down - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
down aşağı prep., adv.
  • When the search party reached the ravine, it looked down and saw these two figures.
  • Arama ekibi vadiye ulaştığında aşağı baktı ve bu iki figürü gördü.
  • Doctor, come down right now!
  • Doktor, hemen aşağı in!
  • Come down and say hello.
  • Aşağı inin de bir merhaba deyin.
Show More (284)
down aşağıya doğru adv.
  • We cannot run reconstruction from the top down as if it were a military campaign.
  • Yeniden yapılanmayı askeri bir harekat gibi yukarıdan aşağıya doğru yürütemeyiz.
  • I ran down the hill.
  • Tepeden aşağıya doğru koştum.
  • Tom floated down the river in a barrel.
  • Tom bir varilin içinde nehirden aşağıya doğru yüzdü.
Show More (25)
down aşağıda adv.
  • If we were at school, ladies and gentlemen, Germany, Italy and France would be kept down a year.
  • Eğer okulda olsaydık, bayanlar ve baylar, Almanya, İtalya ve Fransa bir yıl boyunca aşağıda tutulacaktı.
  • Why are you down here?
  • Sen neden aşağıdasın?
  • Tom is down.
  • Tom aşağıda.
Show More (19)
down çökmek v.
  • The server is down again.
  • Sunucu yine çöktü.
  • Tom got down on his knees.
  • Tom dizlerinin üzerine çöktü.
  • For the past seven days, our entire computer network has been down.
  • Son yedi gündür tüm bilgisayar ağımız çökmüş durumda.
Show More (8)
down altında prep.
  • We cannot afford to keep on being weighed down by this ideological ballast.
  • Bu ideolojik yükün altında ezilmeye devam etmeyi göze alamayız.
  • This Kyoto protocol must not be watered down under any circumstances.
  • Kyoto protokolü hiçbir koşul altında sulandırılmamalıdır.
  • We'll be right down this hall.
  • Bu salonun tam altında olacağız.
Show More (5)
down yıkmak v.
  • Only yesterday, the Jihad fighters burnt down two housing estates in Ambon.
  • Cihat savaşçıları daha dün Ambon'da iki toplu konutu yakıp yıktı.
  • I cannot bring this wall down by myself.
  • Bu duvarı tek başıma yıkamam.
  • This house needs so many repairs, it would be easier to tear it down and build a new one.
  • Bu evin çok fazla tamire ihtiyacı var, yıkıp yeni bir ev yapmak daha kolay olurdu.
Show More (4)
down altına adv.
  • This has been side-stepped down the years but it is high time that the Commission bites the bullet.
  • Yıllardır bu konu bir kenara bırakılmıştır ancak Komisyon'un elini taşın altına koymasının zamanı gelmiştir.
  • Scroll down to the bottom of the page.
  • Sayfanın altına gidin.
  • They dug down up to twelve meters under sea level.
  • Onlar deniz seviyesinin on iki metre altına kadar kazdı.
Show More (4)
down düşürmek v.
  • I am delighted the Council has knocked that figure down to 46%.
  • Konsey'in bu rakamı %46'ya düşürmüş olmasından memnuniyet duyuyorum.
  • We have to get Tom's temperature down.
  • Tom'un ateşini düşürmek zorundayız.
  • We need to cut down operating costs.
  • İşletme maliyetlerini düşürmeliyiz.
Show More (3)
down geride adv., adj.
  • These two issues were way down, if not off the bottom of the agenda.
  • Bu iki konu gündemin en alt sıralarında yer almasa da oldukça gerilerdeydi.
  • We are now four months down the line.
  • Süreçte şu an dört ay geride kaldı.
  • We would then be five years down the line.
  • O zaman beş yıl geride kalmış oluruz.
Show More (2)
down indirmek v.
  • You need to put some ice on your ankle to keep the swelling down.
  • Şişliği indirmek için bileğinize biraz buz koymalısınız.
  • Gravity brings everything down to Earth.
  • Yerçekimi her şeyi Dünya'ya indirir.
  • We've got to get taxes down.
  • Vergilerimizi indirmek zorundayız.
Show More (2)
down yere sermek v.
  • Tom knocked Mary down.
  • Tom, Mary'yi yere serdi.
  • I knocked him down.
  • Onu yere sermiştim.
  • Tom knocked Mary down.
  • Tom Mary'ye vurup yere serdi.
Show More (2)
down boyunca prep.
  • That has always been the case down the centuries.
  • Yüzyıllar boyunca bu hep böyle olmuştur.
  • The distinction is there for one simple reason and it has served its purpose well down the years.
  • Bu ayrım basit bir nedenden ötürü vardır ve yıllar boyunca amacına iyi hizmet etmiştir.
  • How often have those words been uttered down the centuries?
  • Bu sözler yüzyıllar boyunca ne kadar sık söylenmiştir?
Show More (0)
down iniş n.
  • Gone are the days when national currencies were exposed to the ups and downs of speculation.
  • Ulusal para birimlerinin spekülasyonların iniş çıkışlarına maruz kaldığı günler geride kaldı.
  • Mary understands Tom's ups and downs.
  • Mary, Tom'un iniş çıkışlarını anlıyor.
  • Life is full of ups and downs.
  • Hayat çıkışlarla ve inişlerle doludur.
Show More (0)
down üzgün adj.
  • You look pretty down.
  • Oldukça üzgün görünüyorsun.
  • You seem down.
  • Üzgün görünüyorsunuz.
  • You look kind of down.
  • Biraz üzgün görünüyorsun.
Show More (0)
down yatışmış adj.
  • The panic caused by 11 September 2001 has still not died down.
  • 11 Eylül 2001'in yol açtığı panik henüz yatışmış değil.
  • The panic caused by 11 September 2001 has still not died down.
  • 11 Eylül 2001'in yol açtığı panik hala yatışmış değil.
Show More (-1)
down bezgin adj.
  • You look pretty down.
  • Oldukça bezgin görünüyorsun.
Show More (-2)
down yıkılmış adj.
  • You look pretty down.
  • Oldukça yıkılmış görünüyorsun.
Show More (-2)
down devirmek v.
  • Tom downed his beer.
  • Tom birasını devirdi.
Show More (-2)
down yere yıkmak v.
  • Tom knocked him down.
  • Tom, ona vurup yere yıktı.
Show More (-2)
down kapalı adj.
  • The website was down for maintenance.
  • Web sitesi bakım nedeniyle kapalıydı.
Show More (-2)
down morali bozuk adj.
  • She seems down lately.
  • Son zamanlarda morali bozuk görünüyor.
Show More (-2)
down (dövüşte) yere devirmek v.
  • Where did you knock them down?
  • Onları nerede yere devirdiniz?
Show More (-2)
down öldürmek v.
  • We had to put one of our horses down.
  • Atlarımızdan birini uyutarak öldürmek zorunda kaldık.
Show More (-2)
down şehir merkezine adv.
  • The bus takes you down town.
  • Otobüs sizi şehir merkezine götürür.
Show More (-2)
down keyifsiz adj.
  • Actually, I'm feeling a bit down.
  • Aslında, biraz keyifsiz hissediyorum.
Show More (-2)