1 |
crack |
çatlak |
n. |
|
- Something was oozing through a crack in the wall.
- Duvardaki çatlaktan bir şeyler sızıyordu.
- But the way in which European unanimity was brought about has once again exposed the cracks in the European edifice.
- Ancak Avrupa'da oybirliğinin sağlanmasında izlenen yol, Avrupa yapısındaki çatlakları bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
- The European Union is showing cracks.
- Avrupa Birliği çatlaklar gösteriyor.
- These initiatives are therefore to be welcomed, but the same cracks seem to be appearing again.
- Bu nedenle bu girişimler memnuniyetle karşılanmalıdır, ancak aynı çatlaklar yeniden ortaya çıkıyor gibi görünmektedir.
- Magma must break rock in order to move through the earth's crust, or take advantage of existing cracks.
- Magmanın yerkabuğunda ilerleyebilmesi için kayayı kırması ya da mevcut çatlaklardan yararlanması gerekir.
- Magma must break rock in order to move through the earth's crust, or take advantage of existing cracks.
- Magmanın yerkabuğunda hareket edebilmesi veya mevcut çatlaklardan yararlanabilmesi için kayaları kırması şarttır.
- It could just be excess magnetic feedback from the planet crack.
- Gezegen çatlağından gelen aşırı manyetik geri besleme olabilir işte.
- Magma must break rock in order to move through the earth's crust, or take advantage of existing cracks.
- Magma, yer kabuğundan geçebilmek için kayaları kırmalı veya mevcut çatlaklardan yararlanmalıdır.
- It could just be excess magnetic feedback from the planet crack.
- Gezegen çatlağından gelen aşırı manyetik geri besleme olabilir.
- Can this windshield crack be fixed?
- Bu ön cam çatlağı düzeltilebilir mi?
- Can this windshield crack be fixed?
- Bu ön cam çatlağı tamir edilebilir mi?
- The cup has a crack.
- Fincanda çatlak var.
- There's a crack in this wall.
- Bu duvarda bir çatlak var.
- There is a crack in the glass.
- Bardakta bir çatlak var.
- There are some cracks in the basement wall.
- Bodrum duvarında bazı çatlaklar var.
- There's a crack in the cup so the contents are leaking.
- Fincanda bir çatlak var, bu yüzden içindekiler sızıyor.
- I'm afraid I have a crack in my right arm.
- Korkarım sağ kolumda bir çatlak var.
- There's a crack in this cup.
- Bu bardakta bir çatlak var.
- Gas was escaping from a crack in the pipe.
- Borudaki bir çatlaktan gaz kaçıyordu.
- Tom saw a crack in the wall.
- Tom duvarda bir çatlak gördü.
- He stopped up the crack with putty.
- Çatlağı macunla tıkadı.
- Scorpions hide in cracks.
- Akrepler çatlaklarda saklanır.
- In severe cases, cracks can form or it can snap apart.
- Ağır vakalarda çatlaklar oluşabilir ya da parçalanabilir.
- There's a crack in my windshield.
- Ön camımda bir çatlak var.
- Yanni fixed the windshield crack very quickly.
- Yanni ön camdaki çatlağı çok çabuk tamir etti.
- There was a crack in the mirror.
- Aynada bir çatlak vardı.
- Yanni fixed the windshield crack very quickly.
- Yanni, ön cam çatlağını çok çabuk düzeltti.
- There was a crack in my tennis racket, so I sent it out to be repaired.
- Tenis raketimde bir çatlak vardı, bu yüzden onu tamire gönderdim.
- Yanni needs to reapply some resin to the windshield crack.
- Yanni'nin ön camdaki çatlağa yeniden reçine sürmesi gerekiyor.
- He stopped up the crack with putty.
- Çatlağı macunla kapattı.
- There's a big crack in the wall.
- Duvarda büyük bir çatlak var.
- In severe cases, cracks can form or it can snap apart.
- Ağır vakalarda çatlaklar oluşabilir ya da kırılabilir.
Show More (29)
|
2 |
crack |
kırmak |
v. |
|
- Would it not be prudent to see how it works before we use a sledgehammer to crack a nut?
- Bir somunu kırmak için balyoz kullanmadan önce nasıl çalıştığını görmek akıllıca olmaz mı?
- We cracked the password on that flash drive.
- Bu flash sürücünün şifresini kırdık.
- I just cracked a rib.
- Bir kaburgam kırıldı.
- Don't crack a nut with a sledgehammer.
- Bir somunu balyozla kırma.
- I'm not cracking your mugs.
- Ben senin bardaklarını kırmıyorum.
- The hail cracked the window.
- Dolu, camı kırdı.
- I don't crack your mugs.
- Bardaklarınızı kırmıyorum.
- Tom accidentally cracked his phone's screen.
- Tom yanlışlıkla telefonunun ekranını kırdı.
- This video cracks me up every time.
- Bu video beni her seferinde gülmekten kırıp geçiriyor.
- It is impossible for me to cleanly crack an egg with both hands.
- Bir yumurtayı iki elimle temiz bir şekilde kırmam imkansız.
- She cracked the vase.
- Vazoyu kırdı.
- I don't crack your mugs.
- Ben senin kupalarını kırmam.
- I'm not cracking your mugs.
- Bardaklarınızı kırmıyorum.
- Tom almost cracked my ribs when he hugged me.
- Tom bana sarıldığında neredeyse kaburgalarımı kırıyordu.
- He cracked the walnut with his teeth.
- Cevizi dişleriyle kırdı.
- She cracked the walnut with her teeth.
- Cevizi dişleriyle kırdı.
- She cracked the vase.
- O, vazoyu kırdı.
- Tom cracked up laughing.
- Tom gülmekten kırıldı.
- Tom cracked an egg over Mary's head.
- Tom, Mary'nin kafasında bir yumurta kırdı.
- It is harder to crack a prejudice than an atom.
- Bir ön yargıyı kırmak bir atomu parçalamaktan daha zordur.
- This code can't be cracked.
- Bu şifre kırılamaz.
- I cracked the screen.
- Ekranı ben kırdım.
- This code can't be cracked.
- Bu kod kırılamaz.
Show More (20)
|
3 |
crack |
çatlamak |
v. |
|
- The glass table cracked under the weight of the enormous vase.
- Cam masa, devasa vazonun ağırlığı altında çatladı.
- The ice will crack under your weight.
- Buz senin ağırlığın altında çatlar.
- Don't pour hot water into the glass or it will crack.
- Bardağa sıcak su koymayın yoksa çatlar.
- I heard a twig crack.
- Bir dalın çatladığını duydum.
- Tom heard a twig crack.
- Tom bir dalın çatladığını duydu.
- Don't pour hot water into the glass or it will crack.
- Camın içine sıcak su dökmeyin yoksa cam çatlar.
Show More (3)
|
4 |
crack |
kırılmak |
v. |
|
- I can only emphasise that these are the really hard nuts that finally need to be cracked.
- Sadece bunların nihayet kırılması gereken gerçekten zor cevizler olduğunu vurgulayabilirim.
- They were cracking up.
- Gülmekten kırılıyorlardı.
- The screen's cracked.
- Ekran kırılmış.
- I'm cracking up.
- Gülmekten kırılıyorum.
- The ice is too hard to crack.
- Buzun kırılması çok zor.
Show More (2)
|
5 |
crack |
çatlatmak |
v. |
|
- Tom accidentally cracked his phone's screen.
- Tom yanlışlıkla telefonunun ekranını çatlattı.
- This ice is going to crack.
- Bu buz çatlayacak.
- The ice will crack under your weight.
- Buz senin ağırlığın altında çatlayacak.
- The hail cracked the window.
- Dolu, pencereyi çatlattı.
- You crack me up, Tom.
- Beni gülmekten çatlatıyorsun, Tom.
Show More (2)
|
6 |
crack |
kokain |
n. |
|
- Toronto's mayor was caught on tape smoking crack.
- Toronto'nun belediye başkanı kokain içerken kameralara yakalandı.
- Are you smoking crack or something?
- Kokain falan mı içiyorsun?
- Crack is very addictive.
- Kokain çok bağımlılık yapar.
Show More (0)
|
7 |
crack |
çözmek (şifreyi) |
v. |
|
- The police eventually cracked the case.
- Polis sonunda vakayı çözdü.
- I cracked the code.
- Şifreyi çözdüm.
Show More (-1)
|
8 |
crack |
deneme |
n. |
|
- I would love to have a crack at ziplining.
- Çelik halatla inişi bir denemeyi çok isterdim.
- Would you like to take a crack at the job?
- Bu işi denemek ister misin?
Show More (-1)
|
9 |
crack |
açmak |
v. |
|
- We need to crack this open.
- Bu konuyu açmamız gerekiyor.
- Could you please crack open a window?
- Lütfen bir pencere açar mısın?
Show More (-1)
|
10 |
crack |
çıtlatmak |
v. |
|
- Tom cracked his knuckles.
- Tom parmaklarını çıtlattı.
- I heard Tom cracking his knuckles.
- Tom'un parmaklarını çıtlattığını duydum.
Show More (-1)
|
11 |
crack |
gürleme |
n. |
|
- There was a loud crack of thunder, and then it started pouring.
- Şiddetli bir gök gürlemesi duyuldu ve ardından yağmur yağmaya başladı.
Show More (-2)
|
12 |
crack |
kıç çatalı |
n. |
|
- We could all see the plumber's crack as he was working under the sink.
- Lavabonun altında çalıştığı sırada hepimiz tesisatçının kıç çatalını görebiliyorduk.
Show More (-2)
|
13 |
crack |
taş kokain |
n. |
|
- Lab results show that he was on crack.
- Laboratuvar sonuçları adamın taş kokain kullandığını gösteriyor.
Show More (-2)
|
14 |
crack |
kilidini kırmak |
v. |
|
- The burglars used several tools to crack the safe.
- Hırsızlar kasanın kilidini kırmak için çeşitli aletler kullanmışlardır.
Show More (-2)
|
15 |
crack |
(parmak) çıtlatmak |
v. |
|
- Carry cracked her knuckles and started typing on her computer.
- Carry parmak eklemlerini çıtlattı ve bilgisayarında bir şeyler yazmaya başladı.
Show More (-2)
|
16 |
crack |
yıldırmak |
v. |
|
- They thought their interference would crack me, but I proved them wrong.
- Müdahalelerinin beni yıldıracağını düşündüler ama yanıldıklarını kanıtladım.
Show More (-2)
|
17 |
crack |
çatırdama |
n. |
|
- The conflict caused cracks in the organization.
- Yaşanan çatışma örgüt içerisinde çatırdamalara neden oldu.
Show More (-2)
|
18 |
crack |
çarpmak |
v. |
|
- She lost her balance and cracked her elbow on the door.
- Dengesini kaybetti ve dirseğini kapıya çarptı.
Show More (-2)
|
19 |
crack |
(ses) çatallaşmak |
v. |
|
- Her voice cracked as she told the heartbreaking story.
- Yürek parçalayan hikâyesini anlatırken sesi çatallaştı.
Show More (-2)
|
20 |
crack |
altında ezilmek |
v. |
|
- Frank finally cracked under the pressure of work.
- Frank en sonunda iş baskısının altında ezildi.
Show More (-2)
|
21 |
crack |
yazılım kırma |
n. |
|
- I downloaded the crack file for the software.
- Sürüm yükseltmek için yazılım kırma dosyasını indirdim.
Show More (-2)
|
22 |
crack |
uzman |
adj. |
|
- The crack troops were the first ones to be sent to the area.
- Bölgeye ilk gönderilenler uzman birliklerdi.
Show More (-2)
|
23 |
crack |
atıp tutma |
n. |
|
- It's unacceptable to make cracks about someone's appearance.
- Birinin dış görünüşü hakkında atıp tutmak kabul edilemez.
Show More (-2)
|
24 |
crack |
kırık |
n. |
|
- It could just be excess magnetic feedback from the planet crack.
- Bu, gezegen kırığından gelen aşırı manyetik etki olabilir.
Show More (-2)
|
25 |
crack |
yarık |
n. |
|
- Scorpions hide in cracks.
- Akrepler yarıklarda saklanır.
Show More (-2)
|
26 |
crack |
aralık |
n. |
|
- The door opened a crack.
- Kapı bir aralık açıldı.
Show More (-2)
|
27 |
crack |
(buluğ çağında) sesin çatlaması |
n. |
|
- Tom's voice began to crack.
- Tom'un sesi çatlamaya başladı.
Show More (-2)
|
28 |
crack |
aralamak |
v. |
|
- The door opened a crack.
- Kapı birazcık aralandı.
Show More (-2)
|