crack - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
crack çatlak n.
  • Something was oozing through a crack in the wall.
  • Duvardaki çatlaktan bir şeyler sızıyordu.
  • But the way in which European unanimity was brought about has once again exposed the cracks in the European edifice.
  • Ancak Avrupa'da oybirliğinin sağlanmasında izlenen yol, Avrupa yapısındaki çatlakları bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
  • The European Union is showing cracks.
  • Avrupa Birliği çatlaklar gösteriyor.
Show More (29)
crack kırmak v.
  • Would it not be prudent to see how it works before we use a sledgehammer to crack a nut?
  • Bir somunu kırmak için balyoz kullanmadan önce nasıl çalıştığını görmek akıllıca olmaz mı?
  • We cracked the password on that flash drive.
  • Bu flash sürücünün şifresini kırdık.
  • I just cracked a rib.
  • Bir kaburgam kırıldı.
Show More (20)
crack çatlamak v.
  • The glass table cracked under the weight of the enormous vase.
  • Cam masa, devasa vazonun ağırlığı altında çatladı.
  • The ice will crack under your weight.
  • Buz senin ağırlığın altında çatlar.
  • Don't pour hot water into the glass or it will crack.
  • Bardağa sıcak su koymayın yoksa çatlar.
Show More (3)
crack kırılmak v.
  • I can only emphasise that these are the really hard nuts that finally need to be cracked.
  • Sadece bunların nihayet kırılması gereken gerçekten zor cevizler olduğunu vurgulayabilirim.
  • They were cracking up.
  • Gülmekten kırılıyorlardı.
  • The screen's cracked.
  • Ekran kırılmış.
Show More (2)
crack çatlatmak v.
  • Tom accidentally cracked his phone's screen.
  • Tom yanlışlıkla telefonunun ekranını çatlattı.
  • This ice is going to crack.
  • Bu buz çatlayacak.
  • The ice will crack under your weight.
  • Buz senin ağırlığın altında çatlayacak.
Show More (2)
crack kokain n.
  • Toronto's mayor was caught on tape smoking crack.
  • Toronto'nun belediye başkanı kokain içerken kameralara yakalandı.
  • Are you smoking crack or something?
  • Kokain falan mı içiyorsun?
  • Crack is very addictive.
  • Kokain çok bağımlılık yapar.
Show More (0)
crack çözmek (şifreyi) v.
  • The police eventually cracked the case.
  • Polis sonunda vakayı çözdü.
  • I cracked the code.
  • Şifreyi çözdüm.
Show More (-1)
crack deneme n.
  • I would love to have a crack at ziplining.
  • Çelik halatla inişi bir denemeyi çok isterdim.
  • Would you like to take a crack at the job?
  • Bu işi denemek ister misin?
Show More (-1)
crack açmak v.
  • We need to crack this open.
  • Bu konuyu açmamız gerekiyor.
  • Could you please crack open a window?
  • Lütfen bir pencere açar mısın?
Show More (-1)
crack çıtlatmak v.
  • Tom cracked his knuckles.
  • Tom parmaklarını çıtlattı.
  • I heard Tom cracking his knuckles.
  • Tom'un parmaklarını çıtlattığını duydum.
Show More (-1)
crack gürleme n.
  • There was a loud crack of thunder, and then it started pouring.
  • Şiddetli bir gök gürlemesi duyuldu ve ardından yağmur yağmaya başladı.
Show More (-2)
crack kıç çatalı n.
  • We could all see the plumber's crack as he was working under the sink.
  • Lavabonun altında çalıştığı sırada hepimiz tesisatçının kıç çatalını görebiliyorduk.
Show More (-2)
crack taş kokain n.
  • Lab results show that he was on crack.
  • Laboratuvar sonuçları adamın taş kokain kullandığını gösteriyor.
Show More (-2)
crack kilidini kırmak v.
  • The burglars used several tools to crack the safe.
  • Hırsızlar kasanın kilidini kırmak için çeşitli aletler kullanmışlardır.
Show More (-2)
crack (parmak) çıtlatmak v.
  • Carry cracked her knuckles and started typing on her computer.
  • Carry parmak eklemlerini çıtlattı ve bilgisayarında bir şeyler yazmaya başladı.
Show More (-2)
crack yıldırmak v.
  • They thought their interference would crack me, but I proved them wrong.
  • Müdahalelerinin beni yıldıracağını düşündüler ama yanıldıklarını kanıtladım.
Show More (-2)
crack çatırdama n.
  • The conflict caused cracks in the organization.
  • Yaşanan çatışma örgüt içerisinde çatırdamalara neden oldu.
Show More (-2)
crack çarpmak v.
  • She lost her balance and cracked her elbow on the door.
  • Dengesini kaybetti ve dirseğini kapıya çarptı.
Show More (-2)
crack (ses) çatallaşmak v.
  • Her voice cracked as she told the heartbreaking story.
  • Yürek parçalayan hikâyesini anlatırken sesi çatallaştı.
Show More (-2)
crack altında ezilmek v.
  • Frank finally cracked under the pressure of work.
  • Frank en sonunda iş baskısının altında ezildi.
Show More (-2)
crack yazılım kırma n.
  • I downloaded the crack file for the software.
  • Sürüm yükseltmek için yazılım kırma dosyasını indirdim.
Show More (-2)
crack uzman adj.
  • The crack troops were the first ones to be sent to the area.
  • Bölgeye ilk gönderilenler uzman birliklerdi.
Show More (-2)
crack atıp tutma n.
  • It's unacceptable to make cracks about someone's appearance.
  • Birinin dış görünüşü hakkında atıp tutmak kabul edilemez.
Show More (-2)
crack kırık n.
  • It could just be excess magnetic feedback from the planet crack.
  • Bu, gezegen kırığından gelen aşırı manyetik etki olabilir.
Show More (-2)
crack yarık n.
  • Scorpions hide in cracks.
  • Akrepler yarıklarda saklanır.
Show More (-2)
crack aralık n.
  • The door opened a crack.
  • Kapı bir aralık açıldı.
Show More (-2)
crack (buluğ çağında) sesin çatlaması n.
  • Tom's voice began to crack.
  • Tom'un sesi çatlamaya başladı.
Show More (-2)
crack aralamak v.
  • The door opened a crack.
  • Kapı birazcık aralandı.
Show More (-2)