|
- The desperation of the people on the Tampa is clear.
- Tampa'daki insanların çaresizliği çok açık.
- A policy of force can never get rid of the levels of desperation and despair that lead to further acts of violence.
- Bir güç politikası, daha fazla şiddet eylemine yol açan çaresizlik ve umutsuzluk seviyelerini asla ortadan kaldıramaz.
- That adds to the existing desperation in the countryside.
- Bu da kırsal kesimdeki mevcut çaresizliği daha da artırıyor.
- It was an act of desperation.
- Bu bir çaresizlik eylemiydi.
- Suicide is an act of desperation.
- İntihar bir çaresizlik eylemidir.
- Suicide is an act of desperation.
- İntihar çaresizlik davranışıdır.
- You could hear the desperation in Mary's voice.
- Mary'nin sesindeki çaresizliği duyabilirdiniz.
- Even though she was trying to hide it, I could hear desperation in Mary's voice.
- Saklamaya çalışsa da Mary'nin sesindeki çaresizliği duyabiliyordum.
- Sami's desperation went even higher.
- Sami'nin çaresizliği daha da arttı.
- Desperation has led him to risk his life.
- Çaresizlik onu hayatını riske atmaya itti.
- Tom had a look of desperation on his face.
- Tom'un yüzünde çaresizlik ifadesi vardı.
Show More (8)
|
