1 |
catch |
yakalamak |
v. |
|
- Vote for the motion, therefore, and you will see how many fish Europe catches!
- Bu nedenle önergeye oy verin ve Avrupa'nın ne kadar çok balık yakaladığını görün!
- Tens of thousands of big mature cod are being caught around the Faroes and Iceland where they have no CFP.
- OBP'nin olmadığı Faroe Adaları ve İzlanda civarında on binlerce büyük ve olgun morina balığı yakalanmaktadır.
- We accept this for the individual hunter consuming or passing on the game he has shot or caught.
- Bunu, vurduğu ya da yakaladığı av hayvanını tüketen ya da başkalarına aktaran bireysel avcı için kabul ediyoruz.
- I was in no doubt that I caught it when I came back to this Parliament after the summer recess.
- Yaz tatilinden sonra bu Parlamentoya geri döndüğümde bunu yakaladığımdan hiç şüphem yoktu.
- The agreement should relate to the surplus resources that cannot be caught by local fishermen.
- Anlaşma, yerel balıkçılar tarafından yakalanamayan ihtiyaç fazlası kaynaklarla ilgili olmalıdır.
- Tens of thousands of big mature cod are being caught around the Faroes and Iceland where they have no CFP.
- CFP'nin olmadığı Faroe Adaları ve İzlanda çevresinde on binlerce büyük ve olgun morina balığı yakalanmaktadır.
- We accept this for the individual hunter consuming or passing on the game he has shot or caught.
- Vurduğu ya da yakaladığı avı tüketen ya da başkalarına aktaran bireysel avcı için bunu kabul ediyoruz.
- The Islamic terrorists responsible for it have still not yet been caught.
- Bundan sorumlu olan İslamcı teröristler hala yakalanamamıştır.
- The fish used for this dish are caught both in third countries and by the European fleet.
- Bu yemek için kullanılan balıklar hem üçüncü dünya ülkelerinde hem de Avrupa filosu tarafından yakalanmaktadır.
- The Islamic terrorists responsible for it have still not yet been caught.
- Bu olaydan sorumlu İslamcı teröristler hala yakalanamamıştır.
- We nearly starved to death, since the whole time he caught only two seals.
- Neredeyse açlıktan ölüyorduk, çünkü tüm zaman boyunca sadece iki fok yakaladı.
- We nearly starved to death, since the whole time he caught only two seals.
- Bütün bu süre boyunca sadece iki fok yakaladığı için neredeyse açlıktan ölüyorduk.
- We nearly starved to death, since the whole time he caught only two seals.
- Onca zaman sadece iki fok yakaladığı için neredeyse açlıktan ölüyorduk.
- The girls went fishing today, Alla caught a big one.
- Kızlar bugün balığa gittiler, Alla büyük bir tane yakaladı.
- The police caught the burglar red-handed.
- Polis hırsızı suçüstü yakaladı.
- The guests caught him in his pajamas.
- Misafirler onu pijamalarıyla yakaladı.
- Tom caught Mary and John stealing apples.
- Tom, Mary ve John'u elma çalarken yakaladı.
- They caught Mary and Tom having sex at the back of the bus.
- Onlar Tom ve Mary'yi otobüsün arkasında seks yaparken yakaladı.
- I caught the man stealing the money.
- Adamı parayı çalarken yakaladım.
- Tom might've caught something.
- Tom bir şey yakalamış olabilir.
- They caught me.
- Onlar beni yakaladılar.
- I've finally caught you.
- Sonunda seni yakaladım.
- She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
- Tom caught Mary trying to steam open an envelope addressed to him.
- Tom, Mary'yi kendisine gönderilen bir zarfı buharla açmaya çalışırken yakaladı.
- Tom has caught every Pokémon.
- Tom her Pokémon'u yakaladı.
- Tom caught Mary goofing off.
- Tom Mary'yi aylaklık ederken yakaladı.
- Tom caught the ball with his right hand.
- Tom topu sağ eli ile yakaladı.
- I caught them kissing.
- Onları öpüşürken yakaladım.
- They caught foxes with traps.
- Onlar tuzaklarla tilki yakaladılar.
- Tom caught the frisbee with one hand.
- Tom frizbiyi tek elle yakaladı.
- The police haven't yet caught the person who committed this hideous crime.
- Polis bu iğrenç suçu işleyen kişiyi henüz yakalayamadı.
- The fish he caught yesterday is still alive.
- Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
- I'm the one who caught her.
- Onu yakalayan benim.
- Tom caught a mosquito between his thumb and first finger.
- Tom bir sivrisineği başparmağı ve ilk parmağı arasında yakaladı.
- I caught three fish yesterday.
- Dün üç balık yakaladım.
- The hawk caught a rat.
- Şahin bir fare yakalamış.
- I caught three fish today.
- Bugün üç balık yakaladım.
- Tom caught Mary secretly watching soap operas at night.
- Tom, Mary'yi geceleri gizlice pembe dizi izlerken yakaladı.
- The boy caught a large fish.
- Çocuk büyük bir balık yakaladı.
- We caught Tom.
- Tom'u yakaladık.
- The dog caught the meat.
- Köpek, eti yakaladı.
- Yesterday Tom caught three fish.
- Dün Tom üç tane balık yakaladı.
- I caught a big fish yesterday with my bare hands.
- Dün çıplak ellerimle büyük bir balık yakaladım.
- After a short pursuit, the police caught him.
- Kısa bir takipten sonra polis onu yakaladı.
- I caught a very beautiful butterfly.
- Ben çok güzel bir kelebek yakaladım.
- You caught three birds.
- Sen üç kuş yakaladın.
- They caught a lion alive.
- Canlı bir aslan yakalamışlar.
- Tom flipped the coin in the air and then caught it.
- Tom parayı havada çevirdi ve sonra yakaladı.
- I guess you've caught me.
- Sanırım beni yakaladın.
- I wish I had caught Tom.
- Keşke Tom'u yakalasam.
- She caught me by surprise.
- Beni hazırlıksız yakaladı.
- Look what I caught.
- Bak ne yakaladım.
- I caught five fish yesterday.
- Dün beş balık yakaladım.
- Tom and Mary looked embarrassed when John caught them kissing.
- Tom ve Mary, John onları öpüşürken yakaladığında utanmış görünüyorlardı.
- Tom caught the frisbee with one hand.
- Tom frizbiyi tek eliyle yakaladı.
- Mary caught me.
- Mary beni yakaladı.
- I'm the one who caught them.
- Onları yakalayan kişi benim.
- I'm glad I caught you before you left.
- Gitmeden önce seni yakaladığıma sevindim.
- Tom flipped the coin in the air and then caught it.
- Tom bozuk parayı havaya attı ve sonra onu yakaladı.
- What if someone catches us?
- Ya birisi bizi yakalarsa?
- The police caught Tom.
- Polis Tom'u yakaladı.
- Tom threw the car keys to Mary and she caught them.
- Tom araba anahtarlarını Mary'ye attı ve o onları yakaladı.
- We caught a big break.
- Büyük bir fırsat yakaladık.
- She caught sight of a rowing boat in the distance.
- Uzakta bir sandalın görüntüsünü yakaladı.
- Hey, Tom, glad I caught you.
- Hey, Tom, seni yakaladığıma sevindim.
- Sami caught Layla with another man.
- Sami Layla'yı başka bir adamla yakaladı.
- I caught her in the act.
- Onu suçüstü yakaladım.
- The teacher caught the student cheating on the examination.
- Öğretmen sınavda kopya çeken öğrenciyi yakaladı.
- Is it true that you caught a scorpion?
- Bir akrep yakaladığın doğru mu?
- Tom went fishing, but didn't catch anything.
- Tom balık tutmaya gitti ama hiçbir şey yakalayamadı.
- I caught Tom stealing some money out of my wallet.
- Tom'u cüzdanımdan para çalarken yakaladım.
- Her boyfriend cheated on her, but he denied it until she caught him.
- Erkek arkadaşı onu aldatıyormuş, ama onu yakalayıncaya kadar inkar etmiş.
- Tom caught Mary trying to steam open an envelope addressed to him.
- Tom Mary'yi ona gönderilen bir zarfı açmak için buğulama yapmaya çalışırken yakaladı.
- Tom caught a big one.
- Tom büyük bir tane yakaladı.
- Tom caught Mary snooping through his stuff.
- Tom, Mary'yi eşyalarını karıştırırken yakaladı.
- Yesterday Tom caught three fish.
- Dün Tom üç balık yakaladı.
- I saw the picture of the fish you caught.
- Yakaladığın balığın resmini gördüm.
- He's successfully caught the big rat in the kitchen.
- Mutfaktaki büyük fareyi başarıyla yakaladı.
- The police have caught Tom.
- Polis, Tom'u yakaladı.
- The police caught him at it.
- Polis onu iş üstünde yakaladı.
- I'm the one who caught him.
- Onu yakalayan kişi benim.
- She caught me watching porn.
- Beni porno izlerken yakaladı.
- She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Onu kolundan yakalamasaydı, kız gölete düşecekti.
- We caught him.
- Onu yakaladık.
- He caught Mary staring at him.
- O Mary'yi ona bakarken yakaladı.
- The guests caught him in his pajamas.
- Konuklar onu pijamalarıyla yakaladı.
- I could've caught that bus.
- O otobüsü yakalayabilirdim.
- I caught three fish this morning.
- Bu sabah üç tane balık yakaladım.
- Is it true that you caught a scorpion?
- Bir akrep yakaladığınız doğru mu?
- The fish Tom caught this afternoon were trout.
- Tom'un bu öğleden sonra yakaladığı balıklar alabalıktı.
- We caught her.
- Biz onu yakaladık.
- We caught him red-handed.
- Biz onu suçüstü yakaladık.
- They caught the robbers red-handed.
- Onlar soyguncuları suçüstü yakaladılar.
- My cat catches birds.
- Kedim kuşları yakalar.
- I caught three fish.
- Üç balık yakaladım.
- I caught you!
- Yakaladım seni!
- Tom caught Mary.
- Tom Mary'i yakaladı.
- Tom caught many fish.
- Tom çok balık yakaladı.
- We caught Tom trying to steal our food.
- Tom'u yemeğimizi çalmaya çalışırken yakaladık.
- Tom caught Mary looking at him.
- Tom, Mary'yi ona bakarken yakaladı.
- The policeman caught me by the wrist.
- Polis beni bileğimden yakaladı.
- The eel I caught last week is still alive.
- Geçen hafta yakaladığım yılan balığı hala yaşıyor.
- This is the first time I've caught such a big fish!
- İlk defa bu kadar büyük bir balık yakaladım!
- The teacher confiscated Tom's phone when she caught him texting in class.
- Öğretmen Tom'u sınıfta mesajlaşırken yakalayınca telefonuna el koydu.
- We caught Tom trying to steal our food.
- Tom'u yiyeceğimizi çalmaya çalışırken yakaladık.
- We caught a lot of fish this afternoon.
- Bu öğleden sonra çok fazla balık yakaladık.
- I caught her.
- Ben onu yakaladım.
- I caught five fish at the lake.
- Ben gölde beş tane balık yakaladım.
- Hey, Tom, glad I caught you.
- Hey, Tom, seni yakaladığıma memnunum.
- I caught Tom.
- Tom'u yakaladım.
- Ken caught Tom.
- Ken Tom'u yakaladı.
- A burglar broke into the convenience store last month, but I heard the police caught him yesterday.
- Bir hırsız geçen ay bir markete girdi fakat polisin onu dün yakaladığını duydum.
- Yesterday my father caught three fish.
- Dün babam üç tane balık yakaladı.
- He caught me.
- O beni yakaladı.
- Tom caught several large trout.
- Tom birkaç büyük alabalık yakaladı.
- I ran all the way, otherwise I could not have caught the train.
- Bütün yolu koştum, yoksa treni yakalayamazdım.
- The police caught sight of the criminal running away.
- Polis kaçan suçluyu yakaladı.
- I caught Tom going through my papers.
- Tom'u evraklarımı karıştırırken yakaladım.
- I went fishing this morning, but didn't catch anything.
- Bu sabah balık tutmaya gittim ama hiçbir şey yakalamadım.
- He caught me off-guard.
- Beni hazırlıksız yakaladı.
- Those fish I just caught will be our dinner tonight.
- Demin yakaladığım balıklar bu akşam yemeğimiz olacak.
- Someone caught me by the arm.
- Biri beni kolumdan yakaladı.
- They caught me.
- Beni yakaladılar.
- The fish Tom caught this afternoon were trout.
- Tom'un öğleden sonra yakaladığı balıklar alabalıktı.
- The teacher caught a student cheating in the exam.
- Öğretmen sınavda kopya çeken bir öğrenciyi yakaladı.
- Tom caught Mary snooping through his stuff.
- Tom Mary'yi onun işini baştan sona incelerken yakaladı.
- You caught me off guard.
- Beni hazırlıksız yakaladın.
- Who caught Tom?
- Kim Tom'u yakaladı?
- Tom caught Mary stealing his money from the cash register.
- Tom, Mary'yi kasadan parasını çalarken yakaladı.
- Tom almost caught Mary.
- Tom neredeyse Mary'yi yakalıyordu.
- We caught you.
- Sizi yakaladık.
- I'm glad I caught you.
- Seni yakaladığıma sevindim.
- Tom caught three fish this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra üç balık yakaladı.
- He caught her by the hair.
- Onu saçlarından yakaladı.
- I caught them.
- Onları yakaladım.
- He caught me by the arm.
- Beni kolumdan yakaladı.
- The hunter caught the fox.
- Avcı tilkiyi yakaladı.
- John caught a tiger and shot two lions.
- John, bir kaplan yakaladı ve iki aslan vurdu.
- I wish I had caught Tom.
- Keşke Tom'u yakalasaydım.
- We caught him trying to go out of his room.
- Onu odasından çıkmaya çalışırken yakaladık.
- I'm the one who caught them.
- Onları yakalayan bendim.
- Nobody ever caught Tom stealing.
- Şimdiye kadar kimse Tom'u hırsızlık yaparken yakalamadı.
- She caught him smoking a cigarette.
- Onu sigara içerken yakaladı.
- She caught me by the arm.
- Beni kolumdan yakaladı.
- He caught three fish.
- O üç balık yakaladı.
- Tom's question caught Mary completely off-guard.
- Tom'un sorusu Mary'yi tamamen hazırlıksız yakaladı.
- Dan chased the mugger and caught him.
- Dan soyguncuyu kovaladı ve yakaladı.
- Fadil caught Layla with another man.
- Fadıl Leyla'yı başka bir adamla yakaladı.
- The cops caught the bad guy.
- Polisler kötü adamı yakaladı.
- The police never caught the guy who attacked Tom.
- Polis Tom'a saldıran adamı asla yakalamadı.
- I tripped on a stone, and if he hadn't caught me, I would have fallen into the gorge.
- Ben bir taşa takıldım ve o beni yakalamasaydı, boğaza düşerdim.
- He caught twenty butterflies.
- Yirmi kelebek yakaladı.
- I caught Tom cheating.
- Tom'u hile yaparken yakaladım.
- The girl caught a small fish.
- Kız küçük bir balık yakaladı.
- Wolverine catches a lot of hares and black grouses, hazel grouses, small rodents.
- Kutup porsuğu bir sürü yabani tavşan, kara orman tavuğu, ela orman tavuğu ve küçük kemirgenler yakalar.
- We caught the thief.
- Çalanı yakaladık.
- Tom caught me by the arm.
- Tom beni kolumdan yakaladı.
- Tom caught Mary goofing off.
- Tom, Mary'yi boş boş oyalanırken yakaladı.
- They caught the fox with a trap.
- Onlar tilkiyi bir tuzakla yakaladılar.
- Tom was in a stolen car when the police finally caught him.
- Sonunda polis onu yakaladığında Tom çalıntı bir arabadaydı.
- Have I caught you at a bad time?
- Sizi kötü bir zamanda mı yakaladım?
- Have you caught any big fish?
- Hiç büyük bir balık yakaladın mı?
- My father caught me by the arm.
- Babam beni kolumdan yakaladı.
- The cat began to tear at the mouse it caught.
- Kedi yakaladığı fareyi parçalamaya başladı.
- They never caught him.
- Onu hiç yakalamadılar.
- You caught me off-guard.
- Beni hazırlıksız yakaladın.
- Tom caught a wolf and tried to tame it.
- Tom bir kurt yakaladı ve onu evcilleştirmeye çalıştı.
- Tom caught Mary before she fell.
- Tom düşmeden önce Mary'yi yakaladı.
- Look what I caught.
- Yakaladığıma bak.
- He caught me by the neck.
- Beni boynumdan yakaladı.
- I'm glad I've finally caught you.
- Sonunda seni yakaladığıma sevindim.
- The teacher confiscated Tom's phone when she caught him texting in class.
- Öğretmen onu sınıfta mesaj yazarken yakaladığında Tom'un telefonuna el koydu.
- My father caught three fish yesterday.
- Babam dün üç balık yakaladı.
- Okay, you caught me.
- Tamam, beni yakaladın.
- Tom caught three fish.
- Tom üç balık yakaladı.
- Tom was in a stolen car when the police finally caught him.
- Polis sonunda onu yakaladığında Tom çalıntı bir arabadaydı.
- They caught the robbers red-handed.
- Soyguncuları suçüstü yakaladılar.
- I'm the one who caught him.
- Onu yakalayan bendim.
- Tom caught Mary stealing his money from the cash register.
- Tom Mary'yi yazarkasadan parasını çalarken yakaladı.
- From your conversation in Hebrew, I caught only two words.
- İbranice konuşmanızdan sadece iki kelime yakaladım.
- This is one of the fish that Tom caught.
- Bu Tom'un yakaladığı balıklardan biri.
- I caught him stealing the money.
- Onu parayı çalarken yakaladım.
- This is the fish he caught.
- Bu onun yakaladığı balık.
- We caught him red-handed.
- Onu suçüstü yakaladık.
- Tom finally caught the chicken.
- Tom sonunda tavuğu yakaladı.
- Tom was about to fall, but Mary caught him.
- Tom düşmek üzereydi ama Mary onu yakaladı.
- Using a trap, they caught the fox.
- Bir tuzak kullanarak tilkiyi yakaladılar.
- Tom caught Mary stealing money from the cash register.
- Tom, Mary'yi kasadan para çalarken yakaladı.
- We caught them.
- Onları biz yakaladık.
- The police caught the burglar red-handed.
- Polisler, hırsızı suçüstü yakaladı.
- You caught Tom, didn't you?
- Tom'u yakaladın, değil mi?
- I caught it.
- Onu yakaladım.
- I'm the one who caught her.
- Onu yakalayan biriyim.
- They caught the fox with a trap.
- Tilkiyi bir tuzakla yakaladılar.
- This is the fish he caught.
- Bu, onun yakaladığı balıktır.
- She caught me watching porn.
- O beni porno izlerken yakaladı.
- He caught a boy stealing his watch.
- Saatini çalan bir çocuğu yakaladı.
- She caught him smoking a cigarette.
- Onu bir sigara içerken yakaladı.
- Tom caught the ball with both hands.
- Tom topu iki eliyle yakaladı.
- They caught him.
- Onu yakaladılar.
- He caught the first train and got there just in time.
- İlk treni yakaladı ve tam zamanında orada oldu.
- The dog leapt and caught the disk in midair.
- Köpek sıçradı ve diski havada yakaladı.
- Her father nearly caught her having sex with her boyfriend.
- Babası neredeyse onu erkek arkadaşıyla seks yaparken yakalıyordu.
- They caught him stealing.
- Onu hırsızlık yaparken yakaladılar.
- If you had come only two minutes earlier, you could have caught the bus.
- Sadece iki dakika önce gelseydin, otobüsü yakalayabilirdin.
- The police have caught him.
- Polisler onu yakaladı.
- Tom has caught every Pokémon in Pokémon Go.
- Tom, Pokémon Go'daki tüm Pokémonları yakaladı.
- He went fishing, but didn't catch anything.
- Balık tutmaya gitti ama hiçbir şey yakalayamadı.
- I caught the man stealing the money.
- Para çalan adamı yakaladım.
- We never caught them.
- Biz asla onları yakalamadık.
- She caught me by the arm.
- O, beni kolumdan yakaladı.
- I caught Tom flirting with my wife.
- Tom'u karımla flört ederken yakaladım.
- One beats the bush, and another catches the bird.
- Biri çalıyı döver, diğeri kuşu yakalar.
- Bill got up so early that he caught the first train.
- Bill o kadar erken kalktı ki, ilk treni yakaladı.
- She caught two mice.
- O iki fare yakaladı.
- We caught the train.
- Biz treni yakaladık.
- Tom caught Mary before she fell.
- Tom Mary'yi düşmeden yakaladı.
- The boy caught a large fish.
- Çocuk, büyük bir balık yakaladı.
- I'd caught him red-handed.
- Onu suçüstü yakaladım.
- Tom caught a mosquito between his thumb and first finger.
- Tom baş ve ilk parmağı arasında bir sivrisinek yakaladı.
- Markku – who likes to fish – caught a large fish today.
- Balık avlamayı seven Markku bugün büyük bir balık yakaladı.
- He caught me by the neck.
- O, beni boynumdan yakaladı.
- I caught him trying to sneak out.
- Onu gizlice kaçmaya çalışırken yakaladım.
- Tom chased the mugger and caught him.
- Tom soyguncuyu kovalayıp yakaladı.
- The police haven't yet caught the person who committed this hideous crime.
- Polis henüz bu korkunç suçu işlemiş kişiyi yakalamış değil.
- They caught me with my pants down.
- Onlar beni utanç verici bir durumda yakaladılar.
- Tom caught three large trout.
- Tom üç büyük alabalık yakaladı.
- Tom finally caught the chicken.
- Tom nihayet tavuğu yakaladı.
- My cat catches birds.
- Kedim kuşları yakalıyor.
- The man caught the girl by the wrist.
- Adam kızı bileğinden yakaladı.
- The world chased, but never caught me.
- Dünya kovaladı ama beni asla yakalayamadı.
- In looking through the mist, I caught a glimpse of my future.
- Sisin içinden bakarken, geleceğime dair bir anlık görüntü yakaladım.
- I heard they caught Tom's killer.
- Tom'un katilini yakaladıklarını duydum.
- He caught three fish.
- Üç balık yakaladı.
- Tom caught a couple of large trout yesterday.
- Tom dün birkaç büyük alabalık yakaladı.
- We caught them.
- Onları yakaladık.
- The police think they caught the guy who did it.
- Polis bunu yapan adamı yakaladıklarını düşünüyor.
- The cat catches mice.
- Kedi fare yakalıyor.
- If I had left a little earlier, I would have caught the last train.
- Ben biraz daha erken çıksaydım, son treni yakalardım.
- He caught nothing.
- O hiçbir şey yakalamadı.
- The dog leapt and caught the disk in midair.
- Köpek sıçradı ve havada diski yakaladı.
- She caught me.
- O beni yakaladı.
- If you had come only two minutes earlier, you could have caught the bus.
- Eğer iki dakika daha erken gelseydin, otobüsü yakalayabilirdin.
- They caught Mary and Tom having sex at the back of the bus.
- Mary ve Tom'u otobüsün arkasında seks yaparken yakalamışlar.
- Tom caught Mary smoking a cigarette.
- Tom, Mary'yi sigara içerken yakaladı.
- I caught a very beautiful butterfly.
- Çok güzel bir kelebek yakaladım.
- He caught her by the arm.
- Onu kolundan yakaladı.
- I caught him stealing the camera.
- Onu kamerayı çalarken yakaladım.
- I caught a bad cold.
- Ben kötü bir soğuk algınlığına yakaladım.
- He caught the ball with his left hand.
- Topu sol eliyle yakaladı.
- Tom caught Mary.
- Tom Mary'yi yakaladı.
- You caught nothing.
- Sen bir şey yakalamadın.
- His girlfriend cheated on him, but she denied it until he caught her.
- Kız arkadaşı onu aldatıyormuş, ama onu yakalayıncaya kadar inkar etmiş.
- Have I caught you at a bad time?
- Seni kötü bir zamanda mı yakaladım?
- My parents caught me smoking.
- Ailem beni sigara içerken yakaladı.
- The cat catches mice.
- Kedi fareleri yakalar.
- Dan chased the mugger and caught him.
- Dan soyguncuyu kovaladı ve onu yakaladı.
- He caught Tom.
- Tom'u yakalamış.
- He caught me by the hand.
- Beni elimden yakaladı.
- My brother caught a big fish.
- Erkek kardeşim büyük bir balık yakaladı.
- The children caught butterflies.
- Çocuklar kelebek yakaladı.
- My brother caught a big fish.
- Kardeşim büyük bir balık yakaladı.
- I caught her in the act.
- Onu iş üstünde yakaladım.
- Somebody caught me by the arm.
- Birisi beni kolumdan yakaladı.
- I heard they caught them.
- Onları yakaladıklarını duydum.
- Some people caught rats and ate them.
- Bazı insanlar sıçanları yakaladılar ve onları yediler.
- She caught him cheating on a test.
- Onu testte kopya çekerken yakaladı.
- He caught a large trout.
- Büyük bir alabalık yakaladı.
- They caught a bear alive.
- Canlı bir ayı yakaladılar.
- Tom catches butterflies with a net.
- Tom bir ağ ile kelebek yakalıyor.
- Markku – who likes to fish – caught a large fish today.
- Balık tutmayı seven Markku bugün büyük bir balık yakaladı.
- They've caught him.
- Onu yakaladılar.
- I caught you!
- Seni yakaladım!
- She caught me by the arm and stopped me from going home.
- O, kolumdan yakaladı ve eve gitmemi engelledi.
- They never caught her.
- Onu hiç yakalamadılar.
- He caught a boy stealing his watch.
- Bir çocuğu onun saatini çalarken yakaladı.
- For dinner, we ate the fish we caught that day.
- Akşam yemeği için o gün yakaladığımız balıkları yedik.
- We caught you.
- Seni yakaladık.
- Sami caught Layla with another man.
- Sami, Leyla'yı başka bir adamla yakaladı.
- He caught Mary staring at him.
- Mary'yi ona bakarken yakaladı.
- We caught her.
- Onu yakaladık.
- They caught Tom.
- Tom'u yakaladılar.
- They caught me with my pants down.
- Beni hazırlıksız yakaladılar.
- I caught a big fish yesterday with my bare hands.
- Dün sadece ellerimle büyük bir balık yakaladım.
- Tom caught a shark.
- Tom bir köpekbalığı yakaladı.
- They've caught her.
- Onu yakaladılar.
- I think I caught a bug over the weekend.
- Sanırım hafta sonu bir böcek yakaladım.
- Tom caught the frisbee with one hand.
- Tom bir eliyle frizbi yakaladı.
- Tom caught me.
- Tom beni yakaladı.
- The police think they caught the guy who did it.
- Polis bunu yapan adamı yakaladığını düşünüyor.
- They caught a bear alive.
- Onlar bir ayıyı canlı yakaladılar.
- A burglar broke into the convenience store last month, but I heard the police caught him yesterday.
- Geçen ay bir hırsız markete girmiş ama dün polisin onu yakaladığını duydum.
- I caught Tom by surprise.
- Tom'u hazırlıksız yakaladım.
- She caught me off-guard.
- Beni hazırlıksız yakaladı.
- I caught Tom cheating.
- Tom'u kopya çekerken yakaladım.
- The police caught Tom.
- Polis, Tom'u yakaladı.
- I caught Tom looking into the neighbors' windows.
- Tom'u komşularının pencerelerine bakarken yakaladım.
- Tom went fishing, but didn't catch anything.
- Tom balık tutmaya gitti, ama bir şey yakalamadı.
- I caught Tom stealing apples from our tree.
- Tom'u ağacımızdan elmaları çalarken yakaladım.
- The fish Tom caught this afternoon was a trout.
- Tom'un bu öğleden sonra yakaladığı balık bir alabalıktı.
- I caught a carp in a net.
- Ağda bir sazan yakaladım.
- The girl caught a small fish.
- Kız, küçük bir balık yakaladı.
- They caught a lion alive.
- Onlar bir aslanı canlı yakaladı.
- She caught Tom.
- Tom'u yakalamış.
- The children caught butterflies.
- Çocuklar kelebekleri yakaladılar.
- You caught nothing.
- Hiçbir şey yakalamadın.
- Who caught Tom?
- Tom'u kim yakaladı?
- The boy caught the cat by the tail.
- Çocuk kediyi kuyruğundan yakaladı.
- Tom catches butterflies with a net.
- Tom bir ağ ile kelebekler yakalar.
- I heard they caught Tom.
- Tom'u yakaladıklarını duydum.
- The cat caught the rats.
- Kedi fareleri yakaladı.
- The farmer caught the boy stealing the apples in his orchard.
- Çiftçi, çocuğu, bahçesindeki elmaları çalarken yakaladı.
- The old man caught a big fish.
- Yaşlı adam büyük bir balık yakaladı.
- We've caught them.
- Onları yakaladık.
- Tom caught the bird.
- Tom kuşu yakaladı.
- I caught him by the arm before he could fall.
- Düşmeden önce onu kolundan yakaladım.
- Tom caught many fish.
- Tom birçok balık yakaladı.
- I caught two fish.
- İki balık yakaladım.
- The policeman caught the fleeing thief by the arm.
- Kaçan hırsızı polis kolundan yakaladı.
- Nobody ever caught Tom stealing.
- Kimse Tom'u hırsızlık yaparken yakalamadı.
- Tom caught the ball with his left hand.
- Tom topu sol eliyle yakaladı.
- Any time I caught myself thinking negatively, I would rephrase the thought in a way that was more positive.
- Ne zaman kendimi olumsuz düşünürken yakalasam, düşüncemi daha olumlu bir şekilde yeniden ifade ederdim.
- I guess you've caught me.
- Beni yakaladın sanırım.
- Tom caught me off guard.
- Tom beni hazırlıksız yakaladı.
- Somebody caught me by the arm.
- Biri beni kolumdan yakaladı.
- The police have caught the murderer.
- Polisler katili yakaladı.
- I caught five fish at the lake.
- Gölde beş balık yakaladım.
- He ran to the station and caught the train.
- İstasyona koştu ve treni yakaladı.
- They've caught Tom.
- Tom'u yakaladılar.
- I caught him.
- Onu yakaladım.
- You caught me.
- Beni yakaladın.
- Those fish I just caught will be our dinner tonight.
- Az önce yakaladığım o balıklar bu gece akşam yemeğimiz olacak.
- Tom has caught every Pokémon in Pokémon Go.
- Tom, Pokémon Go'daki her Pokémon'u yakaladı.
- George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
- George, geçenlerde üç saat boyunca mücadele ettikten sonra yakaladığı 15 kiloluk bir levreği anlatıyordu.
- They caught me with my pants down.
- Beni yüz kızartıcı bir durumda yakaladılar.
- He caught a big one.
- Büyük bir tane yakaladı.
- I caught a big fish yesterday.
- Dün büyük bir balık yakaladım.
- He caught my hand and pulled me to the second floor.
- Elimi yakaladı ve beni ikinci kata çekti.
- If you had left earlier, you would have caught the train.
- Daha erken çıkmış olsaydınız, treni yakalayabilirdiniz.
- We haven't caught the thief yet.
- Hırsızı henüz yakalayamadık.
- Tom caught a couple of big fish yesterday.
- Tom dün birkaç büyük balık yakaladı.
- The eel I caught last week is still alive.
- Geçen hafta yakaladığım yılan balığı hâlâ canlı.
- They caught a lot of fish at the river.
- Nehirde bir sürü balık yakaladılar.
- I caught her.
- Onu yakaladım.
- I caught him cheating on the exam.
- Onu sınavda kopya çekerken yakaladım.
- We caught two foxes.
- İki tilki yakaladık.
- I barely caught the train.
- Treni zar zor yakaladım.
- Have you caught that Unicorn yet?
- Unicorn'u yakaladın mı?
- The policeman caught him by the arm.
- Polis onu kolundan yakaladı.
- The teacher caught the student cheating on the examination.
- Öğretmen öğrenciyi sınavda kopya çekerken yakaladı.
- Tom caught Mary sneaking out of the house.
- Tom, Mary'i evden gizlice çıkarken yakaladı.
- Tom caught a big trout.
- Tom büyük bir alabalık yakaladı.
- The police caught Tom red-handed, breaking into a house in our neighborhood.
- Tom bizim mahallede bir eve zorla girerken polis onu suçüstü yakaladı.
- He caught the chicken.
- Tavuğu yakaladı.
- He caught nothing.
- O bir şey yakalamadı.
- Tom caught Mary staring at him.
- Tom Mary'yi, ona bakarken yakaladı.
- I caught a couple of big fish.
- Birkaç tane büyük balık yakaladım.
- Never fry a fish till it's caught.
- Bir balığı yakalayana kadar asla kızartmayın.
- They never caught Tom.
- Tom'u asla yakalamadılar.
- We caught tadpoles and put them in jars.
- Kurbağa yavrularını yakalayıp kavanozlara koyduk.
- The police have caught him.
- Polis onu yakaladı.
- You caught three birds.
- Üç tane kuş yakaladın.
- Tom caught a snowflake on his tongue.
- Tom dilinin üzerinde bir kar tanesi yakaladı.
- The boy caught the dog by the tail.
- Çocuk köpeği kuyruğundan yakaladı.
- We caught a big break.
- Biz büyük bir şans yakaladık.
- We caught a lot of fish this afternoon.
- Bu öğleden sonra bir sürü balık yakaladık.
- It was lucky that you caught the train.
- Treni yakaladığın için şanslıydın.
- I heard they caught her.
- Onu yakaladıklarını duydum.
- I caught him cheating on the test.
- Onu testte kopya çekerken yakaladım.
- I caught Tom stealing some money out of my wallet.
- Tom'u cüzdanımdan biraz para çalarken yakaladım.
- We caught some large fish there.
- Orada büyük balıklar yakaladık.
- The police never caught the guy who attacked Tom.
- Polis Tom'a saldıran adamı yakalayamadı.
- He caught them stealing apples.
- Onları elma çalarken yakalamış.
- They never caught Tom.
- Tom'u hiç yakalayamadılar.
- I caught a huge fish today.
- Bugün büyük bir balık yakaladım.
- We never caught them.
- Onları hiç yakalayamadık.
- She caught him cheating on a test.
- Onu sınavda kopya çekerken yakaladı.
- Tom caught a big fish.
- Tom büyük bir balık yakaladı.
- Tom caught a large trout.
- Tom büyük bir alabalık yakaladı.
- I tripped on a stone, and if he hadn't caught me, I would have fallen into the gorge.
- Bir taşa takıldım ve eğer beni yakalamasaydı, vadiye düşecektim.
- Tom caught a thief.
- Tom bir hırsızı yakaladı.
- The fish Tom caught this afternoon was a trout.
- Tom'un öğleden sonra yakaladığı balık bir alabalıktı.
- They caught foxes with traps.
- Tilkileri tuzaklarla yakalıyorlardı.
- Some people caught rats and ate them.
- Bazı insanlar sıçan yakalayıp yiyordu.
- We caught them by surprise.
- Onları hazırlıksız yakaladık.
- The policeman caught the fleeing thief by the arm.
- Polis, kaçan hırsızı kolundan yakaladı.
- We caught three foxes.
- Üç tilki yakaladık.
- I caught an earlier flight.
- Erken bir uçuş yakaladım.
- They caught her.
- Onu yakaladılar.
- I caught the dog.
- Köpeği yakaladım.
- Michael caught her by the hand.
- Michael onu elinden yakaladı.
- Layla caught a train back to Cairo.
- Layla Kahire'ye giden bir treni yakaladı.
- The fish he caught yesterday is still alive.
- Dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
- We caught tadpoles and put them in jars.
- Kurbağa yavrularını yakaladık ve onları kavanozlara koyduk.
- The police caught him at it.
- Polisler onu suçüstü yakaladı.
- I'm the one who caught Tom.
- Tom'u yakalayan benim.
- They caught Tom.
- Onlar Tom'u yakaladılar.
- I caught two fish.
- Ben iki balık yakaladım.
- What if someone catches us?
- Ya biri bizi yakalarsa?
- Tom caught the ball with his right hand.
- Tom topu sağ eliyle yakaladı.
- I caught a couple of big fish.
- Birkaç büyük balık yakaladım.
- He caught the cord.
- İpi yakaladı.
- That old man caught a large fish.
- O yaşlı adam büyük bir balık yakaladı.
- Tom caught a thief.
- Tom bir hırsız yakaladı.
- He caught Tom.
- O, Tom'u yakaladı.
- We caught some large fish there.
- Orada bazı büyük balıklar yakaladık.
- We caught the train.
- Treni yakaladık.
- The police have caught the murderer.
- Polis katili yakaladı.
- She caught Tom.
- O, Tom'u yakaladı.
- Mary caught Tom.
- Mary Tom'u yakaladı.
- The policeman caught the man by the arm.
- Polis adamı kolundan yakaladı.
- Tom's question caught Mary completely off-guard.
- Tom'un sorusu Mary'yi tamamen hazırlıksız yakalamıştı.
- I caught Tom stealing apples from our tree.
- Tom'u ağacımızdan elma çalarken yakaladım.
- I caught him cheating on the test.
- Onu sınavda kopya çekerken yakaladım.
- I'd caught him red-handed.
- Onu iş üstünde yakaladım.
- The police caught the suicide bomber before he could detonate his bomb.
- Polis intihar bombacısını bombasını patlatamadan yakaladı.
- The police caught the suicide bomber before he could detonate his bomb.
- Polis, intihar bombacısını bombasını patlatmadan önce yakaladı.
- This is the biggest fish that I have ever caught.
- Bu şimdiye kadar yakaladığım en büyük balık.
- She caught him staring at her.
- Onu kendisine bakarken yakaladı.
- They've caught Tom.
- Onlar Tom'u yakaladılar.
- Tom caught Mary looking at him.
- Tom Mary'yi ona bakarken yakaladı.
- She caught him looking at her.
- Onu kendisine bakarken yakaladı.
- The hawk caught a rat.
- Şahin bir sıçan yakaladı.
- Yesterday my father caught three fish.
- Dün babam üç balık yakaladı.
- The police caught Tom red-handed, breaking into a house in our neighborhood.
- Polis Tom'u mahallemizdeki bir eve girerken suçüstü yakaladı.
- I heard they caught him.
- Onu yakaladıklarını duydum.
- Tom caught a couple of big fish yesterday.
- Tom dün bir çift büyük balık yakaladı.
- I caught Tom looking into the neighbors' windows.
- Tom'u komşuların pencerelerine bakarken yakaladım.
- I caught three fish this morning.
- Bu sabah üç balık yakaladım.
- I'd caught him red-handed.
- Onu suçüstü yakalamıştım.
- This is the first time I've caught such a big fish!
- İlk defa böyle büyük bir balık yakaladım!
- Tom threw the car keys to Mary and she caught them.
- Tom arabanın anahtarlarını Mary'ye fırlattı ve Mary onları yakaladı.
- Marjane caught the cat.
- Marjane kediyi yakaladı.
- The Japanese fishing fleet catches more than 1000 whales per year on the pretext of scientific research.
- Japon balıkçılık filosu bilimsel araştırma bahanesiyle yılda 1000'den fazla balina yakalar.
- The teacher caught a student cheating in the exam.
- Öğretmen sınavda bir öğrenciyi kopya çekerken yakaladı.
- Tom caught Mary secretly watching soap operas at night.
- Tom, Mary'yi geceleyin gizlice pembe dizi seyrederken yakaladı.
- The hunter caught the fox.
- Avcı, tilkiyi yakaladı.
- She caught me by the arm and stopped me from going home.
- Beni kolumdan yakaladı ve eve gitmeme engel oldu.
- He caught me by the arm.
- O beni kolumdan yakaladı.
- I tried to run away, but they caught me.
- Kaçmaya çalıştım ama beni yakaladılar.
- Tom caught Mary staring at him.
- Tom, Mary'yi ona bakarken yakaladı.
- Tom chased the mugger and caught him.
- Tom soyguncuyu kovaladı ve yakaladı.
- I caught an earlier flight.
- Daha erken bir uçuş yakaladım.
- The Police caught him red handed.
- Polis onu suçüstü yakaladı.
- Tom caught three fish yesterday.
- Tom dün üç tane balık yakaladı.
- Tom caught three fish yesterday.
- Tom dün üç balık yakaladı.
- Have you caught any big fish?
- Hiç büyük balık yakaladın mı?
- He caught a big one.
- O büyük bir tane yakaladı.
- The quiet cat caught the mouse.
- Sessiz kedi fareyi yakaladı.
- The Japanese fishing fleet catches more than 1000 whales per year on the pretext of scientific research.
- Japon balıkçı filosu bilimsel araştırma bahanesiyle yılda 1000'den fazla balina yakalıyor.
- Tom caught a lot of fish yesterday.
- Tom dün bir sürü balık yakaladı.
- Tom caught the ball with one hand.
- Tom topu tek eliyle yakaladı.
- The cat caught the rats.
- Kedi sıçanları yakaladı.
- I caught him cheating in the examination.
- Onu sınavda kopya çekerken yakaladım.
- I caught three fish.
- Üç tane balık yakaladım.
- The police have caught Tom.
- Polis Tom'u yakaladı.
- The cat caught the mouse.
- Kedi fareyi yakaladı.
- They caught him playing a trick on his sister.
- Kız kardeşine oyun oynarken yakaladılar.
- It was lucky that you caught the train.
- Treni yakaladığınız için şanslısınız.
Show More (457)
|
2 |
catch |
yetişmek (trene/vapura/uçağa) |
v. |
|
- We ran fast to catch the train.
- Trene yetişebilmek için hızla koştuk.
- Tom ran to catch the bus.
- Tom otobüse yetişmek için koştu.
- I want to catch the six o'clock train to New York.
- Saat altıda New York'a giden trene yetişmek istiyorum.
- I'd like to help, but I've got a plane to catch.
- Yardım etmek isterim ama yetişecek bir uçağım var.
- I got up earlier than usual in order to catch the first train.
- İlk trene yetişmek için her zamankinden daha erken kalktım.
- You'll catch the bus if you hurry.
- Acele edersen otobüse yetişirsin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
- Trene yetişmek istiyorsan acele etmelisin.
- They left early to catch the first train.
- İlk trene yetişmek için erken çıktılar.
- John ran to the station in order to catch the last train.
- John son trene yetişmek için istasyona koştu.
- He dashed to catch the last train.
- Son trene yetişmek için hızlı koştu.
- Tom had to run to catch the bus.
- Tom otobüse yetişmek için koşmak zorunda kaldı.
- They are all in a hurry to catch a train.
- Trene yetişmek için hepsi acele ediyor.
- You can catch me later.
- Bana daha sonra yetişebilirsin.
- He hurried to catch the train.
- Trene yetişmek için acele etti.
- We were able to catch the last train.
- Son trene yetişebildik.
- Alice is running to catch her bus.
- Alice otobüse yetişmek için koşuyor.
- Tom ran so fast that I couldn't catch him.
- Tom o kadar hızlı koştu ki ona yetişemedim.
- Tom was in a hurry to catch the bus.
- Tom otobüse yetişmek için acele ediyordu.
- Hurry up, and you'll catch the bus.
- Acele edersen otobüse yetişirsin.
- He is in a hurry to catch the bus.
- Otobüse yetişmek için acele ediyor.
- Tom asked Mary to wake him up in time to catch the first train.
- Tom Mary'den onu ilk trene yetişmesi için vaktinde uyandırmasını istedi.
- We'll never catch Tom.
- Biz asla Tom'a yetişmeyeceğiz.
- I barely caught the train.
- Güçlükle trene yetiştim.
- You have to hurry up so you'd catch the last train.
- Son trene yetişmek için acele etmelisin.
- I have a flight to catch.
- Yetişmem gereken bir uçak var.
- Tom is in a hurry to catch the train.
- Tom trene yetişmek için acele ediyor.
- I set out early so as to catch the first train.
- İlk trene yetişebilmek için erken çıktım.
- I left early to catch the first bus.
- İlk otobüse yetişmek için erken çıktım.
- Tom tried to catch Mary.
- Tom Mary'ye yetişmeye çalıştı.
- I'm heading to the station to catch a train.
- Trene yetişmek için istasyona gidiyorum.
- I'm heading to the station to catch a train.
- Trene yetişmek için istasyona doğru gidiyorum.
- You might want to try to catch an earlier train.
- Daha erken bir trene yetişmeye çalışabilirsiniz.
- I am running in order to catch the train.
- Ben trene yetişmek için koşuyorum.
- She will catch us.
- O bize yetişecek.
- Don't you have a plane to catch?
- Yetişmen gereken bir uçak yok mu?
- Let's hurry so we can catch the bus.
- Otobüse yetişebilmek için acele edelim.
- He is in a hurry to catch the eight o'clock train.
- Saat sekiz trenine yetişmek için acele ediyor.
- I barely managed to catch the train.
- Trene güçlükle yetişebildim.
- You have plenty of time to catch the train.
- Trene yetişmek için bolca vaktiniz var.
- You can run on ahead and I'll catch you up later.
- Sen önden gidebilirsin, ben sana sonra yetişirim.
- I got up earlier than usual to catch the first train.
- İlk trene yetişmek için her zamankinden erken kalktım.
- You've got a bus to catch.
- Yetişmen gereken bir otobüs var.
- I was able to catch the last train because I walked very quickly.
- Çok hızlı yürüdüğüm için son trene yetişebildim.
- I am running in order to catch the train.
- Trene yetişmek için koşuyorum.
- I'd like to help, but I've got a plane to catch.
- Yardım etmek isterdim ama yetişmem gereken bir uçak var.
- Hurry up, and you'll catch the bus.
- Acele et ki otobüse yetişesin.
- Tom didn't run fast enough to catch the bus.
- Tom otobüse yetişmek için yeterince hızlı koşmadı.
- In any case, catch the train tomorrow.
- Ne olursa olsun, yarın trene yetişin.
- You have plenty of time to catch the train.
- Trene yetişmek için bol miktarda zamanın var.
- The traffic accident prevented me from catching the train.
- Trafik kazası trene yetişmemi engelledi.
- Tom ran to catch the last train.
- Tom son trene yetişmek için koştu.
- I really need to catch the first train tomorrow morning.
- Yarın sabah ilk trene yetişmem lazım.
- We hurried to catch the bus.
- Otobüse yetişmek için acele ettik.
- Tom is running in order to catch the bus.
- Tom otobüse yetişmek için koşuyor.
- They left early to catch the first train.
- İlk trene yetişmek için erken ayrıldılar.
- We'll catch you.
- Size yetişeceğiz.
- Tom asked Mary to wake him up in time to catch the first train.
- Tom, Mary'den ilk trene yetişmek için onu zamanında uyandırmasını istedi.
- Tom hurried to catch the bus.
- Tom otobüse yetişmek için acele etti.
- Tom ran so fast I couldn't catch him.
- Tom o kadar hızlı koştu ki ona yetişemedim.
- I have to leave early to catch the train.
- Trene yetişmek için erken çıkmam lazım.
- We hurried to catch the bus.
- Biz otobüse yetişmek için acele ettik.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
- Buraya zamanında gelebilmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorunda kaldım.
- Hurry up and you can still catch your train.
- Acele edersen trene yetişebilirsin.
- I have to catch that train.
- O trene yetişmeliyim.
- He is in a hurry to catch the bus.
- Otobüse yetişmek için acelesi var.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
- Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to run to catch the bus.
- Otobüse yetişmek için koşmak zorundaydım.
- He believed Tom would not be able to catch the train tonight.
- Tom'un bu gece trene yetişemeyeceğine inanıyordu.
- I'll catch the next train.
- Bir sonraki trene yetişeceğim.
- You will catch us.
- Bize yetişeceksin.
- He is in a hurry to catch the train.
- Trene yetişmek için acele ediyor.
- We will have to run to catch the train.
- Trene yetişmek için koşmamız gerekecek.
- You have enough time to catch the train.
- Trene yetişmek için yeterli zamanın var.
- Tom is in a hurry to catch the train.
- Tom trene yetişmek için acele ediyordu.
- We have a plane to catch.
- Yetişmemiz gereken bir uçak var.
- We left early so that we can catch the first train.
- Biz ilk trene yetişebilmek için erken çıktık.
- You've got a plane to catch.
- Yetişmen gereken bir uçak var.
- I have to catch a plane in three hours.
- Üç saat içinde uçağa yetişmem gerekiyor.
- Will he be able to catch the train?
- Trene yetişebilecek mi?
- Tom ran to catch the train.
- Tom trene yetişmek için koştu.
- I've got a bus to catch.
- Yetişmem gereken bir otobüs var.
- I got up early in order to catch the first train.
- İlk trene yetişmek için erken kalktım.
- Tom got to the station in time to catch the train he wanted to catch.
- Tom yakalamak istediği trene yetişmek için tam zamanında istasyona vardı.
- How are you going to catch Tom?
- Tom'a nasıl yetişeceksin?
- Now, if you'll excuse me, I've got a bus to catch.
- Şimdi, bana izin verirsen, yetişmem gereken bir otobüsüm var.
- Now, if you'll excuse me, I've got a bus to catch.
- Şimdi, izin verirseniz, yetişmem gereken bir otobüs var.
- Tom ran like crazy to catch the last train.
- Tom son trene yetişmek için deli gibi koştu.
- I suggest that you hurry if you plan to catch the next train.
- Bir sonraki trene yetişmeyi planlıyorsan acele etmeni öneririm.
- Tom left early to catch the first train.
- Tom ilk trene yetişmek için erken çıktı.
- We can catch them.
- Onlara yetişebiliriz.
- Can you catch me?
- Bana yetişebilir misin?
- They are all in a hurry to catch a train.
- Hepsi trene yetişmek için acele ediyor.
- You will not be able to catch the train.
- Trene yetişemeyeceksiniz.
- I have a bus to catch.
- Yetişmem gereken bir otobüs var.
- I'm going to catch the next bus.
- Bir sonraki otobüse yetişeceğim.
- Tom has a plane to catch.
- Tom'un yetişmesi gereken bir uçak var.
- There's no way I can catch Tom.
- Tom'a yetişebilmemin hiç bir yolu yok.
- It has taken them three hours to catch the bus.
- Otobüse yetişmek onların üç saatini aldı.
- You can run on ahead and I'll catch you up later.
- Siz önden koşabilirsiniz, ben daha sonra size yetişirim.
- I have to hurry to the station to catch the last train.
- Son trene yetişmek için istasyona gitmeliyim.
- Tom got up early in order to catch the first train.
- Tom ilk trene yetişmek için erken kalktı.
- I don't want to rush you, but let's try to catch the next bus.
- Sizi acele ettirmek istemem ama bir sonraki otobüse yetişmeye çalışalım.
- Hurry, and you will catch the train.
- Acele et ki trene yetişesin.
- I've got to get up early and catch a plane to Boston.
- Erken kalkıp Boston'a giden bir uçağa yetişmeliyim.
- Not enough time to catch the last bus.
- Son otobüse yetişmek için yeterli zaman yoktu.
- I really had to run for it to catch the train.
- Trene yetişmek için gerçekten koşmam gerekti.
- Hurry up in order to catch the train.
- Trene yetişmek için acele edin.
- Let's hurry so we can catch the bus.
- Acele edelim ki otobüse yetişebilelim.
- Tom hurried to catch the train.
- Tom trene yetişmek için acele etti.
- Nick hurried to catch the bus.
- Nick, otobüse yetişmek için acele etti.
- I couldn't catch the train.
- Trene yetişemedim.
- Tom has a bus to catch.
- Tom'un yetişmesi gereken bir otobüs var.
- We have a plane to catch.
- Yetişecek bir uçağımız var.
- You caught Tom, didn't you?
- Tom'a yetiştin, değil mi?
- Bill got up early so he could catch the first train.
- Bill ilk trene yetişebilmek için erkenden kalktı.
- I have a plane to catch.
- Yetişmem gereken bir uçak var.
- I was able to catch the last train.
- Son trene yetişebildim.
- Can we catch the train?
- Trene yetişebilir miyiz?
- He ran to the station and caught the train.
- İstasyona koştu ve trene yetişti.
Show More (116)
|
3 |
catch |
yakalanmak |
v. |
|
- Therefore, it protects you from catching cold and flu.
- Bu nedenle sizi soğuk algınlığına ve gribe yakalanmaktan korur.
- Therefore, it protects you from catching cold and flu.
- Bu nedenle sizi soğuk algınlığı ve gribe yakalanmaktan korur.
- For three days, she refused to work with him for fear of catching his cold.
- Üç gün boyunca, soğuk algınlığına yakalanma korkusuyla onunla çalışmayı reddetti.
- Therefore, it protects you from catching cold and flu.
- Böylece sizi soğuk algınlığı ve gribe yakalanmaktan korur.
- For three days, she refused to work with him for fear of catching his cold.
- Üç gün boyunca soğuk algınlığına yakalanma korkusuyla onunla çalışmayı reddetti.
- I don't want to catch your cold.
- Soğuk algınlığına yakalanmak istemiyorum.
- He catches colds easily.
- Kolayca soğuk algınlığına yakalanır.
- Not all of us catch colds.
- Hepimiz soğuk algınlığına yakalanmayız.
- She catches colds easily.
- O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
- My wife catches colds easily.
- Karım soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
- I want to make sure that I don't catch the flu.
- Gribe yakalanmadığımdan emin olmak istiyorum.
- He seems to catch the flu every year.
- Her sene gribe yakalanıyor gibi.
- I often catch colds.
- Sık sık soğuk algınlığına yakalanırım.
- My wife catches colds easily.
- Karım kolayca soğuk algınlığına yakalanır.
- Rises in temperature create the ideal conditions for catching colds.
- Sıcaklık artışları soğuk algınlığına yakalanmak için ideal koşulları yaratır.
- She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
- O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.
- You'd better be careful not to catch cold.
- Soğuk algınlığına yakalanmamak için dikkatli olsan iyi olur.
- I tend to catch colds.
- Soğuk algınlığına yakalanmaya meyilliyimdir.
- I want to make sure that I don't catch the flu.
- Gribe yakalanmayacağımdan emin olmak istiyorum.
- Tom catches colds easily.
- Tom kolayca soğuk algınlığına yakalanır.
- She easily catches cold.
- Kolayca soğuk algınlığına yakalanıyor.
- He catches colds easily.
- O kolayca soğuk algınlığına yakalanır.
- He seems to catch the flu every year.
- Her yıl gribe yakalanıyor gibi görünüyor.
- Tom often catches colds.
- Tom sık sık soğuk algınlığına yakalanır.
- I tend to catch colds.
- Kolayca soğuk algınlığına yakalanırım.
- I often catch colds in the winter.
- Kışın sık sık soğuk algınlığına yakalanıyorum.
- Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases.
- Ellerinizi düzenli olarak yıkamak bazı hastalıklara yakalanmayı önlemenin iyi bir yoludur.
- He catches colds very easily.
- O kolayca soğuk algınlığına yakalanır.
- I always catch colds in the winter.
- Kışın hep soğuk algınlığına yakalanırım.
- I often catch colds.
- Ben sık sık soğuk algınlığına yakalanırım.
- Tom seems to catch the flu every year.
- Tom her yıl gribe yakalanıyor gibi görünüyor.
- I just don't want to catch your cold.
- Soğuk algınlığına yakalanmak istemiyorum.
- He believed Tom would not be able to catch the train tonight.
- O Tom'un bu gece treni yakalanamayacağına inanıyordu.
- She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
- Odadan çıkmıyor, çünkü başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemiyor.
- She catches colds easily.
- Kolayca soğuk algınlığına yakalanıyor.
Show More (32)
|
4 |
catch |
çekmek |
v. |
|
- There was one particular one that caught my fancy, which I thought I might like to buy.
- Özellikle bir tanesi dikkatimi çekti ve onu satın almak isteyebileceğimi düşündüm.
- There was one particular one that caught my fancy, which I thought I might like to buy.
- Özellikle dikkatimi çeken bir tanesi vardı ki onu satın almak isteyebileceğimi düşündüm.
- Layla caught the eye of many a young man.
- Layla birçok genç erkeğin dikkatini çekmişti.
- The dress in the shop window caught Marie's eye.
- Mağaza vitrinindeki elbise Marie'nin dikkatini çekti.
- She caught my attention.
- O benim dikkatimi çekti.
- He caught her eye immediately.
- O hemen onun dikkatini çekti.
- This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters.
- Bu sabah istasyonda, kalın harfli bir afiş onun dikkatini çekti.
- Something caught Tom's attention.
- Bir şey Tom'un dikkatini çekti.
- Something seems to have caught Tom's attention.
- Bir şey Tom'un dikkatini çekmiş gibi görünüyor.
- She caught his attention.
- Onun dikkatini çekti.
- The dress in the window caught your eye.
- Vitrindeki elbise senin dikkatini çekti.
- Something outside the window caught Tom's attention.
- Pencerenin dışındaki bir şey Tom'un dikkatini çekti.
- Mountain bike racing has caught on with young Japanese in the past few years.
- Dağ bisikleti yarışları son birkaç yıldır genç Japonların ilgisini çekiyor.
- Layla caught the eye of many a young man.
- Leyla birçok genç erkeğin dikkatini çekti.
- A cute girl caught Tom's eye.
- Güzel bir kız Tom'un dikkatini çekti.
- He caught her attention.
- Onun dikkatini çekti.
- She caught my attention.
- Dikkatimi çekti.
- Something has caught Tom's attention.
- Bir şey Tom'un dikkatini çekti.
- He really caught my attention.
- Gerçekten dikkatimi çekmişti.
- The dress in the window caught Tom's eye.
- Penceredeki elbise, Tom'un dikkatini çekti.
- Her new hat caught my notice.
- Yeni şapkası dikkatimi çekti.
- She caught his eye immediately.
- O hemen dikkat çekti.
- This TV show is catching on now.
- Bu TV şovu artık ilgi çekiyor.
- She really caught my attention.
- Gerçekten dikkatimi çekmişti.
- Tom caught Mary's attention.
- Tom, Mary'nin dikkatini çekti.
- This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters.
- Bu sabah istasyonda, kalın harflerle yazılmış bir poster dikkatini çekti.
- Her new hat caught my notice.
- Onun yeni şapkası benim dikkatimi çekti.
- Sami's wallet caught Layla's eye.
- Sami'nin cüzdanı Leyla'nın dikkatini çekti.
- Something caught Tom's eye.
- Bir şey Tom'un dikkatini çekti.
Show More (26)
|
5 |
catch |
anlamak |
v. |
|
- I didn't catch the last word.
- Son sözcüğü anlamadım.
- I didn't catch the sentence.
- Cümleyi anlamadım.
- I'm sorry, but I didn't catch what you said.
- Affedersiniz fakat söylediğinizi anlamadım.
- Sorry, I didn't quite catch what you said.
- Üzgünüm, ne dediğinizi tam olarak anlayamadım.
- Sorry, I couldn't catch what you said.
- Üzgünüm, ne dediğinizi anlayamadım.
- I couldn't catch what he said.
- Ne dediğini anlayamadım.
- I didn't catch the last word.
- Son kelimeyi anlamadım.
- I'm sorry, I didn't catch that.
- Üzgünüm onu anlamadım.
- I didn't quite catch the name of that designer.
- O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
- From your conversation in Hebrew, I caught only two words.
- Senin İbranice konuşmandan sadece iki kelime anladım.
- I didn't quite catch the name of that designer.
- O tasarımcının adını tam olarak anlayamadım.
- Tom couldn't catch what Mary said.
- Tom, Mary'nin ne dediğini anlayamadı.
- I didn't catch what you said.
- Ne dediğini anlamadım.
- I beg your pardon; I didn't quite catch your name.
- Affedersiniz; isminizi tam anlamadım.
- I didn't catch your last name.
- Soyadını anlamadım.
- I didn't quite catch that.
- Bunu tam olarak anlamadım.
- I'm sorry, I didn't catch that.
- Özür dilerim, anlamadım.
- Did you catch what he said?
- Ne dediğini anladın mı?
- I couldn't catch what he said.
- Onun ne dediğini anlayamadım.
- Tom couldn't catch what Mary said.
- Tom Mary'nin dediğini anlayamadı.
- I didn't catch his name.
- Onun adını anlamadım.
- I'm sorry, but I didn't catch what you said.
- Özür dilerim ama ne dediğinizi anlamadım.
Show More (19)
|
6 |
catch |
av |
n. |
|
- A large part of Denmark's fishing rights concern catches used for fish meal.
- Danimarka'nın balıkçılık haklarının büyük bir kısmı balık unu için kullanılan avlarla ilgilidir.
- Fish stock management and the corresponding quota rely on the catches being registered effectively.
- Balık stoku yönetimi ve buna karşılık gelen kota, avların etkin bir şekilde kayıt altına alınmasına bağlıdır.
- For this purpose, total allowed catches and quotas are introduced.
- Bu amaçla, izin verilen toplam av miktarları ve kotalar getirilmiştir.
- Aggregate catches in 1996 were around 500 000 tonnes, approximately 8% of the EU total.
- Toplam av miktarı 1996 yılında 500.000 ton civarındaydı ve AB toplamının yaklaşık %8'ini oluşturuyordu.
- Therefore, only if there is a woman fishing will there be large catches of fish once more.
- Bu nedenle, ancak bir kadın balık tutarsa bir kez daha büyük balık avları olacaktır.
- In Mauritania, catches of octopuses have halved in the past four years.
- Moritanya'da ahtapot avı son dört yılda yarı yarıya azalmıştır.
- That has to be the instrument used to keep catches in line with resources.
- Bu, avları kaynaklarla uyumlu tutmak için kullanılan bir araç olmalıdır.
- A proposal for 5% reflects the probable catches of cod and is therefore proportionate to the objective pursued.
- %5'lik bir öneri, muhtemel morina balığı avını yansıtmaktadır ve bu nedenle izlenen hedefle orantılıdır.
- Thirdly, we want to amend the provisions on grading the catches in order to reduce discards.
- Üçüncü olarak ıskartaları azaltmak amacıyla avların derecelendirilmesine ilişkin hükümlerde değişiklik yapmak istiyoruz.
- The catches the Community fleet can benefit from are the surplus resources which the local fleet cannot fish.
- Topluluk filosunun yararlanabileceği avlar, yerel filonun avlayamadığı ihtiyaç fazlası kaynaklardır.
- A proportion of their catches is not landed and they do not generate local employment, as the Community fleet did.
- Avlarının bir kısmı karaya çıkarılmamakta ve Topluluk filosunun yaptığı gibi yerel istihdam yaratmamaktadırlar.
- We divided the catch equally.
- Avı eşit olarak paylaştık.
Show More (10)
|
7 |
catch |
çarpmak |
v. |
|
- Sami's wallet caught Layla's eye.
- Sami'nin cüzdanı Layla'nın gözüne çarptı.
- The dress in the window caught your eye.
- Vitrindeki elbise gözüne çarptı.
- Something in the sky caught my eye.
- Gökyüzünde bir şey gözüme çarptı.
- The dress in the window caught Tom's eye.
- Vitrindeki elbise Tom'un gözüne çarptı.
- Something on the ground caught Tom's eye.
- Yerdeki bir şey Tom'un gözüne çarptı.
- The dress in the window caught my eye.
- Vitrindeki elbise gözüme çarptı.
- Tom caught Mary's eye.
- Tom, Mary'nin gözüne çarptı.
- The dress in the shop window caught Marie's eye.
- Vitrindeki elbise Marie'nin gözüne çarptı.
- She caught my eye.
- O, gözüme çarptı.
- The first thing that caught his eye was a fingerprint on the glass.
- Gözüne çarpan ilk şey camdaki bir parmak iziydi.
- It caught my eye.
- Gözüme çarptı.
- A beautiful pair of glasses caught her eye at the store.
- Mağazada güzel bir gözlük gözüne çarptı.
- Something strange caught my eye.
- Garip bir şey gözüme çarptı.
Show More (10)
|
8 |
catch |
takılmak |
v. |
|
- I'm sorry we're late, but we were caught up in the five o'clock traffic.
- Geç kaldığımız için üzgünüm ama biz beş trafiğine takıldık.
- A cute girl caught Tom's eye.
- Şirin bir kız Tom'un gözüne takıldı.
- She caught my eye.
- Gözüme takıldı.
- The dress in the window caught my eye.
- Vitrindeki elbise gözüme takıldı.
- I was caught in traffic.
- Trafiğe takılmıştım.
- He caught her eye.
- Onun gözüne takıldı.
- It caught my eye.
- O gözüme takıldı.
- The balloon was caught in the tree.
- Balon ağaca takıldı.
- Something strange caught my eye.
- Gözüme tuhaf bir şey takıldı.
- The first thing that caught his eye was a fingerprint on the glass.
- Onun gözünün takıldığı ilk şey camdaki bir parmak iziydi.
- Something caught Tom's eye.
- Tom'un gözüne bir şey takıldı.
Show More (8)
|
9 |
catch |
olmak |
v. |
|
- Helping its disadvantaged regions to catch up has always been one of Turkey's objectives.
- Geri kalmış bölgelerin kalkınmasını desteklemek, daima Türkiye'nin amaçlarından biri olmuştur.
- His mom caught the flu.
- Annesi grip olmuş.
- We all caught flu, and so did the teacher.
- Hepimiz grip olduk, öğretmen de öyle.
- I caught a cold two days ago.
- İki gün önce soğuk algınlığı oldum.
- Tom's mom caught the flu.
- Tom'un annesi grip oldu.
- You catch more flies with honey than with vinegar.
- Çanakta balın olsun arı yemenden gelir.
- Would you mind if I catch some sleep?
- Biraz uyusam sorun olur mu?
- I've caught the flu.
- Grip oldum.
- My mother caught the flu last week.
- Annem geçen hafta grip oldu.
Show More (6)
|
10 |
catch |
görmek |
v. |
|
- As the train went by, he caught a glimpse of the driver.
- Tren geçerken hayal meyal makinisti gördü.
- He caught a glimpse of the driver as the train raced past.
- Tren hızla geçerken makinisti hayal meyal gördü.
- As the train went by, Tom caught a glimpse of the driver.
- Tren geçerken, Tom makinisti bir anlığına gördü.
- Tom caught a glimpse of Mary.
- Tom, Mary'yi bir anlığına gördü.
- I caught a glimpse of the other car right before he hit me.
- O bana çarpmadan hemen önce diğer arabayı bir an için gördüm.
- I caught a glimpse of him.
- Onu bir anlığına gördüm.
- I caught a glimpse of the other car right before he hit me.
- Bana çarpmadan hemen önce diğer arabayı bir anlığına gördüm.
- I caught a glimpse of him.
- Ben onu bir an için gördüm.
- I caught a glimpse of her.
- Onu bir an için gördüm.
Show More (6)
|
11 |
catch |
duymak |
v. |
|
- UK fishermen are outraged at discards, which continually account for nearly 50% of catches.
- Birleşik Krallık balıkçıları, avlanan balıkların yaklaşık %50'sini oluşturan ıskarta balıklara karşı öfke duymaktadır.
- Did you catch what he said?
- Ne dediğini duydun mu?
- Excuse me, I didn't catch your name.
- Affedersiniz, isminizi duyamadım.
- I didn't catch your last name.
- Soyadınızı duyamadım.
- I beg your pardon; I didn't quite catch your name.
- Özür dilerim; adınızı tam olarak duyamadım.
Show More (2)
|
12 |
catch |
kapmak |
v. |
|
- Tom caught chlamydia from Mary.
- Tom, Mary'den klamidya kapmış.
- If you don't use a condom during sex, you can catch a disease.
- Seks sırasında prezervatif kullanmazsan hastalık kapabilirsin.
- If you don't use a condom during sex, you can catch a disease.
- Cinsel ilişki sırasında kondom kullanmazsan bir hastalık kapabilirsin.
- Tom caught chlamydia from Mary.
- Tom, Mary'den klamidya kaptı.
- I don't want to catch your cold.
- Soğuk algınlığını kapmak istemiyorum.
Show More (2)
|
13 |
catch |
almak |
v. |
|
- Tall trees catch a lot of wind.
- Uzun ağaçlar çok rüzgar alır.
- She put on a sweater so she wouldn't catch a cold.
- O soğuk almamak için bir kazak giydi.
- Be careful not to catch a cold.
- Soğuk almamaya dikkat et.
- I wore a coat so I wouldn't catch a cold.
- Soğuk almayayım diye bir ceket giydim.
Show More (1)
|
14 |
catch |
dikkat çeken |
adj. |
|
- I failed to catch the President's eye this morning.
- Bu sabah Başkan'ın dikkatini çekmeyi başaramadım.
- She wears dotted gowns to catch attention.
- Dikkat çekmek için noktalı elbiseler giyiyor.
Show More (-1)
|
15 |
catch |
sıkışmak |
v. |
|
- The girl got her fingers caught in the door.
- Kızın parmakları kapıya sıkıştı.
- My shoelace got caught in the escalator.
- Ayakkabımın bağı yürüyen merdivene sıkıştı.
Show More (-1)
|
16 |
catch |
ele geçirmek |
v. |
|
- Oh, if I catch you!
- Ah seni bir elime geçirsem!
- The pressures of supporting a big family are beginning to catch up with him.
- Büyük bir aileyi geçindirmenin getirdiği baskılar onu ele geçirmeye başladı.
Show More (-1)
|
17 |
catch |
kavramak |
v. |
|
- I didn't catch the meaning.
- Anlamını kavrayamadım.
Show More (-2)
|
18 |
catch |
kapılmak (parti, yaşanan an vb.) |
v. |
|
- Yanni got caught in the flood.
- Yanni sele kapıldı.
Show More (-2)
|
19 |
catch |
denk gelmek |
v. |
|
- I was caught in the rush hour.
- Trafiğin en yoğun saatine denk geldim.
Show More (-2)
|