|
- Lung cancer is the most deadly.
- Akciğer kanseri en ölümcül olanıdır.
- We must secure international agreements on environmental protection and the fight against deadly diseases.
- Çevrenin korunması ve ölümcül hastalıklarla mücadele konusunda uluslararası anlaşmaları güvence altına almalıyız.
- The deadly cycle of attack and reprisal has to be broken.
- Ölümcül saldırı ve misilleme döngüsü kırılmalıdır.
- Indeed we saw their deadly effects this summer during the month of August.
- Nitekim bu yaz Ağustos ayı boyunca ölümcül etkilerini gördük.
- This technique of integration, used in certain quarters of the EU system, presents a deadly danger to democracy.
- AB sisteminin bazı çevrelerinde kullanılan bu entegrasyon tekniği, demokrasi için ölümcül bir tehlike arz etmektedir.
- The deadly SARS virus has justifiably caused alarm throughout the world.
- Ölümcül SARS virüsü haklı olarak tüm dünyada alarma neden oldu.
- Some viruses are highly deadly and so, in future, another approach will be called for.
- Bazı virüsler son derece ölümcüldür ve bu nedenle gelecekte başka bir yaklaşıma ihtiyaç duyulacaktır.
- The entire world is under the influence of tobacco as a deadly industry.
- Tüm dünya ölümcül bir endüstri olan tütünün etkisi altında.
- One thing experts do know is how the virus becomes deadly.
- Uzmanların bildiği bir şey varsa o da virüsün nasıl ölümcül hale geldiğidir.
- He's fast, cold, and deadly as a scorpion.
- Hızlı, soğuk ve bir akrep kadar ölümcül.
- Running, jumping, and getting over the deadly traps is in your hands.
- Koşmak, zıplamak ve ölümcül tuzakların üstesinden gelmek sizin elinizde.
- Neither antibiotics nor drugs or vaccines effect these tiny deadly worms.
- Ne antibiyotikler, ne de ilaç veya aşılar bu küçük ölümcül kurtlara tesir eder.
- He's fast, cold, and deadly as a scorpion.
- Bir akrep kadar hızlı, soğuk ve ölümcüldür.
- Neither antibiotics nor drugs or vaccines effect these tiny deadly worms.
- Bu küçük ölümcül solucanlar üzerinde ne antibiyotiklerin, ne ilaçların, ne de aşıların etkisi vardır.
- Neither antibiotics nor drugs or vaccines effect these tiny deadly worms.
- Bu küçük ölümcül solucanlar üzerinde ne antibiyotiklerin etkisi oluyor, ne de ilaç veya aşıların.
- The entire world is under the influence of tobacco as a deadly industry.
- Tüm dünya ölümcül bir sanayi olan tütünün etkisi altına girmiş durumda.
- The entire world is under the influence of tobacco as a deadly industry.
- Tüm dünya ölümcül bir sektör olan tütünün etkisi altındadır.
- He's fast, cold, and deadly as a scorpion.
- Hızlı, soğukkanlı ve bir akrep kadar ölümcül.
- Too much sodium can be deadly.
- Fazla sodyum ölümcül olabilir.
- Fadil had a more deadly plan.
- Fadıl'ın daha ölümcül bir planı vardı.
- Tom hatched a deadly plan.
- Tom ölümcül bir plan yaptı.
- Sami gave Layla a deadly drink.
- Sami, Layla'ya ölümcül bir içki verdi.
- It's a deadly poison.
- O ölümcül bir zehirdir.
- It's a deadly poison.
- Bu ölümcül bir zehir.
- Layla was a very deadly woman.
- Leyla çok ölümcül bir kadındı.
- The tip of the spear was dipped in a deadly poison.
- Mızrağın ucu ölümcül bir zehre batırılmıştı.
- He fell a victim to a deadly disease.
- Ölümcül bir hastalığa kurban gitti.
- Fadil forced Layla to make a deadly decision.
- Fadıl Leyla'yı ölümcül bir karar vermeye zorladı.
- He was dealt a deadly blow.
- Ölümcül bir darbe aldı.
- Rabies is the deadliest disease on earth.
- Kuduz dünyadaki en ölümcül hastalıktır.
- Rabies is the deadliest disease on earth.
- Kuduz yeryüzündeki en ölümcül hastalıktır.
- Too much sodium can be deadly.
- Çok fazla sodyum ölümcül olabilir.
- Tom is deadly serious.
- Tom ölümcül derecede ciddi.
- Most jellyfish stings aren't deadly, but many are pretty painful nonetheless.
- Denizanası sokmalarının çoğu ölümcül değildir, ancak yine de birçoğu oldukça acı vericidir.
- Sami has set a deadly storm in motion.
- Sami ölümcül bir fırtınayı harekete geçirdi.
- Sami didn't realize the deadly poison was meant for him.
- Sami ölümcül zehrin kendi için olduğunu fark etmedi.
- Sami had a deadly accident.
- Sami ölümcül bir kaza geçirdi.
- Fadil forced Layla to make a deadly decision.
- Fadıl, Leyla'yı ölümcül bir karar vermeye zorladı.
- The tip of the spear was dipped in a deadly poison.
- Mızrağın ucu, ölümcül bir zehire batırıldı.
- Layla was a very deadly woman.
- Layla çok ölümcül bir kadındı.
- Sami didn't realize the deadly poison was meant for him.
- Sami, ölümcül zehirin kendisi için olduğunu anlamadı.
- Fadil made a deadly choice.
- Fadıl ölümcül bir seçim yaptı.
- Drinking seawater can be deadly to humans.
- Deniz suyu içmek insanlar için ölümcül olabilir.
- It's the deadliest city in America.
- Amerika'nın en ölümcül şehri.
- Sami took a deadly gamble.
- Sami ölümcül bir kumar oynadı.
- It's the deadliest city in America.
- Amerika'nın en ölümcül şehridir.
- He fell a victim to a deadly disease.
- Ölümcül bir hastalığın kurbanı oldu.
Show More (44)
|