni rahatsız etmez.
- Tom won't be bothering us.
- Tom bizi rahatsız etmeyecek.
- Tell me what's bothering you.
- Seni neyin rahatsız ettiğini söyle.
- I hope I wasn't bothering anybody.
- Umarım kimseyi rahatsız etmiyorumdur.
- Tom hated to bother Mary so late at night, but it was an emergency.
- Tom gecenin bu saatinde Mary'yi rahatsız etmekten nefret ediyordu ama bu acil bir durumdu.
- Don't bother Tom.
- Tom'u rahatsız etme.
- Don't bother us again.
- Bir daha bizi rahatsız etmeyin.
- Don't let that bother you.
- Bunun seni rahatsız etmesine izin verme.
- They bother me.
- Beni rahatsız ediyorlar.
- They won't bother you anymore.
- Artık seni rahatsız etmeyecekler.
- I wouldn't let that bother you.
- Onun seni rahatsız etmesine izin vermezdim.
- I won't bother you again, I promise.
- Seni bir daha rahatsız etmeyeceğim, söz veriyorum.
- You're starting to bother me.
- Beni rahatsız etmeye başlıyorsun.
- Why does that bother Tom?
- O neden Tom'u rahatsız ediyor?
- That really bothers me.
- Bu gerçekten beni rahatsız ediyor.
- Tell me if something is bothering you.
- Seni rahatsız eden bir şey varsa söyle.
- The noise doesn't bother us.
- Gürültü bizi rahatsız etmiyor.
- My conscience is bothering me.
- Vicdanım beni rahatsız ediyor.
- I wouldn't want to bother Tom.
- Tom'u rahatsız etmek istemiyorum.
- That didn't bother me.
- Bu beni rahatsız etmedi.
- Why would that bother Tom?
- Bu neden Tom'u rahatsız etsin?
- What's bothering you today?
- Bugün seni rahatsız eden şey ne?
- I have some questions to ask, but I don't want to bother you now.
- Sormak istediğim bazı sorular var ama şimdi sizi rahatsız etmek istemiyorum.
- Don't bother Tom while he's reading.
- Tom okurken rahatsız etmeyin.
- Tom said that didn't bother Mary.
- Tom bunun Mary'yi rahatsız etmediğini söyledi.
- Do snakes bother you?
- Yılanlar seni rahatsız ediyor mu?
- You're bothering us.
- Bizi rahatsız ediyorsun.
- Could you tell me what's bothering you?
- Seni neyin rahatsız ettiğini söyleyebilir misin?
- I'm not bothering you?
- Sizi rahatsız etmiyorum, değil mi?
- What bothers him is not the fidelity.
- Onu rahatsız eden şey sadakat değil.
- What's bothering Tom?
- Tom'u rahatsız eden ne?
- That doesn't bother me.
- Bu beni rahatsız etmiyor.
- Does it bother you if I smoke?
- Sigara içmem sizi rahatsız eder mi?
- I didn't mean to bother you.
- Seni rahatsız etmek istemedim.
- I don't want to bother him.
- Onu rahatsız etmek istemiyorum.
- I'm sorry to bother you at a time like this.
- Böyle bir zamanda sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim.
- Is your conscience bothering you?
- Vicdanın seni rahatsız ediyor mu?
- I wouldn't want to bother Tom.
- Tom'u rahatsız etmek istemem.
- Sorry for bothering you at this busy time.
- Bu yoğun zamanda seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Tom said the noise didn't bother him.
- Tom, sesin onu rahatsız etmediğini söyledi.
- I didn't want Tom to bother me.
- Tom'un beni rahatsız etmesini istemedim.
- Something's bothering them.
- Onları rahatsız eden bir şey var.
- The smell didn't seem to bother Tom at all.
- Koku Tom'u hiç rahatsız etmemiş gibiydi.
- Something's bothering her.
- Onu rahatsız eden bir şey var.
- Tom isn't going to bother you again.
- Tom seni bir daha rahatsız etmeyecek.
- Doesn't it bother you?
- Bu seni rahatsız etmiyor mu?
- I don't really want to bother you with my problems.
- Seni sorunlarımla rahatsız etmek istemiyorum.
- Does the smoke bother you?
- Duman seni rahatsız ediyor mu?
- Why would that bother them?
- Bu onları neden rahatsız etsin ki?
- Your eyes bother me, so don't look at me.
- Bana bakma çünkü gözlerin beni rahatsız ediyor.
- Is there something bothering you?
- Sizi rahatsız eden bir şey var mı?
- Tom asked Mary to quit bothering him.
- Tom, Mary'den onu rahatsız etmeyi bırakmasını istedi.
- Does it bother you if I smoke?
- Sigara içmem seni rahatsız eder mi?
- He won't bother you anymore.
- Artık seni rahatsız etmeyecek.
- I assume it won't bother you if I take one of them.
- Onlardan birini almamın seni rahatsız etmeyeceğini varsayıyorum.
- I won't bother you again, I promise.
- Seni bir daha rahatsız etmeyeceğim, söz.
- Why doesn't that bother you?
- Neden o seni rahatsız etmiyor?
- Nothing bothers them.
- Hiçbir şey onları rahatsız etmez.
- Don't let that bother you.
- Seni rahatsız etmesine izin verme.
- That's not what's bothering me.
- Beni rahatsız eden bu değil.
- Does this noise bother you?
- Bu ses sizi rahatsız ediyor mu?
- May I bother you for a moment?
- Seni biraz rahatsız edebilir miyim?
- That's what bothers me.
- Beni rahatsız eden de bu.
- I don't understand what's bothering you.
- Seni neyin rahatsız ettiğini anlamıyorum.
- From the moment he arrived there, he kept on bothering his doctor to tell him when he would be able to go home.
- Oraya vardığı andan itibaren, eve ne zaman gidebileceğini kendisine söylemesi için doktoru rahatsız edip durdu.
- Something is bothering Tom.
- Tom'u rahatsız eden bir şey var.
- Sorry to bother you.
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- That's not what's bothering me.
- Beni rahatsız eden o değil.
- I hope I'm not bothering anybody.
- Umarım kimseyi rahatsız etmiyorumdur.
- It's only when I can't sleep at night that the ticking of the clock bothers me.
- Sadece geceleri uyuyamadığım zaman saatin tik takları beni rahatsız ediyor.
- Please quit bothering us.
- Lütfen bizi rahatsız etmeyi bırak.
- I can't believe that's what's really bothering Tom.
- Tom'u gerçekten rahatsız eden şeyin bu olduğuna inanamıyorum.
- It doesn't bother us.
- Bu bizi rahatsız etmez.
- That didn't bother Tom at all.
- Bu Tom'u hiç rahatsız etmedi.
- There's definitely something bothering Tom.
- Tom'u rahatsız eden bir şey olduğu kesin.
- I think that something is bothering her.
- Sanırım onu rahatsız eden bir şey var.
- Nothing bothers him.
- Hiçbir şey onu rahatsız etmez.
- No one will bother you here.
- Burada kimse seni rahatsız etmez.
- Do you know what's bothering Tom?
- Tom'u neyin rahatsız ettiğini biliyor musun?
- Don't bother her.
- Onu rahatsız etmeyin.
- I wouldn't let that bother you.
- Bunun seni rahatsız etmesine izin vermezdim.
- It doesn't bother me.
- O beni rahatsız etmiyor.
- Can you tell me what's bothering you?
- Seni neyin rahatsız ettiğini bana söyleyebilir misin?
- It's my left eye that's bothering me.
- Beni rahatsız eden benim sol gözüm.
- What's really bothering him?
- Onu gerçekten rahatsız eden ne?
- That doesn't bother me at all.
- Bu beni hiç rahatsız etmiyor.
- If you don't bother the bees, they're unlikely to sting you.
- Eğer arıları rahatsız etmezsen, seni sokmaları pek olası değildir.
- Don't bother Tom while he's reading.
- Okurken Tom'u rahatsız etmeyin.
- Is something bothering you?
- Seni rahatsız eden bir şey mi var?
- Cigarette smoke bothers me a lot.
- Sigara dumanı beni çok rahatsız ediyor.
- It bothers me, too.
- Bu beni de rahatsız ediyor.
- It doesn't bother me that Tom is going to be there with his new girlfriend.
- Tom'un yeni kız arkadaşıyla orada olacak olması beni rahatsız etmiyor.
- I don't like people bothering me when I'm working.
- Çalışırken insanların rahatsız etmesinden hoşlanmıyorum.
- I really didn't want to bother you again.
- Gerçekten seni tekrar rahatsız etmek istemedim.
- If you don't bother them, they won't bother you.
- Onları rahatsız etmezseniz sizi rahatsız etmezler.
- It doesn't bother me to walk in the rain.
- Yağmurda yürümek beni rahatsız etmiyor.
- Tom won't bother you anymore.
- Tom artık seni rahatsız etmeyecek.
- If I had known it was going to bother you, I wouldn't have done it.
- Onun seni rahatsız edeceğini bilseydim, yapmazdım.
- I can see that bothers you.
- Bunun seni rahatsız ettiğini görebiliyorum.
- Children often bother their parents.
- Çocuklar genellikle ebeveynlerini rahatsız eder.
- Tom and Mary say that mosquitoes don't bother them.
- Tom ve Mary, sivrisineklerin onları rahatsız etmediğini söylüyor.
- I think I can keep Tom from bothering you anymore.
- Sanırım Tom'un seni daha fazla rahatsız etmesini engelleyebilirim.
- What's bothering you?
- Seni rahatsız eden ne?
- It does bother me.
- Beni rahatsız ediyor.
- I don't want to bother them.
- Onları rahatsız etmek istemiyorum.
- I wouldn't want to bother him.
- Onu rahatsız etmek istemiyorum.
- You need to stop doing things that bother Tom.
- Tom'u rahatsız eden şeyleri yapmayı durdurmalısın.
- What is it that bothers you?
- Seni rahatsız eden ne?
- I don't want to bother Tom while he's working.
- Tom'u çalışırken rahatsız etmek istemiyorum.
- I try not to bother anyone.
- Kimseyi rahatsız etmemeye çalışıyorum.
- Don't bother Tom.
- Tom'u rahatsız etmeyin.
- I'm sorry for bothering you.
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I don't think that would bother Tom too much.
- Onun Tom'u çok rahatsız edeceğini sanmıyorum.
- Nothing bothers me.
- Hiçbir şey beni rahatsız etmez.
- Is anything bothering you?
- Seni rahatsız eden bir şey mi var?
- I hope I'm not bothering you.
- Sizi rahatsız etmediğimi umuyorum.
- Don't bother them.
- Onları rahatsız etme.
- I am sorry if I am bothering you.
- Seni rahatsız ediyorsam üzgünüm.
- Something's really bothering Tom.
- Tom'u gerçekten rahatsız eden bir şey var.
- Do snakes bother you?
- Yılanlar sizi rahatsız eder mi?
- Maybe Tom didn't want to bother you.
- Belki Tom seni rahatsız etmek istemedi.
- I'm sorry to always be bothering you.
- Seni sürekli rahatsız ettiğim için özür dilerim.
- It doesn't bother me.
- Bu beni rahatsız etmiyor.
- Don't bother your parents with such a trivial thing.
- Anne babanı böyle saçma bir şeyle rahatsız etme.
- It's something that bothers me quite a bit.
- Bu beni oldukça rahatsız eden bir şey.
- Is this guy bothering you?
- Bu adam seni rahatsız ediyor mu?
- They're bothering me.
- Beni rahatsız ediyorlar.
- Pardon the bother, and many thanks for your kindness.
- Rahatsız ettiğim için özür dilerim ve nezaketiniz için çok teşekkürler.
- Don't bother us anymore.
- Artık bizi rahatsız etme.
- I'm sorry to bother you again.
- Seni tekrar rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- If you persist in bothering her like that, she'll lose her temper.
- Onu böyle rahatsız etmeye devam edersen, tepesi atacak.
- No one will bother you.
- Kimse seni rahatsız etmeyecek.
- It's really bothering me.
- Beni gerçekten rahatsız ediyor.
- I wouldn't want to bother them.
- Onları rahatsız etmek istemem.
- Something was bothering him.
- Bir şey onu rahatsız ediyordu.
- Sorry to bother you!
- Rahatsız ettiğim için özür dilerim!
- What's really bothering her?
- Onu gerçekten ne rahatsız ediyor?
- That never used to bother me.
- Bu beni hiç rahatsız etmezdi.
- Nothing seems to bother Tom.
- Hiçbir şey Tom'u rahatsız etmiyor gibi görünüyor.
- Tom didn't want to bother Mary while she was studying.
- Tom, Mary ders çalışırken onu rahatsız etmek istemiyordu.
- That doesn't bother Tom.
- Bu, Tom'u rahatsız etmiyor.
- I didn't let it bother me.
- Beni rahatsız etmesine izin vermedim.
- It bothers me immensely.
- Bu beni son derece rahatsız ediyor.
- Tom is always bothering me.
- Tom beni hep rahatsız ediyor.
- Would it bother you if I smoke?
- Sigara içmem seni rahatsız eder mi?
- Quit bothering me.
- Beni rahatsız etmeyi bırak.
- Tom is bothering me.
- Tom beni rahatsız ediyor.
- I'm sorry if I'm bothering you.
- Rahatsız ettiysem özür dilerim.
- Stop bothering your father.
- Babanı rahatsız etmeyi kes.
- May I bother you for a moment?
- Bir dakika rahatsız edebilir miyim?
- Something's bothering Tom.
- Tom'u rahatsız eden bir şey var.
- This is really bothering me.
- Bu, gerçekten beni rahatsız ediyor.
- You should be careful not to bother him.
- Onu rahatsız etmemek için dikkatli olmalısın.
- Does this bother anyone else?
- Bu başka birini rahatsız eder mi?
- What's really bothering her?
- Onu gerçekten rahatsız eden ne?
- Don't bother us anymore.
- Artık bizi rahatsız etmeyin.
- I will play Sudoku then instead of continuing to bother you.
- O zaman sizi rahatsız edip durmak yerine Sudoku oynayayım.
- Don't bother me any more!
- Beni daha fazla rahatsız etme!
- Tell me if something is bothering you.
- Seni bir şey rahatsız ediyorsa bana söyle.
- Tom won't bother you again.
- Tom seni tekrar rahatsız etmeyecek.
- That doesn't bother you, does it?
- Bu seni rahatsız etmiyor, değil mi?
- Don't bother me with such trifles.
- Beni böyle önemsiz şeylerle rahatsız etme.
- You need to stop doing things that bother Tom.
- Tom'u rahatsız eden şeyleri yapmayı bırakmalısın.
- Don't bother us again.
- Bir daha bizi rahatsız etme.
- It's my left eye that's bothering me.
- Beni rahatsız eden sol gözüm.
- Tom didn't want to bother Mary.
- Tom Mary'yi rahatsız etmek istemedi.
- The noise didn't seem to bother Tom at all.
- Gürültü, Tom’u hiç de rahatsız etmiş gibi görünmüyordu.
- I hope you haven't been bothering Tom.
- Tom'u rahatsız etmediğini umuyorum.
- Sorry to bother you!
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Your attitude towards work bothers me!
- İşe karşı tavrın beni rahatsız ediyor!
- The noise didn't bother me.
- Gürültü beni rahatsız etmedi.
- Tom isn't bothering anybody.
- Tom kimseyi rahatsız etmiyor.
- I hope I'm not bothering you.
- Umarım seni rahatsız etmiyorumdur.
- I have some questions to ask, but I don't want to bother you now.
- Sormam gereken bazı sorularım var ama şimdi seni rahatsız etmek istemiyorum.
- I wish Tom wouldn't keep bothering me with questions.
- Keşke Tom sorularıyla beni rahatsız etmeyi sürdürmese.
- The noise doesn't seem to bother Tom.
- Gürültü Tom'u rahatsız ediyor gibi görünmüyor.
- Is that what's bothering you?
- Seni rahatsız eden bu mu?
- Tom said it didn't bother him.
- Tom bunun onu rahatsız etmediğini söyledi.
- Sorry to bother you, Tom.
- Rahatsız ettiğim için kusura bakma, Tom.
- I wouldn't want to bother them.
- Onları rahatsız etmek istemiyorum.
- Tom is always bothering me.
- Tom her zaman beni rahatsız ediyor.
- Tom won't be bothering you anymore.
- Tom artık seni rahatsız etmeyecek.
- Don't let the price bother you!
- Fiyatın seni rahatsız etmesine izin verme!
- That bothers us a lot.
- Bu bizi çok rahatsız ediyor.
- I don't want to bother Tom while he's working.
- Tom çalışırken onu rahatsız etmek istemiyorum.
- It's my stomach that's bothering me.
- Beni rahatsız eden midem.
- Tom isn't going to bother Mary anymore.
- Tom artık Mary'yi rahatsız etmeyecek.
- Nothing bothers Tom.
- Hiçbir şey Tom'u rahatsız etmez.
- Tom obviously doesn't want us bothering him right now.
- Tom belli ki şu anda onu rahatsız etmemizi istemiyor.
- I'm sorry to bother you at home.
- Seni evde rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- It didn't bother me.
- O beni rahatsız etmedi.
- This is really bothering me.
- Bu beni gerçekten rahatsız ediyor.
- Does it bother you that Tom is doing that?
- Tom'un bunu yapması seni rahatsız ediyor mu?
- Why are you always bothering Tom?
- Neden hep Tom'u rahatsız ediyorsun?
- Sorry to bother you.
- Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
- Why are you bothering me?
- Neden beni rahatsız ediyorsun?
- I won't bother you anymore tonight.
- Sizi bu gece daha fazla rahatsız etmeyeceğim.
- I won't bother you anymore.
- Artık seni rahatsız etmeyeceğim.
- Tom says that the noise doesn't bother him.
- Tom gürültünün kendisini rahatsız etmediğini söyledi.
- I wouldn't want to bother you.
- Sizi rahatsız etmek istemezdim.
- May I bother you for a moment?
- Seni bir dakika rahatsız edebilir miyim?
- What is it that bothers you?
- Sizi rahatsız eden nedir?
- Something seems to be bothering Tom.
- Bir şey Tom'u rahatsız ediyor gibi görünüyor.
- I'm sorry to bother you.
- Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
- I don't let it bother me.
- Onun beni rahatsız etmesine izin vermem.
- Tom didn't want to bother Mary while she was studying.
- Tom Mary'yi çalışırken rahatsız etmek istemedi.
- I don't want to bother you.
- Seni rahatsız etmek istemem.
- That doesn't bother me at all.
- O beni hiç rahatsız etmez.
- Does my being here bother you?
- Burada olmam seni rahatsız ediyor mu?
- Something's bothering him.
- Bir şey onu rahatsız ediyor.
- I really didn't want to bother you again.
- Ben gerçekten seni tekrar rahatsız etmek istemedim.
- You're bothering us.
- Bizi rahatsız ediyorsunuz.
- It doesn't bother you, does it?
- Bu seni rahatsız etmiyor, değil mi?
- I wish Tom wouldn't keep bothering me.
- Keşke Tom beni rahatsız edip durmasa.
- What's been bothering you?
- Seni rahatsız eden ne?
- I asked Tom not to bother us.
- Tom'dan bizi rahatsız etmemesini istedim.
- Does this noise bother you?
- Bu gürültü seni rahatsız ediyor mu?
- Don't bother us.
- Bizi rahatsız etme.
- I don't let it bother me.
- Beni rahatsız etmesine izin vermem.
- Nothing bothers her.
- Hiçbir şey onu rahatsız etmiyor.
- You need to stop doing things that bother him.
- Onu rahatsız eden şeyleri yapmayı bırakmalısın.
- My brother bothers me!
- Kardeşim beni rahatsız ediyor!
- Doesn't that bother you?
- Bu seni rahatsız etmiyor mu?
- I know when something's bothering you.
- Seni rahatsız eden bir şey olduğunda anlarım.
- Recently he bothers me.
- Son zamanlarda beni rahatsız ediyor.
- Don't bother me again.
- Beni bir daha rahatsız etme.
- Your attitude towards work bothers me!
- İşe karşı tutumun beni rahatsız ediyor!
- The noise didn't seem to bother Tom at all.
- Gürültü Tom'u hiç rahatsız etmemiş gibi görünüyordu.
- If you persist in bothering her like that, she'll lose her temper.
- Onu böyle rahatsız etmeye devam edersen, kendini kaybedecek.
- That bothers me.
- Bu beni rahatsız ediyor.
- Don't bother them, and they won't bother you.
- Onları rahatsız etmez, onlar da seni rahatsız etmesin.
- It doesn't bother me anymore.
- Bu artık beni rahatsız etmiyor.
- That's exactly what's bothering me.
- Beni rahatsız eden tam olarak budur.
- It doesn't bother me anymore.
- Artık beni rahatsız etmiyor.
- I wouldn't want to bother him.
- Onu rahatsız etmek istemem.
- Your eyes bother me, so don't look at me.
- Gözlerin beni rahatsız ediyor, o yüzden bana bakma.
- I think that something's bothering Tom.
- Bence bir şey Tom'u rahatsız ediyor.
- I'm not bothering you?
- Seni rahatsız etmiyor muyum?
- Tom says the noise doesn't bother him.
- Tom gürültünün onu rahatsız etmediğini söylüyor.
- I wish Tom wouldn't keep bothering me with questions.
- Keşke Tom beni sorularla rahatsız edip durmasa.
- It's my stomach that's bothering me.
- Beni rahatsız eden benim midem.
- Sorry for bothering you at this busy time.
- Bu yoğun zamanda sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim.
- I'm really sorry to bother you.
- Sizi rahatsız ettiğim için gerçekten üzgünüm.
- I asked him not to bother me.
- Ondan beni rahatsız etmemesini istedim.
- Does that bother you?
- Bu seni rahatsız ediyor mu?
- Please quit bothering us.
- Lütfen bizi rahatsız etmeyi bırakın.
- Why would that bother Tom?
- Bu Tom'u neden rahatsız etsin ki?
- It bothers me immensely.
- Bu beni çok rahatsız ediyor.
- Tom said your snoring didn't bother Mary.
- Tom horlamanızın Mary'yi rahatsız etmediğini söyledi.
- This clearly bothers Tom.
- Bu açıkça Tom'u rahatsız ediyor.
- I'm sorry to have to bother you again.
- Seni tekrar rahatsız etmek zorunda kaldığım için üzgünüm.
- That really bothers me.
- Bu beni gerçekten rahatsız ediyor.
- Something's bothering Tom.
- Bir şey Tom'u rahatsız ediyor.
- Tom should be more careful not to bother Mary while she's working.
- Tom, Mary çalışırken rahatsız etmemek için daha dikkatli olmalıdır.
- That never used to bother me.
- O beni asla rahatsız etmezdi.
- It doesn't bother me much.
- Beni pek rahatsız etmiyor.
- I wouldn't want to bother you.
- Seni rahatsız etmek istemiyorum.
- I won't bother you again.
- Seni bir daha rahatsız etmeyeceğim.
- Sorry to bother you, Tom.
- Rahatsız ettiğim için özür dilerim, Tom.
- I don't think that would bother Tom too much.
- Bunun Tom'u çok fazla rahatsız edeceğini sanmıyorum.
- I wish Tom wouldn't keep bothering me.
- Keşke Tom beni rahatsız etmekten vazgeçse.
- I didn't want them to bother me.
- Beni rahatsız etmelerini istemedim.
- Is that what's really bothering you?
- Seni gerçekten rahatsız eden bu mu?
- Don't bother the others.
- Diğerlerini rahatsız etme.
- I hope you haven't been bothering Tom.
- Umarım Tom'u rahatsız etmiyorsundur.
- That's exactly what's bothering me.
- Beni rahatsız eden de tam olarak bu.
- Tom pretends that nothing bothers him.
- Tom hiçbir şey onu rahatsız etmiyormuş gibi davranıyor.
- Is something bothering you, Tom?
- Bir şey seni rahatsız ediyor mu, Tom?
- I am sorry if I am bothering you.
- Sizi rahatsız ediyorsam özür dilerim.
- Tom never bothers anyone.
- Tom kimseyi rahatsız etmez.
- You're bothering me.
- Beni rahatsız ediyorsun.
- No one will bother you.
- Hiç kimse seni rahatsız etmeyecek.
- Does it bother you if I do this?
- Bunu yaparsam sizi rahatsız eder mi?
- If I had known it was going to bother you, I wouldn't have done it.
- Seni rahatsız edeceğini bilseydim, bunu yapmazdım.
- There's one thing that is bothering me.
- Beni rahatsız eden bir şeyler var.
- Tom won't bother you.
- Tom seni rahatsız etmez.
- Don't bother us again.
- Bizi bir daha rahatsız etme.
- Does it bother you to stay here today?
- Bugün burada kalmak seni rahatsız ediyor mu?
- Stop bothering my wife.
- Karımı rahatsız etmeyi bırak.
- Tom won't bother Mary anymore.
- Tom artık Mary'yi rahatsız etmeyecek.
- It bothers me a lot.
- Beni çok rahatsız ediyor.
- Is something bothering you, Tom?
- Seni rahatsız eden bir şey mi var Tom?
- I guess Tom didn't want to bother you.
- Sanırım Tom seni rahatsız etmek istemedi.
- It's not bothering anyone.
- Bu kimseyi rahatsız etmiyor.
- I don't want to bother you guys while you're working.
- Çalışırken sizi rahatsız etmek istemiyorum.
- The noise didn't bother Tom.
- Gürültü Tom'u rahatsız etmedi.
- Why does that bother you?
- O neden seni rahatsız ediyor?
- Can you tell me what's bothering you?
- Seni neyin rahatsız ettiğini söyleyebilir misin?
- Don't bother.
- Rahatsız etmeyin.
- That's what bothers me.
- Ben rahatsız eden bu.
- Something's bothering him.
- Onu rahatsız eden bir şey var.
- I don't want to bother Tom.
- Tom'u rahatsız etmek istemiyorum.
- This clearly bothers Tom.
- Bu Tom'u açıkça rahatsız ediyor.
- Something was bothering her.
- Bir şey onu rahatsız ediyordu.
- Doesn't that bother you?
- O seni rahatsız etmiyor mu?
- You need to stop doing things that bother him.
- Onu rahatsız edecek şeyler yapmaktan vazgeçmen gerekiyor.
- I assume it won't bother you if I take one of them.
- Sanırım onlardan birini alırsam bu sizi rahatsız etmez.
- I won't let that bother me.
- Bunun beni rahatsız etmesine izin vermeyeceğim.
- I didn't want her to bother me.
- Onun beni rahatsız etmesini istemedim.
- They bother me.
- Onlar beni rahatsız ediyorlar.
- He broke the vase on purpose to bother me.
- Beni rahatsız etmek için vazoyu bilerek kırdı.
- What's really bothering Tom?
- Tom'u gerçekten rahatsız eden ne?
- Does this bother anyone else?
- Bu başka kimseyi rahatsız ediyor mu?
- The smell didn't seem to bother Tom at all.
- Koku, Tom’u hiç de rahatsız etmiş gibi görünmüyordu.
- Tom won't bother you anymore.
- Tom artık seni rahatsız etmeyecektir.
- Doesn't it bother you?
- Seni rahatsız etmiyor mu?
- I will play Sudoku then instead of continuing to bother you.
- Öyleyse seni rahatsız edip durmak yerine Sudoku oynayacağım.
- It bothers me a lot.
- Bu beni çok rahatsız ediyor.
- Please quit bothering me.
- Lütfen beni rahatsız etmeyi bırak.
- You're all bothering me.
- Hepiniz beni rahatsız ediyorsunuz.
- Why's it bothering you?
- Bu seni neden rahatsız ediyor?
- I didn't want him to bother me.
- Onun beni rahatsız etmesini istemedim.
- Tom says mosquitoes don't bother Mary.
- Tom sivrisineklerin Mary'yi rahatsız etmediğini söylüyor.
- What's bothering you?
- Seni ne rahatsız ediyor?
- Something's bothering them.
- Bir şey onları rahatsız ediyor.
- It bothers me a lot.
- Bu beni çok rahatsız eder.
- I hope we're not bothering you.
- Seni rahatsız etmediğimizi umuyorum.
- Why does it bother you?
- Neden sizi rahatsız ediyor?
- They won't bother you anymore.
- Seni artık rahatsız etmeyecekler.
- Tom says the noise doesn't bother him.
- Tom gürültünün kendisini rahatsız etmediğini söyledi.
- I'm sorry to bother you again.
- Sizi tekrar rahatsız ettiğim için özür dilerim.
- Keep your brother away because he's bothering us.
- Erkek kardeşini uzak tut çünkü o bizi rahatsız ediyor.
- I'm sorry if I'm bothering you.
- Seni rahatsız ediyorsam üzgünüm.
- I'm not bothering you, am I?
- Seni rahatsız etmiyorum, değil mi?
- Something's clearly bothering Tom.
- Belli ki bir şey Tom'u rahatsız ediyor.
- I pretended that it didn't bother me.
- Beni rahatsız etmiyormuş gibi davrandım.
- I think that something is bothering Tom.
- Sanırım bir şey Tom'u rahatsız ediyor.
- That didn't bother me.
- O beni rahatsız etmedi.
- Tell me what's bothering you.
- Bana sizi neyin rahatsız ettiğini söyleyin.
- Is there something bothering you?
- Seni rahatsız eden bir şey mi var?
- Why don't you tell me what's really bothering you?
- Neden bana seni gerçekten rahatsız eden şeyi söylemiyorsun?
- Why does that bother Tom?
- Bu Tom'u neden rahatsız ediyor?
- I hope I'm not bothering anyone.
- Umarım kimseyi rahatsız etmiyorumdur.
- The train strike didn't bother me at all.
- Tren grevi beni hiç rahatsız etmedi.
- I won't bother you.
- Seni rahatsız etmeyeceğim.
Show More (456)
|
