| 1 |
corner |
köşe |
n. |
|
- Buckingham Palace was a minute corner of whole footprint of Saddam Hussein's palaces.
- Buckingham Sarayı, Saddam Hüseyin'in saraylarının tüm ayak izinin küçük bir köşesiydi.
- In other words, everyone is fighting their own corner.
- Başka bir deyişle herkes kendi köşesinde savaşıyor.
- We checked out that house on the corner, but the price was too high considering all the work it needs.
- Köşedeki eve göz attık ama ihtiyacı olan onca işçiliği göz önünde bulundurursak fiyatı çok yüksekti.
- A small group of men appeared at the corner.
- Köşede küçük bir grup erkek göründü.
- The city hall is just around the corner.
- Belediye binası hemen köşede.
- Danger lurks around every corner.
- Tehlike her köşede pusuda bekler.
- At the corner, he turned left.
- Köşeden sola döndü.
- Tom walked past the three policemen who were standing on the corner.
- Tom köşede duran üç polisin yanından geçti.
- I saw the old gentleman cross the street and enter a store on the corner.
- Yaşlı beyefendinin caddeyi geçip köşedeki bir mağazaya girdiğini gördüm.
- I live right around the corner.
- Köşede yaşıyorum.
- Is there a quiet corner in here where I can study?
- Burada çalışabileceğim sessiz bir köşe var mı?
- The bus stop is at the corner of this street.
- Otobüs durağı bu caddenin köşesindedir.
- The shop on the corner sells fruit at a very good price.
- Köşedeki dükkan çok iyi bir fiyata meyve satar.
- He disappeared into a dark corner at the back of the shop.
- Mağazanın arkasındaki karanlık bir köşede gözden kayboldu.
- Halloween is just around the corner.
- Cadılar Bayramı hemen köşede.
- Turn left at the next corner.
- Bir sonraki köşeden sola dön.
- The shop is on the corner of the street.
- Dükkan caddenin köşesinde.
- Turn to the left immediately after the corner.
- Köşeden sonra hemen sola dön.
- Tom lives right around the corner.
- Tom tam köşenin etrafında yaşıyor.
- He turned to the left at the corner.
- O, köşede sola döndü.
- I'd like a corner room.
- Köşe oda istiyorum.
- My son tripped and cut his forehead on the corner of the coffee table.
- Oğlumun ayağı takıldı ve sehpanın köşesi alnını yardı.
- There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.
- Beşinci Cadde ile Harvey Caddesi'nin köşesindeki şarküteride sayısız et çeşidi bulunmaktadır.
- There was a post office on this corner once.
- Bu köşede bir postane vardı.
- I've been to every corner of Europe.
- Ben Avrupa'nın her köşesinde bulundum.
- Tom ate sushi at an expensive restaurant just around the corner.
- Tom tam köşedeki pahalı bir restoranda suşi yedi.
- Tom went into a corner and cried.
- Tom bir köşeye çekildi ve ağladı.
- Turn left at the corner.
- Köşeden sola dön.
- Tom earned money by playing his guitar on street corners.
- Tom cadde köşelerinde gitarını çalarak para kazandı.
- My son tripped and cut his forehead on the corner of the coffee table.
- Oğlumun ayağı takıldı ve alnını sehpanın köşesi kesti.
- Sami parked around the corner.
- Sami köşeye park etti.
- The house on the corner is ours.
- Köşedeki ev bizim.
- Our favorite place to eat is that small restaurant on the corner.
- Yemek yemek için en sevdiğimiz yer köşedeki şu küçük restoran.
- He's at the next corner.
- O bir sonraki köşede.
- Tom sat alone at a corner table.
- Tom köşedeki masada tek başına oturuyor.
- Tom works at the corner store.
- Tom köşedeki dükkanda çalışıyor.
- There used to be a post office on the corner.
- Köşede bir postane vardı.
- This is the corner where Tom got hit by a car.
- Burası Tom'un bir araba tarafından çarpıldığı köşedir.
- Is there a quiet corner in here where I can study?
- Burada, çalışabileceğim sakin bir köşe var mı?
- The line outside the club stretched around the corner.
- Kulübün dışındaki kuyruk köşeye kadar uzanıyordu.
- Please turn left at the first corner.
- Lütfen ilk köşeden sola dönün.
- Tom ate sushi at an expensive restaurant just around the corner.
- Tom hemen köşedeki pahalı bir restoranda suşi yedi.
- Danger lurks around every corner.
- Tehlike her köşede pusuda bekliyor.
- The baker is around the corner.
- Fırıncı köşede.
- It's at the corner.
- O, köşededir.
- The line stretched around the corner.
- Kuyruk köşeye kadar uzanıyordu.
- A large truck came around the corner.
- Köşeden büyük bir kamyon geldi.
- There is a public telephone on that corner.
- Şu köşede umumi bir telefon var.
- When he went out the front door, the bus was just coming around the corner.
- O ön kapıdan çıktığında otobüs köşeden geliyordu.
- Our favorite place to eat is that small restaurant on the corner.
- Yemek için en sevdiğimiz yer köşedeki küçük restoran.
- Tom's house is just around the corner.
- Tom'un evi tam köşede.
- Tom walked down to the corner.
- Tom köşeye yürüdü.
- The shop is on the corner of the street.
- Dükkan sokağın köşesindedir.
- There used to be a bake-shop on this corner.
- Eskiden bu köşede bir pastane vardı.
- A large truck came around the corner.
- Köşeye büyük bir kamyon geldi.
- We turned left at the corner and drove north.
- Köşeden sola döndük ve kuzeye ilerledik.
- The two students parted when they reached the corner.
- İki öğrenci köşeye vardıklarında ayrıldı.
- Sami lives just around the corner.
- Sami hemen köşede yaşıyor.
- The shop on the corner sells fruit at a very good price.
- Köşedeki dükkan çok iyi fiyata meyve satıyor.
- The wolf peered around the corner before slipping silently into the woods.
- Kurt sessizce ormana doğru kaymadan önce köşeden baktı.
- Stop at the corner.
- Köşede dur.
- There used to be a bookstore on that corner.
- O köşede bir kitapçı vardı.
- Tom peeked around the corner.
- Tom köşeden baktı.
- There used to be a bake-shop on this corner.
- Bu köşede bir fırın vardı.
- There's a bank on the corner.
- Köşede bir banka var.
- I'm going to the theater on the corner.
- Köşedeki tiyatroya gideceğim.
- Turn right at the next corner.
- Bir sonraki köşeden sağa dönün.
- I am going to the theater on the corner.
- Köşedeki tiyatroya gidiyorum.
- She turned to the left at the corner.
- Köşede sola döndü.
- It's at the corner.
- Köşede.
- Tom pushed Mary into a corner.
- Tom Mary'yi bir köşeye itti.
- There used to be a bookstore on that corner.
- Eskiden şu köşede bir kitapçı vardı.
- Turn to the left immediately after the corner.
- Köşeden hemen sonra sola dön.
- A small group of men appeared at the corner.
- Köşede küçük bir grup adam belirdi.
- I had my car filled up at the service station at the corner.
- Arabamı köşedeki benzin istasyonunda doldurdum.
- The bus stops at the next corner.
- Otobüs bir sonraki köşede durur.
- They walked around the corner.
- Onlar köşenin civarında yürüdüler.
- If I remember rightly, we should turn left at the next corner.
- Yanlış hatırlamıyorsam, bir sonraki köşeden sola dönmeliyiz.
- The accident took place at that corner.
- Kaza şu köşede meydana geldi.
- I have a corner in my liver just for you, alcohol.
- Karaciğerimde sadece senin için bir köşe var, ey alkol.
- This is the corner where Tom got hit by a car.
- Burası Tom'a araba çarptığı köşe.
- I'd like a corner room.
- Köşede bir oda istiyorum.
- In this corner of the room I'd like to put a house-plant.
- Odanın bu köşesine bir ev bitkisi koymak istiyorum.
- As the vast opportunities of the Internet reach every corner of the globe, learning outside of school has become as important as learning in school.
- İnternetin uçsuz bucaksız imkânları dünyanın dört bir köşesine yayıldıkça okul dışı öğrenim de okulda öğrenim kadar önem kazandı.
- Tom lives just around the corner.
- Tom tam köşede yaşıyor.
- Tom walked down to the corner.
- Tom köşeye doğru yürüdü.
- The shop on the corner sells cheap sunglasses.
- Köşedeki dükkan ucuz güneş gözlüğü satıyor.
- I'm parked around the corner.
- Köşeye park ettim.
- You'll find the shop around the corner.
- Dükkânı köşede bulacaksın.
- He disappeared into a dark corner at the back of the shop.
- Dükkanın arka tarafındaki karanlık bir köşede kayboldu.
Show More (87)
|
| 2 |
corner |
köşeye sıkıştırmak |
v. |
|
- There probably never will be one because they have got themselves into a very tight corner now.
- Muhtemelen hiçbir zaman da olmayacak çünkü şu anda kendilerini çok dar bir köşeye sıkıştırmış durumdalar.
- Tom pushed Mary into a corner.
- Tom, Mary'yi köşeye sıkıştırdı.
- I think we've painted ourselves into a corner.
- Sanırım kendi kendimizi köşeye sıkıştırdık.
Show More (0)
|
| 3 |
corner |
köşe başı |
n. |
|
- There's a pub just around the corner.
- Hemen köşe başında bir meyhane var.
- There's a bank on the corner.
- Köşe başında banka var.
- The house on the corner is ours.
- Köşe başındaki ev bizim.
Show More (0)
|
| 4 |
corner |
kıstırmak |
v. |
|
- The police cornered Tom at a local warehouse.
- Polis, Tom'u yerel bir depoda kıstırdı.
- A cornered rat will bite a cat.
- Kıstırılmış bir sıçan bir kediyi ısırır.
- The soldiers cornered Tom at the edge of a high cliff.
- Askerler Tom'u yüksek bir uçurumun kenarında kıstırdı.
Show More (0)
|
| 5 |
corner |
ele geçirmek |
v. |
|
- Tom's company cornered the market.
- Tom'un şirketi pazarı ele geçirdi.
Show More (-2)
|
