| 1 |
decrease |
azaltmak |
v. |
|
- On the other hand, this will also increase rather than decrease the serious tensions caused by fragmentation.
- Öte yandan bu durum, parçalanmanın yol açtığı ciddi gerilimleri azaltmak yerine daha da arttıracaktır.
- On the other hand, this will also increase rather than decrease the serious tensions caused by fragmentation.
- Öte yandan bu durum, parçalanmanın neden olduğu ciddi gerilimleri azaltmak yerine daha da arttıracaktır.
- To decrease noise in factories and ensure that only a small proportion of this noise penetrates into the outside world.
- Fabrikalardaki gürültüyü azaltmak ve bu gürültünün sadece küçük bir kısmının dış dünyaya nüfuz etmesini sağlamak.
- Now you have again decreased the amount of funds allocated to that heading.
- Şimdi yine bu başlığa ayrılan fon miktarını azalttınız.
- I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house.
- Evi temizlemek için harcadığım zamanı büyük ölçüde azaltmak isterdim.
- They should decrease the sugar in these muffins.
- Bu keklerin içindeki şekeri azaltmalılar.
- The medicine decreased his pain.
- İlaç onun acısını azalttı.
- Unfortunately, increasing the number of traffic signals at intersections didn't help decrease the number of traffic accidents.
- Ne yazık ki, kavşaklardaki trafik sinyali sayısının artırılması trafik kazalarının sayısını azaltmaya yardımcı olmadı.
- The medicine decreased his pain.
- İlaç ağrısını azalttı.
- Mary decreased her waist size by swimming every day.
- Mary her gün yüzerek bel ölçüsünü azalttı.
- Intelligence can decrease stupidity.
- Zeka aptallığı azaltabilir.
- What should you do to decrease your debt?
- Borcunu azaltmak için ne yapmalısın?
- I would like to drastically decrease the amount of time it takes me to clean the house.
- Evi temizlemem için geçen zamanı büyük ölçüde azaltmak istiyorum.
- This medicine will decrease your pain.
- Bu ilaç ağrını azaltacak.
- This medicine will decrease your pain.
- Bu ilaç ağrınızı azaltacaktır.
- The country is aiming at decreasing its imports.
- Ülke ithalatını azaltmayı hedefliyor.
- What should you do to decrease your debt?
- Borcunuzu azaltmak için ne yapmalısınız?
Show More (14)
|
| 2 |
decrease |
azalmak |
v. |
|
- The number of poor people is increasing, not decreasing.
- Yoksul insanların sayısı azalmıyor, artıyor.
- I very much hope that the trend towards the decreasing importance of school sport can be turned round.
- Okul sporlarının öneminin azalması yönündeki eğilimin tersine çevrilebileceğini umuyorum.
- The average farm size is decreasing, and productivity growth is low compared to international standards.
- Ortalama çiftlik büyüklüğü azalmaktadır ve verimlilik artışı uluslararası standartlara kıyasla düşüktür.
- And aid to development is constantly decreasing instead of increasing.
- Ve kalkınmaya yönelik yardımlar artmak yerine sürekli azalıyor.
- Support for the European Union is decreasing in just about every Member State.
- Avrupa Birliği'ne destek hemen hemen her Üye Devlette azalıyor.
- The margin is, of course, decreasing.
- Marj elbette azalıyor.
- Official development aid in the European Union has been decreasing over recent years.
- Avrupa Birliği'nde resmi kalkınma yardımları son yıllarda azalmaktadır.
- Aid is decreasing in general, and the current average is 0.2%.
- Yardımlar genel olarak azalmaktadır ve mevcut ortalama %0,2'dir.
- The world's stocks of natural resources are already decreasing.
- Dünyanın doğal kaynak rezervleri zaten azalmaktadır.
- This is a sign of decreasing morality in this country.
- Bu, bu ülkede ahlakın azaldığının bir işareti.
- This is a sign of decreasing morality in this country.
- Bu, bu ülkede ahlakın azalmasının bir işaretidir.
- Crime rates have been consistently decreasing over the past few decades.
- Suç oranları son birkaç on yıldır sürekli olarak azalıyor.
Show More (9)
|
| 3 |
decrease |
azalma |
n. |
|
- Proper budgeting leads to a decrease in payment arrears and promotes the implementation of budgeted programmes.
- Doğru bütçeleme, ödeme gecikmelerinin azalmasına olanak sağlar ve bütçelenen programların uygulanmasını teşvik eder.
- Monopolies undermine democratic pluralism and lead to a decrease in democratic prosperity.
- Tekeller demokratik çoğulculuğu baltalamakta ve demokratik refahın azalmasına yol açmaktadır.
- Hopefully these agreements will soon be matched by marked decreases in harm to pedestrians.
- Umarız bu anlaşmalar yakında yayalara verilen zararda belirgin bir azalma ile eşleşir.
- There was even a visible decrease.
- Hatta gözle görülür bir azalma bile oldu.
- Consequently, a decrease in revenue should not be then compensated for by an equivalent reduction in spending.
- Sonuç olarak gelirdeki bir azalma, harcamalarda eşdeğer bir azalma ile telafi edilmemelidir.
- There was a significant decrease in women kidnapping and pyromania.
- Kadın kaçırma ve piromani vakalarında önemli bir azalma olmuştur.
- What's the reason why the number of foreign tourists here decreases every year?
- Buradaki yabancı turist sayısının her yıl azalmasının sebebi nedir?
- It isn't strange that children decrease, too?
- Çocukların da azalması garip değil mi?
Show More (5)
|
| 4 |
decrease |
düşmek |
v. |
|
- However, the thing that worries us most is the decrease in prices, by 30%, owing to imports.
- Ancak bizi en çok endişelendiren şey, ithalat nedeniyle fiyatların %30 oranında düşmesidir.
- The birth rate has been decreasing recently.
- Doğum oranı son zamanlarda düşüyor.
- The crime rate is decreasing in Canada.
- Kanada'da suç oranı düşüyor.
- Canadian wheat prices are forecast to decrease.
- Kanada'da buğday fiyatlarının düşeceği tahmin ediliyor.
- Tom has joined a laughter club and his stress levels have decreased significantly.
- Tom bir kahkaha kulübüne katıldı ve onun stres seviyeleri önemli ölçüde düştü.
- Crime rates have been consistently decreasing over the past few decades.
- Suç oranları son birkaç on yılda sürekli olarak düşüyor.
- The members decreased to five.
- Üye sayısı beşe düştü.
- As elevation increases, air pressure decrease.
- Yükseklik arttıkça hava basıncı düşer.
Show More (5)
|
| 5 |
decrease |
düşüş |
n. |
|
- This represents a decrease of 2.54% on the 2003 figure.
- Bu, 2003 rakamına göre %2.54'lük bir düşüşü temsil etmektedir.
- Only 1% of companies expects a decrease.
- Şirketlerin sadece %1'i düşüş beklemektedir.
- This figure is a mirror of the decrease in imports of crude oil.
- Bu rakam ham petrol ithalatındaki düşüşü yansıtır.
Show More (0)
|
| 6 |
decrease |
küçültmek |
v. |
|
- Mary decreased her waist size by swimming every day.
- Mary her gün yüzerek bel ölçüsünü küçülttü.
- You can't decrease the size of this file without losing quality.
- Kalitesini kaybetmeden bu dosyanın boyutunu küçültemezsiniz.
- You can't decrease the size of this file without losing quality.
- Kaliteyi kaybetmeden bu dosyanın boyutunu küçültemezsiniz.
Show More (0)
|
