|
- She has big green eyes and beautiful brown skin.
- Büyük yeşil gözleri ve güzel kahverengi cildi var.
- Brown has associations with the earth and the natural world.
- Kahverenginin yeryüzü ve doğal dünya ile ilişkileri vardır.
- Brown has associations with the earth and the natural world.
- Kahverenginin yeryüzü ve doğal dünya ile ilişkisi vardır.
- She has big green eyes and beautiful brown skin.
- Kocaman, yemyeşil gözleri ve güzel kahverengi bir teni var.
- Brown is often associated with earth, nature and simplicity.
- Kahverengi genellikle toprak, doğa ve sadelik ile ilişkilidir.
- Brown is often associated with earth, nature and simplicity.
- Kahverengi genellikle toprak, doğa ve sadelikle ilişkilendirilir.
- Brown has associations with the earth and the natural world.
- Kahverengi yeryüzüyle ve doğal dünyayla ilişkilendirilmiştir.
- I noticed they're brown and lovely, like her daughter's.
- Kızınınki gibi kahverengi ve sevimli olduklarını fark ettim.
- She has big green eyes and beautiful brown skin.
- İri yemyeşil gözleri ve güzel kahverengi bir teni var.
- My hair was brown before it turned gray.
- Saçlarım ağarmadan önce kahverengiydı.
- I saw the boy in brown shoes.
- Kahverengi ayakkabılı çocuğu gördüm.
- He has brown eyes.
- Onun kahverengi gözleri var.
- The big shirt is brown.
- Büyük gömlek kahverengi.
- The dog is brown, small, and skinny.
- Köpek kahverengi, küçük ve sıska.
- The brown hat is old.
- Kahverengi şapka eski.
- We are dyeing our hair brown.
- Biz saçımızı kahverengiye boyuyoruz.
- Jason has brown eyes.
- Jason'ın gözleri kahverengi.
- Tom and Mary are both wearing brown hats.
- Hem Tom hem de Mary kahverengi şapka giyiyorlar.
- Tom's shoes are brown.
- Tom'un ayakkabıları kahverengi.
- My shoes are brown.
- Ayakkabılarım kahverengi.
- The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerinden atlamadı.
- When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
- Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
- The water from the river had a color between yellow and brown.
- Nehirden gelen suyun sarı ve kahverengi arasında bir rengi vardı.
- The quick brown fox jumps over a lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerinden atlar.
- The quick brown fox jumped over the lazy brown dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel kahverengi köpeğin üstüne atladı.
- Tom has brown eyes.
- Tom'un kahverengi gözleri var.
- I saw the boy in brown shoes.
- Çocuğu kahverengi ayakkabılarıyla gördüm.
- My shirt isn't brown.
- Gömleğim kahverengi değil.
- I like brown toast in the morning.
- Sabahları kahverengi tostu severim.
- Most dogs have brown eyes.
- Çoğu köpeğin gözleri kahverengidir.
- This banana is brown.
- Bu muz kahverengidir.
- I have brown eyes.
- Kahverengi gözlerim var.
- Tom's hair is brown.
- Tom'un saçı kahverengi.
- Did you see a brown wallet around here?
- Buralarda kahverengi bir cüzdan gördün mü?
- My hair is brown.
- Benim saçım kahverengi.
- The brown dog ate the rabbit.
- Kahverengi köpek tavşanı yedi.
- Our neighbor has two brown dogs.
- Komşumuzun iki tane kahverengi köpeği var.
- The belt is brown.
- Kemer kahverengi.
- I have brown eyes and black hair.
- Kahverengi gözlerim ve siyah saçlarım var.
- Tom keeps his important papers in a brown leather case.
- Tom önemli evraklarını kahverengi deri bir çantada saklıyor.
- The Jacksons had their house painted dark brown.
- Jacksonlar evlerini koyu kahverengiye boyattı.
- Tom gave Mary a $1000 in a brown paper bag.
- Tom kahverengi kağıt bir çantada Mary'ye 1000 dolar verdi.
- Who is the woman in the brown coat?
- Kahverengi ceketli kadın kim?
- Did you see a brown wallet around here?
- Buralarda kahverengi bir cüzdan gördünüz mü?
- The quick brown fox jumped over the lazy brown dog.
- Hızlı kahverengi tilki, tembel kahverengi köpeğin üzerinden atlamış.
- The brown horse is fast.
- Kahverengi at hızlıdır.
- Anna's hair is brown, but Magdalena's is blonde.
- Anna'nın saçları kahverengi ama Magdalena'nınki sarı.
- Jason has brown eyes.
- Jason'un kahverengi gözleri var.
- His shoes are brown.
- Onun ayakkabıları kahverengidir.
- Most dogs have brown eyes.
- Çoğu köpeğin kahverengi gözleri vardır.
- Tom's hair is chestnut brown.
- Tom'un saçı kestane kahverengisi.
- They're brown.
- Onlar kahverengi.
- There's a small brown dog under the table.
- Masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.
- Mary wore a dark brown dress.
- Mary koyu kahverengi bir elbise giymişti.
- I'm looking for a hat that matches my brown one piece dress.
- Kahverengi tek parça elbiseme uygun bir şapka arıyorum.
- Ania has brown hair, but Magdalena has blonde hair.
- Ania'nın saçları kahverengi ama Magdalena'nın saçları sarı.
- The snow is a hideous brown color.
- Kar iğrenç kahverengi bir renkte.
- The garden is bare and brown.
- Bahçe çıplak ve kahverengi.
- She has brown eyes.
- Kahverengi gözleri var.
- My hair is brown.
- Saçım kahverengi.
- Tom wants a dark brown coat.
- Tom koyu kahverengi bir palto istiyordu.
- She was wearing dark brown shoes.
- O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.
- The water from the river had a color between yellow and brown.
- Nehirden gelen suyun rengi sarı ile kahverengi arasındaydı.
- Mary is wearing a brown coat and long bronze-coloured boots.
- Mary kahverengi bir palto ve uzun bronz renkli botlar giyiyor.
- He has brown eyes.
- Kahverengi gözleri var.
- That brown hat is old.
- Bu kahverengi şapka eski.
- I am dyeing my hair brown.
- Saçımı kahverengiye boyuyorum.
- Tom gave Mary a $1000 in a brown paper bag.
- Tom, Mary'ye kahverengi bir kağıt torba içinde 1000 dolar verdi.
- His body was covered with brown fur.
- Bedeni kahverengi tüylerle kaplıydı.
- Tom wasn't wearing a brown coat.
- Tom kahverengi bir palto giymiyordu.
- My favorite color is brown.
- En sevdiğim renk kahverengidir.
- Tom keeps his important papers in a brown leather case.
- Tom önemli evraklarını kahverengi bir deri çantada tutar.
- There's a small brown dog under this table.
- Bu masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.
- She smiled at me with friendly brown eyes.
- Dostça kahverengi gözleriyle bana gülümsedi.
- That cat is brown.
- Kedi kahverengidir.
- Tom pulled out a sandwich from a brown paper bag.
- Tom kahverengi kağıt torbadan bir sandviç çıkardı.
- They're brown.
- Kahverengidirler.
- Brown is not her natural hair color.
- Kahverengi onun doğal saç rengi değil.
- Tom was wearing dark brown shoes.
- Tom koyu kahverengi ayakkabı giyiyordu.
- I have brown eyes and black hair.
- Benim kahverengi gözlerim ve siyah saçım var.
- She has brown shoes.
- Onun kahverengi ayakkabıları var.
- That brown hat is old.
- O kahverengi şapka eski.
- The cat is brown.
- Kedi kahverengi.
- My hair was brown before it turned gray.
- Saçlarım griye dönmeden önce kahverengiydi.
- The leaves turn brown in the autumn.
- Yapraklar sonbaharda kahverengiye döner.
- Tom wasn't wearing a brown coat.
- Tom kahverengi bir ceket giymiyordu.
- Mary has big brown eyes.
- Mary'nin iri kahverengi gözleri var.
- That brown one is mine, too.
- Şu kahverengi olan da benim.
- My dog's brown.
- Köpeğim kahverengi.
- Who is that woman in the brown coat?
- Kahverengi paltolu kadın kim?
- The medicine was a brown liquid.
- İlaç kahverengi bir sıvıydı.
- She was wearing dark brown shoes.
- Koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.
- We are dyeing our hair brown.
- Saçlarımızı kahverengiye boyuyoruz.
- Agnès looked at the brown boats.
- Agnès kahverengi teknelere baktı.
- One of the cats is black, the other is brown.
- Kedilerden biri siyah, diğeri kahverengi.
- Our neighbor has two brown dogs.
- Komşumuzun iki kahverengi köpeği var.
- Tom was wearing a brown suede coat.
- Tom kahverengi süet bir ceket giyiyordu.
- Our neighbor has two brown dogs.
- Komşumuzda iki kahverengi köpek var.
- Tom was wearing a brown coat.
- Tom kahverengi bir palto giyiyordu.
- Tom handed Mary a brown bag.
- Tom, Mary'ye kahverengi bir çanta verdi.
- That cat is brown.
- Bu kedi kahverengi.
- Tom was wearing a brown suede coat.
- Tom kahverengi bir süet ceket giyiyordu.
- I would take this brown tie.
- Ben olsam bu kahverengi kravatı alırdım.
- Tom was wearing dark brown shoes.
- Tom koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.
- You don't have brown eyes.
- Senin kahverengi gözlerin yok.
- She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
- O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
- Tom was wearing a brown leather jacket.
- Tom kahverengi bir deri ceket giyiyordu.
- This hat does match the brown dress.
- Bu şapka kahverengi elbiseye uyuyor.
- The tall woman is listening to the brown horse.
- Uzun boylu kadın kahverengi atı dinliyor.
- This banana is brown.
- Bu muz kahverengi.
- She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
- Güzel değildi, ama büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
- Ania has brown hair, but Magdalena has blonde hair.
- Ania kahverengi ama Magdalena sarı saça sahip.
- Tom handed Mary a brown bag.
- Tom Mary'ye kahverengi bir çanta verdi.
- Tom is wearing brown shoes.
- Tom kahverengi ayakkabı giyiyor.
- Tom wrapped the package with brown paper.
- Tom paketi kahverengi kağıtla sardı.
- Brown is not Tom's natural hair color.
- Kahverengi Tom'un doğal saç rengi değil.
- Have you seen a brown wallet around here?
- Buralarda kahverengi bir cüzdan gördün mü?
- The quick brown fox jumps over a lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki, tembel bir köpeğin üzerinden atlar.
- The quick brown fox jumps over the lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerinden atlar.
- I have extremely light skin and not at all brown.
- Son derece açık tenim var ve hiç kahverengi değilim.
- His body was covered with brown fur.
- Onun vücudu kahverengi kürkle kaplıydı.
- You don't have brown eyes.
- Sen kahverengi gözlü değilsin.
- The piano was made of beautiful, dark brown wood.
- Piyano güzel, koyu kahverengi ahşaptan yapılmıştı.
- I'm looking for a hat that matches my brown one piece dress.
- Kahverengi tek parça elbiseme uyan bir şapka arıyorum.
- My hair is light brown.
- Saçlarım açık kahverengidir.
- There is a small brown dog under that table.
- Şu masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.
- I'm looking for a hat to match a brown dress.
- Kahverengi elbiseme uygun bir şapka aramaktayım.
- This hat does match the brown dress.
- Bu şapka kahverengi elbise ile uyar.
- She smiled at me with friendly brown eyes.
- O, arkadaş canlısı kahverengi gözlerle bana gülümsedi.
- Which is brown?
- Hangisi kahverengi?
- The yellow, red and brown leaves appearing on the trees are the first sign of autumn.
- Ağaçlarda beliren sarı, kırmızı ve kahverengi yapraklar sonbaharın ilk işaretidir.
- I have extremely light skin and not at all brown.
- Son derece açık tenliyim ve hiç kahverengi değilim.
- Tom's hair is chestnut brown.
- Tom'un saçları kestane kahverengisi.
- His hair was brown.
- Saçı kahverengiydi.
- Anna's hair is brown, but Magdalena's is blonde.
- Anna'nın saçı kahverengi fakat Magdalena'nınki sarı.
- The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üstünden atlamadı.
- No matter if black, brown, yellow or normal, all people should have the same rights.
- Siyah, kahverengi, sarı ya da normal fark etmez, tüm insanlar aynı haklara sahip olmalı.
- He's a brown noser.
- O bir kahverengi burun.
- Put it in a brown paper bag.
- Kahverengi kağıt torbanın içine koyun.
- Tom's dog is brown.
- Tom'un köpeği kahverengi.
- His shoes are brown.
- Ayakkabıları kahverengi.
- The yellow, red and brown leaves appearing on the trees are the first sign of autumn.
- Ağaçlarda görünen sarı, kırmızı ve kahverengi yapraklar sonbaharın ilk işaretidir.
- I'd prefer a brown one.
- Kahverengi olanını tercih ederim.
- I'm looking for a hat to match a brown dress.
- Kahverengi bir elbiseye uyacak bir şapka arıyorum.
- Tom was wearing a brown coat.
- Tom kahverengi bir ceket giyiyordu.
- Who is that woman with the brown coat?
- Kahverengi paltolu kadın kim?
- The leaves turn brown in the autumn.
- Yapraklar sonbaharda kahverengileşir.
- Are the old chairs brown?
- Eski sandalyeler kahverengi mi?
- Who's the woman in the brown coat?
- Kahverengi ceketli kadın kim?
- Leaves go brown in autumn.
- Sonbaharda yapraklar kahverengiye döner.
- Tom gave Mary $1,000 in a brown paper bag.
- Tom, Mary'e kahverengi bir kese kağıdı içinde 1000 dolar verdi.
- Tom lives in a brown house.
- Tom kahverengi bir evde yaşıyor.
- My favorite color is brown.
- En sevdiğim renk kahverengi.
- His hair was brown.
- Saçları kahverengiydi.
- The book is brown.
- Kitap kahverengi.
- Put it in a brown paper bag.
- Kahverengi kağıt torbaya koy.
- There is a small brown dog under that table.
- Masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.
- This coffee is brown.
- Bu kahve kahverengi.
- Tom and Mary are both wearing brown hats.
- Tom ve Mary'nin ikisi de kahverengi şapka takıyor.
- That brown one is mine, too.
- O kahverengi olan da benim.
- Who is that woman with the brown coat?
- Kahverengi ceketli o kadın kim?
- The banana was brown and mushy.
- Muz kahverengi ve lapa gibiydi.
- He has brown shoes.
- Onun kahverengi ayakkabıları var.
- They were made of rough brown leather.
- Onlar, sert, kahverengi deriden yapılmıştı.
- Tom handed Mary a small brown bag.
- Tom Mary'ye küçük kahverengi bir çanta verdi.
- Mary has big brown eyes.
- Mary'nin büyük kahverengi gözleri var.
- Most dogs have brown eyes.
- Çoğu köpek, kahverengi gözlere sahiptir.
- No matter if black, brown, yellow or normal, all people should have the same rights.
- İnsanlar normal de olsalar; siyah, kahverengi veya sarı ırktan da olsalar hepsi aynı haklara sahip olmalıdır.
- There was a strange, foul-smelling brown liquid in the waste basket.
- Çöp sepetinde garip, kötü kokulu kahverengi bir sıvı vardı.
- He's a brown noser.
- O kahverengi burunlu.
- Tom handed Mary a small brown bag.
- Tom, Mary'ye küçük kahverengi bir çanta verdi.
- Tom gave Mary $1,000 in a brown paper bag.
- Tom kahverengi kağıt bir çantada Mary'ye 1000 dolar verdi.
- Mary has beautiful brown eyes.
- Mary'nin güzel kahverengi gözleri var.
- I would take this brown tie.
- Bu kahverengi kravatı alırdım.
- Tom's hair is brown.
- Tom'un saçları kahverengi.
- The leaves turn brown in the autumn.
- Sonbaharda yapraklar kahverengiye döner.
- I'd prefer a brown one.
- Kahverengi olanı yeğlerim.
- My hair is light brown.
- Saçlarım açık kahverengi.
- The leaves turn brown in the autumn.
- Sonbaharda yapraklar kahverengileşir.
- Tom wants a dark brown coat.
- Tom koyu kahverengi bir ceket istiyor.
- The big shirt is brown.
- Büyük gömlek kahverengidir.
- The belt is brown.
- Kemer kahverengidir.
Show More (179)
|