|
- We cannot cancel Questions to the Commission.
- Komisyon'a sorulacak soruları iptal edemeyiz.
- We must cancel the developing countries' debt.
- Gelişmekte olan ülkelerin borçlarını iptal etmeliyiz.
- The G8 should cancel now all IMF and World Bank debts for countries committed to those 2015 development targets.
- G8, 2015 kalkınma hedeflerini taahhüt eden ülkelerin tüm IMF ve Dünya Bankası borçlarını derhal iptal etmelidir.
- We are not going to cancel enlargement and we are not going to stop drafting a European constitution.
- Genişlemeyi iptal etmeyeceğiz ve Avrupa anayasası taslağını hazırlamaktan vazgeçmeyeceğiz.
- There is also an urgent need to cancel the debts.
- Ayrıca borçların acilen iptal edilmesi gerekmektedir.
- And is he going to cancel the excessive-deficit procedure that he imposed on Portugal?
- Ve Portekiz'e uyguladığı aşırı bütçe açığı prosedürünü iptal edecek mi?
- Nobody intends either to duplicate the actions of Eurocontrol or to cancel it out.
- Kimse Eurocontrol'ün eylemlerini çoğaltmak ya da iptal etmek niyetinde değildir.
- According to our Rules of Procedure, only the President of Parliament can decide whether to cancel a debate.
- İçtüzüğümüze göre bir görüşmenin iptal edilip edilmeyeceğine sadece Meclis Başkanı karar verebilir.
- We must, therefore, cancel this debt.
- Dolayısıyla bu borcu iptal etmeliyiz.
- During the February part-session, it was decided to cancel Question Time.
- Şubat ayındaki yarı oturumda Soru Saati'nin iptal edilmesine karar verildi.
- Seriously, if I could cancel these plans, I would.
- Cidden, eğer bu planları iptal edebilecek olsam, ederdim.
- Seriously, if I could cancel these plans, I would.
- Cidden, eğer bu planları iptal edebilseydim, ederdim.
- It is essential to cancel the military cooperation agreement with Israel.
- İsrail ile olan askeri işbirliği anlaşmasının iptal edilmesi elzemdir.
- It is essential to cancel the military cooperation agreement with Israel.
- İsrail ile yapılan askeri işbirliği anlaşmasının iptal edilmesi şarttır.
- It is essential to cancel the military cooperation agreement with Israel.
- Öncelikle İsrail ile imzalanan askeri işbirliği anlaşması iptal edilmelidir.
- I'd like to cancel my appointment for tomorrow.
- Yarınki randevumu iptal etmek istiyorum.
- I meant to cancel your appointment today.
- Bugünkü randevunu iptal etmek istemiştim.
- Tom suggested that we cancel the meeting.
- Tom toplantıyı iptal etmeyi önerdi.
- We don't want to cancel.
- İptal etmek istemeyiz.
- Greece cancels the referendum.
- Yunanistan referandumu iptal ediyor.
- I'd like to cancel my reservation.
- Rezervasyonumu iptal etmek istiyorum.
- I'm sorry I had to cancel our date.
- Üzgünüm, randevumuzu iptal etmek zorunda kaldım.
- Please cancel our order.
- Lütfen siparişimizi iptal edin.
- I had to cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal etmek zorunda kaldım.
- CBS should cancel this show.
- CBS'in bu programı iptal etmesi gerekir.
- I should cancel the trip to LA.
- Los Angeles gezisini iptal etmeliyim.
- I'd like to cancel my reservation.
- Rezervasyonumu iptal ettirmek istiyorum.
- You should cancel your trip.
- Yolculuğunu iptal etmelisin.
- I must cancel our appointment.
- Randevumuzu iptal etmeliyim.
- Don't cancel anything yet.
- Henüz hiçbir şeyi iptal etme.
- Cancel that.
- Bunu iptal edin.
- Tom didn't have to cancel his vacation.
- Tom'un tatilini iptal etmesine gerek yoktu.
- I am very sorry, but I must cancel our appointment for February 27.
- Çok üzgünüm ama 27 şubattaki randevumuzu iptal etmek zorundayım.
- Tom and Mary had to cancel their trip to Australia.
- Tom ve Mary Avustralya gezilerini iptal etmek zorunda kaldılar.
- Let's see if we can cancel our reservation.
- Bakalım rezervasyonumuzu iptal edebilecek miyiz?
- We'd better cancel the hike.
- Yürüyüşü iptal etsek iyi olur.
- Cancel or postpone your foreign trips.
- Yurt dışı seyahatlerinizi iptal edin veya erteleyin.
- Would you like me to cancel our reservation?
- Rezervasyonumuzu iptal ettirmemi ister misin?
- I'll cancel it.
- Onu iptal edeceğim.
- Circumstances forced us to cancel our appointment.
- Koşullar bizi randevumuzu iptal etmeye zorladı.
- I'll cancel.
- İptal ederim.
- There is nothing to cancel.
- İptal edilecek bir şey yok.
- I didn't want to cancel the appointment, but something else came up.
- Randevuyu iptal etmek istemedim ama başka bir işim çıktı.
- I told my secretary to cancel all my appointments.
- Sekreterime tüm randevularımı iptal etmesini söyledim.
- Why did you cancel your trip?
- Neden gezini iptal ettin?
- He had such a bad headache that he had to cancel the meeting.
- O kadar kötü bir baş ağrısı vardı ki toplantıyı iptal etmek zorunda kaldı.
- Let's see if we can cancel the meeting.
- Bakalım toplantıyı iptal edebilecek miyiz?
- Cancel your reservations.
- Rezervasyonlarınızı iptal edin.
- I'll cancel.
- İptal edeceğim.
- We should cancel the hike.
- Yürüyüşü iptal etmeliyiz.
- I don't cancel their meetings.
- Onların toplantılarını iptal etmiyorum.
- Please cancel my order and refund the money.
- Lütfen siparişimi iptal edip parayı geri verin.
- How can I cancel my wedding?
- Düğünümü nasıl iptal edebilirim?
- Don't cancel anything yet.
- Henüz hiçbir şeyi iptal etmeyin.
- You don't have to cancel your vacation.
- Tatilinizi iptal etmenize gerek yok.
- Why did Tom cancel his trip?
- Tom neden seyahatini iptal etti?
- Please cancel the appointment.
- Lütfen randevuyu iptal edin.
- You can't cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal edemezsin.
- Greece cancels the referendum.
- Yunanistan referandumu iptal etti.
- I am sorry to cancel the appointment at the last minute.
- Randevuyu son dakikada iptal ettiğim için üzgünüm.
- They might have to cancel the flight because of the typhoon.
- Tayfun yüzünden uçuşu iptal etmek zorunda kalabilirler.
- I had a hard time trying to persuade him to cancel the trip.
- Geziyi iptal etmesi için onu ikna etmekte epey zorlandım.
- We have to cancel our trip to Japan.
- Japonya gezimizi iptal etmek zorundayız.
- I'll cancel it.
- İptal edeceğim.
- Mary needs to cancel her flight.
- Mary'nin uçuşunu iptal etmesi gerek.
- We have to cancel our trip to Boston.
- Boston gezimizi iptal etmek zorundayız.
- There is nothing to cancel.
- İptal edecek bir şey yok.
- Can you cancel?
- İptal edebilir misin?
- We have to cancel our trip to Boston.
- Boston'a yolculuğumuzu iptal etmek zorundayız.
- Tom should cancel his party.
- Tom partisini iptal etmeli.
- Tom had to cancel his trip to Australia.
- Tom Avustralya seyahatini iptal etmek zorunda kaldı.
- It was difficult to persuade him to cancel the trip.
- Onu seyahati iptal etmeye ikna etmek zor oldu.
- They're likely to cancel school tomorrow because of the heavy snow.
- Yoğun kar yağışı yüzünden yarın okulu iptal edebilirler.
- Would you like me to cancel our reservation?
- Rezervasyonumuzu iptal etmemi ister misiniz?
- They might have to cancel the flight because of the typhoon.
- Tayfun yüzünden uçuşu iptal edebilirler.
- Tom doesn't need to cancel his vacation.
- Tom'un tatilini iptal etmesine gerek yok.
- I can't cancel on him.
- Onu iptal edemem.
- It was difficult to convince him to cancel the trip.
- Onu geziyi iptal etmeye ikna etmek zor oldu.
- I should cancel my party.
- Partimi iptal etmeliyim.
- I think I'll go ahead and cancel our reservation.
- Sanırım gideceğim ve rezervasyonumuzu iptal ettireceğim.
- We don't want to cancel.
- İptal etmek istemiyoruz.
- Should we cancel?
- İptal edelim mi?
- I had a hard time trying to persuade him to cancel the trip.
- Geziyi iptal etmesi için onu ikna etmekte çok zorlandım.
- Why don't we just cancel the meeting?
- Neden toplantıyı iptal etmiyoruz?
- Tom should cancel the meeting.
- Tom toplantıyı iptal etmeli.
- If it rains, we'll cancel the trip.
- Yağmur yağarsa, geziyi iptal ederiz.
- I thought I told you to cancel your gym membership.
- Sana spor salonu üyeliğini iptal etmeni söylediğimi sanıyordum.
- I'm sorry I had to cancel my appointment.
- Randevumu iptal etmek zorunda kaldığım için üzgünüm.
- I told my secretary to cancel all my appointments.
- Ben sekreterime bütün randevularımı iptal etmesini söyledim.
- He had such a bad headache that he had to cancel the meeting.
- Öyle kötü bir baş ağrısı vardı ki toplantıyı iptal etmek zorunda kaldı.
- You shouldn't cancel the meeting.
- Toplantıyı iptal etmemelisin.
- I must cancel our appointment.
- Randevumuzu iptal etmek zorundayız.
- I don't cancel their meetings.
- Toplantılarını iptal etmiyorum.
- We heard it was bad weather, so we decided to cancel the trip.
- Havanın kötü olduğunu duyduk, bu yüzden geziyi iptal etmeye karar verdik.
- Mary needs to cancel her flight.
- Mary'nin uçuşunu iptal etmesi gerekiyor.
Show More (92)
|
