|
- We also do not want women to be degraded into egg cell or embryo donors.
- Ayrıca kadınların yumurta hücresi ya da embriyo donörlerine dönüştürülmesini de istemiyoruz.
- So human dignity must be protected from the time the male sperm is united with the female egg.
- Dolayısıyla insan onuru, erkek sperminin kadın yumurtasıyla birleştiği andan itibaren korunmalıdır.
- The second concerns the woman as egg cell donor and the risk of actually creating a market.
- İkincisi, yumurta hücresi donörü olarak kadın ve gerçekten bir pazar yaratma riski ile ilgilidir.
- Bring us two egg sandwiches, two cups of coffee and two pieces of apple pie, please.
- Bize iki yumurtalı sandviç, iki fincan kahve ve iki parça elmalı turta getirin lütfen.
- An egg is a zygote.
- Bir yumurta bir zigottur.
- Tom accidentally dropped an egg on the floor.
- Tom yanlışlıkla yere bir yumurta düşürdü.
- Baking a cake takes more time than frying an egg.
- Kek pişirmek yumurta kızartmaktan daha fazla zaman alır.
- To make a cake, you need egg, butter and sugar.
- Kek yapmak için size yumurta, tereyağı ve şeker gerekir.
- My mother's uncle is as bald as an egg.
- Annemin amcası yumurta kadar keldir.
- I fried an egg for breakfast.
- Kahvaltı için bir yumurta kızarttım.
- Buy two egg boxes.
- İki karton yumurta satın al.
- If the universe is a cosmic egg, who laid it?
- Evren kozmik bir yumurta ise, onu kim yumurtladı?
- If the universe is a cosmic egg, who laid it then?
- Eğer evren kozmik bir yumurtaysa, onu kim yumurtladı?
- Tom is frying an egg.
- Tom yumurta kızartıyor.
- I make a very good poached egg.
- Ben çok iyi haşlanmış yumurta yaparım.
- I have an egg.
- Bir yumurtam var.
- Get an egg from the refrigerator.
- Buzdolabından bir yumurta al.
- It's so hot that you could cook an egg on the hood of a car.
- Hava o kadar sıcak ki bir arabanın kaputunda yumurta pişirebilirsiniz.
- I'll eat a thousand-year-old egg.
- Bin yıllık bir yumurta yiyeceğim.
- You can't unscramble an egg.
- Sen yumurta çırpamazsın.
- Can you break an egg with one hand?
- Tek elle yumurta kırabilir misin?
- Put the egg into boiling water.
- Yumurtayı kaynar suya koy.
- If the universe is a cosmic egg, who laid it?
- Eğer evren kozmik bir yumurtaysa, onu kim yumurtladı?
- You have to break an egg to make an omelet.
- Omlet yapmak için bir yumurta kırmak zorundasın.
- This egg smells bad.
- Bu yumurta kötü kokuyor.
- He has an egg and is eating it.
- Onun bir yumurtası var ve onu yiyor.
- Fold the egg whites into the egg yolks.
- Yumurta aklarını yumurta sarılarına katın.
- Do you want a boiled egg for breakfast?
- Kahvaltı için haşlanmış bir yumurta istiyor musunuz?
- With flour, milk and an egg, one can bake a cake.
- Un, süt ve yumurta ile kek pişirilebilir.
- It looks like an egg.
- Bir yumurta gibi görünüyor.
- Daddy must be able to cook at least one egg!
- Baba en az bir yumurta pişirebilmelidir!
- The egg is a symbol of fertility.
- Yumurta doğurganlık sembolüdür.
- It is about the size of an egg.
- Yaklaşık olarak yumurta büyüklüğünde.
- Which came first, the chicken or the egg?
- Hangisi önce geldi, tavuk mu yumurta mı?
- Tom had an egg salad sandwich for lunch.
- Tom öğle yemeğinde yumurtalı sandviç yedi.
- Beat the egg whites until stiff.
- Yumurta aklarını katılaşıncaya kadar çırp.
- He that will steal an egg will steal an ox.
- Bir yumurta çalan bir öküz de çalar.
- It is about the size of an egg.
- O yaklaşık bir yumurta büyüklüğünde.
- She fried an egg.
- Bir yumurta kızarttı.
- It is impossible for me to cleanly crack an egg with both hands.
- Bir yumurtayı iki elimle temiz bir şekilde kırmam imkansız.
- The egg is a symbol of fertility.
- Yumurta doğurganlığın sembolüdür.
- An egg is a zygote.
- Yumurta bir zigottur.
- Tom fried an egg.
- Tom bir yumurta kızarttı.
- You have to break an egg to make an omelet.
- Omlet yapmak için yumurtayı kırmalısın.
- She fried an egg.
- O bir yumurta kızarttı.
- How much does an egg cost?
- Bir yumurta ne kadar?
- It's about the size of an egg.
- O, yaklaşık bir yumurta büyüklüğündedir.
- This robot can hold an egg without breaking it.
- Bu robot bir yumurtayı kırmadan tutabiliyor.
- I had an egg salad sandwich for lunch.
- Öğle yemeğinde yumurtalı sandviç yedim.
- Tom asked Mary to teach him how to poach an egg in a microwave oven.
- Tom, Mary'den mikrodalga fırında nasıl yumurta pişirileceğini öğretmesini istedi.
- When was the last time you fried an egg?
- En son ne zaman yumurta kızarttın?
- Tom salted his egg.
- Tom yumurtasını tuzladı.
- When was the last time you fried an egg?
- En son ne zaman yumurta kızarttınız?
- We cooked egg dishes.
- Yumurtalı yemekler pişirdik.
- This is the first time I've fried an egg.
- İlk defa yumurta kızartıyorum.
- With flour, milk and an egg, one can bake a cake.
- Biri un, süt ve yumurtayla kek yapabilir.
- The egg won't cook in warm water.
- Yumurta ılık suda pişmez.
- This egg was perfectly cooked.
- Yumurta mükemmel pişti.
- He took out an egg.
- Bir yumurta çıkardı.
- This egg is fresh.
- Bu yumurta taze.
- Baking a cake takes more time than frying an egg.
- Pastayı pişirmek yumurta kızartmaktan çok daha fazla zaman alır.
- All birds come from inside an egg.
- Bütün kuşlar yumurtadan çıkar.
- This is a replica of a dinosaur's egg.
- Bu bir dinozor yumurtasının bir kopyasıdır.
- He has an egg and is eating it.
- Bir yumurtası var ve onu yiyor.
- I had an egg sandwich for lunch.
- Öğle yemeğinde yumurtalı sandviç yedim.
- This is a replica of a dinosaur's egg.
- Bu bir dinozor yumurtasının kopyası.
- Take an egg from the fridge.
- Buzdolabından bir yumurta al.
- I'll eat a preserved egg.
- Korunmuş bir yumurta yiyeceğim.
- I'd like my egg very, very soft boiled.
- Yumurtamı çok, çok az kaynatılmış istiyorum.
- To make a cake, you need egg, butter and sugar.
- Pasta yapmak için yumurta, tereyağı ve şekere ihtiyacınız vardır.
- He took out an egg.
- O, bir yumurta çıkardı.
- Fry me an egg.
- Bana bir yumurta kızart.
- I'll eat a hundred-year egg.
- Ben yüz yıllık yumurta yiyeceğim.
- Which came first, the chicken or the egg?
- Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?
- This egg has a bad smell.
- Bu yumurtanın kötü bir kokusu var.
- This is an egg.
- Bu bir yumurta.
- This hen lays an egg almost every day.
- Bu tavuk neredeyse her gün bir yumurta bırakır.
- Tom threw an egg at Mary.
- Tom, Mary'ye bir yumurta fırlattı.
- Can you break an egg with one hand?
- Tek elinle bir yumurta kırabilir misin ?
- The egg is a symbol of fertility.
- Yumurta bereket simgesidir.
- An egg should cook for at least 5 minutes.
- Bir yumurta en az 5 dakika pişmelidir.
- He took out one egg.
- O, bir yumurta çıkardı.
- It's so hot outside, you could fry an egg.
- Dışarısı o kadar sıcak ki, yumurta bile kızartabilirsin.
- He took out one egg.
- Bir yumurta çıkardı.
- To make a cake, you need egg, butter and sugar.
- Kek yapmak için yumurta, tereyağı ve şekere ihtiyacınız vardır.
- If the universe is a cosmic egg, who laid it then?
- Evren bir kozmik yumurta ise, o zaman onu kim yumurtladı?
- I'll eat a hundred-year egg.
- Yüz yıllık bir yumurta yiyeceğim.
- Tom thought it would be funny to put an egg on Mary's chair.
- Tom, Mary'nin sandalyesine yumurta koymanın komik olacağını düşündü.
- This is the first time I've fried an egg.
- İlk defa yumurta kızarttım.
- It is about the size of an egg.
- O, yaklaşık bir yumurta büyüklüğündedir.
- How many different ways do you know how to cook an egg?
- Bir yumurtayı pişirmenin kaç farklı yolunu biliyorsun?
- How much does an egg cost?
- Bir yumurta kaç para?
- Mary made some egg sandwiches.
- Mary yumurtalı sandviç yaptı.
- The snake is swallowing an egg.
- Yılan bir yumurta yutuyor.
- Do you like egg rolls?
- Yumurtalı börek sever misin?
- Tom is cooking an egg.
- Tom yumurta pişiriyor.
- It was about the size of an egg.
- Yaklaşık olarak yumurta büyüklüğündeydi.
- Buy two egg boxes.
- İki yumurta kutusu al.
- Fold the egg whites into the lemon curd.
- Yumurta aklarını limonlu lorun içine katlayın.
- I'd like my egg very, very soft boiled.
- Yumurtamı çok çok yumuşak haşlanmış istiyorum.
- Tom cracked an egg over Mary's head.
- Tom Mary'nin başının üzerinde bir yumurta kırdı.
- This is the first time I've fried an egg.
- İlk kez bir yumurta kızarttım.
- Tom accidentally dropped an egg on the floor.
- Tom kazara yere bir yumurta düşürdü.
- It's about the size of an egg.
- Yaklaşık bir yumurta büyüklüğünde.
- There's only one egg left in the refrigerator.
- Buzdolabında sadece bir yumurta kaldı.
- Tom thought it would be funny to put an egg on Mary's chair.
- Tom, Mary'nin sandalyesine bir yumurta koymanın eğlenceli olacağını düşündü.
- Tom is frying an egg.
- Tom bir yumurta kızartıyor.
- This robot can hold an egg without breaking it.
- Bu robot yumurtayı kırmadan tutabilir.
- Tom fried himself an egg on his car bonnet.
- Tom arabasının kaportasında kendine yumurta kızarttı.
- You can't unscramble an egg.
- Bir yumurtayı çözemezsin.
- Tom asked Mary to teach him how to poach an egg in a microwave oven.
- Tom Mary'nin bir yumurtayı mikrodalga fırında nasıl pişireceğini kendisine öğretmesini istedi.
- All birds come from inside an egg.
- Bütün kuşlar bir yumurtanın içinden çıkar.
- Believe it or not, she cannot even cook an egg.
- İster inan ister inanma, o bir yumurta bile pişiremez.
- I'll eat a millennium egg.
- Milenyum yumurtası yerim.
- Tom threw an egg at Mary.
- Tom, Mary'ye yumurta fırlattı.
- Tom fried himself an egg on his car bonnet.
- Tom, araç kaputunda kendine bir yumurta kızarttı.
- I'll eat a millennium egg.
- Bir milenyum yumurtası yiyeceğim.
- Tom is cooking an egg.
- Tom bir yumurta pişiriyor.
- There is a small teacup and an egg on the table.
- Masada, küçük bir çay fincanı ve bir yumurta var.
- Daddy must be able to cook at least one egg!
- Baba en azından bir yumurta pişirebilmeli!
- Tom cracked an egg over Mary's head.
- Tom, Mary'nin kafasında bir yumurta kırdı.
- I make a very good poached egg.
- Çok iyi haşlanmış yumurta yaparım.
- You can make a cake with flour and milk and an egg.
- Un, süt ve yumurta ile kek yapabilirsin.
- The egg is hard.
- Yumurta sert.
- Believe it or not, she cannot even cook an egg.
- İster inanın ister inanmayın, bir yumurta bile pişiremiyor.
- A kiss without a mustache is like an egg without salt.
- Bıyıksız bir öpücük, tuzsuz bir yumurta gibidir.
- Beat the egg before putting it in the soup.
- Çorbaya koymadan önce yumurtayı çırp.
- I've prepared eggplant and egg for my breakfast.
- Kahvaltı için patlıcan ve yumurta hazırladım.
- Grab the golden egg.
- Altın yumurtayı yakala.
- Tom was left with egg on his face when his powerpoint presentation was shown to contain serious flaws.
- Powerpoint sunumunun ciddi kusurlar içerdiği ortaya çıkınca Tom'un yüzünde yumurta izi kaldı.
- It looks like an egg.
- Yumurtaya benziyor.
- I will eat century egg.
- Yüzyıl yumurtası yiyeceğim.
- This egg was perfectly cooked.
- Bu yumurta mükemmel pişmiş.
- It's so hot outside, you could fry an egg.
- Dışarısı çok sıcak, bir yumurta kızartabilirsin.
- There is a small teacup and an egg on the table.
- Masanın üstünde, küçük bir fincan ve bir yumurta var.
- My mother's uncle is as bald as an egg.
- Annemin amcası bir yumurta kadar keldir.
- Better an egg today than a hen tomorrow.
- Bugünkü yumurta yarınki tavuktan iyidir.
- Mary made some egg sandwiches.
- Mary birkaç yumurtalı sandviç yaptı.
- How many different ways do you know how to cook an egg?
- Yumurta pişirmenin kaç farklı yolunu biliyorsunuz?
- It was about the size of an egg.
- O, yaklaşık bir yumurta büyüklüğünde idi.
Show More (137)
|