discourage - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
discourage cesaretini kırmak v.
  • She did not let failure discourage her.
  • Başarısızlığın cesaretini kırmasına izin vermedi.
  • Tom doesn't want to discourage Mary.
  • Tom Mary'nin cesaretini kırmak istemiyor.
  • Let's not discourage her.
  • Onun cesaretini kırmayalım.
Show More (9)
discourage vazgeçirmek v.
  • The rain discouraged us from going out.
  • Yağmur bizi dışarı çıkmaktan vazgeçirdi.
  • My parents discouraged me from traveling alone.
  • Annemle babam beni yalnız seyahat etmekten vazgeçirdi.
  • Tom tried to discourage Mary from going out with John.
  • Tom Mary'yi John'la çıkmaktan vazgeçirmeye çalıştı.
Show More (8)
discourage cesaret kırmak v.
  • However, you may become overwhelmed or discouraged if you try to make too many changes at once.
  • Ancak, aynı anda çok fazla değişiklik yapmaya çalışırsanız bunalabilir veya cesaretiniz kırılabilir.
  • I'm discouraged.
  • Cesaretim kırıldı.
  • Tom said he's discouraged.
  • Tom cesareti kırıldığını söyledi.
Show More (6)
discourage cesaretini kaybetmek v.
  • Tom doesn't think Mary is discouraged.
  • Tom, Mary'nin cesaretini kaybettiğini düşünmüyor.
  • Tom thinks Mary is discouraged.
  • Tom, Mary'nin cesaretini kaybettiğini düşünüyor.
  • Tom thought Mary was discouraged.
  • Tom Mary'nin cesaretini kaybettiğini düşündü.
Show More (0)
discourage caydırma n.
  • It is a prospect that runs the risk of discouraging and deterring people from using the net and e-commerce.
  • İnsanları internet ve e-ticaret kullanımından caydırma ve vazgeçirme riski taşıyan bir ihtimaldir.
  • That is an effective way to discourage counterfeiting.
  • Bu, sahteciliği caydırmanın etkili bir yoludur.
Show More (-1)
discourage engellemek v.
  • And failure to discourage this is quite simply inexcusable.
  • Bunu engellememek ise tek kelimeyle affedilemez bir durumdur.
  • In this way we can discourage repetition in future.
  • Bu şekilde gelecekte tekrarlanmasını engelleyebiliriz.
Show More (-1)
discourage caydırmak v.
  • Whether this is an accurate description or not, the British government fails at any rate to discourage refugees.
  • Bu doğru bir tanımlama olsun ya da olmasın, İngiliz hükümeti her halükarda mültecileri caydırmakta başarısız olmaktadır.
Show More (-2)
discourage hevesini kırmak v.
  • I don't want to discourage Tom.
  • Tom'un hevesini kırmak istemiyorum.
Show More (-2)